23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 28 Ocak 2018 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: SERPİL ÜNAY haber/yorum 13 Ben bir barışseverim! Ben bir barışseverim; çünkü bilirim ki, savaşta en çok yoksullar ölür. Bilirim ki, en çok çocukların hayalleri ölür. Bilirim ki, kadınların ırzına geçilir, bilirim ki, sadece ve sadece zenginler (silah sanayi ve ilaç sanayi) öyle çok para kazanırlar ki, onlar bu paraları harcasınlar diye yepyeni yat modelleri, uçak modelleri oluşturulur. Bilirim ki, Tanrı’nın sevgili kulları sadece zenginlerdir ve onlar özel uçaklarıyla binlerce insanın öldüğü arazileri paylaşmak için uçaklarını son gaz uçururlar! Ben bir barışseverim; çünkü bilirim ki, savaş, binlerce yıllık dünya kültür mirasını acımasızca yok eder, yok edemediklerini de yağmalar, bir Sümer tanrısı bir silah tüccarının odasını süsler, bir Afrodit heykeli, metreslerinin sayısını bilmeyen bir ilaç zengininin kapı girişinde durur. Bazen yağmalanan heykellerin, eski paraların, tapınakların bana seslendiğini duyarım. Mutsuzdurlar, çünkü geldikleri yerlerde küçücük çocuklar onların ayaklarına sarılıp, “ölmemek için” dua etmişlerdir, bir mucize beklemişlerdir ama heykeller ağlayarak anlatırlar, ellerinden hiçbir şey gelmemiştir, giysilerine bulaşan kan, bütün yıkamalara rağmen silinmemiştir ve her gece bir küçük kız çocuğunun sesiyle uyanırlar: “Anne neredesin?” Ben bir barışseverim; çünkü bitkilerin, ağaçların dillerinden anlarım, bombalar onları yakar, özsularını yitirerek usul usul ölürler. Ölürken sessizce ağlarlar, çünkü artık kimseler onların bereketli yapraklarından faydalanmayacaktır. Kimseler onları toplayıp çocuklarına leziz yemekler yapmayacaktır. Kimseler artık kolu bacağı kırılan çocukların kırılan yerlerine soğan, sarmısak sarmayacaktır. Ve toprak usul usul ölecektir. Ben bir barışseverim; çünkü yaşamı severim. Karın hem tipi halini, hem de lapa lapa yağmasını severim. Çocukların neşe çığlıkları atarak, kaymalarını severim. Yaşlı genç insanların kartopu oynamalarını, kardan adamlar, kadınlar ve binbir çeşit hayvan heykelleri yapmalarını severim. Karı pekmezle karıştırıp, kaşıklamayı severim. Ben bir barışseverim, çünkü mavi denizlerde yunuslarla yüzmesini severim. Denizin büyük dalgalarla sahile vurmasını, doğanın bu inanılmaz gücünü bize göstermesini severim. Uzun yol gemilerinin dalgalar arasında kahramanca yol almasını severim, bir de güneşin batışını sakin bir kıyıda yudum yudum içmeyi severim. Ben bir barışseverim; çünkü sonbaharda sararıp yere düşmüş yaprakların üstünde yuvarlanmayı severim. Hep birlikte yuvarlandığımız çocukların yaprakların hışırtılarına karışan seslerini severim. Yağmurda usul usul yürümeyi severim. Dostlarımın eylüldeki doğum günümü kutlamalarını severim. Yaş almayı severim de yaşlanmayı sevmem. Ve yeryüzü bana öylesine güzellikler sunar ki, gökyüzüne bakıp, minnetle mırıldanırım. Ben bir barışseverim; çünkü mesaiden çıkmış işçilerin mutlu gülümsemelerini severim. Evine ekmek götüren bir babanın sevincini kırk metre uzaktan hissederim. Sevgilisiyle buluşacak bir tamirci çırağının heyecanını, saçına jöle sürmesini ve en yeni ayakkabılarını giyerken yüzünde beliren çapkın gülümsemeyi izlemeyi severim. Trikotaj işçisi kızların kıkırdayarak, gizli gizli sevgililerinden söz etmesine bayılırım. Ben bir barışseverim, çünkü nehirlerin türküsünü severim, o nehirler ki, savaşların görgü tanıklarıdırlar. Sularının günlerce kan akıttığını yürekleri sızlayarak görmüşlerdir. Bu nedenle nehirler kırmızıyı hiç sevmez. Onlar sularına atlayan çocukların neşe dolu seslerini severler. Bir de sessizliği, çünkü top sesleri, bomba sesleri onların sakin akışlarına bir ok gibi saplanır. O anda akmamak isterler, o anda yeryüzü tanrılarına dua etmek isterler, suları kan akmasın diye. Ben bir barışseverim çünkü evimi severim. Yeryüzünün her yerinden getirdiğim kuşlarımla, heykellerimle sabah vakti, konuşmayı severim. Hele de kuşlarımın sırtına binip Peru’nun sarp dağlarına, Moğolistan’ın çöllerine gitmek, en sevdiğim işlerden biridir. Evim bir bombayla yıkılsın istemem! Çünkü bombalar evleri yıkar ve anılarımızı yok eder. İşte bu saydığım nedenlerden ötürü bir barışseverim ve hep birlikte haykıralım isterim: “Savaşa hayır!” 28 OCAK 2018 SAYI: 33716 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:44 06:27 06:49 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:12 13:23 15:58 07:54 13:07 15:45 08:13 13:30 16:11 Akşam 18:22 18:09 18:35 Yatsı 19:45 19:30 19:54 Medyanın “elli yaşlarında” olduğuna karar verdiği Claudie Baudry, “tek bir kişi eksilir, dünya çölleşir” gerçeğinin altında ezilen yüreğiyle, altmışlarında gösteren bir kadın. Bir anne. Çocukları büyümüş, evden gitmeseler de başka bir dünyada yaşıyorlar.  Uzun yıllar söz yazarlığı yapan Claudie, gazete çizeri eşi Herve bir yıl önce evlerine çıkan yokuşta yığılıp kaldığından beri çalışamıyor. Her şey fuzuli, her şey anlamını kaybetmiş onu yitirince... Ama Paris’in efsane tepesi Montmartre’a tırmanan, eşinin kalbine yenildiği o yokuştan, on dokuz yıl birlikte tırmandıkları yoldan vazgeçemiyor.  Pink Martini’nin “Sempatik” şarkısındaki “Çalışmak istemiyorum, sadece unutmak ve sigara içmek istiyorum...” nakaratı gibi; kapının önüne çıkıp sigarasını yakıyor ve sokağını seyrediyor saatlerce. Geçen yıl güneşli bir nisan günü, yokuşu tırmanan alı al moru mor turist kafilesine bakarken aklına bir muziplik geliyor. Bir tebeşir parçası alıp, kaldırıma “Çık çık bitmiyor ha?” yazıyor. Turistler bir şey anlamadan ahalanmayı sürdürürken, Claudie önce komşularını epeyce eğlendirdiğini; günler sonra ise tebeşirle yazı yazdığı yerin, bir yıl önce tam eşinin düşüp öldüğü yer olduğunu fark ediyor. HHH Yazdıklarının gökyüzünden görülebileceği aklına geliyor. Ve başlıyor yazmaya kaldırımlara. Daima tebeşirle.  Çocukluğunun elyazısıyla kara tahtaya yazar gibi, kocaman renkli tebeşirlerle yazdığı tümcelerle kaplıyor önce yokuşu, ardından mahalleyi. Yaşamın tebeşir tozu... Sokağını temizleyen yeşil tulumlu çöpçülere, “Gezegenimi temizleyen küçük yeşil adamlar” diye teşekkür ediyor.  “Hayal edebilmek için sevin”, yazıyor. “Yazmak yenmektir”, diyor. Yılbaşı gecesi, “Stresini kov, ştraslarını (taklit elmas) tak!” buyuruyor. Hiç hazzetmediği Emmanuel Macron’un Fransa cumharbaşkanı seçilmesini, “Bugün bir banker yemek isterim!” tümcesiyle kutluyor. Gençleri, “Ergen çocuk, yapımı süren bir erişkin olup odası bu yüzden inşaat sahasıdır” diye hoş görüyor. Custine Sokağı’ndaki benzincinin önüne, “Petrol biter ama duygular tam gaz” yazıyor.  HHH Ve aforizmalarını AşBe, eşi Herve Baudry’nin ilk harflerinin Fransızca okunuşuyla imzalıyor... Kaldırımlara yazarak yaşama dönen Claudie Eleştirmenleri Vurun! Tunca Arslan’ın “Sinemanın Lanetlileri” altbaşlığıyla yayımlanan “Eleştirmenleri Vurun!” (Kırmızı Kedi, 2017) adlı leziz incelemesini, büyük bir keyifle okudum. Sinemayla ilgili ilgisiz her okura kahkahalar attıracak kadar eğlenceli, ama bir o kadar da düşündürücü bu çalışma; aslında sadece sinema dünyasında değil genel olarak Türkiye’de en olgun ve şöhrete doygun kişilerin bile ergen zihniyetinden kurtulamadığını, hatta hemen hepsinin megalomaniden mustarip olduğunu ortaya koyuyor. Ve kitabı bitirdiğinizde, sinemacılarımız politikacılarımıza, politikacılarımız da halkımıza benzediği için Türkiye’yi kendilerine benzettiklerini anlıyorsunuz. Sevgili Tunca Arslan, aklına ve ellerine sağlık! Baudry, yazılarının siyah beyaz fotoğraflarını çekip yayımladığı sosyal medyada fenomen oldu. Yağmurun insafına kalmış aforizma fotoğrafları, bugünlerde Paris’te “AşBe’nin sokağı” diye sergileniyor. Eğer aklınızdan “Bu da sanat mı” sorusu geçiyorsa, haklısınız, bence sanat bu değil. Claudie Baudry de sanatçı değil. Ama çağımızda sanat diyebileceğimiz ne yapılıyor ve dünyada gerçekten sanatçı unvanını hak eden kaç kişi var? Öyle ucube bir zaman diliminde yaşıyoruz ki her şey sanat ve hiçbir şey sanat değil. Her alanda ştraslar parlıyor, hiçbir alandan gerçek elmas çıkmıyor. Yaşadığımız sığ ve çapsız tarih, hiç olmazsa eşinin yasını tutan Claudie’ye bir güneş ışığı olmaya yaradı. Bu da bir şey. “Mutlaka buraya gelmelisiniz. Kendi gözleri bunları göremeyecekler.  Son olarak zürafaların neden öldürüldüğünü nizle görmelisiniz. Hayvanları de öğrenmiş olduk.  öldürüyorlar!”  Çünkü kuyruklarından Telefondaki Cumhuri sineklik yapılıyormuş. yet okuru Büyük Mende Meğer Demokratik res Deltası’nda “Tepeli Kongo Cumhuriyeti’nde Pelikan”ların yaşadığını, avcıların bu kuşları vurduklarını söylüyordu. “Zevk için vuru Neden zürafa kuyruğundan yapılmış sineklik bazılarınca “otorite sembolü” olarak öldürüyoruz?yorlar. Yenmez ki bu kuşun eti. O bölgede 50’yi aşkın tepeli pelikan yaşıyor” diyordu.    görülüyormuş.  Gergedanların, fillerin ne den öldürüldüğünü zaten Verdiği sayı yüksek. Tepeli biliyorduk. Çünkü boynuzları pelikanlar tehdit altındaki tür lerinden biri” diyordu.  sözüm ona seks gücünü artı ler listesinde yer alıyor.  Biri elindeki tüfekle bu rıyormuş.  Menderes Deltası’na gitmek kuşları vururken diğeri, taa BM Çevre Programı’ndan için hazırlık yapmaya başlar Hollanda’dan onları görmek için Bianca Notarbartolo, Orta ken, Doğal Hayatı Koruma Türkiye’ye geliyordu.  Afrika’daki çatışmalar yüzün Derneği’nden (şimdiki WWF Bir ay sonra bu sefer den doğal koruma alanlarında Türkiye) kuş uzmanı Gernant Almanya’dan dört kişilik bir bulunan fil, gergedan, zürafa ve Magnin’i aradım. Ona yaptığım ekip geldi. Robert Brikmann şempanze gibi memelilerin bile konuşmayı anlatınca o da he yönetimindeki ekip bölgey yok olma tehlikesiyle karşı kar yecanlandı: “Sahiden bu kadar le ilgili bir rapor hazırladı.  şıya olduğunu açıkladı geçen çok tepeli pelikan var mıdır WWF Türkiye’nin, özellikle de hafta.  orada” diye sordu. “Bu bilgiyi projeyi yöneten Gürdoğar 1980’lerde 20 bin civarın bana bir Cumhuriyet okuru ver Sarıgül’ün  çabalarıyla bölge da filin yaşadığı Demokratik di. Kesin doğrudur” diye yanıt sonunda koruma altına alındı.  Kongo’nun Garamba Ulusal layınca, “Demek okurunuza bu Duyarlı bir Cumhuriyet oku Parkı’nda bugün 1400 fil kal kadar güveniyorsunuz” dedi. runun 90’ların başındaki bir mış. Zürafaların sayısı 40’a ka “Güveniyoruz” diye karşılık telefonu nelere yol açtı bakar dar düşmüş. verdim.  mınız? HHH Deltaya birlikte gitmeye karar HHH  Sadece doğadakilere değil, verdik. İki gün sonra İzmir’de Tüm bunlar yaşanırken tepeli bize en yakın hayvan dostları buluştuk. Gernant, eski bir jiple pelikanları vuran iki kişi yaka mıza da kötü davranıyoruz. So gelmişti. Yanında Uluslararası landı.  kak köpeklerine, kedilere...   Kuşları Koruma Konseyi’nden Meğer, tepeli pelikanları hare Hayvanları koruyacak yasa Hollandalı bir uzman. Meğer ketli birer hedef olarak görüyor taslağı gündemde. Fakat hay Hollandalı uzman tepeli pelikan larmış. Atış talimi yapıyorlarmış. van hakları savunucuları tas ları duyunca hemen uçağa atla İfadelerinde öyle diyorlardı.  lağın, bu biçimiyle hayvanlara yıp aynı gün Türkiye’ye gelmiş.  Tepeli pelikanları öldürerek karşı işlenen suçları önlemeye Tepeli pelikanları ilk gör atış talimi yapıyoruz. Boz ayı ceğini söylüyorlar. Hayvanlara düğümüz o anı anımsıyorum. yı, trofesini (başını) şöminenin işkence edenlere en az iki sene Hollanda’dan gelen uzman üzerine asmak için vuruyoruz. hapis cezası verilmesi gerektiği öylesine heyecanlandı ki, kalp Onu avlamaktan “zevk alıyoruz”! ni söylüyorlar.  krizi geçirecek diye endişelen Sevimli Akdeniz fokunu balık Change.org’da hayvanların dim. Sanki Van Gogh’un “Yıl ağlarımızı parçalayabilir diye korunması için yüzlerce kam dızlı Gece” tablosunun önünde öldürüyoruz. Tesadüfen balık panya var. Yüz binlerce insan duruyordu. Hayranlıkla izliyordu ağına takılan caretta caretta imza vermiş. Belki siz de bir tepeli pelikanları. 120 tepeli pe kaplumbağasının başını taşla imza vemek istersiniz.  likan saydık o gün. İnanılmaz bir eziyoruz. Üstelik tüm bu canlı Ne demiş Bernard Shaw:  rakam. Hollandalı kuş uzmanı lar, yok olma tehlikesiyle karşı “İşleyebileceginiz en büyük “Bugün hayatımın en güzel gün karşıya. Torunlarımız belki de günah, kayıtsızlıktır...” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Yazarımız yıllık izninin bir bölümünü kullandığından yazılarına bir süre ara vermiştir. Kardak’ta yine yüksek gerilim Bodrum’a bağlı Gümüşlük Mahallesi’ne 3.5 mil uzaklıktaki Kardak Kayalıkları’na Yunan savaş gemisinin yaklaşmasına, Türk sahil güvenlik botu engel oldu. Yaklaşık yarım saat süren gerginliğin ardından Yunan savaş gemisi, Kalimnos Adası (Kilimli) önlerine çekildi. Ayrıca, Kardak’a 2 mil uzaklıktaki Kilimli Adası’nda Yunan askerlerinin gerçek mermilerle tatbikat yaptığı ortaya çıktı. Tatbikatta kullanılan mermilerin sesleri Bodrum’dan duyuldu. 1996 yılında bir kuru yük gemisinin karaya oturmasıyla başlayan Kardak krizinin 22’nci yıldönümünde 3 Yunan subayının düşen helikopterde ölümlerinin yıldönümü için bugün tören düzenleneceği de öğrenildi. Diyarbakır’da patlama Diyarbakır’ın merkez Yenişehir ilçesindeki valilik binasının arkasından geçen Hintli Baba Sokak’ta dün saat 18.00 sıralarında çöp konteynırında patlama meydana geldi. Patlamada, ölen ya da yaralanan olmazken, bölgedeki bazı evlerin camları kırıldı. Polis ekipleri, 15 yaşlarında kapüşonlu bir kişinin bisikletle gelerek elindeki çantayı çöp konteynırına atıp bölgeden uzaklaştığını tespit etti. Olay yerinde yapılan incelemede parçalanmış piknik tüpü bulundu. Polis, patlamaya piknik tüpüyle güçlendirilmiş el yapımı patlayıcının neden olduğunu belirledi. l DHA/İHA Denizli’de tarihi konak yandı İstiklal Madalyası sahibi CHP eski milletvekillerinden avukat Mehmet Hulusi Oral’ın oğlu, Denizli’den 5 dönem milletvekili seçilen, 1963 yılında kurulan 3’üncü İsmet İnönü hükümetinde ilk Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olan Hüdai Oral’ın ailesine ait, 1900’lü yıllarda yaptırılan tarihi konakta yangın çıktı. Pamukkale ilçesi Gazi Bulvarı’ndaki 2 katlı tarihi konak kullanılmaz hale geldi. Hulusi Oral’ın torunu Teoman Oral, evin koruma altında olduğunu, sahip çıkılmadığı için yandığını söyledi. Yangının çıkış nedeninin belirlenmesi için çalışma başlatıldı. SAYISAL LOTO 4, 14, 16, 40, 44, 45 6 BİLEN: 4 milyon 43 bin 548 TL (1 kişi) 5 BİLEN: 6 bin 7’şer TL 4 BİLEN: 77’şer TL 3 BİLEN: 11’er TL C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle