25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Doğu masalları dans sahnesindeÇağdaş Bale Topluluğu, “Doğu’dan Masallar” adlı iki perdelik dans gösterisinde “Ferhat ile Şirin”, “Bahçesaray Çeşmesi”, “Sırça Köşk”, “Şahmaran” ve “Şehrazat” adlı bale yapıtlarını sergileyecek. 28 Mart Salı akşamı saat 20.30’da İstanbul’daki Kozyatağı Kültür Merkezi’nde (KKM) sahnelenecek gösterinin biletleri www.biletiva.com adresi ve KKM gişesinden edinilebilir. Tel: (0216) 658 00 15. Pazartesi 20 Mart 2017 EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: ZARİFE SELÇUK kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Tduorshtlaarnı bGuülunşatyu ‘Çeyrek Asırlık Emek: Turhan Günay ve Cumhuriyet Kitap’ etkinliği Günay’ın dostlarını Bursa’da buluşturdu. Yazar Ayşe Sarısayın, Günay’ın yaşadıklarını ‘Dava’ romanının kahramanı Joseph K’nin yaşadıklarına benzetti. Bursa Nilüfer Belediyesi, gazetemizin 10 yazar ve yöneticisiyle birlikte halen Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan ve Cumhuriyet Kitap ekinde yirmi altı yıldır yayın yönetmenliği görevini sürdüren Turhan Günay için önceki akşam Şiir Kütüphanesi’nde bir etkinlik düzenledi. “Çeyrek Asırlık Emek: Turhan Günay ve Cumhuriyet Kitap” adlı etkinlikte Turhan Günay’ın yazar, yayıncı ve gazeteci dostlarını bir araya getirdi. Kenan Kocatürk moderatörlüğündeki etkinlikte Fahri Aral, Atilla Birkiye, Metin Celâl, Deniz Kavukçuoğlu, Arif Keskiner, Emin Nedret İşli ve Ayşe Sarısayın gibi isimlerin yanı sıra Günay’ın kızı Elif Günay da birer konuşma yaptı. Etkinlikte Cumhuriyet Kitap ekibi de hazır bulundu. Joseph K. benzetmesi Metin Celâl Zeynioğlu, konuşma sında Türkiye’deki basının içinde bulunduğu karanlık tabloyu rakam larla gözler önüne sererken, Fahri Aral, Turhan Günay’la biriktirdiği gençlik anılarından bahsetti. Şa ir Behçet Necatigil’in kızı, yazar Ayşe Sarısayın ise konuşması na Kafka’nın Dava romanının ilk cümlesini seslendi rerek başladı: “Birisi Joseph K. ile ilgili olarak yanlış bir suçlamada bu lunmuş olma lıydı, çünkü yanlış bir şey yap Nida Ateş ma masına rağmen bir sabah tutuklandı...” Sarısayın, yaptığı alıntının ardından Turhan Günay’ın durumunun da aynen roman kahramanı Joseph K’nin başına gelenler gi bi olduğunu vurguladı. Türk halk müziği sanatçısı Nida Ateş ise etkinlikte Turhan Günay’ın çok sevdiği türkülerden “Payton Geldi Meyhaneye Dayandı” ile “Ömür Bahçesinin Gülü Solmadan”ı seslendirdi. Kyaazrtılpdoı stal Buluşmada Günay’ın kızı Elif Günay ise Turhan Günay’ın Siliv ri Cezaevi’nden etkinliğin katılımcılarına ulaştırılması üzere kaleme aldığı notu aktardı. Turhan Günay mesajında şu ifadelere yer veriyordu: “Bursa’nın ve Türkiye’nin aydınlık yüzü Nilüfer Belediyesi ve belediyenin çalışanı sevgili dostlarım, aranızda bulunmayı çok isterdim. Bu isteğimi gelecek zamana bırakıyorum. Bizi yalnız bırakmadığınız için kendim ve tüm arkadaşlarım adına teşekkür ederim.” Etkinliğin sonunda katılımcılar Nilüfer Belediyesi tarafından hazırlanan kartpostallara Turhan Günay’a ulaştırılmak üzere mesajlarını da yazdılar. Ancak OHAL dolayısıyla mektuplar tutuklulara ulaştırılamadığı için, kartpostalların Günay özgürlüğüne kavuştuktan sonra kendisine verilmesi planlanıyor. Çukurova’da sanat mevsimi Pekinel’lerden Eskişehir konseri Dünyaca tanınmış piyano sanatçıları GüherSüher Pekinel kardeşler, 2017’nin ilk konserini Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası ile birlikte verdiler. Şef Rengim Gökmen’in yönettiği konserde Pekinel’ler, Maurica Ravel’in “Ölü Bir Prenses için Pavane” ve Françis Poulenc’in “İki Piyano İçin Re Minör” eserlerini seslendirdiler. Konserin ikinci bölümünde ise Rengim Gökmen şefliğindeki Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası Modest Mussorgsky’in “Tablodan Eserler” isimli bestesini başarıyla seslendirdi. Sanatseverler, Pekinel kardeşler, Senfoni Orkestrası ve Şef Gökmen’in performanslarını ayakta alkışlayarak ödüllendirdi. Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, konser sonunda hem Pekinel kardeşlere hem de Rengim Gökmen’e plaket vererek teşekkür etti. l Can HACIOĞLU/ ESKİŞEHİR Eleştiri Haftası başkanı: Filho Uluslararası Cannes Film Fes tivali Komitesi, fes tivalin Eleştiri Haf tası (Semaine de la critique) bölümü jü ri başkanının Brezil yalı yönetmen Kle K. M. Filho ber Mendonça Fil ho olacağını duyur du. Filho’nun son filmi “Aquarius”, Türkiye’de bu hafta vizyona girdi. 11. Uluslararası Çukurova Sanat Günleri (UÇSG) başladı. Etkinlik 250 sanatçının katılımıy la Asya, Avrupa ve Avustralya kıtalarındaki 4 ülkede eşzamanlı gerçekleştirilecek. Bu yıl 11’inci kez düzenlenen Uluslararası Çukurova Sanat Günleri (UÇSG) önceki gün başladı. 25 Mart tarihine kadar sürecek etkinlik 250 sanatçının katılımıyla Asya, Avrupa ve Avustralya kıtalarındaki 4 ülkede, 11 kentte eşzamanlı olarak gerçekleştirilecek. “Yerelden ulusala, ulusaldan evrensele” sloganı ve ‘Barış’ temasıyla sivil bir sanat inisiyatifinin gelenekselleştirdiği etkinliğin bu yılki teması ise ‘Sınır’ olarak belirlendi. Açılış töreni bugün Adana’daki Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde yapılacak etkinliğe 250 yazar, çizer, düşünür ve bilim insanı katılacak. Etkinlik Türkiye’de ilk kez Çuku rova Bölgesi’nin dışında Bodrum’da, yurtdışında ise Suriye’nin Tartus, İngiltere’nin Londra ve Brighton, Avustralya’nın Sydney kentlerinde gerçekleştirilecek. Açılışı Adana’da yapılacak etkinlik, Antakya, İskenderun, Mersin, Tarsus ve Silifke’de eşzamanlı organize edilecek. Yılın ödülü Uygur’a Şiir dinletisi, sergi, konser, tiyatro, resital, dans gösterisi, imza günü, okur ve yazar buluşması gibi onlarca etkinliğin düzenleneceği UÇSG’nin açılış töreninde, Adanalı ünlü fotoğraf sanatçısı Dr. Haluk Uygur’a geleneksel Çukurova Ödülü sunulacak. Sokakta sanat var UÇSG kapsamında ‘sanat sokakta’ sloganıyla etkinlikler de düzenlenecek. Reşatbey Mahallesi’nde ‘Kafeler Sokağı’ olarak bilinen bölgede ‘Çukurova Sanat Sokağı’ oluşturularak, bir hafta süresince burada müzik, edebiyat, resim, fotoğraf, dans ağırlıklı sanatsal etkinlikler yapılacak. l DHA Rock’n roll babasını yitirdi Rock müziğin efsanevi isimlerinde müzisyen ve söz yazarı Chuck Berry, ABD’nin Missouri kentindeki evinde ölü bulundu. 70 yıllık müzik kariyerinde “Roll Over Beethoven” ve “Johnny B. Goode” gibi pek çok sevilen şarkıya imza atan Berry, 90 yaşındaydı. 1950 yılında kariyerine başlayan ve “rock’n roll’un kurucusu” olarak nitelendirilen Berry, kendisinden sonra gelen sayısız ismi de etkilemişti. Sanatçı, 1984 Grammy Ödülleri’nde “Hayat Boyu Başarı” ödülü kazanmıştı. 1986 yılında ise Rock and Roll Hall of Fame Müzesi’ne ilk kabul edilen isimlerden biri olmuştu. Chuck Berry’nin ölüm nedenine dair bir açıklama henüz yapılmadı. Chuck Berry Gül Yıldız’ın “Yansıma” fotoğrafı, yağmurdan kaçan birinin yansımasını yakalıyor. Sony finalinde 4 Türk fotoğrafçı Bu sene 10’uncu kez düzenle nen 2017 Sony Dünya Fotoğraf Ödülleri’nin tüm kategorilerinde finale kalan ilk 10 ve övgüye layık görülen ilk 50 fotoğrafçı açıklandı. Final listesinde 4 Türk fotoğrafçının çalışmaları yer alırken övgüye layık görülen fotoğraflar listesinde de 4 Türk fotoğrafçıya yer verildi. Türkiye’den yarışmanın finaline kalan isimler şöyle: Paşa İmrek, Oktay Subaşı, Gül Yıldız ve Emrah Karakoç. Bu sene 183 ülkeden 227 bini aşkın fotoğrafın katıldığı yarışmanın kazananları 20 Nisan’da açıklanacak. Kazanan ve finale kalan fotoğraflar 21 Nisan 7 Mayıs tarihleri arasında Londra’da sergilenecek. Çaykovski İstanbul’da “Sanatçı olmak ne büyük bir mutluluk! Şu an yaşamakta olduğumuz böylesine hüzünlü bir dönemde sadece sanat bizim dikkatimizi hiç de hoş olmayan gerçeklerden alıkoyabiliyor. Küçük evimde piyanonun başına oturduğum zaman bizi aşağı çeken bütün o ıstırap dolu sorulardan kendimi arınmış hissediyorum. Bu belki de çok bencilce bir düşünce. Ama her birimiz insanlığın iyiliği için kendimize göre katkıda bulunuyoruz; ve benim görüşümde sanat insanlık için en temel gereksinimdir.” Eşsiz besteci Çaykovski’nin, himayesinden yararlandığı Madam Nadejda von Meck’e yazdığı bir mektuptan yapılmış bu alıntı, yaratıcı sanatçının içinde yaşadığı toplumla ilişkileri konusunda insanı düşündürüyor. Bu ilişkilerde zaman ve coğrafya ile sınırlanamayacak genel bir özellik bulunduğunu akla getiriyor. Hele bizimki gibi siyasetin, üstelik son dönemin deyimiyle “postgerçekçi”, yani kısacası yalancı siyasetin kendi dışındaki her alanı ezdiği bir ülkede farklı bir tınısı var Çaykovski’nin yaklaşık yüz otuz yıl önceki bu sözlerinin. Çünkü sığ siyaset sularının çok geniş bir alanı kaplayıp bataklığa dönüştürdüğü, kirlettiği bir zaman/mekân koşulunda sanatçının yapıtlarını, yaratıcılığını, üretkenliğini koruma kaygısı duymaması olanaksız. İstanbul’un atmosferi Emre Aracı’nın İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan “Çaykovski İstanbul’da” kitabını okurken zihnime çeşitli çağrışımlar üşüştü. Çaykovski’nin 1886 ve 1889’da iki kez uğradığı İstanbul’la ilgili günlüğüne düştüğü notların çevresinde Aracı’nın titiz bir araştırmacılık ve zengin bir hayal gücüyle ördüğü bu küçük kitap, yaklaşık yüz otuz yıl öncesi İstanbul’unun atmosferini yansıtması açısından da son derece ilginç. Yazar, Çaykovski’nin gördüğünü söylediği mekânlar hakkında aynı dönemde İstanbul’a gelmiş başka sanatçıların, seyyahların da gözlemlerini ekleyerek ünlü besteciye nasıl bir İstanbul görüntüsünün yansıdığını yeniden canlandırmaya çalışmış. Bu izlenimler bir araya gelince, aynı kentin içinde, Galata Köprüsü’yle ayrılmış iki farklı dünyanın yaşadığını, bu dünyaların kâh kesişip kâh ayrıştığını, birbirlerini zaman zaman merak, zaman zaman öfkeyle izlediklerini, bugünlerin bazı fay hatlarının ilk kırılma noktalarının 19. yüzyıla kadar uzandığını duyumsuyorsunuz. Lange Bey ve Çaykovski Kitapta anlatılan bir olay bu atmosferi hissetmek açısından özellikle ilginç: 1886’da Batum’dan Marsilya’ya gitmek üzere bindiği gemi İstanbul’a da uğrayıp iki gün mola verince, Çaykovski uşağıyla birlikte karaya çıkıyor ve geceyi şehirde geçiriyor. Pera’da dolaşırken Tepebaşı Bahçesi’nden gelen müzik sesi üzerine oraya da uğrayan besteci, Lange Bey yönetimindeki senfoni orkestrasından Beethoven dinliyor. Çaykovski’nin “Leipzig tipi” diye nitelediği Lange Bey, Alman müzisyen Paul Lange. Abdülhamid tarafından Ertuğrul yatının orkestra şefliğine atanınca “Bey” unvanına hak kazanmış. Ömrünün çok büyük bölümünü İstanbul’da geçirmiş ve 1919 yılında ölünce Feriköy Protestan Mezarlığı’na defnedilmiş. 16 Mayıs 1886’da kendi şefliğinde çalan orkestranın dinleyicileri arasında Çaykovski’nin de bulunduğunu bilse Lange Bey ne düşünürdü acaba? Tünel kazılırken çıkan topraklardan Tepebaşı Tiyatrosu’nun da üzerine inşa edileceği bir bahçe ortaya çıkaran; sarayda öğretmenlik de yapan Alman bir müzisyenin yönetimindeki senfoni orkestrasına bu bahçede konserler verdirebilen bir kent yönetimi; Çaykovski, Beethoven ve Lange Bey’i bir konserde buluşturmayı başarabilmiş bir Osmanlı başkenti... Atmosfer bu, yıl 1886, tarih 16 Mayıs. Bu konuda biz ne düşünmeliyiz acaba? C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle