05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 4 Ağustos 2017 EDİTÖR: ASLAN YILDIZ ‘TRT kaynakları yandaş haber 5 şirketlerine aktarılıyor’ CHP’li Yarkadaş, “Kurumda, dış yapım adı altında yandaş şirketlere 2016 yılında 753 milyon 500 bin TL aktarılmış. Bunun anlamı vurgundur” dedi CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, “TRT 2016 yılında milletin vergilerini yine AKP’li dığını söyledi. Yarkadaş, özetle şunları kaydetti: “AKP’nin sesi haline gelen TRT, iz şirketlere peşkeş çekti. Vurgunun bo lenmediği için reklam da alamıyor. yutu her yıl büyüyor” dedi. Besleme gazeteciler TRT’den para alı Yarkadaş’ın Bilgi Edinme Kanunu yor. TRT’nin aylık personel giderinin çerçevesinde yaptığı başvuruya gelen 55 milyon TL olduğunu görüyoruz. resmî cevap TRT’nin kaynaklarının Personele 660 milyon TL maaş veri nasıl harcandığını gözler önüne ser yor; yaklaşık 7 bin kişi çalıştırıyor di. Yarkadaş, “6 bin 760 kişinin kad sunuz ama bütün işleri dış yapımlara rolu olarak çalıştığı kurumda, veriyorsunuz. TRT’den yani her türlü teknik imkân olması halkın cebinden 753.5 trilyon na rağmen, dış yapım adı altın yandaşlara peşkeş çekilmiş da yaptırılan programlar aracı tir. TRT yöneticileri bunun lığıyla yandaş şirketlere 2016 hesabını mutlaka vermelidir. yılında tam 753 milyon 500 Bu düpedüz rezalettir. Kuru bin TL aktarılmış. Bu, eski pa ma 2016’da gelir olarak elekt rayla 753 trilyondur ki; bunun rik payından 793.428.122 anlamı vurgundur” dedi. Yar TL, bandroldan 962.145.091 kadaş 2016 ve 2017 yılında dış TL, faizden ise 15.626.483 yapımlara harcanan paranın 1 Barış Yarkadaş TL aktarıldı. 2016’da TRT’ye katrilyonu geçtiğini de belirtti. 1.771.199.696 TL kamusal ‘Yandaşların çiftliği’ “AKP’li gazeteci ve işadamlarının katkı sağlanmış.” ‘Danıştay’a rağmen’ prodüksiyon şirketleri TRT’yi adeta Yarkadaş, “Avukatımız Turan Aydo yağmalıyor. İzlenmeyen ya da çekilip ğan, cep telefonlarından yapılan band çekilmediği dahi belli olmayan yapım rol kesintilerini Danıştay’da iptal et lara milyonlar ödeniyor” diyen Yarka tirdi. TRT buna rağmen halktan 224 daş, “Kurum, AKP’nin arpalığına dön milyon TL tahsil etti ve etmeye de de müş durumda. Bu şirketler, yedi bin vam ediyor” dedi. TRT’nin yeni Genel kişinin yapamadığı hangi programla Müdürü İbrahim Eren’in genel müdür ra imza attılar da bu parayı aldılar?” yardımcısı olduğu dönemde yaşanan diyerek tepkisini dile getirdi. olayın takipçisi olduğunu da anımsa TRT’nin 2016 yılındaki reklam geli tan Yarkadaş “Eren’in vekâlet verdir rinin 224.456.182 TL olduğunu açık diği TRT avukatı Kubilay A. 50 milyon layan Yarkadaş, personel maaşları ve TL’yi hesabına geçirerek ABD’ye kaç diğer giderler hesaba katıldığında rek tı. Eren’den bunun hesabını soraca lam gelirinin devede kulak olarak kal ğız” dedi. lİSTANBUL/ Cumhuriyet Kötü Kedi Şerafettin’i RTÜK çizgi film sandı SİNAN TARTANOĞLU Karikatürist Bülent Üstün’ün efsane karakteri “Kötü Kedi Şerafettin”, Kanal D’de 21.40’ta yayımlanması, 13 yaş sınırı konulması, “Cinsellik” ve “Olumsuz Örnek Oluşturabilecek Davranışlar” uyarılarına karşın RTÜK’ün ceza sisteminden kurtarılamadı. Üstün’ün “Bu bir çocuk filmi değil; kesinlikle çocukla falan gitmeyin” uyarısına karşın film üzerinde uzun uzun incelemeler yapan RTÜK uzmanları raporlarında, “bip”leme yapılmasına karşın küfürlerin anlaşıldığını, “sigara”nın buzlandığını ancak “Adap Rakı”’nın buzlanmadığını, kedinin çiftleşmek için gösterdiği çabaları aktardı. Karar ile RTÜK, yayınlardan önce kullanılan uyarı işaretlerinin işe yaramadığını da itiraf etti. Üst Kurul’a sunulan uzman raporunda, “Film, animasyon olması nedeniyle, çocuk ve genç izleyicilerin dikkatini çekerek izlemelerine neden olacağı açıktır” ifadeleri kullanıldı. Raporda, filmin ana karakteri kedinin asabi, küfürbaz, içki ve sigara düşkünü olduğu ifade edilirken, “Küfürlü konuşmaların çok olduğu filmde biplemeler, kesintiler yapılmış ancak küfürler yine de anlaşılır şekilde kalmıştır. Argo konuşmaların filmin geneline hâkim olduğu tespit edilmiştir. Kedi ve diğer hayvanlar sigara içmekte ve içkiye olan düşkünlükleri maceralarının konusunu oluşturmaktadır. İçki şişeleri nin üzerinde okunur şekilde ‘Adap Rakı’ yazdığı görülmüştür. İçki şişesi görüntülerinin buzlanmadığı tespit edilmiştir” denildi. Uyarı itirafı Filmi yetişkinlere yönelik bir animasyon olduğundan geç saatte, “13 yaş ve üzeri”, “Şiddet ve korku”, “Cinsellik”, “Olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar” akıllı işaretleri ile birlikte yayımlandı. Bu önlemlerin işe yaramadığının itiraf edildiği raporda, “Film, yaz döneminde yayınlandığı ve küçük izleyicilerin de ekran karşısında olabilecekleri değerlendirilmiştir. Nitekim yetişkinlere yönelik hazırlanan yapımları çocuk ve genç izleyicilerin ebeveynleriyle ya da yalnız izledikleri bilinmektedir” değerlendirmesi yapıldı. l ANKARA Kılıçdaroğlu başlatmıştı Adalet Yürüyüşü kitap oldu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, CHP’li milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasının ardından başlattığı ve 25 gün süren “Adalet Yürüyüşü” kitaplaştırıldı. Yürüyüşün sloganı “Hak, Hukuk, Adalet” ile başlayan kitabın ilk sözünü ise Kılıçdaroğlu’nun, “Adaletle değil, zulümle hükmedenlere asla boyun eğmeyeceğiz. Adaleti bu topraklara, hak arayan milyonlarla el ele verip, getireceğiz” sözü oluşturuyor. Kitabın en dikkat çeken bölümlerinden birini “Dini Kaynaklarda Adalet” bölümü oluşturuyor. Kitabın dikkat çeken bir başka bölümü ise “AKP ile FETÖ” ilişkisinin anlatıldığı bölüm. “2002 yılından itibaren AKPFETÖ ortaklığının devleti ele geçirmeyi amaçladığı yeni bir dönemin başladığına” vurgu yapılan kitapta, bu dönemde “liyakatin bittiği, siyasi kadrolaşmanın ve özellikle cemaat militanlarının devletin her kademesinde örgütlenmesi için büyük bir fırsat oluşturulduğuna” dikkat çekiliyor. Cumhuriyet davası Kitapta, gazetemiz yazar ve yöneticilerinin tutuklandığı Cumhuriyet davası ile Sözcü gazetesine yapılan operasyonlar da eleştiriliyor. “Her iki gazetenin de ortak özelliğinin cemaat ve iktidar muhalifi olduğuna” vurgu yapılarak, “Bu iki gazeteye operasyon yapılmış ve yıllarca cemaatle mücadele eden ve nasıl tehlikeli bir yapılanma olduğunu anlatan yazarları ve muhabirleri sahte belgelerle FETÖ’cü olmakla suçlanıp cezaevine konulmuştur. Daha vahim olan da iktidar ve onun devlet içindeki kadrolarının cemaatle işbirliği yaptıkları dönemlerden öğrendikleri kumpasları şimdi kendisine muhalif olan bütün kesimlere uyguluyor olmalarıdır” deniliyor. l ANKARA/Cumhuriyet Bülent Utku ‘Bu iktidar ile 12 EylülNöbeti gazetemiz davasında 9 aylık tutukluluğun ardından tahliye edilen avukatlar Utku ve Güngör ile Barış Anneleri, Alevi kurumları, sanatçılar ziyaret etti. arasındaki fark 55 kişi’ HDP’li Önder, Vicdan ve Adalet Nöbeti’ne yönelik baskılara tepki gösterdi Vicdan ve Adalet Nöbet 3. gününde Yoğurtçu Parkı’ndaki nöbette konuşan HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, 12 Eylül darbesinde yayımlanan ilk kararnamede 5 kişiden fazla bir araya gelmenin yasaklandığını hatırlatarak, “Bu gün bu park içinde 60 kişiden fazla toplanamazsınız deniliyor. Bu iktidar ile 12 Eylül arasındaki fark 55 kişidir” diye konuştu. HDP’nin Vicdan ve Adalet Nöbeti 3. gününde Kadıköy’de bulunan Yoğurtçu Parkı’nda devam ediyor. Nöbette Şengal katliamına ilişkin açıklamalar yapıldı. Türkiye ve bölgenin dört bir tarafından eşzamanlı yapılan açıklamayı HDP milletvekili Ayşe Acar Başaran okudu. ‘Bir hapishanedeyiz’ Ardından açıklama yapan Sırrı Süreyya Önder Yoğurtçu Parkı’nı kastederek, “Bir hapishanenin içerisindeyiz” dedi. Önder “Hemen yanımızda Yunus Emre adına yapılan bir anıt var. Burada Yunus’un sözlerini hatırlatayım: İşitin ey yarenler aşk bir güneşe benzer. Aşkı olmayan kişi misali taşa benzer. Taş gönülde ne biter ne de dilinde ağu tüter. Nice yumuşak söylese sözü savaşa benzer. Bugün insan sevgisinden uzak, adaletle uzak bir zihniyet Yunus’un sözlerini haklı çıkarırcasına savaş pratikleri geliştirip duruyor” diye konuştu. Önder’in konuşmasından sonra Barış Anneleri nöbeti ziyaret etti. Barış Anneler adına konuşan Ezine Dal “Barışın adı çok güzel. Kanımızın son damlasına kadar da barış diyeceğiz” dedi. ‘BİZ BAŞIMIZI EĞMEDİK’ HDP’nin Vicdan ve Adalet Nöbeti’ni 3. gününde Barış Anneleri, Alevi kurumları, avukatlar, sanatçılar ve yöre dernekleri ziyaret etti. KHK ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği ve Özgürlükçü Hukukçular Platformu ile Çağdaş Avukatlar Grubu üyeleri parka gelerek desteklerini ilettiler. Avukatların cüppeleriyle parka girmelerine izin verilmedi. Temsilen sadece avukat Kemal Aytaç’ın cüppesini giymesine izin verildi. Gazetemiz davasında 9 aylık tutukluluğun ardından tahliye edilen avukat Bülent Utku ile Mustafa Kemal Güngör de ziyarete gelen isimler arasındaydı. Utku, “ Vicdan ve Adalet Nöbeti tam yerinde ve zamanında seçilmiş. Umarımki adalet nöbeti Türkiye’mizde aydınlık günlere, demokrasiye kapı aralar. Bu nöbette yanınızdayız. Bir hafta önce cezaevinden çıktığımı sanıyordum ama buradaki uygulamaya şaşırdım. Bizi ziyarete gelen vekillere ve diğerlerine beş dakikada götürürlerdi ama buraya bir saatte giremedik. Dehlizlerden, barikatlardan geçerek ancak gelebildik. 9 ay süre geçti küçük bir zaman ama önemli. Biz başımızı eğmedik” ifadelerini kullandı. Ziyaretçileri arasında Alevi kurumlarından Alevi Bektaşi Federasyonu, Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkan ve üyeleri vardı. Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Muhittin Yıldız da, önceki hafta danışma kurulundan çıkan sonuç deklarasyonunu okudu. Deklarasyonda, Meclis’in devre dışı bırakılması, Alevilerin Mustafa Kemal Güngör eşit yurttaşlık taleplerinin karşılık bulmamasına, eğitimde gerici uygulamalara karşı adaletin önemine dikkat çekerek, bu nöbeti sahiplendiklerini belirtti. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Gani Kaplan ise KHK ile ihraç edilen kamu emekçileri ve ölüm sınırındaki Nuriye ve Semih’in sesine her zaman ses olduklarını vurguladı. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Tuncer Baş da, ülkenin KHK’lerle yönetildiğini belirterek, “Barışa omuz vermeliyiz. Bu mücadele bu parkla sınırlı kalmayacak, kısa çöp uzun çöpten hakkını alana kadar sürecek” dedi. Mezopotamya Kültür Merkezi sanatçıları da müzik aletleri içeri alınmadığı için tepsi, leğen ve pet şişe gibi malzemelerle türkülerini söyledi. KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen ise, “Bizleri ayırmaya çalıştıkları barikatlara inat birleşeceğiz. Yan yana yürümeye devam edeceğiz” dedi. Emek Partisi İstanbul İl Başkanı Güven Gerçek adalet, hukuk ve demokrasi talebinin çoğaltılması gerektiğini söyledi. Müftü nikâhı ve İslami rejim Cumhurbaşkanı ve partisi ülkenin içinde bulunduğu feci durumu gözden ırak tutmak için, gündemi ‘din eksenli’ tartışmalar etrafında yoğunlaştırma başarısını sürdürüyor. Müfredatın ‘cihat’ kavramını içermesi ve müftülere nikâh kıyma yetkisi verilmesi bunlar arasında. Maalesef, muhalif çevreler de aynı değirmene su taşımak konusunda son derece hevesli. Yok, din eksenli düzenlemeler hiç tartışılmasın demiyorum, itirazı olan bunları açıkça tartışmalı ama en azından muhalefetin bu konularda boğulma riskini dikkate almalı. Dahası, ekranlarda anlamsız bağırış çağırış yerine, itirazların makul bir çerçevede tutulmasına özen göstermeli. Aslında, insanlara dini görüş dayatmanın en ciddi örneği imam hatip liselerinin düz liselerin yerini alması yönündeki gayretler idi. Pek çok insan, istemediği halde çocuğunu, pek çok mahalde tek seçenek haline gelen imam hatip liselerine göndermek durumunda kalmaktan şikâyetçi ve bu sorun ciddiyetini koruyor. ‘Cihat’ kavramına gelince, iktidar radikal yorumlara karşı, cihat’ın geniş anlamını öğretmek iddiasında ama zaten Türkiye’de cihat’ı radikal tanımı ile anlayıp, soluğu radikal örgütlerde almak gibi geniş çaplı bir sorun yok. Bu durumda, ‘cihat’, radikalizmi önermekten ziyade, dini/milli militarizmi vurgulayan bir kavram olarak öne çıkmış oluyor. ‘Şehitlik’ kavramı için de aynı şeyi söylemek mümkün, bu kavram çerçevesinde, vatanseverlik militerleşiyor, ölme/öldürme hayatın merkezine yerleşiyor. Ancak, bu kavram iyice ‘tabu’ mahiyetinde olduğu için kimse kurcalamaya cesaret edemiyor, ölümü değil, yaşamı kutsama, vatanseverliği bu çerçevede kurma itirazından uzak duruluyor. Müftülüklere nikâh yetkisine gelince, kusura bakmayın ama bu değişikliğin dini düşünce ve yaşam tarzını dayatma ile alakası yok. Tam da bu nedenle, ateşli itirazların çoğu havada kalmaya mahkum. Müftülüklerde kıyılan nikâh, şeri çerçevede değil, mevcut medeni kanunun nikâha ilişkin mevzuatına uygun olacak, yani nikâhını müftülükte kıyan dört eş ile evlenmeye kalkışamayacak, ‘eşini talakı selase’ ile boşayamayacak, vs. Öyle bir düzenleme olsaydı, çok ciddi bir gelişme olurdu, olmadığına göre müftünün nikâh kıyma yetkisi olması neden sorun yaratsın? Tam tersine, ‘imam nikâhı’ adı altında, hiçbir yasal güvencesi olmayan akitlerin ve bunların yaratacağı suiistimalleri önlemek açısından faydalı bir sonucu olabilir. İçinde müftü lafı geçti diye muhalefet etmek, tam da iktidar partisinin fazlasıyla işine yarayacak bir tutum. Dahası hakkaniyetli değil, evliliğe dair hukuki çerçeve değişmediği durumda nikâh kıyan memurun din görevlisi olması neden sorun olur? Bırakın isteyen istediği makamda nikâhını kıydırsın. “Müftülüklerde kalabalık misafiri ağırlayacak yer yok” diyen bile çıkıyor, zaten isteyen nikâh dışında farklı mekânda düğün yapıyor. Kısacası, bunlar ciddiye alınacak konular değil, o nedenle ciddi sorunlar arasında telaffuz edilmesi bile diğerlerinin önemini gölgede bırakmaktan başka işe yaramıyor. Tabii, bir de “bu işler böyle başlar, bugün müftülükte nikâh, yarın şer’i hukuka göre nikâh” diyenler olabilir. Doğrusu, İslamcı kesim böyle bir değişimi ve genelde İslami bir rejim değişimini çok arzu ediyor olabilir. O durum, TV tartışması konusu değil, tam bir toplumsalsiyasal altüst oluş demektir, sadece laikliğin değil, demokrasinin, hak ve özgürlüklerin sonu demektir. O nedenle, doğrudan tartışma konusu olmalı, tam da o nedenle, İslamcı siyasetçi ve yazarlara “istediğiniz, doğru bulduğunuz, hedeflediğiniz böyle bir değişim ise, gelin açık açık konuşalım, bu ülkede yaşayan herkes fikrini açıkça kamuoyu ile paylaşsın” diye yıllardır çağrı yapıyorum. Kaçak dövüşmek alışkanlığında olanlardan ses çıkmıyor, sadece “Daha zamanı gelmedi” diyenler çıkıyor ki, o da “biz bunu elimiz daha da güçlendiğinde dayatacağız” demekten başka bir anlam taşımıyor. CHP’li Gök: 10 gün içinde dava açacağız İçtüzük değişikliği AYM’ye taşınıyor CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, İçtüzük değişikliğini Anayasa Mahkemesi’ne götüreceklerini aktararak, “10 gün içerisinde davamızı açmış olacağız” dedi. Gök, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında önceki gün açıklanan YAŞ kararları için “Deniz Kuvvetleri, Ergenekon ve Balyoz davalarının yani kumpas davalarının en çok sarstığı bir komutanlığımız ve o davaların orduda hiyerarşiyi ve teamülleri nasıl bozduğunu görüyoruz. İktidarın seyirci kaldığı hatta çanak tuttuğu olaylar ve davalar sonucunda TSK’de hiyerarşik yapının, teamüllerin bozulduğuna tanık oluyoruz” dedi. Müftülere nikâh kıyma yetkisi tasarısının Meclis’e sunulmasına tepki gösteren Gök, “Başka bir organa nikâh kıyma yetkisinin verilmesinin Türkiye’nin önünde son derece güç sorunlar doğuracağını ifade ediyoruz. Eğer nikah kıyma yetkisini genişleteceksek o zaman herkes bu yetkiyi ister. Kalkar Cumhurbaşkanı der ki bu yetkiyi bana da verin ben de kıyayım” dedi. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle