05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 3 Nisan 2017 TASARIM: BAHADIR AKTAŞ haber/yorum 13 155 gündür özgürlüğünden yoksun... Yarının Türkiye’siI Eğer halkoylamasında evet çıkarsa nasıl bir Türkiye oluşacağının açıkça konuşulması çok büyük bir önem taşıyor. Çünkü hiçbir şey, bu kez gerçekten, eskisi gibi olmayacak. Ancak konu yeterince konuşulmuyor. Dinin vesayeti Geçmişte devletin yasal ve kurumsal yapısının seçimle işbaşına gelenleri vesayet altına aldığını öne süren AKP, anayasa değişikliğini, o vesayeti ortadan kaldırmak için yaptığını ısrarla vurguluyor. Ancak aynı AKP dine dayalı bir vesayet rejimini dayatıyor. AKP’nin yerleştirmeye çalıştığı vesayet özetle şöyle: Öncelikle devlet yönetiminin ve toplumsal dokunun temeli olan adaletin gözüne Osmanlı deyimiyle siyasetin mili çekildi. Siyasal İslamcı AKP iktidarı, ülkenin hukuk yapısını kendi anlayışına göre biçimlendirdi. Bugün, 149 gazeteci, dört bin bine yakın bilim insanı, 110 bine yakın kamu çalışanı için aylardır hukuk işlemiyor. HDP eş genel başkanları, milletvekilleri ve diğer emekçileri için ise hukuk oldukça hızlı çalışıyor. Halkoylaması sürecinde hayır diyeceklerin uğradıkları ağır saldırı ve baskılar, buna karşılık evet diyeceğini açıklayanların korunması ve kollanması da kanıtlıyor ki eğer sandıktan evet çıkarsa şimdiki hukuksuzluk çok daha ağırlaşacak ve katlanacaktır! Hukukla eşzamanlı olarak eğitim, anaokulundan üniversiteye kadar din düzleminde birleştirildi, ah ne zulümler gördük, bu yüzden çocuklarımızı ABD’de okuttuk diyen AKP, öyle bir eğitim düzeni yarattı ki, şimdi de aileler çocuklarını ABD ve Avrupa’daki çağdaş eğitim veren okullarda okutmak için varıyla yoğuyla çırpınıyor. Geçmişte ABD’nin de isteğiyle esas olarak solcuları ve özgürlükçüleri ezen askeriye de AKP’ye iyice teslim oldu; baksanıza, Genelkurmay 18 Mart’ta Çanakkale Zaferi ile ilgili afişlerinde Mustafa Kemal’e yer veremeyecek ölçüde korkuyor! Altlı üstlü, bütün bilim kurumları, ekonomiyle ilgili kurumların tamamına yakını, tam anlamıyla AKP siyasal İslamının vesayeti altındadır. Şura demokrasisi! Türkiye’de, insan hak ve özgürlüklerine ve bunları güvenceye alan yasal ve kurumsal yapılanmalara dayalı demokrasi; yaygın kullanımıyla, Batı tipi parlamenter demokrasi, AKP eliyle sonlandırılıyor. Batı tipi demokrasi ile siyasal İslamın bağdaşmayacağı görüşü yeni değildir. AKP’nin sözcüsü sayılan bir gazetede, Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Batı’ya ait demokrasinin İslam ile bağdaşmadığı görüşünü, özenle ve tam bir dürüstlükle savunuyor. Türabi’ye de dayandırdığı iki yazısında Batı demokrasisinin siyasal İslamdaki karşılığına da, şura veya İslam demokrasisi diyor (Yeni Şafak, 3 4 Eylül 2015). Bugünlerde de, emanet, adalet ve itaat üçlemesiyle, içine girilmekte olan şura demokrasisinin ayrıntılarını açıklıyor (Yeni Şafak, 24 31 Mart 2017)! İslamın ilk demokrasi deneyi diye övülerek örnek gösterilen Pakistan’da, Ziya Ül Hak, anımsarsanız, 1985’te Batı’daki parlamenter demokrasi Pakistan’a uygun değildir gerekçesiyle onun yerine şura demokrasisini halkoylamasına sunmuş ve yüzde 97 evet ile onaylatmıştı. Ülkemizde de şura hazır; şura, danışma kurulu demek, Cumhurbaşkanının (resmi internet sitesinde tam listesi yoksa da) anlaşılan çok sayıda başdanışmanı var. Geçen günlerde başdanışmanlar, kurumsal bir kimlik sahibiymişçesine bir araya gelerek gazetecilerle görüşmüş; onlara, evet çıkarsa hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağı müjdesini (!) vermişler (Basın 28 Mart). Halkoylamasında evet çoğunluğu, dinin vesayetini pekiştirecek ve şura demokrasisinin kapılarını ardına kadar açacaktır! Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Gücü tek kişide toplamak UĞUR GÜNER Avukat 18 Şubat 2017 tarihinde Elazığ’da yapılan miting sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu ülkede cumhurbaşkanının, başbakana anayasa kitapçığını fırlattığını gördük mü? Dünyada böyle çirkinlik olur mu? Bunu bile yaşattılar bize. Şimdi biz bunu da kaldırıyoruz. Tek kişide bu gücü topluyoruz” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı’nın kullandığı bu ifadeler ve süregelmekte olan referandum tartışmaları bağlamında kuvvetler ayrılığı prensibinin öneminin tekrar tekrar vurgulanması büyük önem taşıyor. Anayasa düzenlemeleri Anayasa, 7. maddesi ile yasama yetkisinin Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği, 8. maddesi ile yürütme yetkisi ve görevinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği, 9. maddesi ile de yargı yetkisinin, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı düzenler. Anayasanın bu maddelerinin Türk hukukuna kattığı iki temel hukuk prensibi vardır: “Kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı.” Hukukun en temel prensiplerinden olan kuvvetler ayrılığı teorisinin altında yatan temel dürtünün Aristo, Platon, Cicero, Machiavelli, Locke ve Montesquieu’den bu yana hep “Devleti yönetme gücünün tamamının bir kişinin ya da bir grubun elinde toplanmasının, mutlakiyete yol açacağı endişesi ve bunu önlemek” olduğu ifade edilir. Kuvvetler ayrılığı prensibini, yargı bağımsızlığını da dahil ederek oldukça ilerleten ve genişleten Montesquieu’nun bu konudaki fikirleri, ülkemizin içinde bulunduğu tehlikenin ortaya konulması yönünden önemli. Montesquieu’ya göre insan doğası elindeki kuvveti suiistimal etmeye eğilimlidir ve hürriyet ancak iktidarın, sahip olduğu kuvveti kötüye kullanmadığı toplumlarda mevcut olabilir. Bu iktidarı sınırlayıp hürriyetin egemen kılınmasının tek yolu da bir kuvvetin diğerini sınırlandırması, durdurmasıdır. Montesquieu’ya göre insan doğası elindeki kuvveti suiistimal etmeye eğilimlidir ve hürriyet ancak iktidarın, sahip olduğu kuvveti kötüye kullanmadığı toplumlarda mevcut olabilir. Bu iktidarı sınırlayıp hürriyetin egemen kılınmasının tek yolu da bir kuvvetin diğerini sınırlandırması, durdurmasıdır. Bunun yanında iktidarın, kanunlara uygun hareket etmesi halinde dahi yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinden ikisinin veya üçünün tek bir kişi ya da grupta toplanması halinde de o toplumun hürriyeti tehlike altına girer. Tarihi görev Anayasa profesörü Turhan Feyzioğlu, Anayasa ile hukukumuzda kabul gören kuvvetler ayrılığı ilkesinin ortaya atılmasında, sahip olunan kuvvetin kötüye kullanılması halinde diğer kuvvetin buna engel olabilecek kudrette olması gerekliliğinin ve yasama, yürütme ve yargı güçlerinden ikisinin tek bir kişi ya da grubun elinde olması halinde vatandaşın hak ve özgürlüklerinin tehlikeye düşeceği fikrinin etkili olduğunu belirtir. Gücün tek bir kişide toplanmasının insan doğasına ve demokratik bir hukuk devletinin gereklerine aykırı olduğu bu denli görülüyorken, bu konunun tartışılması, anayasada düzenlenmesi ve Meclis’ten geçerek referanduma götürülmesi ülkemizin hızla, dönüşü olmayan bir yola doğru ilerlediğini gözler önüne seriyor. Halkın bilinçli bir şekilde sandığa gidebilmesi için mümkün olan her ortamda bunların belirtilmesi hukukçuların ve siyasetçilerin tarihi bir görevi. Umalım ki, ülkemiz bu tehlikeli yoldan dönebilsin. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] 3 nisan 2017 SAYI: 33416 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.09 04.56 05.22 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.37 13.15 16.47 06.23 12.59 16.32 06.47 13.22 16.54 Akşam 19.38 19.22 19.44 Yatsı 21.00 20.43 21.02 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Bir tiyatro açmak… Yaşadığımız ülke, bir tiyatro daha kazandı. Şevket Çoruh adlı tiyatro sanatçısının ve çilekeşinin burada ve, çok önemli, çünkü yaşadığımız ülkede her halka sanat sunma girişiminin bir adı da serüven’dir! evet, Şevket Çoruh’un Baba Sahne adlı tiyatro sahnesini açma girişimi mutlu sonla noktalandı. Ezgi Atabilen’in dün kültür sayfamızda yayımlanan ve neredeyse heyecanlı bir dizi sahnesinin tadını taşıyan söyleşisinden öğrendiğimize göre Şevket Çoruh’un bu serüveni tam 755 gün sürmüş. Ve sonunda: “Baba Sahne’yi dün, yani 1 Nisan’da açtılar nihayet. Savaş Dinçel’in adını taşıyan tiyatro salonu, Savaş Dinçel’in yokluğunda 10. kez kutlanan doğum gününde ilk izleyicilerini ağırladı…” Bahariye’de bir ‘klasik tiyatro’ salonu… Aslında bu sahnenin yapım çalışmalarına uzak değildim. Atölyemiz öğrencilerinden Sabri Memi ve İdil Trabzonlu’dan çalışmanın evrelerine ilişkin haberleri düzenli olarak alıyordum. Bu arada Sabri, salondan çektiği bazı resimleri de göstermişti. Mekân, resimlerden görebildiğim kadarıyla tam anlamıyla ‘klasik’ bir düzenlemeyi yansıtıyordu ve bu da benim için heyecan verici bir durumdu. Ba satırları yazarken, henüz Baba Sahne’yi doğrudan görebilmiş değilim. Ne var ki, Ezgi Atabilen’in yukarıda alıntıladığım söyleşisinden yansıyan bir zihniyetin önemini kavrayabilmem için bu yeni tiyatronun içini doğrudan görmüş olmam gerekmiyor. Tiyatromuzun büyük ustalarından Beklan Algan, ustası Muhsin Ertuğrul’un bir sözünü çok sık yinelerdi. Muhsin Ertuğrul bir defasında kendisine yöneltilen: “… öbür gün öleceğinizi bilseydiniz, yarın ne yapardınız” sorusuna şu karşılığı vermiş: “…hemen yarın bir tiyatro daha kurardım!” Tiyatro savaşımından yılmayan Şevket Çoruh… Şevket Çoruh’un söylediklerini okurken bir an Muhsin Ertuğrul’un söylediklerine kulak verirmişim gibi oldum. Çünkü Çoruh, 755 günlük bir tiyatro kurma serüveninin yorgunluğunu dile getirmekten çok, geleceğe yönelik bazı beklentilerini seslendiriyordu. Ve bu beklentiler arasında ağırlık noktasını oluşturanlar şunlardı: “Muammer Karaca Tiyatrosu ve AKM’nin tadilatına talibim…” Bu söylemin ardından “Tiyatro İnsanı kimdir” sorusunun yanıtı üzerinde sanırım biraz daha düşünmemiz gerekecek! Sosyalist Enternasyonal Kadın Başkan Yardımcısı Hilal Dokuzcan: Solumuz da yolumuz da açık Ortak Yaşamı Geliştirme Vakfı, Sosya list Enternasyonal’in Kadın kongresinde, Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Kafkas bölgesinden sorumlu başkan yardımcılığı görevine seçilen Hilal Dokuzcan’a başarı plaketi verildi. İstanbul’da dün düzenlenen toplantıda Ortak Yaşamı Geliştirme Vakfı Başkanı Yusuf Doğan, “Mücadele gücünü yitirmeyen milyonlarca kadın adına vakfımızın İkinci Başkanı Hilal Dokuzcan’a bu plaketi veriyoruz” dedi. CHP’nin önceki dönem Kadın Kolları Genel Başkanı ve geçen günlerde Sosyalist Enternasyonal Kadın Başkan Yardımcılığı’na seçilen Hilal Dokuzcan da yaptığı konuşmada, geçmiş ve gelecek arasında köprü oluşturmak gibi bir görevleri olduğuna vurgu yaparak, “geçmişin gücü deneyimi ile geleceğin eşit ve özgür dünyasını yaratmak bizim ellerimizde diyerek şunları söyledi: “Sosyal demokrasinin 21. yüzyılın ilk çeyreğinde özelikle dört alanda kendini yeniden değerlendirmesi, gözden geçirmesi ve yeni kuşağı anlamak, beklentilerine cevap verecek politikalar üretmek, teknolojinin toplumsal hayattaki belirleyici rolünü anlayıp takip etmek, sanat bilim ve felsefeyi yeniden günlük yaşamın içine katmak. Burada buluşmamızın temel unsunu olan kadınların üretici ve yaratıcı yanını arka planda bırakmamak. 21. yüzyılın kadın enerjisi ve gücüne ihtiyaç var. Birbirimize ihtiyacımız var. Bugün yapacaklarımız, yarını şekillendirecek, o yüzden birbirimize duyduğumuz güven, sevgi ve umut çok önemli. Çıktığımız bu yolda verdiğiniz destekten dolayı çok teşekkür ediyorum. Yolumuz da solumuz da hep açık olsun. Sol açık yola çık.” l İSTANBUL/ Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle