03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 10 Mayıs 2017 10 Gülündü geçildi... Gülünmesin geçilmesin... Haberi pek çoğunuzun okuduğunu tahmin ediyorum. Çünkü Facebook ve Twitter’da çok yaygın paylaşıldı. Ben haberi ODA TV’den okudum. Onlar da genç meslektaşlarım Elif Altın ve Mehmet Ali Demir’in haberlerinden derlemişler. Önce bu iki meslektaşa okkalı bir “meslek ağabey alkışı” tutayım. Şimdi... Haberi uzun uzun aktarmama gerek yok. Zaten haberin başlığı yetip de artıyor bile: “FETÖ sanığını serbest bırakan hâkimi FETÖ’den rüşvet aldı diye tutuklayan hâkim FETÖ’den tutuklandı.” Haberi okuyup gülenler çok oldu. Gülünmeyecek gibi de değil. Hani halk arasında yaygın bir fıkra vardır. Önceki evliliklerinden de çocukları olan karıkoca sohbetidir. Kadın kocasına, “Seninkilerle benimkiler bir olmuşlar bizimkileri dövüyorlar” demiş... Bu da adeta o hesap. O hesap olduğu için de gülünür. Oysa gülünmesin. Hiç gülünmesin. Ülkemizde hukukun geldiği durumu bundan iyi ve kestirme anlatan bir başka haber zor bulunur ve bir ülkede hukuk bu hale gelmişse gülmek bize haramdır. Tersine, güçlü bir itiraz çığlığı yükseltmek bir yurttaşlık görevi. Nitekim AKP organı gazete ve televizyonlarda yazıp çizen, konuşan “gazetecimsiler” bile ölçünün kaçtığını, zembereğin boşaldığını görmeye başladılar. Görülmeyecek gibi de değil. Yargı erki darbe girişimi suçuna aktif olarak katılanları cezalandırmayı çoktan geçti. Cumhuriyet’in darbe girişiminin hemen ardından attığı “Cadı avı başladı” manşeti de aşıldı. AKP içinde darbecilerle omuz omuza değilse bile parmak ucu temasında bulunanlara “Eğer bizdense ona pek dokunmayalım” diyen çifte standardın daniskasına fit olma onursuzluğu da aşıldı. Kirayı arttırmak isteyen ev sahibini FETÖ’cü diye ihbar edenler bile haber değeri taşımayan “olağan muhbirler” olarak algılanmaya başladı. Artık AKP iktidarına ve “Reis”ine boyun eğmeyen, biat etmeyen, küçücük de olsa itirazı olanların da tutuklandığı, yargılandığı (yargılandığı?) ve mahkum edildiği bir sürecin içindeyiz. Yargı erki içinde hukuk fakültesinde öğrendiklerini şu ya da bu ölçüde kararlarına yansıtmayı göze alan yargıçlar, savcılar neredeyse “açığa alınma”yı göze almış kahramanlar sayılacak. Habere konu olan yargıçların adlarını, olayın ayrıntılarını hiç merak etmeyin. Çünkü tartıştığımız bağlamda önem taşımıyor. Gelin haberin başlığını bir kez daha okuyalım: “FETÖ sanığını serbest bırakan hâkimi FETÖ’den rüşvet aldı diye tutuklayan hâkim FETÖ’den tutuklandı” 2017 ilkbaharında Türkiye’de hukukun, adaleti ete kemiğe büründürmekle yükümlü yargı erkinin geldiği durum budur ve bundan ibarettir. HHH Şey... Yüzde 51’le kabul edilen “Reis Anayasası”nda da “Türkiye Cumuriyeti bir hukuk devletidir” yazıyor. Biliyor muydunuz? Tutukluluk cezaya dönüştü Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, gazetemizin 93. yayın yılı nedeniyle yaptığı açıklamada, “93 yıldır kesintisiz yayın hayatını sürdüren ve demokrasimizde çok özel yeri olan Cumhuriyet gazetesinin, 1 asra yaklaşan mücadelesini içtenlikle kutluyoruz. Bugün, 12 Cumhuriyet mensubunun tutuklu olması, hem Türk basını, hem de duyarlı okurları için çok üzücüdür. Tutuklulukları artık cezaya dönüşmüştür. Basının bu duruma düşürülmesinden de büyük utanç yaşıyoruz” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Dayanışmaya 46 yıl istemi Kapatılan Özgür Gündem gazetesi ile dayanışmak amacıyla başlatılan “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” kampanyasına katılan gazeteciler Ayşe Düzkan, Hüseyin Aykol, Mehmet Ali Çelebi, Hüseyin Bektaş ve Ragıp Duran’ın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davasında savcı Hüseyin Aykol için 13 yıl, Ragıp Duran, Mehmet Ali Çelebi, Hüseyin Bektaş ve Ayşe Düzkan hakkında ise 7.5’er yıl hapis cezası talep etti. Dava, 21 Haziran’a ertelendi. l İSTANBUL / Cumhuriyet haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Cezaevi ziyaretleri bir meslek olsaydı ve de devlet buna kadro açsaydı, soruları önceden verilmiş bir sınavda yanına bir de Kuran kursu diploması ekleyebilsem en öncelikli aday muhtemelen ben olurdum. Öyle bir uzmanlığım var ki yeryüzünde eşi benzeri yok. “Asrımızın en büyük liderinden” tüm ailesini öldürmüş “canavara” kadar herkesi cezaevlerinde ziyaret etmişliğim var. Taşra hapishanelerinden “en modern F tipi” cezaevlerine gitmişliğim var. Yedi yıl cezaevinde kaldıktan sonra tahliye olmuş birini çıkar çıkmaz cezaevi görüşüne götürmek gibi tuhaflıklarım da bilinir. Fakat itiraf edeyim ki en acımasızı sizin tutsaklığınız oldu.. İki duvar ötenizde saatlerce beklememe rağmen bir sizi ziyaret edemedim. Cezaevi önünde iphone’dan popüler dizileri izleyerek “zaman öldürmüşlüğüm” hiç olmamıştı. Mektuplaşmadan kitap bulmaya, giysilerin verilmesinden kantin alışverişine, ziyaret saatlerinden avukat görüşlerine, ailelere görüşün maliyetinden iddianamelerin hukuk kurumları yerine tetikçi özetleri eliyle verilmesine kadar böyle eziyetli bir dönem hiç ama hiç görmedim. Galiba haddimi aştım. Yazımın son derece temkinli olması gerekiyor kuşkusuz. Beynimin süzgecinden kolaylıkla sızabilecek tehlikeli konuları zapt etmem gerek. En büyüğümüzü kızdırmayacaksın; hadi Göremedikleri görüşçüden Cumhuriyetçilere oradan geçtin, hukuka inanamayıp hukuk devletinin varlığını “şimdilik” göstermek üzere atanmış yargıdan nasıl yırtacaksın? Sadakati tutuklama üstünden kanıtlayanlar çok iştahlı... Diyelim ki onları da atlattın, trol haydutları var ki gözden kaçman imkânsız. Görünmez garibanlar kaçamamış, sen nasıl kaçacaksın? İster korku, ister itaat, ister hile hurda kaynaklı olsun “güç” kendi devamını sağlamada muazzam başarılı... Baksanıza Genelkurmay başkanı bile bu günler için taaaa ne zamanlardan hazırlanıyormuş. Hayranlık duymamak mümkün değil... İnsan cezaevi önünde boş boş bekleyince takıntılar için mükemmel fırsatlar doğuyor. Durup dururken Oscar Wilde’ın sözünü, kendi sözü yapanı keşfediyor mesela.. (Bu ayrıntıları Turhan Günay için biriktirdiğim biline...) Wilde, “Bazı insanlar nereye giderse mutluluk verirler bazıları da nereden giderlerse...” demiş. Bizimki düzeltmiş: “Bazıları geldiğinde huzur verir, bazıları gittiğinde..” İnsana boş zaman vermeyeceksin, küresel ahlaka fazla takılıyor... Hep Japon olmak istemişimdir. Japonya’nın asırlardır dini yok ama anlaşılmaz bir şekilde yeryüzünün en ahlaklı toplumu… Bizim ülke dünyanın en çok tutuklu ve hükümlü barındıran 7. ülkesi.. Darbe dönemleri dahil 2006’ya kadar 5070 bin arası olan tutuklu ve hükümlü sayısı on yılda yüzde 160’ı aşıp 210 binler seviyesine ulaştı. Hüküm vermeden hapsetmek gelenek haline geldi... Oysa daha geçenlerde 450 bin elektronik kelepçe ısmarladı Adalet Bakanlığı. Denetimli serbestlikte kullanılanlardan hani! Batı’dan bunca nefrete rağmen “bu kâfirlerden” elektronik kelepçe alıyoruz. Tetikçi mucitler neden enerjilerini bu işlere ayırmazlar anlamıyor insan... Geçenlerde “Demokrasimizin ne denli güçlü olduğunu” düşman Batılılara anlatmak için “lüks seferlere” çıkanların ikna ko nuşmalarını duydum. “Gazetecilerin neden cezaevinde olduk larını merak ediyorsunuzdur. Büyüklerimiz de çok acı çekiyor gazetecilerin cezaevine alınmasından ama biz de hukuk dokunulmaz, hâkimler bağımsızdır. Bizim de içimiz parçalanıyor. Keşke elimizden bir şey gelseydi” diyorlarmış. Dinleyenler müstehzi gülümsemişler, propagandistler pek öfkelenmişler. Bu olay muzip bir basın vakasını çağrıştırdı ansızın: 89’da iki Almanya birleştiğinde “propaganda ve yalan haber” üstüne eğitilmiş Doğu Alman gazetecilerini özgür sisteme entegre etmek bir türlü mümkün olmamış. Bunun üzerine hepsini sadece kendi haberlerini izleyecekleri bir yere kapatmışlar. İki gün geçmeden hepsi isyan etmiş: “Bu çöp yığınında düşünme yeteneğimizi kaybediyoruz, lütfen bizi çıkarın.” Musa’nın ferahlık veren gülümsemesini, Murat’ın mesleğe adım attığı anı, Kadri’nin ağırbaşlı izahatlarını, Ahmet’in bir gece vakti “Bu artık son” dediğimiz tahliyesini hatırlıyorum. Hepsinin tutuklu gazeteciler için verdikleri cesur çabaları hatırlıyorum. Hatırlayacak çok şey var ama.. Ne yaparsın, temkin başa bela! Tutukluluğa devam CANAN COŞKUN Gazetemize yönelik soruşturma kapsamında, muhasebe servisi çalışanımız Emre İper, 34 gün önce İstanbul 12. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından ByLock kullandığı iddiasıyla tutuklanmıştı. Tutuklamaya Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın 3 satırlık bilgi notu gerekçe gösterilmişti. İper’in tutuklanmadan önce alınan cep telefonunun yedeklemesi soruşturma dosyasına sunulmuştu. Savcılıkça el konulan cep telefonu ile ilgili İper’in gözaltına alındığı tarih olan 6 Nisan’dan bugüne kadar rapor aldırılmadı. Bunun üzerine gazetemizin avukatları tarafından yeminli adli bilirkişiden alınan uzman mütalaası ile tutukluluğa itiraz edildi. Mütalaada, İper’in telefonunda ByLock isimli programın hiçbir zaman kurulmadığı, buna ilişkin hiçbir iz bulunmadığı vurgulandı. İper’in tutuklunmasına karar veren İstanbul 12. Sulh Ceza Hâkimi Ömer Harun Özbek, İper’in eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında yaşanan gerginlik sonucunda Davutoğlu’nun başbakanlık ve AKP Genel Başkanlığı görevlerini bırakması ile sonuçlanan ve siyasiler ve yazarlar tarafından “Pelikan darbesi” olarak nitelendirilen süreçle ilgili içinde “darbe” sözcüğünün geçtiği Twitter paylaşımını tutuklamaya dayanak yapmıştı. Gazetemiz çalışanı Emre İper’in tutukluluğuna yapılan itiraz, ByLock kullanıcısı olmadığına ilişkin rapora rağmen reddedildi Muhabirimize 301’den ceza Gazetemiz muhabiri Canan Coşkun’a Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın IŞİD’e soğan kamuflajıyla patlayıcı taşınması ile ilgili dava dosyasını haberleştirdiği gerekçesiyle “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama” suçundan 10 ay hapis cezası verildi. Hükmün açıklanması geri bırakıldı. Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı Ekim 2015’te IŞİD operasyonu kapsamında silah sağlama, örgüt üyeliği, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi suçlamalarıyla 9 şüphelinin IŞİD’e soğan kamuflajıyla infilaklı fitil taşıdığını belirten bir iddianame düzenlemişti. Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilerek davaya dönüşen dosyanın sanıklarından Doğan Güneş mahkemeye sunduğu yazılı dilekçede, birlikte yargılandığı Üsteğmen Ahmet Yasin Güneş’in MİT’e çalıştığını ve emniyet ile de ilişkileri olduğunu ileri sürmüştü. Haber gazetemizde 25 Mayıs 2016’da “Soğandan MİT çıktı” başlığıyla haberleştirilmişti. Soruşturma ve dava dosyasını haberleştiren muhabirimiz Coşkun hakkında, Cumhuriyet soruşturmasını da başlatan Fethullah Gülen Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden sanık savcı Murat İnam tarafından soruşturma başlatılmış, 1 saat içinde de iddianame düzenlemişti. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde habere ilişkin dün görülen karar duruşmasında Coşkun esasa ilişkin son savunmasında, söz konusu haber de herhangi bir hakaret ve aşağılama kastı olmadığını belirterek beraatini talep etti. Coşkun’un avukatı Abbas Yalçın ise Coşkun hakkında iddianame hazırlayan Savcı Murat İnam’ın FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla 2 kez müebbet ve onlarca yıl hapisle yargılanmasına ve HSYK’ye şikâyet edilmesine rağmen hâlâ görevinin başında olduğunu belirterek, “Bu haber dava dosyasında yer alan dilekçeden yapılmış sıradan bir adli haberdir. Kamunun bilmesinde yarar olan bir husus haberleştirilmiş, müvekkilim de görevini yapmıştır” dedi. Mahke me, meydana gelen neticenin ağırlığı ve kastın yoğunluğu gerekçesiyle Coşkun’a önce 1 yıl, ardından da takdiri indirim uygulayarak 10 ay hapis cezası verdi. Mahkeme, hükmün açıklanmasını geri bıraktı. l İSTANBUL / Cumhuriyet Yargıç Özbek’in kaçma şüphesi iddiasıyla tutuklama kararı ile ilgili olarak da itiraz dilekçesinde, İper’in kendisi hakkındaki ByLock soruşturmasından 5 Nisan’da haberdar olduğu belirtilerek, “Bu tarihte telefonunun yedeklemesini yaptırması bunun somut kanıtıdır. İper suçlamadan haberdar oldu ğunda kaçmamış, tam aksine suçsuzluğunu kanıtlamak için hukuksal deliller toplamaya başlamıştır” denildi. İtirazı inceleyen İstanbul 13. Sulh Ceza Hâkimi Utku Ercan, tutuklama kararını veren yargıç Özbek’in kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığını iddia ederek, itirazı reddetti. İper, gözaltına alındığı günden bu yana cep telefonunda resmi inceleme yapılmasını istiyor. Buna karşılık dosyadaki gizlilik kararı nedeniyle soruşturmayı yürüten savcı Yasemin Baba’nın ne tür bir işlem yürüttüğü, telefonu inceleme için bilişim şubeye gönderip göndermediği dahi bilinmiyor. İHD DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ÖDÜLÜ SAHİPLERİNİ BULDU ‘Ödül Hayır diyenlere’ Tutuklu yayın danışmanımız Kadri Gürsel’in ödülünü eşi Nazire Gürsel alırken “Bu ödül referandumda hayır diyen herkes için” dedi ZEHRA ÖZDİLEK İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi tarafından her yıl 9 Mayıs’ta İHD kurucularından ve yöneticilerinden Ayşe Nur Zarakolu adına verilen “Ayşe Nur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri” sahiplerini buldu. Tutuklu gazetemiz yayın danışmanı Kadri Gürsel’in yerine ödülünü alan eşi Nazire Gürsel, “Düşünce ve ifade özgürlüğü ödülü bugün Silivri’de olan akademisyenler, gazeteciler için değil son referandumda hayır diyen herkes içindir” dedi. Bu yıl 15’incisi düzenlenen Ayşe Nur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödül töreninde konuşan İHD İstanbul Şube Başkanı Derya Gazioğlu Keskin, yaşanan karanlık ve zor günlerde bir arada olmanın çok önemli olduğunu vurgulayarak, “İnsan hak ve özgürlüklerini öğreten tüm arkadaşlarımızın ardından onların bıraktıkları değerlerle yürüyoruz. Kaybettiklerimizin öğrettikleri cesaretle mücadelemize devam edeceğiz” dedi. Gazetemiz yayın danışmanı Kadri Gürsel’in ödülünü eşi Nazire Gürsel, DİSK’e bağlı Basın İş Sendikası Genel Başkanı Faruk Eren’in elinden aldı. Nazire Gürsel, “Bu ödülü bugün burada almak çok önemli. Bu ödül her zaman çetin şartlarda verildi. Son iki yıldır memleket insan hakları ihlali kasırgası ile karşı karşıya. Bugün gazeteciler akademisyenler milletvekilleri değil sadece etliye sütlüye karışmayan vatandaş nasibini almaktadır” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL GÜRSEL: GERÇEK SUÇUM ELEŞTİRMEK Ödül alan tutuklu gazeteciler törene mesaj gönderdi. Tutuklu gazetemiz yayın danışmanı Kadri Gürsel gönderdiği mesajda, “Terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme suçlamasıyla tutuklandım. Gerçek suçumun ise; Gazetedeki köşemde ve konuşmalarımda iktidarın baskıcı politik ve pratik tutumunu eleştirmek olduğunu biliyorum. Gazetecilik suç olamaz. Tutukluluğum ağır bir insan hakları ihlalidir. Serbest bırakılmazsam, hâkim karşısında ilk kez kendimi savunma hakkı bulduğumda tutukluluğumun üzerinden dokuz ay geçmiş olacak. Maruz kaldığım ihlal çok daha ağırlaşacak” ifadelerini kullandı. Ahmet Altan mesajında, “Kitaplara el konulduğu bir günde kendine el konmuş bir yazarın umutla gönderilmiş sevgilerini sizlere iletiyorum” derken Mehmet Altan ise, “Bu topraklarda insani bir yönetim söz konusu olmadığı dönemlerde baskı ve zulüm artar. Kendi izine düşmüş çaresiz çıkmazının kurbanları 2017 yılında biz olduk” mesajını paylaştı. Törende ödül alan diğer isimler şöyle: Gazeteci Ahmet Altan’ın ödülünü avukat Veysel Ok, Mehmet Altan’ın ödülünü avukat Ergin Cinmen, Mersin İHD Şube Başkanı Ali Tanrıverdi’nin ödülünü eşi Nezihe Tanrıverdi, Şengal’de hayatını katleden Nujiyan Erhan’ın ödülünü gazeteci Rojda Oğuz, HDP Tutuklu Milletvekilleri adına HDP Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ’ın ödülünü HDP Eş Genel Başkanvekili Serpil Kemalbay, KHK ile ihraç edilen emekçiler adına KESK Şubeler Platformu’nun ödülünü eğitimci Nuray Şimşek, Belge Yayınları’nın ödülünü Sinan Zarakolu, gazeteci İnal Kızılkaya’nın ödülünü Ahmet Şık’ın eşi Yonca Şık Reyhan Hacıoğlu’na verdi. BAKAN ZEYBEKCİ: Gazeteci tutuksuz yargılanmalı Almanya ile Türkiye arasında tırmanan gerginliğin ardından Berlin’e ilk üst düzey ziyareti yapan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, temaslarına ilişkin DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı. Zeybekci, Alman hükümet üyelerinin Türkiye’nin demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine uyması yönünde yaptığı açıklamaların anımsatılması üzerine şöyle konuştu: “Şu anda içinden geçmekte olduğumuz dönem olağanüstü hal dönemi. Şahsi olarak bunun bir an önce bitmesinin Türkiye’nin menfaatine olduğuna inanıyorum” dedi. Alman mevkidaşı Ekonomi ve Enerji Bakanı Brigitte Zypries’in, Türkiye’de tutuklu bulunan gazeteci Deniz Yücel’in durumunu gündeme getirdiğini belirten Zeybekci, “Gönlümden geçen, hiç kimsenin düşüncelerinden dolayı yargılanmaması. Ama inanılmaz bir ortamdan geçtik. Türkiye’nin gösterdiği hassasiyeti de anlayışla karşılamak lazım. Gazetecinin tutuklanmamış olması, mümkünse serbest yargılanması lazım” diye konuştu. l Haber Merkezi Mumcu davası başlıyor Katledilen yazarımız Uğur Mumcu’nun davası, 17 senenin sonunda 6 sanığın yargılanmasıyla bugün 10.00’da Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlıyor. 24 Ocak 1993’te katledilen Uğur Mumcu davasında Hasan Kılıç, Mehmet Ali Tekin, Recep Aydın, Yusuf Karakuş, Mehmet Şahin ve Fatih Aydın yeniden yargılanacak. Mumcu ailesinin avukatı Halil Sevinç, sanıkların adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia ettiklerini ve bunun AYM’den tespitini istediklerini belirtirken bu kararın Mumcu Davası’nda zamanaşımı ve sanıklara tazminat ödenmesi gibi ihtimallerin de önünü açabileceğini söyledi. l ANKARA/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle