23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 20 Mart 2017 TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ haber/yorum 13 141 gündür özgürlüğünden yoksun... ‘Evet’ için korkutmak!KP her seçim ve halkoylaması öncesinde yaptığını 16 Nisan öncesinde de yaApıyor; önce şiddete dayalı bir korku ortamı yaratıyor, sonra da sandıkta bunun getirisini topluyor. Bunun için düşman gerekiyor; düşman yoksa içerde ya da dışarda yaratılıyor. Sonra da savaş başlatılıyor. Bir anımsatma Son zamanlarda fobi dolaşımı hızlandırılan sözcüklerden biridir, aşırı korku anlamına geliyor; yabancıların suçlanmasında da, faşizm, nazizm sözcükleri havalarda uçuyor. I. Dünya Savaşı sonrasının korku ortamının kapitalizmi faşizmi üretti. Avrupa’da, Alman faşizminin, yani, nazizmin en azgın ve II. Dünya Savaşı’nın en karanlık günlerinde, 9 Ağustos 1941’de, Atlantik Okyanusu’nda bir gemide bir araya gelen ABD Başkanı ve İngiltere Başbakanı, tarihe Atlantik Bildirisi olarak geçen bir belge imzaladılar. O günlerde bile biliniyor ve görülüyordu ki korku faşizmin sütanasıdır; onu besler. Nitekim o belgede savaş sonrası için tüm insanlığa verilen sözlerden biri korkudan kurtulma özgürlüğünün gerçekleşeceğiydi; insanlık özgürleşerek korkudan ve onun ürettiği faşizmden kurtulabilirdi. II. Dünya Savaşı’nda faşizm, kapitalizmin ve sosyalizmin (Sovyetler Birliği), çok ağır bedeller ödeme pahasına yaptıkları tarihsel işbirliğiyle 1945’te yenilgiye uğratıldı. Ancak, bireysel ve toplumsal korkuların sonu bir türlü gelmedi, savaşlar, açlık, işsizlik, işini kaybetme korkuları süregeldi. Korkularla birlikte, değişik karanlık yüzüyle faşizm de bir türlü tümüyle silinemedi; ülkemizde de başka ülkelerde de yaratılan korkulardan beslenerek, ikide bir su yüzüne çıkıyor; çıkabiliyor. Kurtulmak için Halkoylamasına daha bir ay var. Buna karşın AKP iktidarı şiddeti en aşırı noktasına tırmandırmış ve bir korku ortamı yaratmış bulunuyor. Son günlerde bazı Avrupa ülkeleriyle sertleşen ilişkilerin hem o ülkelerde yaşayan yurttaşlarımızda, hem de o ülkelerle ekonomik bağları olan bu ülke insanında yaratacağı korku ve kaygılar çok büyük bir önem taşıyor. Ancak Avrupa tırmanışı ülke içinde yaratılan ürkütücü korku ortamının üzerini kapatarak onun görmezlikten gelinmesine neden olmamalıdır. Yerli korku konusunda, niteliksel olarak çok çok önemli olan iki örnek yeterli olacaktır. Birincisi, milletvekilleri bile korkuyor; halkoylamasında hayır için çalışan kimi milletvekilleri bize suikast yapılabilir korkusu içinde olduklarını kamuoyuna açıklama gereği duyuyor. Polise ihbar yağıyor. İkincisi, adalet sürecinde savunmanın çok büyük bir önemi vardır. Avukatların üst örgütü olan Türkiye Barolar Birliği’nin başkanı, uğradığı AKP kaynaklı saldırılar karşısında yaşam kaygısıyla, kimseden korkmuyorum diye sesleniyor; buna gerek duyuyor. AKP’nin evet için yarattığı korku elbette bunlarla sınırlı kalmıyor; Cumhuriyet’in 11 emekçisinin de içinde bulunduğu 150 gazetecinin hapiste tutulması dışardaki gazetecileri korkutmuyor mu sanıyorsunuz? Ya üniversitelerden son altı ay içinde dört bine yakın bilim insanı atıldıktan sonra; o kurumlarda atılma korkusu kalmadı denilebilir mi? Aynı korkuyu kamu çalışanlarının duymadığı söylenebilir mi? Dahası var! Avrupa’ya, oradaki yurttaşlarımıza üç değil beş çocuk yapın diye korku salan Cumhurbaşkanı, bizde de Hayırcılar ve teröristler aynı safta diyor, diyebiliyor. Devletin en tepesinin, elindeki büyük güçlerle bu sözleri söylemesinden daha korkutucu hiçbir şey olamaz! Başka hiçbir kanıta gerek yok; korkudan kurtulmak ve özgürleşmek için halkoylamasında hayır denilmesi, kesinkes, gerekiyor. ‘Kopyalayapıştır’ hukuksuzluk sürüyor Muhabirimiz Ahmet Şık, başka şüphelilere ait gerekçesiz, bire bir kopya kararlarla 80 gündür özgürlüğünden yoksun Gazetemiz muhabiri Ahmet Şık, haberleri ve Twitter paylaşımları ge rılması krizi ve 1725 Aralık operasyonları ile darbeye ortam hazırlanmaya çalışıldı mış olduğu tahliye taleplerinin açıklanan gerekçelerle reddine” ifadeleri yer alıyor. Oysa Şık’ın eşinin böy rekçe gösterilerek 80 gün önce, ğı belirtildi. 15 Temmuz kan le bir tahliye talebi olmamıştı. Yargıç 30 Aralık 2016’da, İstanbul 8. lı darbe girişimi sırasında ya Kafalı, Şık’ın üzerine atılı suç bakı Sulh Ceza Yargıcı Atila Öztürk tarafından FETÖ/PDY ve PKK propagandası yaptığı iddiasıyla CANAN COŞKUN şanan olaylara yer verilen ka mından kuvvetli suç şüphesi altında rarda, FETÖ/PDY terör örgütü bulunduğunu iddia ederek, delil topnün silahlı bir terör örgütü ol lama işlemlerinin “çok kapsamlı” bir tutuklanmıştı. Yargıç Öztürk, kararın duğu ve amaçları anlatıldı. 3 sayfalık şekilde devam ettiğini belirtti. Oysa da, iki örgütün birbirinden farklı ol iki kararda da Şık’ın tutukluluğunun ki Şık’a yönelik suçlama, belirli ha ması nedeni ile çelişki gibi görüldüğü incelenmesine ilişkin değerlendirme ber ve paylaşımları nedeniyle propa nü kabul etmiş, “15 Temmuz darbe gi ye 29 satır ayrıldı. ganda iddiasından ibaret ve bunların rişimi sonrasındaki soruşturmalar ve Yargıç Kafalı değerlendirmesinde, hepsi savcılığın elinde mevcut. kamuoyuna yansıyan bilgiler gözetil Şık’ın Twitter paylaşımları ve cumhu Kafalı, kopya kararlara imza atma diğinde dış destekli bu örgütlerin bir riyet.com.tr’deki yazılarının PKK/KCK sı ise Şık’ın kararlarına özgü değil. biri ile darbe sürecinde ve sonrasında ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütlerinin Kafalı daha önce de gazetemizi sus koordineli olarak hareket ettiklerinin propagandası niteliğinde olduğunu ile turma amaçlı operasyon kapsamın ortaya çıktığı”nı ileri sürmüştü. Tu ri sürdü. Ancak hangi paylaşım ve ha da tutuklanan Genel Yayın Yönetme tuklama kararının ardından Şık hak berlerin propaganda niteliğinde oldu nimiz Murat Sabuncu, İcra Kurulu kında şimdiye dek iki kez aylık tutuk ğu açıklığa kavuşturulmadı. Başkanımız Akın Atalay, Kitap eki luluk değerlendirmesi yapıldı, ikisinde de tutukluluğunun devamına karar Eşine tahliye talep ettirdi yönetmenimiz Turhan Günay, yayın danışmanı ve yazarımız Kadri Gür verildi. İki ayrı yargıç tarafından veri İstanbul 10. Sulh Ceza Yargıcı olan sel, okur temsilcimiz Güray Öz, çilen iki ayrı karar gibi görünse de ka Kafalı’nın nöbetçi hâkim olduğu İs zerimiz Musa Kart, yazarımız Ha rarların ikisinin altında da yargıç Nec tanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği’nin mettin Kafalı’nın imzası bulunuyor ve Şık’a ilişkin hukuki değerlendirme kan Kara, avukatlarımız Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör ve yö kararlar birbirinin kopyası. İstanbul 3. ve 10. Sulh Ceza hâkimliklerinin kopya kararlarında, terörün, Terörle Mücadele Yasası’ndaki tanımına yer verilerek, 7 Şubat MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağ kısmı ise “başka” bir şüpheliye ait. Bu şüphelinin kim olduğu bilinmiyor, sadece medeni durumu biliniyor. Zira değerlendirmenin son cümlesinde “şüphelinin tutukluluk halinin devamına, ayrıca şüpheli ve eşinin yap neticimiz Önder Çelik’in tutuklanmasının ardından yapılan ilk itirazı reddetmiş, 18 Kasım 2016 tarihli kararında İstanbul 9. Sulh Ceza Yargıcı Mustafa Çakar’ın tutuklama kararını kopyalamıştı. Lice’de çatışma: 2 şehit Diyarbakır’ın Lice ilçesinde PKK’ye yönelik düzenle nen operasyonda 2 asker şehit oldu. Kulp, Lice ve Hani ilçelerinin kuzeyi ile Bingöl il sınırı arasındaki dağlık alanda PKK’ye yönelik Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), emniyet unsurları Fuat Oğuzcan ve güvenlik korucularının katılımıyla 5 Mart’ta başlatılan “Bayrak41 Şe hit Jandarma Tolga Topçuoğlu Müş terek Operasyonu” sürüyor. Dün bir grup PKK’linin Yücetepe mevkiin de bulunduğu bilgisi üzerine, bölge ye yaklaşık 4 tabur güvenlik görev lisi sevk edildi. Teröristler, güven lik güçlerinin “Teslim ol” çağrılarına Zinnur Ezim ateş açarak karşılık verdi. Teröristle rin açtığı ilk ateşte yaralanan Jandar ma Yüzbaşı Fuat Oğuzcan ile Jandar ma Uzman Çavuş Zinnur Ezim kal dırıldığı Diyarbakır’daki Selahaddin Eyyubi Devlet Hastanesi’nde kurta rılamayarak, şehit oldu. Çatışmada 6 Şehit uzman çavuş Zinnur Ezim’in Osmaniye’deki ailesi acı haberle yıkıldı. PKK’linin öldürüldüğü bildirildi. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr 20 MART 2017 SAYI: 33402 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.34 05.21 05.45 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 07.03 13.19 16.41 19.24 06.46 13.03 16.26 19.09 07.09 13.26 16.49 19.31 Yatsı 20.43 20.27 20.47 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr ‘Acil’de sabah saatleri… Başlığı doğru okudunuz. “Acil” ile, “Alo 112”ye yöneltilen çağrının ardından varacağınız servisi kastediyorum. Birkaç yıl önce, işim düşene kadar, benim için de “Alo 112” TV ekranlarında, canavar düdüklerinin eşliğinde beliren bir görüntüden ibaretti. Bir binanın önüne, “olay yerine” yaklaşan cankurtaranlar. Onların içinden sedyelerle fırlayan “Alo 112” görevlileri. Daha yardımlarına koşulanlar arabalara alınmadan başlatılan ilk yardımlar. Heyecan verici görüntüler. Benim için de öyleydi. Ta ki bir sabah, daha gün ağarmamışken, yalnız oturduğum evde, telefonu açıp zorla: “Alo… sanırım bir kalp krizi geçiriyorum…” diyene kadar. ‘Lütfen sakin olun ve hemen adresinizi verin…’ Ve ardından: “Ambulansı hemen yönlendiriyorum…” Duyar duymaz inanmış mıydım acaba? İnanmak istediğim kesin. Ama inanmış mıydım? Telefon aracılığı ile gecenin karanlığına yönelteceğim bir imdat çağrısına somut bir yanıt verilebileceğine umut bağlamış mıydım? Bilmiyorum. Kesin bildiğim tek şey, bu konuşmalardan yaklaşık on, on beş dakika sonra evimin önünde bir ambulansın belirdiğiydi. Sonra beni sedyeye yerleştirip arabaya taşıyanlar. Daha araba kalkmadan: “Lütfen korkmayın hocam, artık buradayız!” diyen sesler. O güne kadar, “…artık buradayız!” gibi kısacık bir cümlenin böylesine güçlü bir hayat kaynağı olabileceğini hiç düşünmemiştim! Oysa, o günden bu zamana kim bilir kaç kez oldu. Ve her oluşunda, bana bir noktayı daha bir yoğunlukla düşündürdü: “Ekranlarda gördüğümüz kadar kolay iş midir insan hayatının kurtarıcısı olmak? Hayat ile ölüm arasındaki çizginin en ince noktasına varmış birini ya da birilerini kolundan tutup tekrar ‘bizim’ tarafa çekmek, nasıl bir güç ve insan sevgisi ister?” Her ‘kurtarılış’, yeni bir deneyimdir… Kendi “ilk kurtarılışımdan” bu yana akan zaman, bana her kurtarma noktasına yinelenen yeni bir sıradanlık olarak değil, ama “Acil’de sabah saatleri”nden doğma yeni bir mucize gözüyle bakmayı öğretti. Bir de elbet, insan’dan ve onun eliyle gelecek kurtuluşlardan hiç, ama hiç umut kesmemeyi. Hayatta en büyük güç kaynaklarının kapılarının bize en beklemediğimiz, dahası hiç tanımadığımız kişilerce açıldığını acaba yeterince düşünüyor muyuz? Bugüne kadar gecelere yönelttiğim bütün çağrılara “…artık biz buradayız!” diye yanıt veren, böylece de her defasında beni yalnızca kurtarmakla kalmayıp çoğaltan bütün Alo 112’lilere binlerce teşekkür borçluyum! Hükümetin IKBY bayrağı çelişkisi Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud Barzani’nin Türkiye ziyareti sırasında İstanbul ve Ankara’da havaalanlarına IKBY bayrağının asılmasını savunan hükümet, aynı bayrağın Irak Kerkük’te resmi binalara asılması talebine tepki gösterdi. Dışişleri Sözcüsü Büyükelçi Hüseyin Müftüoğlu, Kerkük Valiliği’nin, resmi günlerde vilayetin tüm resmi dairelerinde IKBY bayrağının Irak bayrağıyla birlikte göndere çekilmesi için Kerkük Vilayet Meclisi nezdinde yaptığı başvuruyu ‘yadırgadıklarını’ belirterek “Bu tür girişimlerin Irak’ın sosyal, kültürel ve ekonomik zenginliğinin vücut bulduğu Kerkük’ün çok kültürlü kimliğini de aşındırma riski bulunmaktadır” dedi. IKYB bayrağı asılmasını Başbakan Binali Yıldırım “Kuzey Kürdistan Bölgesel Yönetimi özerk bir yapıdır. Parlamentosu, başbakanı, bakanları, ayrı bayrağı vardır. Sanki yeni bir teamül uygulamış gibi gündeme getirmenin iyi niyetle izahı mümkün değil” diyerek savunmuştu. VEFAT Merhum Afife ve Ali Bahri Okan kızı Merhum Orhan Okan ve Mücevher Esiner’in ablası Alican Mehmet, Ali Emine, Emircan, Ahmet, Cheér, Yasemin’in büyük teyzeleri Ayşe Murad Ersoy, Emine Hakan Namlı, Zeynep Esiner’in teyzesi MUZAFFER Erenus Okan’ı 18 Mart 2017’de kaybettik. Cenazesi 21 Mart Salı BodrumBitez Adliye Camiinde kılınacak öğle namazıyla uğurlanacaktır. Ailesi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle