05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 4 Ağustos 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK yaşınYdaazbmaaşylaamüıçşBİÜDYDÜİAKNSAKMAENDDEAL Bursa’da 5 Mayıs’ta “terör örgütü propagandası yaptığı” iddiasıyla tutuklanan bursamuhalif.com editörü ve SELİN Çağdaş Gazeteciler Der GÖRGÜNER neği (ÇGD) Bursa Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Ozan Kaplanoğlu, çarşamba günü yapılan ilk duruşmada yurt dışı yasağı ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. İddianamede “Uğur Gündüz rumuz ismini kullandığı değerlendirilen Ozan Kaplanoğlu isimli şahsın kendi ismini gizlemek suretiyle halkı silahlı eyleme yönlendiren, halkı iç savaşa yönlendiren, devlete karşı olunması yönünde hazırlanmış kitapçıkları olduğu, bu kapsamda bu şahsın halkı, kin, nefret ve düşmanlığa yönettici tahrik ve provoke edici paylaşımları olduğu tespit edilmiştir” denildi. Avukat Özgür Özcan ise “Uğur Gündüz’e ait ‘Marksizm ve İç Savaş’ adlı kitap 1994’te basılmış. Basit bir Google taramasıyla bile bulabilirlerdi. Ozan, 1991 doğumlu, yani bu yazılar yazıldığında 3 yaşındaydı. Ozan’ın hayatından 3 ayını Ozan Kaplanoğlu çaldılar” dedi. Kaplanoğlu, “Devrimci Gençlik dergisi, Mahir Çayan’ın kitabı, sosyal medya paylaşımlarım, Tokat’ta ve Bursa’da Kızıldere anmasına katılmam suç olarak gösterildi. Halkevleri’nin THKPC’nin alan yapılanması olduğu iddia edilmiş. Bunun böyle olmadığını gözler önüne serdik, ifadelerimde bunları söyledim. Mahir Çayan’ın anmaları yıllardır yapılıyor. Bunu suç olarak göstermek Türkiye’nin sol tarihine saygılızlıktır. Benim tutuklanmamda Sulh Ceza Mahkemesi’nin delil olarak sunduğu 4 delilden 3’ü Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla dosyadan ayrıldı ve bunlar hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Tutuklanmam baştan itibaren hukuksuzluktu” dedi. Cumhuriyet verilmedi Tutuklanmasının ardından Bursa’dan Denizli’deki bir cezaevine gönderildiğini ifade eden Kaplanoğlu, “Gerekçe olarak ‘senin tutuklandığın örgütten Bursa’da tutuklu kimse yok’ diye iddia ettiler ancak Denizli’de de Türkiye’nin hiçbir yerinde de yok. Tecrit koşullarında tutuldum. Mektup, gazete, kitap, dergi yasaktı. Cumhuriyet ve Evrensel gazeteteleri yasak olduğu gerekçesiyle verilmedi” diye konuştu. Kaplanoğlu, “En başınan beri söylüyoruz. Bu siyasi bir davadır. Bursa Emniyeti’nin Bursa muhafetine yönelik susturma ve sindirme operasyonuydu” dedi. Fezlekeden kopya Kaplanoğlu’nun avukatı Özcan ise iddianamede “Uğur Gündüz rumuz ismini kullandığı değerlendirilen Ozan Kaplanoğlu isimli şahsın kendi ismini gizlemek suretiyle halkı silahlı eyleme yönlendiren, halkı iç savaşa yönlendiren, devlete karşı olunması yönünde hazırlanmış kitapçıkları olduğu, bu kapsamda bu şahsın halkı, kin, nefret ve düşmanlığa yöneltici tahrik ve provoke edici paylaşımları olduğu tespit edilmiştir” denildiğine dikkat çekerek “Uğur Gündüz’e ait ‘Marksizm ve İç Savaş’ adlı kitap 1994’te basılmış. Basit bir google taramasıyla bile bulabilirler. Ozan, 1991 doğumlu yani bu yazılar yazıldığında 3 yaşındaydı. İddianame tamamen polis fezlekesinden kopyalanıp yapıştırılmış. İddianamedeki ‘Fezleke’ ifadeleri bile değiştirilmemiş” dedi. Gardiyanlar şaşırdı Özcan, “Cezaevinde mahkumlar ve gardiyanlar bile THKPC propagandası iddiasıyla tutuklandığını söyleyince ‘THKPC mi, DHKPC olmasın, bir yanlışlık olmasın’ demiş. Ozan bunu, mahkemede anlattığında duruşma savcısı bile güldü. Ozan’ın tutuklanmasıyla 3 ay sonraki tahliyesi arasında geçen sürede dosyada hiçbir değişiklik yok” diye konuştu. Mahir Çayan’ın “Toplu Yazılar” adlı kitabının delili olarak dosyaya konulduğuna dikkat çeken Özcan, “Delil diye koydukları kitaplar yasak değil. Herhangi bir kitapçıdan ve internetten herkes alabilir. Ozan’ın hayatından 3 ayını çaldılar. Kimsenin hukuk güvencesi yok” dedi. Örgüt propagandası yaptığı iddiasıyla 3 ay tutuklu kalan gazeteci Ozan Kaplanoğlu hakkındaki iddianamede rumuzla yazdığı iddia edilen yazıların, Kaplanoğlu’nun henüz üç yaşında olduğu 1994 yılına ait olduğu belirtildi Irak Avrupa ve Irak’ta protesto Ezidi katliamı Avrupa’nın birçok ülkesinde ve Irak’ta protesto edildi. Yunanistan’ın başkenti Atina’da bir araya gelenler katliama tepki gösterdi. Yapılan açıklamada binlerce kişinin katledildiği ve köle olarak esir alındığı Tarihin en karanlıkna dikkat çekilerek bu vahşete dolaylıdolaysız destek olanlar kınandı. Yunanistan sayfalarından biri Şengal katliamının yıldönümünde, 3 Ağustos’un ‘Kadın Kırımı ve Soykırıma Karşı Uluslararası Eylem Günü’ olarak ilan edilmesi istendi Terör örgütü IŞİD tarafından 3 yıl önce Kuzey Irak’ın Şengal bölgesinde Ezidilere yönelik katliam ve Ezidi kadınlara yönelik tecavüz vahşetinin yıldönümünde anma düzenlendi. Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu, 3 Ağustos Ezidi katliamının yıldönümünü nedeniyle gerçekleştirdiği anmada “Tarihin karanlık sayfalarına geçen 3 Ağustos, ‘Kadın Kırımı ve Soykırıma Karşı Uluslararası Eylem Günü’ olarak kabul edilene kadar mücadelemizi alanlarda, uluslararası mecralarda, ulusal üstü yargı mekanizmaları nezdinde sürdüreceğiz” dedi. Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu öncülüğünde 3 Ağustos Ezidi katliamının yıldönümünü nedeniyle Kadıköy Süreyya Operası önünde anma düzenlendi. Anmaya HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dilan Dirayet Taşdemir, HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit’in de aralarında bulunduğu yüzlerce kadın katıldı. Anmada, yaşamını yitirenler için saygı duruşununda bulunuldu. Kadınlar adına açıklama yapan HDP PM üyesi Ayşe Berktay, tarihin en karanlık sayfalarından birinin 3 Ağustos Ezidi katliamı olduğunu söyledi. Ayşe, “On binlerce yıllık tarihine yetmiş üç fermanını sığdıran Ezidiler, 21. yüzyılın en korkunç soykırımına uğramakla kalmadı, binlerce kadın ve çocuk radikal cihadist çete örgütü IŞİD tarafından kaçırılarak alıkonuldu. Ezidi kadınların IŞİD tarafından ‘savaş ganime Kadıköy’deki anmada “Öfkemiz sınır tanımaz”, “Kadınız öfkeliyiz peşinizdeyiz” yazılı dövizler taşındı. ti’ ilan edilmesi, köleleştirilmesi, farklı ülkelerde yaşayan IŞİD üyelerine ve Arap şeyhlerine satılması, sistematik cinsel işkenceye maruz bırakılması Ezidi kadın kırımına da yol açmıştır. Şengal soykırımı ardından Ezidi kadınları susmak, sessizliğe gömmek, onları reva görülenleri kader olarak görmek, kendilerini ölüme yatırmak yerine; direnişi, özgürleşmeyi, doğup büyüdükleri toprakları canları pahasına savunmayı seçerek kendi kadın meclislerini oluşturmuşlardır” dedi. Berktay, suçlular hesap verene kadar adalet arayışlarının süreceğini söyledi. Açıklamanın ardından kadınlar HDP’nin Yoğurtçu Parkı’nda başlatmış olduğu ‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’ne toplu olarak yürüyüş gerçekleştirmek istedi. Kitlenin toplu gidişine izin vermeyen çevik kuvvet ekibi tartışmaların ardından yolu kadınlara açtı. ‘Ezidilere kulak verin’ Demokratik Alevi Derneği ise Beyoğlu’nda açıklama yaptı. Toplantıda konuşan derneğin İstanbul Eşbaşkanı Nergiz Güzel, “Ezidi halkının sesine kulak vermek insan olmanın gereğidir” dedi. Uluslararası toplumu ve demokratik kamuoyunu duyarlı olmaya çağıran Güzel, “Ezidilerin tespit edilmesini, köle pazarlarında satılan kadın ve çocukların kurtarılmasını, bir daha başlarına yeni fermanlar, soykırımlar gelmemesi için kendi özerk yönetimlerini oluşturmalarını savunuyoruz” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet BATMAN’DA EZİDİ ANMASINA ENGEL Ezidilere yönelik katliam, tecavüz vahşetinin yıldönümünde HDP İl Başkanlığı Batman’da yürüyüş düzenlemek istedi. HDP milletvekilleri Saadet Becerikli, Feleknaz Uca ile Dilek Öcalan’ın da aralarında bulunduğu kadınlar 250 metre mesafede bulunan Sanat Sokağı’na yürümek istedi. Ancak polis, yürüyüş için valilikten izin alınmadığı gerekçesiyle izin vermedi. Saadet Becerikli ile Batman KOM Müdürü İbrahim Ulutaş arasında, yürüyüş ile ilgili sert tartışmalar yaşandı. Songül Korkmaz’ın yaptığı basın açıklamasının ardından HDP’li kadınlar, kısa bir süre oturma eylemi yaptı. haber 11 Kadınların erkeklere edepsiz vaatleri “Ben başını örten ama göstere göstere sigara içen bir bayan gördüğümde şöyle bir intibaa kapılıyorum: Sanki farklı olanlara şunu diyor: ‘Siz benim başımı örttüğüme bakmayın, benden ümidinizi kesmeyin, sizinle paylaşacağım daha çok şeyim var’...” Bunu yazan bir İslam Hukuku Profesörü gazeteci. İktidar partisinin “fetvacısı” olarak namlı. Daha önce de “Yolsuzluk hırsızlık değildir” demişti. Referandumdan sonra Hayır’cılara da yaşam hakkı tanınacağını müjdelemişti. “Bir Müslüman ateiste ve eşcinsele kötü bakar” gibi fikirleri savunmasıyla tanınıyor. Şimdi de sıra, sigara içen kadınların ahlakını sorgulamaya gelmiş. Başı örtülü olup da sigara içen ve içmeyen kadınlar bu meseleye nasıl bir tepki verirler bilinmez. Ama; Tehlikenin farkına varmamakta hâlâ ısrarlı olan bu toplumun son yıllarda birbiri ardına elinden kayıp giden değerlerini ve özgürlüklerini kayda geçirmek adına... Böyle bir toplumda bir kadının kapanmasının gerçekte ne anlama geldiğini doğru saptamak adına... Çağdaş hukuka açık açık sızmakta olan İslam hukukunun iradesini hangi değerlere dayandırdığının altını ısrarla çizmek adına... Ve bu kadar rahat dile getirilen bir küstahlığı meşrulaştıran altyapıyı alelacele hazırlayan sisteme sonuna kadar kafa tutmak adına... Herhangi bir yeri kapalı olmayan ve sigara içmeyen bir insan olarak, bu tür çıkışların karşısında suskun kalmamak gerektiğini biliyorum. Çünkü iktidarı çevreleyen kara akıl şunları bilmiyor. Sigara içmek bir kadının erkeklere vaatleri olduğunun işareti değildir. Kısa etek giymek de bir vaat belirtisi değildir. Ya da topukluyla dolaşmak. Ya da dar pantolon, etek, elbise giymek. Ya da göğsünün, kolunun, bacağının açık olması. Sokaklarda kahkaha atması. Erkeklerle dostluk kurması. Sevgilisiyle el ele dolaşması. Öpüşmesi, koklaşması. İstediği saatte istediği yerde dolanması. Bunların hiçbiri kadınların erkeklere bir vaadin işareti değildir. Sadece kadının irade sahibi özgür bir insan olduğunun işaretidir. Başı kapalı bir kadının içtiği sigaradan pornografik bir vaat okuyan zihinlerin ele geçirdiği iktidar saldırgan diliyle herkesi boşuna tehdit etmiyor. Kadının toplumdaki yeri aşama aşama yeniden belirleniyor. O yüzden onların kafasının dışını kapatmakla yetinmiyorlar. Şimdi o kafaların içini de oyup tamamen boşaltmak niyetindeler. Her hareketi erkeği kışkırtan bir vaat gibi algılanarak kısıtlanan kadını toplumsal hayatta işlevsizleştirmeye yelteniyorlar. Bir kadının kapanmasının onu özgür kıldığı safsatasına kananlar, bundan sonra ne işe yarar emin değilim ama umarım anlamışlardır. İslami referanslarla iktidara gelenler demokrat ya da liberal değerleri eninde sonunda alaşağı ederler. Ve haklı olarak kendi dini değerlerine göre her şeyi yeniden inşa ederler. Bu inşaat sırasında bugün uluorta sigara içen başı kapalı kadınlar güme gittiler. Yarın uluorta evden dışarı çıkanlar ve hatta uluorta nefes alanlar kim bilir hangi sapkın intibalara kurban gidecekler. Şimdi başa dönün ve bu ilahiyat profesörü yazarın bu konudaki fikrini tekrar okuyun. Ve içiniz kaldırırsa bir de çağdaş kıyafetli ve çağdaş tavırlı kadınların onda nasıl bir intiba bıraktığını hayal edin. Mesela atkuyruğu yaptığı saçını sallaya sallaya sokaklarda gezenlerin ve uluorta dondurma yiyenlerin... C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle