23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 9 Ocak 2018 4 ‘Sallandıracaksın 35 kişiyi!..’ İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun geçen gün okul önlerindeki uyuşturucu satıcılarıyla ilgili olarak “Beni ne kadar kınarlarsa kınasınlar, ne kadar eleştirirlerse eleştirsinler, o uyuşturucu satıcısının ayağını kırmak polisin görevidir” sözleri muhalefet tarafından sert biçimde eleştirildi. Kamuoyunun çoğunluğunun muhalefetin görüşünü paylaştığını sanmadığımdan Bakan’a destek açıklamaları bekliyordum. Beklediğim destek Hıncal Uluç’un köşesinden geldi. Yılların yazarı Soylu’nun çağrısının yaşama geçirilmiş olması temennisini şöyle dile getiriyordu: Dilerim polislerimiz mesajlarını almışlar ve o alçakların bacaklarını kırmaya başlamışlardır bile! Hıncal Uluç’un şu ifadeleriyle, geniş kesimlerin feveranına tercüman olduğundan en ufak kuşkunuz dahi bulunmasın: “... Çocuklarımızın yaşam hakları mı, yoksa o rezil, o alçak, o hain adamlarınki mi öncelikli? Okul önünde zehir satanların bacakları da kafaları da kırılacaktır... Uyuşturucu mafyası insan değil ki, insan hakları olsun!...” HHH Hıncal Uluç’un bu görüşleri halkın geniş kesiminin duygu ve düşüncelerini yansıtmaktadır. Ne var ki halkın sesi her zaman Hakk’ın sesi olmadığından, üzerinde durulup irdelenmesi zorunludur. Önce, demokrasinin ve çağdaş toplumsal yaşamın, yargı kararıyla kesinleşene kadar, herkesin masum olduğunu öngören masumiyet karinesi gereği, okul önünde yakalanan torbacı henüz suçluluğu kesinleşmiş olmadığından hâlâ masumiyet karinesinden yararlanmak durumundadır. Bunun pratikte hoş olmayan, zaman zaman kamu vicdanını rencide edecek sonuçlar doğurduğu yadsınamaz. Ama masumiyet karinesinden vazgeçilmesinin doğuracağı sakıncalar çok daha büyük ve genelde daha vicdan sızlatıcı olacaktır. Kaldı ki suçluyu, en rezil sıfatla donatarak, lanetlemek kişiyi ferahlatır, ama ne suçla mücadelede caydırıcılık ve de suçluyu ıslah açısından etkili sonuçlar verecek bir yöntemdir. Caydırıcılık açısından en etkili olan, suçlunun mutlaka yakalanacağı ve suçun kesinlikle cezasız kalmayacağı konusunda yaygınlaşmış algı oluşmasıdır. Uyuşturucu ile mücadelenin etkinliği, okul önündeki torbacıların bacağını kırmaktan çok, uyuşturucu baronlarının, çok çeşitli yollarla yakayı sıyırmalarının önüne geçilmesiyle mümkün olur ki bu alandaki yetersizliği bizzat Bakan Soylu da itiraf etmektedir. Suçun, haklı olarak tiksinti ve nefret uyandırıcı, adi ve şen’i niteliği dolayısıyla şüphelinin insan sayılmaması ve insan haklarından yararlandırılmamasının masumiyet karinesine aykırılığını bırakalım bir yana. Ama yalnız uyuşturucu ticareti değil, pedofili, kadın cinayeti gibi suçlar için de bu durumun söz konusu olmasına karşın toplumsal vicdanda böyle bir yankı bulamadıklarını hiç değilse bu konularda verilen yargı kararlarından anlıyoruz. Demek ki toplumlar, suçların iğrençliği sıralamasında zaman zaman sübjektif davranıp yanılgıya, çifte standarda düşebiliyorlar. Ayrıca, dönemin koşulları, özel durumlar, algı çeşitlilikleri dolayısıyla, kimi zaman kimi suçların iğrençlik etiketleri değişebilmekte olduğu gibi, bütün suçlar değilse bile birçoğunun uyuşturucu satıcılığı kadar rezil ve alçak olarak nitelenmesi mümkündür. Hatta düşünce suçları alanında kimi düşünceler, ifadeler, kimilerince suç bile sayılmazken, kimilerince, kabul edilemez ölçüde alçakça ve adice olarak nitelenebilir, dolayısıyla da onlar için de, insan haklarının uygulanmaması gibi tehlikeli bir çağrıya yol açılabilir. Bütün bunlardan dolayı, devletin güvenlik güçlerinin suçla mücadele ve asayişi sağlama çabalarında, suçluyu da içeren temel hak ve özgürlüklere saygılı kalarak, bacak kırma yöntemlerinden özenle kaçınmasında sayısız yarar vardır. Hiçbir sorunun çözülmesini sağlamadığı halde, “sallandıracaksın üç beş kişiyi, bak bir daha oluyor mu” sihirli formülüne yıllarca bel bağlamış bir toplumda bacak kırma çağrısının tahminleri de aşan feci sonuçlar doğurması tehlikesi büyüktür. haber TASARIM: ZARİFE SELÇUK Erdoğan’a tam destekMHP LİDERİ BAHÇELİ’DEN 2019 SEÇİMLERİ İÇİN MALUMUN İLANI: Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday göstermeyip Erdoğan’ı destekleyeceklerini ilan eden Bahçeli, bu destek için bakanlık pazarlığı yaptığı iddialarını yalanladı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün yeni yıl vesilesiyle bu yasal olmalıdır. Uyum yasalarında o zaman siyasi partilere ittifak yapma imkânı ve medyanın Ankara temsilcile seçim sisteminde bu ittifakın riyle bir sohbet toplantısı ger nasıl gerçekleşeceğine dair çekleştirdi ve 2019’daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde SELDA GÜNEYSU maddeler konulmalıdır. n ‘C’nin sırrı: A partisi, B tavırlarının ne olacağına dair partisi, girecek. MHP, C par en net açıklamayı yaptı. tisini ittifak olarak takdim ediyor. Gazetecilerin sorularına da yanıt Bahçeli olarak sandığa gittiğimde it veren Bahçeli’nin konuşmalarından tifaktaki partinin oy pusulasına ba satır başları şöyleydi: kacağım, önce MHP’ye sonra C itti n ‘İttifak yasal olmalı’: 2019’un 3 fakına oy vereceğim. İki partinin al Kasımı’nda Türkiye, yeni bir döne dığı oylar belli olacak ama ikisiyle min başlangıcı olarak işler bir du berababer ittifakın oyu da belli ola ruma gelecektir. Demokratikleşme, cak. Bu temsilde adalete yol açacak normalleşme, istikrar mümkündür. tır. C’de bir sır vardır; o da Cumhur Parlamenter sistem yerine, Cum başkanlığı seçimidir. Bu önemli bir hurbaşkanlığıhükümet sistemiyle çağrıdır. Kimse farklı yorumlamaya Türkiye yönetilecektir. girmesin. Çok net ifade ediyorum, MHP olarak şu an AK Parti’nin ge Cumhurbaşkanlığı Hükümet Siste nel başkanı ve Cumhurbaşkanımız mi kabul edilmiştir. Erdoğan Bey ile ittifak konusun n MHP aday göstermeyecek: da ve siyasetin geleceği konusunda MHP, Cumhurbaşkanlığı adayı gös herhangi bir görüşmemiz olmamış termeyecektir. MHP’nin genel baş tır. Ancak kamuoyunda tartışılan kanı, cumhurbaşkanı adayı olma konular, Sayın Cumhurbaşkanının yacaktır. Daha net olarak ifade edi ve bizim gündemimize düşmekte yorum, herhangi bir sebeple Recep dir. İleriki günlerde, arzu ediyorsa, Tayyip Erdoğan aday olmaktan vaz bir görüşme talebi olursa görüşürüz, geçerse, “Ben böyle bir yola girmek olmazsa biz inandığımız konularda istemiyorum” der ise o kendisinin görüşlerimizi tekrarlayarak, yükle bileceği iştir. Ama başlatılan bir ru neceğimiz sorumluluğu yerine geti ha MHP sadıktır. Bu yeni ruh, Yeni receğiz. İttifak söz konusu olacaksa kapı meselesini de iyi anlamak la İYİ Parti’ye gönderme BAHHYEÇSEEANLİBsİ’NI İiNBzihzeikpiimniizz “MHP üzerinde çok büyük oyunlar var. Eğer bir gün birileri MHP ile uğraşmaktan vazgeçerse biliniz ki MHP misyonunu ve vizyonunu kaybetmiştir. Dualı partidir. Bu partiyle kim uğ “Onların kapısını açıyorum (AKP dışındaki diğer partileri kastediyor). Zaten beraberler. İttifak yapsınlar. Üstüne de ne diyorlarsa desinler. CHP, HDP, İP yüzde 49’a sahip çıkıyorsunuz da bunu yasal raşıyorsa iki yakası bir araya gelmez. Cenabı Hak da bazen yardım eder. İYİ Parti diye bir parti kurar, bir Hanımefendi’yi de sepet gibi koluna takar, güle güle der.” bir kâğıt haline dönüştürmekten niye vazgeçiyorsunuz? İttifaklaşma cepheleşmeyi de kutuplaşmayı da önler. Bunların olmadığı yerde zaten çatışma olmaz. Yasal zemine çekmekte yarar var.” zımdır. MHP, ittifak olursa ittifakla, olmazsa kendi partisi olarak milletvekilliği seçimlerine girer, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise Yenikapı ruhuyla hareket ederek, Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleme kararı alır. Bu kadar nettir. n ‘Ahlaksız pazarlık’ yok: Eğer Erdoğan veya herhangi birisi, Cumhurbaşkanı olduğunda, kuracağı hükümetin içerisinde “Biz size destek verdik, bu kadar bakanlık isteriz” gibi ahlaksız bir davranışın içinde olmayız. Cumhurbaşkanı seçilecek kişi, yürütmeyi kendisi kurar. Nasıl kuracaksa kendisinin bileceği iştir. n Gül’e sert çıktı: Abdullah Gül Bey, AK Parti içinde özel bir yeri olan şahsiyettir. Erdoğan Bey ve parti kurucusu arkadaşlarla önemli çalışmalar içerisinde bulunmuştur. Türkiye’nin bugünkü konjonktüründe, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişinin sağlıklı olmasında herhangi bir engelleyici yanlışı yaşamamasında yarar vardır. Abdullah Gül’ün ‘Ben adayım’ diye ortaya çıkması izah edilemez. Devletin başına Devlet gelmeyecek Bahçeli aday olmayacağına ve Erdoğan’ı destekleyeceğine göre, bu dönem de devletin başına Devlet gelmeyecek ERDEM GÜL “Devletin başına Devlet gelecek...” MHP’nin son 20 yılda en popüler sloganı bu. MHP’nin Başbuğu Alparslan Türkeş’in ardından 1997’de başlayan Devlet Bahçeli döneminin de ifadesi aynı zamanda. Bu 20 yıl içinde DSP ve ANAP’la birlikte başbakan yardımcısı olarak 3.5 yıl olsa da devletin başına ortak olarak gelmesi de MHP’lileri kesmedi. MHP’liler “Devletin başına Devlet’i istemeyi” sürdürdü. Gayriresmiden resmiye Bahçeli dün, Cumhurbaşkanı seçimlerinde MHP’nin aday göstermeyeceğini, dolayısıyla kendisinin de aday olmayacağını açıklayınca, MHP’liler açısından bu slogan da en azından bir dönem için rafa kalkmış oldu. Aday olmayacağına ve partisinin de yalnızca 2. turda değil, daha ilk turda Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ı destekleyeceğine göre bu dönem de devletin başına devlet gelmeyecek. MHP, Bahçeli’nin geçtiğimiz yıl cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine verdiği destekten bu yana aslında AKP’nin “gayriresmi” ortağı konumunda. Bahçeli de bu durumu asla gizlemiyor. Hatta dün Erdoğan’ı koşulsuz des tekleyeceklerini açıklarken, bu ortaklığın resmiyete dökülmesi için çağrı da yaptı. İttifakın yasal hale getirilmesini önerdi. Yasal hale getirilmesi durumunda AKP ile MHP’nin aynı oy pusulasına yazılarak ittifakla seçime gitmelerini istedi. Kulisler, Bahçeli’nin AKP’nin yüzde 10 barajını düşürmeye yanaşmadığını görerek yaptığı ittifak önerisinin çok büyük terslik olmazsa hayata geçebileceğini işaretlerini veriyor. AKP’nin ittifaka evet demek için anketlerdeki duruma bakarak karar vereceğini de unutmamak gerekir. AKP ile gelecek Erdoğan, Bahçeli’nin ittifak arayışlarına partisinden gelen itirazları, “Her önüne gelenin bu konuda konuşmaması lazım. Benim partim de buna dahildir. Partimin içerisinde de zaman zaman bazıları çıkıyor, bu meseleye dair konuşuyor. Size ne kardeşim? Siz niye konuşuyorsunuz? Bu konuda kimlerin konuşacağı bellidir. Bu sürece limon sıkma gibi bir yanlışı hiç kimse yapmamalı” sözleriyle susturmuştu. Erdoğan’ın tavrının, ittifak için MHP’deki umutları da çoğalttığı kesin. İki partinin anlaşarak ittifak yapması ve seçimi de kazanmaları durumunda Ankara temsilcimiz Erdem Gül, Bahçeli’nin toplantısındaydı. yine devletin başına Devlet değil, Erdoğan gelecek ama MHP de aldığı oy kaç olursa olsun iktidarın resmi ortağı haline gelecek. Erdoğan ve AKP sözcüleri, referandum sürecinde yeni sistemin koalisyonlara kesin olarak son vereceği tezini işlemişlerdi. Ancak Bahçeli, seçimlere ittifakla gidilmesini isteyerek aslında açıkça koalisyon öneriyor. Gerçi, ittifakın oluşması halinde seçim sonrası kabine listesinin de birlikte yapılıp yapılmayacağı sorularına, “MHP’nin hiçbir şart altında hükümetin oluşması sırasında bir talebi olmaz” diye yanıt verdi. Ancak koalisyon olması için kabinenin birlikte yapılması zorunlu değil. İktidar ittifakı Bahçeli’nin de hatırlattığı gibi MHP, 1991 yılında RP ile yüzde 10 barajını aşmak için ittifak yapmıştı. Ama bu kez durum farklı. Bu kez ittifak, yüzde 50+1’i bulmak yani iktidarı yakalamak için aranıyor. AKP’nin seçimde 1 oya bile ihtiyacı olduğuna göre ve kendisi açısından MHP’nin yaşamsal önemi bulunduğuna göre olası bir ittifak, koalisyon ilanı anlamına gelmeyecek mi? Üs telik Bahçeli, hayır cephesini oluşturan partilere de ittifak yapmalarını öneriyor. Bu durumda referandumda evet blokunun en önemli tezlerinden olan “Koalisyonlar devri bitti” söylemi çökmüş olmayacak mı? AKP değil Erdoğan Bahçeli, daha önce AKP’den gelen eleştirel çıkışlara AKP’den daha sert tavrıyla dikkati çekmişti. Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Kerkük eleştirilerini çok sert sözlerle yanıtlamıştı. Dün de Erdoğan’a açık destek verirken, KHK tartışmasıyla adı bir anda adaylık tartışmalarında geçmeye başlayan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü hedef aldı. Bahçeli, Gül’e adaylık tartışmalarıyla ilgili “Abdullah Gül’ün ‘Ben adayım’ diye ortaya çıkması izah edilebilecek bir durum değildir. Sağın solun dolduruşuna gelmemesinde yarar vardır” dedi. Ama asıl dikkat çeken “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş sürecinin sağlıklı olmasında herhangi bir engelleyici yanlışın yaşanmamasında yarar vardır” cümlesiydi. Bahçeli, bu cümlesiyle AKP’den gelecek herhangi bir adayı değil, sadece ve sadece Erdoğan’ı destekleyeceğini ifade etmiş oldu. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle