02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 1 Haziran 2017 4 Sıra kültürün işgalinde... Bir iktidar düşünün yüzde elli oy almanızı, kuvvetler ayrılığını çiğneyerek, yasamanın, yürütmenin, yargının tümünü denetlemenizi sağlıyor, ama şöyle korkmadan, gönül huzuruyla, ağız tadıyla bir maça, sinemaya, tiyatroya, konsere gitmenizi temin edemiyor. AKP ve lideri işte böyle bir iktidarı sürdürmektedirler. Parti, yasama, yürütme, yargının alanları hep onların hegemonyasında, ama sosyal, kültürel, sanatsal alanlar onları içine kabul etmiyor. Düşünen, çizen, üreten, yaratan, yazan, besteleyen, düşleyen, onları izleyen kim varsa bu “sandık aslanlarını” hazmedemeyip dışlıyor, reddediyor. Okuyan, yazan, üreten, gelişen Türkiye’nin kapladığı yer, AKP’nin yabancısı olduğu alandır. Ensar Vakfı’nın 38. genel kurulunda konuşan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan şu sözleriyle bu durumdan yakınıyordu: 14 yıllık kesintisiz iktidarız, ama hâlâ sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var. AKP’nin sosyal ve kültürel yaşamı baskı altına alıp gerileten tutumunun ona bu alanlarda sıkıntı yaratmasından daha doğal hiçbir şey olamaz. Demokrasi ve özgürlüklerin amansız karşıtı AKP’nin, gelişmesi için bunlara ihtiyaç duyan, sosyal ve kültürel alanda yadırganması kaçınılmazdır. HHH Ama beşikten mezara, hatta mezar ötesine kadar yaşamın her anını, her alanını denetim altında tutmayı amaçlayan Reis sisteminin kendi etkisinin dışında bir karışlık tek parsele bile tahammülü yoktur. Reis sisteminin dışlandığı sosyal ve kültürel alana entegre olmak için, o alanda özgürlük ve çeşitlilik çiçeklerinin açacağı ortamı yaratma yolunu tutmasını beklemek onu hiç tanımamış ve anlamamış olmak demektir. Yasama, yürütme ve yargıyı tam denetimine almış olmasının yanı sıra, ihaleler yoluyla ve çeşitli yöntemlerle ekonomik yaşamı da çelik cendere içine almış olan, totaliter Reis düzeni artık sıranın, sosyal kültürel ve sanatsal alanın işgaline geldiğine karar vermiş görünüyor. Bu anın geleceği daha başından belliydi. Totaliter rejimler, otoriter rejimler gibi yalnızca görünüşte siyasal alanı ve onun yanında ekonomik yaşamı denetlemekle yetinip, bunların dışında bir nötr alanı da bireyin kendi tasarrufuna bırakmaz. O yaşamın her anını ve her alanını demir pençesinin içinde tutar. Totaliter rejimler, kişinin kendi tasarrufuna bırakılmış en ufak bir alanı bile, gittikçe yaygınlaşabilecek bir otorite boşluğu olarak görür ve onu doldurmaya çalışır. HHH Totaliter yönetimlerde, sosyal alanın sanat ve kültür yaşamının, tek ses, tek düşünce, tek görüş, tek form, tek renk, çizgisi içerisinde tek tipleştirilmesiyle denetlenmesi esastır. Buna uygun kuşakların yetiştirilmesi, sorgucu eğitimin yerine dogmacı eğitimi ikame etmiş olan Milli Eğitim örgütünün görevidir. Ama tek başına bu da yetmez. Devletin ve onun egemeni partinin demir yumruğuyla yönlendirdiği sanat ve kültür politikalarına, artık örgütlenmiş bir baskı ve denetim öğesi olan muhtarların katılımıyla desteklenmiş, totaliter propagandanın emrindeki “mahalle baskısı” kurumu harekete geçirilir. Cumhurbaşkanı, Ensar Vakfı Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, bu mekanizmanın harekete geçirileceğinin haberini veriyordu. Bu yolla, tek millet, (aslında ümmet okunur) tek bayrak, tek vatan, tek lider, tek mürşit, tek ses, tek renk,tek form, tek kılıklı, tek tip toplum oluşturularak totalitarizmin amaçladığı yapıya ulaşılmış olunur. İstenen bu. Ne var ki bugüne kadar, harcanan bütün çaba, dökülen bütün para, yapılan tüm baskıya karşın bu amaca ulaşmak mümkün olmadı. Bugünden sonra da olmayacak. Ama bu arada toplumu sıkan cendere daha da daralacak, daha da güç günler yaşanacak. O kadar da olacak artık. Sıkıntı çekilmeden selamete ulaşıldığı nerede görülmüş? haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Hukuk da, eşitlik deAKPM’DEN REFERANDUM RAPORU: demokrasi de yoktu 16 Nisan’a ilişkin resmi gözlem raporunu tamamlayan AKPM, eşitsizlikten yasa tanımazlığa, OHAL’den bürokratlara ‘Evet’ kanadını çok sert eleştirdi REFERANDUM RAPORU Referans olacak Raporda 18 maddelik anayasa değişikliğinin Avrupa Konseyi’nin anayasal konulardaki danışma organı olan Venedik Komisyonu tarafından “kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıracağı” gerekçesiyle Avrupa normlarına aykırı bulunduğu hatırlatıldı. Türkiye’yi geçen ay denetime alan AKPM’nin raporu, aralarında AİHM’nin de bulunduğu tüm Avrupa Konseyi organları ve AB için referans belge olma özelliğine sahip. AKPM, referandumu TBMM’nin daveti üzerine 21 parlamenterle Ankara, İstanbul, Antalya, İzmir ve Diyarbakır’daki seçim bürolarında gözlemlemişti. Rapora son anda eklenen bir değişiklikle de Cumhurbaşkanı Er doğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun AKPM heyetine yönelik sözlerinin ‘esefle karşılandığı’ belirtildi. Erdoğan AGİT ve AKPM üyelerine “Haddinizi bilin” demiş ve bu tarz “Siyasi içerikli raporları ne görürüz, ne duyarız, ne biliriz” diye konuşmuştu. Dışişleri Bakanlığı da heyeti ‘önyargıyla hareket etmekle’ suçlamıştı. ‘Kamplaştırıyor’ CHP MYK’de, Erdoğan’ın Ensar Vakfı’nda yaptığı konuşmayla ‘AKP zihniyetini ortaya koyduğu’ vurgulandı. Kılıçdaroğlu, ‘Hayır Cephesi’ ziyaretleri kapsamında bugün Meral Akşener ile bir araya gelecek İKLİM ÖNGEL CHP MYK’de, ‘Hayır Cephesi’ni güçlendirmeye ve daha da büyütmeye yönelik adımlar atılması, buna yönelik çalışmalar yapılması kararı alındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ensar Vakfı’nda yaptığı konuşmayla “AKP zihniyeti”ni ortaya koyduğu ve bunun üzerine gidilmesi gerektiği kaydedildi. ‘Hayır Cephesi’ ziyaretleri kapsamında Vatan Partisi ve Saadet Partisi ile bir araya gelen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bugün düzenlenecek iftar yemeğinde Meral Akşener ile bir araya gelecek. İftar yemeğinin İstanbul’da olacağı, teklifin Kılıçdaroğlu’ndan geldiği belirtiliyor. Kılıçdaroğlu’nun önümüzdeki günlerde HDP ve MHP’nin muhalif kanadında yer alan isimlerle de görüşmeler yapacağı öğrenildi. Taslak rapor masada CHP MYK, Kılıçdaroğlu başkanlığında basına kapalı olarak toplandı. Yaklaşık 3 saat süren toplantıda referandum süreci, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AKP’ye yeniden genel başkan olması, AKP’li Komisyon Başkanı Reşat Petek’in açıkladığı Darbe Komisyonu taslak raporu, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın raporun ardından gelen yanıtları ve CHP’nin rapora karşılık yazacağı rapor niteliğindeki şerhi masaya yatırıldı. Edinilen bilgiye göre; 16 Nisan referandumuna ilişkin AİHM’ye başvuru için çalışmalar hızlandırılacak. Önümüzdeki hafta başvurunun tercüme işlemleri tamamlanacak. Erdoğan’ın sözleri... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ensar Vakfı’nda söylediği “Biz 14 yıldır iktidarız ama hâlâ sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var’’ sözünün tartışıldığı toplantıda, bu ifadelerin AKP’nin zihniyetini ortaya koyduğu belirtilerek, bu sözün üzerine gidilmesi gerektiğinin altı çizildi. AKP’li Reşat Petek’in açıkladığı darbe komisyonu raporuna değinilen toplantıda, CHP’nin darbe girişiminin ayrıntılarının ve yanıtlanmayan sorularının mutlaka üzerine gideceği ve mahkeme süreçlerine de mutlaka katılınması gerektiği dile getirildi. ‘İhvan kültürünü hÂkim kılmaya çabalıyorLAR’ CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, MYK toplantısının ardından basın toplantısı düzenledi. Gezi’nin 4. yıldönümü olduğunu söyleyen Tezcan, Gezi’yi itibarsızlaştırma ve Gezi üzerinden darbe tarif etme niyetlerinin son dönemde revaçta olduğunu kaydetti. Gezi’nin ‘gençlerin yaşam tarzına müdahaleye karşı en yüksek derecede çığlığı’ olduğunu belirtti. AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın Ensar Vakfı’ndaki konuşmasına dikkat çeken Tezcan, “Sayın Erdoğan, farklılıkları üzerinden gençleri kamplaştırmanın yeni adımını attı. Ayrıştırma, kamplaştırma, çatıştırma dili artarak devam ediyor. Özellikle Gezi gençleri ile 15 Temmuz’a karşı mücadele eden gençlerimiz karşı karşıya getirilmek isteriyor. Gençler bizzat devletin en tepesindeki kişinin ağzından iki karşıt kampa bölünmek istendi. Gezi de 15 Temmuz gençliği de bizimdir. Her ikisi de demokrasi ve özgürlüğe sahip çıktı. Her ikisi de darbelere karşı durdu. Aklınızı başınıza alın. Ayrıştırmaya çalışmak yeni bir çatışmanın kapısını açar” dedi. Erdoğan’ın konuşmasını “bir ideolojik arka plan ürünü” şeklinde ta nımlayan Tezcan, “Anadolu’da buluşan o büyük kültürü yok edip bunun yerine ihvan kültürü yerleştirmeyi amaçlayan bir yaklaşımdır. Söylediği kültürel ve sosyal hegemonya ihvan anlayışının hegemonyasıdır. Bu anlayışın Ortadoğu’yu nasıl bir hale getirdiğini görüyoruz” uyarısında bulundu. Darbe komisyonu raporunu da eleştiren Tezcan, raporun “darbenin siyasi ayağını örtme ve gizleme çabasının açık şekilde görüldüğü bir rapor” olduğunu kaydetti. “Rapor demek mümkün değil bir kamuflaj aracı” diyen Tezcan, raporun AKP’nin FETÖ ile ittifakını unutturma ve saklama için hazırlanmış olduğunu dile getirdi. Tezcan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın verdiği yanıtlara ilişkin de “Dişe dokunur birşey yok. Böyle bir olayda verilebilecek en gayri ciddi yanıtlardır diye düşünüyorum’’ yorumu yaptı. Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ’ın Şanlıurfa’ya sürüldüğüne değinen Tezcan, “Bir yargıç iktadara boyun eğmediği için, hâkim olduğu için sürüldü. Bu, önümüzdeki dönemde de bağımsız yargıyı yok etmeye dönük saldırıların devam edeceğini gösteriyor” dedi. Türkiye’nin davetiyle 16 Nisan referandumuna gözlemciler gönderen Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), resmi gözlem raporunu açıkladı. Raporda OHAL’de temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı, bu yüzden referandumun demokratik şartlarda yapılmadığı, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararının da yasaya aykırı olduğu belirtildi. Rapora göre Türkiye’deki seçmenler YSK ve diğer devlet otoriteleri tarafından referandumun içeriği konusunda ‘tarafsız biçimde bilgilendirilmedi’. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ile ‘gerçek anlamda demokratik bir referandum süreci için gerekli temel özgürlükler kısıtlandı’. Darbe girişimi sonrası binlerce kişinin işine son verilmiş veya gözaltına alınmış olunması, ‘siyasi iklim üzerinde olumsuz etki yarattı’. OHAL kapsamında olağanüstü yetkilerle donatılan valiler, bu yetkileri ‘temel hak ve özgürlükleri daha da sınırlandırmak için kullandı’. Seçimlerle ilgili yasal çerçevenin referandum konusunda net olmadığı ve ‘demokratik bir referandum için yetersiz kaldığını’ aktaran rapora göre referandum kampanyasının finansmanıyla ilgili yasal çerçeve de siyasi partilerin harcamalarının saydam olmaması nedeniyle yetersiz kaldı. Referandumun düzenleniş biçimini Avrupa normlarına aykırı bulan AKPM, anayasanın 72 maddesinde değişiklik getiren 18 teklifin tek bir blok halinde ‘Evet’ ya da ‘Hayır’ tercihleriyle oylamaya sunulmasının seçmenin her bir değişiklik hakkında görüş belirtmesine engel olduğuna dikkat çekti. Resmi makamların anayasa değişikliği ve etkileri konusunda seçmene ‘tarafsız ve dengeli bilgi vermediği’, bunun da ‘seçmenin bilinçli karar almasına engel olduğu’ kaydedildi. Cumhurbaşkanı, hükümet yetkilileri ve çok sayıda yerel yöneticinin aktif olarak ‘Evet’ lehinde çalışmaları nedeniyle kampanyanın ‘dengesiz’ şartlarda gerçekleştiği belirtildi. Anayasaya göre Cumhurbaşkanı’nın (Recep Tayyip Erdoğan) tarafsız kalması gerektiği hatırlatıldı. ‘Medyada ‘Evet’ vardı’ Referandumla ilgili yasal çerçevenin ‘yeterince tarafsız seçim propagandası için elverişli olmadığı’, ‘Evet’ ve ‘Hayır’ kampanyası yürüten siyasi partilerin kamu medyasına eşit koşullarda erişemediği, TRT’nin ‘açık biçimde iktidar partisi ve Cumhurbaşkanı’na öncelik verdiği’ vurgulandı, ‘Evet’ kampanyasının medyada çok daha görünür olduğuna dikkat çekildi. ‘YSK yasa tanımadı’ YSK de ‘saydam çalışmadığı’ ve kararlarına karşı yargı yolu açık olmadığı için eleştirildi. YSK’nin referandum günü sayımdan önce mühürsüz oy pusulaları hakkında aldığı kararın ‘yasalara aykırı olduğu’ ve çok önemli yasal bir güvencenin ihlali anlamına geldiği belirtildi. Eşitlik ilkesini ihlal edip yayınlarında ‘Evet’ propagandasına daha fazla yer veren TV ve radyolara YSK tarafından ceza verilmesinin OHAL kapsamında çıkarılan bir KHK ile yasaklanmasının ‘siyasi partilerin medyaya eşit şartlarda erişimini engellediği, seçmenlerin aydınlanmış biçimde seçme kapasitelerini sınırladığı’ not edildi. Darbe raporu şerhinde 5 gün krizi MAHMUT LICALI 15Temmuz darbe girişiminin ardından Meclis’teki tüm partilerin desteğiyle kurulan TBMM Darbe Araştırma Komisyonu çalışmalarına 3 Ekim 2016 tarihinde başlamış, ek süre uzatma hakkı olmasına karşın çalışmalarını 3 ay sonra 3 Ocak 2017 tarihinde tamamlamıştı. Komisyon Başkanı Reşat Petek ve bazı AKP’li üyelerin yönlendirmesiyle komisyonda görev alan 31 uzman tarafından kaleme alınan taslak rapor için Petek, muhalefet partili üyelerin komisyona 5 gün içinde görüş bildirmelerini talep etti. Başka bir deyişle 5 ayda hazırlanan ve yazım sürecinin hiçbir aşamasına dahil edilmeyen muhalefet partilerinin raporu 5 gün içinde inceleyerek, görüş bildirmeleri talep edildi. CHP, HDP ve MHP’li üyeler “Tanınan sürede raporun titizlikle okunması dahi güçken, bu denli önemli bir konuda etraflı bir muhalefet şerhinin yazılması mümkün değildir” görüşünü dile getirerek tepki gösterdi. Muhalefet üyelerinin talepleri üzerine süre 12 Haziran’a kadar uzatıldı. Ancak muhalefet üyeleri bu sürenin de yetersiz olduğu görüşünde. l ANKARA CHP’Lİ GÖK’TEN PETEK’E: O belgeyi yedireceğim sana TBMM Genel Kurulu’nda; Darbe Araştırma Komisyonu Başkanı AKP’li Reşat Petek’in FETÖ lideri Fethullah Gülen’in CHP’ye 1967 yılında 5 bin TL tutarında bağış yaptığı yönündeki belge CHP ile AKP arasında tartışma yarattı. Kürsüde konuşan Petek, bağış belgesinin 15 Temmuz darbe girişiminden önce yayım lanan bir kitapta olduğunu kaydetti, FETÖ’ye CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun destek verdiğini iddia etti. Tansiyon artınca birleşime ara verildi. Arada Başkanlık Divanı önünde duran CHP’li Levent Gök Petek’e dönerek “O belgeyi yedireceğim sana. İftira atıyorsun” diye tepki gösterdi. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle