20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 20 Mart 2017 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: EMİNE BİLGET ‘Virgül’ tedirginliği! haber 5 Hollanda başta olmak üzere Avrupa ile kavga ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sahalarda olmasına karşın AKP, anketlerden bek lediği sonucu alamıyor. AKP anketlerin de, evet ile hayır ara sındaki farkın virgül lerle ölçülebildiği ba şa baş yarış çıkıyor. AKP anketçileri tab loyu, rahat kazanılan 2010 referandumuna EGrüdlem değil, yüzde 50.1’e karşı yüzde 49.9 biten 1987’deki yasak ların kaldırılması re ferandumuna benzetiyor. Seçim olmadığı dönemlerde dahi her ay 4 ayrı firmaya 4 ayrı araştırma yap tıran AKP’de bu kez dikkat çekici bir anket suskunluğu yaşanıyor. İktidar cephesinden 16 Nisan referandumu na ilişkin anket sonucu haberleri gel miyor. Ancak partinin, rakiplerinden farklı olarak bir AKP klasiği haline ge len anketlerle yol haritası belirleme uygulaması sona ermiş değil. AKP adı na anketler yaptırılıyor. Bu anketler, parti yöneticilerince görülüyor. Ancak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Baş bakan Binali Yıldırım başta olmak üze re parti sözcülerince açıklanmıyor. Da ha önceki seçim ve referandumlarda parti sözcüleri, kazandıklarına dair sü rekli anket açıklıyor, hatta bu açıkla malar, seçmenin yönlendirildiği eleş tirilerine bile neden oluyordu. Bu ne denle belki de 16 Nisan referandumu, AKP’nin anket açıklamadan gittiği ilk AKP’nin son yaptırdığı anketlerde, evet ile hayır arasındaki farkın virgüllerle ölçülebildiği bir yarış görüldü. Referanduma yüksek katılım bekleniyor, kararsızlar belirleyici olacak Tuğrul Türkeş’in dediği gibi Anayasa değişikliklerinin Meclis’te görüşülmesi aşamasında eski MHP’li Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’ten önemli bir uyarı gelmişti. Türkeş, Özal’ın 1987’de yasakların kaldırılmasına ilişkin referandumu kaybetmesini anımsatarak, “Referandumda halk yüzde 49.8’e yüzde 50.2 ile eski siyasetçilere siyaset yolunu açtı. Bakın bir tehlikeye dikkat çekmeye çalışıyorum. Referandum ge nel seçim değildir. 7 Haziran’da yüzde 41 alırsın, 1 Kasım’da yüzde 49.5’e çıkarırsın ve mutlak galipsin. Referandumda aynı yüzde 49.5’i aldığında seçimi kaybettin demektir” açıklaması yapmıştı. Anketçiler de son ölçümler çerçevesinde durumun yüzde 5842 oranıyla rahat kazanılan 2010 referandumuna değil, 1987’de Özal’ın yüzde 49.8yüzde 50.2 ile kaybettiği yasakların kaldırılması referandumuna benzetiyor. sandık olma konumunu kazanacak. Kamuoyuna açıklanmasa da geçen hafta itibarıyla AKP’ye yapılan anketlerin sonuçları geldi. AKP’de suskunluğa neden olan bu anketler, evet oylarının yüzde 50’yi geçemediğini gösterdi. AKP yöneticilerince görülen anket sonuçları ve anketçilerin sonuçlara ilişkin değerlendirmeleri şöyle: l Virgül farkı: Evet ve hayır oyları arasında kıyasıya bir yarış yaşanıyor. Durum tam anlamıyla başa baş. Nefes nefese bir yarış var. Evet de hayır da öne geçmiş değil. İkisi arasındaki fark, öyle 3 puan, 4 puan değil ancak virgüllerle ifade edilebilir düzeyde. Hatta yüzde 5149 bile değil. Kararsızlar dağıtıldığın da şu anda görünen yüzde 49.9 yüzde 50.1 denebilir. Bugün itibarıyla virgülle de olsa ipi hangi seçeneğin göğüsleyeceğini ölçmek çok zor. Virgülle hayır da çıkabilir evet de. l Son güne kadar yarış: Şu andaki durum, evet ve hayır arasında anlık ciddi bir kopma olmayacağını gösteriyor. Çünkü artık yavaş yavaş kararsızların azalma eğilimine girdiği görülüyor. Kararsızlar yüzde 1213’lere kadar inmiş durumda. Zaten son periyotta tüm kozlar kararsızları kazanmak üzerine oynanacak. Referandum büyük ihtimalle iki seçenek arasında az farkla sonuçlanacak. Bu sonucu da büyük oranda bu kararsızlar belirleyecek. l Katılım yüksek olacak: Referandum bir parti seçimi olmadığından, hükümet değişimi gibi sonuçları olmayacağından katılımın düşük olabileceği tahminleri vardı. Ancak ölçümler katılımın düşük olmayacağını gösteriyor. Yüzde 87’lere varan bir katılım olacağı görülüyor. Katılımın yüksek olmasını evet ve hayır arasında çok başa baş bir yarış olması sağlayacak. Her iki cephe de kendilerine oy verecek seçmenin sandığa gitmemesinin karşı tarafa yarayacağını bilerek motive oluyor. Sahadaki kıyasıya yarış ‘bir oy bir oydur’ bakış açısını getirecek ve katılım yükselecek. l Kalan sürede ne olur: 16 Nisan’a kadar olan sürede evetçilerin de hayırcıların da avantaj ya da dezavantajlarına neden olabilecek enstrümanlar devreye girebilir. Sürecin psikolojik konrolüne ait en kritik dönem şimdi başlıyor. Kampanya süresince kendi cephesinin psikolojik kontrolünü sağlayamayan kaybedecektir. Çünkü artık büyük farklar değil, küçük oy kaymaları önemli. Referandumun sonucunu az sayıdaki bir oy farkı sağlayacağı için sahadaki psikolojik kontrol ve faktörler çok önemli hale gelmiş durumda. Çok büyük gelişmeler olmadıkça kıyasıya yarışın son güne kadar süreceği söylenebilir. l ANKARA ERZİNCAN Sıfatın kökeni Memleketinde veda konuşması Başbakan Binali Yıldırım, Erzin can’daki Cumhuriyet Meydanı’nda referandum mitingi yaptı. Yıldırım, ‘24 ayar’ olarak nitelendirdiği Erzincan insanının umudunu hiçbir zaman kaybetmediğini söyleyerek, kentin merhum Şemsettin Günaltay, Yıldırım Akbulut’tan sonra 3. kez başbakan çıkardığını hatırlattı. “Erzincan seninle gurur duyuyor” sloganı atılması üzerine Yıldırım, “Erzincanlı şimdi diyor ki; yıllar sonra bir başbakan çıkardık, anayasa değişiyor, başbakanlık kaldırılıyor. Vatana hizmet makamla mevki ile olmaz hemşerilerim” diye konuştu. PKK’nin Almanya ve Hollanda’da ‘hayır’ mitingi yaptığını söyleyen Yıldırım, “Ben inanıyorum ki Erzincan Avrupa’ya terör örgütlerine hak ettikleri cevabı verecek. Erzincan öyle cevap verecek ki Kandil tir tir titreyecek” dedi. l ERZİNCAN/DHA İslami camiadan ‘Hayır’ platformu Aralarında MazlumDer eski genel başkanlarından Ömer Faruk Gergerlioğlu, ilahiyatçı İhsan Eliaçık, AKP kurucularından ve Başkent Kadın Platformu üyesi Fatma Bostan Ünsal ve HDP milletvekili Hüda Kaya gibi İslami camianın önde gelen isimlerinin bulunduğu 20’den fazla ilahiyatçı, siyasetçi, yazar Hak ve Adalet Platformu adı altında bir araya geldi. Fatih’te bir etkinlikle kuruluşunu ilan eden platform, özellikle AKP tabanında olan kararsız mütedeyyin kesimlerin ‘hayır’ yönünde tercih yapmaları için çalışacak. Etkinliğin gerçekleştiği salona ise platformun referandum kampanyasında kullanacağı sloganlar olan “Hak ve Adalet İçin Hayır”, “Vicdan İçin Hayır”, “Mazlumların Sesi Olmak İçin Hayır”, “Tekçi Yönetim Değil; İstişare, Hak ve Adalet” yazılı pankartlar asıldı. ‘Bir Şey Yapmalı’ ‘Hayır’ı anlattı “Bir Şey Yapmalı” hareketi tara fından İstanbul Perpa’da düzenlenen “Hayır” etkinliğinde konuşan Ali Mutlu Köylüoğlu, “Siyasi tercihlerimizi ve her türlü farklılıklarımızı bir kenara bırakarak, ‘İnsani Değerler’ ve ‘Ahlaki Erdemler’ ortak paydamızda buluşarak çalışmalarımızı yapacağız”dedi. Etkinliğe Hüsamettin Cindoruk, Abdüllatif Şener, Nazan Moroğlu, Erkan Önsel, Ömer Faruk Eminağaoğlu ve Cemal Özdemir ile yüzlerce yurttaş katıldı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Bahçeli’ye yetti ‘Evet çıkarsa Erdoğan diktatör olur’ söylemlerine yanıt veren Bahçeli, ‘Türkiye’de diktatör olmaz. Bir defa diktatör Türkçe değil’ diye konuştu SELDA GÜNEYSU Referandum süreci mitinglerini Elazığ’da başlatan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in “Referandumdan sonra cumhurbaşkanı yardımcısı olacak” sözlerine, “Devlet Bahçeli, bir siyasi kurum olan, 48 yıllık geleneği, göreneği olan bir siyasi partinin genel başkanı. Böyle bir partinin Genel Başkanı’nın Cumhurbaşkanlığı yardımcısı gibi bir sıfatla görev üstlenmesi yakışık almaz. MHP’yi kimse bir yere yamalamaya kalkmasın” diyerek karşı çıktı. Bahçeli, Elazığ mitingi sonrası gazetecilerin gündeme ilişkin sorularına şu yanıtları verdi: Diktatör Türkçe değil: (Evet çıkarsa Erdoğan diktatör olur söylemleri) Zannetmiyorum. Bu kadar yılın tecrübesine dayalı yapılmış olan çok acımasız eleştirilere karşı sayın Cumhurbaşkanı eğer gelecekte yönetimde tekrar etkin bir konumda olursa, bu konuları dikkate alarak çalışmalarını sürdürür. Türkiye’de diktatör olmaz. Bir defa diktatör Türkçe değil. Toplumsal talep var: (Erdoğan’ın idam ile ilgili ‘gereği yapılır’ sözleri) Daha evvelki anayasa değişikliği çerçevesinde biz, özellikle savaş ve savaş benzeri hallerde idamın kalkmasından yana olmadığımızı söyledik. Ama aradan geçen zaman içinde, Türkiye’yi yönetenler, özellikle de AB ile ilişkiler çerçevesinde, idamın kaldırılıp kaldırılmaması konusunda tartışmalara girdiler ve bunun uygulanamaması için de 6. protokolü Türkiye imzaladı. Şimdi ise toplumsal bir talep var. Bu talep karşısında yönetim cevap vermek durumunda. CHP’nin liberosu: (Deniz Baykal’ın tartışılan sözleri) CHP’de, çok değişik üslup içerisinde değerlendirmelerde bulunanlar var. Bunlardan bir tanesi de 9 Ocak tarihinden itibaren Deniz Baykal Bey. Meclis’teki konuşmalarından tutun, kendini böyle, hani sporda görevlendirilen kişilere “libero” diyorlar, yani oyun kurucu, “oyun kurucu” var arkada. Sanki CHP’de libero oynayan bir kişi. Muhtelif toplantılara katılıyor, muhtelif yerlere gidiyor ve çok heyecanla konuşurken bazen de ölçü kaçıyor. Son tartışma ölçünün kaçtığının bir işaretidir. Diyemedikleri için ayıklıyoruz: (Partiden ihraçlar) Onların ihraç sebebi çok kabarık. Demeçleri var, televizyonlara çıkıp konuşmaları var. Onların, bunları söylerken partide kalmayı arzulamala Akşener’e yine saldırı girişimi MHP’den ihraç edilen Meral Akşener, referandum çalışması için gittiği Mersin’de Ülkü Ocakları üyesi 100 kişilik bir grup tarafından protesto edildi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin fotoğrafının bulunduğu “Bulmak isterseniz şeref ve izzet, ille Devlet ille Devlet” yazılı pankartlar taşıyan grup Akşener’in konuşacağı Yenişehir Kültür Merkezi’ne girmek istedi. Grup, binaya 400 metre kala polis durduruldu. Emniyet Müdür Yardımcısı İdris Yılmaz’ın Ülkü Ocakları İl Başkanı Gökhan Demir’le görüşmesinin ardından grup “Lidere sadakat şerefimizdir” sloganı atarak uzaklaştı. Dışarıda protesto gösterisi sürerken Akşener, salonda referanduma ilişkin konuşma yaptı. Bu arada MHP Bingöl İlçe Başkanı Yusuf Akça, 16 Nisan referandumunda, “hayır” oyu kullanacağını belirterek partisinden istifa etti. l DHA rı yanlıştır. Madem onları söylüyorsun, parti tüzüğü ve programı dışında düşünüyorsun o zaman kendi kendine bir karar ver demek daha doğru olurdu. Diyemedikleri için biz ayıklıyoruz. Hayır diyen herkesi ihraç etmiyoruz: (Partide hayırcıların ihraç edildiği iddiaları): “Hayır” diyen herkesi ihraç etmiyoruz. O, bir düşencedir, zaman içinde “evet”e dönüşme ihtimali de vardır. Ama “hayır” kisvesi altında, değişik ilişkilerle, MHP’nin varlığını zedeleyebilecek davranışlar ihraç sebebidir. Tüzüğümüze ve parti politikamıza göre aykırı davranışlardır. Metin Feyzioğlu ile bir milletvekili Anadolu’yu neden dolaşır? Nereye gidiyorsa gitsin (Akşener’in ‘Bahçeli ile Keçi Adası’na gidelim’ sözleri): Keçi Adası’na niye çıkacakmışız ki? Kendisi gitsin. Bizim onunla işimiz kalmamıştır. Hiçbir faaliyeti bizim merakımız içinde değil. Allah yolunu açık etsin. Bizden uzak kalsın da. Şeytani bir düşünce: (Barzani’nin partisinin evet kararı) Barzani “evet” dedi diye MHP’yi ilişkilendirip, MHP’ye karşı kara bir propaganda düşünmek şeytani bir düşüncedir. Onun ciddiye alınacak bir tarafı yoktur. l ANKARA Ülkü Ocakları: Gerekirse elimize silah alırız! Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz, referandumda “evet” di yeceklerini açıklarken “Bu millet dar daysa, memleketimizin bize ihtiyacı varsa biz elimize sila hımızı alırız, gerekir se de savaşırız” de di. Fatih’te bir otel de konuşan Kılavuz, Bahçeli’nin aldığı ka rara uyacaklarını belir Olcay Kılavuz terek, “Lider ‘evet’ dedikten sonra bizim de o kararı sonuna kadar savunarak arka sında dik bir şekilde durmamız gere kir. Biz tatsızlığı, gerilimi, huzursuzlu ğu istemiyoruz. Ama davamız adına her kim olursa olsun ülkemiz adına iş başa düştüğünde arkamıza bakmayız. Bu millet dardaysa, memleketimizin bize ihtiyacı varsa biz elimize silahımı zı alırız, gerekirse de savaşırız” dedi. En güzel evler, en iyi arabalar en kötü siyaset Cumhurbaşkanı, geçen cuma günü Eskişehir’de yaptığı konuşmada Avrupa’da yaşayan Türklere yönelik olarak şu çağrıyı yaptı; “Daha çok işyeri açın. Çocuklarınızı daha iyi okullarda okutun. Ailenizi daha iyi semtlerde yaşatın. En iyi arabalara bindirin, en güzel evlerde oturtun. Üç değil, beş çocuk yapın.” Kuşkusuz iyi temenniler bunlar, oralarda yaşayan Türklere dair daha iyi bir yaşam özlemi yadırganacak bir şey değil. Ama aynı zamanda çok sorunlu bir bakış açısını yansıtıyor bu sözler; özellikle de, en güzel evler, en iyi arabalar ve Bçok çocuk tavsiyesi. irincisi, Avrupa ülkelerinde Suudiler başta olmak üzere Körfez zenginleri, Rus oligarkları, Hintli para babaları ve daha niceleri en iyi semtlerde, en güzel evlerde oturuyor, en iyi arabalara biniyor, ama bu onlara ve mensup oldukları ülkelere itibar kazandırmıyor. Dahası, pek çoğu çocuklarını en iyi okullarda okutuyor, pek çoğu ödedikleri paranın karşılığı olarak, ‘bon pour l’Orient’ hesabı diplomalar alıyor. Unutmayalım, sabık Libya lideri Kaddafi’nin oğlu da London School of Economics’ten doktora almıştı. Önemli olan, oralarda parayı konuşturmak değil, her milletten bunu başaran çok, önemli olan yaptığı iş, yazdığı tez, sergilediği tavır ile itibar sahibi olmak, keşke tavsiyeler bu minvalde olabilseydi. Çok çocuk sahibi olma meselesine gelince, fazla söze hacet yok, çünkü çok çocuk ve dolayısı nüfus ile abâd olmuş, ve hatta başkalarının gözünü korkutmuş tek bir millet yok. Gerçi ben çok çocuk fikrine hiç karşı değilim, her çocuk, yeni bir hayat, başlı başına bir mucize, hakkını verebilen için büyük zenginlik. Yeter ki çocuk sahibi olmak, başkalarının gözünü korkutmak, gerektiğinde ölüme yollayacak stok oluşsun diye araçsallaştırılmasın. İkincisi, bu tavsiyeler, İslamcı kesimin Türkiye içinde de, ‘başarı’dan ne anladığına dair ipuçları veriyor. Geçmişte, Türkiye’de dindar, muhafazakâr kesime karşı küçümseyici bakışın sınıfsal bir temeli olduğunu söyleyip sorun yapan, itiraz eden biriyim. Sonuçta, başörtüsünü çalışanlarına dair bir simge olarak gören ve bu şekilde hor gören bir çevreden geliyorum. Buna karşı gelişen öfke ve tepkiyi anlamakla kalmadım, bu tavra her vesile ile isyan ettim. Ancak, görünen o ki, İslami kesim haklı bir tepkiden sadece öfke ve sınıf atlama yarışı çıkardı. Sonuçta, iş “neden başörtülüler de cipe binmesin, marka giymesin?” diye ciplere, markalara hücuma ve bunlar ile üstünlük taslamaya vardı. Bir adım ötesinde, siyasetleri de “geçmişte siz bizi küçümsediniz, ezdiniz, şimdi sıra bizde” anlayışı temeline oturdu. Keşke, geçmişte yaşanan haksızlıklar, horlamalara karşı/karşın kazanılan siyasi zafer, misliyle karşılık verme hırsı yerine, kimsenin inancı, kılığı, kıyafeti ve sınıfsal konumu ile küçümsenmediği, dışlanmadığı bir toplum ve siyaset anlayışına ön verse idi, olmadı, tam tersi oldu, daha da olmaya devam ediyor. Diğer taraftan, geçmişte bu kesime haksızlık yapanlar, küçümseyenler de çok kötü bir sınav verdiler. Pek çokları, beş, on yıl önce başörtüsü ile üniversitede okuma hakkını bile çok görürken, para, iktidar muhafazakâr/İslamcı kesimin eline geçince, çıkarlarını korumak veya çıkar edinmek için, iktidar ve mensupları karşısında el pençe divan kesildiler, pohpohlama yarışına girdiler. Bu tutumlar, iktidarın kafasındaki, ‘demek ki her şey güç sahibi olmaktan ibaretmiş, gerisi boş’ anlayışını ve herkesin güç karşısında sindirilebileceği, satın alınabileceği fikrini pekiştirdi. Kısacası, nerden baksanız, vahim bir tablo ve geldiğimiz nokta ortada. Ama hâlâ, ne iktidardakiler bir ülkenin öfke ve güç ile ilelebet yönetilemeyeceğini kavrayabiliyor, ne de pek çokları güç karşısında boyun eğmenin, sinmenin, taviz vermenin sonunun gelmeyeceğini anlamış vaziyette. Hukuk öğrencilerine ‘evet’çilerden gözdağı Hukuk öğrencileri tarafından kurulan Hukuk Öğrencileri Meclisi’nin Üsküdar’daki standına 16 Nisan’da yapılması planlanan referandum için “Evet” çalışması yürütenler tarafından saldırı girişiminde bulunuldu. Üsküdar’da “Bana Anayasayı Sor!” çalışmasına devam eden Hukuk Öğrencileri Meclisi’nin yan tarafında bulunan “Evet” çadırından bir grup önce bağırarak, slogan atarak öğrencilerin üstüne yürüdü. Öğrencilerin itilip kakılarak hırpalandığı olay çevredekilerin müdahalesiyle büyümeden önlendi. Saldırı sırasında olay yerinde bulunan Hukuk Öğrencileri Meclisi üyesi Rojhat Tunç saldırının halka anayasayı objektif olarak anlatmaktan korkanlar tarafından gerçekleştirildiğini belirterek olayı şöyle anlattı: “İki kişi geldi anayasa değişikliğiyle ilgili sorularını sordu, biz de anlatmaya başladık. Bu sırada elinde ‘evet’ gazetesi olan bir kişi bizi dinlemeye başladı. Zaman içerisinde bu kişinin yanına ‘evet’ çadırından başkaları da geldi. Bu ekip çok geçmeden 2530 kişi oldular.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle