07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 3 Ağustos 2017 14 haber/yorum EDİTÖR: ASLAN YILDIZ TASARIM: SERPİL ÜNAY Hitler’den sonra 1944 yazında İkinci Dünya Savaşı’nın sonu belli olmuş gibiydi: Müttefikler Normandiya Çıkarması’nı gerçekleştirmişlerdi; Ruslar, Alman ordularını püskürtmüş, Polonya’ya kadar gelmişlerdi. Polonya 1939’dan beri Nazi ordularının işgalinde yaşamaktaydı; bu acımasız işgal altında bunalan Polonyalılar, o tarihte Varşova’da ayaklandılar. Ayaklanmayı içine sindiremeyen Hitler, Polonyalıları ağır bir şekilde cezalandırmak istedi ve Varşova’nın yerle bir edilmesini emretti. Uçaklarla, ağır toplarla dövülen Varşova’daki yapıların yüzde doksanı yıkıldı. Polonyalıların tarihlerinin, kültürlerinin simgesi olan eski binaların gerçekten dümdüz edilip edilmediğini bilmek isteyen Hitler’in yolladığı keşif uçaklarının pilotları, birkaç binanın halen ayakta kaldığını bildirince uçankaleler yollanıp bunlar da yerle bir edildi. Savaş sona erdiğinde Varşova büyük bir taş, toprak yığınından ibaretti. Bu yıkıntıyı kaldırıp yerine yeniden bir kent oluşturmanın olası gideri, savaştan yeni çıkmış, imkânları tükenmiş bir ülkenin kaldıramayacağı kadar ağırdı. Buna rağmen ve Varşova’da yaşamayı, orada çalışmayı sürdürenlerin yıkıntıdan kalkan yoğun tuğla tozlarını solumalarının, sağlıklarını ne boyutta olumsuz etkileyeceğini bilmelerine rağmen Polonyalılar, başkentlerini aynı yerde, eskisi gibi inşa etmeye karar verdiler. Kentin yeniden, eskisinden farksız bir şekilde kurulması için 18 yy.’da bu şehrin resimlerini yapmış olan Marcello Bacciarelli ve ünlü Canaletto’nun yeğeninin tablolarından ve savaştan önce yapılmış mimari çizimlerden, özel albümlerdeki fotoğraflardan yararlanmak gerekmişti. Kentin eski bölümü bu kaynaklara bakılarak yeni baştan yapıldı; eskiye tamamen sadık kalındı; o kadar ki tablolarda eğik olan duvarlar yeniden eğik yapıldı. Hitler’in Polonya’ya yaptıklarını, Polonyalıların bunlara tepkilerini neden mi anımsadık? Böyle hunharlık, böyle yıkım nerede bitecek diye soranlar çoğaldığı için anımsadık! Cumhuriyetimizin, hatta tersinin iddia edilmesine rağmen Osmanlı’dan başlayarak daha eskilere uzanan tarihimizin simge, kavram ve değerlerini tek tek yok eden, kendilerinin itiraz edilemez aktörler olduklarına inanan, bizim de ülkeyi, kendimizi, geleceğimizi etkileyecek her türlü karar ve uygulamanın sadece seyircisi olmamız gerektiğini, bizden beklenen tek tepkinin alkışlamak olduğunu sanan bu anlayış elbette bir gün son bulacaktır. O zaman biz ne mi yapacağız? Polonyalılar gibi biz de, üstüne sünger çekilmiş değerlerimizi, Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin temel ilkelerini ve yapılarını eskisi gibi, yani bugün insan haklarının, demokrasinin yürürlükte bulunduğu ülkelerde olduğu gibi yeni baştan inşa edeceğiz. Biz de bu enkazı kaldırıp atacak, bunun bize yükleyeceği ağırlığa ve yutacağımız toza rağmen bilimle gelişen ve büyüyen bir Türkiye’de yaşamayı başaracağız. “Giydikleri kıyafetten ötürü uğradıkları sözlü ve fiziksel şiddeti protesto etmek için bir araya gelen kadınların, geçen cumartesi günü ‘Kıyafetime karışma’ şiarıyla düzenlediği eylem sırasında, basına ilginç bir haber servis edildi. O haber, İstanbul Beşiktaş’ta bulunan Maçka Parkı’nda, bir kadının giydiği kıyafetten dolayı, özel güvenlik görevlilerinin çeşitli müdahalesiyle karşılaşmasıydı. Bu müdahale sosyal medyada büyük yankı uyandırdı, tam da o süreçte toplumsal hassasiyetleri ‘kaşımak’ için bir gazeteci devreye girdi. O müdahaleye uğrayan kadını konuşturdu, ülkede ‘kıyafet sorunu’ varmış gibi eylemle eşzamanlı haberlere başladı.” Bu satırlar bir gazetede yer aldı. Tahmin edebileceğiniz gibi yandaş bir gazete. Kafasını ‘Büyükada’ ile bozmuş; kendince her gün yeni bir kaos planı devreye sokup tüm muhalifleri ve insan hakları savunucularını ajan, casus, ‘FETÖ’cü, suçlu gösterme telaşında savcılara taş çıkartan bir gazete. Suçladığı genç bir muhabir. Muhabirin ‘suçu’ da açıkça yazdığı gibi; haber yapmak, o kadını konuşturmak! Burada bırakmıyor olayı yandaş. “Kıyafet üzerinden yürütülen algı operasyonuyla eşzamanlı olarak Siverek’te piyasaya sürülen ‘Atatürk büstüne saldırı’ gösterisinin arkasında da Doğan Haber Ajansı imzası var. Şanlıurfa Siverek’te uyuşturucu müptelası olan şahsın Atatürk büstüne saldırırken DHA’ya özel poz verdi” diyor. DHA muhabiri de işini yaptığı için suçlu. Bu telaş niye? İnsan zekâsıyla dalga geçiliyor resmen ama bitmiyor. Olayı ikinci Kabataş yalanına çevirecek bombayı bir başka yandaş yazar patlatıyor ardından. Efendim, parktaki iki kadının uygunsuz davranışlarından ‘bebeği olan bir kadın’ rahatsız olmuş ve gidip güvenlikçiye şikâyet etmiş. Bu kez bebekli kadının karşısında deri eldivenleriyle saldırıp üstüne işeyen adamlar yok. Ama transparan kıyafetleriyle uygunsuz davranan iki genç kadın var! Çok zorlama değil mi? Ee çapları bu kadar. Ama yine bitmiyor. Üç gün önce iki gazeteciye daha dava açıldı. Cumhuriyet’ten Hakan Dirik ile Birgün’den Erk Acarer. Olayı biliyorsunuz. İki gazeteci ‘Sarin gazı davası’nı haberleştirmişti. Ve olayın peşini bırakmayan CHP Milletvekili Eren Erdem ile görüşmüşlerdi. Haberin üzerinden geçen bir buçuk yılın ardından Adalet Bakanı Bekir Bozdağ şikâyetçi olmuş. Devreye bilirkişiler girmiş. Eren Erdem’in basın toplantısının CD’leri incelenmiş. Ve suç bulunmuş. Söz konusu “haberdeki iddiaları Eren Erdem basın toplantısında söylememiş.” Yani basın toplantısında söylenmeyen sözleri haber yapmış iki arkadaşımız. Söylemeye çalıştıkları şey şu aslında; siz bu basın toplantısından sonra nasıl Eren Erdem ile konuşup haber yaparsınız. İşte bunun için gerekli basın özgürlüğü. Eğer gazeteciler yazmazsa ne Maçka Parkı’ndaki olaydan ne Şanlıurfa’daki Atatürk büstüne saldırıdan, ne Eren Erdem’in sarin gazı olayına ilişkin iddialarından haberdar olamayacak kimse. Onun için yok etmek istiyorlar. Tıpkı HDP’nin ‘Adalet ve Vicdan Nöbeti’ne yaptıkları gibi devam etmek istiyorlar. Önce parkları ablukaya alıp sonra halkı yanaştırmayıp gazetelerinde de “Halk HDP’ye sırtını döndü” algısını yaratmaya çalıştıkları gibi. Parkları, insan hakları heykellerini ablukaya alan bir ülke olarak tarihe geçiyoruz. Diyarbakır Ekin Ceren Parkı’ndan sonra Yoğurtçu Parkı, üç katlı bir abluka altında. Elbette içeriye sadece milletvekilleri ve az sayıda parti yöneticisi alındı. Onlara da koca parkta sadece kuru bir ağacın gölgesi reva görüldü. Adalet ve vicdan çağrıları duyulmasın diye ellerinden geleni yapıyorlar. Ama bilmiyorlar ki gazeteciler (elbette gerçek gazeteciler) adaletsizliği ve vicdansızlığı yazdıkları için zaten adaletin yanındadırlar ve vicdanlıdırlar. Gerçeklerden korktuğunuzu biliyoruz da bu telaş niye? Ahmet Cemal’in cenaze törenine yakınlarının yanı sıra kültür, sanat, çeviri ve yayın dünyasından pek çok isim katıldı. Öğrencileri gözyaşlarına boğuldu. Gözyaşları Ahmet Cemal içinAHMETCEMAL Gazetemiz yazarı Ahmet Cemal, Moda Camii’nde düzenlenen cenaze töreninin ardından Feriköy Mezarlığı’nda toprağa verildi ŞANS TOPU 01, 17, 20, 21, 28 + 04 5+1 BİLEN: 681 bin 571 TL (1 Kişi) 5 bilen: 5 bin 243’er TL 4+1 bilen: 387.90’ar TL 4 bilen: 37.30’ar TL 3+1 bilen: 20.70’ar TL 3 bilen: 4.30’ar TL 2+1 bilen: 6’şar TL 1+1 bilen: 3.35’er TL Ali Kul Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nden aldığım diplomamı kaybettim. Hükümsüzdür. YAĞMUR YILDIZ 3 AĞUSTOS 2017 SAYI: 33538 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.11 04.01 04.30 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.55 13.17 17.09 05.42 13.02 16.52 06.08 13.25 17.13 Akşam 20.27 20.09 20.28 Yatsı 22.03 21.42 21.58 CEREN ÇIPLAK Çevirmen, akademisyen aynı zamanda gazetemiz yazarı Ahmet Cemal dün öğrencilerinin gözyaşları eşliğinde sonsuzluğa uğurlandı. Yazarımız, Moda Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Feriköy Mezarlığı’nda toprağa verildi. Cenaze namazına katılan gazetemiz yazarı Ali Sirmen “Çok saygın bir insandı. Çağımızda pek önemli değil ama kaliteliydi. Yazarlığı ve çe virmenliği de öyleydi. Yeri kolay dolmaz. Cumhuriyet ve Cumhuriyet okurları da eksikliğini hissedecek” diyerek üzüntüsünü belirtti. Yazar, çevirmen Yiğit Bener de “İki yıldır Talat Halman çeviri jürisinde birlikte görev yaptık. Son derece yetkin, neşeli ve hoş bir insandı...” dedi. ‘Büyük kayıp’ Mimar, yazar Prof. Dr. Afife Batur da “Onun evi kitap doluydu... Çevirilerini dikkatle ve saygıyla izlemi KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI şimdir. O derinlikli bir yazar ve düşünürdü” diye konuştu.Oyun yazarı ve yönetmen Özen Yula ise şunları söyledi: “Yalnız Türkiye tiyatrosu için değil bütün sanat alanları için büyük kayıp. Kültüre yaptığı katkılar gelecekteki gençlerin yolunu aydınlatmaya devam edecek.” Bir kültür insanı olan Ahmet Cemal’i son yolculuğuna uğurlamak için yakınları ve öğrencilerinin yanı sıra kültür, sanat, çeviri ve yayın dünyasından aralarında Hale Işık, Eray Canberk, Adnan Özyalçı ner, Ayşe Sarısayın, Öner Ciravoğlu, Önay Sözer, Sevin Okyay, Can Öz, Tülay Güngen, Ahmet Salcan, Ruken Kızıler, Cavit Nacitarhan, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Fırat Tanış, Orhan Aydın’ın olduğu pek çok isim cenaze törenine katıldı. Ayrıca gazetemiz imtiyaz sahibi Orhan Erinç, Turhan Günay, Ali Sirmen, Şükran Soner, Özlem Yüzak, Orhan Bursalı, Egemen Berköz ve CHP ilçe başkanı Ali Narin de törene katılan isimler arasında yer aldı. l İSTANBUL [email protected] [email protected] CHP’Lİ ADIGÜZEL AÇIKLADI Cezaevlerinde 2 bin 800 çocuk var CHP İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in cezaevlerindeki çocuklara ilişkin yaptığı bilgi edinme başvurusuna gelen cevapta, cezaevlerinde 1217 yaş arası 2 bin 800 çocuk olduğu, 2013 yılından bu yana ise cezaevlerinde, 6’sı intihar sonucu olmak üzere toplam 13 çocuğun yaşamını kaybettiği açıklandı. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü tarafından gelen cevapta cezaevlerindeki çocuklara ilişkin şu bilgilere yer verildi: “Ceza infaz kurumlarında 232’si ‘açık’, 1201’i ‘bir bölümü yüksek güvenlikli’, 1’i ‘müdürlük teşkilatı bulunmayan’, 27’si ‘yüksek güvenlikli’, 1339’u ‘diğer kapalı olmak’ üzere 1217 yaş arası toplam 2 bin 800 çocuk bulunuyor. Cezaevlerinde 994’ü hükümlü, 1715’i tutuklu olmak üzere 2 bin 709 erkek; 28’i hükümlü, 63’ü tutuklu olmak üzere 91 kız çocuğu bulunuyor. 4 Temmuz 2017 tarihi itibarıyla çocuk hükümlü ve tutukluların suç profiline bakıldığında, 281 çocuk adam öldürme, 4’ü adam öldürmeye teşebbüs, 450’si cinsel suçlar, 18’i dolandırıcılık, 840’ı hırsızlık, 4’ü sahtecilik, 208’i terör, 511’i uyuşturucu, 333’ü yağma ve gasp, 94’ü ise yaralama suçundan dolayı ceza infaz kurumlarında. 20132017 yılları arasında yaşları 12 ile 17 arasında değişen 13 çocuk cezaevlerinde yaşamını yitirirken, bu çocuklardan 6’sının ölüm sebebi ise intihar.” Adıgüzel, yaptığı açıklamada: “Görüştüğümüz çocukların birçoğu çıkan yemeklerin kötü olduğundan ve çoğu zaman karınları aç bir şekilde yatağa gittiklerini ifade etmiştir. Cezaevlerindeki çocukların sorunlarına yönelik acil adımlar atılmalı” dedi. l İSTANBUL/ Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle