02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA BM’den İsrail’e tepki İsrail’in işgal altındaki Batı Şeria’da yeni yerleşimleri onaylamasına BM tepki verdi. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, hayal kırıklığı dile getirip “Tek taraflı girişim, barış ve iki devletli çözümü baltalıyor” dedi. ABD, yerleşim faaliyetinin kısıtlanmamasının barışa yardımcı olmadığını söyledi. Ayrılık mektubunu yazarken... İskoçya Başbakanı Nicola Sturgeon, ikinci bir bağımsızlık referandumunu resmen talep eden mektubunu Britanya Başbakanı Theresa May’e gönderdi. İskoç hükümeti, mektubun yazılma anını gösteren fotoğraflar servis etti. Cumartesi 1 Nisan 2017 [email protected] TASARIM: EMİNE BİLGET Trump’a Berlin ‘hayır’ı [email protected] 7 ABD Başkanı Donald Trump’ın ekibinin Rusya ile ilişkileri hakkında soruşturma üzerine soruşturma açılmasının gölgesinde Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ilk NATO temasını gerçekleştirdi. ExxonMobil CEO’suyken Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le iyi ilişkileri yüzünden dışişlerine getirildiği söylenen Tillerson, Ankara’nın ardından Brüksel’e geçerek kendisi için erkene çekilen NATO dışişleri bakanları toplantısına katıldı. Rusya’ya yönelik sert çıkışı dikkat çeken Tillerson, müttefiklerin savunma harcamalarını artırması talebine Almanya’dan ret yanıtı aldı. İlk çıkış Moskova’ya Brüksel’de ayağının tozuyla “Ukrayna’daki Rus saldırganlığı” vurgusu yapan Tillerson, “Rusya’nın Ukrayna ve başka yerlerdeki saldırganlığına karşılık olarak NATO’nun Avrupa, bilhassa Doğu Avrupa’daki konumunu tartışacağız” dedi. ABD’nin, NATO anlaşmalarına sadık kalacağını ve ittifakın Rusya’nın saldırganlığına karşı da olmak üzere kendisini savunmasını sağlayacağını dile getirdi. ABD’nin NATO’nun harcamalarını çok uzun zamandır orantısız şekilde yüklendiği savını ve müttefik ülkelerin GSYİH’lerinin yüzde 2’sini savunma harcamalarına ayırmaları talebini tekrarlayan Tillerson, Başkan Donald Trump’ın katılacağı NATO zirvesinde müttefiklerin taahhütlerini sunmasını istedi: “Hedefimiz, 25 Mayıs’taki liderler zirvesinde Tillerson ilk NATO toplantısında müttefiklerin askeri harcamaları artırmasını talep etti. Almanya ‘ütopik, absürt’ diyerek reddetti MATTIS İRAN’I HEDEF ALDI Tillerson’ın (soldan 2.) ilk kez katıldığı Brüksel’deki NATO toplantısında Türkiye’yi Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu temsil etti. Londra’yı ziyaret eden ABD Savunma Bakanı James Mattis, 2012’de ABD’ye yönelik öncelikli üç tehdit sorulduğunda “İran, İran, İran” dediğini hatırlatıp şöyle devam etti: “O zaman Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı’ydım ve İran terörizmin bir numaralı ihracatçısı, devlet sponsoruydu. Bugün de bu tür davranışlarına devam ediyor.” Şimdiki CENTCOM Komutanı Joseph Votel de önceki gün “İran’ın faaliyetlerini askeri ve diğer yollardan durdurmaktan” söz etmişti. Ayrıca Mattis, Rusya’yı “Afganistan Talibanı ile yüz yüze görüşerek” dolap çevirmekle itham ederken nükleer silah ve balistik füze denemeleri yapan Kuzey Kore için de “Dünyayı umursamayan tavrının durdurulması lazım” dedi. tüm müttefiklerin 2017 sonuna dek harcama yükümlülüklerini karşılamaları ya da nasıl karşılayacaklarına dair net plan sunmaları konusunda anlaşmak.” LondraWashington ittifakı Toplantıya katılan Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ise GSYİH’nin yüzde 2’sini savunmaya harcamayı “ütopik” diye niteledi. Her yıl bu orana denk gelen 70 milyar Avro’luk askeri harcama yapmalarının “gerçeklikle alakasız ve absürt” olduğunu belirten SPD’li siyasetçi, “Almanya’da bu hedefe ulaşılabileceğine inanan ya da ulaşmayı isteyen tek bir siyasetçi bulamazsınız” çıkışını yaptı. “Yıl da 70 milyar Avro harcamak için alacağımız uçak gemilerini nereye koyacağımızı bilemiyorum” esprisinin ardından “Başka bir ülke Almanya’ya kaç para harcayacağını dikte edemez” restini çekti. “Benim için yüzde 2 diye bir hedef yok. 2014 NATO zirvesinde sadece bu hedef yönünde ilerleme kararı alınmıştı” dedi. ABD’li mevkidaşı James Mattis’i ağırlayan Britanya Savunma Bakanı Michael Fallon ise “Mattis’le hemfikiriz; diğerleri oyunda ellerini yükseltmeli. Yüzde 2’yi yerine getiremeyen en azından her yıl ne kadar artıracağını belirlemeli” dedi. Bu arada Washington Post gazetesi, Tillerson’ın dışişlerinde özel asansörle 7. kattaki ofisine çıktıktan sonra kimseyle görüşmeyip kendini tecrit ettiğini, pek çok diplomatın yeni bakanla hâlâ tanışmadığını, hatta diplomatlara Tillerson ile doğrudan konuşmama ve göz teması kurmama emri verildiğini ileri sürdü. Bunun üzerine Tillerson’la alay eden 20 binden fazla tweet atıldı. Flynn’den ‘Dokunmayın konuşayım’ ABD Başkanı Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak atadığı, ancak Rusya’yla ilgili bağlantısını sakladığı iddiasıyla patlak veren skandalla birlikte istifasını istediği Michael Flynn, suçlamalara ilişkin ifade vermek isterken dokunulmazlık talebini masaya sürdü. Flynn’in avukatı, müvekkilinin “dokunulmazlık hakkı verilmesi koşuluyla” ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi İstihbarat Komiteleri önünde ifade vermek istediğini açıkladı. Wall Street Journal gazetesine konuşan emekli general Flynn’in avukatı, müvekkili için “anlatacak bir hikâyesi var ve koşullar elverirse bunu anlatmak da istiyor. Hiçbir aklı başında insan bu kadar politize olmuş bir konuda, böylesi bir cadı avı yürütülürken belirli güvenceler olmadan ifade vermeye git mez” dedi. Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi, Flynn’in dokunulmazlık istediği iddiasını yalanlarken FBI ve Senato sessizliğini korudu. Trump Flynn ise Flynn’e destek vererek “Medya ve demokratların büyük seçim yenilgisine mazeret yaratmak için cadı avına dönüştürdüğü bu soruşturmada dokunulmazlık istemeli” şeklinde tweet attı. Flynn, daha koltuğa oturmadan Rusya Büyükelçisi ile görüştüğü, yaptırımları konuştuğu haberlerinin yankılanmasıyla halihazırda seçimlere Moskova’nın müdahale ettiği iddialarıyla boğuşan Trump tarafından görevden alınmıştı. Flynn’in ismi Türkiye için lobi faaliyetlerinde bulunma, Fethullah Gülen’in iadesi haberlerinde de sıklıkla yer almıştı. Eski CIA Direktörü Woolsey, Flynn’in Berat Albayrak ve Mevlüt Çavuşoğlu’yla bir araya gelerek, Gülen’i gizlice Türkiye’ye getirme planı üzerinde konuştuklarını iddia etmişti. Taliban’dan Şiilere saldırı Pakistan’ın kuzeybatısında, Afganistan sınırı yakınındaki Paraçinar şehrinde Şiileri hedef alan bombalı araçlı intihar saldırısında 22 kişi yaşamını yitirdi, en az 60 kişi yaralandı. Taliban’ın üstlendiği saldırının bir Şii camisini hedef aldığı, hayatını kaybedenlerden en az ikisinin çocuk olduğu gelen bilgiler arasında. Saldırıya Ankara’dan da tepki geldi. Dışişleri Bakanlığı saldırıyı kınayarak “Kardeş Pakistan halkına başsağlığı diliyoruz” dedi. ABD NET: ESAD ÖNCELİK DEĞİL ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın Ankara’daki “Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın geleceğini Suriye halkının tayin etmesi gerek” sözlerini ABD’nin BM Temsilcisi Nikki Haley yankıladı. Haley, Suriye’de siyasi çözüm için Türkiye ve Rusya gibi güçlerle birlikte çalışmaya odaklanacaklarını söyleyip “Önceliğimiz artık oturup Esad’ı devirmeye odaklanmak değil” dedi. Beyaz Saray sözcüsü Sean Spicer da “Esad’la ilgili kabul etmek zorunda olduğumuz bir siyasi gerçeklik var. Önceki yönetim Esad’a takılıp çok fırsat kaçırdı. Artık IŞİD’i yenmeye odaklanmamız lazım” diye konuştu. Öte yandan, YPG’nin omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Rakka merkezi kurtarma operasyonu tarihini nisan başından ortasına çektiğini duyurdu. Rus RT kanalı, Tabka Barajı yakınındaki ABD askerlerinin görüntülerini yayımladı (sağda). ABD, daha önce bölgeye birlik gönderdiğini duyurmuştu. IŞİD’in elindeki Tabka’da çatışmalar şiddetlenirken bölgeden yüzlerce sivil kaçıyor. Geçen haftadan bu yana bölgeden çıkanların sayısının 7 bini geçtiği belirtiliyor. Barzani’den yine bağımsızlık çıkışı Irak’ın paylaşılamayan kenti Kerkük’te peşmergelerin kontrolü sağlaması sonrası Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi bayrağı çekilmesinin yankıları sürerken IKBY Başkanı Mesud Barzani’den yine bağımsızlık referandumu açıklaması geldi. KDP Başkan Yardımcısı Hemin Hewrami’ye göre Barzani önceki gün Erbil’de ağırladığı Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’e şunları söyledi: “Bizden duymanızı istiyorum, en yakın zamanda referandum yapacağız. Bu isteğimizi anlayışla karşılamanız bizi mutlu eder.” Başkanlık web sitesi de Barzani’nin Guterres’e sözlerini şöyle aktardı: “Yakın bir gelecekte referandum yapacağız. Bütün dünya Kürdistan halkının isteği ve geleceğini tayin etme kararından haberdar olsun.” Ankara: Yanlış adım olur Ardından Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Biz bu konuyu daha önce IKBY ile konuştuk. Biz bunun yanlış adım olacağını düşünüyoruz. Güvenlik risklerinin hat safhada olduğu dönemde gündeme getirilmesini doğru bulmuyoruz” uyarısı yaptı. Kalın, “Irak’ın parçalanması adımı başka bölgelere de yayılır, bedelini herkes öder” diye ekledi. Caracas’ta ‘yargı darbesi’ Latin Amerika ülkesi Venezüella’da ekonomik kriz eşliğinde solcu Devlet Başkanı Nicolas Maduro ile sağcı muhalefet arasında tırmanan siyasi kriz, yeni evreye girdi. Yargının yasamanın yetkilerine el koyması “darbe” tepkilerini beraberinde getirdi. Zira Anayasa Mahkemesi, muhalefetin çoğunlukta olduğu meclisin yetkilerini süresiz olarak eline alıp milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırdı. Üstelik karar, üç vekilin seçimindeki usulsüzlüğün Ocak 2016’da belirlenmesine rağmen meclisin vekilleri azledip yeniden seçim yapmamasıyla gerekçelendirildi. Orduyu ‘göreve çağırdı’ Meclis Başkanı Julio Borges, meclis önünde mahkeme kararını yırtıp bunun bir “yargı darbesi” olduğunu söyledi. Borges “orduya müdahale” çağrısında bulundu. Hapisteki muhalefet liderlerinden Leopoldo Lopez’in Twitter hesabından halka “diktatörlüğü reddetmek” için sokağa çıkma çağrısı yapıldı. Maduro yönetimi TV’de yayımlanan açıklamada “ise “Darbe yok. Meclis feshedilmedi. Seçim yenilenirse meclis yetkilerini geri kazanabilir. Anayasaya göre kurumlar arasında anlaşmazlık çıktığında mahkeme çözmekle yetkilidir” dedi. Başsavcı isyan etti Ancak karara uluslararası tepkilerin yağmasının ardından solcu yönetimin en sıkı müttefiklerinden biri olan Başsavcı Luisa Ortega, Maduro’ya isyan etti. Ortega, TV’de sürpriz bir şekil Meclis Başkanı Borges, Anayasa Mahkemesi’nin kararını yırtarken mahkeme önünde de protestolar düzenlendi. de Maduro’nun selefi Hugo Chavez’in 18 yıl önce yaptırdığı anayasayı gösterip kararın “anayasal düzeni bozduğunu, anayasanın kurduğu devlet modelini inkâr ettiğini” söyledi. BM, Caracas’ı “Karardan vazgeçip güçler ayrılığı ilkesine geri dönmeye” çağırırken Amerika Devletler Örgütü “Venezüella’da demokrasiye nihai yumruk. Kendi kendine darbe” çıkışını yaptı. ABD yönetimi “demokraside ciddi gerileme” dedi. Peru ve Kolombiya Caracas elçilerini geri çağırdı. Brexit Britanyası birliği koruyabilecek mi? “Ülkemde biz önce hapse gireriz, sonra cumhurbaşkanı oluruz!” Güney Afrika’nın “ırkçılık mücadelesi lideri” Nelson Mandela’nın bu sözlerini, Kuzey İrlanda’da bir binanın cephesinde okumuştum… Geçen yaz yaptığım Dublin seyahatinin bir gününü Kuzey İrlanda’nın başkenti Belfast’e ayırdım. İyi ki de ayırmışım. “Murals” tabir edilen Belfast’in “duvar resimleri turu”, Avrupa’da yaptığım en ilginç tarih yolculuklarından biriydi. 1960’lardan 90’ların sonuna dek süren bir “iç savaş” yaşayan Belfast, o günlerin anısını bu “duvar resimleri” ile hâlâ canlı tutuyor. Bugün hâlâ geceleri kilitlenen demir parmaklıklı kapılar, çitler ve duvarlarla birbirinden ayrılan “Katolik” ve “Protestan” mahallelerinde iç savaş daha dün yaşanmış gibi. Yanan ‘nefret ateşi’ Protestan “loyalist/Birleşik Krallık yanlılarının” yaşadığı sokakların duvarlarını, İrlandalılar arasındaki cepheleşmeyi taa 17. yüzyılda başlatan kralların resimleri süslüyor. İrlanda ile Katolik birleşme yanlılarının oturduğu sokaklarda, Britanya hükümeti tarafından gönderildiği yüksek güvenlik hapishanesinde açlık grevinde ölen “bağımsızlık kahramanı” Bobby Sands’in portreleri göz dolduruyor. Mandela gibi halkların özgürlük mücadelelerine önderlik eden Che misali diğer simge liderlerin duvar portreleri ve Filistin halkıyla dayanışma beyanatları gene bu sokaklarda öne çıkıyor. Yolları baştan sona sert siyasi manifestolara dönüştüren bu duvar resimlerinin yanında açık alanlarda ayrıca şenlik ateşi kurmak için araba lastikleri ve odunlardan 10 metre yüksekliğinde dev piramitler gördüm... Bana yolculuk boyu rehberlik eden eski IRA militanına “Bunlar nedir” diye sorduğumda kan donduran şu yanıtı aldım: “Protestan mahallelerinde yarın akşam ‘bonfire night/şenlik ateşi gecesi’ var. Protestanlar her yaz bu ateşi yakar, nefret duydukları tüm Katolik simgeleri ve Cumhuriyetçi bayrakları bu ateşe atarlar. Cumhuriyetçiler de yolun beri yanından bu nefret ateşini izlerler…” Kâğıt kayıktaki May… Theresa May Brexit’le şimdi ulusun bağlarının güçleneceğini ve Birleşik Krallık’ın parçalarının “daha kenetlenmiş” olacağını söylüyor ama alınan ilk işaretler bu yolda değil. May’in Brexit’e resmi start veren mektubunu hafta içinde Brüksel’e yolladığı saatlerde, İskoçya özerk yönetimi Başbakanı Nicolas Sturgeon da Londra’ya yeni bir bağımsızlık referandumu istediğine dair resmi bir mektup kaleme alıyordu. Sorun, Londra’nın “şimdi sırası değil!” sözleriyle savuşturmaya çalıştığı İskoç bağımsızlık referandumu talebiyle sınırlı değil… İskoç örneğinden hareketle Kuzey İrlanda’nın da benzeri bir talepte bulunmasının gün meselesi olduğu değerlendiriliyor. AB ortağı bağımsız İrlanda Cumhuriyeti ile Büyük Britanya topraklarında kalan Kuzey İrlanda arasında son yıllarda yok olan sınırın, şimdi yeniden yükselecek olması, “bağımsızlık” arayışını kaçınılmaz olarak canlandırıyor. Bu yaz ben geçtiğimde AB üyesi iki taraf arasında sınır yoktu. İrlanda’nın başkenti Dublin’den, Kuzey İrlanda’nın merkezi Belfast’a ben sıradan bir şehirler arası yolculuk yapar gibi geçtim. Bu, iki İrlanda’nın fiilen zaten birleşmesi demekti. Şimdi işte bu “fiili” durum ortadan kalkıyor... Kontrol dışı sınırlar, küreselleşme ve göç nedeniyle Brexit’i seçen Britanya, eli mahkum şimdi “tarihi yara” olan bu sınırı yeniden yükseltmek durumunda. Bu, Londra için dramatik bir paradoks. “Ulusal hâkimiyeti” güçlendirmek için Brexit duvarını çeken Birleşik Krallık’ın duvar arkasında kalan parçalarını koruyup koruyamayacağı bilinmiyor. AB’den “boşanma” sürecini başlatan “Britanya’nın bu sebeple artık tümüyle keşfedilmemiş sularda seyrettiği” söyleniyor. “Die Welt”in başsayfası bu bağlamda çok çarpıcı: Günbatımıyla sarıya boyanan denizin ortasında İngiliz bayrağından yapılmış kâğıttan derme çatma bir kayık görülüyor. Kayığın ortasında da eliyle sonsuza doğru veda işareti yapan yalnız bir May oturuyor… Avrupa’da “Brexit” şaşkınlığı hâlâ bitmiş değil. İngilizlerin bu derece irrasyonel bir maceraya nasıl olup girdikleri hâlâ çözülemedi. Maceranın nasıl biteceğine dair de en ufak bir somut öngörü yok. CIA hack’lemeyi ‘perdelemiş’ WikiLeaks’in dün yeni bir posta yayımladığı ABD’nin Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA’nın gizli belgelerine göre, teşkilatın siber saldırılarının kökenini bilgisayar kodlamalarıyla gizleyerek Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore kaynaklı gibi gösterdiği iddia edildi. CIA’nın kullandığı “Marble” adlı yazılım hack’lemeleri gizlerken içeriğinde Çince, Rusça, Korece, Arapça ve Farsça kod test örnekleri bulunuyor. Hack’leyen zararlı yazılımın kaynak dili Amerikan İngilizcesi değil, söz konusu diğer dillermiş gibi gösteriliyor. Bu da, saldırıları söz konusu ülkelerin ya da IŞİD gibi örgütlerin gerçekleştirdiği sonucuna ulaşılmasına sebep oluyor. ABD seçimleri ve Ortadoğu’daki örgütlere silah satılması gibi faaliyetlerle ilgili yürütülen hukuki süreçlerin, böylece yanlış yönlendirildiği iddia ediliyor. C MY B nilgun@
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle