19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ÇEVRE [email protected] Cuma 30 Kasım 2018 8 EDİTÖR: HAZAL OCAK Avrupa’da kara kriz Anlamıyorsun değil mi, dedem? Bak, o zaman kulağını kirden pastan temizle, iyice dinle. Öyle anlatayım. Tane tane.  Belki bu sefer, biraz kafan basar. Kimimiz inkâr etsek ve belki kendi kendimizin de farkında olmasak bile, hepimizin bir ideolojik formasyonu, bir siyasi çizgisi, savunduğu ve belli bir düzeyde uğruna mücadele verdiği, vermekte olduğu ve vereceği bir amacı (davası?) olabilir. Gönlümüzde besleyip büyüttüğümüz ve yücelttiğimiz bir “ülkü” de diyebilirsin buna. Ama, bunun rengi, dokusu, kokusu, cinsi, kumaşı ne olursa olsun, insani ve vicdani temelde “doğru ve haklı sayılabilmesi”nin bir tek ve değişmez bazı “yan koşulları” vardır. Bunların başında insan hakkı ve hukuka saygı gelir. Ve bu “yan koşul”, istisnasız her insanoğlu için geçerli olmazsa, hiçbir şey ifade etmez. Aslında bir “yan koşul”dan ziyade olmazsa olmaz niteliği taşıyan bu koşulun bir “yan koşulu” daha vardır: İstisnai değildir. Yani, senin (benim) sevdiğin ya da sevmediğin kişiye göre değişmez. Yani bir tek bu “koşula bağlı” değildir. Evrenseldir. “Birey hakkı, insan hakkı, insan olmasından kaynaklı hak”tır. Hukuk, kişiye, haneye, mahalleye, kente, ülkeye, bölgeye göre değişebilen, eğilebilen bükülebilen bir şey değildir. “Aydını cahilden, faşisti ve despotu demokrattan, kısacası tekâmül etmiş insanı, her türlü gericiden yobazdan ayırt edici” şey budur. Hukuk denen şeyin “Ona uygulansın buna uygulanmasın. O zaten kakadır, muteber değildir, geçmişte şunu yapmıştı bunu yapmıştı” saiki ile uygulanabilecek bir şey olmadığını, sana öğretmediler mi hâlâ? Belli ki, bu ülkeyi on yıllardır yönetmekte olan sağcı gericiaydınlanma karşıtı zihniyetle aynı okuldan (ekolden) diploma almışsın. Tekâmül etmiş insan, hukuk söz konusu olduğunda, “Onun tabağına koyma, bana koy” deme çiğliğine başvuramaz. AİHM ya da başka bir mahkemenin aldığı ve alacağı kararlara getireyim sözü. Güncel tartışma konusu olan mezkur kararın, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Gereksiz yere tutuklu kalma durumunun, siyasi haklarını kullanmasına engel olunmasına” karşı alındığını anlamıyorsun. Okuduğundan bile emin değilim kararı. Ecnebi lisana vâkıf olduğunu sanıyorum. Bir açıp okuyuver. Karar, “Demirtaş, suçsuzdur. Haksız yere gözaltına alınmıştır. Savunma hakkı kısıtlanmıştır” filan demiyor ki. Tam tersine, Türkiye Cumhuriyeti Adaleti’nin bu konudaki kaygılarını, gözaltına alma gerekçesini (makul şüphe vs.), yargılama gerekçelerini kabul ettiğini açıkça beyan ediyor. Tek karşı çıktığı şey, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 18’inci maddesi mucibince “Siyasi haklarının kullanılmasına engel getirilmesi, kendisinin de aday olduğu bir seçimde öteki insanlarla eşit düzeyde bu hakkını kullanamamış olması.” Ve diyor ki: “Tutukluluğu bu yüzden yanlıştır.” Sen ise diyorsun ki “Ama bu adam bence muteber biri değil ki, onun öyle bir hakkı olsun. Bu adam şudur budur…” Bir de “o siyasi parti PKK ile neredeyse aynı şeydir” demeye getiriyor, ağır bir hukuk ihlali yapıyorsun. Aynı şeyi, Osman Kavala için de yapıyorsun, (mealen) “Geçmişine bakın. O da muteber değil ki. Bizden değil ki? Onun da niye hukuktan yararlanma hakkı olsun ki?..” Okumuş yazmış, “tekâmül etmiş” olma iddiasındaki insanlara yakışmaz bu. Bu tanıma giren insanların zaten gericiden, yobazdan, faşistten farkı budur. “Seninbenim gibi düşünmeyenin de aynı kitaba (Evrensel Hukuk) uygun muamele görmesini” kabullenmek. Yargılama, kitaba uygun ceza alması vb. süreçlerden muaf tutulması anlamına gelmiyor ki bunlar. Demirtaş da Kavala da benim babamın oğulları değil. Onlar hakkında düşündüklerinin, hissettiklerinin, hatta bildiklerinin on katını hattâ beterini düşünüyor, hissediyor olabilirim. Ama seninle ayrıldığımız nokta burası: “Tekâmül etmiş insan gibi davranmak” onların bile (evet onların bile) hukukuna saygılı olmaktan geçer. Ve bunun Yüce Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün mirası ile, öğretisi ile, onun ilkeleri ile filan çelişen bir yanı yoktur. Tam tersine Laik Demokratik Sosyal bir Hukuk devletinin temellerini atan o Yüce Önder’e saygı bunu gerektirir. Hâlâ anlatamadıysam... Acil şifalar dilerim. Tarım alanları yok oluyor 2.Uluslararası Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı Bölgesi Üniversiteler Birliği (ÜNİDOKAP) Karadeniz Sempozyumu, ÜNİDOKAP 2018 başkanlığını yürüten Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin yönetiminde başladı. Sempozyuma İngiltere, İspanya, Slovenya, İtalya, Yunanistan ve Bulgaristan’dan bilim insanları da katıldı. DOKAP Bölge Başkanı Yusuf Mengi konuşmasına “Dünyada tarım yapılacak alanlar hızla kirlenmekte ve yok olmaktadır. Bilim adamları yakın gelecekte insanların ciddi bir gıda sorunuyla karşılaşacağı görüşündedir” dedi. l CEMİL CİĞERİM / Samsun 10 büyük şirketin sahip olduğu 91 termik santral, 7 bin 600 erken ölüme ve 22 milyar Avro sağlık harcamasına neden oldu. Uzmanlara göre, şirketler neden oldukları zararın farkında “Son Nefes: Kömür Şirketleri Avrupa’yı Hasta Ediyor” adıyla yayımlanan rapora göre Avrupa’da faaliyet gösteren sadece 10 şirket 2016’da kömürden olduğu bölgelerde faaliyet gösteriyor. Bu sonuçlar Avrupa ülkelerinin bu konuya acilen müdahale etmeleri ve bir an önce kömürden kademeli çıkış yoluna girmeleri gerektiği şayan insanların sağlığını tehdit edebiliyor” ifadelerini kullandı. 12 yılımız kaldı Greenpeace AB Kömür Kampanyası Lideri Nina Stros ise, “Hava kir 4 SORUDA İKLİM ZİRVESİ Köprüden elektrik üretiminin sebep olduğu sağlık sorunlarının üçte ikisinden sorumlu. Bu şirketlerin sahip olduğu toplam 91 kömürlü termik santral, aynı yıl 7 bin 600 erken ölüme, 3 bin 320 yeni kronik bronşit vakasına ve 22 milyar Avro sağlık harcamasına neden oldu. Greenpeace, CAN Europe, Sandbag, Europe Environmental Bureau ve Europe Beyond Coal ortaklığıyla hazırlanan rapor Avrupa ülkelerinin bu konuya acilen müdahale etmeleri ve bir an önce kömürden kademeli çıkış yoluna girmeleri gerektiğini belirtiyor. Sandbag’in Avrupa elektrik ve kömür analisti ve raporun baş yazarı Dave Jones, “En kirli iki şir ni gösteriyor. Bir hava kirliliği krizi yaşıyoruz ve insan sağlığının önceliklendirilmesi gerekiyor” dedi. Bir santral herkes için tehdit Europe Beyond Coal (Kömürün Ötesinde Avrupa) Kampanya Direktörü Kathrin Gutmann, “RWE şirketi gibi kamu kuruluşları sorumlu oldukları sağlık sorunlarının gayet iyi farkındalar. Ancak bu raporun gösterdiği gibi neden oldukları kirliliğin etkisi tahmin ettiklerinden çok daha büyük boyutta. Avrupa bölge olarak küçük ve nüfusça yoğun, yani herhangi bir ülkedeki bir kömürlü termik santral tüm Avrupa’da ya liliği ve iklim değişikliğinin de kaynağı aynı: Kömür. Her ikisinin de durumu kötüleştikçe yurttaşlara maliyeti daha fazla oluyor. IPCC’nin (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) son raporunda da gördüğümüz üzere kömür kullanımını bırakmak için sadece 12 yılımız kaldı. Bu rapor, kömür şirketlerinin hava kirliliği üzerindeki sorumluluğunu açıkça ortaya koyduğu gibi, karar vericilere de onları sorumlu tutma görevini hatırlatıyor. Her ikisi de kömür yatırımlarını azaltarak, santralların ömrünü uzatan lobi faaliyetlerini ve teşvikleri sonlandırıp ve en geç 2030’a kadar sürdürülebilir bir enerji sistemine adil geçiş taahhüdü vererek insan sağlığını ve iklimi bugün korumaya başlayabilirler” di önce son çıkış Dünyanın küresel iklim değişikliğine karşı bir an önce harekete geçmesi için süre daralıyor. Polonya’nın Katowice adlı kömür madeni şehrinde 314 Aralık tarihleri arasında gerçekleşecek olan Birleşmiş Milletler İklim Konferansı öncesi Greenpeace Akdeniz süreci 4 soruda özetledi: 1 COP24 neden kritik bir öneme sahip? ket RWE ve EPH. Bu iki şirket di ye konuştu. ğer tüm şirketlerin yaktığından da 1992 yılında Rio’da imzaya açılan Birleş ha fazla kömürü yakıyor; üstelik en miş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Söz kirli kömür cinsi olan linyit kömürünü kullanıyor ve nüfusun yüksek leşmesi (UNFCCC) 1994 yılında 196 ülke tarafından imzalanarak yürürlüğe girdi. İmzacı ülkeler bu tarihten itibaren her yıl dü zenlenen Taraflar Konferansları’nda (COP) bir araya gelerek sözleşmenin uygulanması nı takip ediyor. Bu yıl Polonya’da düzenlene cek 24. Taraflar Toplantısı (COP24), 2015 yılında imzalanan Paris Anlaşması’ndan TÜRKİYE’DE DE sonra en önemli karar anı olarak kabul ediliyor. Bu toplantıda Paris Anlaşması’nın uygu DURUM FARKSIZ lanmasına dair Kurallar Kitabı’na karar verilmesi ve ülkelerin 2020 yılında yürürlüğe Türkiye’de her yıl kö girecek ulusal iklim hedeflerini güncelleyip mürlü termik santralların daha iddialı hale getirmeyi kabul etmeleri yarattığı hava kirliliği se bekleniyor. Ülkelerin hali hazırdaki taahhüt Avrupa’nın dört bir yanındaki termik santrallar ölüm saçıyor. Köyümüzü bebiyle 2 bin 876 erken ölüm yaşanıyor ve yak laşık 3 milyar Avro’luk sağlık harcamasına sebep oluyor. Malatya Yazılı köyü yakınlarında kapa leri, Paris Anlaşması’nın küresel iklim değişikliğini 1.5 derecede tutma hedefini gerçekleştirmekten uzak. Bu taahhütlerle devam edildiğinde iyi ihtimalle 3 derecelik bir değişim bizi bekliyor ve bu da gezegen için felaket anlamına gelebilir. Bu gidişata bir an önce dur demek için Polonya’da hükümetlerin sergileyeceği tutum hayati önemde. 2 Türkiye’nin COP24’ten beklentisi nedir? rahat bırakın siteartışı istenen demir ocağının ÇED toplantısına köylüler izin vermedi Türkiye’nin uzun yıllardır iklim müzakerelerindeki duruşu COP24’te de değişmiyor. Türkiye iklim değişikliği alanında tarihsel sorumluluğu olmadığı gerekçesiyle iklim finansmanına katkı veren gelişmiş ülkeler listesinden (EK1) çıkmak ve gelişmiş ülke lerin fon aktaracağı Yeşil İklim Fonu’ndan Malatya Yazılı Köyü yakınlarında bir şirket “Demir Ocağı ve KırmaEleme Tesisi Kapasite Artışı ve Alan Genişletmesi” projesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurarak Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecini başlattı. Yazılı köylüleri köyleri en azından emisyon azaltım çalışmaları için destek almak istiyor. Geçen yıllardaki konferanslarda da dile getirilen bu talep bu sene konferans gündemine görüşülmek üzere resmi bir madde olarak eklendi. Paris Anlaşması kapsamında gelişmiş ülkelerin finansal yardımı da emisyon azaltımları gibi gönüllü taahhütlere dayanıyor. Yani Türkiye’nin gelişmiş ülkeler listesinde nin bereketinin bozulacağını belir (EK1) kalması fon aktarımını zorunlu kılma tiyor. Köylüler, ÇED başvuru dosya dığı gibi bu listeden çıkması da Yeşil İklim sında da projenin hava, toprak, su Fonu’na (2) erişimini garantilemeyecek. ve gürültü kirliliğine neden olabileceği söylüyor. Alanda açık işletme yöntemi kullanılması ve dinamitle çalışılması planlanıyor. 3 Dünyanın Türkiye’den beklentisi nedir? CHP’den destek Projenin halkın katılım toplantısı dün Saldek köyü Karayakup Cemevi’nde yapılmak istendi. Bölge halkı toplantının yapılmasına izin vermeyerek projeyi istemediklerini söyledi. CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Bakan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ve CHP milletvekili Kadim Durmaz da bölgeye giderek yurttaşlara destek verdi. Çevre sakinleri Malatya Valiliği ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED Komisyonu’na projeye ilişkin hazırladıkları görüş ve önerilerini yazılı olarak sundu. Yazıda projenin hayata geçmesi durumunda telafisi imkânsız çevresel zararlara yol açacağına dikkat çekildi. Tesisin kurulacağı sahanın derin bir vadinin içerisinde yer aldığı belirtilen yazıda özetle şu ifadeler yer aldı: “Bu sahada onlarca yetişmiş yaban keçileri yaşamaktadır. Çevrede yaşayan kışlakçı kuşlardan kekliğin yaşam alanı da burası. Saha aynı zamanda mera alanları içerisindedir. Halkın büyük bölümünün geçim kaynağı mera hayvancılığıdır. Özellikle Yazılı köyü halkı başta üzüm olmak üzere geçimini meyvecilikten sağlamaktadır. Köyde yıllık 300 tonun üzerinde üzüm elde edilmektedir. Projede yöre, insan ve canlı yaşamı yok sayılmıştır. Bu projeye ÇED Olumsuz raporu verilmesini talep ediyoruz.” Yeşilırmak balık mezarı MEHMET MENEKŞE Amasya, Yeşilırmak Nehri’nde ölen onlarca balık kıyıya vurdu. Son ölümlerle birlikte Yeşilırmak Nehri’nde bu yıl 3’üncü kez toplu balık ölümleri yaşandı. Yurttaşlar Yeşilırmak Nehri kıyısında suyun renginin koyulaştığını ve çok sayıda balığın kıyıya vurduğunu yetkililere bildirdi. Amasya Çevre ve Şe hircilik İl Müdürlüğü ekipleri, bölgeye gelerek, su numunesi aldı, balık ölümleri ile ilgili inceleme başlattı. Yeşilırmak Nehri’nde bu yıl 2 kez daha toplu balık ölümleri meydana gelmişti. Amasya Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ekiplerince mart ayında yapılan incelemede, solungaçlarına çamur dolması ile sudaki oksijen oranının düşmesi sonucu balık ölümlerinin gerçekleştiği belirlenmişti. l AMASYA Plastik poşet ücretli olacak Plastik alışveriş poşetleri tüketiciye en az 25 kuruştan satılacak. Plastik poşetleri ücretsiz veren satış noktalarına, kapalı satış alanının her metrekaresi için 10 lira idari para cezası uygulanacak. TBMM Genel Kurulu’nda, “Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Teklifi” kabul edilerek yasalaştı. Kanuna göre; plastik poşet, plastik ambalaj kullanımının azaltılması, depozito uygulaması, kirliliğin önlenmesine yönelik teminat alınması gibi mekanizmalar kullanılacak. Egzoz gazı emisyon ölçümü yaptırmayan motorlu taşıt sahiplerine 1250 lira ceza verilecek. Aynı araç, yönetmeliklerle belirlenen standartlara aykırı emisyona neden oluyorsa ceza 2 bin 500 liraya çıkacak. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, çevre kirliliğinin önlenmesi amacıyla belirleyeceği ambalajlar için depozito uygulamasını, 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren zorunlu tutacak. Depozito kapsamındaki ambalajlı ürünlerin satış noktaları, depozito uygulaması toplama sistemine katılım sağlayacak. Uygulanacak taban ücret 25 kuruştan az olmamak üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından oluşturulacak komisyon aracılığıyla belirlenecek ve her yıl için güncellenecek. l ANKARA/Cumhuriyet Türkiye, iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölgelerden biri olan Akdeniz havzasında yer alıyor. Ancak Türkiye, Paris Anlaşması kapsamında sunduğu iklim taahhüdünde iddialı bir emisyon azaltımı öngörmüyor. Türkiye’nin bir an önce Paris Anlaşması’nı onaylayarak bu tarihsel işbirliğinden kendini izole etmemesi, iklim taahhütlerini Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin ( IPCC) 1.5 Derece raporu (3) ışığında güncelleyerek kazanan tarafta yerini alması gerekiyor. Türkiye bu yıl da Paris Anlaşması’nı onaylamazsa bu anlaşmayla ilgili görüşmelere sadece gözlemci statüsünde dahil olabilecek ve hiçbir karar mekanizması içinde yer alamayacak. 4 Küresel ısınma 1.5 derecede tutulabilir mi? COP24, BM Hükümetlerarası İklim Paneli’nin (IPCC) büyük ses getiren 1.5 Derece raporundan sadece 2 ay sonra gerçekleşiyor. Küresel karar alıcıların talebiyle hazırlanan rapor, küresel iklim değişikliğini sanayi öncesi dönemin 1.5 derece üstüyle sınırlı tutmak için yapılması gerekenleri gözler önüne seriyor. Rapor, küresel CO2 emisyonlarının 2030 yılına kadar yarıya inmesinin ve 2050 yılına kadar sıfırlanmasının zorunlu olduğuna işaret ediyor. Aksi takdirde küresel ısınmanın 20302052 yılları arasında 1.5 dereceyi geçmesi bekleniyor. Bu da gezegen üzerindeki yaşam için felaket demek. COP24’e bu açıdan hazırlıklı gelmeleri, Avrupa Birliği gibi uzun yıllardır iklim değişikliği konusunda öncülük eden ülke gruplarının iddialı hedeflerle diğer ülkelere örnek olmaları önemli. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle