19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 11 Kasım 2018 12 İşsizliğe bir çare olarak: Diyanet! * Yıllar önce Gorbaçov zamanında Sovyetler Birliği’ne davetli gitmiştim. Uzun ve detaylı bir yolculuktu. İlk gözüme çarpan olgu, havaalanında beni buldu. Ortalama bir çöp yığınını yedi kişi süpürüyordu. Ardından kocaman bir otele girdim ve her katta sandalyede oturan çok yaşlı erkekleri gördüm. Hemen hepsi İkinci Dünya Savaşı’nda er olarak çatışmaların tam da göbeğinde bulunmuşlardı. Şimdi yaptıkları iş sadece katlardaki sandalyelerinde oturmak ve etrafa göz atmaktı. Sonra uzun uçak yolculuklarında rehberim sayesinde, uçaktaki mühendislerin aldıkları paradan yakındıklarına tanık oldum. Bir işçi devleti olan memleketlerinde kendileri çalışmalarını denetledikleri işçilerden daha az para alıyorlardı. Görüştüğüm pek çok kadın, hemen hepsi çalışıyordu, aralarında traktör sürücüsü, hekim, balerin olanlar vardı, tek bir şeyden yakınıyorlardı. Evlerde çamaşır makinesi yoktu, alt katlardaki çamaşır makineleri bozulmuş, tamir edilmiyordu ve ağız birliği yaparcasına “evlerinin kadını” olmak istiyorlardı. Eşit çalışmanın canı cehennemeydi. Bu duyduklarım ve gördüklerim beni oldukça sarsmıştı. O seyahatten kara kara düşünerek döndüğümü anımsıyorum. Yeraltı ve yerüstü zenginlikleri böylesine bol bir ülke, yanlış planlamanın, yanlış istihdamın çemberinde kıvranıyordu. Şimdi bunlar neden alkıma geldi diye soracaksınız. Bugünlerde dünyada din, usul usul olması gereken yerine çekiliyor. Örneğin Hollanda’da kiliseye gidenler öylesine azalmış ki, kiliseler artık ya kültür merkezine ya da herkesin kafa bulup dans ettiği diskoteklere çevriliyor. Vatikan kürtaja onay verdi ama oğlancı rahiplerine açılan davalar öylesine arttı ki, para sıkıntısı çekiyor. Oysa en zengin devlettir. Yunanistan rahiplerini devlet memuru olmaktan çıkarıyor, Almanya bunu zaten çok önceden yaptı, her rahip kendi cemaatinin bağışlarıyla yaşıyor. Öyle avanta yok! Katolik kilisesinin en kuvvetli olduğu Latin Amerika’da bile rahiplerin kendi paralarını kendilerinin kazanmasına sıcak bakılmaya başlandı. Şimdi bu bilgilerden sonra gelelim, bizim din işleriyle ilgili Diyanetimize ve imamlarımıza. Hepinizin bildiği gibi Diyanet ve din işleriyle ilgili hocalar, imamlar tuhaf fetvalarıyla gündemde, örneğin organ nakli için insanı utandıracak sözler söylüyorlar, “yani babanın erkeklik organı, oğluna takılırsa, günahları kime yazılacak” gibi. Peki imamlar ne iş görüyor? Sadece namaz vakti geldiğinde, bir düğmeye basıp ezan okunmasını sağlıyorlar, bir de beş vakit cemaatin önünde namaz kılıyorlar. Ölüm olduğunda duasını okumak işlemi de imamlarda ama emin olunuz ölünün ailesi onlara ayrıca para veriyor. Evdeki dualar için de! Şimdi bu ne, bence imamların durumu yukarda anlattığım kat bekçilerine benziyor. Kat bekçileri Sovyetler Birliği’nde nasıl işsizliği azaltmak için oluşturulmuşsa, Diyanet’in imamları da önemli bir miktarda işsizliği önlüyor. Kimin cebinden devletin cebinden. Yani bizim vergilerimizden! Madem bir Müslüman ülkeyiz, çok dindarız o zaman her mahalle kendi camisinin işlerinden, imamlarından sorumlu olsun. Nasıl kat bekçileri Sovyetler Birliği’ni kurtarmadıysa, imam ordusu yaratılarak işsizlik önlenemez! Bir yerden patlar! Cumhuriyetin binbir zorluklarla oluşturduğu fabrikaları “buralar hantal, çok işçi var” diyerek özelleştiren sağ iktidarlar ve en çok da AKP’nin bu işsizliği önleme planının artık fiyasko olmasına az kaldı. Çünkü on yıl boyunca ülkeye yağan para suyunu çekmeye başladı. Hatırlatma yapalım, Gorbaçov’dan sonra Sovyetler Birliği parçalandı. Bu arada Diyanet’in merkezde çalışan yüzlerce elemanı var. Allah aşkına bunların İslam dinine yeni bir yorum getirdiklerini, insanların hayatını kolaylaştırmak için yepyeni öneriler yaptıklarını gördünüz mü, duydunuz mu? Tam tersi insanların kafasını iyice karıştıran fetvalar veriyorlar. “Baba üvey kızıyla evlenebilir.” “Kocası ölen kadın kayınpederiyle evlenebilir.” “Buluğa ermiş kız çocuklarının evlenmesi dine aykırı değildir.” Daha pek çok toplumsal yaşamı karıştıracak, insanların Tanrı’yla baş başa kalmalarını altüst edecek fetva! Ve söylemeliyiz, Diyanet bütçesi Eğitim, Sağlık, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın toplam bütçesinden daha fazla. Vatikan’daki Papa bile artık kurşun geçirmez arabalarda dolaşmıyor ama bizim Diyanet’in başkanının kurşun geçirmez arabası var. Bir din adamı kendi ülkesinin müminlerinden neden bu kadar korkuyor? Şimdi bunları yazdığım için beni dava edebilirler. Çünkü gerçeği yazıyorum. Unuttuğum bir şey daha var, neden bizim camilerin altındaki mağazalarda hiçbir aşevi yok! Bunu özellikle inceledim, Kadıköy’den Bostancı’ya kadar camilerin altında kundura dükkânları, giysi pazarları hatta büyük marketler var. Bunların kiraları nereye gidiyor, kim alıyor doğrusu merak ediyorum. Çünkü bizim mahalledeki imamın son model bir arabası var, oğluna da alacakmış. Bu kadar! *Bu yazı Diyanet’in 8489 yeni eleman alacağını öğrendikten sonra yazılmıştır. 11 KASIM 2018 SAYI: 34003 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça Sorumlu Müdür Ozan Alper Yurtoğlu Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur. l Okur Temsilcisi: Cengiz Yıldırım [email protected] l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Baskı Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:12 05:56 06:17 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:39 12:54 15:32 07:21 12:39 15:19 07:41 13:01 15:45 Akşam 17:57 17:44 18:10 Yatsı 19:19 19:04 19:28 haber/yorum Tarih 23 Ekim 2018. Başkan Trump, iki gün önce ABD’nin soğuk savaş sonrası yapılan orta menzilli nükleer silahlardan arındırma anlaşmasından çekileceğini açıklamıştır. Ulusal Güvenlik danışmanı John Bolton, Moskova’ya uçup Kremlin Sarayı’ndaki toplantı masasına konar. Upuzun masanın ortasına, Vladimir Putin’le karşılıklı otururlar. Her ikisinin sağ ve sol yanlarına eşit sayıda aveneleri sıralanır. Medyaya bildirilen gündem, Birinci Dünya Savaşı’nı sonlandıran 11 Kasım Ateşkes Anlaşması’nın 100. yıldönümünde, yani bugün bir araya gelecek olan Rusya ve ABD başkanlarının hangi konuları görüşeceği, falandır… Ama toplantıda, Trump’ın birini daha sonlandırdığı nükleer silahsızlanma anlaşmalarının gölgesi vardır. Görüşme başlamadan önce birkaç dakikalık çekim izni verilen kameralar çalışır. Vladimir Putin, karşısında oturan John Bolton’a, “Yanlış hatırlamıyorsam, ABD’nin armasındaki kartal bir pençesinde 13 ok, diğer pençesinde barışı simgeleyen 13 taneli bir zeytin dalı tutar…” der, alaycı bir gülüşle. “Sorum şu: Kartalınız zeytinlerin hepsini yedi de sadece oklar mı kaldı geriye?” Putin’in yanındaki Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov başta, Rus heyeti kıkır kıkır gülmeye başlar. Amerikan heyeti buz kesmiştir, ama John Bol siyasal coğrafyasını değiştiren bu önderlerin aynı zaman dili minde sahneye çıkması, kuş kusuz çarpıcı olduğunca açık lanamayan bir raslantı dizini. Benzer bir dizini, ters yönde de gözlemliyoruz. 20. yüzyılın son yarısı, ara larında kimi Kennedy gibi po Faşizmin ön odası püler, kimi Fidel Castro gibi ülkesinin kaderini değiştiren sıra dışı devrimciler olsa bi ton da gülerek karşılık verir: “Yanım le ezici çoğunluğu tarihe silin da zeytin getirmedim!” mez bir iz bırakmayan vasat liderler Putin, cevabı yapıştırır: “Tahmin le geçip gitti. etmiştim!” 21. yüzyılın ilk çeyreğinde ise in Ve bu kez Amerikalılar da kendile sanlığın geleceğine ilişkin hiç de iyi rini tutamaz, herkes kahkahayı ba işaretler taşımayan bir lider türünün sar. ortaya çıktığını, yayıldığını gördük. HHH Değişik ülkelerde istemleri çok da Tarihsel dönüşümlerin istatistik farklı olmayan halkların bir bir, kendi gözlemi, dünyaya iz bırakan sıra dı leri kadar sıradan ve popülist yöneti şı liderlerin çeyrek yüzyıllık zaman di cilerin peşine takılmasını izliyoruz… limlerinde birbirine denk geldiği gi Üstelik hiçbir ülkenin ufkunda sı bi, sıradan liderlerin de yine çeyrek radanlığa alternatif, olağanüstü bir li yüzyıllık süreçlerde çakıştıklarını gös der şimdilik yok, görünmüyor. terir. HHH Bu kişilerin savundukları ideallerin İnsan topluluklarının en ilkel güdü doğru ya da yanlışlığını bir yana bıra leri, önyargıları ve öfkelerinden bes kır ve salt liderlik yeteneğini ölçü ala lenerek onların cehaletini pohpohla cak olursak; örneğin iki dünya savaşı yıp, bilgiye dayalı seçkinliği halk düş sırasında ortaya çıkan büyük önder manlığı ilan eden popülizm; aslında lerin yirmi yıl içerisinde art arda doğ faşizme girişin bir çeşit hazırlık ya da duklarını görürüz: Churchill 1874, sınav odasıdır. Stalin 1878, Atatürk 1881, Roo Tam da bu yüzden tüm popül sevelt 1882, Mussolini 1883, Hit ist liderlerin hep daha çok otorite ta ler 1889, De Gaulle 1890, Franco lep edip yasakçılığa eğilim göster 1892, Mao Zedong 1893… mesi boşuna değildir. İstisnasız hep Gerek dünyanın, gerekse yönettik sinin gönlünde yatan aslan otokrat leri ülkelerin talihini, tarihini ve hatta olup hükmü tartışılmaz hükümdarlık peşindedirler. Kuzey Kore, Çin ya da Suudi Ara bistan gibi has diktatörlükler, tabii ki bu yazının konusu değil… ABD’de Donald Trump, Rusya’da Vladimir Putin, Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan, İtalya’da Matteo Salvini, Macaristan’da Viktor Orban ve hatta Fransa’da Emmanuel Macron dünya sahnesine sıralanan popülist liderler. Arkalarından gelecek olanlar da var. Popülist yükseliş, elbette faşizmin yatağını olduğunca küresel bir çatışmanın da dekorunu hazırlıyor. Zaten soğuk savaş da yeniden başladı. İşte bu kapsamda, Rusya başkanı Vladimir Putin’in bir başkalığı var. Her ne kadar rakiplerine karşı en gaddar ve elinden kaçan “vatan haini” oligarkları sığındıkları ülkelerde öldürtecek kadar kindar olmasına karşın Putin, “büyük” sıfatını hak eden bir lider. Çağdaşlarından çok daha donanımlı, bilgili ve kültürlü. Yukardaki örnekte gördüğünüz hiciv yeteneği de cabası. Aslında popülist bile değil, düpedüz otokrat. En önemli özelliği ise, ötekiler gibi toplumun ezilmişliğini okşayıp büyük şirketlerin çıkarını kollayan bir oportünist değil; halkının ve Rusya’nın yararına çalışan gerçek bir devlet adamı olması. Sözün özü popülist var, popülist var. Otokratlar arasında da düzey farkı var. Ve Türkiye’de, yine karavana. (Hakkâri’de düne denk gelen, erlerimizi kendimiz de şehit ederiz türü, talihsiz hadiseleri saymaz 10isek..) Kasımlarda artık yas tutmuyoruz. Buna en çok da, (ken di deyimi ile sap gibi durmaktan kurtulduğu için) 13. Cumhurbaşka nımız seviniyor olmalı. Belli ki, 13 rakamını “uğursuz” sayıyordu. Kendisini Tek Adam ve 1 nu mara ilan edip, tarihi kendisinden başlatması da herhalde bundandı. Cumhuriyetin Kurucusu’na şimdilik usturuplu ve örtülü; 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye ise açık savaş yürütmesi acaba nedendi? HHH Bizce “en yeni”yi kendisinin tem sil ettiğine, kendinden öncekilerin ve hatta Abdullah Gül’ün bile eski Türkiye’ye ait olduğuna inanıyor, iman ediyor. HHH Dün bile, Atatürk’ü hayırla anmak yerine, tarihin çöplüğünde malze me aramaya devam etti: “Tek parti ekibi ellerinden gelse Türkiye’yi Alman Nazizmi, İtalyan faşizmi veya Sovyet sosyalizmine sürükleyecek zihin yapısına sahip tir” dedi. “Tek parti” ekibi dediği, Atatürk ve arkadaşları. Atatürk 80 yıl önce göçüp gitmiş, İnönü ise 45 yıl önce.. Dünyada ise ne Alman nazizmi kalmış ne İtalyan faşizmi ne de Sovyet sosyalizmi! Artık, çok şükür, birçok ülkenin kendine özgü, yerli ve milli dikta toryası var. ABD’nin bile kimse ile trampa etmeyeceği bir Trump’ı var. Keşke Saray’ın danışmanları Reis Bey’in nutukları için bu konu larda da biraz malumat devşirseler özellikle de böyle önemli günlerde. Baro’nun onayı(vBeaMkıunsızt:aTfaBBMü[email protected] AVUKATLIK RUHSATI nakları) Elbette AKP lideri nin baba veya dede olarak kendi takdiridir. Polemik konusu Bakanlığa takıldı yapılamaz. Ama Tay yip Bey, ne oğullarına ZEHRA ÖZDİLEK Saygı ne de torunlarından birine Mustafa adını vermemiştir. İstanbul Barosu’nda bir yıl stajyer avukatlık yaptıktan sonra avu kıldan da incedir HHH Bugünkü devlet şemasına göre doğ Neden varsa yoksa hep “Cum rudan Saray’ın bir huriyetimizin ilk dönemi”?! bürokratı olan Diyanet İşleri Baş katlık ruhsatı başvurusunda bulunan Mükerrem Karakurt’a, Adalet Bakanlığı hakkında devam eden kovuşturma olduğu için ruhsatı vermedi. Kara Bir parti lideri, elbette çaresiz kanı Ali Erbaş, dün artık başına kurt, “Amaçlanan şey bir kişiye avu kalınca geçmişten polemik malze ne düştü ise, aniden kalkıp “Keşke katlık yaptırmamak değil, avukatlık mesi de üretebilir. Atatürk yerine Yunan gelip gelsey mesleğini etkisizleştirmektir. Avukat Ancak o bu işi “cumhurbaşkanı sıfatı” ile yapıyorsa biraz dikkatli ve özenli yapmalıdır. Elbette niyeti halisane. Her şey doların istikrarı, Damadın başarısı ve bulanıklaşan siyasi ve iktisadi di” sözü ve “fesi” ile şöhrete ulaşan malum herifi naşerife ziyarette bulundu. Bu ziyaret saygı anlamında sorunlu bir ziyaret oldu. Çünkü, Fesli’yi Cumhurbaşkanı bile çoktan lık ruhsat başvurumun askıya alınması yalnızca bağımsız savunma erki üzerinde bir vesayet değil, aynı zamanda masumiyet karinesinin ihlali ve hukuk devleti karşısında keyfiliğin durumu perdelemek için. ziyaret etmişti. üstünlüğüdür” diye konuştu. Yöntemi ise artık standartlaştı. Biraz tarih, çokça dindarlık biraz da kindarlık. “Andımızı savunanlar, Türkçe Saygı denen şey kıldan ince, kılınçtan keskincedir. Bu konuda en özenli, en duyarlı saygı örneğini Ankara Büyükşehir Avukatlık mesleğinin önüne set çekiliyor ezan isteyenlerdir” demesi de bun Belediyesi vermektedir. Türkiye Barolar Birliği’nin dosya dan. Bilindiği üzere Cumhuriyet tari yı uygun bulma konusunda kendisi Hep bir taşla iki kuş kafası. Bu kafaya kimsenin gidip kafa atacak hali yok. “Tek parti ekibi” ve “iki ayyaş” dediği insanlar için arada bir “camileri yıktılar, ahır yaptılar!” demeyi ihmal etmiyor. himizin at üstünde duramayan ilk ve tek Başkomutanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Başbakanlığının ilk günlerinde yaptığı, ata binme gösterisi bir kaza ile sonuçlandığı için Erdoğan “at defterini” kapatmıştır. ne destek olmasını bekleyen Mükerrem Karakurt avukatlık mesleğinin saldırıya uğradığı bir dönemde mesleğin amacından ve itibarından koparılmaya çalışıldığını söyledi. Karakurt idarenin avukatlığa şekil vermek is HHH Ankara Belediyesi ise büyük bir tediği bir süreçten geçildiğine deği Oysa CHP’nin 1. ve 2. genel hassasiyet göstermekte, Cumhur nerek, “Toplumun yarısı terörist ilan başkanları gibi 3. genel başkan Bülent Ecevit’in ailesi de İslamiyete derin inançları saygıları olan birbirinin neredeyse aynı anlayışta olan Osmanlı aileleri. Üçü de oğullarına İslam pey başkanına dolaylı da saygısızlık olmasın diye, Atatürk’ün Ankara Ulus Meydanı’nda bulunan at üstündeki heykeline ve ata karartma uygulamaktadır. Cumhur artık, Reis’inden bek ediliyor. Her türlü anayasal, demokratik hak arayışı soruşturmalarla ve ceza tehdidiyle bastırılıyorken Adalet Bakanlığı hakkımdaki kovuşturmaları avukatlık mesleğinin icrasının önüne gamberinin adı olan Mustafa adını lemiyor. Ama benzer saygıyı her bir set olarak çekiyor” dedi. vermişler. Mustafa Kemal, Mustafa İsmet kesin herkesten bekleme hakkı vardır. Masumiyetin ihlali Karakurt şöyle devam etti: “Türkiye SAYISAL 9 15 18 LOTO 28 29 46 6 BİLEN: 5 milyon 591 bin 257 TL (4. devir) 5 BİLEN: 5 bin 276 TL 4 BİLEN: 74 TL 3 BİLEN: 11 TL ikramiye kazandı Barolar Birliği ve Baroların tasfiyesinin tartışmaya açıldığı bu zamanlarda avukat örgütlerinin idarenin bu key fi tutumu karşısında meslek etiği ve KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] onuru için direnmesini zorunlu kılıyor. Amaçlanan şey bir kişiye avukat lık yaptırmamak değil, avukatlık mes leğini etkisizleştirmektir. Avukatlık ruhsatı alabilmek için tüm hukuki ge rekler yerine getirilmişken avukatlık ruhsat başvurusunun devam eden ko vuşturmalar gerekçe gösterilerek as kıya alınması yalnızca bağımsız sa vunma erki üzerinde bir vesayet de ğil, aynı zamanda masumiyet kari nesinin ihlali ve hukuk devleti karşı sında keyfiliğin üstünlüğüdür.” l İS TANBUL ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Gaziye tekme tokat saldırdı Erzurum Palandöken ilçesin de özel halk otobüsüne binen Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği üyesi gazi Muhammed Sad Saylanlar, ücretsiz kartını okutup geçerken şoför, hızla hareket edince düşme tehlikesi geçirdi. Saylanlar, ineceği durağa geldiğinde de bu kez otobüs şoförü ani fren yaptı. Saylanlar’ın tepki gösterdiği şoför, Saylanlar’a tekme tokat vurmaya başladı. Yolcular araya girerken şoför otobüsü bırakarak kaçtı. Sol bileği ve parmağında çatlak tespit edilerek kolu alçıya alınan Saylanlar, şoför hakkında davacı olduğunu belirtti. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle