28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 28 Şubat 2017 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ / TAMER KAYAŞ TASARIM: ZARİFE SELÇUK Bir kumpas daha çöktü haber 11 AZİZ KOCAOĞLU 397 YILLA YARGILANDIĞI DAVADA BERAAT ETTİ Hakan Dirik İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “örgüt lideri” sıfatıyla 397 yılla yargılandığı belediyeye kumpas davasından beraat etti. Kocaoğlu’yla birlikte aralarında büyükşehir bürokratlarının da olduğu toplam 129 kişi aklandı. ‘Örgüt yok’ İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne 2011’de 2 dalga halinde yapılan operas yonlar sonrası açı üretilmeye çalışıldı lan ve 129 kişinin ğını vurgulayan Yeti yargılandığı dava şer, bilirkişi raporla nın son duruşması rının da “Zehirli ağa dün İzmir 7. Ağır Ce cın meyvesi de zehir za Mahkemesi’nde lidir” mantığından gerçekleştirildi. Ola yola çıkılarak hazır yı soruşturan, açan landığını ve gerçek ve yürüten hemen çi olmadığını kaydet her savcı ve hâkimin Aziz Kocaoğlu ti. Dinleme, izleme ve FETÖ’den tutuklandı evrakları toplamanın ğı davanın 29. duruşmasında hukuka aykırı olduğunu belirt savcı Zafer Sercan Yetişer, “or ti. İhaleye fesat karıştırılmadı tada örgüt yok” diye mütalaa ğını söyledi. Ayrıca “gizli tanık verdi. Soruşturmanın usulsüz ifadeleri hukuki değildir, delil başlatıldığını, suçlamaya delil değeri yoktur” görüşü dikkat çeken Yetişer, tüm sanıklara beraat istedi. Savcının ardından söz alan Kocaoğlu’nun avukatı Ercan Demir, “Yaptıkları çılgınlıkları göstermek istiyorum” diyerek, davadaki kumpas örneklerini sıraladı. Bu kumpaslar nedeniyle yaşamını yitirenler olduğunu belirtti. İhalelerde değil, iddianamede fesat olduğunu söyledi. Avukat Zeynep Sedef de “Mütalaada yer alan zehirli ağacın kimler tarafından büyütüldüğünün tespit edilmesini istiyoruz” dedi. Mahkeme heyeti, delillerin hukuka aykırı olduğunu gerekçe gösterek tüm sanıklar için beraat kararı verdi. ‘Şeref vesikamızdır’ Aziz Kocaoğlu, kararın ardından, kendilerine destek için adliye önünde bekleyen CHP’liler ve belediye çalışanlarına seslendi: “Biz hep adalete inandık. Bu iddianame şeref vesikamız olduğu gibi Büyükşehir’in onurunun, gurununun ve nasıl çalıştığının göstergesidir.” l İZMİR Fıkradan tutuklandı Die Welt Gazetesi Türkiye Temsilcisi Yücel ‘örgüt propagandası, halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ iddiasıyla cezaevine gönderildi. ‘Kürt anasını görmesin’ fıkrası tutuklamaya gerekçe gösterildi CANAN COŞKUN ki bilgilerin haber yapılmasıy Alman Die Welt Gazetesi Türkiye Temsilcisi De la ilgili soruşturma kapsamında, gazeteciler Tunca Öğreten, Mahir Kanaat ve Ömer Çelik niz Yücel 14 gün gözaltına tu tutuklanmış, aynı soruşturma tulduktan sonra örgüt kapsamında hakkın propagandası yaptı da yakalama kararı ol ğı ve halkı kin ve düş duğunu öğrenen Yü manlığa tahrik ettiği cel de gittiği emniyet iddiasıyla tutuklandı. te gözaltına alınmıştı. Örgüt üyeliği, bilişim 14 gün gözaltına tu sistemine hukuka aykı tulan Yücel dün Çağ rı olarak girme ve ora layan’daki İstanbul da kalma, kişisel veri Adliyesine sevk edil leri hukuka aykırı olarak ele geçirmek ve Deniz Yücel di. Yücel’e destek olmak amacıyla Alman yaymak iddiasıyla gö ya Başkonsolosu Ge zaltında tutulan Yücel’e savcı org Birgelen, CHP milletvekille lıkta haberleri soruldu. Yücel ri Sezgin Tanrıkulu, Barış Yar cevaplarında haberlerinin Türk kadaş, Mahmut Tanal da adliye çeye yanlış çevrildiğini söyledi. ye geldi. Yücel, savcılık sorgu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sunun ardından tutuklama is damadı Enerji Bakanı Berat temiyle İstanbul 9. Sulh Ceza Albayrak’ın eposta adresinde Hâkimliği’ne sevk edildi. Soruş turmayı yürüten Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz, Yücel’e PKK/ KCK yöneticisi Cemil Bayık ile irtibatı olup olmadığını, RedHack grubu ile bağlantılı olup olmadığını sorarak, yazılarıyla ayrımcılığı körüklediği, Cizre’deki bodrum baskını ile ilgili haberi ile TSK’yi aşağıladığı suçlamasını yöneltti. ‘Eski ortak’ rahatsızlığı Savcı Yılmaz, Yücel’e 18 Temmuz 2016 tarihli yazısını anımsatarak, yazıda FETÖ/PDY kurucusu Gülen’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “eski ortağı” olduğu şeklinde belirtilmesini sordu. Yücel de, çevirinin “ortak” şeklinde yapıldığını, ancak doğrusunun “eski müttefik” olduğunu aktardı. Yücel, Cumhurbaşkanı’na hakaret kastının olmadığını, zamanaşımı süresinin de dolduğunu söyledi. Savcı Yılmaz’ın, Yücel’e 26 Ekim tarihli yazısında geçen “Kürt anasını görmesin” fıkrasını sorması üzerine Yücel, fıkrayı Diyarbakır’da duyduğunu, tahrik veya aşağılama amacı ile yazmadığını ifade etti. Savcı, Yücel’e 27 Ekim 2016 tarihli yazısında geçen “Ermeni soykırımı” ifadesini de sordu. Yücel, “Ermeni soykırımı yazıda sadece bir örnekti” dedi. Bodrum baskını Cizre’deki bodrum baskını ile yazısında Türk Silahlı Kuvvetlerini aşağıladığını iddia eden savcı Yılmaz’a Yücel’in yanıtı, “Yazımda Türkiye Cumhuriyeti devletinde vuku bulan terör eylemlerinde ve polis şiddeti ile hayatını kaybetmiş kişilere ilişkin trajedilerden bahsettim” oldu. Yücel’i sorgulayan İstanbul 9. Sulh Ceza Yargıcı Mustafa Çakar tutuklama kararında, söz konusu fıkrayla Yücel’in Türk ve Kürt vatandaşlarını kin ve düşmanlığa alenen tahrik ettiğini iddia etti. Yargıç Çakar, Yücel’in 18 Temmuz 2016 tarihli yazısında darbe girişiminin sorumluların kim olduğunun hâlâ gizemini koruduğunu, Fethullahçı terör örgütünün yaptığına dair kesin bir kanıt bulunmadığını belirterek FETÖ propagandası yaptığını öne sürdü. Cizre’deki bodrum baskınına ilişkin haberlerle de örgüt propagandası ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiğini ileri sürdü. Yargıç Çakar, gazetemiz 10 yazar ve yöneticisi hakkında da tutuklama kararı vermişti. ‘KARARGÂH RAHATSIZ’ sHoürrurişyteutr’me a İstanbul Üniversitesi (İ.Ü.) Öğretim Üyesi Mehmet Hakan Sağlam, Hürriyet Gazetesi Ankara temsilcisi Hande Fırat’ın “Karargâh rahatsız” başlığıyla yaptığı haber hakkında suç duyurusunda bulundu. Sağlam’ın şikâyeti üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Sağlam, dilekçesinde yayımlanan haberde “askeri kaynaklar” olarak tanımlanan cunta yapılanması üyelerinden de şikâyetçi oldu. Dilekçede, “Fetullahçı Terör Örgütü mensuplarınca gerçekleştirilen 15 Temmuz 2016 darbe kalkışmasının sebep olduğu yıkıcı tahribatlar ortada iken Hürriyet gazetesinin haberine konu olan olay bu türden cunta yapılanmalarının ordu içerisinde halen etkin ve faal olduğunu ortaya koymaktadır. Askeri kaynaklar olarak tanımlanan cunta yapılanması üyelerinin tespit edilerek cezalandırılmasını talep etmekteyim” ifadelerine yer verildi. Hükümetten tepki Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş ise Hürriyet’in haberiyle ilgili sorulan soruya şu yanıtı verdi: “O manşetin o şekilde algılanması doğru değil. Sivil siyasetle TSK’nin uyumlu çalışmasından rahatsız olanlar var. TSK, 15 Temmuz’dan da çıkardığı dersle asla siyasetle ilgili değildir. Siyasetin içerisine çekilemez. Türkiye de eski Türkiye değildir. Artık öyle herhangi bir şekilde manşet atarak ne TSK’ya ne hükümete ayar vermek mümkün değildir...” l İSTANBUL/Cumhuriyet ‘Miraz’a ilaçları verilmiyor’ Cezaevindeki 7 aylık Miraz’ın yaşadıklarını babası anlattı: İlaçları verilmiyor. Yatacak yatağı ve oynayacak oyuncağı bile yok. Betonda emekliyor SEYHAN AVŞAR Gülistan Diken Akbaba, 9 gündür, 7 aylık bebeği Miraz ile Bakırköy Cezaevi’nde. Baba Cengiz Zaza Akbaba, dün, cezaevinde ailesini ziyarete gitti. Çocuğunu bir camın arkasından görebildi. Akbaba, “‘Çocuğum içerde hasta. Kullandığı ilaçlar vardı. Onlar verilmiyor. Şu an diş çıkarıyor bunun içinde herhangi bir ilaç verilmiyor. Eşim bu ihtiyaçlar için cezaevi idaresine talepte bulmuş. Ama idare talebi reddetmiş” dedi. ‘Dokunamadım...’ Gülistan Diken Akbaba, 2012 yılında, ‘örgüt üyeliği’ suçundan, 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edildi. Ceza, Yargıtay tarafından onanınca 7 ay Gülistan Diken Akbaba, 7 aylık bebeği ile cezaevinde. Babası Cengiz Zaza Akbaba bebeğiyle cam arkasından görüşebildi. lık bebeğiyle geçen hafta tutuklanarak cezaevine konuldu. Eşini ve çocuğunu kapalı görüşte ziyaret eden Cengiz Akbaba, “Duygusal bir gün geçirdim. Eşim ve çocuğum yakınımdaydılar ama dokunamadım. Eşim telefonu çocuğumun kulağına dayadı, Miraz’ıma ancak öylelikle seslenebildim” diye konuştu. Çocuğunun emeklemeye başladığını söyleyen Akbaba, “Eşim çocuğumun üzerinde emekleyebilmesi için çarşaf talebinde bulunmuş. Bu talebi de diğer talepleri gibi reddedilmiş. Çocuk çıplak zeminde nasıl emekleyecek?” dedi. ‘Yatağı yok’ Akbaba, Miraz bebeğin yatabileceği bir beşiğin veya uygun bir yatağının olmadığını söyleyerek şöyle konuştu: “İdare çocuğum için sadece anahtarlık tarzı küçük bir oyuncak vermiş. Bir bebek düşünün ki cezaevinde, ilaçları verilmiyor. Yatacak yatağı yok. Oynayacak oyuncağı yok. Bir bebek bu koşullara nasıl dayanacak?” l İSTANBUL TRT’YE ATAMA İSYANI TRT’nin personel alımında 380 kişilik kontenjan yerine kuruma 251 kişi alınmasının ardından başlayan tartışmada, mağdur edildiklerini belirten öğrenciler TRT Genel Müdürlüğü önüne gelerek yaşananlara isyan etti. İki bine yakın kişi mülakata çağrılmasına rağmen 129 kişilik kadronun hiçbir açıklama yapılmadan boş bırakıldığını, 8 ayrı branştaki birincilerin hiçbirinin ataması yapılmadığını ve sınavda alt sınır olan 70 puan alanlardan bazıları başarılı sayıldığını belirten öğrenciler, TRT önünde “TRT istihdam seferberliğine ‘Hayır’ dedi” pankartı açtı. Öğrenciler mağduriyetlerinin giderilmesi için dilekçelerini TRT yönetimine iletti. ÜNİVERSİTEDE KAVGA Kocaeli Üniversitesi kampusunda, Hocalı katliamında yaşamını yitirenleri anmak için bir araya gelen öğrenci grubu ile karşıt görüşlü öğrenciler arasında başlayan tartışma, kısa sürede kavgaya dönüştü. Üniversitede bulunan polis ekipleri kavgaya müdahale etti. Ayrıca çok sayıda polis ekibi kampüsu yön lendirildi. Polis ve üniversitenin güvenlik görevlileri, kavgaya karışan öğrencileri ayırdı. Birbirlerine sopalarla saldıran, taş atan öğrenciler yeniden toplanmaya çalıştı. 47 kişi gözaltına alınırken bir öğrenci ile bir güvenlik görevlisi yaralandı. Polis kampusta önlemlerini arttırdı. l KOCAELİ/DHA Siyasal travmayı hayır diyerek yenmek Mehmet Fatih Traş, 2016 Haziranı’nda ekonometri dalında doktorasını savunmuştu. 2010 yılından beri Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde araştırma görevlisiydi. Doktorasını savunduğu için, araştırma görevlisi kadrosu sona ermişti. YÖK’ün epey uzun bir zamandan beri dayattığı, tartışmalı bir uygulama bu. Ama belli ki Traş başarılı bir akademisyen adayıydı. 1 Şubat’ta yazdığı yurtdışı burs başvuru mektubunda, “beklenmedik biçimde” görevden ayrılan bir öğretim görevlisinin 15 Temmuz darbesi sonrası işten atılmış bir kişi olabilir yerine, aynı fakültede sözleşmeli olarak üç ders vermesi önerildiğini yazmıştı. Ayda takriben 400 lira kazanacaktı ama onun için önemli olan ders vermeye başlamaktı. Sözleşmeyi imzalayıp, şevk ve heyecanla derslerini vermeye başladı. Birkaç hafta sonra, mektubunda ismini verdiği bir öğretim üyesinin fakülte yönetim kurulunda “PKK sempatizanı” olduğu iddiasına maruz kaldı. Çünkü Ocak 2016’da binden fazla akademisyenin imzaladığı, “Bu suça ortak olmayacağız!” bildirisini imzalamıştı. Karanlık her dönemin makbul vatandaşı bu ihbarcı akademisyen, MİT’teki ilişkilerinin kendisine şahsın HDP mitinglerine katıldığını söylediğini ilave etmişti. 15 Aralık’ta fakülte yönetim kurulu, “görülen lüzum üzerine” oybirliğiyle aldığı kararla, sözleşmeyi iptal etti. Traş, akademide kalmakta kararlıydı. Ama başka üniversitelere yaptığı başvurular da önce son derece olumlu başlayıp, sonra ret yanıtı almasıyla sonuçlandı. Mardin Artuklu Üniversitesi’nin BAK imzacısı akademisyeni işe alması “mümkün değil”di. Aydın Üniversitesi’nde iki buçuk yıl geçerli sözleşmeyi imzalamasının ardından, kabul edildiği pozisyonun iptal edildiğini telefonla öğrendi. Vereceği derslerin içeriklerini bile hazırlattıktan sonra Toros Üniversitesi bir daha onu aramadı. O pek görünür el araya girmedikçe, üniversite sorumlularının onu hemen kadroya almak istediği, bu parlak gelecek vaat eden genç akademisyenin yurtdışı başvuru mektubu, “kişiliğimle bütünleşik insani değerlerden feragat etmediğim sürece olağan bir akademik gelecek öngöremiyorum” diyerek sonlanıyor. Mehmet Fatih Traş, 24 Şubat gecesi evinde intihar etti. Bu bir kişinin özel nedenlerle içine girdiği bunalımdan çıkamayıp hayatına son vermesi kararı değildir. Mehmet Fatih Traş’a, çok sevdiği ve son derece bağlı olduğu bariz olan hayatı terk etme kararı aldıran psikolojik travma, zorbaya baş eğenlerin keyfiliğinin, hukuksuzluğunun, ikiyüzlülüğünün yarattığı travmadır. Katıksız siyasal bir travmadır. Tunus’ta sokak satıcısı Muhammed Buazizi’yi intihara sürükleyen, Prag’da üniversite öğrencisi Jan Palach’ı, özgürlüğün Sovyet tankları tarafından ezilmesine karşı halkın sessiz kalmasını protesto etmek için 1969’un ilk günlerinde kendini yakarak intihar etmeye sevk eden siyasal travmadır bu. Buazizi’nin intiharı Tunus’ta Bin Ali diktatörlüğününün sonunu getiren son ateş oldu. Çekoslovakya’da totaliter iktidarın Palach’ın intiharının yirminci yıldönümünü kutlama girişimlerini bastırma çabası (Vaclav Havel bu nedenle hapis cezasına çarptırıldı), Kadife Devrim’in işaret fişeği olmuştu. Mehmet Traş’ın intiharı, benzer biçimde, Türkiye üniversite camiasında haysiyetli yurttaşlık ve gerçek bilim insanlığı için direnişin, hukuksuzluk ve keyfiliğe meydan okumanın simgesi olarak tarihimize yazılacak. Anısının önünde, hüzün içinde, saygıyla eğilirken, asıl olanın hayata tutunmak, bu haysiyet sınavını şimdi ve burada vermek, zorbalara ve onlara baş eğenlere, kul olanlara meydanı terk etmemek olduğunu unutmayalım. Zorbalık ve keyfiliğin hükümdar olmasına, totaliter gidişata karşı “hayır” demek, bu siyasal travmanın üstesinden gelmenin bugün elimizdeki en önemli ve belki son fırsatıdır. ABD’li iki gazetecinin davası başladı Sokağa çıkma yasaklarına ilişkin belgesel çekmek amacıyla geldikleri Diyarbakır’da, 28 Ağustos 2015’te gözaltına alınan ve bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan Vice News muhabiri Jake Hanrahan, kameraman Philip Pendlebury, tercüman Mohamed İsmael Rasool ve şoför Abdurrahman Direkçi hakkındaki dava Diyarbakır’da başladı. ABD’li gazeteciler için “Terör örgütüne yardımda bulunmak suretiyle üye olmak”, “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından 67 yıla kadar hapis cezası isteniyor. l DHA Canlı bomba şüphelisi kontrolde yakalandı Konya’nın kerkez Karatay İlçesi Cem Sultan Caddesi Açık Cezaevi önünde rutin yol kontrol uygulaması yapan trafik polisi, dün 14.00 sıralarında bir otomobili durdurdu. Bayram A.’nın Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından IŞİD üyesi olduğu ve “canlı bomba olabilir” şüphesiyle arandığı saptandı. Gözaltına alınan Bayram A. sorgulanmak üzere emniyete götürüldü. l DHA Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden 1995 yılında almış olduğum lisans diplomamı ve öğretmenlik formasyon belgemi kaybettim. Hükümsüzdür. MURAT SARP C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle