26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 22 Haziran 2017 14 haber/yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY Yürüyelim arkadaşlar! Enis Berberoğlu’nun tutuklanması, CHP’yi, adalet isteğini, alıştığımızdan farklı bir yolla açıklama zorunda bıraktı: Ankara’dan İstanbul’a doğru yürümeye başladılar. Kalabalıklarla günlerce süren yürüyüşler, kentlerin içinde girişilen gündelik eylemlerden farklıdır: Katılanlar, neden yürüdüklerini daha ayrıntılı irdeleyebilme fırsatını bulurlar. 17 yüzyılda yaşamış ünlü şair Matsuo Başo’nun “Oku no Hosomichi” adlı yapıtı Japon edebiyatının en önemli eserlerindendir. Bu başlık, “Kuzeyin derinliklerine götüren ince yol” olarak da çevrilebilir, “İçe doğru giden ince yol” olarak da... Biz, uzun yürüyüşlerin derin düşüncelere, etkin irdelemelere yol açacağını düşündüren ikinci olasılığı sevmekteyiz. Böyle düşünmemizin nedenleri çoktur. Bir tanesi, ABD’de Afrika kökenlilere eşit vatandaşlık hakkı sağlamak için mücadele etmiş olan Martin Luther King’in 25 Mart 1965’te Montgomery Alabama’da böyle uzun bir yürüyüşten sonra söylemiş olduklarıdır: Geride bıraktığımız pazar günü Selma, Alabama’dan büyük bir yolculuğa çıktık. Sekiz bin kişiden fazlaydık. Issız vadileri, yüksek tepeleri aştık, dolambaçlı yollarda yürüdük... Çamurlarda uyuyanımız oldu... Yağmur ıslattı bizi. Bedenlerimiz yoruldu, ayaklarımız şişti. Fakat dönüp bu büyük yürüyüşe baktığımda otobüse alınmayan zencilerin boykotu sırasında buralarda yaşamış olan yetmiş yaşındaki rahibe Pollard’ın söylediklerini anımsıyorum: Yolda yürürken otobüse niçin binmediğini sormuşlardı, “Yorulmadın mı?” demişlerdi. O da.... “Ayaklarım yoruldu ama ruhum dinlendi” diye yanıtlamıştı. Ben de bugün “Ayaklarımız yoruldu ama ruhlarımız dinlendi” derim. “Buraya varamazsınız” demişlerdi. “Ancak ölü bedenlerimizi aşıp geçebilirsiniz” diyen de vardı. Şimdi bütün dünya burada olduğumuzu, Alabama’nın güç odaklarının önünde dikildiğimizi ve kimsenin bizi geri çevirmesine izin vermeyeceğimizi biliyor. Halkımızın isteklerini dillendirmek için yürüyüşü seçmesinin başka gerekçeleri de vardır: I. Dünya Savaşı’nın iç karartan günlerinde güftesi, bir İsveç bestesine uyarlanmış “Güneş ufuktan şimdi doğar/ Yürüyelim arkadaşlar!” marşı bunlardan biridir. Atatürk ve beraberindekilerin 1919 Mayıs’ında Samsun’dan Havza’ya giderken söyledikleri bu marş uzun yolda yürümemizin duygusal nedenlerinden birini oluşturabilir. Cumhuriyetimizin, referansının akıl ve bilim olduğunu defalarca belirtmiş olan kurucu Cumhurbaşkanı dururken biz kimden esinleneceğiz? “Dağ başını duman almış”ın söylenmeyen bölümünde uzun süren yürüyüşlerden de söz edilir: “Yol uzun olsa ne var?/ Yürüyelim arkadaşlar” Görüyoruz: Bu büyük yürüyüşe nasıl bir küçümsemeyle, ne azgın tehditlerle karşı çıkılıyor. Bu saldırılar, bize Matsuo Başo gibi ünlü bir Japon şairi olan Kobayaşi Issa’nın bir haykusunu anımsatıyor: Hızlı akan bir nehirde Sürüklenen bir dalın üstünde Cırcırböceği ötüyor! AKP’linin polisin burnunu kırdığı iddiası Meclis’te CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, Batman’da 16 Ha ziran gecesi AKP İl Başkan yardımcısı ve Siyasi Hukuk İşleri Başkanı Abdülbaki Polat’ın, polise yumrukla saldırdığı iddiasına ilişkin, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanıtlaması istemiyle TBMM’ye yazılı soru önergesi verdi. CHP’li Gök, “Olaydan sonra gözaltına alınan Polat birkaç saat sonra serbest bırakılmıştır. Polisimizin darp edilmesine rağmen saldırganın serbest bırakılması kamu vicdanını yaralamıştır” ifadelerini kullandı. Gök, Soylu’ya şu soruları yöneltti: Söz konusu olayın polis raporlarını açıklar mısınız? Polat, neden olaydan birkaç saat sonra serbest bırakılmıştır? Saldırıya uğrayan polis, Polat’tan şikâyetçi olmadığı takdirde kamu davası açılması düşünülmekte midir? İktidar partisi üye ve yöneticilerinin diğer vatandaşlarımızdan farklı muamele görmesini doğru buluyor musunuz? l DHA 22 HAZİRAN 2017 SAYI: 33496 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü ‘Sorumlu’ Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.24 03.16 03.50 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.25 13.13 17.11 05.13 12.58 16.53 05.41 13.20 17.13 Akşam 20.48 20.29 20.47 Yatsı 22.39 22.16 22.29 “Hafızai beşer nisyan ile maluldür” derler. Yani insan aklı unutkanlık ile sakattır. Hele de gücü elinde bulunduranlar için bu çok daha kolaydır. Çünkü onlar için tarih kendilerinden ve söylediklerinden ibarettir. İşlerine gelmeyen yeri yok sayarlar, inkâr ederler. Aynen şimdi AKP ve Erdoğan’ın yaptığı gibi. Ne diyordu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Adalet Yürüyüşü’nde yaptığı grup toplantısındaki konuşmasında: “Senin ve hükümetinin mahkemelere, hâkimlere genelge gönderdiğini, talimat verdiğini ispat edersem görevinden namuslu bir insan gibi istifa edecek misin?” Herkes bir anda “CHP’nin elindeki belge ne” diye merak etmeye başladı. Evet, unutulmuştu. Kılıçdaroğlu’nun elindeki belgeleri açıklaması isteniyordu. Oysa o belgeler, o ispatlar gözümüzün önündeydi. Hatta yaşayan bir insan olarak karşımızda duruyordu. Ama güç ondan yana olduğu için nedense onun ağzından çıkanlara daha bir dikkatle bakıyorduk. Belki de CHP’nin bu yürüyüşü ilk kez bu algıyı kırdı. Ve güç şimdi adalet için yürüyen, yürüyemese bile adalet isteyen milyonların eline geçti. Dün CHP sözcüsü Bülent Tezcan, iki belgeden söz ediyordu AKP’nin yargıya talimatını ispatlayan. Bunlardan biri doğrudan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan giden belgeydi. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nden “gizli” ibareli bir yazıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen o belgede, gercekgundem.com haber sitesinde yer alan “Kaçak Saray”la ilgili haberin Cumhurbaşkanı’na hakaret içeren ifadeler içerdiği belirtiliyor ve işlem yapılması isteniyordu. O belge Kasım 2015 tarihini taşıyordu. Ve aslında Kemal Kılıçdaroğlu Aralık 2015 tarihinde partisinin grup toplantısında o belgeyi göstererek açıklamıştı. Adalet için atılan her adımdan çok korkuyorlar Yani iki yıl önce ispatlamıştı Saray’ın doğrudan yargıya talimat verdiğini. Hadi yazılı belgeleri bir kenara koyalım. Gözümüzün gördüğü, kulaklarımızın duyduğu belgelere bakalım. Yıl 2008. Ergenekon ve Balyoz davalarının başladığı zamanlar. Ne diyordu dönemin Başbakanı Erdoğan, “Ben bu davaların savcısıyım.” Çok değil daha yakın tarihlere bakalım. Mart 2016. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nijerya Devlet Başkanı ile ortak basın toplantısı düzenliyor ama toplantıda hızını alamıyor ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Sur’a yürüyüş çağrısı üzerine açıkça savcılara talimat veriyordu: “Demirtaş’ın açıklaması teröre davet çıkaran bir açıklamadır. Savcılar üzerine düşeni yapmalıdır.” Hadi bakalım. Sizce de bu açıkça talimat değil mi? Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar ve Erdem Gül’ün serbest bırakılmasına ilişkin verdiği karara gösterdiği tepkiyi de mi unuttunuz: “Bu kararı kabul etmek zorunda değilim. Bu karara uymuyorum saygı da duymuyorum...” Evet, bugün saygı duyulmasını istediği mahkeme kararına o gün saygı duymuyordu ama yine bu nunla yetinmiyordu. Dündar ve Gül’ü serbest bırakan 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne de çatıyordu. Ama onunla da yetinmiyordu, uluslararası yargıyı bile çiğnemeye hem de parasıyla çiğnemeye hazır olduğunu söylüyordu: “Onlarla ilgili kararı veren mahkeme kararında direnebilirdi. Direnseydi AYM’nin verdiği karar boşa çıkabilirdi. Bu durumda AİHM’ye gideceklerdi. AİHM eğer Anayasa Mahkemesi’nin verdiği istikamette bir karar verirse, o da sadece tazminat bakımından bağlayıcıdır. Devlet de itirazlarını yapar veya o tazminatı öder.” Hadi bunu da geçelim. Bu tartışmaları başlatan Erdoğan’ın o sözleri açıkça yargıya talimat değil de nedir sizce. Ne diyordu Erdoğan, çok korktukları Adalet Yürüyüşü’nü başlatan CHP lideri Kılıçdaroğlu için: “Anayasanın 138. maddesi herkes için çalışır ve eğer yargı yarın sizi de bir yerlere davet ederse şaşmayın.” Sizce bu da yargıya açıkça bir çağrı yani müdahale değil de nedir? Ne diyor anayasanın 138. maddesi: “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.” Yani bugüne dek bu maddeyi bir tek ben çiğnerim diyen ama işine gelmeyince bu maddeyi kullanarak ana muhalefet liderini tehdit eden bir anlayışla karşı karşıyayız. Çok korkuyorlar... Bütün dünyanın duyduğu adaletsizliklerine sadece yürüyerek isyan eden binlerce insanın iki ayağından korkuyorlar. Adaletsizliklerini bildikleri için korkuyorlar. Korku imparatorluklarının sarsılmaya başladığını bildikleri için korkuyorlar. Onlar korkmaya biz de “Adalet” istemeye devam edeceğiz... Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Tek suçlu yemek şirketi mi? BÜLENT ŞIK Gıda Mühendisi Manisa’daki gıda zehirlenmelerinde sadece ROTA yemek şirketinin, Savunma Bakanlığı’nın ve Genelkurmay’ın değil başka kurumların da sorumluluğu ve ihmali var. Son bir ay içinde 4 kez olan, binlerce askeri etkileyen ve bir askerin ölümüne neden olan zehirlenmelerde büyük ihmali olan kamu kurumlarından biri, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı. Yemek şirketlerine faaliyet izni vermek ve faaliyetleri süresince uygun üretim yapıp yapmadıklarını denetlemek Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yasal görevi çünkü. Bu çerçevede sorulması gereken bazı sorular da var. Cevaplanması gereken sorular Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı açıldığı tarihten günümüze ROTA yemek şirketini kaç kez denetlemiştir? En önemlisi Manisa’daki ilk zehirlenme olayının gerçekleştiği 23 Mayıs 2017 tarihinden sonra ROTA yemek şirketi denetlenmiş midir? Bu denetimin yasal bir görev olarak mutlaka yapılması gerekirdi. Yapılan denetimde şirketin depolarındaki hammaddelerden, ürettiği yemeklerden ve yemek üretiminde kullandığı sulardan analiz için örnek alınması gerekirdi. Alınan örneklerin Bakanlığa bağlı Manisa Gıda Kontrol Laboratuvarı’nda analiz ettirilmiş olması gerekirdi. Eğer bu işlemler yapıldıysa analiz sonuçları ne oldu? Yapılmamış olmalı yoksa zaman içinde diğer zehirlenme olayları olmazdı. Tüm şirketler soruşturulmalı ROTA yemek şirketinin hammadde temini yaptığı özel sektör firmalarının da bu olayda ihmali olabilir. Salmonella kuşların (tavuklar da bir kuştur) bağırsaklarında bulunan bir bakteri. Tavuk ve Binlerce askerin zehirlenmesine ve birinin ölümüne neden olan ROTA yemek şirketinin hammadde temini yaptığı özel sektör firmalarının da bu olayda ihmali olabilir. Dolayısıyla tüm şirketler soruşturulmalı. Zehirlenme konusunda akla ge tirilmesi gereken bir başka olası lığı da belirtmek istiyorum. Zehirlenme etkeninin salmo nella olduğu üzerinde kuşkular var. Ancak etkenin beyaz et lerde son yıllarda çok görülen “Camphylobacter” mikrobu ol ması da olası. Camphylobacter mikrobu nun kümes tavukçuluğundan elde edilen etlere bulaşma sı önlenemiyor. Beyaz et sek töründe dünya genelinde göz lenen bir sorun bu. Dolayısıy la Camphylobacter mikrobu da mutlaka araştırılmalı. Tahmi nim zehirlenmeye yol açan yi yeceklerde hem salmonella ve Manisa’daki asker zehirlenmelerinin nedeni henüz açıklığa kavuşturulamadı. hem de camphylobacter olabileceği yönünde. hindi çiftliklerinden ve bu hayvanların kesimlerinin yapıldığı mezbahalardan elde edilen etlerin çok sayıda salmonella mikrobu ile bulaşık olması muhtemeldir. Camphylobacter de olabilir Camphylobacter bakterisinin yol açtığı zehirlenme insanlarda zehirlenmenin yanı sıra “Bakteriyemi”, “Menenjit” ve “GuillianBarre Sendromu” gibi hayatı tehdit eden başka hastalıkları da tetikleyebilmektedir. İlk zehirlenme vakasında hayatını kaybeden ROTA yemek şirketinin hazırladığı yemeklerde kullandığı gıda maddeleri özellikle tavuk er Hüsnü Özel’in durumu bu açıdan dikkatle soruşturulmalıydı. Bu konuda açıklama yapacak ve hindi eti hangi beyaz et firmalarından temin olan sorumlu kurum ise Sağlık Bakanlığı’dır. edilmiştir? Bu firmaların faaliyetlerini ve etle Ancak konuyu mikroplar üzerinden tartışma rin kesiminin gerçekleştiği mezbahaları kont malıyız. Salmonella veya başka bir mikrop ze rol etmek görevi de Gıda Tarım ve Hayvancılık hirlenmenin nedeni değil etkenidir. Gerçek ne Bakanlığı’na aittir. Bakanlığın bu konuda bir de den kârlarını artırmak için özel şirketlerin yiye netim yapıp yapmadığı ve yaptıysa ne gibi so cek hazırlamada geçerli çok basit önlemlere bi nuçlar elde ettiği açıklanmalıdır. İlk zehirlenme le uymaması ve kamu sağlığını korumakla mü olayından sonra denetim yapılmadıysa neden kellef kamu kurumlarının en asli görevlerini bi yapılmamıştır? le yerine getirmemesidir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] [email protected] 6 ASKERE GÖZALTI KARARI Zehirli karavanaya 9 tutuklama istemi Manisa’da 731 askerin zehirlenmesi ile ilgili başlatılan soruşturma kapsamında yemek şirketi ROTA A.Ş.’nin genel müdürü Ankara’da gözaltına alındı. Gözaltına alınan toplam 40 kişiden, 5’i kadın 25’i, dün sabah saatlerinde Manisa Devlet Hastanesi’nde yapılan sağlık kontrolünün ardından adliyeye sevk edildi. 25 kişiden 16’sı serbest bırakıldı. 9 kişi ise tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi. Soruşturma kapsamında 6 asker de gözaltı kararı verildi. Manisa 1’inci Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı’ndaki, 731 askerin zehirlenme olayıyla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında 6 asker gözaltı kararı verildi. Subay ve astsubay rütbesindeki askerlerin komutanlıkta gıda denetleme bölümünde görevli olduğu belirtildi. Zehirlenme olayının ardından gözaltına alınan toplam 40 kişiden, 5’i kadın 25’i, dün sabah saatlerinde adliyeye sevk edildi. Adliyeye sevk edilen yemek şirketinin 25 çalışanından 16’sı serbest bırakılırkan, aralarında yemek şirketinin Genel Müdürü A.T., Manisa sorumlusu V.A.G., gıda mühendisleri ve aşçıların da bulunduğu 9 şüpheli ise TCK’nin 85/2 maddesinde yer alan, ‘Taksirle bir kişinin ölümüne neden olmak ve çok sayıda kişinin hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanmasına sebebiyet” vermek suçundan mahkemeye sevk edildi. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle