23 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 7 Haziran 2017 EDİTÖR: NECDET ÇALIŞKAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Katar, Türkiye’ye en çok ‘HAYAL’ satıyor Katar’dan gelen doğrudan yatırım 15 yılda 1.5 milyar doları geçmedi. Yıllık ticaret milyar doları bile bulmadı. Son krizle ‘Katar hayali’ yine başka bahara kaldı Kişi başına gelirde dünyanın en zengin ülkesi olan Katar’ın başrolde olduğu diplomatik kriz, küresel ekonomi ile birlikte Türkiye’yi de sarstı. Kriz ile birlikte “beklegör” politikasına geçen hükümet ve ekonomi çevrelerinde, yıllardır “milyar dolarlar gelecek” denilerek bel bağlanılan Katar hayali de çıkmaza girdi. Petrol ve gaz gelirleriyle kişi başına geliri 132 bin doları bulan Katar’ın dünya genelinde 335 milyar dolarlık yatırımı bulunuyor. Ancak bu yatırımlar içinde Türkiye’nin payı yüzde 5’i geçmiyor. Ülkenin Finans Bakanlığı’nın açıklamasına göre Katar 500 milyon dolarlık yatırım yapıyor. 2016’da Türkiye Katar’dan 375 milyon dolarlık uluslararası doğrudan yatırım çekti. Bu rakamla Katar, Türkiye’ye en çok doğrudan yatırım yapan 7. ülke. İki ülke arasında artan siyasi ilişkilere rağmen, Katar’dan Türkiye’ye yatırım rüzgârı da esemedi. Son 15 yılda Katar’ın Türkiye’ye yaptığı doğrudan yatırımın toplamı 1.5 milyar doları geçemedi. İhracatta ancak 53. sırada Katar’ın Türkiye ekonomisindeki gö rünen yönü bu rakamlarla da sınırlı de ğil. Türkiye ile Katar arasındaki dış tica ret hacmi ise geçen yıl 710 milyon dolar olarak gerçekleşti. Türkiye’nin Katar’a ih racatı 439 milyon dolar olurken, ithalat ise 271 milyon dolar oldu. 2016’da Katar, Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülkeler arasında kendine 53. sırada yer bulabildi. l Ekonomi Servisi Finanstan gıdaya 2005’teülkenin petrol ve doğalgaz fazlalıklarını yönetmek için aldıkça aldılar... kurulan ve şu anda dünyanın en büyük fonlarından biri olan Katar Yatırım Otori tesi (QIA) 335 mil yar doları yöneti yor. QIA’nın port föyünde Volkswa gen de var. EKONOMİ YÖNETİMİ BEKLEYİŞTE: Aksaklıklar olabilir Nisan ayında Katar’ın başkenti Doha’daki “Expo Turkey by Qatar” fuarına Türkiye’den 150 firma katılmıştı. 2016 yılı sonu itibarıyla Türkiye’de 106 adet Katar sermayeli şirket bulunurken, geçen yıl Katarlı şirketler Türkiye’de 6 adet birleşme ve satın alma işlemine imza attı. Son yıllarda Türkiye’deki satın almalarına hız veren Katar sermayesi, finanstan, perakendeye; medyadan sanayiye pek çok sektöre giriş yaptı. Katarlı BeIN Medya Grubu Digiturk’ü, Qatar National Bank (QNB) Finanbank’ı, Commercial Bank of Qatar Alternatifbank’ı (Abank), Qinvest Ergo Portföy’ü satın alırken; Katarlı Mayhoola Fonu Boyner’e, Katar Silahlı Kuvvetleri Endüstri Komitesi BMC’ye, Katar Yatırım Otoritesi (QIA) Banvit’e, Al Sraiya Holding Mado’ya ortak oldu. Bunlarla birlikte Doğuş Medya Grubu’nun da Katarlı BeIN Medya Grubu’na satışı gündeme gelmişti. Diğer taraftan Türk inşaat firmalarının Katar’da 2002’den bu yana üstlendiği 126 projenin toplam değerinin 17 milyar doları aşmış durumda. Müteahhitlikte birinci Türk şirketleri, 2022 Dünya Kupası’na ev sahipliği yap mak için hazırlanan ülkedeki yeni projelerden de pay kapmak isterken, bu kapsamda Katar’da Tekfen’in 2.3 milyar dolarlık yol, TAV’ın ise havalimanı inşaatı projesi devam ediyor. Katar, 2016 yılı verilere göre Türk şirketlerinin yurtdışında sağladığı müteahhitlik hizmetlerinde ise yüzde 20.8’lik payla ilk sırada yer alıyor. l Ekonomi Servisi Katar ve bölge ülkelerinin yaşadığı sıkıntılar Türkiye ekonomi yönetimi tarafından da yakından takip edilirken, iş dünyası da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın görüşmeleri ve bunun sonuçlarına kilitlenmiş durumda. Ekonomi çevreleri, mevcut durumda Katar krizi nedeniyle Türkiye’yi ekonomik olarak etkileyecek doğrudan bir etki öngörmüyor. ‘Tedbir alınabilir’ Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ise yaşanan krizle ilgili olarak, “Katar mer kezli yaşanan olayı, kardeşler arasındaki küçük bir tartışma, tatsızlık olarak görüyorum. Türk müteahhitlerinin olumsuz etkilenmeyeceğini ümit ediyoruz ve bununla ilgili her türlü tedbirimizi alıyoruz” dedi. Reuters’a konuşan bir ekonomi yetkilisi, “Katar ve bölge ülkelerinin yaşadığı sıkıntıları yakından takip ediyoruz. Şu anda ilk etapta Türkiye’ye yönelik makroekonomik anlamda doğrudan bir etki öngörmüyoruz” dedi. Yetkili olası etkiler ile ilgili olarak bir soru üzerine, “Şu an yorum yapmak için çok erken daha dün oldu. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı diplomasi trafiği önemli. Tedbir almak gerekirse her konuda alınır ancak bence konu şu anda bu aşamada değil. Süreci yakından takip ediyoruz ve bir an önce çözüme kavuşmasını arzu ediyoruz” diye konuştu. Yetkili Türkiye’nin bölgede faaliyet gösteren şirketlerinin etkilenip etkilenmeyeceğine ilişkin bir soruya ise şöyle yanıt verdi: “Bölge ülkeleriyle kuvvetli ekonomik ilişkilerimiz var ve yakın konumdayız. Bazı aksaklıklar olabilir mi? Tabi ki olabilir ancak bunlar ekonomimizi şirketlerimizi ciddi anlamda etkileyecek boyuta ulaşmaz.” Mısır, Türk çeliğine ithalat vergisi koydu Mısır; Çin, Türkiye ve Ukrayna’dan ithal ettiği çeliğe geçici gümrük vergisi getirdi. Mısır Ticaret Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, gümrük vergisi Türkiye’den ithal edilen çeliğe yüzde 1019, Çin’den yapılan ithalata yüzde 17, Ukrayna’dan yapılan ithalata ise yüzde 1527 oranında uygulanacak. Mısır Ticaret Bakanı Tarek Kabil, kararın yerel üretimi korumak için alındığını söyledi. Mısır, Türkiye’nin en fazla çelik ihraç ettiği 4. ülke konumunda bulunuyor. l Ekonomi Servisi Demirde gümrük vergisi yarıdan fazla indiriliyor Türkiye’de halihazırda yüzde 30 olan demirdeki gümrük vergisi oranını yarıdan fazla düşürecek olan kararname Bakanlar Kurulu’nda imzalandı. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, “Bugün yarın karar çıkacak, ihtiyaç duyduğumuz kadar devam ettirip sonra tekrar bakarız. Biz demirçelik üretimi sektörü müzü koruyoruz. Şimdi geçici, manyetik bir alan oluştu, onun enerjisini almak lazım” dedi. Çelik sektörü gümrük vergisi indiriminin yerli üreticiye zarar vereceğini belirtirken, Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Başkanı Fuat Tosyalı, fiyatların inmesi için yüzde 18’lik KDV’nin aşağı çekilmesi gerektiğini söylemişti. l Ekonomi Servisi ekonomi 9 Büyük durgunluk sürerkenmerikan ekonomisinde gözler geçen hafta “istihdam” verilerin Ade idi. ABD’de “tarım dışı istih dam” rakamları farklı kesimlerce, farklı nedenlerden dolayı ilgi görüyor. Başta işçi örgütleri olmak üzere, reel üretim sektörleri söz konusu veriyi Amerikan ekonomisinin reel anlamda üretim ve istihdam süreçlerini takip edebilecekleri bir “öncü gösterge” olarak değerlendiriyorlar. Diğer yandan finans sermayesi (“oyuncular”) reel üretim ve işgücü maliyetlerini ileride FED’in (Amerikan Merkez Bankası) para politikasına dair ipuçları elde etmek amacıyla izliyorlar. Oyuncuların beklentileri farklı: Eğer tarım dışı istihdam artmakta ise Amerikan ekonomisinde canlanma söz konusudur ve dolayısıyla FED “enflasyonla mücadele etmek” ve “para piyasalarında talep baskısını hafifletmek için” faizleri yükseltmeye başlayacaktır. Dolayısıyla, küresel finans sermayesi, nefesini tutmuş, ABD’den gelecek canlanma haberlerini kaygıyla izlemektedir. Eğer istihdamda beklentilerin üzerinde bir artış söz konusu olur ise, bu FED faizlerinin artması için bir neden anlamına gelecektir. Faizlerin artması ise mali piyasalarda işlem gören “kâğıtların” değerlerinin gerilemesi ve ulusal borsaların işlem değerlerinin düşmesi anlamına geleceğinden, kaygı verici bir durumdur. HHH Veriler ABD’de tarım dışı istihdamın son bir ayda sadece 138 bin arttığını ve bu rakamın da 180220 bin arasında olan piyasa beklentilerinin oldukça gerisinde kaldığını gösteriyor. Dolayısıyla Amerikan ekonomisinin istihdam yaratma kapasitesi cılız seyretmektedir. Bu arada işsizlik oranı tarihsel olarak en düşük değere, yüzde 4.3’e değin gerilemiş durumdadır. Ancak, işsizlik oranındaki bu tarihi düşme, istihdam kazanımlarından değil, işgücüne katılım oranındaki gerilemeden yani iş aramaktan vazgeçenlerin sayısındaki artıştan kaynaklanmaktadır. ABD’de işgücüne katılım oranı 2008’e görece neredeyse 10 puan gerileyerek yüzde 62’ye değin gerilemiştir; ve bu olgu işsizlik oranındaki azalışı neredeyse tek başına açıklamaktadır. Amerika’da ücretlerin ise yıllık bazda sadece yüzde 2.5 oranında arttığı hesaplanmaktadır. Dolayısıyla, yıllık enflasyonun yüzde 2 2.5 bandında seyrettiği düşünülür ise Amerikan işçisinin ücretlerinde reel olarak herhangi bir artış yaşanmadığı anlaşılmaktadır. Aslında bu tespit sadece son bir ayın değil, neredeyse son otuz yıllık tarihçenin özeti durumundadır. ABD’de reel ücret düzeyi 1972’den bu yana anlamlı bir artış göstermemiş; buna koşut olarak da emeğin milli gelir içindeki payı sert biçimde gerilemiştir. HHH Reel ücretlerdeki gerilemenin ve dolayısıyla kârlılıktaki artışın, normal olarak yatırım harcamalarının artmasına ve üretkenlik kazanımlarının yükselmesine yol açması beklenmelidir. Ancak söz konusu beklenti gerçekleşmemekte, ABD’de yatırım talebi tarihsel olarak çok düşük tempoda seyretmektedir. Birleşmiş Milletler (UNCTAD) verilerine göre, ABD’de yatırım harcamalarının yıllık artış hızı 1990’larda yüzde 2.6 ve 20022007 arasında yüzde 4.8 iken, 2008 krizi sonrasında yüzde 0.9’a düşmüştür. Üstelik yatırım harcamalarındaki bu çöküş, FED’in “miktar kolaylaştırması” diye anılan muazzam para basma operasyonlarına ve reel ücretlerdeki gerilemeye karşı yaşanmaktadır. Yatırımlardaki gerilemeye koşut olarak ABD’de sanayi sektöründe işçi üretkenliği aynı dönemlerde, sırasıyla yüzde 3.1, 2.8 ve 1.1 olarak gerçekleşmiştir. FED’in tüm parasal desteklerine rağmen, küresel sermaye sanayiye değil finansal rant oyunlarına yönelmeyi tercih etmektedir. Büyük durgunluk diye anılan sürecin neredeyse onuncu yılına girmesinin nedeni de burada yatmaktadır. Meraklısına not: UNCTAD verilerine göre Türkiye’de sanayi sektöründeki emek üretkenliği 19901999 arasında yüzde 0.6; 20002007 arasında yüzde 2.6; 2010 sonrasında ise eksi 0.3 olmuştur. Bu rakamların analizi de bir başka yazının konusu. Eticarete güven damgası geldi Elektronik ticarette, öngörülen asgari güvenlik ve hizmet kalitesi standartlarına uyan elektronik işaret olarak tanımlanan güven damgası tebliği yayımlandı. Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yer alan tebliğle, eticarette güven damgası almak isteyen elektronik ticaret faaliyetinde bulunan gerçek ya da tüzelkişiler ile elektronik ticaret ortamını sağlayan gerçek ve tüzel kişilerin uymak zorunda oldukları asgari standartlar belirlendi. Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, güven damgası düzenlemesi ile eticarette güvenlik, gizlilik ve hizmet kalitesi konularında yaşanan endişelerin giderileceğini vurguladı. l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle