25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 8 Haziran 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN Karakollara değilGRUP YORUM ÜYELERİNİN AİLELERİNDEN TUTUKLAMALAR VE İŞKENCEYE TEPKİ konserlere gidelim Okmeydanı’ndaki İdil Kültür Merkezi’ne 30 yine gözaltına alınıp, tutuklandı. İddianame bomboştu. Bu iddianame yine Mayıs’ta düzenlenen ope boş olacak” dedi. rasyonda gözaltına alı Grup Yorum üyesi Ali nan Grup Yorum üyelerine işkenceye yapılması SEYHAN AVŞAR na müzisyenlerin aileleri Aracı’nın kardeşi Meryem Kayralcı da şunları söyledi: “Şarkı söyle tepki gösterdi. “Sanattan bu ka mek, halkın dilinden şarkı söy dar korkulur mu?” diye soran ai lemek neden suç olsun? Bizler leler, “Bir çocuğumuzun kulak artık karakollara, adliyelere de zarı patlamış. Birinin saçları yo ğil; konserlere gitmek istiyo lunmuş. Bizler artık karakollara, ruz. Grup Yorum’un yeri kara adliyelere değil; konserlere git kollar değil, sahnelerdir.” mek istiyoruz” dediler. Yorum üyeleri Sultan Gökçek, Fırat Kıl, ‘Enstrümanları çaldılar’ Dilan Poyraz, 8 günlük gözaltı Grup Yorum üyelerinden He nın ardından önceki gün tutuk lin Bölek’’n annesi Aygül Bil landı. Bergül Varan ve Özgür Za gi, baskının olduğu gün Grup fer ise serbest bırakıldı. Yorum’un çalışma günü olduğu Grup Yorum üyesi Sultan nu vurgulayarak, “Çocuğum geç Gökçek’in kayınpederi Ahmet kaldığı için gözaltına alınmadı. Gökçek, gelini gözaltına alının Tutuklananlar benim çocuğum. ca Kayseri’den kalkıp İstanbul’a Tiyatro gösterileri hazırlıyor, gelmiş. Gökçek, her baskın sı müzik eğitimleri veriyor. Çocuk rasında çocuklarının işkencey larımız sanatın halka, en yoksu le gözaltına alındığını belirte la götürülebilmesi için çalışıyor. rek “İdil Kültür Merkezi’ni de ta Bunu isteyenlere neden saldırı lan ediyorlar. Enstrümanlara za lır. Geçen defa düzenlenen bas rar veriyorlar. Bunu bir yöntem kında enstrümanları kırmışlar haline getirmiş durumdalar. Ço dı. Bu kez ise enstrümanları çal cuklarımız geçen Kasım ayında mışlar” diye konuştu. KHK SONRASI HAYATLAR ‘Kızı saçkıran yaptık’ Bergül Varan Gözaltında saçları koparılan Bergül Varan, tutuklanan yorum üyesi Betül Varan’ın kardeşi. Yaşadığı işkenceyi söyle anlattı: “Kültür merkezine baskın yaptıklarında bizi çevik kuvvet aracına bindirdiler. Aracın içinde yoğun bir işkence yaptılar. Bilerek sanki onun için hazırlanmış gibiydiler. Saçlarımı önce tutup çe virdiler sonra kökünden kopardılar. Elinde kalan saçı sallayarak mehter marşıyla oyun oynuyorlardı. Saçımı savuruyorlardı. Koltuğun üzeri saçla dolmuştu.” Varan’ın gözaltına alındığı sırada başka bir suçlamayla gözaltında olan Z. B. ise “Sağlık kontrollerine götürülürken iki polisin araçta konuşmasına şahit oldum. ‘Kızı saçkıran yaptık’ diyerek gülüyorlardı. O zaman işkencenin boyutunu anladım” dedi. CHP Milletvekili Barış Yarkadaş, Bergül Varan’a yapılan işkenceyi TBMM gündemine taşıdı. Başbakan Binali Yıldırım’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren Yarkadaş, “Gençlerin saçlarını yolarak ve kökünden kopararak mı ülkeyi yöneteceksiniz? İleri demokrasi dediğiniz hilkat garibesi bu mudur? Bergül Varan ve diğer işkence mağdurlarından özür dileyecek misiniz?” diye sordu. Yarkadaş, Bergül Varan’ın saçlarının yolunmuş ve koparılmış halini gösteren fotoğrafları Binali Yıldırım ile AKP’li vekillere gönderdiğini belirtti. İhraç edilenler iş ve ekmek derdine düştü ABİDİN YAĞMUR Mersin 7 Renk LGBTİ Derneği’nin düzenlediği ve gerici grupların linç kampanyasına hedef olan Onur Haftası etkinlikleri kapsamında, “KHK sonrası hayatlar” konulu bir söyleşi yapıldı. Eğitim Sen Mersin Şube Başkanı Sinan Muşlu “Okul müdürümüz vardı. İhraç edildi. Bugün gece 12’den sabah 6’ya kadar bekçilik yaptı. İnşaatlarda, temizlik işlerinde çalışan arkadaşlarımız var. İş arayışına, ekmek arayışına girişen arkadaşlarımız var” dedi. Onur Haftası etkinlikleri gerici grupların baskısı nedeniyle otel sözleşmeyi feshettiği için EğitimSen’in salonunda yapıldı. Etkinlikte konuşan CHP Mersin Milletvekili Prof. Dr. Aytuğ Atıcı, Mersin’de her türlü ötekileştirmenin karşısında olacaklarını belirterek “Her geçen gün ayrımcılığı, ötekileştirmeyi daha çok hissediyoruz. Toplumun bir kesimi başka bir kesimine kışkırtılarak adeta düşman haline getiriliyor. Mersin’de Kürdü, Türkü, Arabı, Alevisi, Sünnisi, sağcısı, solcusu, inançlısı, inançsızı, LGBTİ bireyi ve diğer tüm bireyler el ele yaşarız. Bu yüzden her türlü ayrımcılığa en yüksek sesi biz Mersin’den çıkartmalıyız” diye konuştu. İnşaatta çalışanlar var KHK’den sonra üyelerinin çektikleri zorluklara değinen Eğitim Sen Mersin Şube Başkanı Sinan Muşlu “Okul müdürümüz vardı. İhraç edildi. Bugün gece 12’den sabah 6’ya kadar bekçilik yaptı. İnşaatlarda, temizlik işlerinde çalışan arkadaşlarımız var. İş arayışına, ekmek arayışına girişen arkadaşlarımız var. Bize düşen görev de arkadaşlarımıza maddi, manevi destek olarak örgütlü mücadelemizi büyütmek” dedi. Vicdani olarak etkilendik Mersin Tabip Odası adına konuşan Dr. Mehmet Antmen de “Hükümetin, toplumsal mücadelenin kırıntısı dahi var olsa, darbe girişimini gerekçe gösterilerek o kırıntının yok edilmesi yoluna başvurduğunu düşünüyorum. Tabii ki KHK ve OHAL’e karşı bireysel, kitlesel yapılmış bütün eylemlerin diğer eylemlerle birlikte ele alındığında en azından kamuoyu oluşturma açısından önemi olduğunu düşünüyorum” dedi. KHK ile işten atılmayan insanlardaki vicdani sıkıntıya işaret eden Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Ful Uğurhan “Benim gibi KHK’ler ile atılmayan ama atılan çok arkadaşı olan insanlar vicdani olarak çok etkilendi” ifadesini kullandı. l MERSİN Yine müdahale KHK ile işinden atılan eğitimcilerin direnişlerinin 211. açlık grevinin 91. gününde polis yine müdahale etti. Açlık grevindeki akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın tutuklanmasının ardından açlık grevine başlayan Özakça’nın eşi Esra Özakça ile yine KHK ile işinden atılan sosyolog Veli Saçılık, günlerdir abluka altında olan İnsan Hakları Anıtı önünde basın açıklaması yapmak istedi. Direnişçiler, “Nuriye ve Semih’i öldürtmeyeceğiz. Hepimiz işimize geri dönene kadar mücadele et meye devam edeceğiz” diyen eylemcilere polisin müdahalesi sert oldu. Biber gazı ve plastik mermi ile Konur Sokak’a kadar eylemcileri sürükleyen polisler, çevredeki yurttaşlardan büyük tepki gördü. “İki kişiye plastik mermi sıkıyorsun, işkencecisin. Taş var mı silah var mı niye mermi sıkıyorsun” diyen Veli Saçılık’a polisin gülmesi ayrı bir tepki yarattı. Saçılık, “Bunlara göre müdahale etmiş oluyorlar. İki kişiye plastik mermi sıkıyorlar. Akşam göreceğiz. Hastanelik olacağız yine” diyerek tepki gösterdi. Sokak köpeği korudu İnsan Hakları Anıtı önünde 210 gündür akşam yapılan açıklamaya da polis müdahale etti. Açıklamaya, İstanbul’dan Ankara’ya direnişini taşıyan Nazife Onay ile Veli Saçılık katıldı. “Seninle mi uğraşacağız. Konuşma” diyen polise “İşimize geri dönene kadar her gün bizimle uğraşacaksınız” yanıtını veren Onay’ı polis yaka paça gözaltına aldı. Polisin Önay’ı gözaltına almaya çalışırken, bir sokak köpeğinin Onay’ı korumak için önünde durması dikkat çekti. Savcılık, işkenceyi görmedi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın gözaltına alınırken işkenceye uğradıklarına dair suç duyurusuna ilişkin takipsizlik kararı verdi. Savcılığın konuyla ilgili yazısına yanıt veren Ankara Emniyet Müdürlüğü, “Şüpheli Gülmen ve Özakça, mevzuat gereği yapılması gereken işlemler sıra sında direnç gösterdi. Şahsın direncini kıracak ölçüde bedeni kuvvet kullanmak suretiyle belirtilen işlemler gerçekleştirildi. Tüm zor kullanma işlemleri sırasında tutanak tutuldu ve sağlık durumu doktor raporuyla tespit edildi” diyerek yapılanların hukuka uygun olduğunu öne sürdü. Emniyet Gülmen ve Özakça’nın iddialarını “mesnetsiz” diye ni teledi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da şikâyetle ilgili takipsizlik kararı verdi. Neredeyse her gün müdahaleye maruz kalan Gülmen ve Özakça için Başsavcılık, “Kamu davası açmayı gerektirecek derecede delil bulunmadığından kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildi” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Lice’de takipsizlik Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, içinde 10 kişinin bulunduğu minibüsün güvenlik güçleri tarafından tarandığı iddiasını reddetti MAHMUT ORAL Lice ilçesinden Diyarbakır’a giden ve içinde 10 yolcunun bulunduğu minibüse 15 Şubat’ta Bingöl yol ayrımında ateş açılması sonucu 1 kişinin yaralandığı olayla ilgili Diyarbakır Barosu’nun yaptığı suç duyurusuna ilişkin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı takipsizlik kararı verdi. Kararda “kolluk kuvvetlerinin söz konusu araca ateş ettiğini iddia etmenin soyut bir iddiadan ibaret olduğu, bölgenin sıkıntılı bir bölge olması nedeniyle muhtemelen PKK/KCK terör örgütü üyelerinin ateş ettiği” belirtildi. Diyarbakır Barosu takipsizlik kararına itiraz etti. Baronun itirazında, minibüse akrep tipi araçtan ateş edildiğini önesüren mağdurların olayın ardından Duru Bekirhan Karakolu’na müracaatta bu lunduğu ancak burada jandarma personelinin mağdurlara “siz terör taşımazsanız kimse size silah sıkmaz” dediği iddialarına yer verildi. Baronun itirazında, savcılığın olayı etkin şekilde soruşturmadığı, belirtilerek “Bölgemizde yaşanan hak ihlallerinde kamu görevlilerin cezasızlık zırhı ile soruşturulmaması çok derin sorunların oluşmasına neden olmaktadır ” denildi. l DİYARBAKIR haber 11 Katar krizi Ankara’ya mesaj Ortadoğu, uzun süre durulmayacak. Suriye’deki savaşın ucu açık. 10 yıl daha sürecek gibi. Suudi Arabistan’ın başı çektiği 4 Arap ülkesinin Katar’a karşı sert tutumuyla başlayan ‘Katar krizi’ ise bölgedeki yeni güç oyununun ilk perdesi. Çok sıcak bir yaz var kapıda. O yüzden, yazının son paragrafında söyleyeceğimi ilk başta belirteyim: Ortadoğu’da mezhep ve vekâlet savaşları doludizgin giderken Türkiye’nin bu girdaba sürüklenmemesinin tek yolu var: Bir an önce demokrasi ve Batı ittifakına dönmek. İkisi birbiriyle ilintili ve tek çıkışımız bu; laik demokrasi. Şimdi Katar krizine dönelim. Hiç kuşkunuz olmasın ki, bu kriz, Donald Trump’ın ABD Başkanı olmasıyla oluşan yeni İran karşıtı eksenin ilk hamlesi. Körfez rejimlerinden mafya tarzı bir ‘racon kesme’ hamlesi. Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn ve BAE’den oluşan blok, Katar’ı Müslüman Kardeşler ve terörü desteklemekle suçluyor. Ancak ‘terör’ iddiası, işin tırıvırı boyutu. (Aşağıda anlatacağım) Asıl mesele, İran. Suudiler Trump’ı da arkalarına alarak, Sünni dünyasında İran karşıtı bir eksen yaratmak istiyor. Çatlak ses istemiyorlar. İran’la Yemen ve Suriye’de doğrudan vekâlet savaşı sürdürüyorlar, ancak yetmiyor. Bir adım ötesinde, gerçek SünniŞii savaşı var. Bu noktada Suudi Arabistan, Katar üzerinden Türkiye’ye de mesaj vererek ‘İran konusunda hizaya gelin’ diyor. Yumuşak tutum istemiyor. İran’a yönelik sıcak bir çatışmada Türk ordusunu da yanında istiyor. Çok tehlikeli ve her durumda uzağında durmamız gereken bir durum bu. İkinci mesele, siyasal İslama vurucu darbe indirmek. Katar, 200 binlik minnacık bir ülke. Kendisi emirlik, ancak uzun yıllar başka ülkelerde Müslüman Kardeşler ve türevi siyasi partileri destekledi. El Jazeera üzerinden Arap Baharı döneminde Arap dünyasında reform çağrıları yaptı. Suud’lar bu işi sevmiyor. Ne İslamcı parti, ne de demokratik seçim istiyor. Arap dünyasında sadece diktatörler ve emirlikler olsun, hiçbir yerde rejim değiş mesin istiyor. Bu yüzden de Müslüman Kardeşler’i, yani ‘sandık üzerinden siyaset yapan İslamcı parti’ düşüncesini büyük bir tehdit olarak görüyor. İstedikleri, Arap toplumlarında siyaset yolunun ‘kapalı’ olması. Bu yüzden de Katar üzerinden siyasal İslamı sandığa gömmek istiyorlar. Katar terörü destekledi mi? Yapmıştır. Babamın oğlu değil ki kefil olayım. Ama bakın bildiklerim şunlar. Katar, Suriye’de Özgür Suriye Ordusu ve Ahrar eşŞam gibi muhalif grupları destekledi. Ancak işin 3 kritik yanı var. 1. Katar’ın desteklediği her grubu, Türkiye de destekledi. Operasyonlar ortak oldu. Haliyle bugün Katar’a yapılan ambargo, yarın Türkiye’yi tehdit etmek için de kullanılabilir. 2. TürkiyeKatar ikilisinin muhalif gruplara verdiği destek, ABD’nin bilgisi dışında olmadı. CIA’nın Suriye’deki gizli programı çerçevesinde Ahrar eşŞam dahil birçok muhalif gruba, Türkiye üzerinden ve Katar finansmanıyla silah yardımı yapıldı. Bunu en iyi Amerikalılar biliyor. Suriye’de kendileri doğrudan ilişkide olmak istemedikleri gruplarla (Nusra gibi) Katar üzerinden irtibatlı olmak istediler. Bu danışıklı dövüş, şimdi ‘terör finansmanı’ oldu. 3. Suriye’de Katar’ın yaptığının bin beterini Suudi Arabistan yaptı. Suudiler ve Körfez çıkışlı ‘vakıflar’ ve prensler, daha düne kadar IŞİD dahil her türlü aşırı grubu destekledi. Dünya, Selefi terör akımıyla karşı karşıya ve bunun çıkış yeri Körfez ülkeleri. Selefi/Vehabi imamların Avrupa’da finansmanı da Körfez’den geliyor. Herkes bu kirli işin içinde ama Suudiler de sütten çıkmış ak kaşık değil. Karanlık istihbarat savaşlarının yaşandığı, perde arkasında kirli ittifaklar ve milyarlık silah anlaşmalarının yapıldığı kirli bir döneme giriyoruz. Başa döneyim: Türkiye bir emirlik değil; yarım yamalak da olsa parlamenter bir rejim. Bir an önce demokrasiye dönmemiz, bu manyaklıkla aramıza mesafe koymamız, Kürtlerle barışmamız ve Avrupa sürecine yeniden asılmamız gerekiyor. İdeal olmayabilir. Ancak Türkiye’nin istikrarı için başka çıkış yok. ANKARA ÜNİVERSİTESİ’NE YENİ KAPI Yüksek güvenlikli YÜKSEKÖĞRETİM OZAN ÇEPNİ Ankara Valiliği’nin yaklaşık 13 bin öğrencinin eğitim gördüğü Ankara Üniversitesi Cebeci Yerleşkesi’ne “öğrenci olmayan marjinal gruplar”ın girişinin engellenmesi için parmak izi tanıma sistemi kurulması talebinin reddedilmesinin ardından, üniversite yönetimi kampustaki dönüşüm için harekete geçti. Üniversitede son dönemde yaşanan öğrenci olayları, polis müdahaleleri ve satırlı, bıçaklı saldırganların kampusa girişine göz yumulması eleştirileri ile karşılaşan rektörlük, kampus giriş çıkışlarınının yenilenmesi ihalesini sonlandırdı. Yaklaşık değeri 1 milyon TL olan proje kapsamında üniversitenin 2 giriş kapısı tamamen yenilerek yüksek güvenlikli hale getirilecek. 2.5 ay içinde tamamlanması planlanan projeye göre, mevcut girişler ve çevresindeki duvarlar tamamen yıkılarak yenilenecek. Üniversitenin ana girişi konumundaki kapı genişletilerek tek giriş alanı yerine giriş ve çıkış kontrol klübelerinin olduğu bir yapıya dönüştürülecek. Kampus girişinden İletişim Fakültesi’ne kadar uzanan 150 metrelik yol ise çift şeritli hale getirilecek. Araç girişçıkışları 4 metrelik otomatik bariyerlerle kontrol edilecek. Kampus kapıları uzaktan kumandalı hale getirilecek, plaka tanıma özelliği bulunan kameralar ile giriş çıkışlar kontrol edilecek. Turnike geliyor Üniversitede geçmiş dönemde yerleştirilen ancak yaşanan tartışmalar nedeniyle kullanılamayan kart okuyuculu turnike sisteminin yeni giriş kapıları ile yeniden gündeme geldiği öğrenildi. Öğrencilerin girişleri için ayrı bir kapının yer aldığı proje kapsamında renkli desenli asfalt yaya yolu planlanarak öğrencilerin ayrı bir güvenlik noktasından geçmeleri planlandı. Üniversite öğrencisi olmayan ancak son dönemde okula rahatlıkla giriş yapabilen satırlı saldırganlara özel güvenlik görevlilerinin müdahale etmemesi nedeniyle üniversite yönetiminin eleştirilmesinin ardından turnikelerin gündeme getirilmesi ise dikkat çekti. Edinilen bilgiye göre turnike cihazları mevcut ihale kapsamında yer almadığından üniversitenin elinde bulunan ve kullanılmayan turnike cihazları kampus girişlerinde değerlendirilecek. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle