06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 18 Temmuz 2017 TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ haber/yorum 13 1520 Temmuz 1974 ve 2016 Benzerliği ABD Makaryos’tan hiç memnun değil: Tito ve Nasır ekolü ile üçüncü dünyacılık peşinde. Atina Albaylar cuntası ile anlaşıp Makaryos’u devirecek, ondan kurtulacak. Atina faşist cuntası da Kıbrıs’a el koyacak. Nicos Samson adlı bir anarşist (ve terörist) seçiliyor. 15 Temmuz 1974’te Makaryos yönetimine ve Türklere saldırıyor. Ama başarısız. Denktaş bana söyledi, bugüne kadar hiç yazmamıştım: Nicos Samson, Denktaş’a haber gönderiyor: “Makaryos’u deviremiyorum: bize yardım edin, birlikte devirelim, sonra aramızda anlaşırız” diyor. Ama Denktaş, “kesinlikle olamaz” yanıtını veriyor, tabii başbakan Ecevit’in bilgisi dahilinde. Ve Türkiye Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantör devleti olarak 20 Temmuz’da harekete geçiyor. Önce diğer garantör İngiltere’ye “gel beraber müdahale edelim” diyor. Ama Londra kabul etmiyor, Samson darbesi ABD ile birlikte planlanmış. Belgeler, Washington kaynaklı olarak 1991’de açıklandı. Ve Türkiye’nin 20 Temmuz Barış Harekâtı sonucu iki önemli sonuç geliyor; birincisi “Makaryos Türkiye’nin müdahalesi sonucu tekrar ABD ve İngiltere’ye muhtaç duruma geliyor”; ikincisi ise Atina’daki faşist cunta düşüyor: Yunanistan, Ecevit’in övündüğü gibi, bizim sayemizde faşizmden kurtuluyor. Kısacası, ters yönde iki sonuç doğuyor. Ve 15 Temmuz 2016 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ise, “BOP ve Kürdistan kapsamında”: Türkiye Cumhuriyeti’nin FETÖ kanalı ile büyük abi tarafından ele geçirilmesi; başarısız 1 Mart 2003’teki operasyon girişiminin kısa yoldan çözülme planı Lozan’ın, Türkiye’nin laik ve demokratik yapısının, Atatürkçülüğün ve ulusal birliğe dayalı tüm değerlerin ortadan kaldırılması, ülkenin İslami ve Arapçı bir yapıya imamlar kanalı ile sokulması: Körfez’den Libya’ya kadar uzanan hatta olduğu gibi parçalanması. 1974 Atina cuntası girişimi ile 2016 FETÖ girişimi arasındaki temel fark şudur: Kıbrıs’ta operasyon Makaryos’u devirerek adayı ve çevresindeki olağanüstü petrol ve doğal kaynak rezervinin “Batı denetimine” sokulması. Büyük abinin 15 Temmuz 2016 operasyonu ise Türkiye’yi parçalamak istemesidir. 15 Temmuz 1974 Nicos Samson girişiminden sonra, KKTC’de de darbe yapılmak istendi. Makaryos’u devirmek isteyenler bu defa Denktaş’ı gözlerine kestirdiler. 1991’de Nelson Ledsky’nin Asil Nadir’e yaptığı öneri ile onu Denktaş’ın yerine getirmek amacındaydılar. Ama Asil Nadir bu öneriye hayır deyince başına gelmedik kalmadı. Birinci el kendisinden dinledim. (*) Petrol, BOP, Kürdistan, 1974 ve 2016, Makaryos, Denktaş istasyonları sonucu bugün geldiğimiz nokta nedir? 20 Temmuz’u iki gün sonra KKTC için kutlarken Ankara’nın bugün Kıbrıs politikası nedir? Ben bilmiyorum. Kıbrıs Ege’ye ve Batı Trakya’ya dönmesin diyorum. Bilir misiniz, Atatürk devrimlerini Kıbrıs Türkleri, Türkiye ile birlikte ilk uygulayanlar. (*) Yolumun Kesiştiği Ünlüler, Asil Nadir bölümü, syf 89 18 TEMMUZ 2017 SAYI: 33522 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.47 03.38 04.10 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 05.40 13.17 17.13 20.41 05.28 13.02 16.56 20.23 05.55 13.25 17.16 20.41 Yatsı 22.25 22.03 22.18 İhanet! T ürkiye Cumhuriyeti’nin siyasal tarihine “15 Temmuz” bir kara gün olarak yazıldı. 248 vatandaşımız öldü, 2 bin 196 kişi de yaralandı. Ölenlerin ailelerine sabır diler, yaralılara da geçmiş olsun, deriz. “15 Temmuz” olayı için AKP Reisi Umumisi “2. Çanakkale Savaşı”, Veziri azam ise “Kurtuluş Mücadelesi” benzetmesi yaptılar. Bu olayı yaratan FETÖ’yü de “ihanet” ile suçladılar! “İhanet” sözcüsü, Roma İmparatoru Julius Sezar’ın “Sen de mi Brütüs?!” sözlerini insanın aklına getiriyor. Öz çocusu gibi büyüttüğü Marcus Brütüs, kayınbiraderi, senatör Gaius Cassius ile birlikte, İÖ 44’te senato merdivenlerinde ölümcül saldırı karşısında, Sezar’ın bu sözleri tarih boyunca kullanılan bir vecizeye dönüşmüştür. Çıkan iç savaşta Mark Antuan’dan kaçan Brütüs ve Cassius, bir süre Bodrum’un Gümüşlük köyündeki Myndos antik kentinde saklandılar. Ancak daha sonra her ikisi de intihar etti! HHH FETÖ, kimlere “ihanet” etti? Bir zamanlar “Beraber yürüdük bu yollarda” ya da “Ne istedilerse vermedik mi?” diyenlerden bazı alıntıları anımsayalım: Yıl 2013… ABD gezisinden döndükten sonra, “Gezi Parkı” olaylarından 5 gün önce, TRT konuşmasında dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç şöyle demişti: “Konu Amerika olunca, doğrusu Türkiye’den ayrılmadan mümkün olursa Hoca Efendi’yi bir ziyaret edebilir miyim diye gönlümden geçirmiştim. Hanım da bu işe çok sevindi, ‘Keşke imkân bulabilirsek gidelim, ziyaret edelim’ dedi. Sayın Başbakanımıza da gitmeden önce konuyu açtım. ‘Fırsat bulursam böyle bir ziyaret yapmak istiyorum. İzin verir misiniz, uygun görür müsünüz?’ dedim. Çok memnun oldu. Hatta ‘Keşke bizim için de mümkün olsa, biz de görüşebilsek. Selamlarımı, sevgilerimi götürürsünüz! Bizden bir emirleri olur mu, bir tavsiyeleri olur mu? Onu da öğren!’ dedi…”  Daha sonraki bir konuşmasından: “Sadece belli köşe yazarlarında veya belli siyaset ÖzAgecanr Kavşak 25 Ekim 1996 15 Temmuz 2017 çilerde hükümetle cemaat (FETÖ) arasında bir soğukluğun, bir çekememezliğin, hatta bir rekabetin oldusu söyleniyor. Ben bunları kesinlikle reddediyorum. Kesinlikle Sayın Başbakanımızın şahsını çok seviyor. Bunu her vesileyle ifade ediyor. Onun şahsına karşı çok büyük duaları var. Onun çok büyük hizmetleri olduğuna inanıyor. Hükümetimizin on yıldır yaptığı, başarılı olduğu icraatın hepsini takdir ediyor. Ancak bazı konularda şüphesiz daha dikkatli olunmasını, daha temkinli olunmasını, belki üslup konusunda bazı konulara daha fazla dikkat Özgeedilmesini istiyor!”  RTE, yandaşı MHP’yi bir ara şöyle suçlamıştı: “MHP’nin, Fethullah Hocaefendi’ye saldırısı, bana göre ihanet derecesindedir. Hiç ahlaki desil; çok çirkin. Yani Hoca Efendi işi gücü bırakmış da MHP ile mi uğraşıyor? Bir defa, onun bulunduğu makam böyle bir şeye müsaade etmez. Çok çok çirkin… Çok ayıp. Ben bunu ihanet derecesinde kınıyorum!” HHH 15 Temmuz’da FETÖ’nun darbesinin ardından ve atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra Adalet Bakanlığı bu olaylar nedeniyle 169 bin 113 kişi hakkında yasal işlem yapıldığını, 50 bin 510 kişinin tutuklandığını açıkladı. 169 general, 7 bin 98 albay ve alt rütbeler, 8 bin 815 Emniyet mensubu, 24 vali, 73 vali yardımcısı, 116 kaymakam, 2 bin 280 yargıç ve savcı ile Yargıtay’dan 105 üye, Danıştay’dan 41 üye, Anayasa Mahkemesi’nden 2 üye, HSYK’den 3 üye olmak üzere toplam 2 bin 431 kişi tutuklandı. FETÖ’nün gizli haberleşme programı “ByLock’u” kullanan 215 bin kişiyi MİT saptamıştı ve bu kişiler hakkında soruşturma başlatılacaktı! Peki, bu kadar FETÖ’cü 15 Temmuz olayından sonra bir günde saptanabiliyordu da, neden daha önce harekete geçilmedi? Genelkurmay’ın, MİT’in, İçişleri Bakanlığı’nın istihbaratı uyuyordu da, 15 Temmuz’dan sonra mı gözleri açıldı? O güne kadar ne yapıyorlardı? Bu gerçekler, ister istemez Türkiye Cumhuriyet’in dış güçlere karşı güvenilir bir yapıda olup olmadığını düşündürüyor. HHH Bazı bulmacalar 2 resimden oluşur. 2 Resim arasındaki 7 farkın bulunması istenir. Ekteki 2 resimde böyle bir soru geçerli… Aradaki 7 farkı değil, 25 Ekim 1996’da Bank Asya’nın açılış töreni resmi ile 15 Temmuz 2017 resmi arasında tek farkı bulmanızı rica ediyorum! Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Tecrit artık son bulsun AKIN OLGUN Gazeteciyazar İnsanın tecrit edilmesi ve bunun bir “ehlileştirme” aracı olarak kullanılmasının (ki buna işkence diyoruz) insan ruhunda nasıl derin yaralar açtığını biliyoruz. Baskıcı, otoriter rejimlerin, iktidarların bu yöntemi, muhaliflerinin üzerinde en ağır şekilde uygulamasının, sadece bedeni değil, asıl olarak ruhu teslim almaya dönük olduğu bilinen bir gerçek ve örnekleri buraya sığmaz. İstediği şey; hakikati dile getirirken artık tereddüt etmeniz, onu törpüleyip zararsız hale sokarak etkisiz kılmanız ve muhalif savunularınızı kaygı, korku içine alıp gerçeği iktidar karşısında zararsız hale getirmeniz veya onun bir parçası haline gelerek benzeşmenizdir. Metrelerce yüksek havalandırma duvarlarının üstünü tel örgülerle çevrelemek ve yine gökyüzünü görebildiğiniz tek yer olan havalandırmanın üstüne çekilen tel kafes buluşu, gökyüzünü dahi kafeslemeye çalışan bir hırsın, kötülüğün de tarifsiz ifadesidir. Sivil ölümler Ülkede, “tehlike” olarak görülen siyasi tutsakların “sivil ölümü”nü hedef alan tecrit politikası, FTipi cezaevlerinin açılması döneminde çok konuşuldu, lakin devletin, “cezaevi sorunu” başlığı altında projelendirdiği ve medya desteğiyle algılara emzirdiği hücre cezaevleri, çok sonraları kendisinin sıkı savunucularını da içine alarak, tecrit denen işkencenin muhatabı haline geldi. “Zindan” ifadesi, onun zamane savunucularının dahi diline böyle oturdu. Hücre cezaevlerinin muhaliflerin öğütüldüğü bir değirmen olarak düşünülüp hayata geçirildiği gerçeğini, hepimiz biliyoruz artık. Toplumsal duyarlılığın baskı ve zor yöntemiyle geriletildiği, adalet ve hukukun darbe ve benzeri yöntemlerle rafa kaldırıldığı dönemlerde, bu değirmenin hep acelesi olmuştur. Ahmet Şık’ın, “Bu cezaevinin mimarisini yapan bir insan olmaz” diyerek tarif ettiği “sivil ölüm” hücreleri, artık hayatımızın her alanında inşa edildi, ediliyor. İşkence yöntemi Tutuklanmış ve hücrelere konulmuşsanız artık bir hakkınız yoktur. “Böyle bir şey olabilir mi?” demeyin sakın. Eğer cezalandırmanın amacı, otoritenin veya iktidarın önünde diz çöktürmekse, tutuklu hakları olarak bahsedilen her şey, içeride bir işkenceye dönüştürülür. En temel haklarınızın dahi size karşı bir silah olarak kullanıldığı ve “dilekçe yaz” denilerek savuşturulduğu (ki bu bir iradeyi kırma yöntemidir) ve insani ihtiyaçlarınızın, şikâyetlerinizin emir komuta zinciri içine alınarak, “arz ederim”le sonlandırıldığı Ohal ile başlar her şey. Her gün dilekçe yazarak var olan sorunlara bir cevap aramanız, dilekçe yöntemiyle kurulan emir komuta zincirine bağlanmanız, gardiyanın, idarenin otorite dizilimine dahil olmanızla son bulur. Ruhunuzun, bilincinizin adım adım yönetilir hale getirilmesiyle “ehil” kılınmanızın ilk yolu, bununla “arz” edilir. Anahtar kaybolur Havalandırma kapınız açılmayabilir, anahtar kaybolmuştur! Ne zaman bulunacağı ise keyfiyete kalmıştır. Dilekçe yazmışsınızdır, kaybolmuştur! Tekrar, tekrar yazmanız gerekir ve kaybolmayacağının garantisi yoktur. Her şey keyfiyete kalmıştır. Sıcak su hakkınız vardır lakin kışın soğuk, yazın sıcak su vererek çıkacaklardır karşınıza. Kitap hakkınız vardır ama hakkınızı nasıl kullanacağınız, hangi kitapların cezaevine (size) uygun olup olmadığına ve ne zaman teslim edilip edilmeyeceğine onlar karar verecektir. Görüş hakkınız vardır, kalın bir camın arkasında, ailenizin, sevdiklerinizin sesinin aylarca, yıllarca bir telefon tı 24 Temmuz’da Çağlayan’da görülecek Cumhuriyet davasına herkes bekleniyor. nısına dönüşmesi, onlarla kurduğunuz bağı, his Ağır tecrit ve izolasyonun, hafıza kaybı, oku lerinizi zamanla mekanikleştirecektir. Üçüncü şa duğunu anlamlandıramama, sürekli uyuma iste hıs hattın diğer ucunda sohbetinize hep teşne ka ği, iştahsızlık, zaman, mekân ve gerçeklik duygu lacaktır (Çıktığınızda bile bu duygu sizi arada bir sunu yitirme, halüsinasyon gibi sonuçlar doğur yoklayacaktır). duğu, hücrelerde kalmış olanların anlatımlarında Kendine küstürüyor çokça mevcuttur ve hep akılda tutulmalıdır. Gazetecileri tecrit işkencesine tabi tutanlar, Dinleniyor ve kayıt altında olduğunuzu bilmek, duygularınızı ve derdinizi anlatırken, kelimelerin içinize sıkışmasını ve içinizin bir bulmacaya dönüşmesini sağlayacaktır. Sürekli kendini çözmeye çalışan veya çözülmeyi bekleyen bir bulmaca haline dönüşmeniz, öfke patlamaları yaratacak, anlaşılmıyor, anlaşılamıyor olma duygusu ruhunuzu çevreleyecek, aslında hiç kimsenin umurunda olmadığınız algısı hızla kendinizi herkesten yalnızlaştırmaya ve daha kötüsü kendinizi yine kendiniz içinde yalnızlaştırıp kapanmaya sürükleyecektir. Kimseyi görmek istemediğinize, kimsenin gelmesini istemediğinize dair serzenişler ve öfke patlamaları, çaresizlik duygusuyla birleştiğinde, iç sistematik olarak bu tecridin çeperini genişletiyor ve içeride her talebi bir işkenceye dönüştürerek karşılık veriyorlar. Gazetecilere özgürlük talep ederken, uygulanan tecrit politikasını da onunla beraber işlemek, hukuksuzluğun bu tecrit politikasıyla birleşerek nasıl katmerli bir işkenceye dönüştürüldüğünü de anlatmak, olmazsa olmaz olarak hepimizin üzerindedir. Davaların hukuki nedenlere dayanmadığı, iktidarın siyasi kararlarının bir sonucu olduğu gerçekliğinden bakarsak eğer, içeridekilerin ağır tehdit ve tecrit altında olduklarını ve bu tehdidin kırılmasının yolunun esas olarak siyasi bir mücadele ve talep etrafında yapılması gerekliliğinde buluşuruz. dengenizi kaybetmemeniz elde değildir. As lında bütün hücre sistemi, tecrit, yalnızlaştırma politikası sadece ruhunuzu teslim almayı T.C. ESKİŞEHİR 2. SULH hedeflemiyor, aynı zamanda sorunun asıl sahibi olan sistem sorgulamasından uzaklaştırıp suçlu olan sizmişsiniz ve tüm yaşananların sorumlusu kendinizmişsiniz duygusunu da adım adım beyninize yüklüyor. Dışarıyla mektup yoluyla kurduğunuz ile HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2017/22 Tereke ESKİŞEHİR ili, MİHALICÇIK İlçesi, DİNEK Mah./Köy, 16 Cilt, 111 Aile Sıra No, 116 sırada nüfusa kayıtlı 09/03/1984 doğumlu 16/09/2016 tişim, hücre ve tecridin yarattığı soyutluk tarihinde vefat eden müteveffa TURGAY ORAK’a tan çıkarak, gerçekle kurduğunuz önem ait alacak ve borç miktarının bildirilmesi ve ala li bir bağdır her zaman. Gazetecilere uygu caklılar ile borçluların mahkememize 1 ay içe lanan mektup yasağı, zaman, mekân ve ger risinde müracaat etmeleri hususu ilanen teb çeklik duygularını kaybetmeleri için uygula liğ olunur. nan en ağır tecrit yöntemlerinden biridir. Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” Metrelerce yüksek havalandırma duvarları (Basın: 620678) nın üstünü tel örgülerle çevrelemek ve yine gökyüzünü görebildiğiniz tek yer olan havalandırmanın üstüne çekilen tel kafes buluşu, Şişli Endüstri Meslek Lisesi’nden gökyüzünü dahi kafeslemeye çalışan bir hır almış olduğum diplomamı kaybettim. sın, kötülüğün de tarifsiz ifadesidir. Hükümsüzdür. TOLGA SAKAR C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle