15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 20 Ekim 2018 16 [email protected] Maan ‘Yüzüstü’ (Müzik Hayvanı) Uygar Yüzereroğlu müzik camiasının yakından tanıdığı simalardan değil, çünkü pek sahnelerde boy göstermemiş, ama çocukluğunda kulağını sanat musikisiyle doldurduktan sonra klasik gitar çalmış, şan dersi almış, vokal, doğaçlama, armoni, şarkı yazımı atölyelerine katılmış. Şimdi Lüksemburg’da yaşayan Uygar, bir süre evvel demolarıyla Şevket Akıncı’nın kapısını çalmış; bestelerini albümleştirmek maksadıyla. Sancılı bir dünyanın eseri “Yüzüstü”. Bu atmosferin yaratılmasında kurşun gibi ağır sözlerin yanı sıra, düzenlemeleri üstlenen, gitarları çalan Şevket ile Cansun Küçüktürk’ün de payı çok. Tabii trompetle Ömer Can Uygan, çelloyla Anıl Eraslan, davulla Erdem Göymen, piyanoyla Adem Gülşen, suzafonla Ertan Şahin, testereyle Rüya Nesrin’in renklerini de azımsamamalı. Akustik seslerin yanı sıra elektronik efektlerle işlenmiş bolca ses var. Bu da parçalara psikolojik derinlik kazandırıyor. Maan (birlikte) adıyla kaydedilen albüm gönül rahatlığı ile “karanlık ve deneysel” başlığı altında ele alınabilir. David Sylvian’ı andıran bir ses rengine sahip olan Uygar, alışıldık şarkı kalıplarının uzağında ve nakaratsız olarak okuduğu parçalarda bizi karmaşık bir iç dünyanın labirente benzer koridorlarına sürüklüyor. Tarkan Çakır ‘Z.A.C.’ (Arpej Yapım) Gitar çalıp kendi bestelerini seslendiren Tarkan Çakır, İstanbul rock müzik tayfasının Bakırköy cenahından. Kendini bildi bileli bir gitar tutkunuymuş. Ortaokul öğrencisi olduğu günden beri de tıngırdatıyor bu çalgıyı. 1987 yılında Ataköy Lisesinden mezun olduğunda mensubu olduğu kuşağın “putları yıkışı” sonrasında yükselen rakçı dalgasının eteklerine tutunduğuna şahit olmuş. O gazla kurmuş İstanbul Erkek Lisesi’nde okurken Quazar adlı topluluğu. Üniversite yıllarında ise barlarda kavır çalarken kendi şarkılarını yazma isteği duymuş içinde. Tarkan’ın adının camia içinde en fazla duyulduğu zaman, 2013 yılında kendi adını taşıyan ilk albümünü çıkarıp, bir de aynı internet sansürünü protesto eden “Kalkın” adlı şarkıya klip çektiği dönemdi; çünkü Tarkan’ın beste üretme mesaisi meyve vermeye başlamıştı. Tarkan’ın beş yılın ardından gelen ikinci albümü “Z.A.C.”, geçen yıl yayımlanan “Üzme Kendini” adlı single ile müjdelenmişti. Tarkan’ın arkasındaki sağlam topluluk, gitarcı Zülfikar Ali Cengiz, basçı Gündüzcan Çetinkaya ve davulcu Ömer Taşkın’dan oluşuyor. Albümdeki kırılgan aşk şarkıları gösteriyor ki, gönlü geniş bir rock dervişi Tarkan; geleneksel rock’a gönlünü kaptırmış modern bir âşık. kültür EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: EMİNE BİLGET İnsansız gelecek Güneş Çınar’ın ‘Bulutlardan Başka Her Şey’ isimli sergisi kent yaşamının canlılar üzerindeki ve vinçler...etkilerinisorguluyor Sanatçı Güneş Çınar’ın, modern kent yaşamının canlılar üzerindeki et kilerini sorguladığı “Bulutlar dan Başka Her Şey” sergisi Ada han İstanbul’un eskiden mah zen olan bodrum katında ziyaretçi lerini ağırlamaya devam ediyor. 31 Ekim’e kadar gö rülebilecek sergi ORHUN ATMIŞ de kağıt işlerden heykele, resim den yerleştirmeye uzanan farklı tekniklerle üretil miş eserler bir araya geliyor. İnşaat gürültüsüne veya gö rüntüsüne maruz kalmadan gü nümüzün geçmediği, vinçlerin artık kentin siluetinde yer etti ği bugünlerde açılmış böyle bir serginin sahibiyle bir araya gel mek istedik. İlk olarak serginin isminden başladık konuşmaya; “Bulutlardan Başka Her Şey”, Alman eleştirmen, kültür tarih çisi ve estetik kuramcısı Wal ter Benjamin’in “Hikâye Anla tıcısı” adlı makalesinden alıntı. Benjamin’in tam cümlesi şöyle: “Bir zamanlar okula atlı tram vayla giden bir kuşak, artık bu lutlardan başka her şeyin değiş tiği topraklarda, çıplak gökyü zünün altında buluverdi kendi ni. Ve bulutların altında, şiddet li patlamaların, akıntıların orta sında kalakaldı küçük, koruma sız insan bedeni...” Çınar da bu alıntıdan yola çıkarak, “Bulut lar da aslında değişken bir yapı, ancak onun haricinde her şeyin değişmesi fikri çok büyüleyi ‘Tavşan deliği’ne atıf Eski mahzenin tam ortasında bir de kuyu var. Çınar, kurgu ve gerçeklik arasında bir köprü kurduğu bu sergisini, kuyu etrafında şekillendirerek Lewis Carroll’un “Alice Harikalar Diyarı’nda” adlı romanındaki tavşan deliğine de atıf yapıyor. Kuyunun hemen üzerinde asılı duran “Bulutlardan Başka Her Şey” adlı yerleştirme de yalnızca mekânın değil, sanatçının postapokaliptik dünya kurgusunun da merkezinde bulunuyor. Yalnızca bulutlardan ve inşaat vinçlerinden oluşan bu iş, akla ilk olarak senelerdir gündemimizi işgal eden inşaat çılgınlığı ve kentsel dönüşüm meselelerini getiriyor. Sergisiyle distopik bir hikâye anlatan Çınar, “fabl” kelimesinin bu serginin anlatısına uygun düşebileceğini ifade ediyor. Çünkü sergideki insansız bir gelecek vizyonunun tek kahramanları, kentin simgeleri ve dokularıyla birleştirilen hayvan figürleri... ci ve şiirsel geldi” ifadesini kullandı. Sanatçı, yaklaşık 10 yıldır çalışmalarının “kent ve korku” teması etrafında döndüğünü söylerken, “1980 doğumlu biriyim ve kentin dönüşümüne ben de şahit oldum” diye konuştu. ‘Kimliksizleştiriyor’ Sergideki hemen hemen bütün işlerde görebileceğimiz vinç anlatısını merak uyandırıcı. Vinçleri sanatına dahil etme düşüncesinin nasıl ortaya çıktığını şu sözlerle anlattı Çınar, “Çalışmalarıma hazırlık ya parken kent fotoğraf zel bir kare yakalamış ları çekiyorum. Bazen tım. Vinçler her yerde gazetelerden buldu görünmeye başlayınca ğum, hoşuma giden fo onları fotoğraftan at toğrafları da kullana mak değil, daha da fo biliyorum. Çektiğim toğrafın içine sokmak fotoğraflara bir yer istedim. Nerede oldu lerde hep vinçler girmeye başlamıştı. Sa Güneş Çınar ğumuzu kaybetmemize de yol açan bir şey dece İstanbul’da de bu. İstanbul’da mıyım, ğil, Berlin’e gittiğinizde de bu Berlin’de miyim, Endonezya’da nu görüyorsunuz. Tam güzel mıyım? Kentlerin özelliklerini bir kare yakalayacakken beli git gide yok eden, kimliksizleş ren bir vinç... Berlin Hayvanat tiren bir manzaraya yol açıyor. Bahçesi’nde bir zürafa fotoğrafı O bulanıklığın üzerine gitmek çekerken arkada bir vinçle gü hoşuma gidiyor.” Tarihi hamam sanat merkezi oldu Geçmişi, Kuruçeşme’nin kömür depoları olarak kullanıldığı 17’nci yüzyıla dayanan Osmanlı Hamamı, çok amaçlı bir sanat merkezine dönüştürüldü. 300 yıllık hamam, “Hamam Arts Hub (HAH)” adıyla hizmete girdi. Girişimcilik ve kreatif üretim için yeterli altyapıyı sağlayacak olan sanat merkezinde koleksiyonerlerin eser seçebilmelerinin yanında sanat eğitimleri verilecek ve tüm Türkiye’yi kapsayan yarışmalar düzenlenecek. Hamam Arts Hub’ın sanat oluşumlarından biri olan; Galeri Binyıl’ın İKSV’nin 4. İstanbul Tasarım Bienali işbirliği ile düzenlendiği “Okulların Okulu” konusu kapsamında; binaların mimari konseptini temel alan “Su Okulu” sergisi, Hamam Arts Hub’ta 4 Kasım tarihine kadar sanatseverlerin ziyaretine açık olacak. Adres: Adres: Kuruçeşme Mahallesi, Muallim Naci Cd., Beşiktaş Schneidertempel’da ‘Ahşabî İşler’ sergisi Mozart ile merhaba İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) öğretim üyesi, karikatürist Tayfun Akgül ile oymacı Ali Nihat Yazıcı’nın “Ahşabî İşler” sergisi 17 Ekim’de Schneidertempel Sanat Galerisi’nde açıldı. Karikatürleri 1980’lerden beri yurtiçi ve yurtdışında yayımlanan, halen Herkese Bilim ve Teknoloji ile Radio Science Bulletin dergilerinde çizen Akgül’ün İTÜ’lü arkadaşı, Dünya Satranç Federasyonu Onur üyesi Yazıcı ile hazırladığı “Ahşabî İşler”, çizgiyi kâğıda mahkum olmaktan kurtarıp ahşapla güçlendiriyor. Bilimle mizahı buluşturan sergi, 4 Kasım’a dek izlenebilir. Boğaziçi Üniversitesi, 22 yaşındaki klasik müzik konserlerini 17 Ekim Çarşamba akşamı, Albert Long Hall’da Rus keman virtüözü Sasha Rozhdestvensky ve eşi İsviçreli besteci, piyano virtüözü Josiane Marfurt ikilisinin konseriyle açtı. İkili Mozart ile başladıkları konserde Grieg ve SaintSaëns sonatları ile İngiliz besteci Ian Venables’in Sasha Rozhdestvensky için bestelediği keman sonatını seslendirdiler. ALH konserleri 24 Ekim Çarşamba akşamı Pekineller’in desteklediği, dünya sahnelerinde çalan, 6 genç sanatçıyla devam edecek. İDT’de Yücel Erten rejisiyle ‘Hırçın Kız’ İstanbul Devlet Tiyatrosu (İDT) 20182019 tiyatro sezonunun ilk galasını Yücel Erten ustanın sahneye koyduğu, Nurettin Sevin’in çevirdiği, William Shakespeare’in ölümsüz oyunu “Hırçın Kız” ile önceki akşam Cevahir Sahnesi’nde yaptı. “Hırçın Kız”, İDT’nin 20182019 sezonu boyunca temsillerine devam edecek. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle