26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 1 Haziran 2017 18 kültür EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Mucizenin adı İstanbul Festivali Dile kolay: Tam 45 yıldır bizlere nefes alabileceğimiz bir alan yaratıyor İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV)... Yaşama alanı, sığınma alanı, direnme alanı, yaratıcılık alanı... Sevgi, aşk, tutku alanı... Yalnız bu ülkenin değil, yeryüzünün pisliklerinden, sahtekârlığından, yozluğundan, yalancılığından ve tüm kötülüklerinden arınma alanı... Nasıl mı yaratıyor bu alanları? Festivallerle! 45 yıl önce Uluslararası Müzik Festivali’yle başlayan, sonra sinema, tiyatro, caz festivallerini ve Bienale’yi doğuran, bir akümülatör, bir enerji kaynağı... Üstelik cehaletin, bilgisizliğin, kültürsüzlüğün, seviyesizliğin, niteliksizliğin, yozluğun alkışlandığı, baştacı edildiği bir ortamda ve zamanda... Tüm olumsuz koşullara, parasızlığa, olanaksızlığa, salonsuzluğa karşın gerçekleştiriyor bu mucizeyi... Bu mucizeyi 45 yıldır izleyenlerden biriyim. Nejat Eczacıbaşı, Aydın Gün, Şakir Eczacıbaşı ve Bülent Eczacıbaşı’nın başkanlığında, muhteşem ekiplerle yol alan bir serüven... Önceki akşam açılış konserinde şef Sascha Goetzel’le her gün daha da güçlenen Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’ndan “Güllü Şövalye Süiti”nin harikulade yorumunu dinlerken içimden haykırıyordum: “Yaşasın tüm emeği geçenler, tüm sanatçılar, tüm sponsorlar!” “İnadına sanat! İnadına nitelikli, çoksesli, çok renkli sanat!” Evin İlyasoğlu: Emeğe saygı Bu 45. festivalin biz Cumhuriyet çalışanları için bir ayrıcalığı var. Bu yılın Onur Ödülü yazarımız Elvin İlyasoğlu’na verildi. Yıllarca benim Sanat Dergimin de yazarıydı! O, bir çalışkan karınca: Yazdığı makale ve kitaplarla; gerçekleştirdiği radyo programları, düzenlediği konserlerle ülkemizde nitelikli klasik müziğin yaygınlaşmasına hizmet etti. Ancak onu farklı kılan bir de kişiliğinin inceliği var: Emeğe saygısı, hak bilirliği var... İşte paylaşmak istediğim bir örnek: Bundan bir süre önce Evin İlyasoğlu telefonda “Senle çok önemli bir şey konuşmam gerek” diyordu. “Önemliyse hemen söyle” dediğimde “telefonda olmaz, buluşmamız gerek” diye ısrar ediyordu. Yoğun programlarımız nedeniyle, nihayet buluştuğumuzda Evin, uzun uzadıya anlatmaya başladı: Önümüzdeki yıl Leyla Gencer’in aramızdan ayrılışının onuncu yıldönümüydü… Ve işte... Borusan Sanat... Onlar demişti ki... Evin demişti ki... Sonunda söyledi: “Zeynep’e sormadan yanıt veremem, dedim onlara...” Bir iki yutkundu, devam etti: “Leyla Gencer’le ilgili bir kitap yazmamı istiyorlar. Ne Franca Cella’nınki gibi laboratuvar kitabı, ne de seninki gibi kişisel, popüler... İkisinin arası bir kitap... Sana sormadan, senden icazet almadan yanıt veremeyeceğimi söyledim Borusan’a.” Hepimize müjde! Düşünebiliyor musunuz? Bana soruyor! İnceliğe, emeğe saygıya, yüceliğe bakar mısınız!!! Benden icazet almaya geldiğini söylüyor! Kimsenin kimsenin emeğine saygısı olmadığı, alıntılarda bile kaynak gösterilmediği, hoyratlığın egemen olduğu bir ortamda, benden onay, hani neredeyse izin istiyor! İşte Evin İlyasoğlu farkı! Kahkahalarla güldüm, boynuna sarıldım, bunun beni ancak sevindireceğini, harika bir iş çıkaracağını söyledim. Leyla Gencer için bir değil, onlarca kitap yazılması gerektiğine inandığımı; “Leyla Gencer Tutkunun Romanı” kitabımda bunu zaten vurguladığımı söyledim. Bir şey daha yaptım: Elimdeki, kullandığım ve kullanmadığım tüm malzemeyi (Leyla Hanım’ın ders notlarını, ses bantlarının çözülmüş halini, vb) Evin’e teslim ettim... Şimdi sabırsızlıkla kitabını bitirmesini bekliyorum. Bitirsin ki hepimiz okuyalım. İyi ki varsın Evin İlyasoğlu! Mehmet Soyarslan AVM sinemalarına karşı Özen Film’in sahibi Mehmet Soyarslan, Salon 7 sinema programına konuk oldu. Soyarslan programda, Özen Film’in kendi sinema zincirine rağmen neden AVM’lerde olmadığı sorusu üzerine şunları söyledi: “Sinemayı semtlere mahallelere taşımak ve bir geleneği yaşatmak için çok uğraştım ve insanların evine yürüme mesafesinde salonlar açtım ama AVM yapısı buna izin vermediği için maalesef salonları kapatmak zorunda kaldım. Emek Sineması’nın yıkılmasına göz yumanlar Çemberlitaş Şafak sinemaları için de tarihi olmadığı kararı vererek gözden çıkardılar. Sinemaseverlerden Emek için gösterdikleri aynı duyarlılığı beklemek hakkım değil mi ?’’ Salon 7 Cuma saat 19.00 ve tekrarı Cumartesi saat 14.30’da SAT7 TÜRK ekranlarında izlenebilir. YAZAR MARGARET ATWOOD’DAN MESAJ VAR ‘Gülmen ve Özakça’yı serbest bırakın!’ Margaret Atwood Kanadalı yazar Margaret Atwood, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için bir destek mesajı kaleme aldı. Atwood mesajında Gülmen ve Özakça’nın durumlarını, “Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, olağanüstü hal kararnameleriyle kovulan 4.811 akademisyen ve 40 bin öğretmenden ikisi. Bugün itibarıyla 80 günden fazladır açlık grevindeler ve 22 Mayıs’ta şafak baskınıyla, polis tarafından kapıları kırılarak tutuklandılar. Ankara’da hapishanedeler. Artık adalet arzuları yüzünden hayatları tehlikede” sözleriyle özetledi. Ünlü yazar mesajında Gülmen ve Özakça’nın serbest bırakılıp işlerine iade edilmelerini şu sözlerle talep etti: “Nuriye Gülmen ve Semih Özakça serbest bırakılmalı ve işlerine iade edilmelidirler. Lütfen Türkiye’de ifade özgürlüğünü ve demokrasiyi savunan herkesi destekleyin.” ‘Pop yıldızlığı artık tıklanmaya bağlı’ Ünlü pop şarkıcısı Martha Wash ve Serhat Hacıpaşalıoğlu ile yetenek yarışmalarını ve pop müziği konuştuk Geçen yılki Eurovision Şarkı Yarışması’nda “I Didn’t Know” şarkısıyla San Marino’yu temsil eden Serhat Hacı paşalıoğlu, “It’s Raining Men” şar kısıyla bir dönem dünya müzik lis telerini altüst eden ABD’nin pop, R&B ve dans müzik alanındaki kült sanatçısı Mart ha Wash ile düet yap tı. Hacıpaşalıoğlu’nun önderliğinde düzen lenen fizy 20. Li seler Arası Müzik CEREN ÇIPLAK Yarışması’nda da jüri olarak yer alan Wash, Hacıpaşalıoğlu ile “I Didn’t Know” adlı şarkıyı seslendir di. Parça, dünya müzik piyasasın da görücüye çıktı. İkili ile sohbeti miz ses yarışmalarından başlaya rak pop müziğe ilerledi. n Televizyonlarda yapılan ses yarışmaları tüm dünyada ilgiyle takip edilliyor. Bu ses yarışmaları gençlere ne katıyor? S.H: Uzun bir televizyon kariye rim var ve bu yarışmalar müzik ya rışması değil televizyon şovları as lında. Hatta bu yarışmalara müzik şov değil casting şov diyorum. Biz de de üç aylık süreç içinde insanlar biraz popüler hale getirilip sonra unutuluyor. Yapımcılar da bu konu ya hiç özen göstermedi. Bu bir tüke tim mekanizması. Evet, halk sevi yor, tanınmamış kişilerin yetenek lerini göstermesinden halk gerçek ten hoşlanıyor. Ama gençlere kari yer yaptırabilenler sadece büyük ülkelerin programları. M.W: Ben bu şovların iyi oldu ğunu düşünüyorum. Çünkü insan ların kendilerini ve yeteneklerini gösterebildikleri platformlar bun lar. Ama tek katılmadığım şey yaş limiti. ABD’deki yarışmalardan çı kanlar yıldız oluyor ama. Serhat Hacıpaşalıoğlu n Bugün pop müziğin neredeyse içi boşaltılmış durumda. Pop müziğin yeniden yükselişe geçmesi için neye ihtiyacı var? S.H: Artık müzik türleri arasında keskin bir sınır kalmadı. Her şey bir şeyden beslenerek devam ediyor. Pop, bir fast food malzemesine dönüştü. M.W: Evet fast food. Zaman değişiyor ve müzik endüstrisinde de değişimler yaşanıyor zamanla. Bu değişimlerin iyiye gitme gibi bir zorunluluğu yok. İnsanlar değişime adapte oluyor. Sen yaşlandıkça senden sonra gelen yeni nesil değişimler talep edebiliyor. n Pop müzik çöküşte mi? S.H: Bir gerilemede olduğunu ve tekrara düştüğünü görüyorum. Tekrara düşmekse aslında sadece müzik anlamında değil her alanda tekrara düşmek büyük bir yanılgıdır. Büyük bir gerilemedir. M.W: Bugünkü gençlik teknoloji ile çok iç içe olduğu için aslında bunun bazı zevkleri gerilettiğine ina Martha Wash nıyorum. Bir de yeni jenerasyon çok kolay ulaştığı için daha az değer veriyor. Daha az değer verildiği için bazı şeyler çok kolay basitleşiyor ve çok kolay çöpe atılıyor. n Yeni jenerasyon tüketilebilir müzik mi istiyor? M.W: Evet, kolay tüketilebilir müzik istiyor. Artık artırılabilir müzikler yok hayatımızda. Hava gibi kolay ulaşılabilen, insanların değer vermeden iki dakikada sahip olabileceği çok kolay müzikler yapılıyor. n Öyleyse şarkılarınızın bugün bir tıkla indirilmesi size ne hissettiriyor? M.W: İnsanların seni sevmesine gerek yok. Artık tıklanma sayısına bağlısın. Bir pop yıldızı da artık tıklanma sayısına bağlı. Bundan daha fazlası değilsin. n Peki, bir tıkla şarkı yapmak mümkün mü? M.W: Evet, öyle oldu artık... Şu anda insanların müzik yapmak için ne yeteneğe ne de sese ihtiyaçları var. Şebnem İşigüzel Duygu Asena Ödülü Şebnem İşigüzel’in Doğan Kitap’ın düzenlediği Duygu Asena Roman Ödülü’ne “Göz Yaşı Konağı Ada 1876” adlı kitabıyla Şebnem İşigüzel değer görüldü. Doğan Hızlan, Filiz Aygündüz, İhsan Yılmaz, Erkan Aktuğ, Buket Aşçı, Ceyhan Usanmaz ve Seray Şahiner’den oluşan Seçici Kurul, oybirliğiyle verdiği kararın gerekçesini şu ifadelerle açıkladı: “Yazarlık kariyeri boyunca kadın meselesine yönelik duruşu ve özgürlükçü tavrıyla dikkat çeken Şebnem İşigüzel, bu romanında da erkeklerin gölgesine direnen bir kadının özgürleşme ve hayatını yeniden inşa etme çabasını anlatıyor. Roman, İşigüzel’in zengin dili ve güçlü anlatımıyla dikkat çekiyor.” 12 bin yıllık arayış Ressam, sanat tarihçisi, yazar Gürol Sözen 3 Haziran’da Ayvalık Destek Tasarım Akademisi’nde düzenlenecek söyleşide Anadolu’daki 12 bin yıllık güzellik arayışını anlatacak. Akademinin 10 Temmuz’a kadar sürecek “Güzelliği Aramak” başlıklı etkinlikler dizisi kapsamında saat 17.30’da düzenlenecek söyleşinin ardından saat 21.00’de kontrtenor Kaan Buldular, piyanist Leyla Pınar eşliğinde resital verecek. Destek Tasarım Akademisi’nin sanat günleri 410 Haziran arasında belgesel film haftasıyla devam edecek. Gösterilecek 9 filmin yönetmenlerinden Hasan Özgen, Uğur Yurdakul, Deniz Özden ile söyleşiler yapılacak. Ayrıca kâğıt yapımı, dönüşümlü tekstil, baskı, keman icrası konusunda atölye çalışmaları düzenlenecek. Etkinlik programıyla ilgili ayrıntılı bilgiyi akademinin web sayfasından edinebilirsiniz (www. destekakademisi.org) Atilla Sav, Zeynep Ekin Öner, Rüştü Asyalı Baykal Saran Tiyatro Ödülü Öner’in Türk tiyatrosunun unutulmaz ismi Baykal Saran anısına verilen ‘Baykal Saran Yılın Tiyatro Sanatçısı Ödülü’nün bu yılki sahibi Zeynep Ekin Öner oldu. Lemi Bilgin, Atilla Sav, Selçuk Yöntem, Rüştü Asyalı ve Erkal Saran’dan oluşan seçici kurul üyeleri tarafından ödüle değer görülen Öner, mutluluğunu gözyaşlarıyla anlattı. Zeynep Ekin Öner, ödülü aldıktan sonra yaptığı konuşmasında, “Ödül benim için çok kıymetli, Baykal Saran’ı sevgiyle saygıyla anıyor ve selamlıyorum” dedi. l Kültür Servisi Oyuncu aranıyor Oyuncu Tayfası tiyatro topluluğu gelecek sezon sergileyecekleri oyunlar için oyuncu seçmeleri yapacak. Topluluk adaylardan mail yoluyla başvuru alacak ve davet edilen adaylardan sahne sergilemeleri istenecek. 2037 yaş arası kadın ve erkek oyuncuların katılabileceği seçmeler için [email protected] adresine yollanacak eposta içeriklerinde adayların fotoğraflı özgeçmişleri isteniyor. Anadolu’nun ilk caz festivali direniyor Eski resim öğretmeni Hüseyin Başkadem yokluklara karşın Afyonkarahisar Caz Festivali’ni yaşatmaya çalışıyor Anadolu’nun ilk caz festivali Afyonkarahisar Caz ve müzik insanının katılımıyla yapılan festivalin en göze çar Festivali. Bundan tam 17 yıl pan üzücü yanı, maalesef eskiye önce başlamış, yokluklar için oranla daha dar bir alana hapse de, kurtuluş mücadelesi verir dilerek izole edilmeye çalışılma cesine canını dişine takan bir Murat Don Kişot sayesinde. Memle Beşer sıydı. Zira bu festival ilk döneminde açık havada, sokaklarda, ketin bu iş için olumsuz şart tren garında, otel ve okul bah lara, birtakım idari engelle çelerinde yapılır; şehrin merke melere rağmen halen büyük bir inat zine yakın mekânlarda mümkün ol ve özveriyle de sürüyor. Tüm bu “za duğunca halkla iç içe geçer ve kalaba rarlı” faaliyetin tek müsebbibi eski bir lık insan gruplarıyla buluşurdu. Şimdi resim öğretmeni olan Hüseyin Başka ise sadece bir otelin lobisine sıkıştırıl dem ya da (bu satırların yazarının tak mış olması, bu etkinliğin ihtiyacı olan tığı isimle) Deli Hüseyin. oksijenin, kök salıp yaşayacağı topra Bu yıl yirminin üzerinde müzisyen ğın ve suyun kesilmesi anlamına ge (Türk ve Çek), sanatçıtopluluk, yazar liyor. Kaldı ki sadece konserler değil, misafirlerin okullara yaptığı ziyaretler ve sohbetler bile eskiye göre çok az sayıya inmiş. Belli ki, dışarıdan birilerinin gelip oralarda öğrencilerle, genç insanlarla sohbet etmesi “sakıncalı” bulunmuş. Bir de bu işin maddi yönü var. Memleketin ayakta kalan festivalleri sırtını büyük sermayeye yaslayarak; müzikal etkinliklerin yanı sıra yoga yaptıra, açık havada bisiklete bindire, deniz kenarında güneşletedursun; Afyon’daki mesai zevki sefayı bir kenara koymuş, halen ilk günkü inadıyla ve amatör ruhuyla tertemiz hülyaların peşinden koşuyor. Doğup büyüdüğü şehre karşı kendini borçlu hisseden festival direktö rü Hüseyin, Prag’dan gelen caz müzisyenleri ve eli kalem tutan insanları, memleketin aydınlık yüzlü çocuklarıyla buluşturarak ufuklarını genişletmeye çalışıyor. Hem de bilabedel; hatta sponsorlarının yetmeyen bütçelerinin üzerine cebinden para koyarak. Tek dileğimiz, festivalin daha on yıllar boyunca sürmesi, Hüseyin’in yükünü (maddimanevi) hafifletecek insanların işe el atması ve daha fazla kalabalığa hitap ederek, eskisi kadar şehirde geniş bir alana ayak basması. Hal böyle olunca bize yapmamız gereken tek bir şey kalıyor: kimlere destek olacağımızı yeniden düşünmek ve sonuna kadar yanında olmak. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle