25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 9 Haziran 2017 10 222 gündür özgürlüğünden yoksun... l HRANT DİNK DAVASI Fiş kaydı vardı ama... CANAN COŞKUN Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde davanın dünkü duruşmasında, terör eylemlerine hedef olmuş kişilerin korunması için geliştirilen Hedef Şahıslar Programı’nın geliştirilmesinde imzası bulunan ve Sabri Uzun’dan önceki İstihbarat Daire Başkanı olan Muzaffer Erkan tanık olarak dinlendi. Erkan, “Dink benzeri tehdit alıp da korunması için bize bilgi gelen başka biri olmadı” dedi. Mahkeme başkanı Ali İhsan Horasan, Dink’in fiş kaydının olduğunu, Trabzon’dan cinayet tasarısına ilişkin istihbarat notları olduğunu anımsatarak, “Buna rağmen fiş kaydı olsa bile Hedef Şahıslar Programı’na alınması gerekir miydi” diye sordu. Erkan da alınması gerektiği cevabını verdi. Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu ise “Koruma kararı alması gereken il üstüne düşeni yapmadıysa başkanlık müdahale edebilir mi” diye sordu. Erkan, “Bir insanın can güvenliği ciddi şekilde tehlike altındaysa herkesin ihbar yükümlülüğü vardır. Bu bilgiler zaten illerden geliyor. Eğer üzerine düşeni yapmadıysa ili uyarmak gerek” yanıtını verdi. Bu sırada söz alan dönemin İstanbul İstihbarat C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer “Görev ve sorumluluk illerdedir. İstanbul’un ve Trabzon’un öncelikli yükümlülüğünü ortadan kaldırmıyor. Bugüne kadar bir tane aksi uygulama olmamış” dedi. Ardından tekrar söz alan Erkan, Dink’in hedef olma sürecinde yaşananların bir ilk olduğunu belirterek, “Örgütün yayın organları ve operasyonlarda ele geçen bilgilerle koruma tedbiri alınırdı. Bu bir ilk” dedi. RSF’den gazetemize ziyaret Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) gazetemiz ile dayanışmak için destek ziyaretinde bulundu. Ziyarete RSF Doğu Avrupa Sorumlusu Johann Bihr, Belçika şubesinden Julie Majerczak, Almanya şubesinden Christian Mihr, Dilay Yalçın ve Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu katıldı. Önderoğlu, “Geliş amacımız Türkiye’de medya özgürlüğüne yönelik ağır baskıya dikkat çekmek ve süreci takip etmek. Tüm meslektaşlarımız tahliye oluncaya kadar bu tür çalışmalarımıza devam edeceğiz” diye konuştu. l ÖZGÜR GÜNDEM DAVASI Mahkemeden AYM talebine ret Özgür Gündem gazetesi ile dayanış ma amacıyla başlatılan “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” kampanyasına katıldıkları için 10 gün tutuklu kalan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve yazar Ahmet Nesin’in yargılandığı dava 26 Aralık’a ertelendi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmayı insan hakları savunucuları, RSF Almanya Direktörü Christian Mihr, RSF Doğu AvrupaMerkez Asya Masası Direktörü Johann Bihr, RSF İletişim Sorumlusu Daniel Schmidthaussler, RSF Brüksel Temsilcisi Julie Majerczak takip etti. Duruşmada, Fincancı’nın avukatı da temel hak ve hürriyetlerin, düşünce ve kanaat hürriyetinin, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kısıtlandığı gerekçeleriyle mahkeme dosyasının Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesini talep etti. Mehkeme, dosyanın AYM’ye gönderilmesi talebini reddetti. l İSTANBUL / Cumhuriyet haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK eğerli Cumhuriyet emekçisi dostlarım, D Hep söylendiği gibi yalnız değilsiniz...“Bedelini ödeyecekler!” Ger çeklerin bilinmesini istemeyenler ya da yürüttükleri savaş siyasetinin gerçek yüzünün görülmesini istemeyenler sizin için böyle buyurdular. Doğrudan hedef gösterildiniz ve bağımsız olması gereken yargı “gereğini” yaptı. Tıpkı AKP iktidarının siyasetini onaylamayan, savaş operasyonları ve milliyetçi söylemlerle gözlerin kör olmasını bekleyenlere inat itirazlarını çekinmeden ortaya koyan binlerce muhalifin başına gel rulmaya çalışılmasının izahı yok. Hukuksuzluğu görecek, uluslararası normları, sözleşmeleri dikkate alacak, şikâyet dinleyecek bir makam da yok. Eskiden bu duruma anlat derdini Marko Paşa’ya deniyordu galiba. Anayasa, yasalar, parlamento gibi bilinen norm ve mekanizmalar dolaba kaldırılınca; OHAL/ KHK ile ülke “güzelce, keyfince” yönetilince yani “huzur” böyle tesis edilince huzursuzluk çıkartanların payına da fasından geçen ve ifade edilen görüş. Bunun tek hedef ya da yolunun demokrasi, demokratik bir ülke inşa etmekten geçtiğini anlıyoruz. Tek partinin tekelci dayatması karşısında demokratik parlamenter bir sistemin savunulması. Tabii ki sosyalistler ve gerçek demokratlar açısından bunun bugünün güdük parlamenter işleyişi değil de halkın her düzeyde seçilmiş meclisler eliyle özyönetimine dayanan demokratik bir ülke an diği gibi... Sadece barış isteyip “Çocuk uzun süreli yoksunluklar düşüyor. İşin lamına geldiği ortada. Bu hedefe ka lar ölmesin” dedikleri için unvan ve kürsüleri elinden alınan, işsizlikle cezalandırılan akademisyenlere ödetilmek istenen bedel gibi... Aslında tekçi rejimini bütün bir topluma dayatan anlayışın vermek istediği mesaj buydu; biat etmeyip itiraz ederseniz başınıza olmadık her iş gelebilir. Basın mensuplarına düşen ise açık tehditti: “Ayağınızı denk alın!” Sizlerin izlediği yayın çizgisi kabul edilemez bulunmuştu. Hukukta yeri olmayacak şekilde sordular: Neden yayın politikanızı değiştirdiniz? Bununla darbecilere mi hizmet etmek istiyorsunuz? gibi akıldışı bir suçlamaya muhatap oldunuz. “Kötü” bir şey yapmıştınız. Gizli kalması gereken, halkın kendi geleceğini etkileyen ama asla bilmemesi gereken, aslında her devletin bir şekilde “milli çıkarlar” vb. gerekçelerle yaptığı silah sevkıyatını deşifre etmiştiniz. Daha doğrusu kamuoyunca öğrenilmiş, faş edilmiş bu haberi bir kez de siz görüntüleri ile yer vermiştiniz. İşte bu gazetecilik çalışması vatan hainliği ile eş tutuldu. Çünkü bir yanlış işi ortaya çıkardı. Bir yalan söylemi deşifre etti. Bir otoriter despotik yönetime “bu işler senin söylediğin gibi değil” demiş oldu. Sevgili dostlar, Hep birlikte gördüğümüz bir şey var.15 Temmuz’dan sonra daha belirgin olacak şekilde bütün topluma bir darbe ve terör korkuluğuyla ayar verilip toplum hizaya çekiliyor. Hukukun temel ilkeleri normları bir kenara atılarak rejim neye ihtiyaç duyuyorsa o çerçevede işlem yapılıyor. Tam bir fiili güç işleyişi. Başka türlü muhalif herkesin, sadece gerçeklere işaret edenlerin terör yaftasıyla sustu den, özgürlüğünden, hayatından yoksunluk.. Yönetim işini böyle halletmenin tadını alanlar, dünya âlemin olur mu böyle şey dediğinde sözü; tıpkı bir zamanlar edilen “ne istediniz de vermedik” söylemindeki gibi “ne istiyorsunuz da olmuyor?”, Ülkeye huzur gelene kadar OHAL kalkmayacak oluyor. Durum vaziyet tespitini uzatmadan birçoğumuzun sorduğu “Bütün bu ahval karşısında ne yapmalı, ne yapıyoruz” kısmına gelmek istiyorum. 16 Nisan referandumu bu tek adam, tek parti rejimi dayatmasının bunalttığı kesimlerdeki birikimi ortaya çıkarttı. Hukuksuzluğun, güvencesizliğin her geçen gün daha büyüttüğü endişelerimizin, arayışlarımızın karşılığının birleşmek, birlikte bir güç oluşturarak mücadeleye girişmek olduğu herkesin ka vuşmanın güçlükleri yanında moral unsurlar azımsanmayacak durumda. Bilirsiniz tarihimizde gerici istibdat rejimlerinin kötülükleri kadar unutulmayacak mayıs haziran aylarının direniş ve mücadele örnekleri de mevcuttur. Değerli dostlar, 200 günü çoktan aşan tutukluluğunuzun, hukukun bir kenara bırakıldığı günümüzde daha ne kadar süreceği belli değil. Kısıtlı zamanlarınızı meşgul etmek istemediğimden yüz yüze görüşemesek de duygularımızın çok ortak yönü olduğunu biliyorum. Özellikle tanış olduğumuz ve birçok şeyi paylaştığımız hukukçu arkadaşlarım beni anlayacaktır. Tez elden sizler ve bu tekçi rejimin bedel ödetmeye soyunduğu tüm insanların özgürlüklerine kavuşmasını diliyorum. Hep söylendiği gibi yalnız değilsiniz... Niyet okumanın Cumhuriyet.com.tr Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Güven hakkında iddianame hazırlandı. Tutuklu Cumhuriyetçilerin soruşturmasında olduğu gibi bu iddianame de Sabah gazetesine servis edildi. Gazetemizin internet sitesi cumhuriyet.com.tr, Başsavcı Mustafa Alper’in 10 Mayıs günü trafik kazasında yaşamını yitirmesini, “İlk FETÖ iddianamesini hazırlayan Başsavcı Mustafa Alper’i kamyon biçti” tweeti’yle duyurmuştu. Tweet, kısa süre sonra silinmiş ancak Sabah gazetesi buna rağmen gazetemizi hedef tahtasına oturtmuştu. Tüm bu yaşananların üzerine Güven, “terör örgütü propagandası yapmak” ve “kişinin hatırasına hakaret” suçlarından 12 Mayıs’ta gözaltına alınmıştı. 4 günlük gözaltının ardından Basın Suçları Soruşturma Bürosu savcılarından Celal Sarıdere ifadesini aldığı Güven’i terör örgütü propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklamaya sevk etmişti. Güven’i tutuklayan İstanbul 2. Sulh Ceza Yargıcı Akın Gürlek kararında, söz konusu tweet ile ‘FETÖ soruşturma dosyalarında görev yapan savcılara akıbet gösterildiğini’ iddia ederek, ‘bu savcıların sonlarının ne şekilde olacağına ilişkin gönderme yapıldığını’ öne sürmüştü. Gürlek, ‘biçti’ ibaresinin ‘FETÖ hakkında iddianame hazırlayanların ileride başına ne geleceği şeklinde toplumda algı oluşması için özellikle seçildiğini’ iddia etmişti. Savcı Celal Sarıdere’nin Sabah gazetesine servis edilen iddianamesinde de yine niyet okunmaya çalışıldı. Sabah gazetesinin haberine göre iddianamede, “Mustafa Alper’i FETÖ/ PDY ile mücadele kapsamında yürüttüğü soruşturmalar, düzenlediği iddianameler ve görevi gereği verdiği kararların neticesi olarak kamyonun biçtiği, bu şekilde görevi dahilinde yaptıklarının ölümünün sebebi olarak gösterildiği” öne sürüldü. “Örgütle mücadelede görev yapan kamu görevlilerinin uğrayacakları akıbetin belirtildiği” kaydedilen iddianamede, şu ifadelere yer verildiği öne sürüldü: “Kamuoyunda FETÖ/PDY’ye yönelik mücadelenin hassasiyetini ortadan kaldırmak, yapılan soruşturmaların neticesiz kalacağı algısını oluşturmak ve bu şekilde toplumda oluşan genel direncin kırılmasına yönelik olarak meydana gelen trafik kazasına ilişkin haberin aktarılmasında ‘ilk FETÖ iddianamesi’, ‘biçti’ şeklinde ibarelere yer verilerek silahlı terör örgütünün eylemleri meşru gösterilip övüldüğü ve teşvik edildiği saptanmıştır.” Suç aramışlar Güven hakkında “örgüt propagandası” “terör örgütlerinin yayınlarını basmak veya yayınlamak” iddiaları ile cezalandırma talep edilen iddianamede, tutuklama konusu silinen anons tweet’inin yanı sıra Güven’e suç arandığı anlaşılıyor. Güven’in, gazeteci Banu Güven ile tutuklu muhabirimiz Ahmet Şık’ın Mart 2015’te PKK yöneticisi Cemil Bayık ile yaptığı röportajları Twitter hesabından paylaşması da suç delili olarak dosyaya kondu. Servis Sabah’a 11 yazar ve yöneticimiz için hazırlanan iddianame de Sabah’a servis edilmişti. İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul ettikten sonra, Sabah’ın duyurduğu iddianamenin taslak olduğu, mahkemeye gönderilmeden önce değişiklik yapıldığı ortaya çıkmıştı. l İSTANBUL / Cumhuriyet iddianamesi Sabah gazetesi tarafından hedef gösterildikten sonra tutuklanan Güven hakkında, iddianame düzenlendi. İddianame önce Sabah’a servis edildi Parola hukuk, işaret demokrasi Gazetemizin yayın politikasının suçlama konusu yapıldığı soruşturma kapsamında 7.5 aydır tutuklu bulunan avukatlarımız Akın Atalay, Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör nezdinde haksızlığa uğrayan herkes için hukuk ve adalet talebi ile başlatılan Adalet Nöbeti bu hafta 10. kez tutuldu. Nöbete İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu da katıldı. Adliye içindeki 1 saatlik nöbetin ardından Durakoğlu, bina önünde basın mensuplarına açıklamada bulundu. Durakoğlu, yaşanılan tutukluluğun, hukukun evrensel değerleriyle izah edilebi lecek bir ölçü ve kriter taşımadığını kaydederek, “Bu tutukluluklar, bir tedbir olmayı çok aşan ve artık infaza dönüşen bir cezayı ifade ediyor. 7.5 ay önce ‘talihsiz bir şekilde’ soruşturmayı yürüten sanık savcının talebiyle gerçekleşen tutuklamalar, artık otomatik bir incelemeye dönüştü” dedi. Durakoğlu, tutukluluğun devamı kararının ‘toplanacak delillerin şüpheyi güçlendirme olasılığı gibi trajikomik gerekçelere’ yaslandırıldığını belirterek, “Meslektaşlarımız, olasılıklara, varsayımlara dayalı olan ve ama asla hukuka uygun olma yan, hayal ürünü buluntularla cezaevinde tutuluyorlar. O arada, avukat oldukları da gözetilmeden, avukatlık yasasının aradığı koşullar da gözardı edilerek veriliyor bu kararlar” dedi. Meslektaşlarının ne terör ne de terör örgütleriyle ilgilerinin kurulabileceğine asla inanmadıklarını söyleyen Durakoğlu, “Bu ülkenin avukatları devlete hukuk, adliyeye adalet gelene kadar verecekler mücadelelerini. Bütün nöbetlerimizin, o arada buradaki nöbetlerin de parolası hukuk, işareti demokrasi olacaktır” diye konuştu. l İSTANBUL / Cumhuriyet CHP’Lİ YARKADAŞ, OĞUZ GÜVEN’LE GÖRÜŞTÜ Suç yok ama tutukluyuz CHP Milletvekili Barış Yarkadaş dün Cumhuriyet.com.tr Yayın Yönetmeni Oğuz Güven’i tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti. Yarkadaş, “Eski müdürüm, ağabeyim Oğuz Güven’in doğum gününü cezaevinde kutlamak zorunda kaldık. Kutlama dediysek, aklınıza pastalı börekli bir kutlama gelmesin. Her şey yasak olduğu için, kendisine sadece kitap götürebildim” dedi. Yarkadaş, Oğuz Güven’in ziyaret ettikten hemen sonra Sabah gazetesinde Oğuz Güven hakkında iddianamenin hazırlandığı haberini gördüğünü söyleyerek, “Oğuz Güven’in tam da doğum gününde iddianame hazırlanmış. Eskiden gazetecilere doğum günlerdinde kalem hediye edilirdi. Şimdi ise iddianame hediye ediliyor” diye konuştu. Yarkadaş, cezaevi izlenimlerini şu sözlerle anlattı: “Oğuz Güven’in doğum gününü hücre arkadaşı Habertürk çalışanı Oğuz Usluer ve Sözcü gazetesi İzmir muhabiri Gökmen Ulu ile kantinden aldıkları pastanın üstüne mum şekline soktukları peçeteyi koyarak kutlamışlar. Morali ve sağlığı yerindeydi. Doğum gününü kutlamak için bir araya gelen dostlarına ve kendisini soranlara da teşekkür etti. Ancak özgürlüğü gasp edildiği için öfkeli.” Oğuz Güven’e, “Doğum günü dileğiniz ne oldu?” diye sorduğunu aktaran CHP’li Yarkadaş, şöyle devam etti: “Oğuz Güven, ‘Ülkemiz için demokrasi umutlarımızı koruyoruz. Ülkemizin tek kurtuluşu, adaletin doğru dağıtılmasıyla olur. Bu ülkeye demokrasi, adalet ve hakça bir düzen gelecekse; biz bunun bedelini göğsümüzü gere gere ve seve seve ödemeye hazırız’ dedi.” Oğuz Güven’in “Ortada suç olmamasına rağmen tutukluyuz’’ ifadesini kullandığını da belirten Yarkadaş, “Biraz da bunun rahatlığıyla yatıyor cezaevinde. Çünkü suç işlemedi ve adaletin mutlaka tesis edileceğine inanmak istiyor” diye konuştu. l İSTANBUL / Cumhuriyet İDDİANAMEYİ YERE ATTI TBMM’de basın toplantısı düzenleyen CHP Milletvekili Mustafa Balbay, 2 Haziran günü Silivri’ye giderek gazetemizin tutuklu yazar, çizer ve yöneticilerinden Güray Öz, Hakan Kara ve Musa Kart ile tutuklu Sözcü muhabiri Gökmen Ulu’yla görüştüğünü açıkladı. Cumhuriyet gazetesi iddianamesini yazanın, belge olarak kabul edenin hukuk bilgisinden şüphe ettiğini, bunu reddettiğini belirterek elindeki iddianameyi ve Sözcü gazetesine yönelik operasyonda tutulan sorgu zaptını yere atan Balbay, “Bu iddianameleri kabul etmiyorum. Çöpe atsan hurda değeri vardır” dedi. Balbay, Ergenekon soruşturmasının başlatılmasında önemli rol oynayan Fehmi Koru’nun, Sözcü’ye yönelik operasyonun başlatılmasında da aynı rolü oynadığını dile getirdi. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle