Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                PAZAR YAZILARI  Pazar 28 Ekim 2018  ‘Din Kardeşleri’ zorda...dishab@cumhuriyet.com.tr  13  Güz geldi geçiyor... Günlerden pazar, Stuttgart yakınlarındaki Korntal’da yaşayan tanışlarımızın bahçesinde yemeğe davetliyiz. Hanımlar tarihi kestanenin altına büyük masayı kurarlarken ben biraz gezinmek istiyorum. Korntal’ın güzel, bakımlı bir mezarlığı var. Hermann Hesse’nin babasıyla kız kardeşleri burada yatıyor. Mezar taşları tekdüze. Alçak, gri ya da kara taştan. Hepsi de eğik, arkaya doğru. Üzerlerindeki yazılar gökyüzüne bakıyor. Saat on bire geliyor. Sokaklar bomboş. Uzun yıllar Korntal Lisesi’nin müdürlüğünü yapmış tanış ilginç şeyler anlatıyor: “Burada yaşayanların çoğu Din Kardeşleri cemaati üyesidir” diyor. “Bu cemaati 1819 yılında Protestan kilisesinden ayrılan Gottlieb Hoffmann kurmuş. Kendisine inanan 70 aileyle Korntal’da 300 hektar araziyi satın alıp yerleşmişler.” Giderek güçlenen bu cemaatin üyeleri İsa’nın ve onun dininin buyruklarına uygun yaşayan Piyetistler. Kimi dinbilimcilerine göre Katolikler için Roma neyse, Piyetist  ler için de Korntal o. Ancak  ve gençlerden özür dile  son birkaç yıldır cemaat çok  mişti, selefi Papa 16. Be  zor durumda. 2014 yılında bir  nedikt de bunu on yıl önce  rastlantı sonucu ortaya çıktı  yapmıştı.  ğına göre, 1950 ile1980 yılla  Az sonra büyük bir alana  rı arasında cemaatin okullarına devam eden binlerce ço  AHMET ARPAD  çıkıyoruz. Eski ve heybetli iki yapı hemen dikkati çeki  cuk köle yaşamı sürmüş, yüz  yor. Tanışın söylediğine gö  lercesi cinsel tacize uğramış ve bugü  re sağdakinde dinsel törenler, soldakin  ne dek de hiç kimse ağzını açmamış, bi de toplantılar yapılıyor. İçeri giriyoruz. Her  lenler hep susmuş. Günümüzde cema  yer bir tuhaf. Mobilyalar, resimler, perde  atin başındakiler utanılacak bu olayla  ler, dolaşan insanların giyimleri... Zaman  rı ilk günlerde yine sumenaltı etmeye ça burada 50 yıl önce durmuş. Her şey kon  lıştılar, fakat sonra çeşitli çevrelerden  serve olmuş. Tanış az sonra içimin sıkıldı  baskılar gelince uzmanların araştırma  ğını fark ediyor. “Haydi gidelim” diyor. Dı  sını kabullendiler. Kısa süre önce açık  şarıda rahat bir nefes alıyorum. Bu ara  lanan 408 sayfalık raporla tüm gerçek da büyük ayin salonunun kapıları açılıyor.  ler ortaya çıkınca da henüz hayatta olan İnsanlar akın akın çıkıyor. Suskunlar, du  “kurbanlar”dan özür dilediler, tazminat daklarında mutlu bir gülümseme var. Gö  ödeyeceklerine söz verdiler.  rünümleri tekdüze. Giyimleri pastel renk  Zaman durmuş gibi...  lerde, pahalı değil. Dinsel törenden çıkanlar, öğle yeme  Papa Françesko geçen ağustosta dün ğinden önce büyük alanda gruplar oluş  yanın değişik ülkelerindeki Katolik pa  turup aralarında sohbete dalıyorlar. Ta  pazların cinsel tacizde bulunduğu çocuk nış sabırla anlatmaya devam ediyor:  “Her önüne gelen Hıristiyanı içlerine almıyorlar. Zihniyet değişimi geçirmiş, kutsal ruhun değiştirdiği, yeniden doğuşu yaşamış, yepyeni insan olmuşlar cemaate üye kabul ediliyor.” Günlük yaşamlarını İsa’nın buyruklarına göre düzenleyen Din Kardeşleri cemaati sözde Hıristiyanları imana gelmişlerden sayılmıyor! Onlar sokakta göze batmayan, silik görünümlü insanlar. Kadının sözü pek geçmiyor. Toplumda etki alanları geniş, çünkü çoğu işveren, avukat, doktor, mimar. Tümü de varlıklı. Cemaatin mal mülküne herkes ortak. Çevredeki büyük araziler onların. Aileler çok çocuklu. Hindistan’da uzun yıllar misyonerlik yapmış olan baba Hesse’nin yattığı mezarlık cemaatin. Ölüler beyaz tabutlarda gömülüyor. “Kurucuları Hoffmann’ın oğlu Christoph’un 19. yüzyılın ortalarında Templer kolonisini kurduğu İsrail’le araları hep iyi’” diye anlatıyor tanış. Artık eve dönmeli. Tarihi kestanenin altında akşam yemeği bizi bekliyor... mail@ahmetarpad.de  ‘N’olcak bu İngiltere’nin hali?’  İngiltere’de haber üretmek FARUK ESKİOĞLU ve bu ülkeyi anlatmak bir gazeteci için Urfa’daki Balıklıgöl’deki balıklara el uzatmak gibi. Üstelik son araştırmalara göre, bu ülkede nüfusu 250 bine yakın Türkçe konuşan toplumun varlığı işinizi daha da kolaylaştırıyor. Birleşik Krallık Avrupa Birliği’nin (AB) asi üyesi, ABD’nin Avrupa’daki Truva Atı, Londra ise dört yol ağzı ve ölmeden önce mutlaka görülmesi gereken bir başkent. Biraz filmi geriye sararsak 18671870 arasında Londra’da yaşayan Namık Kemal, bir mektubunda “Londra bir memlekettir ki, burayı görmeyen rahatın manasını bilmez. Tütünsüzlükten sıkıntı çekeceğiz gibi görünür” diye yazar. Bir diğer önemli Londra sevdalısı da Makber’in yazarı olan Abdülhak Hamit Tarhan (18521937) Londra’yı ikinci vatan sayar. Şair bir şiirinde Londra’yı günümüz Türkçesiyle “Bu şehrin her yerini hayat şevkinin ışığı sarmış / Ki orda ölüm gelmez insanın aklına, mezarda bile” diye tanımlar. Londra artık Namık Kemal ve Abdülhak Hamit Tarhan’ın Londrası değil. Her şeyden önce Sir Arthur Conan Doyle’un kaleme aldığı dedektif Sherlock Holmes’un sisli şehrinden de eser yok. Hatta küresel ısınma canımıza ot tıkasa da Londra’da limon ve zeytin ağaçları bile yeşeriyor artık. Namık Kemal yaşasaydı tütün fiyatlarından yine şikâyet ederdi fakat Abdülhak Hamit Tarhan hayal kırıklığına uğrardı sanırım... İntiharı önleme bakanlığı “N’olcak İngiltere’nin hali, intiharlar aldı başını gidiyor” derken Başbakan May geçen günlerde dünyada ilk kez “intiharı önleme bakanlığı” kurulduğunu açıkladı. Ülkedeki intiharlar 2010’dan 2017’ye yüzde 67 artmış. İntihar sorunu Türkçe konuşan toplumunda arasında bulunduğu etnik toplumun da kanayan yarası. Sosyologların belki de intiharla arasında güçlü bağ kurabileceği bir başka olgu da yalnızlık... “N’olcak İngiltere’nin hali, yalnızlar aldı başını gidiyor” sorununa şifa niyetine geçen şubatta “Yalnızlıktan Sorumlu Bakanlık” kurulmuştu. Bir araştırmaya göre de bir ay boyunca evinin zili çalınmayan yaşlı sayısı 200 binin üzerinde. Geçen kış, “yalnızlığın kış aylarında ölümcül olabileceği” kamu spotuydu. Bir rapor da yalnızlığın günde 15 adet sigara içmek kadar kötü olduğunu ortaya koymuş. Öte yandan, aile hekimi doktorların dörtte biri, günde en az 1 ile 5 arasında hastanın yalnızca iki laf etmek için kendilerini ziyaret ettiklerinden yakındıkları basına yansıdı. Bazı doktorlar da yalnızlık çeken “hasta”ların sayısının günde 10’u aştığını belirterek zamanlarının haybeye çalınmasından şikâyet ediyorlar. Geçen hafta hükümet “yalnızlığa karşı” çıtayı yükselterek aile hekimlerine, yalnız hastalarına dans dersleri gibi “sosyal aktivite reçetesi” yazma konusunda izin verileceğini açıkladı. Bunun anlamı yalnızlar bu aktivitelerden ücretsiz yararlanabilecek. Ayrıca yalnızlar projesi kapsamında postacıların da dağıtım yaptıkları evlere göz kulak olmaları istenecek. İşin kötü yanı, benim de aralarında bulunduğum “biz” kültüründen gelip “ben” kültürünün içine düşerek “kendisinin giderek yalnızlaştığını hisseden” göçmenlerin nostalji yaşar olması. Üstelik bu da vitamin eksikliği gibi giderilecek bir mevzu görünmüyor. Dijital iletişim çağında yalnızlık ve intiharla boğuşan dünyanın ilk kapitalist ülkesine reçeteyi, Londra’da bizim mahalleye kuş uçuşu 4 dakika uzaklıktaki Highgate Mezarlığı’nda yatan Karl Marx’ın bir tarih evvelinden yazdığını söylersek yalancı olmayız. farukeskioglu@hotmail.com  ORMAN DİRENİŞİ SÜRÜYOR Almanya’nın Köln kentinde Hambach Ormanı’nın kalan kısmındaki ağaçların kurtarılması için binlerce kişinin katılımıyla protesto eylemleri düzenlendi. Yaklaşık 5 bin  kişinin katılımıyla Hambach Ormanı’nda iki ayrı noktada düzenlenen gösterilerde, eylemciler “kömür ocaklarına derhal son verilmesi” çağrısı yaptı. 12 bin yıllık ormanın şu ana kadar yüzde 90’ı yok edildi. Çevreciler ise geri kalan yüzde 10’luk kısmı kurtarmak için uğraşıyor.  Karadeniz ile Azak Denizi’ni  buluşturan köprü  Yakın zamanda, 2013 sezonundan eden, dünyanın en büyük köprülerin  beri Kırım Cumhuriyeti’ne dö  den birinin üzerinden geçen ilk Türki  nük ilk kültür turunu gerçekleştirdik  yeliler arasına giriyoruz. Türkiye Trak  bir grup Türkiyeli gezgin ile birlikte.  yasından büyük yüz ölçüme sahip  Ukrayna zamanında ismi “Kırım Oto Kırım’a adım atmamızdan itibaren, bir  nom Cumhuriyeti” olan bu topraklar, haftalık yolculuğumuz boyunca yol ve  2014 Martı’nda Rusya Federasyonu’na altyapı çalışmaları eşlik ediyor bizle  bağlanmış, Tatarca ve Ukraynaca da re... Ukrayna döneminde oldukça ba  ilk kez resmi lisan konumuna gelmiş kımsız ve görece yoksul kalan yarıma  ti. Birkaç senedir Türkiye’den doğru danın dört bir tarafında şimdilerde çif  dan uçuş olmamasına, vize  te yollar, gazsu kanal  siz rejimin çoktan sona er  ları ile enerji hatları ile  mesinin getirdiği zorluklar  santralları inşa ediliyor.  da eklenince Kırım’a ilgi oldukça azalmıştı. Başkent  Zengin 		  Simferopol’e (Akmesçit)  uçamayınca geriye, ulusla  rarası havalimanının yer aldığı en yakın Rusya kenti  OKAY  Krasnodar’a gitmek kaldı.  İlk olarak, tarihi ismi Yekaterinodar  olan metropole varmamız bir anlam  da avantajımıza oluyor çünkü turumu  za Kerç Yarımadacığı ve aynı adlı şe  hirden başlayacağımız için, sadece bir  kaç ay önce açılışı yapılan devasa Kı  rım Köprüsü’nü görme imkânımız orta  ya çıkıyor böylelikle.  1863 öncesinde yerinde “Büyük  Çerkesya”nın yer aldığı Krasnodar ilin  de birkaç saat ilerledikten sonra Ta  man Yarımadası’na varıyoruz. Sabahın  ilk ışıklarında tarihi bir ana şahit olu  yoruz. Azak Denizi ile Karadeniz ara  sındaki kocaman boğazı, kara bağlan  tıları ile birlikte toplam 19 km’de kat  medeniyet...  Kerç, Kırım’ın eski  DEPREM  den beri en mütevazı kentlerinden. Çar  pık postkapitalizm  devrinde fazla para sirkülasyonu  na maruz kalmaması Kerç’in bir yer  de faydasına olmuş. Şehirde gerek  li gereksiz yeni dönem binası he  men hemen hiç yok. Osmanlı mima  ri anıtı Yeni Kale Türkiye’nin ilgisin  den mahrum, bakımsız haliyle karşılı  yor bizleri. Ermeni kökenli Rusyalı res  sam İvan Ayvazovski’nin memleke  ti Feodosya’ya (Kefe) geldiğimizde ise  karşımıza, İstanbul kıyılarının kırk, elli  yıl önceki hali çıkıyor. Bu saatten son  ra yetişkin grubumuz nostaljik hüzün  lenme duygusu ile inşaat teröründen  en azından bir haftalığına uzak kalma  nın memnuniyetini bir arada yaşıyor. Sudak’tan Balaklava’ya kadar Ceno valıların kalelerinin bitmek bilmemesi, Karadeniz’in bir ara adeta Ceneviz Gölü olduğunu kanıtlar nitelikte. Öte yandan Trabzon’un başkent olduğu Pontus Krallığı’nın da izleri ise hemen her yerde. Osmanlı ise üç yüz seneki uzun hâkimiyet döneminde camiler ve bir iki kale dışında yarımadaya fazla bir şey bırakmadığı için, bugün mirasının varlığı ile yokluğu bir... Buna rağmen, Yevpatorya’nın (Gözleve) Tiyatro Meydanı’nda 2500 yıllık kente egemen olan hükümdarların rölyeflerinden biri de Fatih Sultan Mehmet’e ait. En kuzeydeki Mimar Sinan Camisi’nin bulunduğu şehrin belki de en önemli özelliği, dünyada Musevi inancına sahip yegâne Türk boyu Karaimlerin (Karataylar) tarihsel bakımdan anayurtları olması. Nitekim Bahçesaray’ın tepelerinde yer alan Çufutkale’de (Yahudi Kalesi) onların ataları Musevi Hazar Türklerinin ortaçağ şehrini de görme olanağı yakaladık. Kırım Tatar Hanlığı’nın idari merkezi Hansaray ise her zamanki gibi rengârenk ve huzur dolu. Son zamanlarda ise restorasyon içerisinde. Boğaziçi Krallığı’ndan Altun Orda’ya, Kıpçaklardan MoğolTatarlarına, Kırım zengin medeniyet, topraklarıyla dikkat çekiyor... Odeprem@mail.ru  18 yıl önce geldiğim Dallas’ta Türklerin sayısı fazla değildi. Dallas ve çevresindeki kentler yaygın, geniş bir araziye dağılmış durumda. ABD’liler buraya Metroplex diyor. Yani metropollerin birleşimi. Burada Türkçe konuşana rastlamak zordu, bazen Türkçe konuşan birisini gördünüz mü kırk yıllık dostunuz gibi yaklaşır, merhaba derdiniz. Aradan geçen süre içinde üniversitelere, dil okullarına kayıt yaptıranlar gibi, farklı işkolundan insanların gelişi de arttı. Birçoğu birleşerek zamanla kendi kültür, hayata bakışlarına göre derneklerini kurarken zamanla Türkiye’yi tanıtmayı da içeren çalışmalara imza atmaya başladı. Son üç, dört yıl içinde Dallas ve çevresine yerleşen Türklerin nüfusu adeta patladı. Ülkedeki siyasi ve ekonomik durumdan  Göçün çekim merkezi  mutlu olmayanlar, çocukla  ki Plano kentinde yeni bir sü  rının geleceğine ait kaygılar  permarket açıldı, merak edip  onları yurtdışında iş aramaya  göz attım. Kendinizi Türkiye’de  sevk etmiş. Bazıları göçmen  bir süpermarkette gibi hisse  lik vizesi, bazıları da yatırım  diyorsunuz. Ürünlerin yaklaşık  cı vizesi ile gelmiş. Siyasi sığınmacılar da var. Bu yoğun  TEVFİK DALGIÇ  yüzde 80’i Türk markası. İçerde bir de fırın bölümü var. Ka  akın iyi mi, kötü mü diye so  radeniz pidesinden Konya usu  rarsanız benim yanıtım ABD için iyi, Türkiye lü etli ekmeğe, lahmacuna farklı tatlar bul  için kötü olur. Ülkenin yetiştirdiği mühen mak mümkün. Bu bölümü Aziz usta yöneti  disler, teknik elemanlar, sermaye sahibi iş yor. Türkiye’den gelen dondurulmuş simit  insanları burayı kültür, maddi yönden zen ler de var, eşim çok sever, hemen sepete  ginleştirecekler, Türkiye ise büyük emekler atıyorum. Akşama simit var, çıtır çıtır, ya  verdiği insan gücünü kaybedecek.  nında peynir ve çay... Buradan çıkıp Pres  Birkaç ay kadar önce Dallas’ın kuzeyinde ton Road’a gidin sağdaki çarşı içinde bu kez  İsveç havaları  Kuzey ülke  lerinde bu  yaz doğa  nın ezberi bozuldu. İsveç’te elli  Ali Haydar NERGİS  yıldır görül  memiş sıcaklar yaşandı. Eskiden,  adlarını duyduğunuzda “soğuk ül  ke” diyerek yüzünüzü buruşturdu  ğunuz İsveç, Norveç, Danimarka ve  Finlandiya’da ısı, İsveçli bilim insanı  Anders Celsius’un 1742’de bulduğu  termometreyi bile şaşırttı.  Hava sıcaklığı bazı günlerde 35  dereceye ulaştı. Elliyi aşkın bölge  de orman yangını çıktı. Piknik yer  lerinde mangal yakılması yasaklan  dı. Malmö’de yaşayan sevgili ağabe  yim, Türk dilbilimci, emekli mineralo  ji Profesörü Musa Güner, “Daha bun  lar iyi günlerimiz” diyor. Güner’in yap  tığı araştırmalara göre, buzulların eri  mesine bağlı olarak suların elli metre  yükselmesi halinde, üzerinde yaşadığı  mız Skåne bölgesi ile Stockholm başta  olmak üzere; Blekinge’nin yüzde elli  si, Halland’ın yüzde yirmisi sular altın  da kalacak. Kuzey Kutbu’nda iklim de  ğişikliği nedeniyle bazı bitki ve hayvan  türlerinde değişmeler olmuş. Bodur  çalıların boyları uzamış. Soğuğa da  yanıklı geyik, tavşan ve fare türlerinin  nesli azalmaya başlamış. Ozon taba  kası en çok inceldiği kutup bölgelerin  de güneş ışınlarının fazla gelmesi ne  deniyle, cilt kanserinde yüzde otuz beş  artış olmuş. Katarakt başta olmak üze  re göz hastalıkları çoğalmış.  Parklara hücum...  Sıcak ve boğucu havalar, yaz boyunca İsveçlilerin en önemli gündem konularını oluşturdu. Sohbetlerde sıkıntı yaşanmadı. İki yaşlı bir araya geldiğinde en çok konuştukları konu “hava durumu” oldu. İsveç’te yaşayan Türk yazar Demir Özlü’nün bir kitabında okumuştum: İsveçli iki genç sohbet ediyorlarmış... Biri; “Anımsıyor musun, geçen yıl bu zamanlar havalar ne kadar da güneşliydi” demiş. Diğeri yanıtlamış: “Hayır, anımsamıyorum, ben o sırada sinemadaydım herhalde..’’ Bir zamanlar, Türkiye’de çalışırken şefimde, “Havalar olmasa ahmaklar konuşacak söz bulamaz” diyordu. “Beni bu havalar mahvetti” diyen Orhan Veli’nin de bir bildiği vardı elbette... İsveçliler, yabancılara, “kara kafalı” diyorlar. Sarışın İsveç güzellerinden yüz bulamayan “kara kafalı” gençlerimizin uydurduğu bir slogan: “İsveç’in havasına, suyuna ve kızlarına güven olmaz.” Kızlarına ve suyuna bir diyeceğim yok, ama İsveç’in havası beş on yıl öncesine kıyasla çok değişti. Sabah bakıyorduk ki, hava güllük gülistanlık, gök yüzünde bir tane bulut yok. Ne güzel, diyerek güneşlenmek için parklara, yeşil alanlara koşmaya hazırlanırken birden yağmur başlıyordu. Şiddetli rüzgâr, fırtına çatıları uçuruyordu! Son on yılda iklimde büyük değişmeler yaşandı. Bu yaz, özellikle güney bölgelerinde bir haller oldu. Yağmur hiç yağmadı. Rüzgâr esmedi. Günlük sıcaklar 35 dereceye ulaştı. İsveçliler, havlularını, örtülerini kapıp kırmızı görmüş boğa gibi yeşil alanlara koştu. Mayolarıyla çimlere uzandı; ötüşen kuşların, uçuşan kelebeklerin, ördeklerin, kazların arasında güneşlenmenin tadını çıkardı. Kendilerine güneşlenme şansı tanımayan radikal Müslümanlar ise Stockholm’un Tensa bölgesinde “yağmur duası”na çıktı... İsveç’te, 21 Haziran günü, “yaz ortası bayramı” olarak kutlanır. O gün, herkes parklarda toplanır; ateşler yakılır, müzik eşliğinde dans edilir. Bu yılki “yaz ortası” kutlamalarını izlemek için, Pildammspark’a gittiğimde, uzaklardan tanıdık bir müzik sesi geldi kulağıma. Bir de baktım ki, bizim Trabzonlu Kemal (Kişilik hakları nedeniyle gerçek adını yazmıyorum.) cep telefonundan bangır bangır müzik yayını yapıyor: “Çayır çimen geze geze oy!, Oldum ben bir geveze, Kızına gönül verdim, Darılma hanım teyze...” İsveçli gençler, sözlerini anlamadıkları bu müziğin ritmine kapılmış, dans ediyorlar. “Kemal, bu ne hal!” demeye kalmadan plastik bardağa doldurduğu viskiyi uzatıp; “Kuralcılığı bırak hoca, rahat ol! Ye, iç, gül, oyna! Başka bir hayat yok; buradan başka İsveç yok!..’’ dedi.  ali.nergis@gmail.com  başka bir Türk işletmesiyle karşılaşıyorsunuz. Çocukluğunuzun tatlarını canlandıran dondurma, tatlı dükkânı... Öğle saatlerinde öğrenciler dükkân önünde sıra oluyor. Dallas ve çevresi Cumhuriyetçi kalelerinden Teksas eyaletinin en büyük yerleşimi. Geçenlerde burada yeni işyeri açan bir Türk arkadaşa sordum niye Dallas diye... Gelmeden önce eyaletler bazında iklimden ekonomik koşullara, vergi oranlarına, işyeri açanlara verilen desteklere çeşitli alanlarda araştırma yaptıklarını anlattı. Onlara göre, Dallas ve çevresi en uygun yer olarak görülmüş. “Yani buraya gelişimiz rastlantı değil, bilinçli” diye ekledi. Eskilere ve yeni gelenlere başarılar dileriz. Dallas Türkler sayesinde daha zengin, daha renkli. tdalgic@gmail.com  C MY B   
            
    
