18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 24 Ocak 2018 TASARIM: SERPİL ÜNAY yorum 13 Köşemen Enver Ercan’ı çok özleyeceğiz 1980’lerin başları, Beyazıt’ta Çınaraltı’nda şair Hüseyin Avni Dede’nin tezgâhının başında çay içiyoruz. Dede, kendi kitaplarının yanı sıra eski para ve küçük antika eşya satar. Aynı zamanda buluşma yerimiz, haber kaynağımızdır tezgâhı. Okula giderken durur, soluklanır, sohbet ederiz. Dede’nin iyi bir huyu da herkesi birbiri ile tanıştırmasıdır. Birçok arkadaşımla olduğu gibi Enver Ercan’la da Dede’nin sayesinde tanıştık. Enver, bizler gibi genç bir şair adayı. İlk kitabı “Eksik Yaşam”ı 1977’de kendi olanaklarıyla yayımlamış ama sonuçtan memnun kalmamış. O kitabı tamamen unutup yeni bir başlangıç yapmak istiyor. Dertlerimiz ortak. Sık sık Çınaraltı’nda buluşup sohbet ediyoruz. Enver, Tophaneli, orada bir beyaz eşya firmasında çalışıyor. Evli. Evini de geçindirmesi gerek. Cağaloğlu’nda, yayınevlerinde çalışmak istiyor. Çok geçmeden de o zamanlar yeni çıkmaya başlayan Yeni Düşün Dergisi’nde iş buluyor. 80 Kuşağı Şiiri’nin çok tartışıldığı bir dönem. Birlikte kavga veriyoruz. Bize dergide destek oluyor. Daha sonra Hürriyet, Güneş ve Sabah gazetelerinde sanat servislerinde çalışıyor. Faruk Şüyün’le birlikte Kadıköy Gençlik Kitabevi’nde dönemin en önemli şair ve yazarlarıyla söyleşiler yapıyorlar. 1990’da Kemal Özer’den Varlık Dergisi’nin yönetimini devralıyor. Enver, Varlık Dergisi’nde çok önemli işler yaptı. Yaşar Nabi’nin mirasını geliştirerek yaşatmakla kalmadı birçok yazarın edebiyata katılmasını kolaylaştırdı. Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri ile sayısız şair ve yazarın ilk kitaplarının yayımlanmasını sağladı. Dergide Müge İplikçi, Tuna Kiremitçi, Sema Kaygusuz, Şebnem İşigüzel, Nilay Özer gibi yazarların ilk çalışmalarını bastı. Ön açıcı ve paylaşımcı bir dergici oldu. Varlık’a 27 yıl emek vermiş. Yaşar Nabi’den sonra en uzun süre görev yapan yayın yönetmeni. İnkılap Kitabevi’nde yayın yönetmenliği yaparken de aynı tavrı sürdürdü. 2005’te varolan işlerine Komşu Yayınları’nı, Yasak Meyve ve Eşik Cini dergilerini ekledi. Aynı yıl Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) başkanlığına seçildi. Her biri birbirinden zor, çoğu karşılıksız kalan ve bol bol düşman kazanmanızı sağlayan görevlerde özveri ile çalıştı. Hiç yakındığını anımsamıyorum. Yakınmaya zamanı yoktu, çünkü hep yeni projeler vardı. Kültürlerarası Şiir ve Çeviri Akademisi’ni kurdu. Türk edebiyatının uluslararası açılımını sağlamak amacıyla birçok projede birlikte çalıştık. TÜYAP’ın İzmir Kitap Fuarı Onur konukları kitaplarını hazırladı. Hep ek işler yapmak gerekiyordu, çünkü yetiştirmesi gereken bir kızı vardı ve yeni projelere girmeyi de severdi. Yaşama hep optimist baktı. Kızı Özge’ye iyi bir baba oldu, Özge de iyi evlat. Aralarındaki sevgi bağı örnek gösterilecek niteliktedir. Bu kadar yoğun bir yaşam içinde şiire zaman ayırmak kolay değildir. Enver, her şeyi şiir için yaptığından kıymetli eserler de verdi. Az ve öz yazdı, daha da az yayımladı. 80 Kuşağı şairleri arasında kendine has sesi ve şiirleri ile ayrıcalıklı bir yeri vardır. Yaşama bağlılığını kansere karşı yıllardır verdiği mücadelede de gördük. Tedavisini aksatmadı ama hiçbir işini de boşlamadı, genç dostları da ona hep destek oldular. Birlikte Yasak Meyve’yi on beşinci yılına getirdiler. Varlık’ta da Mehmet Erte hep onunlaydı. Enver Ercan iyi bir şair, başarılı bir dergici ve yayıncıydı. Bir edebiyat adamında bulunması gereken niteliklere fazlasıyla sahipti. Edebiyat dünyasına 30 yılı aşkın süredir emek verdi. Emeği unutulmayacaktır. Biz arkadaşları ise Enver’i iyi bir dost olarak hep özleyeceğiz. 24 OCAK 2018 SAYI: 33712 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:46 06:30 06:51 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:15 13:22 15:54 07:57 13:07 15:41 08:16 13:29 16:08 Akşam 18:17 18:04 18:31 Yatsı 19:41 19:26 19:51 Demokrat Parti’nin iktidara geçtiği 1950 yılında dönemin sosyalist aydınlarının öncülüğünde kurulan Barışseverler Cemiyeti aynı yılın 25 Temmuz’unda Türkiye’nin Kore Savaşı’na asker gönderme kararını protesto etmek amacıyla TBMM Başkanlığı’na Behice Boran ve Adnan Cemgil’in imzalarıyla bir telgraf çekmişti. Cemiyet aynı zamanda görüşlerini bir bildiri ile kamuoyuna da duyurmuştu. Bunun üzerine dört gün sonra derneğin kurucuları tutuklanmış, Barışseverler Cemiyeti’nin etkinliklerine de son verilmişti. 30 Aralık 1950’de Ankara Garnizon Komutanlığı’na bağlı askeri mahkemenin verdiği kararda, “Dernek tüzüğünde siyasetle ilgilenilmeyeceği belirtilmesine karşın, siyasal amaçla Türkiye’nin ABD ile dostluğunun bozulmaya ve halkın hükümete olan güveninin sarsılmaya çalışıldığı” belirtilerek kurucular on beşer ay hapse mahkum edilmişti. HHH Benzer bir dernek de 1977 yılında Barış Derneği adıyla kurulmuştu. Eski büyükelçi Mahmut Dikerdem’in öncülüğünde kurulan derneğin kurucuları arasında Ali Sirmen, Ali Taygun, Ataol Behramoğlu, Aybars Ungan, Erdal Atabek, Orhan Apaydın, Reha İsvan gibi aydınlar bulunuyordu. Dernek, nükleer silahların yasaklanması, Akıntıya karşı durmak NATO dahil tüm askeri ittifakların kaldırılmasını kendine hedef olarak koymuştu. 12 Eylül 1980 sonrası dernek hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 141 ve 142. maddeleri uyarınca dava açıldı. İddianamede, “Derneğin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği yanlısı olduğu, Türkiye’deki meşru düzene ve bu düzeni sağlayan ittifaklara, NATO’ya karşı olduğu, mevcut düzeni yıkarak yerine MarksistLeninist bir düzen getirmeyi amaçladığı” ileri sürülerek, sanıkların cezalandırılmaları istenmişti. Derneğin kurucusu Mahmut Dikerdem büyükelçilik görevinde bulunduğu dönemde Kıbrıs Harekâtı’nı eleştirmiş, birleşik ve sosyalist bir Kıbrıs’ı savunmuştu. Sovyetler Birliği’nin ve başta Doğu Bloku olmak üzere diğer tüm sosyalist ülkelerin 1970’li yıllarda “barış ve silahsızlanma” mücadelesinin karşılığı olan Dünya Barış Konseyi, bütün ülkelerde ulusal barış komiteleri olarak örgütlenmekteydi. Barış Derneği 1979 yılında Dünya Barış Konseyi’ne kabul edilmişti. Derneğin kurucu ve yöneticileri 27 Şubat 1982 günü tutuklanıp aynı yılın sonunda serbest bırakılmışlar, 1991 yılına kadar süren bir mahkeme sürecinden sonra da beraat etmişlerdir. HHH Afrin harekâtı ile birlikte medyada görünmeye başlayan gözaltı görüntüleri bana 1950’lerden bu yana savaş karşıtlarının başlarına gelenleri anımsattı. Kuruluşundan bu yana devlet gibi savaş, kahramanlık, zafer menkıbeleriyle yetişmiş toplumumuzun geniş kesimleri de bireylerin evrensel kabul gören savaş karşıtlığı hakkını kabul edemiyor. Afrin harekâtı gerek TBMM’de HDP dışındaki partiler tarafından gerekse TBMM dışındaki partiler ile çok sayıda sivil toplum kuruluşu ve toplumun geniş kesimleri tarafından benimsenmiş “milli” bir eylem. Burada söylenmek istenen harekâtın haklılığı veya haksızlığından bağımsız olarak akıntıya karşı duran azınlığın da söz söyleme haklarının bulunduğu. Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Yeni yılda neler ‘gerekli’? SELÇUK KOZAĞAÇLI Avukat, Silivri Kapalı Hapishanesi Yeni yıla bir disiplin soruşturmasına savunma yazarken girdim. Bu konuda söylenenler doğruysa, korkarım, yıl boyunca bunu yapacağım. Aslında düşündüğünüz kadar sıkıcı değildi, hatta bazı yönlerden eğlenceli bile sayılabilir. Elbette sadece bazı yönlerden. Zira hapishanedeyiz ve burası da dahil ülkedeki tüm hapishanelerde tecrit, işkence ve saldırılar var. Hapishaneden bir haber geldiğinde bunu hep aklınızda tutmalısınız. Biz espriler yaptığımızda bile siz, hasta olanlarımıza, yaşlananlarımıza ve bebekli annelere öncelik vererek, bizim için endişelenmekten vazgeçmeyin. Slogan atma suçu! Savunmasıyla uğraştığım soruşturmanın konusu “tek tip elbise!” Nasıl yani; daha yönetmelik çıkmadı. Önden rüzgârı geldi işte bize... Suçlama özet olarak şöyleydi: “Çarşamba günü saat on birde, iki dakika boyunca, tek tip elbise giymeyiz, diye slogan atmışsın.” Tanımda birkaç önemli düzeltme yaparak eylemi sahiplendim. “Barındırıldığım odada” değil “Kapatıldığım hücreye bitişik havalandırmada” atıyorum, “Giymeyiz” değil “giymeyeceğiz” diyorum, gibi. Bunlar mı yani önemli düzeltme demeyin. Şu kısa yaşamda fail olmak istiyorsanız ilk iş, eylemi kendinizin tanımladığından emin olmaktır. Yoksa yaşam boyu başkalarının sizin için yaptığı tanımların mağduru olmakla yetinme tehlikesi var. Zannedilenin aksine, faşizmin bize yapabileceği en büyük kötülük canımızı veya özgürlüğümüzü değil, tanımlarımızı elimizden almaktır. İzin vermeyin. Mağdur değil, fail olun. ‘Gereklinin daniskası’ Bizim soruşturmada, fail eylemi üstlendiği için geriye kaldı suç tartışması. Hemen bu işe giriştik ve işte eğlence burada başlıyor. 5275 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI ‘Artık bir faydası yok, hiçbir şeyi değiştiremiyoruz, gitmelerinin bir yolu yok’ diye mi düşünüyorsunuz? Nelerden vazgeçtiniz, artık işe yaramıyor ‘gereksiz’ diye? Vazgeçmeyin! Yaşamdaki değerlerinize geri dönün Adalet Bakanlığı tek tip elbiselerin hapishanelere gönderildiğini duyurdu. sayılı yasanın 42/2 (e) bendi suçu şöyle tarif ediyor: “Gereksiz olarak marş söylemek ve slogan atmak”. Gördüğünüz üzere gayet açık ve anlaşılır kaleme alınmış, suç: “Gereksiz slogan atmak”. İşte bunu kesinlikle reddettim ve tahmin edebileceğiniz nedenlerle sloganımın sadece gerekli değil, artık ne anlama geliyorsa, “gereklinin daniskası” olduğunu savundum. Pekiyi, bu durumda gereksiz slogan nedir? Yasa koyucunun, anayasanın ve taraf olduğumuz ulusalüstü sözleşmelerin niyetleri ışığın [email protected] [email protected] da çok heyecanlı bir tartışma oldu. Sizi sıkmadan bir fikir sahibi yapabilmek için “Mantılara kıyma yerine küçük altın konsun!” ve “Mavi domates istemiyoruz!” sloganlarının gereklilik teorisi açısından değerlendirilmesine vardı iş diyeyim, artık gerisini hayal edin. Her ikisinin de cezalandırılamayacağını bile ispatladım bence. Saf sanmasınlar İkna olmuşlar mıdır? Sanmıyorum, ama sonuç gelince sizi mutlaka haberdar ederim. Ben bir boşluk kalmasın diye, artık yeni yılın ilk saatlerinde savunmanın sonunu bağlarken; aslında hukuka ve ahlaka aykırı da olsa cezayı vereceklerini bildiğimi söyledim ki saf sanmasınlar. Ortada onların bu kusurlu işlemini itirazla veya davayla düzeltecek bir yargı kalmadığının farkında olduğumu da belirttim. Sadece KHK’ler veya ceza ve tedbirlerin infazının yargısal denetimi ile ilgili söylemiyorum. Bu ülkede artık bir yargı yok. Adliye binalarında gerçekleştirilen günlük pratik, idari açıdan hükümet tasarrufu kabul edilebilir. Çok da gerekli Onlar sormayacak, ama sizin aklınıza gelebilir... Yargı yok, hukuk yok, akıl veya etik beklemiyorsun; ne diye savunmayla, dilekçeyle, davayla uğraşıyorsun be adam! Ne değişecek? İşte hapishane idaresinin güzel sloganımızla ilgili söylediği de tam bu aslında. “Sizin sloganınızla mı değiştireceğiz” diyorlar. “Artık bir faydası yok, hiçbir şeyi değiştiremiyoruz, gitmelerinin bir yolu yok...” diye mi düşünüyorsunuz? Nelerden vazgeçtiniz, artık işe yaramıyor “gereksiz” diye? Nelere karşı durmaktan; toplanmaktan, direnmekten, sokaktan, örgütlenmekten? Vazgeçmeyin! Yaşamdaki yerlerinize, değerlerinize geri dönün. Her eylem, her itiraz, her direniş gerekli. Her dava, şikâyet, başvuru, dilekçe. Her basın toplantısı, miting, yürüyüş. Her grev gerekli. Sloganım gerekliydi ve hâlâ gerekli. Siz gereklisiniz. Boşvermeyin, vazgeçmeyin, yılmayın. Kışın sonu bahar, biz haklıyız ve mutlaka kazanacağız! İşte bu; gerçekten gerekli. Hepimiz için. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle