23 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 25 Haziran 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: EMİNE BİLGET Korku eşiği aşıldı haber 11 Adalet Yürüyüşü’nde 10 gün geride kalırken kararlılık ve destek artıyor İKLİM ÖNGEL CHP, bugüne kadar hep “parlamentoda, sonuna kadar muhalefeti” savunuyordu. Enis Berberoğlu’nun tutuklanması CHP için bardağı taşıran son damla oldu. Kılıçdaroğlu, “Tek başına yürüyeceğim” diye yola çıktı. İlk geceden, gecelemek için bile geri dönmeme kararının net olduğu anlaşıldı. 4 günün sonunda tüm katılımcılar geri dönmeme kararını uyguladı. Adalet için yollara kamp kuruldu. Parti faaliyetleri de adalet yollarında yapıldı. 3 gün boyunca sağanak yağmurda dağ yolları aşıldı, çadırlarda konaklanıldı. “Korku eşiği yollarda aşıldı.” Geri dönüş yok Kılıçdaroğlu, 15 Haziran günü “Tek başıma yürüyeceğim” sözleri ile çıktığı yola, Güvenpark’ta on bine yakın vatandaşla birlikte başladı. İlk gün kısa süreli söğüt altında gerçekleşen molalarla, 5.5 saatlik yürüyüşün ardından Hipodrom’a ulaşıldı. O akşam Kılıçdaroğlu’nun evine döneceği ve sabah kaldığı yerden devam edeceği düşünülüyordu. Ancak geceyi karavanda geçirmesi “geri dönüşün” olmadığını net bir şekilde ortaya koydu. Uzun ilk gün yürüyüşünün ardından spora alışkın olmayan bünyeler, ilk günün acısını sonraki birkaç gün boyunca çekti. Güneş altında geçen yorucu yürüyüşün tecrübesiyle ikinci günde, gerek mola gerek konaklama ve lojistik destekte düzen sağlandı. Çankaya ve Yenimahalle belediyeleri yaklaşık 80 kilometre boyunca çadır, battaniye, yiyecek ve içecekleriyle hizmet verdi. Lojistiği sırasıyla Eskişehir Tepebaşı ve Odunpazarı belediyeleri devraldı. Uzmanların önerileri ile yürüyüş; “günde 3 mola, dördüncü mola konaklama” şeklinde, yaklaşık 5’er kilometrelik etaplar halinde ayarlandı. Kimse bırakmadı İlk dört gün hem katılımcılar, hem gazeteciler, hem de milletvekillerinin büyük kısmı Ankara’dan gidişdönüş yaparak yürüyüşü takip etti. Dört günün ardından çadırlarda, araçlarda ve gecenin geçirileceği kamp alanına en yakın yerde konaklamaya başlanıldı. Hasan Tatlı kalplerde Adalet Yürüyüşü’nün dördüncü gü nünde kalp krizi geçiren 69 yaşındaki Hasan Tatlı yaşamını yitirdi. Kılıçdaroğlu, “Adalet yolunda ilk kaybımız” dediği Tatlı’nın, kalbinin üzerine iğnelediği fotoğrafıyla, ikinci kez açık havada grup toplantısı yaptı. Bir gün sonra da MYK’nin toplanmasıyla CHP, olağanüstü koşullarda olağan programlarının tümünü gerçekleştirdi. Adalet Yürüyüşü’nde, katılımcı sayısı zor koşullara karşın arttı. Kortej 3 gün boyunca sağanak yağmur altında, dağ yollarını aştı, geceleri “Kargasekmez” gibi zirvelerde sonbaharın ayazını anımsatan hava koşullarında çadırlarda konakladı. Gündüzleri molalarda çekilen halaylarla, geceleri de yakılan kamp ateşiyle ısındı. Hem hafta içi olmasına hem de olumsuz havaya karşın sayıları 4 bine ulaşan katılımcılar, “Korku eşiğinin aşıldığı” görüşü nü güçlendirdi. 6. günün sonunda Ankara il sını rı tamamlandı, 7. güne Bolu il sınırında başlandı. Ayakları su toplayan, topukları aşınan, bacakları kasılan, fıtığı azan “yürüyüşzedeler” için Ankara’nın bitişi, “psikolojik sınırın da aşılmasıydı.” Herkes “azı biten çoğu kalan” yürüyüşe, yeni başlamış gibiydi... Yorgunluk yok Yedi günün sonunda CHP muhabirleri olarak, Kılıçdaroğlu ile yaptığımız röportajı, kendisinin kaldığı karavanda gerçekleştirdik. Beyaz rengin ağır bastığı, ferah görünümlü, sade karavanında sohbet ettiğimiz Kılıçdaroğlu, son derece dinçti, en ufak bir yorgunluk belirtisi yoktu, hatta diğer röportajlarımıza göre çok daha espriliydi ve yaklaşık 19 kilometrelik yürüyüşe rağmen saatlerce sohbet etme enerjisi varmış gibi görünüyordu. Necati Savaş İklim Öngel Veli Kara CUMHURİYET TAKİPTE “Dönerler, bırakırlar” denilen Adalet Yürüyüşü’nün önceki gün onuncu günüydü... Fotomuhabirimiz Necati Savaş, her ihtiyaç anında kortejde bizi bulan şoförümüz Veli Kara ve ben, takipteyiz... Hükümet gibi mahkeme Enis Berberoğlu hakkındaki gerekçeli kararını tamamlayan 14. Ağır Ceza Mahkemesi, hükümetin MİT TIR’larına ilişkin tavrına yakın bir dil kullandı CHP İstanbul Milletvekili Enis sinde yayımlanarak başta Cumhurbaşkanı ol Berberoğlu’na “casus mak üzere iktidarda bu luk suçlamasıyla” 25 lunan AK Parti hüküme yıl hapis cezası vere tini, ‘MİT TIR’larıyla Su rek tutuklayan İstan riye’deki terör örgütleri bul 14. Ağır Ceza Mah ne silah yardımı yapılı kemesi, kararının gerek yor’ şeklindeki algı ope çesini açıkladı. Kararda, rasyonuyla kamuoyu “ulusal güvenlik söz ko nezdinde yıpratmak, ce nusuysa basın özgürlü zai soruşturmalara ma ğünden bahsedilemez” ruz bırakmak, ulusal ve vurgusu yapan mahke uluslararası alanda özel me, MİT TIR’larının dur Enis Berberoğlu likle Cumhurbaşkanı’ durulmasına ilişkin ha nın savaş suçlusu ola berin gazetemizde veriliş şeklini rak yargılanmasının önünü açmak, de cezaya gerekçe yaptı. Söz konu buna ortam sağlamaya çalışmaktı” su haberle “Cumhurbaşkanı Tayyip vurgusu yapıldı. Erdoğan’ın itham edildiğini, uluslararası mahkemelerde yargılanması Siyasi amaçla nın hedeflendiğini” savunan mahke Karada, “MİT TIR’ları olayının if me, Berberoğlu’nun da “Erdoğan’a şasıyla hazır ortam da müsaitken, ve hükümete zarar vermek için si ‘Cumhurbaşkanı ve hükümet yöne yasi amaçla hareket ettiği”ni belirt ticilerinin teröre destek veren, terö ti. Gerekçeli kararda, suç tarihinde, rü finanse eden’ iddialarıyla ulusal “Ana muhalefet partisinin genel baş ve uluslararası boyutta yargılanma kan yardımcısı olan ve milletvekili ları sağlanarak ortadan kaldırılma olmak isteyen Enis Berberoğlu’nun larının hedeflendiği, en iyi ihtimalle yönetmeye talip oldukları devletin seçim öncesi hükümeti zora sokarak bekasını, milli güvenliğini ve menfa seçimi kazanmalarının önüne geçil atini normal bir vatandaştan çok faz mek istendiği, sanık Berberoğlu’nun la önemsemesi ve düşünmesi gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve hükü tiği” belirtildi. mete zarar vermek için siyasi amaç ‘Hedef Erdoğan’dı’ la hareket ettiği, hukuki ve cezai sorumlulukların doğması, yeniden ik İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkeme tidar olmalarının önüne geçmek için si, Enis Berberoğlu hakkındaki ka devletin ulusal güvenlik iç ve dış si rarının gerekçesini yazdı. Kararda, yasal bakımından gizli kalması gere MİT TIR’larına ilişkin görüntüleri ken özü itibarıyla devlet sırrı olma eski Cumhuriyet Genel Yayın Yönet sı gereken görüntüleri yayınlaması, meni Can Dündar’a verdiği öne sü ifşa etmesi amacıyla Can Dündar’a rülen Berberoğlu’nun amacının, “Sa vermekten çekinmediği, sanıkların nık Can Dündar tarafından gazete iştirak iradesi içerisinde birlikte ha reket ettikleri anlaşılmıştır” değerlendirmesi yapıldı. Basın özgürlüğünden bahsedilemez Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde devam eden yargılama süreci, kamuoyu duyurularıyla MİT TIR’ları olayının milli güvenlik meselesi olduğu hususunun aşikâr olmasına, ifşası ve açıklanmasının devletin güvenliğine, iç ve dış siyasal yararlarına zarar vereceği ortaya konulmasına rağmen yine ulusal güvenlik söz konusuyken basın hürriyetinden bahsedilemeyeceği belirtilen kararda, sanık Can Dündar tarafından 7 Haziran 2015 genel seçimlerine 1 hafta kala, Cumhuriyet gazetesinin 29 Mayıs 2015’teki baskısında olaya ilişkin birçok fotoğrafı, malzemeye ilişkin tüm bilgileri yayınladığı anlatıldı. MİT TIR’larının durdurulduğu 19 Ocak 2014’ten iki gün sonra Aydınlık gazetesinde yer alan haberde, bir TIR ve kasa içerisindeki top mermilerin olduğu iddia edilen görüntülere yer verildiği, haberde bunun haricinde bir bilgi, belge ve görüntünün yer almadığı ifade edilen gerekçeli kararda, Dündar’ın söz konusu haberi yapış tarzı, haberin dünya gündemini sarsacak şekilde veriliş şekli, ilk kez yayınlanıyor olduğu yönündeki anlatımlar dikkate alındığında, devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken devlet sırrı niteliğindeki bilgi, belge ve görüntülerin daha önce yayınlanmadıkları için aleniyet kazanmamış oldukları halde sanık tarafından ilk kez yayımlandığı belirtildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Ferman sizin yollar bizim mdrrİuBAniüaludacvaynrneaşaüsıtrl’şasekn.ı.ü’iaitOdznAbidYanrdabneüasreilvrermyaüirbloreyaıyışunllorüadlidtulnşıliç.aapüninıİrk’ldnCneabdcueHrniee.ğzPdO,puivme“MainBYcsdrliiadtatlzilierlreailo”iaknlatevdvndıvareeklieayYtdakrmoeraiiml.aşirlaourekMymvzikaluaaıknşih’tçyi,ı;abiacnyfrierrüüeirzlem Her gece nöbet avesÜNAşCtaaşümödHmal2”ibaPntği1tl.leeeei0eAnUtdtr0dhlnyieinN’eyetdsrdaöoreaeAleblrgynM.ddaeepY2aautcaT3alireerhek.atk0teşultAaa0kpNrtşygai’aaöalıdakreşkbaıtkalşn2keıea,a0BnKtd“dmi0eAaa’eCnlnrdkeksiHznaaatdtaPeltuödieıy’ktPablltıiemylraeveYorCBtaerkür,yarHtı.rşi’auşnyüAPaktdoyd’rkulaiükareşny.sıalıoaamrr. İstanbul’da 1 milyon kişi rirBblkşkGniiarneouoaşğtiiğrsğnaekmekiılulrmurluusaeeıştyu,lhikalnln“oaun,nAd1nb’rdyml“eddCuaHüanaırHi.rlke.lpyüeyPeApoayotrmMrnübvğYtşaiiiauküsrlünlineirbaşnmüytğiidiyzyvnüüıielzeüreziydsüfşkısttgayüilldaeüniie”rrırknBrecekpaeüeococmrlekltoeerdo.oğankguİypis.trzhğaatOl”Buaucamlimennnaifnılakkubnauddtlurdanbaeaelrae’h.aleer Demirel’i neden andım? Süleyman Demirel’in ölmeden birkaç yıl önce “Türkiye’nin hali ne olacak” diye kaygılanan dostlarına sarf ettiği bir cümle var. O dönem bana aktarıldığı şekliyle söylüyorum: “Ortadoğu’da nizam ve huzur olmadan Türkiye durulmaz.” 2013 gerçeği içinde, Türkiye’nin yalpalamaya başlaması, demokrasi rayından çıkma eğilimi göstermesi, hepimize nevi şahsına münhasır bir durum gibi geliyordu. Büyük resim daha netleşmemişti. O yıllarda henüz Türkiye’yi Ortadoğu’nun bir parçası, hatta uzantısı olarak görmeye alışmamıştık. Ortadoğu’daki kaos ve mezhep savaşları, seyirlik bir durum gibiydi. Henüz daha global otoriterleşme dalgası başlamamış, tüm dünyada liberal demokrasi, düşüşe geçmemişti. Türkiye’yi sadece Türkiye olarak düşünüyorduk. Olana bitene bakıp, Ahmet iyi, Mehmet kötü gibi yerel aktörler üzerinden tezler üretiyorduk. Umutlarımız, beklentilerimiz aynı küçük yerel aktörlerin farklı seçimleri üzerineydi. Oysa bizim dışımızda bambaşka bir durum gelişiyordu. Türkiye, son 10 yıl içinde ancak belirgin bir biçimde Suriye iç savaşının başından bu yana, Ortadoğu denklemine sürüklenmişti. Oradaki istikrarsızlık, kimlik mücadelesi, vekâlet savaşları, siyasi akımlar dalga dalga bizi de esir alıyordu. Türkiye sadece bir Ortadoğu ülkesi olmasa da bir şekilde Ortadoğu’dan kaçamıyordu. Ama bizim için yazılan senaryonun dışına çıkamadık. Büyük resimde Irak ve Suriye’nin Kuzey komşusu olmamız ve Avrupa’nın göbeğinde değil en dış çeperinde olmamız, içerideki gidişatı belirledi. Demirel bunu erken sezmişti. Nasıl ki onun siyasette aktif olduğu yıllarda Türkiye’de olan biteni Soğuk Savaş dinamikleri belirledi ise, şimdi de Arap Baharı sonrası Ortadoğu kaosu ve dünyadaki demokrasi karşıtı akım, bizi yiyip yuttu. İçeride ne kadar çırpınsak da bu büyük tsunaminin altında ezildik. Demirel’in lafını unutmamış, aklımın bir köşesine yazmıştım ancak bizdeki yerel siyaset ve Ortadoğu arasındaki ilişki, Irak sayesinde kafamda netleşti. Zamanında Saddam dönemi ve Saddam sonra Irak üzerinde çok çalışmıştım. Irak siyasetini iyi biliyor ve takip ediyordum. Eskiden Türkiye’deki siyasi akımlar ve Irak’ta yaşananların uzaktan yakından ilgisi yoktu. Ancak bir noktadan sonra, Türkiye’deki kutuplaşma, Irak’ı andırmaya başladı. Karşımızda bir muhafazakâr Sünni partisi, şehirli modern/laik ve Alevilerin kümeleştiği bir başka parti ve bir Kürt partisi vardı. Ortadoğu’daki kimlik ayrışmasına sürükleniyorduk. Merkez sağ ve merkez sol yok olmuştu. 2015 yılı, bunu kırmak, kimlikleri aşmak için bir fırsattı. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi, merkez sağa açılabilirdi, yapamadı. Merkez sağ ve liberal eğilimleri dışladı. Muhafazakâr Sünni partisi gibi davranmayı seçti. Keza anamuhalefet partisi, geniş bir sol ve merkez kimliğe değil daha dar bir laik/modern/ Alevi konsorsiyumuna doğru evrildi. Kürt meselesi ve geniş sağ sınıfa hitap eden anlamlı bir duruş geliştiremedi. Ve tabii bir başka hayal kırıklığı da HDP’de yaşandı. 2015 Haziran’ında ‘HDP projesi’ ya da ‘HDP fikri’ denilen Kürt siyasetinin ötesinde geniş ve çoksesli bir sol koalisyon kurma fikri, Türkiye’de kimlik siyasetinin aşılması için bir şanstı. Ancak, içeride çatışmalı sürecin yeniden başlaması, HDP’yi ister istemez Kürt kimliğine ve Kürt siyasetine itti. Parti kaldı, hatta oy oranı da değişmedi; ancak geniş sol parti düşüncesi zaman içinde Kürt partisi gerçeğine yaklaşmak zorunda kaldı. Böylece merkez sağ ve merkez solun olmadığı, özgürlükçü liberal bir akımın esamisi olmayan bir ülkede, diğer kimliklere hapsolduk. İçinde olduğumuz ahval ve şerait, budur. Ortadoğu’daki kimlik siyaseti ve ideolojik çalkalanma durulmadığı sürece, bizde de taşlar yerine oturmayacak. Soğuk Savaş sonrası dünyadaki liberal demokrasinin yükselişiyle çok yol almıştık. Şimdi ise bambaşka bir senaryoya mahkumuz. Bazen geçmişe dönmek, geleceği kurmak için tek yoldur. Bu bayram, Süleyman Demirel’i anarak söze başladım çünkü buraya nasıl geldiğimizin, buradan nasıl çıkacağımız konusunda büyük önemi var. Günün birinde buradan çıkmak umuduyla, bayramınızı kutluyorum... C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle