07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 12 Mayıs 2017 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN CHP Genel Başkan Yardımcılığı ve sözcülüğünden istifa eden Böke Cumhuriyet’e konuştu Itırazım kışısel değıl mılyonların adına Milyonlarca yurttaşın 16 Nisan referandumunun gayrimeşruluğuna tepkisinin sürdüğü dö nemde, CHP’de başlayan tartışma, parti sözcüsü Selin Sayek Böke’nin istifasıyla farklı boyut kazandı. Böke’nin sözcülükle birlikte MYK üyeliği ve genel başkan yar dımcılığını bırakma sını “yürütme”ye dair ve “atandığı” görev lerden feragat olarak ÇToiğkdeerm okumak mümkün. Kullanmadığı “sinei millet” kavramıyla il gili soruya verdiği “tüm seçenekler masada” yanıtı üzerine gelen hızlı düzeltme, Böke’nin istifasının görünürdeki nedeni gibi duruyor. PM üyesi ve İzmir Milletvekili sıfatla rıyla yaptığımız görüşmede Böke, par ti yönetimiyle yaşadığı ayrışma süreci ni özenli ve dikkatli bir dille paylaştı. 16 Nisan referandumu sonucunun umutvar olduğunu ve bu “gücün” hâlâ toparlana bilir olduğunu vurguladı. Rutin bir dilekçeydi n İstifa açıklamanızda yer alan eleştiri ve gerekçelerde, Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile parti yönetimi açısından sürpriz var mı? İşleme konulmak üzere verdiğim, iki satırlık rutin bir istifa dilekçesiydi. Ama dilekçeyi gerekçelendiren siyaset anlayışımı ve buraya giden itirazlarımı, hem o günkü görüşmemizde hem de farklı zamanlarda sayın genel başkanımla paylaşmıştım. Dolayısıyla metinde sürpriz yoktu. n Dolayısıyla bu istifaya giden sürecin kırılma noktaları olmalı? Elbette her şey o gün olup bitmedi. Ama takvimsel bir şey koyup, bu sertlikte ifade etmek siyasetin doğasına uymuyor. Siyaset akışkan bir şey. Şöyle diyeyim: Temsil ettiğim siyaseti ve seçmeni, onların sesi olmam gerektiğini düşündüğüm her kritik dönemeçte itirazları dile getirdim. n Dokunulmazlıklar bu dönemeçlerden biri miydi? Dokunulmazlıklar her birimizin kendi vicdanında oy verdiği bir süreç. Benim vicdanım orada hayır demeyi gerektiriyordu. Partimizin genel tavrının da hayır olması gerektiği konusundaki ısrarlı tutumumu, hem MYKda hem son ana kadar sayın genel başkanımla yaptığımm görüşmelerde dile getirmek konusunda hiçbir tereddüt duymadım. n CHP’nin “evet” desteği olmasa bugünkü siyaset ve Parlamento profili nasıl olurdu? Türkiye siyasetinin farklı evrileceğini düşünüyorum. Ama siyaseti, yol ayrımlarında verilen kararlarada, “Bu olmasaydı ne olurdu” üzerinden okumayı doğru bulmuyorum. Geleceğe yarın ne yapmamız gerekiyor diye bakmamız gerekiyor. n Partinizden 16 Nisan sonrasında izlenen bazı tutumları eleştiriyorsunuz? Biz milyonlara, bütün kişisel dertlerinizi bir kenara bırakın, hastaysanız bile o sandığa mutlaka gidin, dedik. “Siz yoksanız demokrasi eksik” dedik. Bize düşen görev de onların ortaya koyduğu iradeye, aynı kararlılık ve ısrarla sahip çıkmaktı. Bu görüşümü paylaştım. CHP, AKP’nin ortaya koyduğu siyasetin karşısında laik, demokratik solda, bugünkü düzen altında ezilenlerin sesi olmakla yükümlü siyasi alternatif olmak zorunda. Bu alternatifin yeterince güçlü konulmadığını düşündüğüm her dönemeçte itirazımı dile getirdim. n Açıklamanızda CHP’nin gayrimeşru oyları meşrulaştırmaması ifadesi kritikti? Biz bütün baskılara rağmen cesaretle, özgüvenle kendi sözünü söyleyebilen milyonları gördük. Biz öncelikle düşen, bu milyonların dışında kalanları ikna etmek değil. O milyonlara sahip çıkmak. İşte bu duygunun yaşatıldığından tereddüt duydum. Çünkü referandum buluşmalarında hep söyledim ki, “Hayır”, salt siyasi partilerin savunacağı bir mesele olamaz. Siyaset ve demokrasi, bireyin siyasi partiler dışında örgütlenebildiği, siyasi partilerle ortaklaşabildiği bir zeminde olur. Dolayısıyla siz yoksanız, sokakta anayasal demokratik hakkınızı kullanamıyorsanız demokrasi eksik. n 19 Nisan’da kürsüden yaptığınız açıklamada tüm seçeneklerin masada olduğunuu söylediniz. Hemen “düzeltme” geldi. Sinei millet demediniz ama NECATİ SAVAŞ Selin Sayek Böke CHP’deki görevlerinden duygusal bir tavırla istifa etmediğini söyledi. soruya verilen yanıtta mı sorun çıktı? Evet, o kavramı kullanmadım ama soru olarak soruldu. Ben de soruyu büyük bir siyasi kararlılık ve siyasi özgüvenle, partim adına şöyle yanıtladım: “CHP milyonların iradesini kurmak için ne yapılması gerekiyorsa, tüm alternatifleri masada tutatarak değerlendirecektir”. Bu önemliydi. Çünkü siyasi olarak nihai bir kararı değil, iradeyi savunmaya dönük bir siyasi kararlılık içeriyordu. O milyonların hayırının duygusu şuydu: “Siyasetçiler, hayıra nasıl gerekiyorsa öyle sahip çıkın”. Biz de “merak etmeyin biz ne gerekiyorsa yaparız” diyen bir siyasi kararlılıktı o. n Kürsüye gelirken “bütün seçenekler masada” diyeceğiniz netlikte bir yetki almış mıydınız, yoksa inisiyatif mi kullandınız? MYK’da ve henüz partinin karar organlarında alınmış nihai bir siyasi karar yoktu. Dolayısıyla bütün seçeneeklerin hâlâ masada olduğu bir konumda inmiştim o kürsüye. Siyasi kararlılığı ifade etmek konusunda zaten yetkim vardı o konuda mutabıktık. Yeni bir siyaset zemini n Sinei millet açıklaması tekzip edilirken neler yaşandı, ne düşündünüz? Çünkü siz o açıklamayı yaptıktan sonra kitlelerde bir dalgalanma yarattı. Üstelik çok kritik bir zamanda, YSK tam da toplantı halindeyken. Bu konudaki itirazım, zaten yalnızca düzeltme yapılarak parti sözcülüğü kurumunun sorgulatılmış olması değil. Burada iki şey var. Parti sözcülüğü bir siyasi parti için çok değerli ve önemli bir kurum. Güveni zedeleyecek adımların kurumsal yıprat maya yol açacağından endişe duydum. Ama aynı zamanda sözcülük konumunda, partimiz adına ortaya koyduğum siyasi kararlılığın, üstelik de YSK toplantısı sürerken ortaya çıkardığı siyasi duruşun ortadan kaldırılmasına yol açan siyasetin de yanlış olduğunu düşünüyorum. n Hızlı “düzeltme” istifa sürecini etkiledi değil mi? Evet, parçalardan biri. Yeniden referandum n İstifa metninizde yalnızca Meclis içi mücadeleyi yetersiz bulduğunuz görüşü de var? Meclis içi mücadele, yeni koşullarda yeniden tarif edilmeli. Ama alt bununla sınırlı bir siyasi mücadelenin, bu kadar derin bir rejim değişikliğine karşı koyuşa yeterli olamayacağını düşünürüm. Sokakta demokratik hakkını kullanmak için, “ben buradayım” diyenlere, sokağın korkulacak değil, terörle özdeş değil, bir anayasal hak, demokrasinin en temel tarifi olduğunu anımsatan bir yeni siyaset zeminini sahiplenmek gerektiğini düşünüyorum. n Hemen 2019’u konuşmak da yanlış mıydı? Siyaset kendi içinde 2019’a dair yol haritasını konuşsun. Çünkü 2019’a giden yol başladı. Ama kamuoyu önünde böyle konuşmamalı. Bugün bize düşen görev, sonucunu kabul etmediğimiz süreci kabullenen yaklaşımı, mümkün olduğunca geciktirmek. Benim itirazım da milyonlar adına konulmuş bir siyasi itiraz. Gayrımeşru sonuç kabullenilmişcesine bir siyasi yol haritası olarak tartışılması, bu siyasi iradenin şevkini de kırdı bence. Ama geç değil. n Olması gereken ne? 2019’u bir referandum olarak çerçevelemek. Yeniden bir referandumla, yetkiyi Saray’dan alıp halka vereceğimiz bir iddia ortaya koymalıyız. 2019’daki Cumhurbaşkanı, Türkiyeyi parlamenter sisteme geri döndürecek, güçlü bir Meclis’i inşa edecek adımları da hızla atacak işler yapmalı. Kendi yetkilerini ortadan kaldıracak, Türkiye’yi parlamenter sisteme geri taşıyacak. n Parçası olmayı uygun görmediğiniz yönetim anlayışı nasıl bir anlayış? İki şeyi ayırmak gerekiyor. Bu; siyasi kararlar ve o siyasi kararların veriliş biçimine dair de bir itiraz. AKP’nin karşısında, CHP’nin koyması gereken alternatif siyasetin tarifi esasen öncelikle temsil ettiğimiz kitleyi sahiplenici nitelikte olmalı. Önce kendi içimizde sıkı sıkıya kucaklaşmalıyız ki, sonra bizden farklı düşünen insanlara seslenebilelim. Bunu da başkasının değil, kendi dilimizi konuşarak yapabiliriz. Türkiye’de yüzde 70 civarında bir sağ eğilimli seçmen olduğu ve eğer bir siyasi iktidar ortaya çıkcaksa ancak onlara seslenerek ortaya çıkabileceği görüşü var. Bu görüşe saygı duyuyor ama katılmıyorum. Siyasi iktidarı getirecek olan, önce inandığınız meselenin resmini net koymak. İkinci mesele Sosyal demokrat parti olarak, farklı görüşleri içeride demokratik biçimde ifade etme imkânı buluyoruz. Fakat bir süredir görüşlerimin nihai kararları etkileme imkânı azaldı. Demokratik zeminlerde dile getirdiğim itirazların, son dönem nihai kararlara evrilmediğini gördüm. l ANKARA ADAY DEĞİLİM n İstifanız için duygusal küskünlük gibi bir ifade kullanıldı? Gülüyorum ama duygusal değil (kahkahalar) siyaset kişisel bir mesele gibi tartışıldığında yanlış oluyor. Partimizin liderlik tartışmasına değil, bundan sonra hangi siyasi görüşle siyaset yapacağını tartışmaya ihtiyacı var. Bu tartışmayı duygusal tavır diye sınıflayan, tam da işte “siyaset konuşmayalım” diyen yaklaşım. Ben bir duygusal tavırla, incinmeyle itiraz etmedim. Siyasi kararla istifa ettim. Konuşacaksak o siyasi itirazı konuşalım. n Atandığınız görevleri bıraktınız, seçildikleriniz sürüyor... CHP ailesinin parçasıyım. Son kurultayda en yüksek oyu alarak girdiğim, delegelerimizin bizi seçtiği bir Parti Meclisi (PM) var. Bir de seçmenlerimizin temsil etmek üzere seçtiği milletvekilliği görevim. Her ikisinde de sorumluluklarım, mücadele isteğim ve direncim devam ediyor. Siyaseti de, CHP’yi bı rakmıyorum. Bilakis, asında CHP’nin liderliğine, yönetimine .kendisini siyaseten daha rahat hissedeceği bir yönetim biçimi için alan açıyorum. Hem de parti içi demokratik zeminlerde, delegenin, seçmenlerin beklediği siyaseti de yapacağım iradesini ortaya koydum. n Genel başkan adayı mısınız? Aday değilim. Bu istifa, CHP’nin kurultay süreciyle ilgili değil. Aday olmaya niyetim yok. CHP’nin ihtiyacı kişiler üzerinden liderlik tartışması değil, siyasi görüşler üzerinden partinin yarınlarını tartışmak olmalı. Buna imkan verecek olağan kurultay süreci de zaten başladı. CHP’nin bir olağanüstü kurultay sürecine hiç ihtiyacı yok. Olağan kurultay sürecinde partinin tabanından başlayan bir siyasi tartışmaya ihtiyacı var. haber 7 194 gündür özgürlüğünden yoksun... Yarkadaş, Atatürk düşmanlarına ödemeleri sordu CHP İstanbul Milletvekili Barış Yar kadaş, bir televizyon kanalında Atatürk’e hakaret eden Mustafa Armağan ve Yavuz Bahadıroğlu’nun Kredi Yurtlar Kurumu’nda katıldığı organizasyonları TBMM’ye taşıyarak Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. FETÖ’ye ait gazetelerde çalışan ve FETÖ’yü öven kitaplar yazan Mustafa Armağan ile Yavuz Bahadıroğlu’nun üniversite öğrencileriyle buluşturulmasının rezalet olduğunu söyleyen Yarkadaş, Kılıç’ın yanıtlaması istemiyle şu soruları yöneltti: “2002 2017 yılları arasında konu şahıslar KYK’nin kaç organizasyonuna (kampkonferans, panel vs.) katılmıştır. Bu organizasyonlar kapsamında ilgili kişilere ne kadar ödeme yapılmıştır? Bu isimler Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın başka organizasyonlarında yer almış mıdır? Mustafa Kemal Atatürk düşmanlığıyla tanınan bu iki şahsın üniversite öğrencileriyle buluşturulmasının gerekçesi nedir? Bu iki şahıs kim ya da kimlerin vasıtasıyla bu organizasyonlara dahil edilmiştir? 1725 Aralık sürecinden sonra Mustafa Armağan isimli şahsa Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesinden ne kadar ödeme yapılmıştır?” Akar Yeşilyurt Atatürk’e hakarette tutuklama istemiyle yakalama kararı Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret” ve “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçlarından soruşturma yürütülen Süleyman Yeşilyurt ve Hasan Akar hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılmasını talep etti. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu Savcısı Ertuğrul Sarıyar tarafından yürütülen soruşturmada Hasan Akar (54) ve Süleyman Yeşilyurt (68) hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılmasını talep edildi. Savcı Sarıyar’ın tutuklamaya yönelik yakalama talebine ilişkin yazısında “Şüpheliler hakkında kuvvetli suç şüphesi varlığını gösteren delillerin bulunması, ülkenin kurucu liderine yönelik toplumda infial oluşturabilecek şekilde suçun işlenmesi, şüphelilerin adreslerinde bulunamamaları nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) madddesinde koşulların oluştuğu gözetilerek tutuklamaya yönelik yakalama çıkartılması rica olunur” denildi. Bakırköy Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği, iki şüpheli hakkındaki tutuklama talebini karara bağlayacak. Olayın geçmişi Basın Savcısı Ertuğrul Sarıyar, geçtiğimiz Salı günü Süleyman Yeşilyurt ve Hasan Akar hakkında “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret” ve “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçlarından iki ayrı soruşturma başlatmıştı. Soruşturmalar, Süleyman Yeşilyurt’un televizyonda Atatürk hakkında sarf ettiği sözler nedeniyle, Hasan Akar’ın ise sosyal medyada paylaşılan bir videoda Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyda hanım hakkında sarf ettiği sözler nedeniyle başlatılmıştı. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle