15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER eposta: [email protected] Cuma 19 Ekim 2018 2 Sosyal demokrasi TASARIM: İLKNUR FİLİZ devrimcileşmeli VatandaşAltaylıve Necdet Saraç Geçtiğimiz pazar günü Almanya’nın Bavyera Eyaleti’nde yapılan seçimlerde Almanya Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) oyu yüzde 10’la Almanya’nın sağcı ve ırkçı partisi AfD’nin de gerisine düştü. Almanya genelinde de oyları yüzde 16’lara düşen SPD Bavyera’da beşinci parti oldu! Anketlerde açık ara birinci gözüken solcu Lula’nın seçime girmesinin engellendiği Brezilya’da ise yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimin ilk turunu yüzde 46 ile partisinin adı “Sosyal Liberal Parti” olsa da “işkence ve dayağı” açıkça savunan, toplumu kutuplaştırmayı normal bulan, yoksul insanların bir tehdit olduğunu, Brezilya halkının silahlanarak yoksullara karşı ‘kendisini savunması gerektiğini’ söyleyen faşist Bolsonaro kazandı... Sosyal devlet Bu iki sonuç dünyada esen sağcı, ırkçı dalganın bir sonucu. Nitekim hali hazırda sağcı ve faşizan popülist hareketler Polonya ve Macaristan’da iktidar, Avusturya ve İtalya’da iktidar ortağı, Hollanda, İsveç, Fransa gibi diğer Avrupa ülkelerinde ise önemli mevziler kazanmış durumda. Özellikle 2000’den sonra kapitalizmin ekonomik krizinin de bir sonucu olarak kamuculuktan uzaklaşma, daha fazla özelleştirme, sosyal devletin yok edilmesi, istihdam ve işsizlik, savaş ve göç dalgası, milliyetçilik ve din gibi temel konularda sol ve sosyal demokrasi cesur ve kararlı alternatif politikalar üretme, biriken öfkeleri örgütleme yerine dünyada “hâkim” hale gelen sağcıırkçı ideolojikpolitik hegemonik söylemlere teslim oluyor. Sol, sağcı hegemonya karşısında eziliyor. Kamucu ve halkçı politikaları, özgürlükleri ve eşitliği ezik bir yaklaşımla, mümkün olan en alt tondan ve kısık sesle savunmaya kalkıyor. Çoğunluğun Küreselleşen dünyada artık en basit reformist talepler bile devrimci taleplere dönüşmüş durumdadır. Sosyal demokrasinin eşit yurttaşlık, adalet ve özgürlük gibi en temel tezleri bugün yalnızca Türkiye’de değil, Avrupa’da da, dünyanın her yerinde de devrimci taleplerdir... söylemleri gibi gözüken söylemleri de “ortak akıl” olarak niteliyor, söylem üstünlüğünü bile sağa kaptırıyor... Merkeze yaslanma Toplumsal cinsiyet eşitliğinden ekolojik yenilenme sürecine, kamu kaynaklarının kullanımından eğitime ve sağlığa kadar bir dizi temel konuda sosyal demokrasi, gelişen ihtiyaçlara ve değişen dünyaya cevap veremiyor... Bütün bu ve benzeri yaklaşımların bir sonucu merkeze yaslanmayı “çıkış” olarak gören sol, sosyal demokrat partiler ise, Almanya, Brezilya, Fransa, İtalya, İsveç ve Türkiye örneklerinde olduğu gibi sürekli kaybediyor. Bazı istisnaları olsa da, sol bu ülkelerde uzun süredir lider bile üretemiyor. İngiltere’de Corbyn, ABD’de Sanders, Meksika’da Obrador gibi bu tabloyu soldan bozan birkaç önemli lider ise henüz tablonun bütününü etkileye cek durumda değiller... Durum böyle olunca, eşit liközgürlükkardeşlik gibi temel kavramlardan uzaklaşan, sol güç olamadığı için sürekli sağcılaşan dünyada, dilleri, dinleri, etnik kökenleri farklı olsa da, söylemleri ve davranış kalıpları birbirine benzeyen tekçi, otoriter yaklaşımları öne çıkaran, kutuplaştırmalardan beslenen ve kapitalizmin yarattığı sorunlardan kaynaklanan birikmiş öfkeleri örgütleyen liderler öne çıkıyor: Trump, Putin, Erdoğan, Orban, Wilders gibi... Sistemle hesaplaşma Dünyada “merkezin” çökmesi, “orta kuşağın ve esnafın” yok olması, emeksermaye çelişkisinin aldığı yeni boyutlar, değişen toplumsal yapılar ve demografik yapılar yeni ve çok daha büyük öfkeleri biriktiriyor: Yoksul ile zengin arasındaki makasın, yoksulların aleyhine sürekli açıldığı, sermayenin son derece küçük bir azınlığın elinde toplandığı, sosyal devletin bittiği, işsizliğin ve yoksulluğun arttığı, kitlesel göç dalgalarından dolayı yabancı düşmanlığının ve ırkçılığın sürekli arttığı bir süreci yaşıyoruz. Kapitalizm her yerde artık daha vahşi, daha acımazsız! Bu vahşiliğin sonucu da oluşan “otoriter demokrasi” neredeyse “sıradan” bile olsa her talebi devrimcileştirmiştir! Küreselleşen dünyada artık en basit reformist talepler bile devrimci taleplere dönüşmüş durumdadır. Bundan dolayı, sosyal demokrasinin eşit yurttaşlık, adalet ve özgürlük gibi en temel tezleri bugün yalnızca Türkiye’de değil, Avrupa’da da, dünyanın her yerinde de devrimci taleplerdir... Bugünün en önemli görevi belki de, etnik ya da dini kimlikleri kabullenerek ama o kimlikleri aşan, “eşit ve özgür bireyi” öne çıkaran yeni bir toplumsal sistem hayalini yaratmaktır. Devleti demokratikleşmeden, sosyal devleti yeniden kurmadan bunun gerçekleştirmeyeceği kesindir. Bunun için siyasi hesaplaşma doğrudan sistemle olmak zorundadır... Yüzde 1 daha zengin “Bu gezegenin nüfusunun yüzde 1’i, geri kalan yüzde 99’undan daha fazla zengin, bunu değiştirmek için Amerika’ya siyasal bir devrim gerekli” diyen Bernie Sanders bu konuda önemli bir örnektir. Bunun olabilmesi ise sosyal demokrasinin kendisini devrimci bir yaklaşımla yeniden yapılandırmasından, refah devleti projesini de siyaseten yeniden şekillendirmesinden geçmektedir... Demokrasi ile sosyalizm idealini birleştiren, eşitlikçi, özgürlükçü başka bir düzen kurmak mümkündür. 21. yüzyıl böyle bir yüzyıl olabilir. Çünkü “krizler ne kadar acılı ve tehlikeli olsalar da, savaşların verildiği ve kazanıldığı zeminlerdir”. devletin polisi Sevgili okurlarım, hayatımda tek bir kez bir gazeteciyi mahkemeye verdim, davayı kazandım ve tazminat ödemeye mahkum ettirdim: O gazeteci Fatih Altaylı idi. Geçen gün, bir polisle tartıştığını, hakkında soruşturma başlatıldığını duydum ve olay hakkındaki yazısını okudum. Altaylı’nın yazısının ilgili bölümünü, devletvatandaş ilişkilerinin ne hale geldiğinin küçük bir örneği olarak aşağıya alıyorum. HHH Altaylı’nın eşi hastalanır ve tansiyonu düşerek bilincini yitirir, Altaylı hastaneye gitmek için arabasını çağırır; gerisini Altaylı’dan okuyalım: “...Eşim kucağımda kapının önüne çıktığım zaman otomobili göremedim ve şoförümü aradım. ‘Fatih Bey, kapıdaki trafik polisi durdurmadı. ‘Hasta var’ dediğim zaman da umursamadı. Ben de devam etmek zorunda kaldım’ dedi. Baygın durumdaki eşimi apartmanın önündeki merdivenlere oturttum. Yakındaki bir dükkânın sahibi ise yanımıza gelerek eşimi tuttu ve ben de izin almak için görevli memurun yanına gittim. ‘Memur Bey, eşim çok hasta ve acilen hastaneye yetiştirmem lazım ancak aracımın burada durmasına izin vermemişsiniz. Müsaade ederseniz hemen gideceğiz’ dedim. Aldığım yanıt ‘Kardeşim burada durmak yasak’ oldu. ‘Bana kardeşim diyemezsiniz. Tahminen babanız yaşındayım. Baygın durumda bir kadından bahsediyorum. Bir dakika izin verseniz ne olur, kadın ölsün mü’ dedim. ‘Hastayı hastaneye götürecekseniz ambulans çağırın. Ambulans gelirse durabilir’ yanıtını aldım. ‘Bu trafikte ambulansın buraya gelmesi ne kadar sürer farkında mısın? Ayıp bu yaptığın’ dediğimde, ‘Beni ilgilendirmez. Ambulans çağırın’ dedi. Ben de kendisine ‘Üniforma ile polis olunuyor ama üniforma ile insan olunmuyor. Vatandaşa yardım edeceğinize zorluk çıkarıyorsunuz’ dedim. Bu arada sinirden elimin ayağımın titrediğini tahmin edebilirsiniz. ‘Eşimin kılına zarar gelirse senden şikâyetçi olacağım’ diyerek polis üniformasını ego tatmini için kullanan bu kişinin yanından uzaklaşırken, öfkeyle saydırdım...” https://odatv.com/ bensinirlenmezdimdiyeninizvariseonukutlarim18101853.html HHH Bence olayın en ilgi çekici yanlarından biri, hiçbir aksaklığı olmayan, her yerde trafik polislerinin kaynadığı, park edilmez levhalarının altında ve kaldırımlarında asla park etmiş otomobil görülmeyen, güvenlik şeritlerinin hiç işgal edilmediği, saat gibi işleyen, su gibi akan(!) İstanbul trafiğiyle ilgili olarak yaşanmış olması. HHH Vatandaşlarının can ve mal güvenliğini korumak için kurulmuş olan Devlet’in üniformalı temsilcisi ve vurucu gücü olan polis evlatlarımıza, halkın düşman değil, korunmaya muhtaç vatandaşlar olduğu öğretilmelidir. Özellikle, yardım isteyenlere ve anayasal haklarını kullanarak bildiri okuyan, gösteri ve yürüyüş yapanlara karşı olan görevlerinin, onlara yardım etmek ve hakların güven içinde kullanılmasını sağlamak olduğu anlatılmalıdır. Elbette böyle bir yaklaşım ve eğitim, sahip oldukları makamları, halkı korkutarak değil, halkın sevgisi ve saygısıyla korumak ve sürdürmek isteyen devlet yöneticilerinin varlığıyla sağlanabilir. *Belirli yurt içi ve Kıbrıs otellerinde, aralık ayı sonuna kadar yapılacak konaklamalarda geçerlidir. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle