05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 4 Mayıs 2017 14 Hepimiz Pengueniz Penguen ne güzel bir mizah dergisiydi; baskıdan bunaldığımızda baskıcıları tiye alır, onlarla matrak geçer, günümüzü gün eder, bizi kahkahalara boğardı. “Kapanıyor” dediler. Neden? Açıklamışlar: ?“Özgürlük alanı gittikçe daralırken gazetecilerin işi zorlaşıyor, mizahçıların da işi kolaylaşmıyor.” Özgürlük alanının kısıtlandığı rejimler görülmemiş şeyler değildir: Gelirler, giderler. Neden giderler? Temel özelliklerinden kaynaklanan zayıflıklar, çarpıklıklar ve yanlışlıklar belli sürelerin ötesinde ayakta kalmalarına elvermez de ondan. Bu tür rejimler sürerken insanlar sadece adaklar adayıp mutlu günlerin gelmesini mi beklerler? Bir zamanlar özgürlük alanları kısıtlanmış olan ülkelerin halklarına baktığımızda o insanların kötü günlerinde sadece adak adayıp dua okuyup beklemediklerini, zamanlarını değerlendirmek için birçok şey yaptıklarını görüyoruz: Her şeyden önce baskıcılarla alay eden fıkralar anlatırlarmış birbirlerine. Romanya’dan bir fıkra: Kahvede biri, diğerine sormuş: Çavuşesku hakkında ne düşünüyorsun? Burası kalabalık, cevap versem başım derde girer. Dışarı çıkmışlar. Bak kimse yok, burada rahat konuşabilirsin. Adamı beğeniyorum. Çok karizmatik! HHH Sovyetler’in baskıcı zamanlarında Erivan radyosunun fıkraları çok sevilirmiş: Sovyet anayasası da, ABD anayasası da vatandaşlarına düşündüklerini söyleyebilme hürriyeti sağlamıyor mu? Evet ama ABD anayasasının sağladığı güven, kişi düşündüğünü söyledikten sonra da devam ediyor. HHH Napolyon öbür dünyadan geri gelir. ABD başkanını ziyaret eder, “Silahlarınız bende olsaydı Waterloo Savaşı’nı kaybetmezdim!” der. Romanya’ya da uğrar, Çavuşesku’ya, “Sizdeki yandaş medya bende olsaydı” der, “kimse Waterloo’da mağlup olduğumu bilmez, hatta birçoğu o harbi benim kazandığımı sanırdı” der. HHH Sizce bir sonraki seçimin sonuçları ne olur? O sonuçlar maalesef çalındı... Bulunca bildiririz. HHH Tavşanın biri caddede deli gibi koşuyormuş! “Hayrola?” demişler. Develeri yakalayıp iğdiş ediyorlarmış! Sen deve değilsin ki.. Geçenlerde bir deveyi tavşanlıktan mahkum etmediler mi? HHH Kaos ne demek? Bizim ekonomimize dair konuşmaya yetkimiz yoktur. HHH İnsanlar kaça ayrılır? İkiye: Hiçbir şey bilmeyenler ve her şeyi bilen! HHH Diğer gezegenlerde hayat var mıdır? Hayır, orada da yoktur! HHH Penguen kapanırsa ne yapacağız? Zamansız, haksız, kalleşçe vurulan insanlarımız, yoldaşlarımız, dostlarımız için söylediklerimizi tekrar edecek, “Hepimiz Pengueniz!” diyecek ve ardından doğal olarak penguenler gibi davranıp binlerce fıkra üreteceğiz. ŞANS TOPU 11, 13, 15, 18, 19 + 08 5+1 BİLEN: 709 bin 350 TL (1 kişi) 5 bilen: 3 bin 377.95’şer TL 4+1 bilen: 325.95’er TL 4 bilen: 31.65’şer TL 3+1 bilen: 18.05’şer TL 3 bilen: 3.90’ar TL 2+1 bilen: 5.40’ar TL 1+1 bilen: 3.20’şer TL 4 MAYIS 2017 SAYI: 33447 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.10 04.00 04.29 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.52 13.08 16.58 05.38 12.52 16.41 06.04 13.15 17.02 Akşam 20.11 19.53 20.13 Yatsı 21.45 21.24 21.41 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY Başlıktaki söz Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir’e ait. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin nereye gittiğini konuşuyoruz Özdemir’le. Cumhurbaşkanı Erdoğan referandum süresince ‘eyyy’ diye başlayan cümlelerine AKP’ye üye olduğu gün yani partili cumhurbaşkanı olduğu gün “Bugüne kadar açmadığınız şu fasılları açmaktan başka çareniz yok. Açarsanız ne âlâ, açmadığınız takdirde güle güle”yi ekledi. Aslında kimi Avrupalı siyasetçiler artık Erdoğan’ın bu tavrından ve ‘şantajından’ yıldığı için müzakerelerin hemen kesilmesini istiyor. Kimi siyasiler ise ya göçmen korkusu ya da gerçekten Türkiye’deki demokrasi yanlılarını yalnız bırakmamak için ilişkilerin bir şekilde sürdürülmesinden yana. Cem Özdemir de bir yanıyla ikinci grupta yer alan isimlerden. Türkiye’de Avrupa Birliği’ne, medeniyete, demokrasiye, insan haklarına ‘evet’ diyen insanların cezalandırılmaması gerektiği görüşünde. “Onların yanında olmalıyız” diyor. Ama AB ile müzakerelerin de ilerlemediğini vurguluyor. Önerisi ise; “O şekilde kalsın.” “Bozan taraf biz olmayalım” diyor Özdemir ve yazının başlığını da içeren şu cümleleri kuruyor: “Eğer Erdoğan bu sorumluluğu taşımak istiyorsa o hesap versin tarih önünde. Ben Avrupa ile ipleri kestim, ben Türkiye’yi izolasyona ittim desin. Ama biz bu adımı atmayalım. Tarih önünde hesabı o versin. Biz ise soğukkanlı kalalım. Erdoğan’ın istediği şey provokasyon. Onlara vermemiz gereken cevap madem ki sen Avrupa Birliği’ni istemiyorsun, git halkın önünde hesabını ver bunun. Hesap sorulur bir gün. Biz ise soğukkanlı bir şekilde masada bekliyoruz. Demokratik Türkiye bir gün masaya dönecek ki biz de buna hazırız.” ‘Tarih önünde Erdoğan hesap versin’ Özdemir de Türkiye’deki referandumun ‘özgür’ bir ortamda yapılmadığına ve ‘hile’ katıldığına inanıyor. Avrupa’daki dolayısıyla Almanya’daki Türkiyelilerin referandumda ‘evet’ oyu vermelerini insanların anlamakta zorluk çektiğini de söylüyor. “Çünkü burada demokrasiden faydalanıyor, yaşamadığı, vergi ödemediği ülkede halkın çoğu demokrasiye ‘evet’ dediği ülkede diktatörlüğe ‘evet’ diyor.” İşin bir yanı bu ama Özdemir’e göre Almanya’da yaşayan Türkiyelilerin küçük bir kesimi Erdoğan’a oy veriyor. Bunu da şöyle açıklıyor: “Bütün Türkiyeliler eşittir Erdoğan hayranı değil. Bir kere halkın yarısı Türkiye pasaportu taşımıyor yani oy hakkına sahip değil. Oy hakkına sahip olanların yarısı da oy kullanmadı. Oy kullananların içinde çoğunluk Erdoğan’a evet dedi. Yani ufak bir kesim evet dedi. Diğer kesim ise Almanya’dan, demokrasiden, uyumdan yana. Bunu söylemek zorundayız. Yanlış bir yo la yanlış cevap verirseniz yanlış kazanır. Burada da soğukkanlı davranmalıyız. Almanya’nın vermesi gereken cevap daha fazla uyum.” Özgürlük balonlarınızı uçurduk Elimdeki kâğıtta Etiyopya’dan iki gazetecinin adı yazıyordu. Temesghen Desalegn ve Asfaw Berhanu. Desalegn 2014 yılında tutuklanmıştı, Berhanu ise 2013’te. “Türkiye’den gazeteci yok mu” dedim. Bu kez aldığım kâğıtta Musa Kart ve Kadri Gürsel’in adı yazıyordu. Tutuklanma tarihleri 2016. Bütün gazeteciler ellerindeki kâğıtta yazan isimleri balonların üzerine yazıyordu. Çin’den Irak’a, Etiyopya’dan Türkiye’ye… Yüzlerce isim… Birbirini hiç tanımayan gazeteciler aynı balonda buluşmuştu. Yeşiller Partisi’nin etkinliğindeydik, Köln’de Artı TV binasının önünde. Herkes merakla kimin adı yazılı, hangi ülkeden diye bakıyordu balonlara. “Deniz Yücel yazıldı mı” diye bir ses duydum. Yazılmıştı tabii. O da, Mahir Kanaat da, Murat Sabuncu da… Türkiye’de cezaevinde bulunan tüm gazetecilerin isimleri vardı balonlarda. “Unutmadık sizi” diyordu Özdemir: “Biliyoruz şartlarınızı. Türkiye’de düşünceden ötürü içeride olan herkesi; siyasileri, bilim dünyasından, sivil toplum kuruluşlarından insanları unutmadık. Bir gün onları umarım yakında özgür olarak göreceğiz tekrar.” Benim oyum nerede?Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR:NAZANÖZCAN [email protected] KIVANÇ ELİAÇIK DİSK, Uluslararası İlişkiler Direktörü “Benim Oyum Nerede?” (Raye man kojast?) sloganıyla özdeşleşen ve Mousavi’nin kampanya renginden dolayı “Yeşil Hareket” olarak anılan eylemler, 2009 cumhurbaşkanlığı seçimindeki hile iddiaları üzerine başlamıştı. Hareket, kısa sürede, milyonlarca kişiyi kapsayarak farklı siyasi, ekonomik ve kültürel talepleri ve farklı protesto biçimlerini içermeyi başardı. Hareket belki de seçimden önce başlamıştı. Kampanyalar kitlesel ve coşkuluydu. Özellikle öğrenciler tartışma toplantıları düzenlediler. Farsça ve İngilizce internet sitelerinde yüzlerce yazı yazıldı. Müşahit heyetleri oluşturuldu. Seçimlere katılım oranı yüksekti. 12 Haziran akşamı, Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad kazandığını açıklarken, rakibi ve eski başbakanlardan Mir Hüseyin Mousavi de zaferini ilan etti. Mousavi taraftarları ve diğer muhalifler sokaklarda kutlama yapmaya başladı. Seçim günü cep telefonu şebekelerinde sorunlar yaşandı. Mousavi’nin temsilcileri gözaltına alınırken, bazı sandıklarda pusulalar tükendiği için oy kullanılamadı. Çeşitli seçim hilelerini gösteren videolar internete yüklenmeye başladı. Müşahitlerin ilettiği bilgilerle resmi sonuçlar arasında büyük farklar vardı. Kutlamalar, seçim hilelerini protesto gösterilerine dönüştü. Haftalarca sokakta Ahmedinejad taraftarlarının da sokağa çıkmasıyla karşılıklı çatışmalar, polis müdahaleleri, kundaklamalar birbirini izledi. Barikatlar kuruldu, lastikler yakıldı. Barikatların ardından “Benim oyum nerede?” sloganı duyulmaya başlandı. Bir meydanda atılan “Diktatöre ölüm!” sloganı, diğer caddeden “Amerika’ya ölüm!” diye cevaplanıyordu. Göstericiler, sokakları haftalarca terk etmedi. Mousavi, kararlı şekilde, yapılan hilelerin hesabını soracağını açıkladı. Resmi makamlar eylemcileri, dış mihrakların maşası olarak suçladı. Gözaltına alınan eylemciler işkence gördü. 9 ayın sonunda yüzü aşkın kişi hayatını kaybetmişti. Yeşil Hareket, ilk günlerde, 1999 öğrenci eylem KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI İran’da 2009’da seçimlere hile karıştığı iddiasıyla başlayan gösteriler, milyonlarca kişinin özgürlük ve sosyal adalet talep ettiği bir toplumsal harekete dönüşmüştü. Türkiye’deki şaibeli seçimi hatırlatan İran’da yine seçim yaklaşıyor 2009’da Tahran sokakları. lerine benzetildi; ardından 1979 İslam Devrimi ile kıyaslandı. Şüphesiz, yaşananlar 79’dan bu yana görülen en büyük eylemlerdi. Yurtdışında yaşayan İranlılar, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu çok sayıda ülke büyükelçilikleri önünde gösteriler düzenledi. Cep telefonları ve bilgisayarlar, bayraklar ve pankartlar kadar önemliydi. Twitter, YouTube ve bloglar yaygın şekilde kullanıldı. 2010 Dünya Kupası elemelerinde milli takım Güney Kore maçına yeşil pazu bandıyla çıktı. Oyuncuların ömür boyu sahalardan men cezası aldığı iddia edilirken, devlet televizyonu emekli olduklarını söyledi. Futbolcular FIFA’nın girişimleriyle spora geri döndü. Kuzey Amerika’da, haber odalarında yazılan metinlere göre, İranlı gençler birdenbire sokaklara çıkmıştı. Yaşanan bir “Twitter Devrimi” ya da “İran Baharı”ydı. Gazeteciler renkli bir devrimin peşindeydi. Eylemciler için şablonlar hazırlandı. Oysa hiçbir şey aniden başlamamıştı ve eylemciler tek tip değildi. Üstelik me [email protected] [email protected] sele üç beş oy pusulası değildi... Yıllardır biriken siyasal, ekonomik ve kültürel sorunlar, böyle bir patlamayı içten içe hazırlamıştı. İşçiler, kadınlar ve öğrenciler farklı siyasal birikimler yaratmıştı. İranlı kadınlar İran 8 Martlarını bilmeyenler ve internetteki İranlı kadın yazarları tanımayanlar için gelişmeler şaşırtıcıydı. Oysa İranlı kadınlar, yıllarca, boşanma ve kürtaj gibi haklar için önemli kampanyalar düzenlediler. Sağlıktan eğitime, istihdamdan adalete farklı alanlarda eşit muamele görmek için sayısız eylem yaptılar, örgütler kurdular ve bedeller ödediler. Bütün bu deneyimler kadın eylemcileri cesaretlendirdi. İşçiler yıllarca ülkenin farklı bölgelerinde baskılara ve düşük ücretlere karşı örgütlendiler; sendikalar kurdular ve grevler düzenlediler. Yüzlerce sendikacı, bazen gizlilik koşullarında bazense cezaevlerinde faaliyet yürüttü. Yıllar içinde genç işçi önderleri hem barikat kurmayı hem de uluslararası yazışmalar yapmayı öğrendiler. Hiçbir “internet devrimi” tek tuşa basarak başlamıyordu. Laiklik ve demokrasi Egemen sınıfın yöneticileri arasında yaşanan kriz derinleşirken, farklı kitle hareketleri Yeşil Hareketi besledi; ‘laiklik ve demokrasi’ taraftarlarının talepleri de hareketin gündemleri arasında yer buldu. Seçim hilelerine karşı başlayan protestolar, baskılara karşı özgürlüklerin talep edildiği bir alana dönüştü. Avrupa yaşam tarzlarını takip eden orta sınıf gençler, yoksulluğu protesto eden işçiler ve muhafazakâr kadınlar birlikte yürüdüler. Eylemler Tahran, İsfahan ve Şiraz gibi şehirlerle sınırlı kaldı. Nüfusun yarısını barındıran Azerbaycan, Kürdistan ve Belucistan eyaletlerinde katılım zayıftı. Bu bölgelerdeki sıkıyönetim, eylemleri zorlaştırıyordu. Ama esas gerekçe Yeşil Hareket’in anadilde eğitim, federasyon gibi talepleri ve yaşanan insan hakları ihlallerini görmezden gelmesinin yarattığı soğukluktu. Hareketin siyasi bir altyapısı var mıydı? Reformist miydi yoksa devrimci mi? Kendiliğinden mi başladı? Ardında bir örgüt var mıydı? CIA ve diğer yabancılar destekledi mi? Lideri kimdi, Mousavi mi? Aradan geçen yıllara, yayımlanan kitaplara ve çekilen filmlere rağmen bu sorulara net bir yanıt bulunamadı. Yeşil Hareket, belki de amacına ulaşamadı; yani seçimler iptal edilmedi. Ahmedinejad görevini, yıllar sonra, başka ekonomik ve siyasal sorunlar nedeniyle bıraktı. Hareketin lideri olduğu söylenen Mousavi ise hâlâ ev hapsinde. İran Yeşil Hareketi, sonraki yıllarda dünyayı saracak olan, “işgal et”, “öfkeliler” ve “bahar” gibi isimlerle anılan, yeni nesil eylemler dizisinin bir parçası olarak kabul edilebilir. Seçim hilelerine karşı siyasal temsil adaletini savunan eylemciler, aylarca sokakları terk etmeyerek siyasi tarihe geçtiler. O günlerde sokakları terk etmeyen yüz binlerce kişi, hâlâ Tahran’da bir yerlerde yaşıyor. Kesin bilgi yayalım. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle