26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 24 Eylül 2017 4 haber EDİTÖR: BURAK YURTTAŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Tezkere geçti Diyanet, laikliğe meydan okuyor Diyanet İşleri yeni Başkanı Prof. Ali Erbaş’ın sekülarizm deyimi ardında, laikliği hedef alan açıklamalarını bir yere oturtabilmek, 1 Mart 1924 tarihinde Atatürk tarafından kurdurulan altında tutabilseler bile, onlar karşısındaki “teyakkuz”larının tavsamasıyla güçlerini kaybettiklerinde, bizzat bu denetim organlarının aracılığıyla, onların kontrolü altına girmektedirler. Türkiye Cumhuriyeti’nin Diyanet İşleri’nin nasıl bu hale yüz yıla yaklaşan öyküsünün geldiğini anlayabilmek için her başlangıcından bugüne ula TBMM Genel Kurulu, Suriye ve Irak tezkeresi için olağanüstü toplandı. Bakan Canikli tezkerenin blöf olmadığını, gerekirse kullanılacağını söyledi TBMM Genel Kurulu’nun olağanüstü toplantısında, Suriye ve Irak’a sınır ötesi operasyon yapılması konusunda hükümete verilen yetkinin 1 yıl uzatılmasına ilişkin tezkere, AKP, MHP ve CHP’nin oyla rıyla kabul edildi. Milli Sa şeyden önce, Tayfun Atay’ın şan seyri bu evrensel kuralın vunma Bakanı Nurettin Ca çarşamba ve cuma günkü kanıtıdır. nikli, tezkerenin blöf olmadı yazılarını eğer okumadıysanız, Türkiye Cumhuriyeti’nin za ğını, gerektiği zaman kulla hemen dönüp okuyun. Sonra Atay’ın üstü kapalı olarak, dokunduğu ama fazla açmadığı, Erbaş’ın FETÖ ile ilişkileri konusunda, kimi AKP çevrelerinde ısrarla tekrarlanan söylentileri düşünürseniz, yeni Diyanet İşleri Başkanı’nın Atay’ın deyimiyle “Sekülarizm sana söylüyorum, laiklik sen anla!” yollu çıkışını daha kolaylıkla anlarsınız. Laik çevrelerden gelecek enerjik tepkilerin FETÖ’cülük suçlamaları karşısında kendisine bir kalkan olacağını düşünmüş olan Erbaş’ın kendince ince bir taktik uyguladığı söylenebilir. Hatta Tayfun Atay’ın belirttiği gibi, Ali Erbaş sekülarizm derken, laikliği kastetmediğini de ileri sürebilir. Ama sanmam ki bu konuda kimseyi ikna edebilsin. HHH Son zamanlarda yaşadıkla man içinde yaşadıkları, aynı zamanda demokrasi ve laiklik kavramlarının birbirlerinden ayrı düşünülemeyeceklerinin de göstergesidir. Bir zamanlar kimi çevrelerin sıkça ortaya attıkları “Önce demokrasi mi, yoksa laiklik mi” sorusunun ne kadar anlamsız olduğu yaşadıklarımızla ortaya çıkmış bulunmaktadır. HHH Evet, laiklik olmadan demokrasi olmuyor. Başka bir deyişle, bütün laik toplumlar illa demokrasi olmuyorlar, ama bütün demokrasiler kaçınılmaz olarak laik olmak durumundadırlar. Sorgulamanın yasak olduğu, dinin sivil yaşamın kurallarını saptadığı ve kendi görüşüne göre uygulattığı, aynı zamanda bütün inançların eşitliği anlamını da taşıyan inanç özgürlüğünün bulunmadığı toplumlar demokrasi olamazlar. nılacağını, bundan kimsenin kuşkusu olmaması gerektiği EMİNE KAPLAN ni söyledi. Tezkerenin görüşmeleri sı FIKRA TARTIŞMASI CHP’li Engin Altay konuşması sırasında Kayserililer için ‘Eşeği boyar, babasına satar’ dendiğini söylemesi üzerine rasında hükümet adına konuşan Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, IKBY’deki referandumun bölgedeki fay hatlarının yeniden ve güçlü Kayserili AKP Grup Başkanvekili Mustafa şekilde aktive olmasına, zin Elitaş, “Fıkrayı yanlış biliyorsunuz. Anasını boyayıp babasına satmak derler, yani aile düzenini kurtarabilmek için yapılan bir iştir bu” dedi. Bu sözlere HDP’li Filiz Kerestecioğlu, “Bu sözü bütün kadınlar adına iade ediyorum. Kadınlar satılık değildir, İKLİM ÖNGEL cirleme reaksiyona yol açacağını söyledi. MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay genel kurul konuşma sında tezkereyle Ankara’dan Erbil’e kınıyorum” diye tepki gösterince Altay, ‘ateşle oynama yanarsın’ mesajının kullandığı ifade nedeniyle özür diledi. en güçlü şekilde verileceğini kayde derek, “Biz, bu tezkereyle, şaka yap madığımızı, oyun oynamadığımızı Türkiye’nin bekası için her şeyi göze Erdoğan gelmedi alabileceğimizi kesin bir şekilde söylüyoruz” dedi. CHP: Sorumlu hükümet CHP’li Öztürk Yılmaz, bu noktaya rımız göz önünde bulundurulunca, T.C. okullarının çoğunun sınıflarında hedef tahtasına oturtulmuş olan laikliğe bir saldırının da Diyanet’ten gelmesinin pek de garipsenecek bir yanı olmadığını söyleyenler de haklı olabilirler. Olay vahimdir. Devletin bir memuru olan Diyanet İşleri Başkanı, bu sıfatına aldırmadan devletin temel ilkelerinden biri olarak anayasasında yer alan ve üstelik de değiştirilmesinin önerilmesi bile mümkün olmayan bir ilkesine karşı savaş açmış bulunmaktadır. Laikliğe karşı bu meydan okumanın Cumhuriyetin başlangıcında, devletin irticaya karşı kalkan olarak, dini denetimi altında tutmak için oluşturduğu kuruluştan kaynaklanması da son derece de ilginç, ama aynı zamanda öğreticidir. Devletler güçlü oldukları anda, kamusal alanda dizginleri ele geçirmesine göz yummadıkları tarikat ve cemaatleri denetim Demokrasiler, ancak ve ancak laiklik meydan savaşlarının kazanılması sonucunda elde edilen toplumsal zaferlerdir. Türkiye’de laiklik bu alandaki muharebeleri birbiri ardından kaybederek, sonunda büyük demokrasi savaşının da yitirildiği noktaya gelmiştir. Yalnız bu her biri yaşamsal meydan savaşlarının alanının kutsal ibadethaneler veya Diyanet İşleri gibi örgütler olmayıp okulların sıraları olduğu gerçeğini de iyi değerlendirmek gerek. Devrim sonrası Fransası, Cumhuriyeti “kilisenin yerine okulu, papazın yerine öğretmeni geçirerek” yerleştirmiştir. Olaya bu açıdan bakarsak, laiklik meydan savaşının coğrafi alanının Milli Eğitim’in sınıfları olduğunu ve Ali Erbaş’ın önünü açan ilk laiklik bozgununun da yıllar yıllar önce Köy Enstitülerinin ona can veren irade tarafından budanması sırasında yaşandığını görürüz. İçtüzük değişikliğinin ardından Meclis’te tezkere oturu mu bir ilke sahne oldu. TBMM Başkanı Kahraman, ilk kez frak giymeyerek takım elbiseyle birleşimi yönetti. Tezkerenin görüşmelerine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geleceği haberleri üzerine Meclis’te yoğun bir hazırlık yapıldı. Ancak Erdoğan, tezkere görüşmelerini izlemek için Meclis’e gelmedi. Tezkerenin görüşüldüğü birleşim, içtüzük değişikliğinin ardından ilk uygulamalara da sahne oldu. TBMM Başkanı Kahraman, ilk kez frak giymeyerek takım elbiseyle birleşimi yönetti. Kavaslar da yakaları ve kol manşetleri yeşil olan siyah takım elbise ile kravattan oluşan yeni kıyafetleriyle genel kurulda görev aldı. Görüşmeler sırasında HDP’lilerin Aysel Tuğluk’un annesinin cezanesine yöne lik saldırıları gündeme getirmesi üzerine söz alan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Tuğluk’un 2 gün evinde taziyeleri kabul etmesine izin verildiğini, yaşanan olaylarla ilgili olarak gerekli önlemin alındığını, cenazenin defni için her türlü yardımın yapıldığını söyledi. HDP’li Sırrı Süreyya Önder ise Tuğluk’a verilen iznin bir lütuf değil bir hak olduğunu, o gece uzun süre Soylu’ya ulaşamadıklarını belirtti. Önder, “Güvenlik güçlerini uyardık. Ne zaman kontrolden çıktı o zaman bakanla görüşebildik. Sayın bakanı olayın vahim olduğu konusunda ikna edemedim” diye konuştu. MECLİS’TE ÜÇLÜ ZİRVE Genel kurulda oturuma 5 dakika verilen ara sırasında Başbakan Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile divan arkasındaki odada biraraya geldi. Yıldırım Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’ye tezkereye verdikleri destek için teşekkür ederken, referandumun iptali konusunda umutlu olduklarını söyledi. gelinmesinde hükümetin politikalarının etkili olduğunu kaydederek, “Birincisi, AKP’nin Irak Merkezi Hükümetini öteleyen anlayışı Barzani’yi güçlendirdi. İkincisi Habur’daki ticaret. Günde 7 bin TIR geçiyor ve bölgesel Kürt yönetimi o TIR’ları indiriyor” diye konuştu. Hükümet temsilcilerinin ‘100 yıllık proje” söylemini eleştiren Yılmaz, “O zaman Barzani’nin altına kırmızı halı serip niye karşıladınız? Bayrağını göndere neden çektiniz? Hem Irak’ın toprak bütünlüğünü savunduğunuzu söylüyorsunuz hem de Barzani’nin ofisi duruyor Ankara’da” dedi. İç politika için kullanmayın Tezkerenin iç politika malzemesi yapılmasından vazgeçilmesini isteyen Altay, Türkiye’nin yaptırımlarının askeri seçenek olamayacağını belirterek, “Etkili, güçlü, barışçıl ikna imkânları var Türkiye’nin, bunu kullanmalıdır. Bu hükümet, bütün enerjisini Erbil ile Bağdat’ı masaya oturtmak için kullanmalıdır. Hükümet, Katar eksenli Ortadoğu vizyonunuzu değiştirin, Ortadoğu’yu bir bütün ola rak görün. Türkiye için bu referan Kışı ve Karanlığı Tekrar Bahara Dönüştürebilmek İçin dumu Kürt karşıtlığına dönüştürecek bir algı yaratıyorsunuz, bu dili terk edin” diye konuştu. ‘Blöf yapmıyoruz’ Hindistanlı tarihçi ve gazeteci, Ortadoğu ve Asya başta olmak üzere üçüncü dünya konusunda uzman, Marksist yazar Vijay Prashad, Arap Baharı konusundaki aykırı ve zihin açıcı tezleriyle Yordam Kitap’ta! Vijay Prashad Ulusun Ölümü ve Arap Devriminin Geleceği İngilizceden Çeviren: Senem ErdoÀan Çeviri: Senem Erdoğan, 240 sf., 16 TL Prashad, Ulusun Ölümü ve Arap Devriminin Geleceği’nde, bir gazetecinin keskin gözlemleriyle bir akademisyenin bilimsel titizliğini ustaca kaynaştırıyor. Lübnan’ın El Kaide kontrolündeki bölgelerinden Mısır’ın varoşlarına, Rojava Devrimi’nden AKP’nin başını çektiği karşıdevrim kampına, Prashad’ın peşinde olduğu soru hep şu: Nasıl oldu da Arap devrimi emekçilerin ellerinden çalındı ve kanlı bir mezhepsel çatışmaya dönüştürüldü? Bölgesel sorunlara tarihsel bir perspektiften bakan Prashad’ın geliştirdiği yanıtlar, aynı zamanda bölge emekçilerini bekleyen tehlike ve olanaklara dair mutlaka kulak verilmesi gereken ipuçları da sunuyor… Vijay Prashad’ın bir önceki çalışması Arap Baharı, Libya Kışı ise “Tunus’ta bir yoksulun bedeninden sıçrayan kıvılcımla başlayan halk coşkunluğu, Libya’da nasıl trajik bir kışa dönüştü?” sorusunun peşinde, okuru yakın bir tarihte ve yakın bir coğrafyada heyecanlı bir yolculuğa çıkarıyor. Dumanı üzerinde tüten olayların, engin bir birikime dayanan Marksist analizini sunan bu değerli çalışma, Haluk Gerger’in sözleriyle “Umutlarımızı, bir Bahar esintisiyle ve ilmek ilmek işlenmiş bilgiyle tazeliyor…” Çeviri: Şükrü Alpagut, 256 sf., 16 TL www.yordamkitap.com Yıldırım, Kırşehir Belediyesi’ni ziyaretinin ardından çıkışta gazetecilerin Yıldırım sert çıktısorularını yanıtlayarak Barzani’nin referandum kararına tepki gösterdi. Başbakan, ‘Barzani Efendi birtakım işler yapacağım diye yollara çıktı. Vazgeç bu sevdadan. Anlamıyorsa anlayacağı dilden konuşmasını biliriz’ diye konuştu. Başbakan Binali Yıldırım, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin 25 Eylül’de yapacağı bağımsızlık referandumuyla ilgili, Kırşehir’deki Ahilik Haftası ve Esnaf Bayramı kutlamalarında konuştu. Yıldırım, “Barzani Efendi ben bir takım işler yapacağım diye yollara çıktı. Kendini mahvedeceksiniz, ama buradaki yaşayanlara niye zarar veriyorsun? Vazgeç bu sevdadan fakat anlamaz. Anlamıyorsa anlayacağı dilden konuşmasını biliriz. Bu ülkenin bin yıllık tarihinde birliğini, beraberliğini, kardeşliğini bozmaya çalışanlar çok oldu. Hepsi dersini aldı” diye konuştu. Gazetecilerin sorularını yanıt layan Yıldırım, “Desteğini açıklayan MHP ve CHP’ye teşekkür ediyoruz. Bu mesele Kürt kardeşlerimizin meselesi değildir. Kürt kardeşlerimiz hem kendi ülkemizde hem diğer ülkelerde huzurla yaşamaları bizim en büyük arzumuzdur. Bizim istemediğimiz bir gün birisinin aklında bir şey düşüp bir maceraya kalkışmasıdır. Bütün dünyanın uyarılarına kulak tıkayarak ısrar etmesidir. Bunun tabii bir bedeli olacaktır. Bu bedeli bu kararı verenler ödeyecektir” dedi. l DHA Bunun üzerine yeniden söz alan AKP’li Canikli süresi 40 gün sonra dolan tezkerenin öne çekilmesine yönelik hamlenin referandumla doğrudan bağlantılı olduğunu belirterek, “Hiçbir blöf yapmıyoruz. Bütün dünya bunu biliyor. Gerektiği zaman tezkere kullanılacaktır. Kimsenin en ufak bir kuşkusu olmasın, şaka yapmıyoruz, blöf yapmıyoruz” dedi. Altay, tezkereye evet dediklerini, ancak hükümetin tezkereyi Barzani’nin yapacağı referanduma karşı gövde gösterisi olarak kullandığını söyledi. Altay, “Savaşa ne gerek var. HDP bunun bir savaş tezkeresi olduğunu söylüyor, siz de ısrarla bu tezkerenin savaş tezkeresi olduğunu söylüyorsunuz” dedi. HDPKahraman tartışması HDP Grup Başkanvekili Osman Baydemir ise Kürt halkının bir arada yaşam talebi karşılanmadığı sürece Ortadoğu coğrafyasının emperyal hedeflerin tahtası olmaya devam edeceğini söyledi. “Referandum gayrimeşru” söylemlerini eleştiren Baydemir, “Sandıktan çıkan irade her neyse başımız üzerine kabulümüzdür” diye konuştu. Baydemir’in konuşmasındaki sözlerine tepki gösteren TBMM Başkanı İsmail Kahraman, “Hürriyet, alabildiğine konuşmak hakkı demek değildir. Ben zaptı inceleyeceğim, ondan sonra sizden özür bekleyeceğim” dedi. Tutanakları okuyan Kahraman, Baydemir’e söz verdi. Baydemir, “Bütün sözlerimin arkasındayım. İsterseniz Meclis’ten atın, isterseniz milletvekilliğimi düşürün” dedi. Baydemir, Kürtçe slogan atarak sözünü bitirdi. Kahraman, “Böyle bir meydan okumayın. Burası Meclis çatısıdır. O kadar uzun boylu değil” dedi. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle