23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 17 Ağustos 2017 haber 2 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Bakan başarılı buldu İstanbul’da gazetecilerle buluşan İsmet Yılmaz, imam hatip liseleri mezunlarının üniversiteye giriş oranının arttığını ve bunun da başarı olduğunu söyledi Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, İmam hatip liseleri mezunlarının üniversi teye giriş oranının geçen yıllara gö re arttığını ve bunun da başarı oldu ğunu belirtti. Yılmaz, ENSAR vak fı işbirliğiyle ilgi li olarak da eğitim konusunda işbirli ği yapmak isteyen herkesle görüş tüklerini, pek çok kurumla ortak ça lışma yaptıklarını FAigtaelany anlattı. İstanbul’da eği tim editörleri ile bir araya gelen Bakan Yılmaz, gazetecilerin çeşitli GEÇ KALMAMAK İÇİN 15 DAKİKA ÖNERİSİ! konulardaki sorularını yanıtladı. Kayıt parası uyarısı Bakan Yılmaz, bazı okullarda öğrenci velilerinden istenen ‘kayıt parası’nın kanuna aykırı olduğunu vurguladı. Yılmaz, “ Milli Eğitim temel kanunu 16. maddesi; ‘Öğrenci velileri hiçbir şekilde bağış yapmaya zorlanamaz’ diyor. Buradan bütün yöneticilere, bütün okul müdürlerine, personelime talimatımdır, veliler de bilmeli ki böyle bir uygulama kanuna aykırıdır’’ dedi. Evrime karşı değiliz Yılmaz, evrim konusuyla ilgili bir soruya, “Evrime karşı değiliz. Bakan Yıl maz, üni versite gi riş sınavla rının baş lama saa tiyle ilgi li ÖSYM’ye öneride bulunduk İsmet Yılmaz larını belir terek, ‘’öğrencilerin sı nava geç kalması toplum vicdanını yaraladığı ko nusunda herkes mutaba katta. Sınav başladıktan sonra birinin salona girmesi de istenmiyor. Biz dedik ki bundan sonra sınavı 10.00’da söylediyseniz saat 10.15’te başlatın. Herkes 10.00’da gelmiş olur. Sınavın arasında hiç kimse gelmemiş olur. Bizim önerimizi dikkate alacaklarını söylediler’’ dedi. Darwin’e karşı olma durumumuz yok. Bilim bir şey söylüyorsa karşı olmamız mümkün değildir. Konu, bu eğitim seviyesinde verilmemeli, ortaöğretimin üstünde olmalı, öğrencilerin anlamak için felsefi temeli sağlam olmalı’’ cevabını verdi. Yandaşa fişli torpil 33 bin ihraç Bir soru üzerine KHK kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı’ndan toplam 33 bin 138 personelin ihraç edildiği bilgisini veren Bakan Yılmaz, 70 bin personelin de bakanlık bünyesine katıldığını söyledi. Bakan, 161 gündür açlık grevinde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ile ilgili bir soru üzerine de “Açlık grevini bırakmalarını istiyoruz. Kişinin kendine zarar verme hakkı yok. Hukuk çerçevesinde haklarını arama yolları var’’ dedi. Atatürk müfredatta var Atatürk ile konuların ders programlarında azaltılmasıyla ilgili eleştirileri de yanıtlayan Yılmaz, tüm sınıflardaki programlarda Atatürk’le ilgili bölümleri okuyarak, kazanımlarda hiçbir eksik olmadığını söyledi. Yılmaz, ÖSYM’nin ÖSYS2017 yerleştirme sınavında ikinci kez yanlış hesaplama yaparak ‘özür dilemesi’yle ilgili soruya “Keşke olmasaydı. Bir hata ve hatanın hiçbir zaman iyisi olmaz. Hatadan sonra özür diledi. Bizim değerler eğitimimizde özür dilemek değerler eğitiminin bir parçasıdır. Soruşturma da devam ediyor” dedi. PISA’ya formül! OECD tarafından yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’ndan (PISA) meslek liselerinin çıkarılması isteğinde bulunduklarını belirten Bakan Yılmaz, TEOG’da binlerce birinci çıkmasıyla ilgili olarak da “Bu durum fırsat eşitliğini sağladı. Her öğrenci her yere girebileceğini gördü’’ dedi. l İSTANBUL Eğitim Bir Sen, okul müdürü ataması için MEB’e dosya gönderdi SİNAN TARTANOĞLU ‘İNSANLARIN HAKKI YENİYOR’ Yandaş sendika Eğitim Bir Sen, Diyar bakır Hani İlçe Milli Eği tim Müdürlüğü’ne; okul müdürü ataması öncesinde mülakata girecek adaylara ilişkin fişleme dosyaları gönderdi. Dosyada, mülakata girecek O İBŞETLEGE adayların kaç puan alması gerektiğinden adaylara ilişkin görüşlere kadar çok sayıda bir bilgi yer aldı. Adayların isimlerinin yanında, “Çok çalışkan, faydalı bize çok üye yazıyor”, “Yeni üyemiz, hanımefendi biri, düşüncesini bilemem”, “Eğitim Sen’den yeni bize geçti, düşüncesi bozuk olabilir”, “Eski üyemiz, Hz. Süleyman Eğitim Vakfı Eğitim Sen Genel Sekreteri Keskin Bayındır, “Bu tablo eğitimin kimlerin eline bırakıldığını, liyakatın yerine mülakatın neden tercih edildiğini göstermektedir. Görevini layıkıyla yerine getiren eğitim emekçilerinin değil; hükümeti eleştirmeyen, yandaş sendikaya üye kaydı yapan, cemaat vakıflarına mü davim olanların el üstünde tutulduğu, atamalarda bu kişilerin tercih edildiği görülmektedir. İnsanların hakkını yemek, kendinden olmayanı ikinci sınıf vatandaş yerine koymak, onların gelecekleri ile oynamak, emeklerini ve yaşamlarını yok saymak, sindirmek artık temel bir politika olmuştur” tepkisini gösterdi. müdavimi” gibi görüşle rin yer aldığı görüldü. rihleri arasında duyuru netici adaylarının han Milli Eğitim Bakanlı lacak. Ancak hükümetin gi komisyonda mülakata ğı yönetici atama takvi eğitim politikalarına yön gireceği, kimlik numara mine göre, okullarda mü veren, yandaş sendika sı, sınavda aldığı puanın dür, müdür yardımcısı ol Eğitim Bir Sen, okul yö yanında “mülakatta al mak isteyen öğretmen neticilerinin belirlenme ması gereken puan” gi ler için 321 Temmuz ta si, puanlarının hesaplan bi bilgiler yer aldı. Liste rinlerinde mülakat yapıl ması, mülakat sonuçları yi hazırlayanın 23 okul dı. 10 Ağustos’ta müla nın yönlendirilmesinde yönetici adayı hakkında kat sonuçlarının da için de etkili oldu. düştüğü notlar ise dik de olduğu görevlendirmeye esas puanlar açıklan 23 kişilik liste kat çekti. Belgede, yönetici adayların en yüksek dı. Tercihlerin de alınma Eğitim Sen’in ulaştı puan alandan en düşük sının ardından atamala ğı belgede, mülakata gi puan alana kadar sıra rın sonuçları 58 Eylül ta recek eğitim kurumu yö landığı görüldü. ‘Hz. Süleyman Vakfı müdavimi’ Yönetici adayları ile ilgili “düşünceler” kısmında şu notların yer alması dikkat çekti: n 34 yıldır idareci, n Çok çalışkan, merkez istiyor, eşi merkezde. n Çok çalışkan, faydalı, bize çok üye yazıyor. n 8 yıldır Hani’de, çalışkan, çok üye yazıyor. n Atandığı günden üyemiz, aktif, çalışkan. n Üyemiz, hanımefendi biri, okulunda yapabilir. n Gürbüz İmam Hatip Ortaokulu müdür vekili, oraya olabilir. n Eski üyemiz, şu an okulunda müdür yardımcısı, devam ederse iyi olur. n Eğitim Sen’den yeni bize geçti, düşüncesi bozuk olabilir. n Çok efendi, çalışkan, sağlam ve dürüst. n Üyemiz, iyi tanımıyoruz. n Eski üyemiz, Hz. Süleyman Eğitim Vakfı müdavimi. SAADET PARTİSİ’NDEN ŞEHİR HASTANELERİ RAPORU: Belli çevrelere rant mı sağlıyor? Türkiye’de ilk defa bir siyasi parti, “Şehir Hastaneleri Raporu” hazırladı. Saadet Partisi (SP) Sosyal İşler Başkanlığı, daha önce bilim insanları, siyasi temsilciler ve sivil toplum kuruluşu yöneticilerinin iştirakiyle düzenlediği çalıştaydan da yararlanarak hazırladığı raporu dün kamuoyuyla paylaştı. Devletin sağlık problemlerini çözmek için ‘Şehir Hastaneleri’ adı altında 22 ilde toplam 30 sağlık kampusunun planladığının anımsatıldığını raporda, devlet tarafından yürütülen sağlık hizmetlerinin belli bir süreyle özel sektöre devredilmesinin sakıncalarına da dik kat çekildi. Kamu Özel Ortaklığı Modeli (KÖO) ile tıbbi hizmet dışındaki yönetim, hizmet ve ticari alanların sözleşmeciye bırakıldığı anımsatılan raporda, devletin sağlık sektöründe bu alanlardan çekilmesinin kabul edilemez olduğu ifade edildi. Doluluk garantisi Sağlık Bakanlığı’nın yüklenici firmalara tüm yatakların ve cihazların kullanılmasının yüzde 70 oranında garanti etmesi eleştirilerek şöyle denildi: “Bu yüzde 70 oranında hastanın var olacağının garanti edilmesidir. Hastanedeki bu oran tutturulamazsa Sağlık Bakanlığı, ihaleyi alan şirketlere aradaki farkı da taahhüt etmektedir. Dolayısıyla doluluk oranını tutturmak için vatandaşların ‘daha çok hastalanması’ ve hastanelere başvurması gerekmektedir...” ‘Rant mı sağlanıyor?’ Kamu, özel işbirliği ile yapılan şehir hastaneleri projesinde devletin yüklenici firmaya projenin yapılacağı araziyi bedelsiz verdiği anımsatılan raporda, şu ifadeler yer aldı: “Firma projeyi bu araziye inşa etmekte ve bunların karşılığında devletten minimum 25 yıl süreyle yüzde 70 doluluk garantisi ile kira bedeli temin etmektedir. Kısacası devlet, kendisini üç ya da beş yılda amorti edecek bir proje için mi yüklenici firmalara 25 yıl süreyle kira ödemektedir? Bu durum akla ‘Acaba belli çevrelere rant mı sağlanıyor?’ şüphesini getirmektedir. Köprü, otoyol, tüp geçit, havaalanı ve sağlık kampusları tek tek bakıldığında geri ödemede zorlanılmayacak yatırımlar gibi gözükse de her biri için firmaların çektikleri kredi üzerinden ayrı ayrı borçlanan ülkemiz, ciddi bir borç yükünün altına girmektedir. Ülkeyi felakete sürükleyecek bir dış borç yapısı ortaya çıkarmaktadır.” l İSTANBUL/ Cumhuriyet 190 Hangi Cumhuriyet 2 Türkiye Cumhuriyeti’ne, Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve Cumhuriyet Gazetesi’ne saldırılar nereden kaynaklanıyor? Bu saldırıların kökeni ve hedefi nedir? Bu soruyu yanıtlamak için çok kısa olarak tarihe bakalım: Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk ve arkadaşları tarafından, İnsanlık Âlemi’nin ulaştığı en az sakıncalı siyasal rejim olan Demokratik Model hedeflenerek kurulmuştur. Dönemin söylemlerine bakıldığında, Cumhuriyet terimiyle Demokratik Rejimin kastedildiği açıkça görülür. Gerek iktidarın kaynağının, Dinsel/ Geleneksel otoriteyi temsil eden Padişah’tan alınarak halka aktarılması gerekliliği, gerekse dönemin siyasal terminolojisi, Cumhuriyet sözcüğünün öne çıkmasına yol açmıştır. Ama ne yazık ki, Demokratik Cumhuriyet modeli, temel yapısı Feodal Din/Tarım Toplumu olan ülkede, “Kurdum” demekle kurulmuyor! İşte burada, Kurtuluş Savaşı’nın askeri mucizesine ek olarak bir de sivil dönüşüm mucizesi olan Atatürk Devrimleri devreye girmiş ve Feodal Din/Tarım toplumu, 2025 yıl içinde seçim yaparak iktidarı Devrimci/ Kuruculardan alıp Feodal Din/Tarım Toplumunun temsilcileri olan muhaliflere devredecek kadar geliştirilmiş ve “yarıçağdaş” bir yapıya getirilmiştir. Ama ne yazık ki, serbest seçimlerle iktidara el koyan Feodal Din/ Tarım Toplumu temsilcileri, (henüz yeterince çağdaşlaşamadıkları için) Demokratik Cumhuriyeti, özgürlükçü ve çoğulcu bir çizgide geliştirmek yerine, çoğunluk baskısına “Milli İrade” diyerek, Temel Hak ve Özgürlükleri inkâr etmiş, yeniden feodal Din/Tarım toplumu yapısını egemen kılmak istemişlerdir. Ülke bu hatanın bedelini Çok Partili Demokrasiye kan bulaştıran ve günümüze kadar süren kan davaları oluşturan bir askeri darbe ile ödemiştir. Buna karşılık 1961 Anayasası, topluma yeniden bir sıçrama yaptırarak Demokratik Cumhuriyet’ten Sosyal Devlet aşamasına geçme hamlesine teşebbüs etmiştir. Fakat direnen Feodal Din/Tarım Toplumu kalıntıları, emperyalizmin desteğiyle yapılan yeni faşist askeri darbeler ve sağ iktidarlar aracılığıyla, 1961 Anayasası’nın getirdiği tüm Özgürlükçü ve Demokratik kurumları yozlaştırmış, ortadan kaldırmış ve en nihayet Demokratik Parlamenter Rejime son vermiştir. İşte Türkiye Cumhuriyeti’ne, Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve Cumhuriyet Gazetesi’ne yapılan saldırıların kökü, tarihsel ve toplumbilimsel nedeni, bu süreçte yatmaktadır: Hedef, Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti’ni sonlandırmak, Neoemperyalizm ve Neoliberalizmin emrinde, Feodal Din/Tarım Toplumu kalıntılarıyla (FETÖ ve benzeri tarikatlarla) ittifak halinde bir diktatörlük kurmaktır! Onun için de var gücümüzle haykırıyoruz: DİREN TÜRKİYE CUMHURİYETİ... DİREN CUMHURİYET HALK PARTİSİ... DİREN CUMHURİYET GAZETESİ... DİREN DEMOKRASİ! 95 TL, C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle