02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Elçin Yahşi ve Levent Erden ‘Everything’i konuşacak Zorlu Holding ve Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nin dijital dönüşümü desteklemek üzere hayata geçirdiği Digi.logue’un son sergisi Everything kapsamında, 5 Temmuz Çar şamba 17.00’de “Oscar’ın Oyunu” isimli bir panel gerçekleştirilecek. Panelin konuşmacıları ise gazeteci yazar Elçin Yahşi ve reklamcı Levent Erden olacak. “Everything” oyununun, 90. Oscar Ödülleri’nin “Kısa Film” kategorisinde değerlendirme listesine seçilmesinden hareketle düzenlenecek panelde, Oscar tarihi üzerinden dijital geleceğe ışık tutulacak. Cumartesi 1 Temmuz 2017 EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: ZARİFE SELÇUK Kadın olmadan asla olmaz! [email protected] 15 Fikret Reyhan Moskova’dan ödülle döndü. İlk filmi ‘Lady Macbeth’ ile dikkatleri üzerine çeken William Oldroyd ile sınıf çatışması ve kadın hakları üzerinden seyreden bir söyleşi yaptık ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR Övgüler ve ödüllerle baştacı edilen, yılın en izlenesi yapımlarından “Lady Macbeth”, bildik Shakespeare ruhundan nemalansa da görücü usulü evlendirilen genç bir kadının cinnete uzanan sıkışmışlığı üzerine bir kara film. Başka Sinema vesilesiyle bu hafta gösterime giren filmin tiyatro kökenli genç yönetmeni William Oldroyd’la bu ilk sinema yönetmenliğini, sınıf çatışması ve kadın hakları gibi mevzuların hâlâ bu kadar güncel olmasındaki korkutuculuğu konuştuk. n “Lady Macbeth” kadının baskıcı düzendeki sıkışık hali üzerine gelişen bir film. İlginizi çeken tarafı neydi? Sanırım hâlâ bir şekilde güncel olması. Elbette aradan geçen 150 yılda kadınlar açısından büyük ilerlemeler oldu ve bir nevi kölelik sistemi olan baskılardan kanuni değişikliklerle vazgeçildi ama yine de, modern toplumlarda dahi kadınların zaman zaman hak ettikleri değerin verilmediği ortada. Dünyanın çoğu yerinde ise hâlâ baskı altında tutulan, babası, erkek kardeşi veya kocasının izni olmadan dışarıya adım atamayan, evde hizmetçi olarak kullanılan kadınlar ve çocuk gelinler var maalesef. Uluslararası kadın ticareti ve bunun ekonomik boyutu ise kan dondurucu. Ne kadar korkunç değil mi? Karanlık mevzular n Viktorya dönemi genellikle üst sınıfta yaşanan romantizm, çiçek böcek ve sonsuz aşkı sembolize eder ama bu kez gayet gotik bir hikâye anlatımı var. Tabii ki baskılarla dolu olan dönemi karanlık bir atmosferde anlatmak gerekiyordu. Kimileri filmi dram kimileri trajedi olarak niteleyebilir, benim için bunların hepsi. Bir kadının erkek tarafından baskıaltında tutulması ve sömürülmesi kadar korkutucu bir öykü az bulunur, buradan cinayet de çıkar, delilik de. Süs ve püs yerine niyetteki muhafazakârlığı, şiddeti ve işkenceyi gösterebilmek önemli. Sınıfsal ayrıcalıklar, ırkçılık ve İngiltere’nin imparatorluk dönemini konuşacaksak mevzu her zaman daha karanlıklaşıyor. Dolayı ‘Kadını aşağılamanın binbir yolu var’ “Lady Macbeth” bildiğiniz ihtişamlı kostümlü dramalara benzemiyor, “İyi ki öyle” diyor filmin neredeyse her karesinde yer alan şahane Florence Pugh. Genç oyuncu bu ikinci filmiyle uluslararası bir ün kazanmasını elbette çok önemsiyor ve sürekli gülümsüyor ama 20 yaşına kıyasla “Öfkeli olmak hakkımız ama öfkeli olmak zarar veriyor bir süre sonra ruhumuza. Kadınlar olarak mücadele için her enerji damlasına ihtiyacımız var, bizi seven erkeklere de. Birlikte bizi sevmediğini düşünmek işine gelen erkekleri belki değiştirebiliriz ” bilgeliğinde cümleler kuruyor. Filmde koca, kayınpeder, rahip ve dünyanın geri kalanı tarafından baskılanan genç kadın olarak cinselliğini bastırmak zorunda kalmasını büyük bir işkence olarak niteliyor: “Kadını aşağılamanın binbir yolu var, cinsellik de maalesef en kolaycı yöntem, bel altı vurmaca”. Oyunculuğunu ‘inceltmek’ her şeyden önemli onun için, bu nedenle çalışıyor. Bir filmi baştan sona götürebilen ender oyuncular arasına bu yaşta girebilmesine rağmen, hayli mütevazı, “Bir ömür boyu oynamam gerek daha” diyor. sıyla film de karanlık. Bunların bir şekilde hâlâ yaşanıyor olması ayrı karanlık. n Görücü usulü evlendirilen genç kızın evde hapsedilmişliği de filmin her anında hissediliyor. Kocasının yokluğunda dışarı kaçabildiği anlarda ise kamera hareket ederek özgürlük hissi yaşatıyor. Görüntü yönetmeniyle nasıl çalıştınız? Bu filmi kadınlar sayesinde yaptım, bunu söyleyeyim öncelikle. Senarist Alice Birch ve görüntü yönetmeni Ari Wegner olmasaydı çok zor olurdu. Tiyatro yönetmeni olarak önce kameranın nerde durması gerektiğini, bir sonraki sahnenin akışını ve arka plan derinliği gibi meseleleri uzun uzun çalışmak zorundaydım, filmler izledim, kitap okudum. Söylediğiniz gibi ilk aşama kadının evin her mekânındaki hapsedilmişliğiydi. Geniş merdiven veya devasa yemek masası, bilakis içerdeki her alanı bu hapislik hali ni hissettirmek için yalınlaştırmaya ve daraltmaya çalıştık. Kaçmaya çalışıp kaçamadığınız duygusunu verebilmek istedik. n Bir sahnede rahip de devreye girerek genç gelinin çaresizliğine katkıda bulunuyor. Maalesef din erkekler tarafından kadını ezmek için bir araç olarak kullanılmış. Kadını baskı altında tutmak adına yalanlar söylenmiş, kocasının sözünü dinleyen ‘iffetli kadın’ kavramı uydurulmuş, köleliğe bahane bulunmuş. Oysa ki maksat tamamen ekonomik ve güçle ilgili. Kadın hakkı olduğu olduğu halde mirasından pay alamamış, 1870’e kadar mal sahibi olma hakkı bile tanınmamış. Evlenince doğrudan kocasının malı olarak kabul görülmüş. Baskı altından cinnete uzanan gerilim dolu milyonlarca öyküden sadece bir tanesi. Kadın olmadan medeniyetin olamayacağı gibi basit bir gerçeği bastırmak gelenekselleşmiş maalesef. Zorlu’da açık hava sineması Zorlu Alışveriş Merkezi; komedi, animasyon, aksiyon türlerindeki filmleri, temmuz ve ağustos ayları boyunca Meydan Katı Park alanında ücretsiz olarak sinemaseverlerle buluşturacak. Oscar yarışında adı ön plana çıkan “Âşıklar Şehri”, animasyon komedi filmi “Patron Bebek”, biyografik drama filmi “Gizli Sayı lar”, romantik fantastik müzikal filmi “Güzel ve Çirkin” ve yerli romantik yapımı “İkinci Şans” gibi filmler, 4 Temmuz’dan itibaren her salı ve perşembe saat 21:15’te izleyiciyle buluşacak. Temmuz ve ağustos ayları boyunca toplam 16 filmin gösterileceği program 24 Ağustos Perşembe gününe kadar devam edecek. Moskova’nın en iyisi Fikret Reyhan Bu yıl 39’uncusu düzenlenen Uluslararası Moskova Film Festivali’nde “Sarı Sıcak” filminin yönetmeni Fikret Reyhan En İyi Yönetmen ödülüne layık görüldü. Reyhan’ın yönettiği “Sarı Sıcak” daha önce de 36’ncı İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Yarışması’nda Altın Lale En İyi Film ödülü dahil olmak üzere 4 ödül birden kazanmıştı. Ödül töreninin ardından duygularını dile getiren Reyhan, “Çok güzel bir organizasyon oldu. Türkiye’yi temsil etmekten mutluyum. Filmle ilgili tepkiler alıyorduk ama ödülü almak bizim için de şaşırtıcı oldu” dedi. Festivalde, en iyi film ödülü Çin yapımı “Tepeli Aynak” filmine, jüri özel ödülü ise, Rus yapımı “The Bottomless Bag” filmine verildi. 39’uncu Uluslararası Moskova Film Festivali, Rossiya Tiyatrosu’nda düzenlenen ödül töreniyle sona erdi. ‘Çiftdüşün: Çiftgörü’ kapsamında sanatçı söyleşisi Pera Müzesi’nin düzenlediği “Çiftdüşün: Çiftgörü” sergisi kapsamında sanatçı Ali Kazma ve küratör Alistair Hicks söyleşi için bir araya gelecek. Ali Kazma’nın konuk olacağı söyleşi, sergide yer alan ve yazar Alberto Manguel’in kütüphanesini hikâyeleştirdiği “House of Letters” adlı videoya odaklanacak. Söyleşi aynı zamanda, bu videodan yola çıka rak Alistair Hicks tarafından kaleme alınan ve tasarımını Ayşe Bozkurt’un yaptığı “A Voyage Around Our Minds” adlı kitabın tanıtımını da kapsayacak. Pera Café’de gerçekleştirilecek olan etkinliğe 5 Temmuz Çarşamba günü saat 18.30’da ücretsiz olarak katılım sağlanabilecek. Detaylı bilgi için www. peramuzesi.org.tr adresini ziyaret edebilirsiniz. Ayşe Aral’ın Haylaz Kalbi 19Haziran akşamı geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle hayata veda eden Hürriyet Kelebek yazarı Ayşe Aral’ın “Haylaz Kalbim” adlı kitabı okurlarla buluştu. Aral’ın Hürriyet’teki yazılarından derlenerek hazırlanan kitap, yazarın kendi hayatını açık bir dille anlattığı günlüğü niteliğinde. Kitabının önsözünde “Ben de sizin gibiyim” diyen yazar, ilişkilerinden aşklarına, anne oluşundan evlat oluşuna kadar yaşamının çoğu noktasına değiniyor. Akın ve Uygur’a Akademi daveti Kısaca Akademi olarak anılan Sinema Sanatla ver, Dwayne Johnson, Priyanka Chopra, Monica Bellucci, Chris rı ve Bilimleri Akademisi bu Pratt, Margot Robbie, Channing yıl 774 kişiye üyelik davetiye Tatum, Kristen Stewart, Sha si gönderdi. Davetiye yollanan ilene Woodley, Tony Leung, isimler arasında Türk asıllı yö Ruth Negga ve Rupert Grint gi netmen Fatih Akın ve kasting bi isimler var. Fatih Akın’ın da direktörü Harika Uygur da var. bulunduğu sinemacılar arasın Oscar ödüllerini de dağıtan da ise Oscarlı “Moonlight”ın Akademi, içinde oyuncular, yö yönetmeni Barry Jenkins, ilk netmenler, görüntü yönetmen filmi “Get Out” ile büyük sük leri ve sinemanın hemen her se yapan Jordan Peele, çektik dalından teknik uzmanın oldu leri iki “Captain America” fil ğu 774 kişiyle bugüne kadarki en kalabalık davetli listesini Fatih Akın miyle sektörde yer edinen Russo Biraderler, “Suicide Squad”ın oluşturdu. yönetmeni David Ayer ve yılın KWiomnKdeirdWukodmaan da var, öne çıkan filmlerinden “Hidden Figures”ın yönetmeni Theodore Melfi de var. Ayrıca Pedro Costa, Lav Diaz, Ildiko Enyedi, Akademi’ye davet edilen ünlü yıldızlar arasında Wonder Woman olarak ünlenen Gal Gadot, Oscar adayı Naomie Harris, Viggo Mortensen, Donald Glover, Chris Hemsworth, Riz Ahmed, Adam Dri Amat Escalante, Tom Ford, Alejandro Jodorowsky, Kim Kiduk, Brillante Mendoza, Takashi Miike gibi dünya sinemasının önemli yaratıcıları da Akademi’nin davet yolladığı listede yer alıyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle