25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMI Duayen gazeteci Nezih Demirkent mezarı başında anıldı Dünya gazetesi kurucusu Nezih Demirkent, ölümünün 16. yılında Aşiyan Mezarlığı’ndaki kabri başında anıldı. Törende Dünya gazetesi yayın yönetmeni Hakan Güldağ, Demirkent’in gerçek anlamda bir duayen ve sembol bir isim olduğunu belirterek, “Meslek onuruna sahip çıkan, meslek il kelerini gözeten, o değerleri yücelten bir duaye nin kurucusu olduğu bir gazetede çalışmanın çok büyük bir nimet olduğu gerçeğinin daha fazla farkına varıyorum. Onurlu ve başı dik bir şekilde mesleğini sürdürmek gerçek ten çok büyük bir nimet” diye konuştu. Nezih Demirkent 8 ekonomi@cumhuriyet.com.tr TASARIM: SERPİL ÜNAY Pazar 12 Şubat 2017 Mbaüklkainyeblai kdtöı rmt ı? Cuma günü öğle saati Cebeci’ye gittim. OHAL KHK’siyle bir gecede “sivil ölüm”e terk edilen akademisyenler için Ankara Üniversitesi Cebeci Kampusu’ndaki “Büyük Buluşma”yı izlemeye. Kampusa akan kitlenin tek ortak paydası, hukuksuz ihraçlara demokratik tepki dile getirmekti. Yıl ortasında hocasız kalan öğrenciler değil sadece. Mülkiyeliler Birliği’nin çağrısına katılım da yoğundu. Nitekim kamu kuruluşlarında bürokraside görev yapmış pek çok değerli isimle selamlaştık. Saat 12.30’da basın açıklaması yapılacaktı. Ne fakülte önünde, ne caddede. Ne bir taşkınlık vardı ne de çatışmanın emaresi. Sertlik kullanarak kalabalığa gaz sıktı polis. Yetmedi. O anları yolun karşı tarafında görüntüleyenlere de kalabalık bir ekip halinde koşarak büyük bir öfkeyle saldırdı. Saldırı kelimesini bilinçle kullanıyorum. Polisin davranış biçimi, müdahale ile saldırı arasındaki farkı, net anlatıyordu. Henüz 20’lerinin başlarında, fiziksel enerjilerinin zirvesindeki polis memurları gözlerinde tarifi zor bir hınç ifadesiyle anababası yaşındaki insanlara düşmanıymış gibi bakarak sıktı o gazı. Amirleri, taktik vererek yüreklendirdi. Yetmedi plastik mermi kullandı. Yoldan geçen küçük çocuklar gazdan zarar gördü. Kabinedeki bakanların dördü Mülkiye mezunu: Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Maliye Bakanı Naci Ağbal ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu. 330 öğretim üyesinin ihracı, dört Mülkiye mezunu bakanın imzasıyla mümkün olabildiğine göre, bakanların bir bildiği olduğunu düşünmeliyiz. O binada, o caddede, o kampusta sayısız hatırası olan Mülkiyeli bakanlara üç soru: Cebeci’deki hocaların yerlerde sürük lendiği, cüppelerin ayaklar altında ezildiği fotoğrafları gördünüz mü? İhraç edilen hocalar için oraya biriken binlerce kişinin terörü desteklediğini mi düşünüyorsunuz? Üniversitede polisin varlığının ancak sınırlı, bastırılması zor durumlarda yönetimin çağrısıyla mümkün olabileceğine ilişkin yasa maddesi hakkındaki düşünceniz nedir? Depodaki 100 milyon dolar nerede? Nihayet... Tuz Gölü altına inşa edilen doğalgaz depolama tesisi açıldı. Bakmayın yepyeni bir proje gibi allanıp pullandığına. 2004’te Putin’in ilk Türkiye ziyaretinde kararlaştırılmıştı. Görev olan hizmeti lütuf gibi sunmak, AKP’nin esaslı bir başarısı. Bu fasıldan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğalgaz depolamayı, Ferhat ile Şirin aşkına benzetmesi ilgi çekici tabii de. Konuyla azıcık ilgisi olan herkes, ortada şapkadan tavşan çıkarılacak durum olmadığının farkında. Neymiş, Enerji Bakanı Berat Albayrak göreve geldiği günden beri bir özel ilgi göstermiş. O kadar ki Çinli yüklenici şirket yetkilileri dahil, birçok kesimle birebir görüşmüş. Eh, hepsi de AKP döneminde olmak üzere, bu kadar şaibe karışmış, ihalesi yenilenmiş BOTAŞ’ı zarara sokmuş, geçici bütçelerde “ikincil yakıt” ödeneği ayrılmış, Sayıştay raporlarına geçmiş yatırım için çaba harcansın bir zahmet. İhaledeki sakatlıklar, yönetimdeki basiret sizliklerden dolayı o gaz yıllarca depolanamadı. BOTAŞ gaz veremedi, millet soğuktan dondu. Dikkat çekeceğim asıl konu şu: Bu projenin ihale sözleşmesi 607.5 milyon dolar olarak imzalanmıştı. Fakat şimdi açılış haberlerine bakınca, 700 milyon dolar yatırımdan bahsediliyor. Kimse de çıkıp ne “93 milyon dolar niye ve neden arttı” diye soruyor, ne de farkın kaynağını. Aşk böyle bir şey olmalı. İşçi parasıyla işveren desteklemek Ne işe yaradığını, İşsizlik Fonu kadar anlatan kavram azdır. İşsizlik Fonu’nun çağrışımı, Varlık Fonu gibi yanıltıcı değildir. Anlarız ki, fonda bir para birikir ve işsiz kalanlara bir süre maaş ödenir. İyi de bizde öyle olmuyor işte. İşsizlik Fonu bizde mütevazı maaşlarla devlet fonlamasına, iktidarın o fonu canının istediği gibi kullandığı kaynağa dönüşmüştür çoktan. GAP’ı finanse edip partinizi övebilirsiniz mesela. Şimdi işsizlik oranı tarihsel rekorda: Yüzde 11.8. Bu oranın 16 Nisan’daki referandumda risk oluşturduğunun hesabı yapıldı. Onun için gelsin OHAL KHK’siyle İşsizlik Fonu’na el atmalar. Bu aydan itibaren istihdam edeceği her işçi için işverene aylık 773 TL devlet desteği verilecek. Bir işçinin işverene maliyeti 2 bin 88 TL’ymiş. Böylece 1324 TL’ye çekilecekmiş. Bu teşvikin devlete 12.3 milyar TL’lik maliyetinin 11 milyar TL’lik kısmı da İşsizlik Fonu’ndan karşılanacakmış. Bakınca AKP’liler aralarında para toplayıp dağıtıyor sanırsınız. Yapılan, işçi parası ve halkın vergileriyle işverenleri finanse etmek. Varlık Fonu’nda Enron tehlikesi Tuz Gölü depolama projesindeki hataların devlete kestiği kur yükünü Sayıştay raporlamıştı. Artık böyle bir şey olmayacak. Çünkü BOTAŞ artık Türkiye Varlık Fonu’nda (TVF). Bu vesileyle bir bilgi ulaştı: TVF’ye devrinden beri, BOTAŞ’a giden torpil taleplerinin haddi hesabı yokmuş. Ki daha başlangıç. TFV’nin portföyü şiştikçe şişiyor. Halkın vergilerinden oluşan kamu şirketleri ile devasa bir büyüklüğe ulaştı. Yakında şu olacak: 1520 yıllığına dövizli garantiler verilmiş tünel köprü, şehir hastanesi müteahhitlerine ödeyecek para kalmayınca, TVF tahvil çıkaracak. Bunun için de kurumların varlığını teminat gösterecek. İşte böylesi bir yapının Sayıştay denetimi dışına çıkarılması, tam “saatli bomba”. Bunu söylediğinizde iktidar kadroları “Ama bağımsız denetim var” şarkısını terennüm ediyor. İyi de bağımsız denetim, rejimin atayacağı kişilerce ve mali tablolar üzerinden yapılıyor. Konuya hâkim isimlerden biri olan eski TÜRMOB başkanı, eski CHP milletvekili Mustafa Özyürek’in uyarısı ciddi. “2001 krizinde batan bankaların çoğu uluslararası bağımsız denetim şirketleri tarafından denetlenmiş, ancak yapılan hile ve hatalarla ilgili bir uyarı gelmemişti.” Bağımsız denetim alanındaki gelmiş geçmiş en büyük krizin, dünyanın 7. büyük şirketi olan ENRON’da çıktığını hatırlatıyor. Muhasebe hileleri yoluyla yöneticilerinin büyük çıkarlar sağladığı ENRON’un bağımsız denetimini yine dünya devi Artur Andersen’in yaptığını vurgulayan Özyürek, “Kriz iki şirketin tasfiyesi ile sonuçlandı” diyor. Sonuç? Eğer ülkede Enron benzeri felaket istenmiyorsa Sayıştay denetimine geri dönülmeli. En az 200 milyar dolar Engin Aksoy Vodafone’lu aileye indirim Ailelerin ihtiyaçlarına özel olarak geliştirdiği avantajlı paketlerle “Ailelerin Operatörü” olmayı hedefleyen Vodafone, şubat sonuna kadar geçerli olacak yeni “Aile Kampanyası” kapsamında, ailesiyle Vodafone’a gelenlere yüzde 50’ye varan indirimli tarifeler sunuyor. 22 TL’den başlayan fiyatlarla sunulan kampanyadan Vodafone’un Faturalı, Faturasız, Gençlik, Red, Kamu ve Esnaf tarifelerini tercih eden tüm aboneler faydalanabiliyor. Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Engin Aksoy, “Kurum olarak, dijital dönüşüm vizyonumuz doğrultusunda aileleri de dijitalleşmeyle tanıştırmak istiyoruz. Kampanya Vodafone’lular, aile yakınlarına referans olarak onların da indirimli tarifelerle Vodafone’a gelmelerini sağlayabiliyor” dedi. l Ekonomi Servisi TEB Fintech Future sonuçlandı Türk Ekonomi Bankası’nın (TEB), Türkiye’den bankacılık ve finans dünyasını değiştirecek teknolojilerin çıkması amacıyla, finans teknolojisi konusunda fikir ve projeleri olan start up’lara özel olarak başlattığı TEB Fintech Future Four Programı’nın kazananları belirlendi. Son sekiz projenin katılmaya hak kazandığı final sunumunda, uzman jüri değerlendimesiyle Roboadvisory kategorisinde ZEK.AI ve Miks; Dijital Danışmanlık kategorisinde Chatbank ve Önce Müşteri/Müşterini Tanı kategorisinde SoolX girişimleri dereceye girmeye hak kazandı.l Ekonomi Servisi dövize ihtiyaç varBi1r6y4dılmloıklialbyroarrç TÜRMOB tarafından hazırlanan rapora göre Türkiye, cari açık finansmanı da hesaba katılırsa en az 200 milyar dolarlık bir döviz girişine gereksinim duyuyor Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği’nin (TÜRMOB), yayınladığı ‘Dolarizasyon’ raporuna göre, önümüzdeki bir yıl içinde 164 milyar dolarlık dış borç servisi gerçekleştirmesi gereken Türkiye, cari açık finansmanı ile birlikte 200 milyar doların üzerinde net döviz girişine ihtiyaç duyuyor. Raporu değerlendiren TÜRMOB Genel Başkanı Cemal Yükselen, son aylarda ekonomide yaşanan ekonomik gelişmelerden dolayı Türkiye’nin yıllardır temel sorunlarından biri olan dolarizasyon konusunun önemli bir gündem maddesi haline geldiğini vurgulayarak, “Çünkü Türkiye ekonomisinde var olan birikmiş yapısal sorunlar yanında, yaşanan dönemsel dalgalanmalar ve zaman zaman beliren riskler ile dolarizasyon olgusu arasında nedensonuç ya da etkitepki ilişkisi bulunuyor” ifadelerini kullandı. Yükselen, dolar kurundaki her 1 kuruşluk artışın Türkiye’nin toplam dış borçlarının karşılığını 4.2 milyar lira büyüttüğüne dikkat çe Önlem olarak, 4 Kamu ihaleleri TL ile yapılmalı. 4 Cari açığın kapatılmasına yönelik olarak, ülkenin döviz gelirlerini artırıcı, döviz giderlerini kısıcı etkin politikalar geliştirilmeli. kerek, ekonomik gelişmeye sekte vurduğunu belirtti. 1 kuruş = 4 milyar Türk Lirası bir süredir yabancı paralara karşı hızla değer yitirirken, özellikle yaz aylarından bu yana döviz kurlarında hızlı artışlar sürüyor. Orta Vadeli Programda 2017’nin ortalama kuru 3.18 TL olarak öngörülüp tüm makroekonomik hesap ve tahminler buna göre yapılırken, dolar kuru ocak ayında 3.94’ü aşarak tüm zamanların en yükseğini gördü. Dolar kurundaki her 1 ku Cemal Yükselen ruşluk artış, Türkiye’nin toplam dış borçlarının karşılığını 4.2 milyar lira büyütüyor. En yeni veri olarak Eylül 2016 sonu düzeyi açıklanan dış borç stoku, bu tarih itibarıyla 416.7 milyar dolar düzeyinde. Dolar/TL kuru o tarihte 3 TL düzeyinde bulunuyordu. O tarihten bu yana dalgalı bir seyirle 3.90 TL düzeylerini gören dolar kurunda Şubat başı itibarıyla 3.77 TL’lik cari düzey baz alındığında, bu sürede kurda yaşanan 83 kuruşluk artışın, dış borca 320 milyar TL’lik kur farkı yüklüyor. l Ekonomi Servisi İlk şart istikrar BDDK’nin iller bazındaki verilerine göre Aralık 2016 sonu itibarıyla 529.4 milyar lira olan Türkiye’deki toplam yabancı para mevduat hacmi baz alındığında bunun 300.7 milyar TL ile yüzde 46.8’i İstanbul’da yaşayan yurttaşlara ait bulunuyor. Toplam yabancı para mevduat hacminde Ankara 67 milyar TL ve yüzde 15.7 payla ikinci, İzmir 25.8 milyar TL yüzde 5.7 payla üçüncü sırada. İller bazında tasarruf mevduatı hacmi içinde dövizin payının en yüksek olduğu ilk 4 il, Orta Anadolu’da. Nevşehir ve Aksaray ilk iki sırada yer alıyor. TÜRMOB, dolarizasyondan kurtulmak için izlenebilecek politikalarının başında istikrarı saydı. Raporda, ‘siyasi alanda istikrarsızlık ve risk algısının olmadığı bir ortam ve istikrarlı bir ekonomi yönetiminin olması olmazsa olmaz’ değerlendirmesi yapıldı. Zincirin 4.130’uncu mağaza açılışına çalışanlar da katıldı. Yıldız’dan 5 bin kişiye iş Yıldız Holding, 2017 yılında Şok ile birlikte 5.000 kişiye daha istihdam sağlayacak Türkiye’nin en hızlı büyüyen organize perakende kanalı Şok Market’in 4.130’uncu mağazası Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu ve Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker’in katılımıyla açıldı. Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, “Bu yıl holding olarak Türkiye’ye 800 milyon liralık yatırım yapıp 5.000 kişiye daha iş imkânı sağlayacağız. Böylece Türkiye’deki istihdamımızı yüzde 10’un üzerinde artırmış olacağız. Çalışanlarımızın üçte biri Ankara’nın doğusunda” dedi. Ülker, holding olarak bugün itibariyle 56 bin kişiye ulaştıklarını da söyledi. l Ekonomi Servisi Meğer sınıf atlamamışız! Hazine Müsteşarlığı, Cumhurbaşkanı’nın “gelir yükseliyor müjdesinde” son noktayı koydu. MUSTAFA ÇAKIR Hazine Müsteşarlığı, OECD raporuna göre “Türkiye’nin orta gelirli ülkeler sınıfından yüksek gelirli ülkeler sınıfına geçip geçmediği” tartışmasına son noktayı koydu. Hazine, bunun rapordaki “senaryoda yer alan bir öngörü” olduğuna dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 26 Aralık’taki bir açılış töreninde, “Size şimdi bir müjde daha veriyorum. OECD, Türkiye’nin de içinde yer aldığı 8 devletin, orta gelirli ülkeler sınıfından yüksek gelirli ülkeler sınıfına geçtiğini açıkladı” demişti. OECD’nin 12 Aralık 2016’da yayınlanan “Küresel Kalkınma Perspektifleri 2017 Değişen Dünyada Uluslararası Göç” isimli raporunda, Türkiye’nin orta gelirli ülkeler sınıfından yüksek gelirli ülkeler sınıfına geçtiğine yönelik ifade olup olmadığı çok tartışılmıştı. Senaryolardan biri Yanıtta, OECD’nin raporunda Türkiye’nin “uzunca bir süre hızlı büyüme kaydetmiş ve böylece gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisi içindeki ağırlığının artmasına katkıda bulunmuş ülkeleri kapsayan ‘yüksek oranda ve sürekli büyüyen ülkeler’ isimli ikinci ülke grubu içinde sayıldığına” dikkat çekildi. Raporun bir bölümünde uluslararası göç konusunun 2030 yılına yönelik dört farklı senaryo üzerinden incelendiği ve her bir senaryo için 20152030 yılları arasındaki döneme ilişkin muhtemel gelişmelerin açıklandığını belirten Hazine Müsteşarlığı, “Bu senaryolardan ikincisinde; Türkiye’nin Çin, Kolombiya, Kosto Rika, Endonezya, Kazakistan, Meksika ve Güney Afrika ile birlikte bir üst gelir grubuna çıkarak yüksek gelirli ülkeler grubuna dahil olacağı öngörüsüne yer verilmiştir” dedi. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle