05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Mattis ‘IŞİD’in bittiğine inanmayın’ ABD’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Nikki Haley’nin, İran’ı, Suudi Arabistan’ı vurmaları için Yemen’deki Husi isyancılara füze temin etmekle suçlamasının ardından Savunma Bakanı James Mattis’in de hedefinde İran vardı. Tahran’ın Suriye’de Beşşar Esad hükümetine verdiği desteği eleştiren Mattis, diğer yandan da diplomatik yaklaşım çağrısı yaptı. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’daki basın ofisini ziyaret eden ve gazetecilerle konuşan Mattis ayrıca Irak ve Suriye’de IŞİD tehlikesinin sürdüğüne dikkati çekti, “Açıkçası savaş bitmiş değil. IŞİD’in bittiğini söyleyenlere inanmayın. Onlarla mücadele etmeye devam ediyoruz” ifadelerini kullandı. Yine ‘eğitdonat’ıyorPazar17Aralık2017 [email protected] EDİTÖR: BETÜL BERİŞE TASARIM: BAHADIR AKTAŞ [email protected] 7 Rusya, ABD’nin Suriye’de sığınmacı kampında aralarında IŞİD ve Nusracıların da yer aldığı gruba askeri eğitim verdiğini savundu. Bu oluşum ‘Esad’a karşı sahaya sürülecek’ Suriye’de siyasi çözüm için BM liderliğindeki Cenevre görüşmeleri sonuçsuz kalıp gözler Suriye altı yılı aşkın süren savaşta yerle bir oldu. dırdı. Bu çerçevede bakanlık açıklamasında şu ifadeler dikkat çekti: “ABD’nin IŞİD’i yok etme konusun haftaya MoskovaAnkaraTahran ini da kararlı olduğuna dair açıklamala siyatifle gerçekleşen Astana görüş rına rağmen, uluslararası koalisyon, melerine çevrilirken ABD ile Rusya Suriye’de kalan militanlarla işbirliği arasında da gerilim artıyor. ne devam ediyor. ABD’li özel operas Sık sık ABD’yi Suriye ordusu yon güçlerinden eğitmenlerin yöne ve bölgedeki kendi güçlerine kar timinde, Haseke’deki sığınmacı kam şı, IŞİD’e gözyummakla suçlayan pında en az 6 aydır farklı terör örgü Moskova’dan bu kez de Haseke’de sı tü militanları eğitiliyor.” ğınmacı kampında Nusracı, IŞİD’lilerin de aralarında olduğu bir grubu eğittiği suçlaması yükseldi. Hali hazırda geçmişte Esad yönetimi karşıtlarını “ılımlı muhalefet” diyerek “eğitdonat” uygulaması kapsamına sokup, sahada bu planı büyük bir hüsrana uğrayan, cihatçı yapılanmaları güçlendiren ABD’nin bir kez daha benzer bir girişime yöneldiği savunuldu. Bu çerçevede “Yeni Suriye Ordusu” adı altında bir yapı için çalıştığı kaydedildi. İddianın kaynağı ise ItarTass’ın haberine göre, Rusya’nın Suriye’de gözleme faaliyetlerinde bulunan Uzlaşma Merkezi. Rusya’dan yükselen bu suçlama bir kez daha Irak ve Suriye’de IŞİD’e yönelik zafer ilanlarına kar şın “vekâlet savaşlarına” sahne olan bölgede barışın çok da yakın olmadığı, yaratılan “yeni düşmandostlarla” kan döngüsünün süreceği yorumlarını artırdı. ‘Altı aydır eğitiliyorlar’ Önceki gün de gündeme düşen Çatışma ve Silahlanma Araştırmaları örgütünün hazırladığı raporda, “ılımlı” adı altında cihatçı yapılanmalara gönderilen silahların nasıl IŞİD’in eline kısa zamanda geçtiği gözler önüne serilmişti. Türkiye ile de birlikte çalışma lar yaptığı iddia edilen Rus Uzlaşma Merkezi’ne göre, ABD’li uzmanlar Suriye’nin Haseke vilayetindeki sığınmacı kampında, aralarında IŞİD’lilerin de bulunduğu “Yeni Suriye Ordusu” isimli silahlı gruba eğitim veriyor. Bu grubun eğitim sonrasında Suriye ordusu ile savaşmak üzere ülkenin güneyine gönderilmesi hedefleniyor. Sputnik, açıklamayı Rusya Savunma Bakanlığı’na dayan ‘400’ü IŞİD’li’ Bakanlık bilgilerin evlerine dönen sığınmacılardan alındığına da işaret ederken şu anda bahsi geçen kampta 400’ü IŞİD’den 750 kişinin bulunduğunun ve Fetih el Şam (Nusra) militanlarının da kampta olduğunun altını çizdi. Bunların bir kısmının Rakka ve Deyr ez Zor, Elbu Kemal’den gelen cihatçı militanlar olduğu kaydedildi. Haseke’nin güneyi Irak sınırına uzanan Deyr ez Zor’a yakın. Daha önce ABD’nin desteklediği, Ankara’nın terör örgütü gördüğü YPG’nin Rakka’dan çıkarılan IŞİD’lilerin bu bölgeye ilerlemesine izin verdiği haberleri basında geniş yankı bulmuştu. S.ARABİSTAN’IN MASRİ’Lİ ‘İNTİKAMI’ Ortadoğu’yu sarsan gözaltı Suudi Arabistan’da Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın li derliğinde gerçekleşen yolsuzluk operasyonlarında gözaltı dalgası nın son halkası Filistin kökenli mil yarder işadamı Sabih el Masri ol du. Dünyanın gözü ABD Başkanı Do nald Trump’ın kitlesel protestolara yol açan Kudüs’ü İsrail başkenti ilan etme kararına çevriliyken Riyad’dan, Ürdün merkezli Arap Bankası’nın başkanlığını da yapan Masri’nin Suu di Arabistan’ı ziyareti sırada gözaltı na alındığı haberi geldi. Ürdün ve Su udi Arabistan vatandaşlıkları bulunan El Masri’nin iş toplantısı için Riyad’a gittiği, Amman’a dönüş için havaala nına giderken gözaltına alındığı iddi alar arasında. Filistin Yönetimi’nin önemli pa ra kaynaklarından biri olarak gös terilen Arap Bankası’nın Başkanı’na yönelik bu hamlenin İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) İstanbul’daki Kudüs zirvesi, Doğu Kudüs’ü Filistin baş kenti ilan etmesi ka rarının ardından gel mesine dikkat çeki liyor. Riyad’ın, ba kan düzeyinde katıl dığı toplantıda İİT’nin kararından yana ol duğunu duyurması Masri na karşın, ABD ve İsrail’le, İran karşıtlı ğı merkezinde ittifaklığa gittiği iddi aları sık sık gündeme yansıyor. Kimi kaynağa göre, Prens Selman, Ürdün Kralı Abdullah’ı Riyad’a çağırıp zirve ye gitmemesini isterken, aynı hedef le Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin de Filistin Devlet Başka nı Mahmud Abbas’a benzer bir bas kı yaptığı öne sürülüyor. Abbas ve Abdullah’ın buna karşın zirveye katıl malarının, Riyad’ın Masri hamlesiyle bir anlamda “intikama giriştiği” yo rumlarına yol açtı. Ürdün Kralı Abdullah’la yakın iliş kileri bulunan El Masri Ortadoğu ge nelinde geniş yatırımlarıyla bilinen bir isim. Suudi Astra Grup’un kurucu su, tarımdan telekomünikasyona, in şaattan madenciliği pek çok sektörde yer alıyor. Masri’nin, Selman’ın Suudi Arabistan’da prensler, işadamları da hil yüzlerce kişiyi gözaltına aldığı yol suzluk operasyonlarının ardından ülke ye ilk kez giriş yaptığına işaret ediliyor. l RÜŞVETLE SUÇLANIYOR Devlet Başkanı’nın azlini istiyorlar Brezilya inşaat firması Odebrecht’ten rüşvet aldığı iddia edilen Peru Devlet Başkanı Pedro Pablo Kuczynski hakkında, Kongre’de görevinden azledilmesinin görüşülmesi için onay çıktı. Kuczynski rüşvet iddialarını yalanlayarak Odebrecht’in, şahsına ait danışmanlık şirketine yaptığı ödemelerle ilişkisi olmadığını ve görevinden istifa etmeyeceğini açıklamıştı. “Öfke Cuması” eylemlerinde İsrail güçlerince vurularak öldürülen dört Filistinlinin cenazesi dün Trump karşıtı sloganlar eşliğinde toprağa verildi. Ramallah kentindeki protestolarda ise bir eylemcinin üzerindeki Türk bayrağı dikkat çekti. Riyad, İsrail’e göz kırptı ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma ve Washington’un Tel Aviv’deki büyükelçiliğini buraya taşıma kararının yankıları devam ederken Suudi Arabistan ile İsrail arasındaki “yakınlaşma” da sürüyor. Suudi Arabistan Dışişleri Bakan Adil el Cubeyr, Filistin ve İsrail’in mevcudiyeti konusunda bir uzlaşmaya varıldığı takdirde Riyad’ın İsrail ile tam diplomatik bağ kurmak için bir “yol haritasının” olduğunu söyledi. France 24 televizyon kanalına verdiği bir röportajda El Cubeyr, İran’ın bölgede artan etkisinin iki ülkeyi de ilgilendiren ortak bir endişe olmasına rağmen Tel Aviv ile herhangi bir diplomatik bağ olmadığını söyledi. İsrail’den davet gelmişti İsrail’in Ulaştırma ve İstihbarat Bakanı Yisrael Katz geçen hafta Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ı İsrail’e davet etmişti. Suudi bir işadamının sahibi olduğu Londra merkezli internet gazetesi Elaf’a konuşan Katz, İsrailFilistin barış görüşmelerine Suudi Arabistan’ın arabuluculuğu için Selman’ı İsrail’e davet ettiğini söylemişti. Suudi medyasına demeç veren ilk İsrailli ba kan olan Katz, Suudi Kralı Selman’ı da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu Riyad’a davet etmeye çağırmıştı. Bu arada Fransa Dışişleri Bakanı JeanYves Le Drian, ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararına ilişkin, “Fransa, şimdilik büyükelçiliğini Tel Aviv’den başka bir şehre taşıma niyetinde değil” yorumunu yaptı. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın lideri olduğu El Fetih’ten ise ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in bu hafta çarşamba günü gerçekleştirmesi planlanan Kudüs ziyareti sırasında protesto gösterileri yapılması çağrısı geldi. Aşırı sağ, hükümete giriyor Avusturya’da muhafazakâr Halk Partisi (ÖVP) ile aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) arasında iki aydır süren koalisyon görüşmelerinde uzlaşı sağlanınca ülkede aşırı sağın da dahil olduğu yeni dönem başladı. 15 Ekim’de yapılan genel seçimleri kazanan ancak çoğunluğu sağlayamayan Sebastian Kurz liderliğindeki muhafazakâr ÖVP ile aşırı sağcı politikalarıyla bilinen FPÖ’nün koalisyon kurmak için önceki gün anlaşmaya vardığı duyuruldu. En genç başbakan Koalisyon anlaşması meclisten güvenoyu alırsa, Avusturya, Batı Avrupa’da aşırı sağın hükümette yer aldığı tek ülke konumuna gelecek. Hükümetin kurulmasıyla birlikte 31 yaşındaki Kurz “Avrupa’nın en genç başbakanı” unvanını kazanacak. Kurz, FPÖ Genel Başkanı Heinz Christian Strache ile düzenlediği basın toplantısında Avusturyalıların ülkede ciddi bir siyasi değişikliği arzuladığı için bu iki partiye oy verdiğini ifade ederek, “Önümüzdeki 5 yıl boyunca bu değişim ve dönüşümü sağlamak için çalışacağız” dedi. Koalisyona Avusturya Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen’den de onay çıktı. Bellen, yeni hükümetin Avrupa Avusturya Cumhurbaşkanı Bellen, Kurz ve Strache ittifakına onay verdi. Birliği yanlısı bir tutum izleyeceği ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne bağlı kalacağı konusunda kendisine güvence verildiğini kaydetti. Koalisyon hükümetinin önemli gündem maddeleri arasında vergi reformu, doğrudan demokrasinin güçlendirilmesi ve göç politikasının sertleştirilmesi bulunuyor. Türkiye’nin üyeliğine karşı Partiler bu konular üzerinde ana hatlarıyla anlaşmış olsalar da hükümetin izleyeceği politikaların ayrıntıları henüz netlik kazanmadı. Mayıs ayında Avusturya Dışişle ri Bakanıyken ÖVP’nin başına geçen Kurz’un seçim vaatleri arasında Avrupa’ya göç yollarının kapatılması, Avrupa Birliği’nin göçmenlere yardımlarının sınırlandırılması, 5 yıl Avusturya’da yaşamamış olan yabancıların yardımlardan muaf tutulması da vardı. Kurz ayrıca Türkiye’deki 16 Nisan anayasa değişikliği referandumunun ardından “Her şey normalmiş gibi ilişkilere devam edemeyiz. AB ile Türkiye ilişkileri konusunda dürüst olmamız gerekiyor. AB katılım müzakerelerini sona erdirip, bir komşuluk anlaşması üzerinde çalışmaya başlamalıyız” demişti. Trump’ın ‘deli adam stratejisi’ Putin’e yaradı “Beyaz Saray’ın delisi stratejisi”, Putin’e yaradı. Önceki iki yazımda ABD Başkanı Trump’ın Washington’da “mad man/deli adam stratejisi” olarak adlandırılan bir hodri meydan yaklaşımıyla Kudüs çıkışını yaptığını anlatmıştım. Geleneksel diplomasinin tüm ölçülerini ve kodlarını yerle bir eden bu strateji, hasmın bileğini salt dayatmayla bükmeyi ifade ediyor. Ancak görüldüğü üzere “strateji” ters tepti ve ışık hızıyla Putin’e Ortadoğu’da üstünlük sağladı. Washington’un Filistinlilere de sözde eşit mesafedeki klasik “Oslo hattını” çiğneyerek Kudüs’ü İsrail’in başkenti tanıma kararı karşısında, Putin yaşamsal bir Ortadoğu gezisine çıktı. Ve gezinin hiçbir durağından da eli boş dönmedi. Beyaz Saray’ın “deli adam stratejisiyle” bölgede yarattığı boşluk, atik tetik biçimde Rusların taa Deli Petro zamanından beri besledikleri “Akdeniz’e inme vizyonu” ile böylece doldurulmuş oldu. Sovyet döneminden güçlü Suriye’de Hmeymim Hava Üssü’nde başlayan turun ilk durağında, son çar Putin, misyonlarını tamamlayan Rus birliklerinin bir bölümünü geri çekmeyi taahhüt ederken, Hmeymim’de kendisine yeni bir “hava üssü” temin etti ve Tartus üssünün de yenileneceği belirlendi. Suriye’den sonra Mısır’a geçen Rus devlet başkanı, Mısır’da da keza bu arada yeni bir silah anlaşması yaptı. Türkiye’de Erdoğan, Suriye’de Esad, Mısır’da Sisi ile bir araya gelen Rus lider; Mısır’da Akdeniz kıyılarında bir nükleer santral yapımı anlaşmasının yanında ayrıca bir MısırRus ortak hava üssü için de gene atağa geçti. Suriye ve Mısır’daki bu “üs açılımları”, pratikte Rus askeri jetlerine taa Kuzey Afrika semalarından Körfez ülkeleri ve Doğu Akdeniz’e kadar uzanan bir yöredeki gökleri denetleme imkânı veriyor. Bölgede olabildiğince geniş bir askerisiyasi denetim fırsatı yaratıyor. Uzmanlar Kahire ve Moskova’nın Nasır zamanından bu yana bu denli sıkı fıkı işbirliği içinde olmadığına dikkat çekiyorlar. Sovyetler Birliği’nin gücünün fevkindeki dönemde dahi, Moskova’nın Ortadoğu satrancında bu kadar hâkim pozisyonda bulunmadığını hatırlatıyorlar. Putin’in bugün Ortadoğu’daki dostları normal koşullarda birbirleriyle kanlı bıçaklı olan Esad, Erdoğan ve Sisi’den ibaret değil... Gene birbirlerinin can düşmanı olan İran Devlet Başkanı Ruhani ve Suudi Kralı Selman ile de hayranlık yaratan bir diplomatik ilişkiler ağı içinde Putin. Sovyetler’in çöküşünü tetikleyen Afganistan savaşında doğrudan düşman saflarda bulunan Suudi Arabistan’la Moskova’nın yakınlaşması “tarihi” nitelikte. Geçen ekimde Moskova’yı ziyaret eden Suudi Kral Selman’la 3 milyar dolarlık silah anlaşması imzalayan Putin, bizzat kendi sözleriyle gelişmeyi “dönüm noktası” diye tanımlıyor. Obama’nın Suriye savaşındaki kararsız, ikircikli politikaları; Trump’ın “deli” çıkışları, Ortadoğu’yu “altın tepsi”de Putin’e teslim etmeye yetti. 2015 Eylül’ünde Esad’dan yana hamleyle Ortadoğu’daki “Büyük Oyun”a giren Putin; Sünnisi ve Şiisi ile tüm belli başlı Müslüman liderleri safına çekmeyi başardı. İsrail’e de yakın Ama bu, Putin’in İsrail’le hassas denge politikası yürütmesini de hiçbir biçimde engellemedi. Sovyet döneminde Suriye başta olmak üzere Arap ülkelerinin hamiliğini üstlenen, bu nedenle İsrail’e büyük mesafe koyan Moskova; Putin’li 2000’li yılların başından beri Ortadoğu’da yalnız Rusya’nın etki alanını genişletmeye bakıyor. Putin bu nedenle 2005’te İsrail’i ziyaret eden “ilk Rus lider” oldu. İsrail’de “bir milyon Rus kökenli Yahudi”nin bulunması, Rus devlet başkanının sözleriyle “İsrail’i Moskova için özel” kılıyor. Trump’ın son Kudüs çıkışından sonra, Putin’in, Müslüman dünyayla geliştirdiği tüm özel ilişkilere rağmen, nalına mıhına bir tavır ve söylemler içinde olmasına şaşmamak lazım. Ankara’da Erdoğan’la hafta başında bu konudaki ortak açıklamasında Putin; “Kudüs’ün statüsü kararı İsrail ve Filistinli tarafların müzakeresiyle alınmalıdır!”dan öte bir şey demedi. Bunu aslında Macron’undan Avrupa Birliği’ne dek herkes söylüyor. Ama bu büyük uluslararası aktörlerin hiçbiri bugün Putin’in Ortadoğu’daki ağırlığına sahip bulunmuyorlar. Caracas, muhalefetle masada Devlet Başkanı Nicolas Maduro ile sağ muhalefet arasında gerilimin sürdüğü Venezüella’da hükümet ve muhalefet temsilcileri uzlaşma görüşmeleri için önceki gün buluştu. Tarafların Dominik Cumhuriyeti’nde bir araya geldiği, müzakerelere 11 Ocak’ta devam edileceği duyuruldu. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle