26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 22 Haziran 2017 4 haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: BAHADIR AKTAŞ İşte yargıya müdahale! Direnme hakkı lütuf değil Yıllar önce Melih Aşık, hep ilgi görmüş “Açık Pencere” köşesi için Karadeniz Bölgesi’ne İstanbul ve Ankara’dan, hem öğretim yılının başlamasını haberleştirecek, hem de gitmişken bu arada yeni fıkralar çıkmışsa derleyecek muhabirler göndermişti. Olayın en ilginci Karadenizlinin keskin zekâsını en güzel yansıtanı ise tesadüfen son güne kalmıştı. Dönmek üzere olan muhabir arkadaşlar, her halinden okula yeni başlamış olduğu anlaşılan bir çocukla karşılaştıklarında sormuşlar: Okula mı gidiyorsun? Minik Temel’in yanıtı müthiş olmuş: Gitmiyorum, gönderiliyorum. CHP Genel Başkanı ve ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu, adaleti aramak üzere sokağa indi yürüyor. Kılıçdaroğlu sokağa inmedi, sokağa inmeye mecbur bırakıldı, adeta zorla itildi. Reis rejimi Adalet Yürüyüşü’nü kaçınılmaz kılan bütün öğeleri bir araya getirip diğer bütün çıkış ve hak arayış kapılarını kapatıp bütün demokratik denetim mekanizmalarını kadük hale getirerek, yürüyüşün baş hazırlayıcısı oldu. Kılıçdaroğlu’na kalan tek şey, demokratik direnme hakkını kullanma iradesiyle yollara düşmekti. Başka türlü davranmasına da zaten imkân yoktu. HHH Adalet Yürüyüşü, değerli, hukukçu, diplomat ve siyasetçi Rıza Türmen’in de salı günkü Cumhuriyet’te yayımlanan yazısında belirttiği üzere, kimilerinin nitelediği gibi sivil itaatsizlik değil, direnme hakkının kullanılmasıdır. Emre Kongar Hoca, son zamanlarda bu kavramı çok haklı olarak, sürekli dile getiriyor ve ısrarla herkesi demokrasi için direnme hakkını kullanmaya çağırıyor. Rıza Türmen’in salı günkü yazısında da belirttiği gibi, direnme hakkı, sivil itaatsizlikten ayrı bir kavram. Sivil itaatsizlik bir hukuk kuralını, şiddet içermeyen yollarla, suç işlemek ve de sonuçlarına katlanmak iradesine de sahip olarak ihlal etmektir. Dikkat edilirse, burada bir hukuk kuralının, bir yasanın bilerek, sonuçlarına katlanarak ihlali vardır. Oysa, Magna Carta’dan (1215) beri 1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirisi, 1789 Fransız İnsan Hakları Bildirisi, 1945 Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Bildirisi’nde yer alan “Direnme Hakkı”nda, herhangi bir kuralın ihlali söz konusu değildir. Alman Anayasası gibi bazı anayasalarda da yer alan (bizim 1961 Anayasası’nda da vardır, ama o “Başlangıç” bölümündeki ifade şekli tartışıldığı için başka bir inceleme konusudur) direnme hakkı ise herhangi bir ihlal içermeyen evrensel demokratik bir haktır. Durum böyle olunca, sayın Cumhurbaşkanı’nın Adalet Yürüyüşü’nün iktidarın lütfu sayesinde yapılabildiği savı, geçerli değildir. Demokrasiyi çoğunluk diktası ile karıştıran zihniyetin sıkça düştüğü bir yanılgıya düşmemek ve bilmek gerekir ki bütün temel hak ve özgürlükler gibi, direnme hakkı da iktidarın lütfunun ya da hoşgörüsünün sonucu olmayıp yasaların, anayasanın güvencesi altındadır. HHH Demokrasilerde iktidarı ellerinde tutanların temel hak ve özgürlüklere hoşgörü göstermek lütfunda bulunduklarını söylemeleri halinde vatandaşın cevabı açıktır: Arkadaş hoşgörünü kendine sakla! Benim anayasayla korunmuş, özüne kimsenin dokunamayacağı haklarım var. Demokrasilerde, iktidarlar, yalnızca vatandaşın direnme hakkına saygı göstermekle mükellef olmakla kalmayıp aynı zamanda bu hakkın kullanılmasının önüne engeller çıkacak olursa, onu önlemekle de yükümlüdürler. Yoksa kendileri anayasayı ihlal suçu işlemiş olurlar. Ama bu noktada “Eğer iktidar bu demokratik gerçeği anlayacak kafada olmuş olsaydı, zaten direnme hakkının kullanılmasına, Adalet Yürüyüşü’ne bile gerek kalmazdı ki!” dediğinizi işitir gibi oluyor ve doğrusu verecek yanıt bulamıyorum. Doğru söze ne denir ki... Atatürk’e hakarete pişkin savunma Atatürk’ün ölüm yıldönümünde ‘Zulüm 1938’de son buldu’ başlığıyla Akit TV’de yayımlanan haberle ilgili açılan davanın ikinci duruşması yapıldı. Duruşmaya katılan ve ‘Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret’ suçundan 4.5 yıla kadar hapsi istenen tutuksuz sanık Akit TV’nin sorumlu müdürü olarak görev yapan Ali Özken (27) yazılı savunmasında “10 Kasım 2015 günü yapılan yayın, Atatürk’ün saltanat rejimini kaldırarak kurduğu Cumhuriyet ve onun demokrasiye olan inancına uygun biçimde, farklı görüş ve düşünceler, çarpıcı, rahatsız edici bir dille ifade edilseler bile tahammül ile karşılanmalıydı” dedi. Duruşma ertelendi. l İstanbul/Cumhuriyet FETÖ’den ifade veren Birol Erdem, 2014’te yapılan HSYK seçimleri sırasında Cumhurbaşkanlığı’nın Okur’a ‘adaylıktan çekil’ mesajı gönderdiğini açıkladı ‘Gizli yazıyla talimat verildi’ ‘Adalet Yürüyüşü’ sırasında yol kenarında yapılan MYK’nin ardından Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, basın açıklaması yaptı. Erdoğan’ın 138. maddeyle kendilerine akıl vermeye kalktığını söyleyen Tezcan, “Kendisinin yargıya müdahalelerini yazsak ansiklopedi serisi olur, uç uca eklesek bizim buradan İstanbul’a yürüdüğümüz yolun 3 katı eder. Mahkemelere dün talimat veren kendisi değil miydi, ‘Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymuyorum’ diye Erdem Gül ile ilgili tahliye kararı verildiğinde açıklama yapan kendisi değil miydi, bu açıklamanın ardından hâkimlere dönüp de ‘Siz de uymayabilirsiniz’ diyen kendisi değil mi? MİT TIR’ları davasında yargılama sürerken ‘hesabını verecekler’ diyen kendisi değil mi? Bu değil mi müdahale, 138’in ihlalini nerede arıyorsun? Devlette, mahkemede adaleti bırakmazsanız bir yiğit adam yollara çıkar, yollarda adaleti arar, mazlumların sesi olur, millet de onun arkasında gelir” diye konuştu. Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nu tehdide başladığını söyleyen Tezcan, savcılara da talimat verdiğini dile getirdi. Anayasa’nın 138. maddesinin “Hiçbir devlet makamı savcılıklara ve mahkemelere talimat veremez” dediğini söyleyen Tezcan, “Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, ‘gizli’ ibareli yazıyla, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına talimat göndermedi mi?’ diye sordu. Tezcan, o talimatla Gerçek Gündem sitesinin kaçak saray haberleri için “Kanuni işlem başlatın, sonucunu da haber verin” dediğini kaydetti. ‘Şikâyet hakkını kullanmış’ AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, CHP’li Tezcan’ın açıkladığı Cumhurbaşkanlığı’ndan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılan yazıyı “Bu bir suç duyurusudur. Ben olsam rica ederdim, o arz etmiş. O kadar özenli davranmış ki sayın Kıratlı arz diye bitirmiş, nezaketi görüyor musun?” diye değerlendirdi. Yazıcı şunları söyledi: “Bu açıklamayı dikkatle izledim, incele dim. Tezcan’ın hukuk fakültesi mezunu olduğunu, avukatlık yaptığını da biliyorum. Hayretle karşıladım. Anayasanın 138. maddesi ile bu belgeyi telif etmek bir hukuk fakültesi eğitimini almış kişiye yakışmaz. Anayasa 138, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığını güvence altına alıyor. Ama vatandaşın şikâyet, ihbar hakkını anayasal hiçbir düzenlemenin ortadan kaldırması mümkün değil. Vatandaşların hak arayacağı yerler mahkemelerdir. O kadar özenle yazılmış ki bu yazı biliyorsunuz Cumhurbaşkanımıza iftira içeren bir yayın yer almış” dedi. Belgenin başında ‘suç duyurusu’ yazdığını anlatan Yazıcı, “Suç duyurusunu yapmak görevi değil mi?” dedi. Savcılık: Talimat değil Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da CHP’nin açıkladığı belge ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada “Kurumlardan gelen ihbar yazıları, yargı kuruluşlarına talimat değil, Cumhuriyet Başsavcılığımıza suç duyurusu niteliğindedir” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet ‘STK’ler FETÖ davalarını takip etsin’ Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, STK’lere FETÖ davalarını takip etmeleri çağrısında bulunarak “FETÖ’cüler içinde nedamet getiren neredeyse hiç yok. Mahkemelerdeki şovları kalp gözlerinin de kararmasından kaynaklanıyor. Sivil toplum kuruluşlarından FETÖ davalarını takip etmelerini istiyorum. Meydan bu alçaklara bırakılmamalı” dedi. Erdoğan, Saray’da sivil toplum kuruluşlarına verdiği iftar programının ardından açıklamalarda bulundu. STK’lere uyuşturucu ile mücadele çağrısında da bulunan Erdoğan, “Bizim nazarımızda silahlı terör neyse, uyuşturucu terörü de odur. Devletin uyuşturucuyla mücadele hususunda yaptığı pek çok çalışma vardır, ancak son günlerde basın yayın organlarına yansıyan, hatta kendimizin de yol kenarında bizzat şahit olduğu, yürek yakıcı manzaralar bu konularda halen eksiklerimizin olduğunu gösteriyor. Her ne kadar Avrupa ülkelerinin çok çok altında da olsa bizim bu sorunu kangrene dönüşmeden tedavi etmemiz gerekiyor. Bu ülkenin gençlerini ne Kandil’e ne Pensilvanya’ya ne de uyuşturucu terörüne feda edemeyiz” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet Erdoğan’a Almanya’da salon yok Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Almanya’da konuşma yapması planlanan etkinlik için başvurulan salonlardan olumsuz yanıt geldi. Erdoğan’ın 78 Temmuz’da Almanya’da düzenlenecek G20 Zirvesi’nin ardından taraftarlarına seslenmesinin planlandığı etkinlik için başvuru yapılan salonlardan ret cevabı geldi. Etkinlik için Dortmund kentindeki Westfallenhalle’ye başvuruda bulunan organizatörler planlanan 9 Temmuz tarihi için salonda farklı bir organizasyo nun kurulum çalışmaları yüzünden geri çevrildi. DW Türkçe’ye açıklama yapan Dortmunder Westfallenhalle basın bürosu söz konusu olumsuz yanıtın salonun müsait olmayışından kaynaklandığını söyledi. Aynı şekilde Erdoğan’ın etkinliği için başvurulan, Oberhausen’daki KönigPilsnerArena’dan da ret cevabı geldi. Mekan tarafından yapılan açıklamada, yaz tatilinde girilecek restorasyon çalışmaları nedeniyle salonun kullanılamayacak durumda olduğu belirtildi. Almanya Dışişleri Bakanlığı ise “Şu ana kadar Türk tarafından bize resmi bir istekte bulunulmadı” açıklaması yaparken, Berlin’deki Türkiye Büyükelçiliği’nin sözcüsü de, Alman haber ajansı dpa’ya yaptığı açıklamada “Bu konuda herhangi bir bilgimiz yok” dedi. 16 Nisan’da yapılan Anayasa değişikliği referandumu için Almanya’da bazı mitinglerin güvenlik nedeniyle iptal edilmesi Türk yetkililerin tepkisine yol açmıştı. Erdoğan, Almanya’nın kararını Nazi dönemi uygulamalarına benzetmişti. l Haber Merkezi ‘Darbenin önünü AKP’liler açtı’ CANAN COŞKUN 15Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ soruş turması kapsamında gazeteciler Ahmet ve Mehmet Altan ile Naz lı Ilıcak’ın yargılandı ğı davada savunma lara devam edildi. İs tanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün Mehmet Altan görülen duruşmada sanıkların savun masını yaptığı sırada mahkeme heyeti üyesi yargıcın uyuması dikkat çekti. Davanın 3’üncü gününde Mehmet Altan’ın savunmasına geçildi. Altan kimlik tespiti sırasında mesleği soru lunca, “Üniversite hocasıydım, KHK ile attılar” dedi. Mehmet Altan savunma sında özetle şunları söyledi: “JeanJac ques Rousseau 254 yıl önce yazdıkları nı bugün televizyonda söylese hiç kuş kusuz ‘darbeyi biliyordu, subliminal mesajları veriyor, darbeye zemin ha zırlıyor’ yakıştırması ile gözaltına alı nırdı. Silivri zindanlarına atılırdı. 17 25 Aralık soruşturmasının ardından 37 iktidar milletvekilinin imzasıyla al bay ve generallerin terfisi öne çekili yor. Bu albay ve generallerden 10’u şimdi FETÖ’cü olmakla yargılanıyor. Ben mi darbeciyim bu yasanın önünü açan mı? Bu bilgilere Ankara Cumhuri yet Başsavcılığı’nın darbeye ilişkin ha zırladığı iddianameden ulaştım.” ERGENEKON SİL BAŞTAN İlker Başbuğ ve Dursun Çiçek’in de aralarında bulunduğu 19 sanığın dosyası Yüce Divan için ayrıldı Yargıtay’ın bozma kararının ardından yeniden görülmeye başlanan 274 sanıklı Ergenekon davasında savcı 255 sanığın beraatını istedi. Duruşma savcısı, aralarında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve Dursun Çiçek’in de olduğu 19 sanığın Yüce Divan’da yargılanması gerektiğinden 19 sanık hakkındaki yargılamanın durdurularak dosyanın ayrılmasına karar verilmesi talep etti. Karar için duruşmayı erteleyen mahkeme, verdiği ara kararda Danıştay saldırısı dosyası ve İlker Başbuğ ile 18 sanığın dosyasını Ergenekon Davası’ndan ayırdı. Dava 7 Eylül’e ertelendi. Savcı, Danıştay saldırısı davası ile bu davanın sanıkları arasında bağlantı bulunamadığından yetkisizlik kararı verilerek ayrılmasını, saldırgan Alparslan Arslan’ın ise delil durumu ve kuvvetli suç şüphesi gerekçesiyle tutukluluğunun devamına karar verilmesini, silah temin eden 4 kişi hakkında ise yargı lamanın devamına karar verilmesini talep etti. Hasan Atilla Uğur’un ve Tuncay Özkan’ın ruhsatlı silahlarının iade edilmesine karar veren mahkeme, Orgeneral Şener Eruygur ile ilgili Adli Tıp Raporu istedi. Ayrıca, mahkeme Taraf gazetesine kamu davası açılıp açılmayacağını araştıracak. İki dosya ayrıldı Savcının taleplerini değerlendiren mahkeme, ‘internet andıçları’ ve ‘irticayla mücadele eylem planı’ çalışmalarının bilgileri dahilinde olduğu iddia edilen eski genelkurmay başkanı İlker Başbuğ’la eski komutanlar Dursun Çiçek, Hasan Iğsız ve Nusret Taşdeler’in de aralarında bulunduğu 19 sanığın dosyasının ayrılmasına karar verdi. Ayrıca Danıştay saldırısını gerçekleştiren hükümlü Alparslan Arslan’la silah temin eden dört kişinin de dosyası ayrıldı. Duruşma 7 Eylül’e erteledi. l İstanbul/Cumhuriyet CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasında ya şanan ‘yargıya talimat’ polemiği sürer ken, dikkat çekici bir ifade ortaya çık tı. FETÖ yöneticiliği iddiasıyla sorgu lanan Başbakanlık Baş müşaviri ve eski Ada let Bakanlığı Müsteşa rı Birol Erdem, ifade sinde Cumhurbaşkanlı ğı Genel Sekreteri Fahri ALİCAN ULUDAĞ Kasırga’nın 2014 yılında yapılan HSYK seçim leri sırasında kendisini Çankaya Köşkü’ne çağırarak, tek başı na aday olan İbrahim Okur’un adaylık tan vazgeçmesi konusunda kendisiyle görüşmesini istediğini anlattı. FETÖ yöneticisi olmak iddiasıyla gö zaltına alınan ve üç günlük sorgusu nun ardından adli kontrol kararıy la serbest bırakılan Erdem, 38 sayfa lık ifadesinde, Cumhurbaşkanlığı’ndan HSYK seçimlerine yapılan müdahaleyi şöyle anlattı: n Fahri Kasırga beni Köşk’e çağır dı: 2014 yılı HSYK seçimleri öncesin de (Cumhurbaşkanlığı Genel Sekrete ri) Sayın Fahri Kasırga, benim Başba kanlık Başmüşaviri olarak görev yap tığım sırada görüşmek amacıyla be ni davet etti. Çankaya Köşkü’ne Fahri Bey ile görüşmeye gittim. Kendisi bana HSYK seçimlerinin öneminden bahse derek durumun kritik olduğunu söyle di ve müdahale edilmesi gerektiğini be lirtti. Bu amaçla benim İbrahim Okur ile adaylıktan vazgeçmesi konusunda görüşmemi istedi. Ben de yanından ay rılır ayrılmaz Fahri Bey’le aynı düşün ceye sahip olduğum için İbrahim Okur ile görüşmeye gittim. n Adaylıktan çekilmeyeceğini söy ledi: İbrahim Okur ile olan görüşme mizde 2014 yılı HSYK seçimleri konu sunda tereddütlerimin olduğunu ken disine söyledim. Ancak o aşamada be ni Fahri Kasırga’nın göndermiş oldu ğunu ilk etapta tepki verir düşüncesiy le söylemedim. Okur’un tek başına ka zanma şansının olmayacağını söyleye rek neden aday olduğunu sordum. Bu nun üzerine Okur bana; ‘her iki grubu da istemeyen kişiler olduğunu, bunla rın kendisine oy verebileceğini, bu yüz den gruplardan bağımsız olarak aday olduğunu, basın organlarından araya rak kendisine bakanlıkta bir makam teklif edilmesi sebebiyle adaylıktan çe kileceği hususunda söylentiler olduğu nun sorulduğunu, kendisinin de ade ta rüşvet almış gibi bir intiba oluştu racak şekilde adaylıktan çekilmeye ceğini’ söyledi. Yalnız ben uzunca sü ren bu konuşmamız sırasında İbrahim Bey’in çok kararlı olduğunu ve bazı ba sın mensupları ile yapmış olduğu gö rüşmelerde kendisini bağlayıcı ifadeler kullandığını görünce artık Fahri Bey’in adaylıktan çekilmesi ile ilgili teklifini doğrudan iletmedim. Ancak yanından ayrıldıktan sonra bir saat içinde oldu ğunu sanıyorum, görüşmeyi takip eden günlerde daha önceden kafamdan ta sarladığım seçimlerle ilgili bir açıkla mayı kamuoyuna paylaştım. Ben de bu açıklamada bu seçimin öneminden ve kritikliğinden bahsettim. n Bekir Bozdağ’a açıklamayı gön derdim: Son olarak da gerçekten ba ğımsız olduğunu düşündüğüm adayla rın tümüne adaylıktan çekilmeleri yö nünde bir çağrıda bulundum. Bu çağ rı sırasında Okur ve Murat Gökçe’nin isimlerini aslında açıkça yazmıştım an cak açıklamayı duyurmadan önce bu açıklamayı Adalet Bakanımız sayın Be kir Bozdağ’a da gönderdim ve ‘Sizce bir mahzuru var mı?’ diye sordum. O da danışmanı aracılığıyla bu açıklamayı kendisine götüren, eski özel kalemim Yasin Emre Yavuz’a, “Açıklama çok güzel olmuş, faydalı olur, yapsın, yal nız orada açıkça zikrettiği isimleri isim olarak zikretmesin” şeklinde bir tali matı olunca ben de isimleri çıkardım. l ANKARA Hükümet destekli grup kazanmıştı 2014 HSYK seçimlerinde üç grup yarışmıştı. Hükümetin desteklediği Yargıda Birlik Platformu, cemaatçi hâkim ve savcıların listesi ve YARSAV’ın adayları HSYK seçimlerine girdi. Ayrıca İbrahim Okur gibi bazı hâkim ve savcılar da bağımsız olarak yarıştı. Seçimi Yargıda Birlik listesi kazandı. Eski HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur ise 821 oy alarak seçilemedi. Bu nedenle hükümetin tepkisini çeken Okur, halen FETÖ üyeliği iddiasıyla tutuklu. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle