25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 3 Haziran 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY Özgürlüğü kazanacağız haber 11 Cumhuriyet Kitap Eki’nin Yayın Yönetmeni Turhan Günay’ın kızı Elif Günay, Norveç’te düzenlenen konferansta konuştu, tutuklu yazar ve yöneticilerimizin mesajlarını paylaştı AYLİN Nazlıaka, Oğuz Güven’i ziyaret etti ‘Darbe olsa yine biz tutuklanacaktık’ Elif Günay, Uluslararası PEN Hapisteki Yazarlar Komitesi tarafından Norveç’in Lillehammer kentinde düzenlenen konferansa katıldı. Gazetemize yönelik operasyon kapsamında tutuklanan Cumhuri ze merhaba diyen kuşlar, küçücük ağızlarıyla canlanan doğadan otlar taşıdılar yuvaları yet Kitap Eki Yayın Yönetme na. Bu sırada bizlere de hedi ni Turhan Günay’ın kızı Elif yeler getirdiler. Görmeyi çok Günay, Uluslararası PEN Ha istediğim papatyaları defalar pisteki Yazarlar Komitesi tara ca bizim küçük avluya bıraktı fından Norveç’in Lillehammer lar. 7 aydır göremediğim doğa kentinde düzenlenen konfe yı bize taşıdılar. Şahit oldum ransta yaptığı konuşmada ga ve şahitlik ederim ki hayatı, zetemize yönelik baskılara ve sesi, umudu, beton ve dikenli tutuklu arkadaşlarımızın ce tellerle boğamazsınız. Bir kış zaevindeki koşullarına dik günü, Silivri önünde biz ceza kat çekti. 12. kez düzenlenen evinde kalan gazetecilere des ve dün sona eren konferans tek için gelen PEN üyeleri; o ta yaptığı konuşmaya “Bugün soğuk günde içimizi ısıttınız, buraya, ülkemdeki basın öz bize umut oldunuz. Dünyanın gürlüğü hakkında konuşmaya, neresinde olursa olsun ifade hapisteki bir gazetecinin kızı ve basın özgürlüğünün savu olarak geldim. Sanırım bu du nuculuğunu yaparak, dünyayı rumu yeterince özetliyor, ama yaşanabilir kılan tüm yazarla ben size yine de 7 aydır yaşa ra, düşünürlere selam olsun. dıklarımızı anlatacağım” diyerek başlayan Günay, şöyle de Desteğe ihtiyaç var vam etti: KADRİ GÜRSEL: Artık bir “Yedi ay önce babam ve 9 işkenceye dönüşen ve tüm arkadaşı evlerinden alınıp gö haklarımızın gasp edildiği tu türüldüler. Beş gün boyun tukluluk günlerinde bizlerin ca nezarette bekledikten son desteğe olan ihtiyacı her gün ra terör örgütüne destek ver daha da artıyor. Bu süreçte mek suçuyla tutuklandılar. O PEN’in bize verdiği destek ger gün bugündür de küçük bir çekten çok önemli ve değerli. odada, herkesten ve her şey Kendilerine Silivri’den teşek den uzakta, ‘bekliyorlar’. Önce kürlerimi iletiyorum. neyle suçlanacaklarını öğrenmeyi beklediler. Beşinci ayda Değerini biliyoruz beklenen iddianame geldi. Ha TURHAN GÜNAY: Basın ve talı bilgilerle dolu, geçerli hiç yayımlama özgürlüğünün de bir suçlama içermeyen, absürt ğerini de, bu özgürlüğü geri denebilecek, ama yine de bu kazanacağımızı da çok iyi bili aydınlık insanları teröre des yoruz. Destekleriniz ve dostlu tek vermekle suçlayan bir id ğunuz için teşekkür ediyoruz. dianameydi bu. Sonra duruşma tarihini beklemeye başla Özgür kalplerin sesi dılar; o ise 24 Temmuz’a, yani MUSA KART: Biliyorsunuz, tutuklanmalarından 9 ay son Türkiye’de 15 Temmuz dar raya verildi. Yani kısacası ba be girişimi fırsata çevrilerek bam, meslek hayatını mizah muhalif gazeteciler cezaevine dergilerinde, gazetelerde, son atıldılar. Hakkımda 29 yıla va 27 yılını da Cumhuriyet gaze ran hapis cezası isteniyor ve tesinin Kitap Eki’nde kitaplar 9 ay tutuklu kaldıktan sonra la, yazarlarla, okurlarla geçi 24 Temmuz’da savunma için ren Turhan Günay, dokuz ay hâkim karşısına çıkabilece bekledikten sonra hâkim kar ğim. Ne var ki dünyada hak şısına çıkıp kendini savunabi sızlıklara hayır diyen iyi kalp lecek. Dinleyen olacak mı, hep li insanlar bu hukuksuzluğu birlikte göreceğiz.” onaylamıyor. Özgürlük diyen Tecrit koşulları kalplerin sesini kalın duvarlarla çevrili hücremden duya Türkiye’nin en köklü gaze biliyorum. İyi ki varsınız. He tesi Cumhuriyet’in muhalif pinizi sevgiyle kucaklıyorum. kimliği nedeniyle her zaman korkunç baskılara maruz kal Utanç verici durum dığını anlatan Günay, “Hayat HAKAN KARA: Ne yazık larını gazeteciliğe adamış bu ki Türkiye’de ifade özgürlü insanlar şimdi üçerli gruplar ğü konusunda ciddi bir sıkın halinde küçük bir odada, dün tı yaşanıyor. Dünyada hap yayla iletişimleri minimuma se atılmış gazetecilerin yarı indirilmiş bir halde, sebepsiz sı Türkiye’den. Bu dünya ça yere tutuluyorlar. Sadece en pında bir rekor ancak Türkiye yakınlarıyla haftada bir saat, açısından utanç verici bir du camın arkasından görüşebili rum. Türkiye’nin itibarı zede yorlar. Düşünün, o kadar ‘teh leniyor. Gazetecilerin yanı sı likeliler ki’ eşlerinin, çocukla ra siyasetçiler ve bilim insan rının bile dokunması ‘yasak’. ları da hapiste. Evrensel hu Mektup alıp vermeleri bile ya kuk ilkeleri ve insan hakla sak olduğu için dünyayla tek rı açısından tüm bu yaşanan bağları aileleri veya yine haf ların kabul edilebilir bir tarafı tada bir saat bir memur neza yok. PEN International’ın Tür retinde yaptıkları avukat gö kiye’deki fikir ve ifade özgür rüşleri” diye konuştu. Günay lükleri konusundaki mücade tutuklu yazar ve yöneticileri le için verdiği desteğe çok te mizin mesajlarını da paylaştı: şekkür ediyorum. Böyle dö Yaşam boğulmaz nemlerde gerek PEN’in, gerekse uluslararası gazeteci örgüt MURAT SABUNCU: Diken lerinin desteği bizler için çok li teller, yüksek duvarlar ve değerli. gökyüzünü bile kapatan koca bir kafes arasında yeni bir ha Tüm dünya duymalı yat inşa edilebilir mi? Tecrü ÖNDER ÇELİK: Burada ya beyle sabit: Evet. Penceremin şadığımız şey tam anlamıyla yanında, dikenli teller arasın tutsaklık. Avukatlarımızla bi da otlarla oluşturulan bir yu le haftada bir saat görüşme iz vada yeni bir hayatın doğumu nimiz var. Bu hukuksuzluğun na şahitlik ediyorum. Serçeler tüm dünyada duyurulması bi ve yavruları... Kapkara bir kı zim için çok önemli. l Haber şın ardında baharla birlikte bi Merkezi Silivri Cezaevi’nde 19 gündür tutuklu bulunan cumhuriyet.com.tr Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Güven, “Gerçek amaçları Cumhuriyet’i, muhalefeti susturmak. Darbe girişimi başarılı olsaydı, yine biz tutuklanacaktık” mesajı gönderdi. Bağımsız Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Oğuz Güven’i, tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti. Tutuklanmasına gerekçe gösterilen Twitter mesajında savcının iddia ettiği gibi bir niyetin akıllarının ucundan geçmediğini vurgulayan Güven gelinen süreçte, “niyet okumak” diye yeni bir suç oluşturulduğuna vurgu yaptı. Güven, meslektaşlarına ve okurlarımıza şu mesajı gönderdi: “Bedel ödenecekse ödensin. Ama bu iş çok tuhaf! Bizim utanacak bir şeyimiz yok. Biz çocuklarımızın, torunlarımızın gözünün içine başımız dik, alnımız ak, gururla bakacağız. Ama talimatla hukuku hiçe sayanlar, suç uyduranlar, vicdanlarını köreltenler, çocuklarının, torunlarının gözünün içine nasıl bakacaklar; merak ediyorum! Nâzım Hikmet’i suçsuz yere 27 yıl hapse mahkum edip 13 yıl hapis yatırtanlar tarihe lanetlenerek geçti. Nâzım Hikmet bugün hâlâ onurlu bir şekilde yüreklerde, dillerde yaşıyor. Bugün bizler ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü için mücadele ederken; hakkımızda Sedat Ergin’in adını koyduğu yeni bir suç türü oluşturuldu: Niyet okumak! Benim tutuklanmama neden olan haberde savcının iddia ettiği gibi bir niyet asla aklımızın ucundan, köşesinden bile geçmedi. Bu haberde amacımız bir suikast şüphesine dikkat çekmekti. Görüntüleri izleyen arkadaşımızın “ağabey, kamyon resmen biçmiş” sözüyle ortaya çıkan ve trafik kazalarında çok kullanılan bir deyim olması nedeniyle anlık olarak atılmış bir başlıktı. Twitter’da ‘ara cı’ kelimesi atlanınca yanlış anlaşılmalara neden olabileceği gerekçesiyle, haberi görür görmez, 55 saniye içinde bu başlığı sildirmeme rağmen işi tutuklanmama kadar vardırdılar. Tabii gerçek amaçları Cumhuriyet’i, muhalefet edenleri susturmak; sindirmekti. FETÖ darbe girişimi başarılı olsaydı yine karşı çıktığımız; muhalif olduğumuz için biz tutuklanacaktık! Şimdi de FETÖ’yü bahane ederek FETÖ ile ilgisi olmayan tüm muhalefeti hukukta yeri olmayan garip sebeplerle tutukluyorlar. Bilinsin ki bizim yüreğimiz çok rahat! Tek endişem torunum Aren’in beni görmediği için bana küsmesi... Onun dışında dimdik ayaktayız, her zaman doğruları söylemeye devam edeceğiz.” OHAL bahane İzlenimlerini gazetemizle paylaşan Nazlıaka, Güven’in morali ve sağlığının iyi olduğunu belirterek, “Haklılığın verdiği bir özgüven içinde, ancak OHAL bahanesiyle yapılan kısıtlamalaların işkenceye dönüştüğünü söyledi. Anlaşılan AKP iktidarı için OHAL bahane, keyfi uygu lamalar şahane” dedi. Güven’in haklı olarak iddianamenin hâlâ yazılmamış olmasını sorguladığını ifade eden Nazlıaka, bu durumun, Atatürk’e hakaret eden kişinin iddianamesinin 1 hafta içinde yazılıp tahliye edilirken, yaşanan keyfiyeti ortaya koyduğunu vurguladı. Muhalifler için tutukluluğun bir cezalandırmaya dönüştüğünü ifade eden Nazlıaka, şu görüşleri dile getirdi: AKP’nin yargısı suç icat etmek üzerine kurulmuş. Tüm basın mensuplarına aynı tornadan çıkmış talimatlarla suç yağdırıp, medyada otosansür iklimi yaratmak istiyorlar. Birileri unutmuşa benziyor ama biz hatırlatalım: Bayrağı Uğur Mumcu’lardan, Ahmet Taner Kışlalı’lardan ve nice onurlu kalemden devralan bu gelenek susmayacak, susturulamayacak! BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ DESTEKLENMELİ Fransa’nın İstanbul Başkonsolosu Bertrand Buchwalter ve Fransa Başkonsolosluğu Basın Ataşesi İlgi Hayda gazetemize nezaket ziyaretinde bulundu, gazetemiz imtiyaz sahibi Orhan Erinç ile görüştü. “Basın özgürlüğünün kaçınılmaz bir değer” olduğu vurgusunu yapan Buchwalter, bu değerin desteklenmesi gerektiğini söyledi. Cumhuriyet’in tutuklu yazar ve yöneticileri ile ilgili son gelişmeleri aktaran ve ik tidarın baskılarına karşın özgür haber anlayışını terk etmediğini belirten Erinç ise “Yaşananlar Cumhuriyet’i susturmaya yönelik. Arkadaşlarımızın tutukluluklarının bir an önce sona ermesi lazım” ifadelerini kullandı. Başkonsolos Buchwalter, “Bir Orman İki Ülke” haberiyle Avrupa Birliği Araştırmacı Gazetecilik Ödülleri’nde Genç Kategori Ödülü’nü kazanan Cumhuriyet gazetesi muhabirlerinden Hazal Ocak’a tebriklerini iletti. Mayısta 8 gazeteci tutuklandı Özgür Gazeteciler İnisiyatifi (ÖGİ) Diyarbakır’da 30 Mayıs günü gözaltılana alınan, KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Güzüpek ve ajansın Kürtçe servisinin editörlerinden Ali Ertaş’ın gözaltına alınmasını protesto etmek ve mayıs ayında basına yönelik hak ihlallerini açıklamak üzere basın açıklaması yaptı. Toplantıya katılan gazeteciler, üstünde Ertaş ile Gözüpek’in fotoğraflarının yer aldığı “Gaze tecilik suç değildir”, “Ben gazeteciyim” yazılı pankart ve döviz açtı. ÖGİ Sözcüsü Hakkı Boltan, kendileri için mayıs ayı raporlarını hazırlayan gazeteci Ertaş’ın gözaltında tutulduğuna dikkat çekti. ÖGİ üyelerinden Zuhal Atlan mayıs ayında 17 gazetecinin gözaltına alındığını bunlardan 8’nini tutuklandığını, 8 gazeteciye toplam 59 yıl 9 ay 15 gün hapis cezası, 2 gazeteciye ise 14 bin TL para cezası verildiğini belirtti. l MAHMUT ORAL / DİYARBAKIR Tayyip Erdoğan’ın kültür savaşı AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın Ensar Vakfı’nda yaptığı konuşma, Türkiye’de iktidarın siyasal meşruiyetini artık esas olarak ve son derece açık biçimde bir kültür savaşı üzerine kurduğunun açık kanıtıdır. Bu konuşma, 2013 ilkbaharında, AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu’nun söylediği, bugüne kadar AKP iktidarına payanda ve paydaş olan liberallerin, başlayan inşa ve ihya döneminde AKP’nin karşısında yer alacakları, çünkü onların kabulleneceği bir gelecek kurulmayacağı öngörüsünün, eyleme geçmiş halidir. Kökleri Türkiye’de bir yüzyıldan fazlasına dayanan kültür savaşında, hedefleri son derece açık ilan edilmiş, toplumun bütünü üzerinde mutlak tahakküm kurma arzusunun ifadesidir. Tayyip Erdoğan, 14 yıldır kesintisiz siyasal iktidarda olmalarına rağmen, sosyal ve kültürel iktidar konusunda sıkıntılarının olduğunu, yani yetersiz kaldıklarını belirtti. İlginçtir iktisadi iktidarı ele geçirme konusunda bir sıkıntı yaşadıklarından bahsetmedi. Kültürel ve sosyal alanda bu eksiklerin tamamlanmakta olduğunu belirtirken verdiği örneklerle, yürüttüğü kültür savaşının araç ve hedeflerini bütün çıplaklığıyla ortaya koydu. İmam hatip okullarına olan ilgi nihayet artmıştı (arttırılmıştı?) ve tüm okullarda Kuranıkerim, siyeri nebi, Osmanlıca gibi dersler seçmeli olarak (şimdilik?) okutulmaya başlanmıştı. Ülkenin ihtiyacı olan ve kendisi ve partisinin hayali olan nesiller böyle yetiştirilecekti. “Ecdadımıza ve kültürümüze duyulan husumetin ürünü bir yaklaşımla hazırlanmış olan müfredatlar daha yeni yeni değişiyor”du. Ama bu milli ve manevi sosyal ve kültürel iktidarın kurulmasının önünde hâlâ büyük engeller vardı. Çünkü bütün kültürel ve bilimsel alanlarda “ülkesine ve milletine yabancı zihniyetteki kişiler, ekipler, hizipler” etkin yerlerde bulunmaya devam ediyordu. Tayyip Erdoğan bu durumdan büyük üzüntü duyduğunu belirtmekle yetindi. Bu yabancı zihniyetteki unsurların işgal ettikleri o yerlerden er veya geç atılacaklarını söylemesine ayrıca gerek yoktu. Bir zihniyet, bir değerler bütünü ve bir yaşam tarzının hâkim, hatta baskın kılınmasını amaçlayan bu kültür savaşı hamleleri sayarken bunları yürütecek “kültür savaşçıları”nı da işaret etmeyi unutmadı. Erdoğan, partidevletinin desteklediği bu “kültür savaşçıları”, AKP’nin kültürel ve sosyal olarak hâlâ ve bir türlü iktidar olamama ıstırabının en somut göstergesi olan, bir karabasan gibi tahayyül dünyalarını esir almış olan “Gezi Parkı gençliği”nin tam karşısında yer alan, alacak olan gençlikti. Geçmişte dindar nesil olarak tanımladığı bu kuşakları, şimdi millet, vatan, bayrak ve ezan dörtlüsü için yola koyulanlar olarak tanımlarken fethedici bir gençliğe işaret etti. Sosyal ve kültürel iktidarı fethetmek üzere hareket edecekti. Erdoğan partidevletinin bindirilmiş kültürel kıtaları ve belki daha fazlası olacaktı. Yeni Türkiye’nin “yeni kızıl elma”sı bir iç fetih savaşıydı. Milli ve manevi değerlere aykırı olduğunu iktidarın ilan ettiği toplumun yabancılaşmış kesimlerine karşı verilecek bir savaştı bu. Çoğunluğun da bunu oy vererek desteklediği varsayılan, sadece söz ve düşünce silahlarıyla değil, yargı, polis gücü ve müfredat zorlamasıyla da verilecek olan bir ülke içi fetih mücadelesiydi. Tayyip Erdoğan’ın dile getirdiği ve siyasal iktidarın gücüyle adım adım hayata geçirildiğini kendisinin söylediği bu İslamcımilliyetçi kültürel ve sosyal tahakküm hedefi, AKP’nin kuruluşunda ustalıkla sakladığı iddia edilen gizli gündeminin açığa çıkmış hali midir? AKP seçmenleri ve sempatizanlarının hepsi bu tür bir tahakküm hedefini benimsiyorlar mı? Bu soruların yanıtı, gidişatın İslamcı bir faşizme dönüşüp dönüşmeyeceğini büyük ölçüde belirleyecek. Şansal’a linç davası başlıyor Modacı Barbaros Şansal’ı Atatürk Havalimanı’nda darp eden 12 şüpheli hakkında, “Basit yaralama”, “Hakaret” ve “Tehdit” suçlarından, 1 yıldan, 5 yıl 4 aya kadar hapis istemiyle iddianame hazırlandı. Şansal, savcılığa verdiği ifadede, Kıbrıs’tan getirildiği uçaktan indiği sırada bir kalabalıkla karşılaştığını belirterek “İki polis memuru kalabalığın önünde duruyordu. Son iki basamağa geldiğimde bu iki görevli memur kalabalığın önünden çekildi. O sırada saldırı başladı. Tekmeli ve yumruklu saldırıya maruz kaldım. Cinsiyetçi, ayrımcı, sinkaflı küfürler ve ‘Seni öldüreceğiz, buradan çıkamayacaksın’ şeklinde tehditler aldım. Kaçmaya çalışırken yere düşürüldüm. Başımı betona vurdum. Orada beni toplu olarak linç etmeye başladılar. Güvenlik Şube Müdürlüğü’nde görevli bir polis beni o kalabalığın içerisinden aldı. Araca darp edilmeme olanak sağlayan havaalanında görevli polislerden biri de bindi. Bana ‘Gördün mü boğulmak nasıl oluyormuş’ dedi. Aynı polis ayakkabımın kaybolması dolayısıyla bana ‘Şimdi sana nalbant mı almamız gerekir?’ dedi” diye konuştu. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle