04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 10 Mayıs 2017 6 Otoriter ülkeyi AB’yeAVRUPALI SOSYALİST VE DEMOKRATLARIN BAŞKANI PITTELLA’DAN UYARI: kabul edemeyiz Yıllarca Türkiye’nin AB’ye katılımına destekleriyle bilinirken son olarak müzakerelerin askıya alınması çağrısında bulu nan Avrupa Sosyalist ve Demokratlar Grubu’nun Başkanı Gianni Pittella, “Biz kimseyi cezalandır mak istemiyoruz. Biz sahip oldu ğumuzun en iyisini herkesle pay laşmak istiyoruz ama biz otori ter bir yönetime dönüşme ihtima li olan bir ülkenin AB’ye katılımı nı kabul edemeyiz” dedi. DUYGU GÜVENÇ Türk soluna birlikte hareket etmeleri çağrısında bulunan Pittella, bugün başlayacak Türki ye ziyareti sırasında CHP Ge nel Başkanı ve HDP’den Osman Baydemir baş kanlığındaki heyetle görüşecek. Pittella, ilk ola rak Selahattin Demirtaş’ın perşembe günü yapı lacak duruşmasına katılacağını söyledi. Ancak Demirtaş’ın duruşmada SEGBİS ile değil fiilen yer alma talebine halen yanıt verilmemesi nede niyle Pittella’nın programı da netleşmedi. Pittel la, hükümetten de bir yetkiliyle görüşmek iste diğini ancak hâlâ yanıt alamadığını belirtirken “Ben onlarla görüşüp tartışmaya hazırım çünkü benim amacım yapıcı olmak. AB Bakanı ile gö rüşmeyi umuyorum” dedi. Pittella’nın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle: n Olumlu katkı olarak ne sunmayı planlı yorsunuz? Öncelikle bağımsız bir şekilde referan dumdaki itirazların araştırılmasına dair AB Komisyonu’nun pozisyonunu paylaştığımı ilet mek istiyorum. Ayrıca hükümetle yapılan düzen lemelerin nasıl uygulanacağını görüşmek istiyo rum. Öncelikle referandumun sonucuna büyük saygı duyduğumu belirtmek isterim ama uygula ması bizim için belirleyici olacak. Uygulama oto riter bir rejimi getirirse bunu kabul edemeyiz. n Yani referandum sonuçları üzerinde yeni düzenleme mi bekliyorsunuz? Bizim için 3 nokta kritik. Bunlar; başkanın hâkimleri atama yetkisi, başkanın parlamentoyu feshetme hakkı ve başkanın kararname yayınla ma hakkı. Bunlar demokratik bir sistemi otoriter bir sisteme dönüştürecek araçlar. n SD neden Türkiye’nin AB sürecine des tekten vazgeçti ve müzakerelerin askıya alın masını istedi? Ve AB’den de bu yönde bir ka rar çıkmadı? Göreceğiz. Bazıları Cumhurbaşkanı’nın so mut adım atmasını bekliyorlar. Ve biz de Erdoğan’ın kafamızdaki sorulara vereceği ya nıtı bekliyoruz çünkü bizim pozisyonumuz, ve rilen yanıtlar olumlu olursa değişebilir. Biz Türkiye’nin AB’ye katılımına en fazla ve en tu tarlı şekilde destek veren gruptuk. Dürüstçe konuşmak zorundayım, sistemin demokrasi den uzaklaşmasını istemeyiz. Ve Erdoğan’a, si yasi otoritelere Demirtaş’ı ve diğer tüm siya si tutukluları, gazetecileri serbest bırakmala rı çağrısında bulunuyorum. 150’den fazla ga zeteci hapiste. OHAL’in kaldırılması çağrısında bulunuyorum. Bunlar, siyasi olarak çözülmesi gereken sorunlar çünkü biz Türkiye’nin AB’ye katılım sürecini yeniden başlatmak istiyoruz. n Sosyalistlerin Avrupa’da da güç kaybetti ğini düşünmüyor musunuz? Fransa’da da se çimler yeni belli oldu. Fransa’da sosyal demokratların seçimlerdeki sonucu gerçek gücünün altında ve liderliğin yap tığı bazı hataların sonucu. Bence Avrupa’da sos yalistlerin varlığı çok önemli; AP’de 190 üyemiz var. Birçok ülkede belirleyici güçteyiz; İtalya’da, Almanya’da, Portekiz’de, Romanya’da siyasi yö netimdeyiz. Dolayısıyla Avrupa’da Sosyal De mokratların düşüşte olduğunu iddia eden büyük hata yapar. Avrupa Konseyi’nde temsilcimiz var, Avrupa Komisyonu’nda bir sürü komiserimiz var, Timmermans gibi... Biz belirleyiciyiz. AP Türkiye Raportörü Kati Piri de bizim partimiz den. Bizim Türkiye ile ilgili bir karar için belir leyici bir çoğunluğumuz var. Ama daha önce de söylediğim gibi bazı koşullarımız var n CHP’deki son tartışmaları takip ediyor musunuz? Bilmiyorum ve partinin içişlerine müdahale et mek istemiyorum. Tek istediğim, CHP ve HDP’nin farklılıklarını bir yana koyup birlikte çalışmaları. Onlar için oy veren yüzde 45’i temsil edebilmeleri için birlikte çalışmak kardeş partilerimizin görevidir. n Türkiye solunda bir değişim görüyor musunuz? İki parti arasındaki tartışmanın detaylarına girmek istemiyorum. Her ikisinin liderleri ve temsilcileriyle görüşeceğim. Ülke tehlikeli bir yöne kayıyor. Bizim kardeş partilerimiz, Türkiye’nin geleceğini değiştirebilecek potansiyele sahipler ve bu potansiyellerini kullanmalılar. n Müzakerelerin askıya alınması için çağrıda bulundunuz. Bunun Türkiye’yi cezalandıracağını ve bu yoldan geri döndüreceğini mi düşünüyorsunuz? Bu bir cezalandırma değil. Eğer Türkiye demokrasiden uzaklaşmak, otoriter bir rejim haline gelmek istiyorsa, bu AB ile bağdaşmaz. Biz kimseyi cezalandırmak istemiyoruz. Biz sahip olduğumuzun en iyisini herkese vermek istiyoruz ama biz otoriter bir rejimin AB’ye katılımını kabul edemeyiz. Nokta. n Türkiye ile AB arasında katılım yerine özel ortaklık olmasına ne diyorsunuz? Önceliğimizi koruyoruz; biz sosyalistler için önceliğimiz Türkiye’nin AB’ye katılımıdır. Bunu sağlamak için de, söz ettiğim üç noktanın uygulanmasını önlemek ve Türkiye’nin kötü yönde gitmesini durdurmak önemlidir. l ANKARA Berlin’de Türkiye’ye tank tepkisi Almanya’da silahlanmaya harcanacak bütçenin artması konusunda bir araya gelen Bütçe Komisyonu’nun toplantısı öncesinde başkent Berlin’de bir gösteri düzenlendi. Alman Parlamentosu önünde bir araya gelen göstericiler Alman silah üreti cisi Rheinmetall’in Türkiye’de bir tank fabrikası kurma planlarını protesto etti. Bundestag’ın Bütçe Komisyonu’ndan önce gerçekleşen gösteride, katılımcılar ‘Erdoğan’a tank yok’ ve ‘Silah ihracatını durdurun’ yazılı pankartlarını kullananak üst düzey yöneticileri protesto etti. Rheinmetall’e katkı sağlayacak yeni silah alımının onayının verilmesinin beklendiği komite toplantısı öncesinde gerçekleşen gösteride German Campact! isimli aktivist grup, temsili bir tankın önünde gerçekleştirdikleri eylem sonrasında olaysız bir biçimde dağıldı. YPG’yi silahlandıracakTRUMP, Erdoğan’ın ABD ziyareti öncesi ONAY VERDİ Washington yönetimi uzun süredir tartışmaların merkezindeki Suriye’de YPG güçlerini Rakka’nın IŞİD’den alınması operasyonu çerçevesinde silahlandırma planını yaşama geçiriyor. Pentagon, ABD Başkanı Trump’ın Suriye’de Kürt güçlerinin silahlandırılması yönündeki planı onayladığını duyurdu. Bu çerçevede gözler gelecek hafta gerçekleşmesi beklenen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington ziyaretine çevrilmişti. Ancak dün akşam saatlerinde gündeme ilk olarak yabancı ajanslardan bir ABD’li yetkiliye dayandırılarak Trump’ın “IŞİD’le savaşan Suriyeli Kürtlerin silahlandırılması planını onayladığı” haberi düştü. AFP ajansı bir ABD’li yetkiliye dayanarak duyurduğu haberinde YPG’ye destek sağlanması konusunda Beyaz Saray’ın onay verdiğini, bunun derhal yaşama geçeceğini söyledi. Silahların teslimine ilişkin zamanlamanın belirleneceğine de işaret etti. Amerikan medyasında yer alan haberlerde, “Türkiye’nin karşı çıkmasına karşın, Trump yönetimi Suriyeli Kürtlere ağır silahlar verme kararına onay verdi” yorumları yapıldı. Hemen sonrasında ise ABD Sa Trump vunma Bakanlığı Pentagon’dan habere doğrulama geldi. Pentagon sözcüsü Dana White ise “Koalisyon ortağımız Türkiye’nin güvenlik kaygılarının farkındayız. Türkiye hükümeti ve halkına, ABD’nin ek güvenlik risklerini önleme ve NATO müttefikimizi koruma yönündeki taahhüdüne bağlılığı konusunda güvence veriyoruz” dedi. Zamanlama manidar Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın oluşturduğu heyet Beyaz Saray’da Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Korgeneral Herbert Raymond McMaster başkanlığındaki ABD heyetiyle bir araya geldi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’la telefonla görüşürken ABD Savunma Bakanı James Mattis’ten Rakka’nın IŞİD’den alınması operasyonunda “Türklerle de çalışmak istiyoruz” açıklaması geldi. ‘Çözeceğiz, kararlıyız’ Danimarka’nın başkenti Kopenhag’ta yapılan IŞİD’le mücadele toplantısında Türkiye’nin Savunma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Basat Öztürk’le bir araya gelen ve Savunma Bakanı Fikri Işık’la da telefonla görüşen Mattis, görüşmenin ardından yaptığı basın açıklamasında, “Niyetimiz Rakka’yı almak için Türklerle de beraber çalışmak. Bunu nasıl ve ne şekilde yapacağımızı çözeceğiz ama hepimiz bu konuda kararlıyız” dedi. Mattis, ABD ve Türkiye’nin gidilecek yol konusunda aynı görüşte olmadıklarını ama bunu çözeceklerini de söyledi. Mattis, YPG’nin temel bileşenlerinden olduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin operasyondaki rolü üzerine bir soruya da “Taktik meseleler sahada çözülür şu anda ayrıntılara girmek istemiyorum” yanıtını verdi. l Dış Haberler Servisi Tel Aviv’den ERDOĞAN’A sert tepki ‘İnsan haklarını ihlal eden bize vaaz vermemeli’ Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki gün Ulus lararası Kudüs Vakıfları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada ezan yasağı dahil İsrail’e yönelik çıkışlarına Tel Aviv’den sert tepki geldi. Jerusalem Post gazetesinin haberine göre İsrail, Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçi Kemal Ökem’den Erdoğan’ın sözlerine açıklık getirilmesini isterken Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında da “Kendi ülkesinde insan haklarını sistematik şekilde ihlal eden biri, bölgedeki tek gerçek demokrasiye ahlak vaazı vermemeli” denildi. İsrail’in eski Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Dore Gold’un da “Erdoğan’ın açıklamalarının Müslüman Kardeşler ideolojisiyle benzer olduğu” yönündeki ifadeleri dikkat çekti. referandum için son noktayı koydu Merkel: Almanya’da idam propagandası yapılamaz Almanya Başbakanı Merkel, Türkiye’de yapılacak bir idam re ferandumu için Almanya’da propaganda yapılamayacağını söyledi. AB Komisyonu Başkanı Juncker de, idamın Avrupa’ya veda anlamına geleceğini vurguladı. Almanya Başbakanı Angela Merkel, Türkiye’de idam cezasının yeniden yürürlüğe sokulması için düzenlenecek olası bir referandumda Almanya’nın tutumu ile ilgili tartışmalara son noktayı koydu. Merkel, Alman WDR5 radyosuna yaptığı açıklamada, Türkiye’nin idamı yeniden yürürlüğe sokmak için referandum düzenlemesi durumunda Alman topraklarını propaganda için kullanamayacağını söyledi. Türkiye’den henüz bu konuda bir başvuru yapılmadığını sözlerine ekleyen Merkel, “Ancak maalesef konu o kadar da varsayımlara dayalı değil. Çünkü konu Türkiye’de tartışılmakta” dedi. AB Komisyonu Başkanı JeanClaude Juncker de Rheinische Post gazetesine verdiği demeçte Türkiye’yi idam cezasını yeniden yürürlüğe sokma konusunda uyararak, “İdam konusu söylemin ötesine geçerse, bu Türkiye’nin Avrupa ailesini açık bir şekilde reddi anlamına gelir” dedi. haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: BAHADIR AKTAŞ ‘Bizi kitabın şerrinden koru ya Rabbi!’ Cumhurbaşkanı Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen 17. Uluslararası Münazara Turnuvası’nın ödül töreninde yaptığı konuşmada okumanın, araştırmanın, muhakeme ve mukayese etmenin önemine değindikten sonra, “Okuma derken 140 karakterlik sosyal medya okumalarından bahsetmiyorum” diye eklemiş. Arama motorlarındaki kaynağı belirsiz bilgi kırıntılarını da malumatfuruşluk (bilgiçlik taslama) olarak niteleyip sözü gerçek anlamda okumaya, yani “yazılı kültür”e getirmiş. Herkesin altına imza atacağı şu ifadelerine bakalım onun: “Batı’da onar bin, onar bin, hatta yüzer bin, yüzer bin basılan kitapların bizde bin, bin basılması ve doğru dürüst satılmaması üzerinde çok düşünmemiz gerekir diye düşünüyorum. Elimizdeki cep telefonlarının görünürlüğü kadar kitapların görünürlüğünü sağlamadan bu meseleyi çözemeyiz. Kendimizi kandırmayalım. Ülkemizdeki mesele, kitap bulamama, kitaba ulaşamama değil, kitap okumama sorunudur.” Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerini gazetelerde okuduğumuz aynı gün Cumhuriyet’te yer alan bir başka haber, Belge Yayınları’na yapılan polis baskınında 2200 kitaba el konulduğunu bildiriyordu!.. 40 yıllık yayınevinin, bandrol yasası olmadığı 1970’lerde ve 80’lerde basılmış kitapları herhangi bir toplatma kararı bulunmadığı halde “bandrolsüz kitap” bahanesiyle, adeta baskın basanındır dercesine toparlanıp götürülmüş. HHH Cumhurbaşkanı’nın “Kendimizi kandırmayalım” deyişinden hareketle açalım tartışmanın önünü!.. Evet, kendinizi kandırmayınız! Kitabı böyle sözde önemser görünseniz de özde önemsemek şöyle dursun, kitabı da, kitap okuyanı da, kitap yazanı da tehdit ve tehlike saydığınız, hissettiğiniz, addettiğiniz ortada. Batı’da onar bin, yüzer bin basılırken bizde biner biner basılan kitaplardan bahsediyorsunuz da işte biner biner polis tarafından da toplatılıyor o kitaplar. Onar, yüzer bin basıldığında bu, polisin işini zorlaştırmaktan, külfeti artırmaktan öte ne işe yarayacak ki?! Evet, kendinizi kandırmayınız! Değil mi ki “Bizleri bilhassa okumuşların şerrinden muhafaza eyle ya Rabbi” diyen imamların dualarına âmin dediniz. Değil mi ki okuma oranları arttıkça kendisini hafakanlar bastığını söyleyen, cahil ve okumamış halka daha çok güvendiğini belirten yandaş üniversite yöneticileriniz, akademi bürokratlarınız var. Değil mi ki iktidarınızın temeli, kitabî öğrenme, değerlendirme, çözümleme, muhakeme ve münazara etme takatine sahip olmayan, şifahî, hamasî ve sathî bilgiyle yetinen okumazyazmaz kitlelere dayanıyor en çok. Referandum sonuçları göstermedi mi? Sadece AKP’ye karşı olan değil, ama AKP’li eğitimli kesimden bile “Hayır” oyları fışkırdı. Demek ki eğitim düzeyi arttıkça, kitapla ilişki sıklaştıkça, seyrin sarhoşluğundan okuma ile ayıktıkça AKP’nin de, onun reisinin de işi zorlaşmakta. Eğitim düzeyi düşükse, kitapla aramız yoksa, seyrin ezici hâkimiyeti geriye sadece 140 karakterlik mesajları okumaya yetecek enerji bırakıyorsa, orada bu iktidarın eli güçlü oluyor. HHH Daha önce yazdık, tekrar kaydedelim: Türkiye, sözlü folk kültürden görsel kitle kültürüne sıçrama yapmış bir toplum. Bizim dişe dokunur, Batı’da olduğu gibi yüzyıllara yayılmış bir yazılı kültür evremiz olmadı. Halk masallarından, âşık koçaklamalarından, kahramanlık menkıbelerinden önce Malkoçoğlu, Battal Gazi, Kara Murat’lara, şimdilerde de işte “Polat Alemdar”, “Diriliş Ertuğrul”, “Payitaht Abdülhamid”lere ışınlanmış bir kitle var ortada. AKP’nin de, Erdoğan’ın da beslendiği kitle bu… O yüzden Cumhurbaşkanı’nın başta işaret ettiğimiz “isabetli” sözleri, aslında kendi bindiği dalı kesmesine neden olabilecek mahiyete sahip. Çünkü Erdoğan, siyaseten tam bir kitle kültürü fenomeni. Sözlü kültürden görsel kültüre sıçramış, itaatkârlıktan eleştirelliğe yönelimin önünü açacak yazılı kültür evresini es geçmiş bir “dinleyici ve izleyici” kitlenin, bu Türkiye ortalamasının haline karşılık geldiği ölçüde bugün olduğu yerde o… Yazılı kültür, sadece okuryazarlık da değil. Yazılı kültür insanı, okumadan duramayan insandır. Okuyan, hep okuyan, okumadan duramayan, insana duya duya artık kabak tadı vermiş klişelerle; “Bir olalım, iri olalım, diri olalım”la; “Tek millet, tek vatan, tek bayrak, tek millet”le; “Beraber yürüdük biz bu yollarda” ya da “DombraRecep Tayyip Erdoğan” nakaratlarıyla; Rabia işaretleri, vesaire ile etki edemezsiniz. HHH O yüzden başkasını aldatsak da… Evet, aynen dediğiniz gibi, lütfen kendimizi aldatmayalım!.. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle