25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 16 Mart 2017 6 haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ İktidar “yeni bir Kurtuluş Savaşı” yaptığını söylüyor ya. Durumu “olsa olsa kendisini kurtarmak içindir” diye özetlemek olası. Çünkü özellikle ulusal iradenin o dönemdeki ve şimdiki durumuyla getirilmek istenen düzeyi anımsamakta yarar var diye düşünüyorum. Şevket Süreyya Aydemir’in kitap adını “Tek Adam” diye koymasından yola çıkarak Atatürk’ün “astığı astık, kestiği kestik” bir lider olduğunu ileri sürenler giderek artıyor. Oysa Aydemir’in tanımı; Atatürk’ün devlet adamlığı ve askerlikteki erişilmez düzeyini ve bu düzeyde olmasının yarat tığı yalnızlığı niteliyor. Şu da başka bir gerçek ki Atatürk, 19 Mayıs 1919’dan bu yana Türkiye’de ulusal iradeye ge rekli önemi veren tek lider olma özelli TBMMğini de sürdürüyor. HHH Atatürk; Temsil Heyeti Başkanı olarak Hükümeti’nden...örgütlediği Meclis’in Ankara’da toplandığı ti) eline milleti terk edelim diye günün ertesinde şöyle demiş göndermemiştir.” ti: “Bu dakikadan itibaren tek HHH lif ediyorum. Derhal memleketin İlk Meclis’in özelliği; şimdi de geleceğini üstleniniz. (.....) Millet getirilmek istenen sistemle ger bizi ancak bunun için gönder çekleştirilmeye çalışılan kuvvet di, bizi beş kişinin (Temsil Heye ler birliği yöntemini tek adamın ellerine vermek yerine milletin temsilcilerinin ortak kararına bırakmak olmuştur. “TBMM Hükümeti” olarak anılan İcra Vekilleri Heyeti’nin oluşturulmasını öngören yasa önerisi de Atatürk tarafından hazırlanmış ve Meclis’e sunulmuştur. Öneriye göre; “Meclis, günlük politika ve idare işlerinin ayrıntısına kadar inemeyeceğinden ve meşgul olamayacağından, kendi içinden bir heyet seçmelidir. Belli hükümet işlerine göre ayrılmış dairelerin idaresi bu heyet üyelerine verilmelidir. Üyeler tek tek ve topluca Meclis’e karşı sorumlu olmalıdır. Heyetin adı ‘Heyeti İcraiye’ olmalı, üyelerine de ‘vekil’ denmelidir. Çünkü işleri Meclis adına vekâleten göreceklerdir. Meclis’in kendisi için seçeceği başkan Meclis’i temsil etmeli, fakat icra heyetinin başkanı olmalıdır. Başkan, Meclis adına yaptığı edimlerden dolayı, diğer vekiller gibi Meclis karşısında sorumlu olmalıdır.” O süreçte, Bolu’da çıkarılan isyan, işgal edilmiş olan vatan topraklarının kurtarılması çabaları sürerken ulusal iradeye verilen önem ve sonuçlarından doğan güce verilen değer, ne yazık ki günümüzde yok edilmeye çalışılmaktadır. (Devamı cumartesi...) Hollanda’ya destek Avrupa Konseyi Başkanı Tusk ve Avrupa Komisyonu Başkanı Claude Juncker art arda kürsüye çıkıp ‘Rotterdam’da faşizm var’ açıklamalarına tepki gösterdi Türk hacker’ın kafası karışık Türk bilgisayar korsanları (hacker), Hollanda ve gerilimle ilgisi olmayan çok sayıdaki kişi, kurum ve medya kuruluşunun Twitter hesabını ele geçirdi. Hesaplarda Türkçe “Nazialmanya” ve “Nazihollanda” etiketleriyle (hashtag) “Nazialmanya. Nazihollanda. Bu size ufakbir OSMANLITOKADI. 16 Nisan da görüşmek üzere. Nemi yazdım. Türkçe ÖĞREN.” mesajlarını ve Erdoğan için hazırlanmış bir videoyu paylaşan hackerlar Türk bayrağı ve Osmanlı tuğrası koydu. Hacklanen hesaplar arasında UNICEF, Die Welt, Forbes Magazine, BBC Kuzey Amerika, Avrupa Parlamentosu, Uluslararası Af Örgütü, UNICEF ABD, Starbucks Arjantin, Reuters Japonya, Kanada Futbol Ligi, Nike İspanya, Volkswagen Hindistan, Chicago Üniversitesi, Duke Üniversitesi, Atlanta Polis Departmanı ve hatta Alman tenisçi Boris Becker, Bayern Münih’li futbolcu Javi Martinez, Sprint’in CEO’su Marcelo Claure ile Justin Bieber’in Japonya’daki resmi fan hesabı yer aldı. ‘Ankara NATO’yu bloke ediyor’ Alman ‘Die Welt’ gazetesinin, Türkiye’nin Avusturya ile yaşadığı siyasi kriz nedeniyle NATO programlarını bloke ediyor yönündeki haberini NATO kaynakları doğruladı. AFP’ye konuşan NATO temsilçisi “Mevcut durumdan ve bunun ortaklarımızla işbirliği programlarımız üzerinde yarattığı sonuçlardan dolayı üzüntü içindeyiz” dedi. NATO temsilcisi sorunun çözümünde “yapıcı diyaloğu” desteklediklerini belirtti. Türkiye ile Avusturya arasındaki siyasi kriz, geçen yaz Viyana’nın Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğunu açıklamasıyla başlamıştı. Almanya’dan sandığa şartlı izin Alman hükümetİ Almanya’daki Türkiye vatandaşlarının anayasa referandumu için 13 merkezde oy kullanmasına izin verirken bunu bazı şartlara bağladı. Hükümet, Türkiye’nin Berlin Büyükelçiliği’ne sözlü nota göndererek Ankara’nın Almanya’ya ziyaretlerle ilgili bilgi paylaşımında bulunmaması ya da Almanya’ya hakaret edilmesi halinde iznin geri çekilebileceği uyarısını yaptı. Öte yandan Almanya Başbakanlık Müsteşarı Peter Altmaier, Almanya’nın yabancı hükümet üyelerine seyahat yasağı getirmek için elinde yasal imkânlar olduğunu söyledi. ‘Müzakereler durdurulsun’ Bild gazetesinin Insa adlı araştırma şirketine yaptırdığı ankete göre Almanların üçte ikisi, ankete katılan Almanların yüzde 64’ü Türkiye ile AB tam üyelik müzakerelerinin kesilmesini desteklerken yüzde 12’lik bir oran aksi görüşte. Die Welt gazetesinin yaptırdığı ankette de her 5 Alman’dan biri Türkiye’de konuşlu olan Alman askerlerinin çekilmesini istiyor. Washington Post’un, başyazısında, “10 yıl önce örnek olarak gösterilen ülke şimdi Erdoğan’ın yönetimi altında, dünyanın en baskıcı rejimlerinden biri” diyen yazılırken ABD’nin Türkiye’ye karşı suskun kalmaması gerektiğine yer verildi. Hollanda’nın Türk bakanlara yönelik skandal tavrının ardın dan gerilim sürerken, dün Av rupa Konseyi Başkanı Donald Tusk ve Avrupa Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker peş peşe açıklamalar yaparak Hollanda’ya destek çıktı. Avrupa Konseyi Başkanı Tusk, Türkiye’nin “Rotterdam’da faşizm oldu Tusk ve Juncker, TürkiyeHollanda gerilimi ile ilgili açıklama yaptı. ğu” yönündeki açıklamaları nın “gerçeklerden tamamen ko puk” olduğunu savundu. Avrupa Parlamentosu’nda konuşan Tusk, “Erasmus’un şehri Rotterdam, Naziler tarafından tamamen yok edilmişti ve şu an Fas’ta doğan bir belediye başkanı var: Eğer birisi Rotterdam’da faşizm görüyorsa, gerçeklerden tamamen kopuk demektir” dedi. Tusk aynı sözleri bir de Hollanda dilinde tekrarlayınca salondakilerden alkış aldı. Tusk’ın ardından Juncker, Türk hükümetinin Nazi benzet mesi nedeniyle “şoke olduğunu” söyledi ve “Bugünkü hükümetlerle Naziler arasında kıyaslama yapılmasını asla kabul etmem” dedi. Juncker, Türk yetkililerin açıklamalarının Türkiye’yi AB üyesi olma ihtimalinden gittikçe uzaklaştırdığını öne sürdü. Juncker, “O dönem ile bir kıyaslama yapılması katiyen kabul edilemez. Bunu yapan, Avrupa’dan uzaklaşıyordur ve Avrupa’ya girmeye çalışmıyordur” ifadesini kullandı. l REUTERS Göçmen anlaşması resti AB Bakanı Ömer Çelik ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu AB’nin hiçbir sözünü yerine getirmediğini belirterek geri kabul anlaşmasını iptal edebileceklerini söyledi Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan göçmen anlaşması resti geldi. Çelik, AB ile yaşanan kriz ile ilgili olarak, “AB hiçbir sözünü yerine getirmedi. Bu anlaşmanın sürdürülmesi için bir sebep olduğunu düşünmüyorum” dedi. Çavuşoğlu da, AB’nin Türkiye’yi vize serbestisi konusunda oyaladığını savunarak “Geri kabul anlaşmasını iptal edebiliriz” dedi. Bakan Çelik, “Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans ile görüşmemiz olacaktı ama ilerleme öngörmediğim için şu aşamada bu AB: ANLAŞMAYA BAĞLIYIZ Türkiye’den gelen açıklamalara AB kanadından yanıt geldi. Avrupa Komisyonu sözcüsü Margaritis Schinas “TürkiyeAB anlaşmasına bağlıyız. Bu bir ortak güven ve teslim anlaşmasıdır. Her iki tarafın da taahhütlerini yerine getirmesini bekliyoruz” açıklamasını yaptı. nun gerekli olduğuna inanmıyorum. AB liderler zirvesinden somut kararlar, takvim ve eylem planı çıkmalı; söz verip tutmamak AB’nin teamülüne dönüştü, bu ikilem aşılmalı; aksi takdirde bu ilişkiler böyle sürdürülemez” dedi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da canlı yayında AB’nin Türkiye’yi vize serbestisi konu sunda oyaladığını savundu. Çavuşoğlu, “Geri kabul anlaşmasını iptal edebiliriz. Onlar bizi vize konusunda oyaladılar. Geri kabul anlaşmasını uygulamıyoruz, göç anlaşmasını da değerlendiriyoruz” dedi. Biz de hücreye atardık Çavuşoğlu, Antalya’da katıldığı bir toplantıda ise Hollanda ile yaşanan siyasi krize yönelik, “Benim maslahatgüzarımı, başkonsolosumu da özel hücreye attılar. Eğer onlar gibi hukuksuzluğu düşünseydik, o gece Hollanda’nın maslahatgüzarını bakanlığa çağırıp kulağından tutar, hücreye atardık. Biz medeni bir devletiz. Bunu yapmadık” dedi. Öte yandan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Hollanda’ya ticari yaptırımların uygulanıp uygulanmayacağının sorulması üzerine “Hükümet olarak ne Hollanda halkına yönelik ne de iş âlemine yönelik herhangi bir sorunumuz yok” dedi. l Haber Merkezi BİR GARİP PROTESTO DAHA Antalya’da Hollanda Fahri Konsolosluğu önünde bir araya gelen yaklaşık 50 kişilik grup, beraberinde getirdikleri köpekleriyle Hollanda hükümetinin tavrını ve Hollanda polisinin, insanlara köpeklerle müdahale etmesine tepki gösterdi. Ünlü “Kangal” ve “Aksaray Malaklısı” cinsi köpekleriyle konsolosluk önünde toplanan grup, bir süre gösteri yaptı. Grup adına açıklama yapan İrfan Ekşi, “Biz istesek bu köpeklere adam yediririz ama biz böyle bir şey yapmıyoruz. Siyaseti bilmiyorsanız okuyup öğrenin, öyle yapın” dedi. l DHA 40 İNEK SINIR DIŞI EDİLDİ! Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Merkez Birliği üyeleri Hollanda’ya tepki için, ‘Holstein’ cinsi büyükbaş hayvanları kamyonete yükleyip bu ülkeye gönderdi. Çanakkale’nin Biga ilçesinde üreticilerle bir araya gelen Birlik Başkanı Bülent Tunç, Hollanda ile yaşanan gerilime üreticilerin büyük tepki gösterdiklerini söyledi. Geri gönderdikleri ineklerin 40 civarında olduğunu belirterek “Eğer bu hayvanları almazlarsa gere kirse keser dağıtırız” dedi. İnek kurtuldu İBB Meclisi’nde söz alarak Hollanda ineğini keseceğini söyleyen Beşiktaş Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Avni Sipahi ineğini kesmekten vazgeçtiğini açıkladı. Sipahi “Başbakanımız Binali Yıldırım’ın Hollanda Başbakanı Rutte’nin Konsolos için özür dilediğini söylemesinin ardından ben de Hollanda ineğimi kesmeyeceğim” dedi. CHP’Lİ ENGİN ALTAY Lahey Büyükelçisi Beştepe’de CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un “Büyükelçiyi şimdi çekemeyiz, oradaki vatandaşların işi aksar” dediği Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan’ın Hollanda’da değil Türkiye’de olduğunu, Cumhurbaşkanı danışmanı olarak görev yaptığını söyledi. Altay, dün düzenlediği basın toplantısında, bakanlar engellenirken Türk vatandaşları Hollanda polisince darp edilip, köpeklere ısırtılırken büyükelçiden ses çıkmadığına dikkati çekti. Altay, şöyle konuştu: “Büyükelçiyi aramaya başladık. Bulduk. Lahey Büyükelçiliği’nin internet sitesinde, Sadık Arslan’ın özgeçmişi var. 3 Ağustos 2010’dan 14 Aralık 2013’e kadar Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olarak görev yapmış. 2013’ten sonra Lahey Büyükelçimiz. Büyükelçi Hollanda’da yok. Büyükelçi Beştepe’de. Sadık Arslan, fiilen Cumhurbaşkanı’na danışmanlık yapıyor, maaşını da büyükelçi maaşı olarak Avro üzerinden almaya devam ediyor. Bizi üzen hükümetin, milletin aklıyla alay etmesidir. ‘Büyükelçiyi çekemeyiz’ diyor. Senin büyükelçin orada yok zaten.” Referandumu kazanmak için ülkeye ne kadar zarar verebilirsiniz Evet, hepimizi ilgilendiren bir sorun ya şıyoruz. Bu nedenle öğrenmek istiyoruz: Bir referandumu kazanmak için iktidar, ülkeyi ve yurttaşlarını ne kadar zarara uğratmayı göze alabilir? Bunu sormakta çok haklıyız. Çünkü 1) Yurtdışında siyasi propaganda amaçlı faaliyet göstermeyi bu hükümet yasakladı. Kapı gibi duruyor. Bundan önceki seçim propagandalarına katılan partiler de bu yasağı çiğnedi. 2) Buradaki feci haldeki kamplaşmayı, ötekileştirmeyi, yurttaşları birbirine düşman etmeyi, neden Avrupa’da huzur içinde yaşayan, kimisi bizim, kimisi yaşadığı ülkenin yurttaşı 5 milyon kişi arasına da yayalım! 3) Frankfurt’ta rastlantısal olarak görüştüğümüz Türkler, kesin dille bunu dile getirdiler: Gelmeyin kardeşim, Türkiye’yi yeteri kadar karıştırdığınız yetmiyor mu, düşüncesi epey yaygın. Katılıyorum ve destekliyorum. Yurttaş tedirgin Bir yurttaş: Burada iş hayatımız, kent ulaşımı, insan ilişkileri, ülke ve kentin bize sunduğu sayısız fırsatlar ve olanaklar, insan gibi yaşamamızı sağlıyor. Neden Türkiye değil, anlıyor musunuz? Hollanda sağcılarıyla bizim sağcı iktidarın yarattığı savaş ortamından, her iki taraf da bir “iktidar” çıkartmaya çalışıyor. Ortalık toz duman. İkisi de kaybedecek gibi! Bu meydan savaşında Türkiye’nin kaybedeceği çok fazla. İlki, ülkemizin büyük ekonomik kayıpları, ikincisi de Avrupalı yurttaşlarımızın içine sürüklendikleri büyük tedirginlik ve oradaki yaşamlarını zorlaştıracak yeni siyasi atmosferin doğması. Almanya çifte vatandaşlığın yasaklanmasını gündeme getiriyor! Bunların maliyetini iktidarın hesap etmesi söz konusu değil... Referandumu kazanmak için bu ülkeyi daha ne kadar öncelikle ekonomik zarara uğratmayı göze alıyorsunuz? Sonuna kadar mı? ‘Nasıl olsa sonra barışırız!’ Şüphesiz şöyle düşünüyor olabilirsiniz: Referandumu garantileyecek kadar tırmandıralım, turistler falan gelmesin, ekonomik yatırımlar ve hukukyasal kuşkular varsın artsın. Biz onlara bu sürede faşistler, alçaklar diye nefret kusarız. Oyları da toplarız. Referandum sonrasında kazansak da kazanmasak da, nasılsa yumuşama dönemini başlatırız. Bizden vazgeçemezsiniz deriz. Önce yüklendik, küfür ettik, oyları topladık ve sonra da İsrail’le nasıl işleri yeniden pişirdik! Rusya’ya da uçağınızı düşürdük yine düşürürüz demedik mi önce? Sonra, “biz değil FETÖ’cüler düşürdü”ye çevirmedik mi? En sonunda özür dilemedik mi, Rusya ile işleri rayına oturtmak için hâlâ çırpınmıyor muyuz? Şurada topu topu 40 gün sonra Avrupa ile de işleri yoluna oturturuz... Valla aynen öyle! Pişkinliğin böylesine ancak şapka çıkartılır! Mesela, saray koltuklarında ağırladığınız Merkel’le karşılıklı bu atışmalardan sonra, nasıl bir duyguyla yeniden yan yana gelebileceksiniz? Vallahi yeniden pes! Peki, hiç düşündünüz mü, tüm Avrupa ülkeleri kapıları iktidarınızın tümüne kapatırsa? Referandum sonrası barışsanız bile, ülkenin ve dışarıdaki yurttaşların uğramakta olduğu zararı telafi etmek mümkün mü? Seçmeni aptal yerine koyuyorsunuz! Bu politikanızın referandum oylarını yükselttiği konusunda, fırıldaklarınıza yazılar yazdırıyorsunuz. Bazı utanmazlar, bir ay önce de “valla masanın üzerindeki ankette referandum sonucu olarak yüzde 57 evet yazıyor” yalanını ekranlardan haykırıyordu! Peki, meraktan soruyorum: Acaba, Hollandalıların nefretini kışkırtmak, Avrupalılar ile papaz olmak, oylarınızda anlamlı bir artış getirmediğini görürseniz, Pandora kutunuzda bu ülkeyi ve yurttaşlarını zarara uğratmak için bir şeyler var mı? Gerçekten merak ediyorum: Avrupa ile tutuştuğunuz bu kavganın, hayır oylarını evet’e dönüştüreceğine inanıyor musunuz? Yani bu kavganın referandumun konusuyla zerre ilgisi olmadığını milletin anlayamayacak, ikisini birbirinden ayıramayacak kadar aptal olduğunu mu düşünüyorsunuz? Yani seçmeni, göbeğini kaşıyan adam mı sanıyorsunuz? Bozkurt Güvenç’ten notlar: Timokrasi konulu yazımdaki Musa’lar ve Timokrasi ile ilgili olarak size gelen bana yönlendirdiğiniz soruları aldım. Gelecek sayıya yetiştirmeniz için hemen yanıtlıyorum: * Gülgün Türkoğlu, Safa Kaçmaz, “Musa’lar” çevirisini açıklıyor. * Cemal Rodoplu, ‘Tim’in anlamını soruyor. * Zeynep Ahunbay da, “Musa’ların” doğru anlamını açıklıyor, Hz Musa’nın da bir Muses olabileceği tahminimi doğruluyor. Musa Peygamber de Elenlere göre bir Musa idi. Sanat tarihçisi olmadığım için, dipnotumda, çevirideki “Musa’lar”ın, Hz. Musa olabileceğini yazdım. Birisinin çıkıp düzeltmesini umuyordum; Gülgün Türkoğlu, Safa Kaçmaz ve Zeynep Ahunbay’ın düzeltme açıklamalarına ancak teşekkür edebilirim. * Yazımdaki Tim ve Timokrasi, kavramlarının bir argo olmadığını belirtmiştim. Elence anlamını çevirinin 548d paragrafından alarak ayrıntılı verdim. * “Musa’lar” ise Devlet’in Sekizinci kitabında, 547 ve 548 No’lu paragraflarda geçmektedir. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle