19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 Maskeli muhalefet balosu bitsin! Öteden beri söylenir; “Türkiye’de iktidar sorunu kadar muhalefet sorunu da var” diye. Muhalefet etmek demokrasilerde haktır. Her ne kadar liberal demokrasiler pek matah düzenler değilse de asgari olarak kişinin kendini ifade hakkına saygı duyar. Bizde bu türden özgürlükten söz edilemeyeceğine göre, liberal demokrasinin koşulları oluşmamıştır. O halde sanki demokrasi işliyormuş gibi davranmak, bu yönde muhalefet etmek düzeni onaylamak, hatta meşruiyetini sağlamak değil midir? Muhalefet ettiğiniz nedir? Düzene karşı mısınız yoksa onun içinden mi itiraz ediyorsunuz? “Türk Tipi Başkanlık” denen kuralları belirsiz, garip düzen bile, belli oranda muhalefet olmadan varlığını sürdüremez. Nazi Almanyası’nda, düzeni meşru kılmak için iktidarın izin verdiği ölçü ve sınırda muhalefet vardı bir süre. An gelecek, tahammülsüz otoriter iktidar, elbette tüm sesleri kısacaktır. Mutlak hâkimiyet anlayışı bunu gerektirir. O güne dek söz hakkı verilen muhalefet, demokrasi oyununun kötü figüranı olmaya mahkumdur. Israrla demokrasi işliyormuş gibi davranmak, iyi niyetle bakılsa bile ahmaklıktır. Sandık olması demokrasi için yeterli koşul değildir. Tek adam düzenlerinde kazanan hep bellidir, sandık ona göre konur önünüze! Martta yapılacak yerel seçimlerin adil olacağına inanan var mı acaba? Sandığı koyan iktidar, sayan iktidar, denetleyen iktidar, haberi topluma ulaştıran yine iktidar! Kuralları dilediği gibi koyan, işine geldiği vakit değiştiren yine aynı iktidar! Dahası, sandıktan çıkan sonucu tanımama hakkını kendinde bulan da aynı iktidar. “Gerekirse kayyum atarız, yine de biz yönetiriz” diyen anlayıştan söz ediyoruz. İktidar dediysem, ben de aynı hatayı yapmayayım, iktidar eşittir RTE! RTE; yerel seçimlerde dilediği sonucu alamazsa, üstünü örtemeyeceği tablo oluşursa eğer, kanun yapıp belediye yetkilerini saraya devredecektir. Bunun önünde engel var mı? Yani kim kalkıp “Ben seçildim kardeşim, sen yetkimi elimden nasıl alırsın” diyebilir? Gideceğiniz mahkeme var mı? Bunları toplumsal muhalefeti hafifletmek, insanları umutsuzluğa yöneltmek için yazmıyorum. Gerçeği görmek, buna uygun önlem almak için uyarı görevini yapıyorum. Muhalefeti başka yerden tarif etmek, örgütlemek gerekir. İşler kuralına uygun ilerliyormuş gibi davranmak iktidarı güçlendirir. O halde ne yapmalı? Düzenin nasıl, nereden çürüdüğünü görmek önemli! Kötü taklit aslını iyice besler. “Milli Görüş” geleneği iktidarda, yetmiyor muhalefeti de ele geçirmiş durumda. Siyasal İslam kendine aynı gövdeden seçeneği muhalefet olarak dayatıyor topluma. Dinciliğin ılımlısı, serti olmaz. Tümü tehlikelidir. Dinciler kapitalizme uyumludur. 24 Haziran gecesi, daha sonuçlar açıklanmadan SP başkanı sarayı kutladı hemen. Yetmedi dincilerin doğal ortağı, milliyetçilerin muhalif lideri Akşener de soluğu ilk fırsatta sarayda aldı. Bu kökten gelen CHP içindeki liberaller de gevrek gevrek gülerek yamandılar saraya! Düzen içinden bakınca körleşir insan! Ovacık Belediye Başkanı Maçoğlu örneğine iyi bakın. Belki ülkede en iyi tanınan başkan o! Düzenin sınırlarında davranmıyor, bildiği yolu yürüyor. Çözüm oradadır. İmam hatip dayatmasına, Diyanet saltanatına itirazı net yapacaksınız. TÜSİAD ile selamı sabahı keseceksiniz. İktidara yamanan kanaat önderlerine, sanatçılara yüz vermeyeceksiniz. Cumhurbaşkanına soru sormak şöyle dursun, karşısında konuşamayan görevli medyaya randevu bile vermeyeceksiniz. Maskeli baloya dur diyeceksiniz! Toplumsal muhalefeti Meclis dışında örgütlemek, madende/fabrikada/tüm işyerlerinde bulunmak esastır! Laiklikten bir adım geri gidilemez. Yetmez, “Atatürk” ardına sığınarak muhalifçilik oynayanları da deşifre etmek görevdir. Yaşamı boyunca hiçbir direnişe katılmamış, azgın milliyetçi dille tüccarlığa soyunmuş, sanal kahramanlardan uzak durmak lazım. İktidarın ne dış politikasına, ne piyasacılığına itirazı olmayan bu isimler son derece tehlikelidir. Gerçek muhalefetin sesinin çıkması önünde en büyük engeldir onlar. Her gün iktisadi ve ahlaki olarak çürüyen AKP’ye karşı kim yoldaş, kim değil bilmekte yarar var! SAĞLIK [email protected] Çarşamba 28 Kasım 2018 EDİTÖR: SİBEL BAHÇETEPE FARKINDA DEĞİLLER HIV ile yaşayan her 4 kişiden 3’ü bunu bilmiyor. Bu durum bulaşma riskini arttırıyor HIV belirtileri nelerdir? HIV, bağışıklık sistemine saldıran bir virüstür. AIDS ise HIV’in neden olduğu enfeksiyonun ileri aşamasıdır. Lenf bezlerinde büyümeler, ağız ve deride tekrarlayan uçuk, vücutta yara ve kırmızı lekeler, nedeni bilinmeyen uzun süreli ateş, gece terlemeleri, kilo kaybı, ishal, öksürük gibi belirtileri olur. Şüpheli bir temas sonrasında erken teşhis koyabilmek için HIV testi yaptırılması önemlidir. HIV teşhisinde, antikor testi, kombinasyon veya dördüncünesil testleri ve nükleik asit testi (NATs) kullanılır. AIDS nasıl bulaşır? n Bulaşmada birincil olarak HIV virüsü taşıyan kişiyle korunmasız cinsel ilişki gelir n İkincil olarak, içinde virüs bulunan kan ve kan ürünlerinin nakli ya da doku, organ nakliyle bulaşma olabilmektedir. Damar içi uyuşturucu madde kullanıcılarının ortak iğne/enjektör kullanımı da kan alışverişine neden olduğundan bu yolla da bulaşabilmektedir. n Üçüncü olarak HIV, gebelik süresince, doğum sırasında ve emzirmeyle bebeğe geçebilmektedir. Dünyada HIV ile yaşayan insan sayısı 36 milyon 900 bin. Geçen yıl 940 bin kişi bu virüs nedeniyle yaşamını yitirdi. Resmi verilere göre ülkemizde 17 bini aşkın kişide HIV/AIDS görüldüğü ancak bu rakamın daha yüksek olduğu tahmin ediliyor. Uzmanlar, Türkiye’de hasta sayısının arttığını belirterek “AIDS konusunda ciddi ilerlemeler kaydedildi ancak bugün hâlâ HIV ile yaşayan her 4 kişiden 3’ünün bu ger çeği bilmediği tahmin ediliyor. Korunmasız cinsel temastan kaçınılmalı” dediler. Rusya’da da artış HIV/AIDS Korunma ve Eğitim Derneği Başkanı Prof. Dr. Serhat Ünal, ülkemizde HIV/AIDS’li kişi sayısının hızla arttığını belirterek “Hastaların tedavisi ile ilgili sorunları aştık ancak toplumdaki ayrımcılık ve farkındalılık problemleri nedeniyle hastalara ulaşmak zor” dedi. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği HIV/AIDS Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Volkan Korten ise şunları söyledi: “Hastalıktan 2004’te 1.9 milyon kişi öldü. 2010’da bu rakam 1.4 milyona, 2017’de ise 940 bine indi. Doğu Avrupa’da, Orta Asya’da, Rusya, Ukrayna, Kazakistan gibi ülkelerde hızlı artış var. Bu durum bizim için çok önemli çünkü biz bu ülkelerle yakın bir ticari ilişki ve turistik ilişki içindeyiz. Ülkemizde yılda 8 milyon test yapılıyor. Ama yapılması gereken yerlerde yapılmıyor.” Ege Üniversitesi HIV/AIDS Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Deniz Gökengin de “Türkiye’de resmi vaka sayısı 19852017 yıllarında 17 bin 884 kişi. Tah Kendin İçin 1 Ara’lık HIV (İnsan Bağışıklığı Yetmezlik Virüsü) hakkında farkındalık yaratmak amacıyla 2016 yılında başlatılan “Kendin İçin 1 Ara’lık’ kampanyası ile bugüne dek sosyal medya aracılığıyla 20 milyon kişiye ulaşıldı minler ise gerçek rakamın çok daha fazla olduğu. Her yıl yeni tanı alanların yüzde 80’ini erkekler; yüzde 20’sini kadınlar oluşturuyor” dedi. Bulaşma riskini arttırıyor Beykoz Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Gülten Kaptan Ateşoğlu da “AIDS konusunda ciddi ilerlemeler kaydedildi ancak hâlâ HIV ile yaşayan her 4 kişiden 3’ünün bu gerçeği bilmediği tahmin ediliyor. Hastalıktan haberi olmayan bu kişiler hem tedavi görmüyor hem de başkalarına bulaşma riskini arttırıyor” dedi. Amcadan yeğenine yeni bir hayat ‘Doğumgünü artık ameliyat olduğu gün’ Karaciğer yetmezliği yaşayan 3 yaşındaki Yaren, 10 ay önce safra yolları eksikliği ameliyatı oldu ancak durumu düzelmeyince amcasından nakledilen karaciğer parçası ile yeniden hayata tutundu. Nakil ameliyatının ardından sağlığına kavuşan kızlarını kucağına alan Murat ve Fatma Çetin çifti, “Kızımız 2. yaşamına başladı, artık doğum günü olarak nakil ameliyatı olduğu günü kutlayacağız” dediler. Yaren doğduğunda ilk başlarda her şey yolunda gidiyordu ancak 2 aylık olduğunda teninde ve gözünde sararma yaşamaya başladı. Yapılan kan tahlillerinde Yaren’in karaciğer enzimlerinin yüksek olduğu belirlendi. Doktor kontrolünde olan minik kızın enzimlerinde değişiklik olmayınca 5 aylıkken karaciğer biyopsisi yapıldı. Biyopsinin ardından yapılan gen testi ile Yaren’in karaciğer yetmezliği ile karşı karşıya olduğu ortaya çıktı. Aile, Yaren’in karaciğer yetmezliği yaşadığını öğrendiklerinde kendilerine nakil ihtimalinden hiç bahsedilmediği söyledi. Hastanecilik oynuyordu Aile, sürekli hastaneye gidip geldikleri ve yatış yaptıkları için Yaren’in çocukluğunu hastanelerde yaşadığını anlatarak “O kadar çok hastaneye yattı ki artık oyunları bile değişti. Bebeklerinden çok hastanecilik oynuyordu. Hastayız desek yemeklerden ilaç yapıp veriyordu” diyerek duygularını dile getirdi. Safra yollarında sorun olduğu için minik Yaren, 10 ay önce safra yol 3 yaşındaki Yaren ve amcası Şahin Çetin. ları ameliyatı olarak bilinen “kasai” ameliyatı oldu. Ameliyattan sonra rengi düzelen Yaren’in sağlık durumu da iyiye gitmeye başladı. Ancak 1 ay sonra renginin tekrar sararmaya başlamasıyla Çetin çifti yeniden endişelendi. Doktorların artık karaciğer naklinden başka bir çare kalmadı demesi üzerine şaşkına dönen Çetin çifti nakil ameliyatı için arayışlara başladı. Çetin çifti, karaciğer nakli ameliyatı için Prof. Dr. K. Yalçın Polat ile temasa geçti. Yapılan tetkiklerde Fatma ve Murat Çetin’in kızları Yaren’e karaciğer veremeye ceği belirlendi. Ne yapacağını bilemeyen ailenin yardımına Yaren’in amcası Savaş Çetin yetişti. Prof. Dr. Polat ve ekibinin gerçekleştirdiği ameliyatla Savaş Çetin’in karaciğerinden alınan bir parça Yaren’e başarılı bir şekilde nakledildi. ‘Tereddüt etmedim’ Kendilerinin karaciğer veremeyeceklerini öğrendiklerinde dünyalarının karardığını anlatan Çetin çifti, amcanın fedakârlığına çok sevindiklerini belirterek şöyle devam etti: “Karaciğer nakliyle Yaren bütün sıkıntılarından kurtulabilirdi. Ama karaciğer nakli ameliyatı büyük bir ameliyat ve vücudun karaciğeri reddetme ihtimali var. Korku ve mutluluğu aynı ayna yaşıyorduk.” Anne Fatma Çetin “Kızımı en küçük bir enfeksiyonda yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldırıyorduk. Bir ayağımız hep hastanedeydi. Neredeyse her hafta hastalanıyor ve enfeksiyon, yüksek ateş şikâyetleriyle hastaneye yatıyordu. Sararması bu süreçte hiç geçmedi” diye konuştu. ‘Yaren artık ciğerparem’ 2 kızı olan ve karaciğerini yeğenine bağışlayan amca Şahin Çetin de karaciğerini bağışlarken hiç tereddüt etmediğini belirterek şunları kaydetti: “Karaciğer nakli gündeme geldiğinde kaygılanmamaları, karaciğerimi vereceğimi söyledim. Karaciğeri paylaştık, amca baba yarısıdır derler şimdi tam anlamıyla gerçek oldu. Yaren artım benim ciğerparem.”lİSTANBUL Oyunun kuralı sosyal medya Sosyal medyada paylaşılan öz çekim fotoğraflarının tığımız ameliyatlar oldu” diye konuştu. Balık, karın kası operasyo özellikle gençler arasında este nunun özellikle erkekler tarafın tik ameliyat artışına neden ol dan büyük ilgi gördüğünü kayde duğu belirtiliyor. Estetik cerra derek, kadınlarda ise son dönem hı Op. Dr. Ozan Balık, “Oyunun de brezilya poposuna yoğun ilgi ol kurallarını internet belirliyor. duğunu ifade etti. Erkek hastala Sosyal medya, daha büyük bir rının sayısının her geçen gün art kitleye ulaşıp daha olası etkile Dr. Ozan Balık tığını ifade eden Balık, erkeklerin şim yapma dürtüsü” dedi. en çok başvurdukları operasyonla Burun estetiği birinci ra da değindi: “Burun estetiği, yağ aldırma, jineko Çeşitlenen estetik müdahalelere karşın masti ve saç ekimi yapılanların başında göğüs büyütme ile burun estetiğinin her geliyor. Sosyal medyanın estetik operas zaman en çok talep edilen operasyonlar yonlar üzerinde büyük bir gücü var. As olduğunu kaydeden Balık, “Bol bol kapa la trend peşinde koşmayın, idollere al lı rinoplasti (burun estetiği), silikon imp danmayın. Herkesin beden yapısına, ana lant ile meme büyütme, vaser liposelec tomisine göre doğal çerçevede sonuçlar tion ile vücut şekillendirme en sık yap hedeflemesi en sağlıklı olandır.” SAĞLIK REHBERİ Bağışıklığa turuncu vitamin Havaların iyice soğuduğu bugünlerde bağışıklığımızı nasıl güçlendiririz. Özellikle kış aylarında zayıflayan bağışıklık sistemini güçlendirmek için meyve tüketimi çok önemli. Meyveler zengin bir vitamin ve mineral kaynağı. Bu nedenle günde 23 porsiyon meyve yemenin bağışıklık sistemini güçlendirdiği belirtiliyor. Diyetisyen Tuğçe Çağlar şu önerilerde bulunuyor: n Meyveler içerdikleri A, C, E vitaminleri folik asit, potasyum, selenyum, mineraller sayesinde güçlü antioksidanlardır. Kalp ve bağırsak sağlığının korunması, cildin yenilenmesi ve güzelleşmesi, karaciğer, böbrek gibi temizlenmesi, kolesterol ve tansiyon hastalıklarının düzenlenmesi gibi birçok faydası da bulunuyor. Meyvelerin en önemli görevlerinden birisi de bağışıklık sistemimizi güçlü tutarak vücut direncini sağlamasıdır. n Turuncu meyveler C vitamini, kırmızı meyveler antioksidanlar açısından zengin. Özellikle turuncu, sarı, yeşil meyveler bağışıklık sistemimizde önemli görevler üstleniyor. n Gripten koruyucu portakal, mandalina, greyfurt gibi turuncu meyveler çok iyi C vitamini kaynaklarıdır. Aynı zamanda iyi bir beta karoten kaynağı olan bu meyveleri tüketmeniz bağışıklık sisteminizin güçlenmesinde oldukça etkili olacaktır. n Sarı meyvelerden olan muz ve ayva da vücuda zindelik vererek yorgunluğu azaltır. İçeriğindeki antioksidanlarca vücut direncinin güçlenme sinde etkilidir. n Yeşil meyvelere en gü zel örnek kivi olacaktır. Portakal ve mandalinadan daha fazla C vitamini içeren bu meyve vücut direncinin korunmasında oldukça etkilidir. Ayrıca diğer yeşil bir meyve olan elma da kivi gibi fitokimyasallarca zengindir. Bu meyveler yüksek miktarda antioksidan içeriği sayesinde savunma sistemini güçlendirir. n Nar, üzüm, ahududu, yaban mersini gibi kırmızı meyveler de çok iyi antioksidan kaynaklarıdır. Bu meyveler de C vitamini kaynaklı meyveler gibi vücut direncini sağlayarak hastalıklara kar şı korumada oldukça etkilidir. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle