04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 21 Nisan 2017 6 YSK’nin büyük çelişkisi haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Anayasa değişikliğindeki mühürsüz oyları, AİHS’yi kullanarak geçerli sayan YSK, 2011’de Dicle’nin milletvekili seçim tutanağını iptal ederken AİHS’ye yapılan itirazı reddetti Evet oylarının kıl payı farkla kazandığı referandumda “mühürsüz oyların geçerli ce altına alındığını belirten YSK, Ek 1 Protokol 3. maddenin, sadece milletvekili seçimine ilişkin seç sayılması” kararını “serbest seçim me hakkını düzenlemekle birlikte hakkı”nı düzenleyen Avrupa İn özü itibarıyla serbest seçim hakkı san Hakları Sözleşmesi Ek 1 No’lu ALİCAN Protokolün 3. maddesine dayan ULUDAĞ nı önemsemekte ve koruma altına almakta olduğunu savundu. Ya dıran Yüksek Seçim Kurulu’nun ni kurul, 3. maddeyi daha da ge geçmişte muhalefetin buna ilişkin baş niş yorumladı. Sandık seçmen listesinde vularını reddettiği ortaya çıktı. 2011’de yazılı herkesin oy kullanma hakkı bulun Meclis’e giren Hatip Dicle’nin millet duğunu belirten YSK, “Anayasanın 67 ve vekili seçim tutanağını yasayı gerek 90/5. maddesi ile Avrupa İnsan Hakla çe göstererek iptal eden YSK, Dicle’nin rı Sözleşmesi’nin Ek 1 No’lu Protoko daha üst norm olan AİHS’yi gerekçe lün 3. maddesi birlikte değerlendiril göstererek yaptığı itirazı reddetti. Bu diğinde, sandık kurullarının hata veya gün AİHS’yi kullanarak Erdoğan’a baş ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zar kanlık yolunu açan YSK; Hatip Dic fı ve oy pusulası ile kullandırılan oyla le kararında AİHS’deki “serbest seçim rın geçerli kabul edilmesi gerektiği so hakkı”nı dikkate dahi almadı. nucuna ulaşılmıştır” dedi. Yüksek Seçim Kurulu, anayasa deği Oysa Türkiye’deki yargı sistemi, mev şikliği referandum sonuçlarının kaderi cut yasaları uygularken bu zamana ka ni etkileyen “mühürlü oyların geçerli sa dar anayasanın 90. maddesi kapsamın yılmasına” ilişkin verdiği kararın gerek da daha üst bir norm kabul edilen ve çesi, önceki içtihatlarıyla çelişki yarat Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan tı. Serbest ve demokratik seçim hakkı Hakları Sözleşmesi’ni görmezden gelir nın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek di. Özellikle, muhalif kesime yönelik hak 1 No’lu Protokolün 3. maddesi ile güven ihlallerinde YSK dahil yüksek mahke meler, AİHS’yi uygulamaktan kaçınarak, ulusal mevzuatın dışına çıkmak istemezdi. Ancak YSK, tarihinde görülmemiş bir şekilde iktidar partisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kıl payı kazandığı bir referandumda AİHS’yi kullandı. Buna karşılık YSK, geçmiş kararlarında AİHS’ye atıf yapılarak kendisine gelen başvuruları reddetmişti. En dikkat çeken örnek, Hatip Dicle kararı oldu. YSK, 12 Haziran 2011 milletvekili genel seçimlerinde Diyarbakır’dan bağımsız milletvekili seçilen ve buna ilişkin mazbatasını alan Hatip Dicle’nin “milletvekili seçilme tutanağını” “tam kanunsuzluk” gerekçesiyle 21 Haziran 2011’de iptal etti. Buna gerekçe olarak Dicle’nin “seçilme yeterliliğini ortadan kaldıran kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmünün ortaya çıkmasını” gösterirken, kararı 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 11. maddesi ile 5352 sayılı Adli Sicil Kanunun 13/A maddesine dayandırdı. Karar üzerine Dicle’nin yerine AKP’li bir isim Meclis’e girmişti. Hatip Dicle, bu karara karşı avukatı Levent Kanat aracılığıyla YSK’ye itiraz di lekçesi verdi. Dilekçede, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne dair “serbest seçim hakkı” başlıklı 1 No’lu Protokolün 3. maddesine dikkat çekilirken, bu düzenlemede “Sözleşmeci Taraf Devletler yasama organının seçimi için, halkın kendi düşüncelerinin serbestçe ifade etmesinin güvence altına alındığı koşullarda, makul aralıklarla ve gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt eder” hükmüne yer verildiği anımsatıldı. Ayrıca aynı sözleşmenin “Ayrımcılık yasağı” başlıklı 14. maddesindeki düzenlemeye işaret edildi. Dilekçede, anayasanın 90. maddesine göre temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınacağına vurgu yapıldı. AİHS’yi görmezden geldi Ancak YSK, itirazı 23 Haziran 2011’de reddederek Dicle’nin milletvekilliğini düşürdü. Üstelik, kararın gerekçesinde Dicle’nin avukatının AİHS’ye yaptığı atıflara hiç değinilmedi. JAGLAND: YSK kararı AİHM’ye götürülebilir Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Jagland, YSK kararının AİHM’ye götürülmesiyle ilgili bir soruyu yanıtlarken, hiçbir uluslararası kuruluşun herhangi bir ülkede bir referandumu geçersiz sayma imkanının bulunmadığını belirterek “Ancak Türk Yüksek Seçim Kurulu’nun manipülasyon iddialarına rağmen referandumu iptal etmeme kararına karşı AİHM’e başvurulması düşünülebilir” diye konuştu. Jagland, şimdiye kadar bir halkoylaması ile ilgili bir yargı kararı bulunmadığını da belirtti. Jagland, Avrupa’nın Türkiye’de olabilecek en kötüsünü engellemeye odaklanması gerektiğini belirterek “İdam cezasının geri getirilmesi olabilecek en uç popülist adım olur” uyarısında bulundu. Jagland, idamın yeniden yürürlüğe sokulmasının Türkiye’nin 1950 yılından bu yana süren Avrupa Konseyi üyeliği ile bağdaşmayacağını vurgulayarak “Bu konuda taviz verilemez. Aksi takdirde bu, Avrupa kıtasının batışı anlamına gelir” diye konuştu. BEKİR BOZDAĞ YSK’nin kararı doğrudur Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Yük sek Seçim Kurulu’nun (YSK) CHP’nin referandum iptaline ilişkin başvurusunu reddetmesinin, “doğru bir karar” olduğunu savunurken, Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapılamayacağını ileri sürdü. Katıldığı bir televizyon programında YSK’nin tartışmalı kararını değerlendiren Bozdağ, halkoylamasında hilenin mümkün olmadığını, her şeyin kayıt altına alındığını savundu. Bozdağ, “Bu son olayda da bu zarflarla ilgili mühür konusuyla alakalı yine sandık kurulunda olanlar herkes aynı şekilde ıslak imzalarıyla bütün bunları tutanak altına alıyor ve bunlarla ilgili işlemler yapılıyor ve daha oyların sayım dökümü yapılmadan önce YSK bu tür oyların geçerli olacağına karar veriyor” dedi. 2010 yılından önceki uygulamaların da aynı olduğunu savunan Bozdağ, şunları kaydetti: “2015 yılında sandık kurulu aynı 16 Nisan referandumunda olduğu gibi hata yaparak oy pusulalarına sandık kurulu mührünü basmamış. CHP ise şimdinin aksine mühürsüz oyların geçerli olması için itiraz etmiş. İl seçim kurulu CHP’nin bu itirazını kabul ederek mühürsüz oyları geçerli saymıştır.” yüH4rÜ.BügLiyYlüeüAncşiüŞküen’nntdüeen ‘Anıtkabir’e çağırıyorum’ ZEHRA ÖZDİLEK 16 Nisan’da anayasa değişikliğinin oylandığı referandum sonuçlarını protesto eden 25 yıllık hekim Hülya Şen, 4 gün önce İstanbul’dan Ankara’daki YSK Genel Merkezi’ne yürüyüş başlattı. Bilecik’te olan Şen, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda Ankara’ya varacağını belirterek “O gün Anıtkabir’de olacağım. Milyonlarla atanın huzuruna çıkıp hesap vermek istiyorum. Tek başıma hesap veremem. O yüzden herkesi 23 Nisan’da Anıtkabir’e çağırıyorum” dedi. Referandum sonuçlarının hemen ardından uzun yıllar emek verdiği mesleğinden istifa eden aile hekimi Hülya Şen, pazartesi günü Kadıköy Altıyol’dan Ankara’ya yola çıktı. ‘İnsanların tepkileri çok iyi’ Şen, yürüyüşünün 4. gününde Bilecik’teyken gazetemize açıklamalar yaptı. Sağlık durumunun iyi olduğunu ve güvenlik güçlerinin kendisine refa kat ettiğini belirterek “Gezdiğim yerlerde insanların tepkileri muazzam. Benimle beraber yürümek istediklerini de söylüyorlar ama OHAL koşullarında bu mümkün görünmüyor” dedi. 1982 Anayasası’na yüzde 90 oranında “Hayır” oyu veren Bursa’nın Köprühisar köyünü de ziyaret ettiğini anımsatan Şen, “Bu köy kendine bir tarih yazmış, bu nedenle benim anılarımda da çok değerli bir yerde olacak. İnönü’den bu yana bütün liderleri köylerine getirmişler. ‘Biz ne 82 Anayasasını kabul ettik ne de bunu kabul edeceğiz’ diyorlar” diye konuştu. ‘YSK istifa etsin’ Tek başına çıktığı yolda kendini milyonlar olarak hissettiğini belirten Şen, yorulmadığını bu eylemin bir itiraz, isyan olduğunu vurguladı. Şen, halkın ve kendisinin YSK’yi istifaya çağırdığını dile getirerk, şöyle devam etti: “Çünkü hiçbir kanun, topluma rağmen dayatılarak zorla yapılamaz. Kanunları, anayasaları toplum yapar. Bir metne hukuk metni denilebilmesi için yetki ver diğiniz insanların sınırlarını da çizmeniz lazım. Eğer size sınırsız yetki veriyorsa bu zaten bir hukuk metni değildir. Dolayısıyla bu bir anayasa değildir. Bu anayasasız yönetilmenin hukuksal çerçevesini zorlayarak kabul ettirme projesidir. Türk halkı böyle bir zorlamaya gelecek millet değildir. Zaten bu anayasa taslağını kimin yazdığını ben öğrenebilmiş değilim. Biliyoruz ki Tanzimat Fermanı’da dahil şimdiye kadar yazılan bütün anayasaları kimin yazdığını resmi kayıtları açtığımızda bulabiliriz.” ‘Trump’a selam söylüyorum’ Tarih sürecinde anayasa taslağını hazırlayanların da yer alacağını belirten Şen, “Bugün ABD Başkanı Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kutlayıp ‘Evet’i onaylamış. Buradan Trump’a selam söylüyorum, onun ‘Evet’ demesi bizim için bir şey ifade etmez. Biz henüz ‘Evet’ demedik. ‘Hayır’ dedik” dedi. Şen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda Ankara’ya varacağını açıklayarak herkesi Anıtkabir’e çağırdı. ‘Protesto hakkı engellenemez’ TMMOB’den yapılan açıklamada protesto hakkını kullandıkları için gözaltına alınanların derhal bırakılması istendi. TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber Çakar, YSK’nin mühürsüz oy kararını protesto eden yurttaşların gözaltına alınmasını eleştirerek “Yurttaşların demokratik protesto hakları engellenmemelidir” dedi. Çakar, yaptığı yazılı açıklamada, odanın İstanbul Şubesi Bilgi Teknolojileri Danışmanı Abdurrahman Atalay ile üyesi ve teknik görevlisi Mesut Geçgel’in de gözaltına alındığını anımsatarak “Oda üyemiz, danışmanımız ve yurttaşlarımızın demokratik istem ve tepkilerini engelleyen, anayasal hak ve özgürlüklerini ortadan kaldıran bu vb. antidemokratik uy ‘Halk sessiz kalmadı’ Perakende sektörünün bilinen isimlerinden İsmar Yönetim Kurulu Başkanı Kazım Bilgen, referandum sonuçlarına ilişkin YSK’nin tavrına halkın sessiz kalmadığını söyledi. Bilgen, özetle şu değerlendirmeyi yaptı: “Bir referandum yaşadık. Herkes kendi penceresiyle bu seçimi yorumladı. Sonuçlara gelince bir garip tekerrürü yaşadık. 15 yıl içinde her sandığa gidişimizden sonra tezahür eden bir du rum bu defa bize farklı sorular sordurdu. YSK referandum günü çeşitli davranış biçimleri sergiledi. Kanunu ve kararları uygulamak zorunda olan bu kurum, sanki yeni bir karar almış gibi davranarak sözde inisiyatif kullandı. Şimdi onca çabanın bir SMS’le heba edilmeye çalışmasına istinaden şunu sormak istiyorum. Sandık görevlilerine ve müşahitlere bildirdiğiniz bu yepyeni karar sizlere göklerden mi, geldi?” gulamalara derhal bir son verilmelidir. Gerek referandumun şaibeli sonuçları gerekse bu baskı politikaları, daha ilk günden anayasa değişikliğinin ülkemize istikrar getirmeyeceğini göstermek tedir. Bu yanlış politikalardan bir an önce vazgeçilmelidir. Anayasal demokratik haklarını kullanan üyemiz, danışmanımız ve yurttaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır” dedi. Bulantı Günlerdir yaşananlar karşısında içimde ne kıvanç, ne burukluk; ne acı, ne sevinç; ne üzüntü, ne neşe; ne kızgınlık, ne yılgınlık; ne öfke, ne teslimiyet; ne endişe, ne umut; ne korku ne de isyan var. Sadece bir bulantı hissediyorum! O kadar baskı, zulüm, haksızlık, adaletsizlik, madrabazlık ve daha aklınıza ne gelirse yapılan her şeye rağmen bu toplum teslim olmadı. En olumsuz, tarifi imkânsız, dehşet verici koşullarda bile bilinciyle vicdanını buluşturup “Hayır” dedi. Devleti ele geçirmiş bir organize dinbazlık, korkuyu, tehdidi, darbı, gözdağını, sindirmeyi, terörle itham etmeyi, tekfir etmeyi, insanların karısınıkızını “helâl” etmeyi ve daha aklınıza ne gelirse hepsini devreye soktu, yine de “Evet” dedirtemedi insanlara ki… O yüzden bir “mühürsüz seçim”in gayri meşruluğundan medet bulabildiler ancak!.. HHH Bulantı bundan… Daha önce aynı sebeple, yani mühürsüz oy pusulaları yüzünden itiraz ederek seçim yeniletmiş olanlar… Şimdi mühürsüzlüğün daniskası ortadayken önceki tavırlarının aksine, riyakârca “Bitti bu iş” diyorlar. Bulantı bundan!.. Tabii öte yandan bir buçuk milyona yakın fark attık da diyorlar. Ama bu farka “güvenip” (!) şaibeyi ortadan kaldırma, maşeri vicdanda da, dünyanın gözünde de kuşkuları giderme ve aklanma yolunda seçimi yenilemeye yanaşmıyorlar. Kısa vadede atı alıp Üsküdar’ı geçmeyi, uzun vadede tarihe bir utanç vesikasıyla geçmeye tercih ediyorlar. Bulantı bundan!.. AGİT’in tespitlerini “Avrupafobik” bir dolu laklaka eşliğinde hiçe sayarken, kendi yaptıkları seçim kanununu kendilerinin ihlalini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ek protokolüne sığınarak zavallıca savunmaya çalışıyorlar. Bulantı bundan!.. HHH Seçim gecesi ilk karşımıza çıktığından beri Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sadi Güven’in ses tonuna, yüz jestlerine, vücut diline bakıyorum, kaygıyla karışık bir aczin tahmini okumasını yapmaya yöneliyor zihnim… Tahmin, güçlenmekte gecikmiyor. Sözcü gazetesinde dün Saygı Öztürk’ün haberinden öğreniyoruz ki FETÖ’den tutuklu savcı Faruk Büyükkaramuklu itirafçı olmuş ve olur olmaz da “Benim başsavcı olmamı YSK Başkanı Sadi Güven sağladı” demiş. 2014 yaz kararnamesiyle Denizli’ye atanmış olan Büyükkaramuklu, “Tayinim için AKP milletvekili Ahmet Aydın Bey ile YSK Başkanı Sadi Güven Bey’i aradım” şeklinde ifade vermiş. En çok, haberdeki tarihe dikkat! 2014 yazından bahsedilmekte. Yani 1725 Aralık (2013) sonrasından… Yani AKP’nin yıllarca aynı yolda “paralel” yürüdüğü yapıyı kriminalleştirdiği “milat”tan sonraki zamandan!.. HHH İçimdeki bulantı bunlardan… Ne yüzde 49’luk müthiş “Hayır” oyundan çıkan “hayr” ve onun kıvancı, mutluluğu, umudu… Ne de çalınmış oyların, geçersiz “Evet”lerin, mühürsüz seçimin öfkesi, isyanı ve geleceğe dönük korkusu… Hâkim hissiyat bulantı… Ve bu hissiyatı iyice arttıran en önemli sebep de tüm bu olup bitenlerden sorumlu zevatın güya diniman sahibi, namazındaniyazında insanlar olması… Onların gece yattıklarında ne hissettikleriyle, başlarını yastığa koyduklarında vicdanlarının ne ses verdiğiyle ilgilenmekten öte… Alınlarını secdeye hâlâ nasıl koyabildiklerini de merak ediyorum!.. HHH Bu merakla acaba diyorum: “Harp, hiledir” hadisine sığınarak mı yapıldı bütün bunlar?! Kendi memleketlerini zihnen “dârü’lislâm” ve “dârü’lharb” diye ikiye mi böldüler? O yüzden “Millet kararını verdi, evet dedi” sözlerindeki milleti “ümmet” olarak mı okumak gerekiyor? Memleketin “Hayır” diyen yarısı da kâfire hizmet eden “fasıklar” mı sayılıyor? Ve seçimi zihnen “cihat” olarak kodladıkları için, hileyle de olsa “Harb”in kazanılmış olmasından dolayı mı zafer coşkusuyla kutluyorlar sonucu?.. Bunlar geçiyor kafamdan ve bulantım daha da artıyor. İstifra etmemek için tövbe istiğfar ediyorum!.. Uzman çavuş kavgası: 3 yaralı Mersin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde görevli jandarma personeli ile infaz koruma memurları arasında çıkan kavgada 3 infaz koruma memuru yaralandı. Yaralanan 3 infaz koruma memurunun da eski uzman çavuş olduğu öğrenildi. Adalet Bakanlığı’nın infaz koruma memurları alımlarında eski uzman çavuşlara öncelik verdiğini belirten kaynaklar, “Eskiden uzman çavuş olup, şimdilerde infaz koruma memuru olarak çalışan kişilerle görevdeki uzman çavuşlar arasında zaman zaman tartışmalar oluyor” iddiasında bulundu. l ABİDİN YAĞMUR / MERSİN C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle