29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 21 Şubat 2017 2 Zulüm gibi atama eğitim EDİTÖR: FİGEN ATALAY TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Defalarca atama yapılmayacağı söylenirken referandum öncesi 20 bin öğretmen ataması ilanı soru işareti yarattı Daha önce, 2017’nin şubat ayında öğretmen ataması yapılmayacağı açıklanmasına karşın, referandum tarihinin ilanından sonra 20 bin öğretmen ataması yapılacağının duyurulması, tartışmaları da beraberinde getirdi. Atamalara ilişkin sürecin 13 Mayıs’a kadar uzatılması “Atamalar referanduma yönelik siyasi rüşvet mi’’ sorusunu düşündürüyor. Atama kararı, referandum öncesi “müjde” gibi açıklansa da ataması yapılan öğretmenlerin Eylül 2018’den önce adaylık sürecini bitirip mesleğe başlayamama olasılığı var. 15 Temmuz sonrasında MEB bünyesinde yapılan 33 bin ihraç ile öğretmen açığı 140 bin sınırına dayanması ve yeni atanacak öğretmenlerin göreve başlama sürecinin 20172018 öğretim yılına sarkma ihtimalinin bulunma sı tepki çekti. Eğitimci Alaaddin Dinçer, bunu, “öğretmenlere kapıkulu muamelesi yapmak’’ olarak nitelendirdi. Dinçer “mülakatla 35 dakikada liyakat ölçülemez. Mülakatlarda yaşanan usulsüzlükler mülakatın öznellik niyeti taşıdığını ortaya koyan örneklerle doludur. Sayısız yargı kararına rağmen mülakattan vazgeçilmeyeceği anlaşılmaktadır” dedi. l EĞİTİM Adaletin namusunu kurtaran hukukçular ve yargıçlar Sevgili okurlarım, Prof. Rona Aybay, Türkiye’nin en seçkin hukukçularından ve akademisyenlerindendir. Hukukçu bir aileden gelir: Ağabeyi Prof. Aydın Aybay Cumhuriyet Vakfı’nın kurucularındandır. Bir başka ağabeyi Kaptan Gündüz Aybay, Deniz Hukuku konusunda uzmandır. Rona Aybay da, ağabeyleri gibi Türkçe âşığı, Hukuk Profesörlüğünün yanında dil uzmanı da olan bir yazardır. 12 Eylül 1980 askerî darbesinden sonra 1402’lik olarak üniversiteden ihraç edilmiş 7 yıl sonra Danıştay kararıyla üniversiteye dönmüştür. BosnaHersek İnsan Hakları Mahkemesi’nde, Avrupa Konseyi tarafından seçilmiş uluslararası yargıç olarak görev de yapmış, övündüğümüz bir aydınımızdır. Pazar günkü yazımda “1402’liklerin tasfiyesi” hakkında verdiğim bilgilere önemli katkı yapan bir mektup yollamış. HHH Sevgili Emre Kongar, Türk akademik ve siyasal yaşamımızın önemli olaylarından sayılan “1402’likler” konusunu, başından sonuna en iyi bilenlerden olduğumu söyleyebilirim. Çünkü, hem kendim 1402’liklerdenim, hem de şimdi artık hayatta olmayan Bülent Tanör ve Üstün Korugan da içinde olmak üzere birçok 1402’lik öğretim üyesinin avukatlığını rahmetli ağabeyim (o da 1402’lik olan) Prof. Aydın Aybay’la birlikte üstlenmiş; İdare Mahkemelerinde ve Danıştay’da davaları savunmuş ve sonunda 1988 yılında, 1402’liklerin göreve dönmelerini sağlayan Danıştay İçtihadı Birleştirme Kararının oluşmasına, avukat olarak katkı sunmuş biriyim. Bu satırları yazışımın nedeni; 19 Şubat 2017 günü yayınlanan “Unutamadıklarım” başlıklı yazınızda yer alan ve 1402’liklerin göreve dönmelerinin yasayla sağlandığını belirten şu tümcenizi, okurlara yanlış bilgi verebilecek nitelikte görmemdir: “On yıl sonra, Üniversiteden atılan ve ‘1402’lik denilen öğretim üyelerinin hepsinin, benim gibi istifa edenler de dahil olmak üzere, kadro şartı aranmaksızın Üniversite’ye onurlarıyla geri dönmelerinin yasayla sağlandığını (….) unutamıyorum.” Gerçek durum şudur: 1402’liklerin göreve dönmesini sağlayan bir yasa değil, Danıştay’ın “Türkiye’de yargıçlar var” dedirten ve evrensel hukuka katkı niteliğindeki kararı olmuştur. Anayasa Mahkemesi emekli yargıcı ve Anayasa Hukuku hocası Prof. Dr. Fazıl Sağlam’ın, Anayasa Hukuku kitabından aldığım şu tümce durumu açıklamaktadır: “Danıştay böylece insan haklarının ve hukuk devleti ilkesinin zedelenmesine yol açan büyük bir hukuksal sorunu henüz seçilmiş Meclisler bu konuda herhangi bir çözüm üretmeden önce çözmeyi başarmış ve Meclis bu çözüme paralel bir yasa değişikliğini ancak 5 yıl sonra gerçekleştirebilmiştir.” (Anayasa Hukuku, Lefkoşa, 2013, s. 348). Sadece saygın bir gazete yazarı olarak değil ama aynı zamanda bir bilimkişisi olarak, okurlarınıza yanlış bilgi vermek istemeyeceğiniz inancıyla dikkatinize sunmayı gerekli gördüm. Saygılarımla, Avukat Prof. Dr. Rona Aybay HHH Evet, değerli okurlarım, o zamanlar, “Askerlerden brifing aldılar” diye eleştirilen Yüksek Yargıçlar, bir Askeri Darbe Dönemi’ndeki tasarrufun bile “hukuka aykırı” olduğunu saptayabilmiş, akademisyenlerin temel hak ve özgürlüklerini, politikacılardan önce koruyabilmiş, hak ihlallerini önleyebilmiştir. Prof. Rona Aybay da bu hak ve hukuk mücadelesini yürüten ve başarıya ulaştıran birkaç demokrat aydın hukukçu akademisyenden biridir. Ben, ancak benim gibi istifa edenlerin de haklarını iade eden Meclis yasası ile Üniversite’ye dönebildiğim için, Danıştay’ın, Cumhuriyet yargısını onurlandıran bu kararını, yazımda zikretmeyi ihmal etmişim. Meclis’te 1402’liklerin haklarını iade eden yasa tasarısı görüşülürken, her türlü engeli aşmak için, “Kadro şartı aranmaksızın” ayrıldıkları yere atanmaları öngörülmüş, müzakereler sırasında benim adım örnek olarak verilerek o dönemde “istifa edenlerin” de Üniversite’ye dönmeleri sağlanmıştı. HHH Hiç kuşkunuz olmasın: Türkiye’nin Demokrasi ve Hukuk Tarihi, bugünleri de “o günler” gibi, bütün onurlu ve onursuz tutum ve davranışlarla birlikte kaydediyor! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle