28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Yekta Kopan Gümüşlük Akademisi’nde Bodrum’un önemli kültür sanat merkezlerinden Gümüşlük Akademisi, 20 22 Temmuz tarihleri arasında Yekta Kopan’ı ağırlayacak. “Yekta Kopan’la Edebiyata Yolculuk” atölyesinde; kurmaca metinlerde zaman, mekân, karakter, olay örgüsü, anlatım teknikleri incelenecek. Ayrıca yazmak ve yaratıcılık arasındaki ilişki ve kurmaca metinlerin kaynakları konularında çalışmalar da yapılacak. Ayrıntılı bilgi için: www.gumuslukakademisi.org Pazar 16 Temmuz 2017 EDİTÖR: eZGİ ATABİLEN TASARIM: şükran işcan kultur@cumhuriyet.com.tr 15 ‘Yasaklar valiliğin, festival halkındır’ OHAL gerekçesiyle izin verilmeyen 17. Munzur Kültür ve Doğa Festivali’nin tertip komitesi festivali düzenlemekte kararlı... Tunceli Valiliği, 17. Munzur Kültür ve Doğa Festivali’ne OHAL gerekçesiyle izin verilmeyeceğini açıklarken tertip komite si festivali düzenlemekte kararlı olduğunu belirtti. Komitenin sözcüsü Ali Rıza Bilir, “Dersim halkı tarihin hiçbir döneminde yasakçı bir zihniyete sıcak bak mamıştır ve taviz ver DİLEK ŞEN memiştir” dedi. Festival Komitesi Yönetim Kurulu Üyesi Ha san Şen, “Yasaklar valiliğin, festival halkındır. Biz yine halkımızı festiva le çağıracağız. Dünyanın her yerin den insanların katıldığı bir festiva lin yasaklanması kabul edilemez” diye konuştu. Tunceli Valiliği’nin önceki gün 17. Munzur Kültür ve Doğa Festivali’ne OHAL gerekçesiyle izin vermemesinin ardından sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerden oluşan Munzur Kültür ve Doğa Festivali Komitesi dün bir toplantı yaptı. Toplantıdan önce gazetemize konuşan komite sözcüsü Ali Rıza Bilir, “Valilik açıklamasında ‘Bazı gruplar festivali farklı amaçlar için kullanabilir’ diyor. Bu gruplar kimdir? Devletin duyumları varsa bunu halkla paylaşmalı. Bu grupları biz bilmiyoruz da onlar nereden biliyor? Her türlü meseleden biz sorumluyuz, çünkü Dersim halkına güveniyoruz. Bunun, bir izne tabi olmaması gerektiğini söylüyoruz. Yasakçı bir zihniyetle alınmış karara uyup da festivali yapmamak kültürümüze, inancımıza ve yaşam tarzımıza uymuyor” dedi. ‘Halk taviz vermez’ Geçen yıl festival sırasında operasyon yapıldığı gerekçesiyle etkinlik Dönemin bağımsız Tunceli Milletvekili Kamer Genç, DTP Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis ve DTP Mardin Milletvekili Emine Ayna festival ateşi başında (2009). lerin olduğu saatlerde ilçelerde giriş çıkışların yasaklandığını söyleyen Bilir, buna rağmen yurttaşların etkinliklere katıldığını belirtti. Bilir, “Dersim halkı tarihin hiçbir döneminde yasakçı bir zihniyete sıcak bakmamıştır ve taviz vermemiştir. Kendi seçtiği belediye dahi Munzur Festivali’ne sahip çıkacağını söylediğinde ‘Festival bizimdir, devlet töreni değildir’ demiştir” ifadelerini kullandı. ‘Festivale çağırıyoruz’ Halkın festivali yapmakta kararlı olduğunu söyleyen Munzur Kültür ve Doğa Festivali Komitesi Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Şen, “Kararın alınmasının ardında birçok neden var. Başta, festivalin halkın olduğu yönünde bir fikir birliği vardı. Sanatçıların çoğu, kayyımın festivaline değil halkın festivaline katılacak larını söyleyerek davetleri reddetti. Önceki yıllarda etkinliklere katılan birçok yazar, akademisyen ve sanatçı bir bildiriyle buna karşı olduklarını açıkladı. Bu tepkiler nedeniyle, kayyım kendi festivalini yapamadı” dedi. Panel ve konserler düzenlenemese de Munzur Nehri kıyısında etkinlik yapacaklarını belirten Şen, “Bu günler de, kayyım da geçiçidir. Yasaklar valiliğin, festival halkındır. Biz yine halkımızı festivale çağıracağız. Dünyanın her yerinden insanların katıldığı bir festivalin yasaklanması kabul edilemez” diye konuştu. Gazi Dersimliler Derneği Başkanı Haydar Altun ise, “17 senedir yaptığımız Munzur Festivali, bizim için çok değerli. Kimsenin rahatsız etmediği; kadının, erkeğin, çocuğun bir araya geldiği ve bir arada kendini özgürce ifade edebildiği bir festival. Bu nedenle sahip çıkacağız” dedi. Miraz Bebek’e mektup… Miraz Bebek, önceki gün bir yaşını doldurdun. Gebze Cezaevi’nde… Kısmet işte, geçen yıl 15 Temmuz “Darbe Girişimi Kalkışmasından” bir gün önce dünyaya gelmiştin… Hikâyeni gazeteden, Seyhan Avşar’ın yazısından öğrendim… Sen daha 7 aylıkken annen Gülistan Diken Akbaba’yla birlikte hapse girdin. Önce Bakırköy Cezaevi’ni tattın, sonra da Gebze Cezaevi’ni… Ülkemin hapishaneler coğrafyasında daha bir yaşını doldurmadan iki hapishane… Birinci yaş günün bu yıl “Demokrasi Bayramı” diye ilan edilen “bayramdan” bir gün önce kutlanacaktı. Yani hapiste olsa da yine de kutlanabilirdi… İşte bu kutlama için Baban cezaevi yönetimine başvurdu: Hani şöyle güzel bir pasta yaptırılabilir miydi… Olmadı, yasakmış. Babanın bu isteği geri çevrildi… Öykünün burasında ister istemez bir başka çocuğu düşündüm. Güray Öz’ün torunu Deniz’i. O, dört yaşındaydı ve hapishanede değildi; Silivri zindanındaki dedesine bir kelebek resmi yapmıştı. Sırf dedesini sevindirmek için… Ama olmadı, kelebek dedeye ulaşamadı, yasakmış. Polis amcalar, savcı amcalar, gardiyan amcalar, büyük büyük yetkililer Deniz’in çizdiği kelebek resminden korkmuşlardı… Kayboldu, yok oldu o güzelim kelebek… Canım Miraz Bebek, belki bu birin ci yaşgününde pasta yiyemedin ama bil ki sen, tıpkı cezaevlerindeki tüm bebekler gibi (babanın deyişiyle 560 bebek gibi) yeryüzündeki en tatlı, en rengârenk, en çikolatalı, en kremalı, en meyveli, en güzel pastalara layıksın. Bil ki yeryüzünün tüm nimetlerinde senin de hakkın var… Bil ki, pastadan daha büyük pay almak için birbiriyle savaşan, bir zamanlar birlikte yürümüş olsalar bile pastayı paylaşamayan gözü dönmüşler, yaşamı cehenneme çeviren “Büyükler”, bir gün yok olup giderler… Ama Bebekler Cumhuriyeti sonsuzdur… Senin ve senin gibi her bebeğin öyküsü, gönüllerde yaşamayı, yeşermeyi sürdürür ve sonunda Vicdan Cumhuriyeti’ni oluşturur. Canım Miraz Bebek, annenin öyküsünü bilmiyorum. Tek bildiğim, okuduğum, “örgüt üyeliği” suçundan tutuklanmış, 6 yıl 3 aya mahkum olmuş. Ama gel gör ki bu hükmü veren hâkimler de FETÖ’den tutuklanmış… Kimi ironi der bu duruma, ben rezillik diyorum. İşte bu yüzden baban çok haklı yeniden yargılanma isteğinde, “Çocuklar cezaevinde büyümesin” demesinde! Adının Zazaca, Kürtçe, Türkçe, Arapça çok geniş kapsamlı anlamları var. Hamurun olgunlaşmasında kullanılan “öz”, maya… Ama aynı zamanda kökeninde “miracle”, yani mucize var… Hem sözün gizli anlamı, hem de dilek, murat, umut… İşte Sevgili Miraz Bebek, adından da güç alıp büyüyeceksin… Büyüyünce öğreneceksin, bileceksin: Adaletsiz demokrasi olmaz! Adaletsiz demokrasi olamaz! Ne demokrasi, ne de demokrasi bayramı… Şimdilik annene sımsıkı sarılmaktan başka tadabileceğin bir yeryüzü nimeti yok Miraz Bebek. Ama bil ki hayattaki en tatlı yemiş UMUT; en güzel pasta VİCDAN; en büyük yaşgünü hediyesi SEVGİ… Şimdilik hoşça kal… Sanat tarihçisi Diyarbekirli vefat etti Ünlü piyanist Ayşegül Sarıca’nın 54 yıllık hayat arkadaşı, sanat tarihçisi Prof. Dr. Nejat Diyarbekirli vefat etti. Diyarbekirli’nin cenazesi bugün öğle vakti Moda Camisi’nde kılınacak cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’ndaki aile kabristanına defnedilecek. Saint Joseph Fransız Lisesi’nin ardından 1954’te mezun olduğu Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki Türk Sanat Tarihi Enstitüsü’nde asistanlık yapan Diyarbekirli aynı dönemde Eczacıbaşı Holding’de de çalıştı. Profesyonel olarak ilk kez Moda Kulübü’nde basketbol oynadı. Daha sonra Fenerbahçe’ye transfer olarak, bir süre sonra takım kaptanlığına yükseldi. 1951’de Paris’te Avrupa Basketbol Şampiyonası’na ve 1952’de Helsinki’deki yaz olimpiyatlarına katıldı. Diyarbekirli, ayrıca Orta Asya’ya Türkiye’den giden ilk sanat tarihçisi. 1971’de UNESCO’nun yürüttüğü İpek Yolu Projesi’nde görev aldı. Meyrink’in Golem’i raflarda Gustav Meyrink’in fantastik edebiyatın klasikleri arasında yer alan kitabı “Golem”, Can Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı. Sami Türk’ün çevirisiyle yayımlanan kitap, mistik Yahudi halk hikâyelerine dayanıyor. 19’uncu yüzyılın sonlarında, Prag’daki bir Yahudi mahallesinde yaşanan gizemli bir olayın ele alındığı roman, kıymetli taş kesim ustası Athanasisus Pernath’ın kendi benliğinin farkına varışını anlatıyor. ‘Too Much Johnson’ Restore filmler Beykoz’da Bu yıl ilk kez düzenlenecek Bey koz Kundura Restore Film Günleri’nde dünya sineması klasiklerinin restore edilmiş kopyaları ve arşivlerden gün yüzüne çıkarılan filmler sinemaseverlerle buluşacak. 5 13 Ağustos tarihleri arasında Beykoz Yeni Kundura terasında gerçekleşecek etkinlik kapsamında film gösterimlerinin yanı sıra, canlı müzik eşliğinde sessiz film gösterimleri, sinema sohbetleri ve DJ performansları da düzenlenecek. Uluslararası İstanbul Sessiz Sinema Günleri’nin ortak kurucusu ve sanat yönetmeni Nagehan Uskan küratörlüğünde hazırlanan program çerçevesinde izlenebilecek filmler arasında John Cassavetes’in “Gölgeler”i (Shadows) ve Orson Welles’in uzun süredir kayıp sanılan “Too Much Johnson” filmi de var. muratbeser@muratbeser.com İlhan İrem / ‘Uçun Kuşlar Uçun’ / EMIUniversal Music Şimdi plak formatında Oşimdi plak... İlhan İrem’in 1989 yılında kaset olarak üretilen “Uçun Kuşlar Uçun” albümü, içinden bir parçanın çıkarılması şartı getirilince, aslında orijinal halinden eksik olarak basılmıştı. Listedeki şarkılar arasında “Blues for Molla” adından bir parça daha vardı, ancak Kültür Bakanlığı bu isimden kıllanmış ve albümün çıkışına ancak bu parçanın iptali halinde izin vereceğini bildirmişti. Zira sanatçı bu albümüyle eski çizgisini noktalamak istemiş, dünyanın ve ülkemizin pençesinde kıvrandığı gericilikten rahatsız olarak, radikal bir dönüşüm çabası göstermiş; üzerimize serpilmiş ölü toprağının etki siyle, özellikle müzik dünyasında baş gösteren renksizlik ve ürkekliğe tepki vermişti. Seksenli yılların başındaki müzikal çizgisine dönüş eğilimi taşımasının yanı sıra, Rainbow45 Records tarafından EMIUniversal Music Türkiye için Almanya’da ilk kez plak olarak üretilen ikili “Uçun Kuşlar Uçun”, İlhan İrem’in sekiz yıl gibi uzun bir zaman üzerinde titizlikle çalışarak hazırladığı başyapıtı olan “Koridor” adlı albümünün çıkacağının da ilk sinyallerini vermeye başladığı çalışmaydı. Bu arada “Blues for Molla” şarkısının akıbetini merak edenleriniz varsa; şarkının yayını ve çalınması halen yasak. İlhan İrem / ‘Işık ve Sevgiyle’ / EMIUniversal Music En güzel şarkıları buluştu İlhan İrem denince “Işık ve Sevgiyle” sözü gelir akla, “Işık ve Sevgiyle” denince de İlhan İrem. O sanatçının alametifarikası, patentli tarifidir artık. Kendisiyle ayrılmaz biçimde özdeşleşmiştir. Her kelamı onun ile başlar, onunla biter. Aynı şekilde tüm kariyerini anlatacak her metin onunla başlar onunla biter. Haliyle de en güzel şarkılarını derleyen bir albümün de başka bir isimle çıkması düşünülemez. 1973 ile 2003 yılları arasındaki “Boşver Arkadaş”, “Yazık Oldu Yarınlara”, “Sensiz de Yaşanıyor”, “Anlasana”, “Sen Bilirsin”, “Konuşamıyorum” gibi seçilmiş şarkılarından oluşan “Işık ve Sevgiyle” albümü, İlhan İrem’in müzikal yaşamının özeti, tüm çiçeklerinden birer tane alınarak yapılmış çok renkli bir aranjmanı. İçinde Onno Tunç’tan Aykut Gürel’e, Attila Özdemiroğlu’ndan Garo Mafyan’a, Gür Akad’dan Erkan Oğur’a, Melih Kibar’dan Neşet Ruacan’a sayısız değerli emektar müzisyenin resmigeçit yaptığı tarihi bir belgesel. 2003 yılında “Işık ve Sevgiyle 30 Yıl” adıyla çıkan albüm, ancak aradan 14 yıl geçtikten sonra gündeme gelince, 30. sanat yılı esprisi de mührü zamana uğradı ve o yüzden de ilk kez (ikili, açılır kapak ve 180 gram) plak formatında sadece “Işık ve Sevgiyle” adıyla basıldı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle