20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 1 Haziran 2017 6 Bakanlık, savcı gibi haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: SERPİL ÜNAY Adalet Bakanlığı, Cumhuriyet davasında 7 aydır tutuklu bulu ve hukuk reddeder” denildi. İlginç ‘hatırlatma’ nan Cumhuriyet Kitap Yayın Bakanlık görüşünde, Yönetmeni Turhan Günay’ın Günay’ın başvurusu ile hiçbir Anayasa Mahkemesi’ne yap ilgisi olmadığı halde AYM’nin tığı başvuruya ilişkin gö 4 Ağustos 2016’da iki üyesi rüşlerini gönderdi. Bakan nin tutuklanmasına ilişkin ka lığın görüşünde Cumhuri rarını hatırlatması dikkat çek yet soruşturması ve ti. Avukatların dilekçe Günay’ın tutuklulu sinde ise bakanlığın bu ğu “darbe sonrası or karara görüşünde yer taya çıkan” koşullarla vermesini eleştirerek ve Avrupa İnsan Hak “Bu kararın Adalet Ba ları Sözleşmesi’nin ba zı hükümlerinin askıya alınması ile savunul KEMAL GÖKTAŞ kanlığı görüşünde neden yer aldığı anlaşılamamıştır. OHAL’in du. Bakanlığın, savcılı kendisi zaten huku ğın iddianamesindeki suçla ki ve Anayasal olmak zorun maların “kuvvetli suç şüphe dadır. Bu karar örneklenme si” oluşturduğunu ileri süre den de hukuki, kanuni ve ana rek başvurunun reddedilme yasal açıklamalar yapılabilir” si gerektiğini savunduğu gö ifaleri kullanıldı. rüşünde, başvuru ile hiçbir ilgisi olmamasına rağmen Ana Okumadan görüş yasa Mahkemesi’nin 2 üyesi Bakanlık görüşünde Tur ni tutuklamasına ilişkin ka han Günay’ın “Yenigün Ha rarının hatırlatılması dikkat ber Ajansı Basın ve Yayıncı çekti. Günay’ın avukatları ta lık A.Ş’de birinci derecede im rafından Bakanlığın görüşüne za yetkisine sahip Cumhuri karşı AYM’ye sunulan karşı yet Vakfı Yönetim Kurulu üye görüşte ise tutuklama şartla si olduğu” ileri sürüldü. Oy rının olmadığı vurgulanarak sa 25 yıldır Cumhuriyet Kitap AYM’nin Can Dündar ve Er Yayın Yönetmenliği’ni yapan dem Gül’ü tahliye eden kara Günay’ın, tutuklandığı sırada rına atıf yapıldı. Cumhuriyet gazetesinde başka AYM’ye telkin! bir görevi yoktu. Soruşturma aşamasında Günay’ın görevi Bakan adına Müsteşar Yar ne ilişkin yapılan bu hata ken dımcısı Selahattin Menteş im disine yöneltilen 30 soruda da zasıyla AYM’ye gönderilen gö tekrarlanmış ve Günay her se rüşte, Türkiye’nin darbe gi ferinde yönetim kurulu üyesi rişiminden sonra Avrupa İn olmadığını söylemek zorunda san Hakları Sözleşmesi’nin kalmıştı. Günay’ın avukatları 15. maddesi gereğince da Bakanlığın aynı hatayı tek Sözleşme’nin bazı hükümle rarlamasının dilekçeyi okuma rini uygulamayacağını (dero dan değerlendirmeye gönderil gasyon) Avrupa Konseyi ve diğini gösterdiğini belirtti. BM’ye bildirdiği hatırlatıldı. Yazıda Günay’ın tutukluluğu Söylemedikleri... ile ilgili olarak “Karşılaşılan Bakanlık görüşünde iddi darbe teşebbüsünün büyüklü anamenin ileri sürdüğü suç ğü dikkate alındığında başvu lamalar tekrarlanarak tutuk rucunun tutuklanmasının öz lama kararının doğru oldu gürlük ve güvenlik hakkına ğu savunuldu. Buna karşı avu gerekli ve fiili durumla oran katlar, yargılama başlama tılı bir müdahale teşkil ettiği” dan Bakanlığın bu şekilde yo ifadelerini kullandı. rum yapmasının anayasa ve Bakanlığın bu görüşü gön evrensel ilkelere aykırı oldu derdiği AYM, bireysel başvu ğunu belirtti. Bakanlığın iddi rularda Avrupa İnsan Hakları anamenin 19 Nisan 2017’de Sözleşmesi ile birlikte anaya kabul edildiğini belirtmesi sayı dikkate alarak karar veri ne rağmen ilk duruşmanın 24 yor. Bakanlığın “derogasyon” Temmuz’a verildiğinden bah savunması yapması AYM’ye setmemesi de dikkat çekti. bir tür “Anayasayı uygulama” telkini anlamına geliyor. Günay’ın avukatları Fikret İlkiz, Tora Pekin ve Abbas Yalçın’ın bakanlık görüşüne karşı verdikleri dilekçede, “Bu beyana dayalı olarak tutukluluk hali incelemesi yapılması kişi temel hak ve özgürlüğünün en başında ihlali demektir. Bu durumda OHAL sürdükçe ve devamı süresince kişilerin ‘tutuklu’ kalması sanki anayasaya ve ulusalüstü sözleşmelere uygun bir ön kabul olarak görülür ki; böyle bir durumu anayasa, sözleşmeler ‘Geri alınmalı’ Avukatlar, katalog suçlar arasında sayılan “örgüt adına suç işlemek” isnadıyla tutuklama kararı verildiğini ancak iddianamede katalog suçlar arasında olmayan “örgüte yardım” olarak değiştirildiği anımsatıldı. Dilekçede “Tutuklama gerekçesi yapılan kanun maddesı değişmiş olduğu halde bu maddeye göre verilmiş tutuklama kararlarının geri alınmaması hukuka ve kanuna aykırı olduğundan hak ihlali çok açıktır” denildi. Bayramlaşan suçlu! Bakanlığın FETÖ şüphelileri veya ByLock kullanıcıları ile telefon irtibatlarını “kuvvetli suç şüphesi” olmasına dayanak göstermesine karşın avukatlar “Bu yaklaşıma göre Cumhuriyet soruşturmasını yürüten savcı Murat İnam ile temas eden herkes örgüte yardım suçunun potansiyel failidir. Zira savcı İnam FETÖ davası sanığıdır. Savcıyı dosyaya atayan başsavcı, dosyayı birlikte yürüten savcılar, kalem memurları İnam’la bir kez dahi telefonla ya da yüz yüze görüştüklerinde ya da İnam’dan bayram tebriği mesajı aldıklarında bu suçun faili haline geleceklerdir” denildi. Bakanlığın, Cumhuriyet soruşturmasında yılllar önce Zaman gazetesi genel yayın yönetmeniyle telefon irtibatı içinde olmayı suç olarak değerlendirdiğini belirten avukatlar “Ama nedense aynı genel yayın yönetmeninin Başbakan ve Cumhurbaşkanı’yla sayısız kez bir araya gelmesi ve görüşmüş olması olağandır, suç değildir” denildi. ‘Bir şey varmış görüntüsü...’ Bakanlık, Günay’a Ocak 2014’te IMC TV’de çalışan bir kişi tarafından 600 TL gönderilmesini de “kuvvetli suç şüphesi” olarak göstermeye çalıştı. Buna karşın avukatlar havaleyi gönderen kişinin 20112012 yılları arasında IMC TV’de çalıştığını belirterek “Bu denli zorlama bir bağlantı kabul edilemez. Kimse, 600 TL gibi küçük bir miktarda pa rayı alacağı kişinin, iki yıl önce çalıştığı şirketin, beş yıl sonra suçlanacağını bilemez, tahmin edemez. Bu yaklaşımla hiç kimse suçlanamaz, hiç kimse tutuklanamaz. Kanıt olarak sunulan veriler hiçbir şey bulunmayan dosyada, ‘bir şey varmış görüntüsü yaratmak’ amacıyla savcılığın sığındığı bilgilerden ibarettir” ifadelerini kullandı. ‘Yargısal tacize son verilsin’ Avukatlar, AYM’nin aralarında İlker Başbuğ’a ilişkin kararının da olduğu onlarca kararını emsal gösterdikleri dilekçede “AYM, Erdem Gül ve Can Dündar başvurusunu 83 günde karara bağlamış ve başvurucular serbest bırakılmışlardır. İnceleme süresi uzadıkça, AYM’ye bireysel başvuru yolu, etkili bir hukuk yolu olmaktan çıkarmış tır. Fiili bir zorlama niteliği taşıyan tutuklama tedbiri, gazetecilik faaliyetinden kaynaklandığı için ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale vardır. Tutuklama tedbiri, yargısal taciz niteliğinde, politik amaç taşıyan bir tedbirdir. Artık kamuoyunun da yakından bildiği bir gerçek yaşanmaktadır; amaç Cumhuriyet gazetesini susturmaktır.” l ANKARA Cumhuriyet Kitap Yayın Yönetmeni Günay’ın AYM’ye yaptığı başvuruya ilişkin görüşlerini gönderen Adalet Bakanlığı, özgürlüklerin askıya alınmasını ‘darbe’ ile savunmaya çalıştı CAN DÜNDAR ERDEM GÜL DAVASINDA ‘TAKDİR AYM’NİN’ DEMİŞTİ Turhan Günay ile ilgili başvuruda açıkça ret kararı verilmesi gerektiğini savunan Bakanlık, Can Dündar ve Erdem Gül’le ilgili 2 yıl önce AYM’ye gönderdi ği ve yine Selahaddin Menteş’in imzasını taşıyan yazıda takdirin AYM’ye ait olduğunu belirtmişti. Yazıda bireysel başvurunun ele alınması için ‘olağan hu kuk yollarının tüketilmesi’ şartı ve ‘AYM’nin esasa girip girmeyeceği’ tartışmasıyla ilgili görüşlere yer verilmiş ancak net bir kanaat belirtmekten kaçınılmıştı. ‘kara mayıs’ Yarkadaş Basına yönelik operasyonları sıralayan CHP’li Yarkadaş, başta gazetemiz yazar ve yöneticileri olmak üzere tutuklu gazetecilerin bir an önce serbest bırakılmasını istedi. CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında “Türkiye, AKP iktidarı tarafından gazeteciler açısından tam bir cehenneme dönüştürülmüştür. Başta Cumhuriyet gazetesi çalışanları olmak üzere onlarca gazeteci, deli saçması iddianameler yüzünden cezaevinde gün saymaktadır” dedi. Yarkadaş, tutuklu Cumhuriyet çalışanlarının bir an önce serbest bırakılması gerektiğini söyledi. Yarkadaş, ‘Kara Mayıs’ başlıklı tabloda gün gün basına yönelik yapılan ope rasyonları sıraladı. Yarkadaş “Mayıs ayı içinde, basına yönelik tam 44 ihlal gerçekleşti. Hak ihlalinin olmadığı gün neredeyse yok gibi. 12 gazeteci tutuklandı. 8 gazeteci gözaltına alındı, 4 internet sitesi kapatıldı. 6 gazeteci toplamda 12 yıl hapisle cezalandırıldı. Birçok gazeteci ise savcı ve hâkim karşısına çıktı; deli saçması suçlamalarla karşı karşıya kaldı” dedi. Yarkadaş, Sözcü Gazetesine yapılan operasyona ilişkin “Hedefe koydukları medya kuruluşunun patronu yurtdışındaysa, hakkında bir yakalama kararı çıkarılıyor. Daha sonra CMK gereği, mallarına el konuluyor. Kanaltürk ve Bugün TV’de de aynısını yaptılar. Şimdi bu taktiği Sözcü için uygulamak ve yandaşlarına peşkeş çekmek istiyorlar” diye konuştu. 4 arkadaşımız hasta Gazetemizin tutuklu yazar ve yöneticilerinin serbest bırakılmasını isteyen Yarkadaş, “Yazar arkadaşlarımızın dördü, devlet hastanelerinden hasta olduklarına dair raporlar aldılar. Bu raporlar görmezden geliniyor” dedi. l ANKARA / DHA AİHM gazetecilere öncelik tanıyacak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) basın özgürlüğü ve gazetecilerle ilgili başvuruları dün yaptığı içtüzük değişikliği ile öncelikli olarak işleme koyacak. Strazburg merkezli mahkeme, bu değişiklik kapsamında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde öngörülmüş bir hakkın kullanımıyla doğrudan bağlantılı olarak gözaltında ya da tutuklu olan bireyler tarafından yapılan başvuruları da bundan böyle “acil” koduyla işleme koyacak. Bu tür başvurular AİHM’de “1’inci Kategori” başvurular olarak işlem görecek. Mahkeme bugüne kadar sadece davacıların yaşam veya sağlıklarıyla ilgili risk söz konusu olduğunda başvuruları “acil” koduyla işleme koymaktaydı. AİHM İç Tüzüğü’nün 41’inci maddesinde “Davaların sırası tespit edilirken, mahkeme kendisi tarafından belirlenen ölçütler temelinde ortaya çıkan konunun önemi ve ivediliğini dikkate alır. Ancak daire veya daire başkanı, belirli bir başvuruya öncelik tanımak için bu ölçütlerden ayrılabilir” ifadele Türkiye ilk sırada 15Temmuz darbe girişimi sonrası kamu sektöründe işten çıkarılmalar nedeniyle Türkiye AİHM önünde 30 Nisan 2017 itibarıyla hakkında en fazla dava başvurusu olan ülke konumuna geldi. Son verilere göre AİHM önünde şu anda Türkiye’ye karşı 23 bin dava başvurusu bulunuyor. Mahkeme kaynaklarına göre bu başvuruların 17 bin 630’unu 15 Temmuz sonrası gelen dava dosyaları oluşturuyor. ri kullanılıyor. Mahkeme kaynaklarına göre iç tüzükte yapılan bu son değişikliğin altında büyük ölçüde Rusya, Azerbaycan ve Türkiye gibi ülkelerde gözaltında veya tutuklu olan gazetecilerden gelen dava başvuruları yatıyor. İç tüzükte yapılan bu değişiklik sonrası AİHM’nin özellikle son aylarda Türkiye’den gazeteciler tarafından yapılan başvuruları öncelikli olarak işleme koyması ve Türk hükümetine bildirip, savunma istemesi bekleniyor. l Haber Merkezi Yurt yıkıldı, deliller karartıldı 10’u öğrenci 12 kişinin yaşamını yitirdiği Aladağ yurt yangınına ilişkin davayı izleyen CHP’liler, yurdun belediye onayı olmadan yıkıldığını belirttiler Adana’nın Aladağ ilçesinde geçen yıl çı Usluer, yanan yurt bina katları delillerin karartılmasının yıkıldığını söyledi. Us sı ve müvekkillerinin kaçma kan ve 10’u öğrenci 12 kişi luer, “Bunun manası delille durumunun bulunmamasını nin yaşamını yitirdiği yurt ri ortadan kaldırmak demek gerekçe göstererek tahliye is yangınına ilişkin açılan da tir. Yıkım kararı belediyenin terken söz konusu yurt yıkıl vayı izleyen CHP Eskişehir onayıyla olabilecek bir şey mış. Ortada yurt yok. Devam Milletvekili Gaye Usluer ve ken müşteki avukatları dos etmekte olan bir dava var, CHP İzmir Milletvekili Mus yada böyle bir belediye ona ancak davaya konu yurt bi tafa Balbay, Meclis’te basın yının bulunmadığını söylü nası ortada yok” dedi. toplantısı düzenledi. yor. Nasıl yıkıldı? Sanık avu l ANKARA / Cumhuriyet Darbe girişiminin sinyallerini alamayan MİT ve neden Hakan Fidan? Yukarıda bir kayıt cihazının depremin öncesi deprem anı sonrası kayıt örneğini görüyorsunuz. Cihaz yer hareketlerini izler ve kaydeder. Depremde ancak fay kırıldığında kayıt çalışmaya başlıyor ve depremin ana resmi ortaya çıkıyor. Zaten bu kaydı depremden 1015 dakika, 12 saat, birkaç gün önce önceleyebilme uğraşı içinde bilimciler, ama iş zor. Peki darbe için böyle bir alarm sistemi yok mu? Askeri darbe gibi büyük olayları öncelemek şüphesiz ki mümkün. Bu öncelikle istihbarat ağı, bilgisi, verilerinden oluşuyor. Ülke çapında bu ağın sahibi MİT’tir. Şüphesiz ki bu bir deprem kayıt sisteminden farklıdır. Gelen verilerin girileceği bir bilgisayar programı düşünün. Sonuçta deprem kayıtları gibi sonuç elde etmelisiniz. Üstelik bu sistem depreme kıyasla darbeyi önceden alarm verebilir. MİT’e, Ordu’ya, siyasilere, gazetecilere vb ihbarlar, bilgiler, veriler, duyumlar gelir. Bunları dosyaları bir kenara atmak yerine bir programa işlerseniz, yoğunluğun giderek arttığı bir grafik bilgisi elde edersiniz. (Bu da MİT’e kıyağım olsun!) Eğer MİT’e FETÖ darbe girişimi konusunda programa girecek veriler gelmemişse, MİT uyuyor demektir. Eğer bol veri gelmiş de bunlar dikkate alınmamış ve alarm verilmemişse, MİT neden var sorusunu sordurur. Hangisi? Neden Hakan Fidan? Başından beri darbe girişimiyle ilgili çoğu şeyi okuyorum. Ve başından beri sahnede tek isim var: MİT Müsteşarı Hakan Fidan. Dolaylı veya dolaysız darbeyi 5 saat kadar önce ihbar eden binbaşı O.K., bir Albay’ın kendisine helikopterle Hakan Fidan alınacak dediğini iletiyor. İhbarın belkemiğinde bu var. Buradan yola çıkılarak, “darbe geliyor, gerekli tüm önleyici önlemleri alalım” boyutunda değil, 12 basamak daha düşük bir alarm devreye sokuluyor. Öyle ki Hulusi Akar, tüm Ordu’ya “kimse kışlaları terk etmeyecek” gibi sıradan bir emri bile vermiyor. Eğer gerçekten bir darbe olasılığını güçlü görseydiler, bence böyle bir emre ek olarak “kışlalardan çıkanı, tankları, topları, uçakları, helikopterleri, ikinci bir emre kadar çalıştıracakuçuracakları vurun” emri gelmeliydi! Öyle bir şey yok. Hulusi Akar yazılı açıklamasında, aldıkları önlemlerle darbecilerin sabaha karşı planladıkları harekâtı akşam 9’a aldıklarını ve böylece darbeyi başarısız kıldıklarını söylüyor! Peki 250 kişinin katledilmesi ve yüzlerce insanın yaralanması? Hangi önlemlerle başarısız kıldılar, bilmiyoruz! Bildiklerimiz değil bilmediklerimiz, açıklananlar değil açıklanmayanlar önemli. Acaba açıklanmayan hangi önemli noktalar var; bizim acaba sadece sunulanlara mı inanmamız isteniyor? Karanlık nokta Hulusi Akar’ın “başarı” açıklamasından iki sonuç çıkarmak gerek: Ya darbeyi kontrol edebiliriz diyorlar (Karargâhının basılacağını ve esir alınacaklarını hesaba katmadan)... Ve bu kararı da Cumhurbaşkanı ile paylaşarak yapıyorlar... (RTE’ye neden darbe olasılığı bildirilmedi, soruları yerine, acaba RTE’ye darbe girişimi daha ilk baştan bildirilmedi mi, RTE ile hiç mi konuşulmadı, konuşulduysa ne konuşuldu, sorularını sormamız gerekir. Bu karanlık bir nokta.) Ya da Hulusi Akar ve MİT, darbenin ciddiyetini gerçekten atladılar; düşük önlemler alarak, kendilerinden kaynaklanmayan nedenlerle başarısız kılınan darbe üzerine şimdi başarı hikâyeleri yazıyorlar! Evet benim sorum baki: Darbeciler neden Hakan Fidan’a odaklandı? Müsteşarın alınıp alınmamasının darbenin başarısı/başarısızlığı üzerine etkisi ne olabilirdi? Cumhurbaşkanı’nın da “alınması” gündemde değil miydi, gibi bir soru, konuya açıklık getirmiyor. İKİ BİLGE TOPLANTISI Bu Cumartesi, 3 Haziran 2017’de Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş yerleşkesinde, saat 17.00’de İki Bilge Doğan Kuban ve Bozkurt Güvenç hocalar, Türkiye dahil, insanlığı çıkmaza sokan sistemlere bir çözümseçenek arayışında olacaklar. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle