27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 30 Kasım 2018 EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: SERPİL ÜNAY haber 9 Aileler adalet arıyorCHP Grup Başkanvekili, Aladağ’da çocuklarını kaybeden ailelerle buluştu Adana Aladağ’daki yurt yangınında yaşamını yitiren çocukların aileleriyle Meclis’te basın toplantısı düzenleyen CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, “ölen çocuklardan ve ailelerinden” özür diledi. Özkoç, “Bizim hiç mi suçumuz yok? Biz de muhalefet partisiyiz. Biz de onlar için yeteri kadar muhalefet edemediğimiz için, çocuklarımızı yeterince koruyamadığımızı için onların ve toplumun önünde onlardan özür diliyoruz” dedi. Aladağ’da kız öğrencilerin kaldığı tarikat yurdunda 29 Kasım 2016 tarihinde çıkan yangında 10’u öğrenci, 1’i çocuk 12 kişi yaşamını yitirdi. Süleymancılara ait olduğu belirtilen yurttaki yangında ihmali olduğu iddiasıyla 7’si tutuklu 14 sanık hakkında 12’şer yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Ancak aradan geçen süreçte tutuklu 7 sanık tahliye edildi. Tutuklu sanığın kalmadığı davada mahkemeye gelen 3 ayrı bilirkişi raporu da birbiriyle çelişti. Süleymancılar... İki yıldır adalet arayan aileler TBMM’de temaslarda bulundu. Aileler CHP Grup Başkanı Özkoç ile basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Özkoç, yaşamını yitiren Cennet’in günlüğünde yazılı “Okula gitmem için 8 günüm kaldı. 4. sınıfı bitirdim. 5’e geçtim. Aladağ Süleymancılara gidiyorum. Annem ve babam benim için her şeyi yapıyorlar. Benim okumam için her şeyi yapıyorlar. Ben de okumak için her şeyi yapıyorum. Eğer ben okursam, kardeşlerimi de okuturum” satırlarını okudu. Cennet’in 29 Kasım 2016’da kendisi gibi pırıl pırıl 11 arkadaşıyla beraber Süleymancıların yaptığı “kaçak yurtta yanarak yaşamını yitirdiğini” anımsatan Özkoç, şunları söyledi: “Aradan 2 yıl geçti. Cennet yok. Onunla birlikte yanan çocuklar yok. Ama sorumlular ellerini kollarını sallayarak, dolaşıyorlar. Cennet’in annesi babası, ölen çocukların annebabaları o günden sonra her gün yanıyorlar. Onlar şimdi Sosyal Haklar Derneği’nden avukatlarıyla adalet, hiç olmazsa başka çocuklar yanmasın, TBMM’de ailelerle basın toplantısı düzenleyen Özkoç, çocukları koruyamadıklarını söyledi. başka acılar yaşanmasın diye beraber hareket ediyorlar.” Muhalefet partisi olarak çocukları koruyamadıkları söyleyen Özkoç, “Bizim hiç mi suçumuz yok? Bizim bu yanan çocuklarımızla ilgili hiç mi sorumluluğumuz yok? Biz de muhalefet partsisyiz. Biz de onlar için yeteri kadar muhalefet edemediğimiz için, çocuklarımızı yeterince koruyamadığımız için onların ve toplumun önünde onlardan özür diliyoruz” dedi.   ‘Yine yanarlardı’ Ardından yangında çocuklarını yitiren anne ve babalar söz aldı. Mustafa Avcı, “İlçe Milli Eğitim Müdürü, bizi Süleymancıların yurduna vererek, bizim çocuklarımızı oracıkta yaktı. İl Milli Eğitim Müdürü de ‘Çocuklarınız Kozan’da olsa dahi yanardı’ dedi. Ondan sonra elini kolunu sallaya sallaya ortalıkta geziyor. Çocuklarımızı Süleymancıların yurduna onlar verdi. Avukatlarımızı, bizi, duruşmada konuşturmuyorlar” ifadelerini kullandı. Aladağ Köprücük köyünden Sümeyye Yetim’in babası Ahmet Yetim şunları söyledi: “İki yıl oldu. İki yıldan beri bir karar verilmedi. Tek isteğim adalet. Geride kalan eşlerin dostların çocuklarının başına bir iş gelmesin. Bizim başımıza geldi. Biz, bu çocuklar için 35 sefer İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Aktaş’ın yanına gittik. ‘Bu çocuklar nereye?’ dedim. Ben çocuklarımı Süleymancıların yurduna vermezdim. Mehmet Aktaş dedi ki, ‘Çocuğunu özel yerde okutacaksan, ev kirala okut’. Bende bu güç yok. 10 yaşında bir çocuğu kime güvenip, bırakayım? Benim güveneceğim tek devlet. Ben adliye kapısından çıkarken, adamlar yumrukla üstüme yürüyor. Böyle adalet olur mu?”   Ciğerlerimiz yanıyor Cennet Karataş’ın annesi de kızının 5. sınıfta okuduğunu belirterek, “Kızımı o yurda verdim. ‘Kuran belletiriz’ dediler. Başka yurt yok. Sonuna kadar şikâyetçiyiz. Hiç bunun üstünü kapatırız diye düşünmesinler. Bizim ciğerimiz hâlâ yanıyor. Gelin bize sorun. Milli Eğitim Müdürü hâlâ alınmadı; Adana’ya tayin oldu. Acımız dinmedi. Suçlular dışarıda geziyor. Suçsuzlar yandı” ifadelerini kullandı. Sosyal Haklar Derneği’nden avukat Can Atalay da bu görünen halin “yoksulluğun istismarı olduğunu” söyledi. Atalay, Türkiye’de insanların yoksul dağ köylerinde yaşamak zorunda olabileceğini ancak dün FETÖ’cülere bugünse Süleymancılara çocukların teslim edilemeyeceğini vurguladı. l ANKARA/ İSTANBUL/Cumhuriyet AKP’li vekilden vicdanı sızlatan Aladağ sözleri Aladağ’daki yurt yangını Meclis Genel Kurulu görüşmelerinde gündeme geldi. CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, görüşmeler sırasında söz alan AKP Bursa Milletvekili Osman Mesten’in “Bugün, okulöncesinden lise son sınıfa kadar ülkemizde yaklaşık 18 milyon öğrencimiz var, yaklaşık 900 bin Suriyeli öğrenciyi de katarsak neredeyse 19 milyona yaklaşan ortaöğrenim öğrencisine sahibiz. Bu kadar öğrencinin olduğu bir yerde zaman zaman beklemediğimiz hadiseler, müessif hadiseler olabilir” sözlerine tepki gösterdi. Özkoç, “Böyle bir anlayış olmaz. ‘Bu kadar çok öğrencinin olduğu yerde böyle ölümler olur’ ne demek? Bu anlayışı kabul etmek mümkün değil. Çocuklar öldü orada. Yazıklar olsun! Allah kahretsin! Çocuk istismarlarıyla ilgili ‘Bir kere olmasından hiçbir şey olmaz’ diyen bu anlayışı Allah kahretsin! Hatibin kürsüye çıkarak ‘Cumhuriyet Halk Partisi çocuklar üzerinden, acı üzerinden siyaset yapıyor’ töhmetini ve iddiasını şiddetle reddediyorum. Söylediğim söz, bu anlayışa ve kendisinin sahip olduğu anlayışa sahip olan herkes için Allah’a sığınarak Allah sizi ıslah etsin ve kahretsin diyorum” dedi. Bakanla görüşemediler Yaşamını yitiren çocukların aileleri, facianın yıldönümünde Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ile yine görüşemedi. Aileler, Adalet Bakan Yardımcısı Yıldız Seferioğlu ile bir araya geldi. Edinilen bilgiye göre, görüşmede, aileler “adalet” taleplerini yineledi. Seferioğlu’na bir hâkim eşlik etti. Kardeşine koştu ama... Kazada yaşamını yitiren işçi Mehmet Canpolat’ın kardeşi Şener Canpolat 5 ay önce iş kazası geçirdi. Şener Canpolat, olayı duyar duymaz bölgeye gitti, acı haberi orada aldı MEHMET KIZMAZ Avrupa yakası kısmını KolinKalyon Ortak Girişimi, Anadolu yakası kısmını ise Limak Cengiz ortak girişimi tarafından yapılan Kuzey Marma İŞÇİLERE VEDA Marmara otoyolunda viyadükte meydana gelen çökmede ra Otoyolu projesinin Kocaeli Gebze’deki viyadük inşaatındaki çökmede işçiler Mehmet Canpolat, Öztürk Yılmaz ve Bayram Kılıç’ın ölümü acı hikâyeleri ortaya çıkardı. Hayatını kaybeden işçilerden Mehmet Canpolat 42 yaşındaydı. Evli ve 3 çocuklu olan Canpolat Kars’ın Digor ilçesinden Kocaeli’nin Dilvoası ilçesine inşaatlarda çalışmak enkaz altında kalarak hayatını kaybeden Mehmet Sıddık Canpolat, Kocaeli’nin Darıca ilçesindeki Pelitli Mezarlığı’nda; Öztürk Yılmaz ise İstanbul’da Ümraniye Ihlamurkuyu Mezarlığı’nda dün toprağa verildi. Canpolat’ın yakınları taziyeleri kabul ederken, gözyaşlarına hâkim olamayan anne Fatma Canpolat ve eşi Fatma Canpolat ile kardeşlerinin ayakta durmakta güçlük çektiği görüldü. Yaşamını yitiren Bayram Kılıç’ın cenazesi ise M. Canpolat için gelmişti. Mehmet Sıd yakınları tarafından son yolculu dık Canpolat, kardeşi Ali ğuna uğurlanmak üzere Samsun’a Canpolat ile birlikte ka götürüldü. l AA/DHA zanın yaşandığı viyadü Viyadük Hazine garantiliÖztürkYılmaz ğün üstünde çalışıyordu. Çökme esnasında Mehmet Canpolat 30 metre yükseklikten aşağı düştü. Kardeşi Ali Canpolat ise son anda viyadüğün ayağını çevreleyen iskeleye tutundu. Ali Canpolat bir süre 30 metre yükseklikte asılı kaldı. İşçilerin yukarı çıkmasıyla kurtarıldı. 6 ay raporlu Bayram Kılıç Hayatını kaybeden Mehmet Sıddık Canpolat’ın bir diğer kardeşi Şener Canpolat da yine Kuzey Marmara Otoyolu Projesi’nde çalışıyordu. Şener Canpolat yaklaşık 5 ay önce otoyol projesinin farklı bir noktasında çalışırken yüksekten düşerek iş kazası geçirdi. 6 aylık iş göremezlik raporu alan Şener Canpolat’ın kazanın olduğu saatlerde evinde istirahat ettiği, kazayı duyar duymaz olay yerine gittiği ve kardeşinin ölüm haberini burada aldığı öğrenildi. Canpolat’ın yakını Seyithan Kaya’nın da 11 Kasım günü 3. havalimanı inşaatında asansör boşluğuna düşerek yaşamını yitirdiği öğrenildi. l Haber Merkezi MUSTAFA ÇAKIR KocaeliGebze’de 3 işçinin yaşamını yitirdiği, 1 işçinin de yaralandığı viyadük faciası ile gündeme gelen Kuzey Marmara Otoyolu projesi ile GebzeOrhangaziİzmir Otoyolu projesi için gelecek yılın bütçesine 3.5 milyar lira Hazine garantisi konuldu. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın bütçe görüşmeleri sırasında gelecek yıl yapılacak Hazine garantisi ödemeleri hakkında bakan Mehmet Cahit Turhan milletvekillerine bilgi vermişti. Turhan, Karayolları Genel Müdürlüğü 2019 yılı bütçesinden “05. 4. Hane halkına yapılan transferler” adı altında Kuzey Marmara Otoyolu ile GebzeOrhangaziİzmir Otoyolu için ödenecek toplam Hazine garantisi ödenek teklifinin 3 milyar 550 milyon lira olduğunu açıklamıştı. HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın “Osman Gazi Köprüsü dahil mi” sorusu üzerine Turhan, “İçinde, hepsi içinde; ikisi yani hem Kuzey Marmara Otoyolu hem... Yani Kuzey Marmara Otoyolu ile...” demişti. Paylan’ın “Yavuz Sultan Selim Köprüsü dahil mi?” sorusuna da Turhan, “Tabi, tabii. Hepsini kapsıyor” karşılığını vermişti. Bakan Turhan, GebzeOrhangaziİzmir otoyolunda yapişletdevretle ihaleye çıkıldığını, proje tutarının 6 milyar 892 milyon dolar olduğunu söylemişti. Turan, “7 milyar dolara yakın bir proje bedeli var” demişti. CHP Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın “Yıllık ödenecek garanti ne kadar” sorusuna ise bakan Turhan, “Kabaca söylüyorum, yanlışsa benimdir, doğru rakamı yazıyla bildireyim: 700 milyon dolar civarında bir yıllık garantisi var” diye konuşmuştu. Turhan, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün yurtdışı finansmanla yapıldığına dikkat çekerek, “Biz bunu elin parasıyla, hem de yurtdışından gelen parayla yapıyoruz. Bunların hepsinin kaynağı yurtdışından geliyor. Kuzey Marmara Otoyolu3 milyar dolarbize 10 yıl 5 ay sonra devredilecek, iki yılı gitti” demişti. l ANKARA Altunizade’de protesto 3. Havalimanı İşçileriyle Dayanışma Platformu, Gebze’de 3 işçinin yaşamını yitirmesinden sorumlu yüklenici firmalar CengizLimakKolin’i Cengiz Holding’in Altunizade’de bulunan binası önünde protesto etti. Platform adına açıklama yapan Beyza Üstün, proje sahibi firmaların daha önce de sayısız kere iş cinayetleriyle gündeme geldiğini belirtti. Üstün, “Sadece 3. havalimanında resmi rakamlara göre 30, İSİG Meclisi’nin verilerine göre de 39 işçi yaşamını yitirdi. Tüm suçlarına rağmen herhangi bir soruşturmaya bile uğramadılar. Dahası vergi muafiyeti ve başka ayrıcalıklarla ödüllendirildiler” dedi. l Haber Merkezi Devlete çıkarılacak faturalar Cem Vakfı tarafından açılmış olan “aydınlatma giderlerinin devlet tarafından ödenmesi” davasının vakfın lehine sonuçlanması ve devletin bundan sonra diğer ibadethanelere yaptığı gibi cemevlerinin elektrik faturalarını da ödeyecek olması, ilk başta göze çok olumlu bir habermiş gibi görünse de sormak gerekir: “Devleti yoksul bir ülkede, tüm ibadethaneler ne hakla elektrik faturalarını devlete keserler?” İbadetin parayla satılmaması gerektiğini düşünen... Ama sağlığın ve eğitimin parayla satılabilecek değerler olduğuna hemen ikna olan kalabalıklar, bu kabullenişleriyle derinleri hep karanlık kalan çağların mimarıdırlar. O yüzden devletin ibadethanelerin elektrik faturalarını ödediği bu ülkede; cemevleri de bu zincire dahil edildi diye sevinmek yersiz hatta tehlikelidir. Cemevlerinin faturalarının bugüne kadar neden ödenmediğini hepimiz biliriz. Sünni iktidar Aleviliği inançtan saymaz. Ama bu durum cemevi faturası ödemekle de sonlanmaz. Alevilerin Sünni iktidarlar tarafından gördüğü kötü muameleyi ve bir mezhebin diğer bir mezhebi tanımazlığından hatta hor görmesinden kaynaklanan taraflı tutumu ortadan kaldırmak konusunda, bu fatura eşitliğiyle olumlu bir adım atılacağını sandığımızda... Asıl sorunu meşrulaştıran hatalı algıyı beslemiş oluruz. O asıl sorun, insanı önemseyen adaletli bir sistemde devletin maddi destek vereceği kurumlarda önceliğin ibadethanelerde olmasıdır. Oysa o öncelik okullarda olmalıdır. Hastanelerde, yoksul ya da engelli insanlara destek veren kurumlarda, hayvanlarla ilgilenen gönüllü yapılarda olmalıdır. Sonra sıra sanat kurumlarına gelir, bilim kurumlarına gelir... Camiler, kiliseler, havralar veya cemevleri bu devlet desteği için girilen sırada, illa olacaksa, en ama en sonda olur. İnsanı gerçekten önemseyen bir sistemin sağlaması böyle bir sıralamayla yapılır. İbadet hizmetlerinin kesinkes ücretsiz olmasına aklı yatan, o camilerin, kiliselerin, havraların ya da cemevlerinin irili ufaklı bütçelerinde kopan fırtınaları olağan karşılayan halkları, sağlık ve eğitimin parayla satın alınabilecek farklı seviyelerde hizmetler olduklarına ikna eden sistemle... Onları silahlanmanın kaçınılmazlığına, savunmaya ayrılan bütçenin önemine, bir ülkenin kendi kaynaklarının hesapsızca satılmasına, serbest piyasa ekonomisine, adaletsiz gelir dağılımına, üretimin durmasına, tüketimin pazarlanmasına, ekonomik olarak dışarıya bağımlı kılınan bir devletin hâkim devletler elinde oyuncak olmasına ikna eden sistem aynı sistemdir. Bir ülkede eğer parası olmayan insanın çocuğunu gönderebileceği okulla, parası olanın çocuğunu gönderebileceği okul arasında dev bir uçurum varsa; O ülke eninde sonunda o uçuruma yuvarlanıp paramparça olur. O yüzden devlete illa bir fatura çıkartacaksanız bu ibadethanelerin elektrik faturası olmasın. Eğitimde ve sağlıkta fırsat eşitsizliğinin faturası olsun. Hukuksuz yargılamaların, üniversitelerdeki akademik talanın, ülkeden kaçırdıkları genç ve parlak neslin, anaokullarında dogmatik öğretilerle beyinleri erkenden yıkanan yeni neslin, dinle devlet işlerini birbirine boca etmenin, inanç pazarlamanın, ülkeyi çağdaşlıktan gericiliğe sürüklemenin, seçimlerde oynanan oyunların, Meclis’te atılan taklaların, belediyelerde dönen dolapların faturasını çıkartın. Kolaysa yapılan son darbenin gölgesinde sinsice gerçekleşmekte olan karşıdevrimin faturası olsun. Cemevlerinin faturasını bugüne kadar neden devlet ödemedi diye sormakta bir açıdan haklı olabilirsiniz; ama o haklı olduğunuz açı dar bir açıdır. O yüzden asıl sormanız gereken soru; bu yoksul ülkede devletin neden ibadethanelerin faturalarını en önden ödediğidir. Bir halkın başına ne gelirse, devlete soramadığı sorular, kesemediği faturalar yüzünden gelir. BURSAKIRIKKALE 3 işçi yaşamını yitirdi Bursa’nın İnegöl ilçesinde, mobilya fabrikasında çalışan 2 işçi ile boş tabakları toplayan yemekhane görevlisi, malzeme yüklenen TIR dorsesinden devrilen konteynerin altında kaldı. İşçi Muammer Kumral (52) ve yemekhane görevlisi Mümin Özgür (35) yaşamını yitirdi. İşçi Hakan Bulun (40) yaralandı. Kırıkkale Organize Sanayi Bölgesi’ndeki gaz dolum tesisinde meydana gelen patlamada, işçi Mikail Şimşek (43) yaşamını yitirdi 2 işçi ise yaralandı. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle