Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                Pazar 2 Temmuz 2017 TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ  haber/yorum 13  Daha adil bir dünya için, kendimiz için hadi yürüyüşe! Bir film izliyorum. Ve sanki çivili bir minderde oturmaya başlıyorum, soluğum kesiliyor, canım acımaya başlıyor, hayır daha fazla dayanamayacağım, filmi kapatıyorum, evimin huzurlu sessizliğine dönüp kendimi toparlamaya çalışıyorum. Boşuna, resmen akıntıya kürek çekiyorum, düğmeye basıp kaldığım yerden filmi izlemeye devam ediyorum. Film cunta yıllarının Arjantin’inde geçen olayları belli bir dramatik kurgu içinde anlatıyor. Film kahramanının karısı ve on dört yaşındaki kızı cuntacı askerler tarafından bir gece vakti, bilinmedik bir yere götürülüyor. O bilinmedik yerde pek çok kadın ve genç kız var. Ve o dayanılmaz sahne başlıyor. Gencecik askerler başlarında bir teğmen, oturmuş kaba saba şakalar yaparak vakit öldürüyorlar. Bir süre sonra teğmen, “hadi biraz eğlenelim” diyor ve mahkumlar arasından anne ile kızın getirilmesi için emir veriyor. Annekız getiriliyor. Annenin kirli saçlarını örten yüzünde, taşlaşmış bir ifade var. Sadece on dört yaşındaki kızına sarılmış, askerlerin karşısında öylece duruyor. Teğmen kadına sesleniyor, “Kızın için askerlerimden bir tanesini seç, sana bu şansı veriyorum!” Kadın hiçbir şey duymuyor, hiçbir harekette bulunmuyor, sadece kızına biraz daha sarılıyor. Teğmen yeniden emir veriyor: “Kızın için askerlerden birini seç!” Kadın gene yanıt vermiyor, bu kez teğmen kadının yakınına gidip bağırıyor: “Bu da cezanın bir parçası, birini seç!” Kadın o zaman pıhtılaşmış kan izleriyle dolu dudaklarını usulca oynatıp, “Beni seçsinler, ben varım ya” diyor. Teğmen, gülümseyerek, “Bunca zamandır senden sıkıldılar,” diyor. “Kızından da ben sıkıldım, hadi birini seç!” Ve sahnenin sonunda, teğmen adamlarından birinin adını söylüyor ve adı söylenen kişi kızı alıp gidiyor. Sonra hücresinde tek başına anneyi görüyoruz. Çığlık atmaya çalışıyor ama sesi yok. Çığlık yüzünde donup kalıyor ve dışarıdan ırzına geçilen küçük kızının ve diğer küçük kızların feryatları geliyor. Benim de kanım donmuş gibi. Başka bir zaman, başka bir mekânda izlediğim bir filmde de böyle soluksuz kalıp, kendimi sinemadan dışarı atmıştım. O bir Alman filmiydi, filmde Filistin mültecisi bir ailenin beş yaşındaki kızı kayboluyordu. Baba, kızını deliler gibi her yerde arıyor ve o kızını ararken, refah toplumu denilen bir toplumun korkunç yalnızlığı, başka kişilere ve olaylara karşı duyarsızlığı, içinden çürümesi elle tutulur bir biçimde akıp gidiyordu. Ardından bir garajda, bir masanın çevresinde oturmuş bekleyen altı erkek görülüyordu. Erkekler orta yaşlı, kelli felli adamlardı ve birinin elinde sarı saçlı oyuncak bir bebek vardı. Erkekler bekliyorlardı, sonra adamın biri kucağında kara saçlı, kara gözlü, beş yaşında bir kız çocuğunu getirip masanın üstüne koydu ve kız için açık artırma başladı. Bu arada elinde oyuncak bebek olan adam, bir yandan sürekli fiyat artırıp bir yandan göz kırparak, küçük kıza bebeği gösteriyor, kız ona doğru baktığında bebeğin saçlarını okşuyordu. Sonunda açık artırma bebekli adamın üstünde kaldı ve adam küçük kızı kucaklayıp, bebeği eline tutuşturdu ve çekip gitti. O an utançtan ölebilirdim. Kızın yüzü aklımdan yıllarca çıkmadı ve her seferinde bu olay bana Nazilerin, toplama kamplarına gönderdikleri insanlara dönüş bileti vermelerini anımsattı. Anlattıklarımdan da anlaşılıyor, yeterinde acılı bir gün geçirmişim. Oysa yaz ışığı bizi denizlere, neşeye çağırıyor. Ve bu yaz bize hiç umulmadık, farklı bir zaman parçası bağışlayabilir, bu nedenle bütün acılarımız için, bütün kaybolan çocuklar için, bütün öldürülen, hadım edilen sevinçlerimiz için, 15 yılın hesabı için, yalanlardan kurtulup gerçek anlamda demokrasi mücadelesine başlamak için, sözcüklerini bir yana bırakıp bir an önce yola çıkmalıyız! Bu bize kendi dayanma gücümüzü, yaşama sevincimizi yeniden bağışlayacak.  2 Temmuz 2017 SAYI: 33506  İmtiyaz Sahibi:  CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç  İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay  Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU  Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü  Bülent Özdoğan  Faruk Eren  Aykut Küçükkaya  Yayın Danışmanı Kadri Gürsel  Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal  Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel  l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş 	 l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak  Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50  İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20  0530 430 74 17  Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr  Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara.  l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya  Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr   Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68   eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr    Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul  Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir.  	 İstanbul	 Ankara	 İzmir	  İmsak	 03.24	 03.16	 03.50	  NAMAZ VAKİTLERİ  Güneş	 Öğle	 İkindi              Akşam	  05.25	 13.13	 17.11	  20.48	  05.13	 12.58	 16.53	 20.29	  05.41	 13.20	 17.13	 20.47	            Yatsı 22.39 22.16 22.29  New York eyaletindeki Rochester Üniversitesi, 2013 yılında Prof. Miron  Zuckerman’ın yönettiği bir  araştırma ekibinin “dindarlık ile zekâ  ilişkisi” konulu sentez çalışmasını  yayımladı.  Geçmişte konuyla ilgili yapılan 63  araştırmayı inceleyen ekibin vardığı  sonuç, “dindarların inançsızlardan daha az zeki oldukları” yönündeydi. Nafile cehalet turları!The Independent gazetesinin  geniş yer verdiği araştırma sonuçları,  Türkiye’de lafı dolandırmadan “Ateistler dindarlardan daha zeki” başlığıyla açıklandı. Sentez sonuçlarından biri, 1921’den beri IQ’su 135’in üstünde 15 çocuğu ömür boyu izleyen ve hâlâ devam eden bir araştırma, ortalama zekâ sahibi olup inançsız bir yaşam süren kişiler ölüm sürecine doğru imana gelirken; bu üstün zekâlı çocukların yaşamlarının sonuna kadar inançsızlıklarını koruduklarını ortaya koyuyor. Başka deneylere dayalı diğer sonuçlar da farklı değil. Deneklerin cinsiyet ve eğitiminin, inanç ile zekâ arasındaki ters orantıyı değiştirmediğini vurgulayan bilimci ekipteki üç psikolog, zekâyı şöyle tanımlıyor: Mantık yürütmek, öngörmek, sorun çözmek, soyut düşünmek, karmaşık fikirleri anlamak, çabuk öğrenmek ve deneyimlerden ders çıkarmak kapasitesi. Zuckerman ekibinin sentezi, dini inançların mantık ve bilim dışı, doğrulanamaz ve kanıtlanamaz olmaları yönünden, “rasyonel anlamda zeki” kişilere çekici gelmediğini ileri sürüyor. HHH Şimdi bir ülke düşünün ki, bir yanda Nobel ödüllü bilimci Aziz Sancar’ı ve geleceğin Sancar’ı olmaya aday daha nice üstün zekâlı milli değerler yetiştiriyor; öte yandan ümmi ramazan eğlencemiz  Nihat Hatipoğlu ile kendisine “banyoda çıplak olarak yıkanılır mı” ya da “oruçluyken sigara içilir mi” gibi “hayati” sorular soran müminler üretiyor. Bu ülkeyi ceberut bir zihniyetle, kimseye hesap vermeden sömürmeye ve semirmeye devam etmek isteyen müptezel oportünist bir iktidar, sizce hangi tür insan yetişsin ister? Mantık yürütüp “Sen kamu malını hangi yetkiyle talan edersin? Hangi yetkiyle tarımını tarumar eder, dışa bağımlı hale getirirsin? Kimin cebini doldurmak için askerimi zehirlersin? Doğacak çocuğumu nasıl borçlandırırsın” ve daha pek çok konuda hesap soracak, ceza kesmeye kalkacak akıllı insanlar mı?.. Yoksa “Uzaya çıkmak günah mı?”, “Erkeklerin kadınlar gibi babet çorap giymesi caiz midir?” diye soran erkekler ve “Gözümde sürme varken aldığım abdest geçerli mi?”, “Oruçluyken botoks yaptırmak orucu bozar mı?” türünden abesliklerle televizyona çıktım diye sevindirik olan kadınlar mı üresin ister? HHH Tıpta yapılan tüm devrimlerin, canlı varlıklara ilişkin tüm bilimlerin ilerlemesine temel olan Evrim Kuramı, ki Big Bang Kuramı’yla bir bütün oluşturur; okullardan işte tam bu yüzden kaldırıldı! Çünkü AKP iktidarının, bu ülkeyi talan ve yağmaya devam edebilmesi için yemesi haram domuzun kalp kapakçığının, Evrim yok ve her  canlı ayrı ayrı yaratıldıysa, nasıl olup da insan kalbine takılabildiğini sorgulamayacak mankafalara ihtiyacı var! Haram domuzdan insana organ naklini hangi Kuran, hangi ayet, hangi sureye dayanarak “helal” ilan edebildiği sorgulanmayan ilahiyatçı tayfaya daha da çok ihtiyacı var! Ülkenin besin bağımsızlığını sattığı uluslararası tohum şirketlerinin, Evrim kuramına dayanarak GDO’lu tohum üretebildiklerinin, çünkü genetik bilimin Evrim’in birebir kanıtlanmasından ibaret olduğunun BİLİNMEMESİNE ihtiyacı var, iktidarın. Biraz aklı ve vicdanı olanın, artık “milli eğitim” demekten utanç duyduğu bakanlığın; okul çocuklarına “muamelat” ve “ukubat” dersleri koyması da tam bu yüzden! Marmelat nasıl yapılır, hububat türleri (elbette Evrim sayesinde) nasıl ıslah edilir, nasıl korunur öğretselerdi, daha yararlı olurdu, ama hayır… HHH Şeriat’ın ceza hukuku demek olan Ukubat’ın sıraladığı ve hepsi insanlık tarihinin ortaçağına göre düzenlenmiş (yoksa “yaratılmış” mı demeliydim?) suçlardan birincisi, zina… Çünkü çağdışı iktidarın, Nihat Hatipoğlu’nun ağzına bakan çağdışı seçmenlere ve pipisini kukusunu keşfeden çocuk zekâsından bir gıdım ileri gidemeyen dişisi “Eşimin dayısı bana helal midir?”, erkeği ise “Komşu kızına yürümek günah mıdır?” sorularına yanıt arayan eblehlere ihtiyacı var! Zaten Nihat Hatipoğlu da tam bu yüzden YÖK üyesi yapılmadı mı? Ama nafile… Su tersine akmaz. Zekâ da su gibidir, yolunu bulur. Seksen milyonluk Türkiye, bir avuçluk bedevi kabilesi değildir. Cehalet bezirgânlığını er ya da geç, ait olduğu yer ve çağa gömer.  “Analar elbette ağlamasın! Ama ‘Ananı da al git!’ diyenler  ilkamarrdzaaasçnıazbrnşiraoinftl:eı.(KaHiwtatoawnrdcıawshae.ımalhaemt@etgtamn.aciol.mcom  de var. Anaları ise bazen azra  rı tehdit eder) diyor.  il alıp götürüyor...” demiştik, bu  Dehşete düştüm.  sütunda.  Araştırttım. Adam  Cumhurbaşkanı Erdoğan  bekârmış. Hem de  suç duyurusunda bulundu.  hiç evlenmemiş.  Hakaretten yani 4 yıla kadar  YÖK Başkanı Erdo  ağır hapis talebiyle. (TCK 299).  ğan Teziç notu ken  SoruşturmanınAma ne savcılık ne de gaze te yönetimi “soruşturmanın selameti” ve “görülen lüzum üze  dilerinin koymadığını açıkladı.” (A. Tan Sözcü 05.12.2007)  rine” demedi yazmaya devam ettim. Bu girizgâh neden?  alameti!  FETÖ davası savcıları bu yazıyı ihbar kabul edip bir el at  245 gündür  9 Eylül Üniversitesi’nden Prof. Cem Terzi “Analar ağlamasın diye bu bedeli ödemeye hazırım!” demiş! Prof. Terzi, bir buçuk yıl önce  si “makul şüpheli” olarak gördüğü için öyle ince eleyip sık dokumaz. Peki, ya ülkenin en büyük tıp fakültelerinden ve hastanelerinden  salar bu dosyaya da. “Soruşturmanın selameti” Allah’a emanet bir gerekçe dedik ya, Mülkiye hocamız Prof. Korkut Boratav örneği ba  özgürlüğünden yoksun...  açılan Barış Bildirgesi soruşturma birinin en tepedeki yetkilisi rektör basından vermiş:  sını “selameti” için 12 akademis lük?  “Prof. Pertev Naili Boratav da,  yen ile birlikte geçen gün görev  Öylesine zamanın ruhu ile  ülkemizin demokrasisiz yıllarında  den uzaklaştırıldı.  “senkronize” ki, emekli bir hocaya bu madde ile açığa alınmıştı. 19 yıl  Bu belli ki Allah’a emanet bir so da isim benzeyen bir başka öğre açıkta, soruşturmanın selametini  ruşturma!  tim üyesine de kapıyı göstermiş. bekledi. Emekli oldu”.  KHK’lerden ve FETÖ darbesin  Hani “kamuya karşı” tedbir ve  HHH  den bile çok önce o bildiriyi 1128 sorumluluk?  Birkaç kez söz etmiştik. Tayyip  öğretim üyesi imzalamıştı.  Ya açığa alınan hekimlerin en  Bey’in de İskender Paşa’dan tanı  Ama görevden neden uzaklaş ağır en kritik ameliyatlar için sırada şı, bendenizin de Vefa Lisesi’nden  tırma ve niçin şimdi?  bekleyen hastaları?  arkadaşı Kamil Özdemir yıl  CHP lideri peşinde binlerce  Savcılık elbette hastaya değil  lar önce bağırsak yakınmasıyla  yurttaş “Adalet” diye yollara düş yaralıya ve maktule bakar.  Cerrahpaşa’ya yatırılmış ve uzun  tüğüne göre boş yere km. yapmış  Peki, ya rektörlük savcılığa kar tetkiklerden sonra ileri safhada  Galatasaray Meydanı’nda 640. hafta  olmasınlar diye olabilir mi?  şı kendi akademik kadrosunu ve mezotelima teşhisi konulmuştu.  HHH  hastaların durumunu hatırlamaz  Tüm karın boşluğu tümör ile sa  Bu devirde “üst akıl” değilse bile mı?  rılı idi. Bu ameliyatı ancak o dö  “çok üst irade”nin ve elbette sav  Kendi alanında en kritik ameli nemde Türk Cerrahi Derneği Baş  cıların bu arada rektörlerin de hik yatları, tedavileri medyadan ha  kanı olan 9 Eylül’de Prof. Cem  metinden sual olunamıyor!  bersiz sessiz sedasız gerçekleşti Terzi’nin yapabileceği söylendi.  “Görülen lüzum”a ve “soruştur ren cerrahları hekimlerin bir oda Bu kritik, ülkemizde uygulanma  ma selameti”ne alışığız.  cı gibi kapıya konulması bilimsel yan bir yöntemle iki ayrı ameliya  Ancak gerekçedeki “kamu gö etikle ne ölçüde bağdaşıyor.  tı ve sıcak kemoraterapi uygula  revlilerine ilişkin tedbirler” lafı hari  HHH  ması başarı ile yapıldı. Ancak ya  ka duruyor. Kamu görevi halk için kamu için olduğuna göre... Kamunun sağlığından, canından daha önemli TEDBİR ne olabilir ki? Savcılık “barış imzacısı” herke  Bu rektörlük düzenin bu hale geleceğini ilk işaretini 10 yıl önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Pakistan’a giderken vermişti: “YÖK’ten 3 isimli rektör adayı dosyası geldi. Arasında da aday  kından izlenmesi gerektiği için Kamil evini barkını doğup büyüdüğü İstanbul’dan İzmir’e taşıdı. Kendisi gibi çok sayıda hasta var. Şimdi onlarla birlikte “soruşturmanın selamati”ni bekliyorlar.  Cumartesi Anneleri Ertaş için buluştu Adalet arayışının 640’ıncı haftasında Cumartesi Anneleri, “Önce adalet,  herkes için adalet!” diyerek Galatasaray  KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK  behicak@yahoo.com.tr  Meydanı’nda bir araya geldi. Gözaltında kaybedilişinin 22’nci yılında Hüseyin Ertaş için buluşan Cumartesi Anneleri, KHK ile  işlerinden ihraç edilen Nuriye Gülmen ve  Semih Özakça içinde adalet istedi. Kırmızı  karanfillerle barışı simgeleyen beyaz tül  bendin ve karanfillerin bırakıldığı “Failler belli  kayıplar nerede” yazılı pankartın açıldığı ey  lemde, kayıpların fotoğraflarının bulunduğu  dövizler taşındı. 12 Ocak 1996’da gözaltında  kaybedilen Ahmet Kaya’nın kızı Emine Kaya,  20 yıldır Galatasaray Meydan’ında adalet  için oturduklarını söyledi. Yıllardır yetkililere  seslendiklerini söyleyen Kaya, “Sesimizi  duyan kimse yok. Bizler herkes için adalet  istiyoruz. Umudumuz adalet, barış gelmesini  istiyoruz” dedi. l İstanbul/Cumhuriyet  80 yaşındaki Özkan’a özgürlük istendi  ÇİZGİLİK KAMİL 	MASARACI  kamilmasaraci@gmail.com.tr  ‘Hapishanede kalamaz’ raporu yok sayılıyor İnsan Hakları Derneği’nin düzenlediği F Oturması, 275’inci haftada Mehmet Emin Özkan için yapıldı. ‘Hasta Mahpuslar Serbest Bırakılsın!’ pankartıyla Galatasaray Meydan’ında buluşan aileler F tipi cezaevlerinde bulunan hasta tutuklu ve hükümlülere özgürlük talebinde bulundu. Adli Tıp Kurumu’nun ‘hapishanelerde kalamaz’ raporuna rağmen 80 yaşındaki Mehmet Emin Özkan’ın serbest bırakılmadığı ifade edildi. l İstanbul/Cumhuriyet  C MY B   
            
    
