07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 15 Aralık 2017 10 ‘Işıklı küre’deki Kudüs gerçekleri Geçen 22 Mayıs akşamında Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Kral Salman, ABD Başkanı Trump ve Mısır Devlet Başkanı ElSisi, büyük, loş bir salonda ışıklar saçan bir kürenin etrafında bir araya geldiler, parlak yuvarlağa aynı anda iki ellerini birden koyarak iki dakika kadar öylece durdular. Bir pagan ayinini andırıyordu. Gerçek ise daha ilginçti... Üç liderin elleriyle kavradıkları parlak küre dünyayı sembolize ediyordu ve bu ritüel Riyad’daki “Aşırıcı İdeolojiyle Mücadele İçin Küresel Merkez”in açılış töreni için tasarlanmış koreografinin bir parçasıydı. Işıklı küreye el koyma eyleminin manası hakkındaki ilk işaret 22 Mayıs’tan iki hafta sonra geldi. Suudi Arabistan’ın başını çektiği ve içinde Mısır ile Birleşik Arap Emirlikleri’nin de yer aldığı altı üyeli bir koalisyon, Katar’a karşı bir dizi diplomatik ve ekonomik yaptırım başlattı. Amaç, “terör örgütlerini desteklemekle” ve baş tehdit olarak gördükleri İran’la yakın ilişkiler içinde bulunmakla suçladıkları Katar’ı hizaya getirmekti. Trump yönetimi Katar’a karşı bu eylemi sütre gerisinden destekledi. Ankara bölgedeki tek dostu Katar’a yapılan bu muameleye karşı çıktı; hem sesini yükseltti, hem de oraya sembolik önemi büyük ama kendisi küçük bir askeri birlik gönderdi. Suudi Arabistan’ın genç, hırslı ve bir nevi vizyon sahibi olan veliaht prensi Muhammed Bin Salman, yaşlı ve hasta babasının ölümünden sonra krallığına engel olabilecek odakları tasfiye etmekte kararlıydı. Trump yönetimi, kısa adı MBS olan Veliaht Prens’in geçen kasımda yüzlerce önemli kişiyi içeri tıkarak başlattığı büyük temizliğe sempatiyle baktı. ABD Başkanı’nın da kendi ülkesinde başı sıkışmıştı, Amerikan dış politikasını kendi iç politikasına alet etti ve 6 Aralık Çarşamba günü beklenen Kudüs kararını açıkladı. Sert tepki gösteren Türkiye, dönem başkanlığını yürüttüğü İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye 57 ülkenin liderlerini 13 Aralık’ta İstanbul’da olağanüstü zirve toplantısına çağırdı. Katar Emiri Şeyh Tamim geldi, Ürdün Kralı Abdullah geldi, ama Riyad’daki ışıklı küreye geçen mayısta el basan Suudi Arabistan ve Mısır’ın liderleri gelmediler, bakanlarını yollayarak alt seviyede temsili yeğlediler. Bunun tek nedeni Amerikan yönetimini rahatsız etmek istemiyor olmaları mıydı acaba? Herhalde değildi. Türkiye’nin Mısır’la kötü, Suudi Arabistan’la da limonileşmiş ilişkileri, toplantıya düşük seviyede katılmalarında tali de olsa bir rol oynamıştı kuşkusuz. Belki de Kudüs’ün statüsünün ne olduğuyla kendi çıkarlarını örtüştürmekte zorluk yaşıyorlardı. Bu arada Ankara’ya bakışı artarak soğuklaşan Birleşik Arap Emirlikleri’nin de bakan düzeyinde temsil edildiğini kaydedelim. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul’daki İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinde yaptığı konuşmada Kudüs kararı nedeniyle Trump’a sert ifadelerle yüklendi. Sadece “Ey Trump” değil, “Trump Efendi” diye hitap ettiği için de ABD Başkanı’na karşı öfkesinin büyük olduğunu anladık. İstanbul’daki zirveyle aynı gün Washington’da Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı General Herbert Raymond McMaster, TürkAmerikan ilişkilerindeki krizi derinleştirmesi muhtemel açıklamalar yaptı. McMaster, Policy Exchange adlı düşünce kuruluşunda, İngiliz mevkidaşı Mark Sedwill’le birlikte katıldığı medyaya açık bir toplantıda konuşurken Türkiye ve Katar’ı “aşırıcı İslamcı ideolojinin ana sponsoru ve finansörü” haline gelmekle suçladı. McMaster, radikal İslamcı ideolojinin medreseler, vakıflar ve yardım kuruluşları aracılığıyla yayılmasında on yıllar önce Suudilerin de rol oynadığını, lakin günümüzde bu fonksiyonun Katar ve Türkiye tarafından üstlenildiğini iddia etti. McMaster önümüzdeki Pazartesi günü Trump’ın yeni ulusal güvenlik stratejisini açıklayacağını, bu stratejide birinci tehdit olarak “uluslararası düzenin altını oyan” Çin ve Rusya’nın görüldüğünü, ikinci sırada İran ve Kuzey Kore gibi “serseri devletler”in geldiğini, üçüncü tehdidin de aşırıcı İslamcı örgütlerden kaynaklandığını belirtti. McMaster AKP’yi bir “Müslüman Kardeşler modeli” olarak nitelendirdi ve AKP’nin “sivil toplum üzerinden faaliyet göstererek tek parti egemenliğini konsolide ettiğini” ve “Türkiye’nin Batı’dan uzaklaşmasında bu sorunun üzücü biçimde rol oynadığını” söyledi. Ankara tepkisini Dışişleri’nin yaptığı bir yazılı açıklamayla gecikmeden verdi. Açıklamada, McMaster’ın iddiaları “gerçeklikle bağlantısı olmayan, hayret verici, temelsiz ve kabul edilemez” olarak nitelendirildi. McMaster’ın sözlerinin Birleşik Arap Emirlikleri’nde İngilizce yayımlanan The National tarafından haberleştirilmesi de bir rastlandı olarak görülemezdi. McMaster konuşmasında Trump yönetiminin “aşırıcı ideolojiler ve bunların fonlanmasıyla mücadelede kararlı olduğunu” vurguladıktan sonra buna referans olarak “Aşırıcı İdeolojiyle Mücadele İçin Küresel Merkez”in Trump’ın Suudi Arabistan ziyareti sırasında açılmasını gösterdi. Işıklı küreden kriz yayılıyor. haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK EŞİNDEN DEFALARCA ŞİDDET GÖREN, TEHDİT EDİLEN SEVGÜL C. İSYAN ETTİ: Ölmemi mi bekliyorlar? Sevgül C, imam nikâhlı eski eşi Maşallah Özkan’ın 13 yıl boyunca defalarca keser li, silahlı, bıçaklı saldırısına uğra dı. Şikâyetçi oldu. Özkan hakkın da ‘‘kasten yarala ma”, “silahla tehdit” ve “ruhsatsız ateş li silah ile mermileri ni bulundurmak” suç larından dava açıldı. SEYHAN AVŞAR Tutuksuz yargılanan Özkan, mahkemenin koruma tedbirini de falarca ihlal etti. Son olarak 11 Ka sım günü Sevgül C’yi takip etti. So kak ortasında kafasına silah daya yıp, saçlarından tutup yerlerde sü rükledi. Vücudunda çok sayıda ya ra ve darp izi olan Sevgül C, bir kez daha şikâyetçi oldu. Emniyette ifa de veren Özkan yine serbest bıra kıldı. Sevgül C, çığlığının artık du yulmasını istiyor. “Beni öldürünce mi tutuklanacak? Korkuyorum. Al lah rızası için sesimi duyun” diyor. Sevgül, Maşallah Özkan ile gö rücü usulü tanışıp evlendi. Özkan, resmi nikâh yapacağını söyleyerek Sevgül’ü yıllarca oyaladı. İlk şiddet nişanlılık sürecinde başladı. Sev gül, O günleri şöyle anlatıyor: “Ni şanı atacaktım. Aileme yalvardı, ya kardı. ‘Bir daha olmayacak’ dedi. Evlendik ama evliliğim boyunca da yak hayatımızdan hiç eksik olma dı. Bir gün beni ormana götürüp, bı çakladı. Bir türlü bu adamdan kur tulamadım. Bir insanın başka bir insana nasıl bu kadar zulüm edebi leceğini aklım almıyor. Ayrılmayı çok istedim. Yakınlarım, ‘Ayrılık ol maz’, ‘Ayrılırsan rezil oluruz’ diyor du. Annem babam da hayatta de ğildi. Sığınacak bir yerim yoktu. O adam beni sürekli abilerimi öldür mekle tehdit ediyordu. Çok korku yordum... Şiddet her geçen gün yo ğunlaştı.” ‘Kızının saçını yoldu’ İki kız çocuğu annesi Sevgül, çocuklarının da şiddete maruz kaldığını söylüyor. “Çocuklarımı ev 3 GÜN CEZA UYGULANMADI Sevgül’ün avukatı Ekin Baltaş ise müvekkilinin sürekli şiddet gördüğünü belirterek, Maşallah Özkan tarafından başına silah dayanmasına ve tehdit edilmesine karşın olayın basit yaralama olarak değerlendirildiğini belirtti. Bu olaydan sonra Sevgül’ün evini ayırdığını ve koruma kararı çıkarttıklarını akta ran Baltaş, “Sanık koruma kararını ısrarla ihlal etti. Buna rağmen sanığa 3 günlük hapis dışında bir yaptırım alamadık. O ceza da infaz edilmedi. Sanık çocuklara saldırdı buna ilişkin tutuklama talep ettik. Tutuklamak bir yana hâkim 1112 yaşında iki çocuğun pedagog eşliğinde dinlenmesi talebimizi bile reddetti” diyor. si gözüküyor. Şimdi iki çocuğum da Sosyal Hizmetler Kurumu’nda psikolojik destek alıyor. Çocuklarım yaşadıklarımza şahit ama bu ülke adalet denilen bir şey yok. Sesimiz duyulmuyor” diyor. Ben nasıl dayandım Maşallah Özkan hak kında aile mahkemesi, Sevgül’e ve çocukları na yaklaşmaması için al tı ayda bir tedbir kara rı veriyor. Ancak, Özkan mahkeme kararına uy muyor. Sevgül, Özkan’ı evin civarında veya so kakta görür görmez po lisi arasa da 155 sürek li meşgul çalıyor. “Po lisler gelene kadar ben kanlar içinde yerde kal mış oluyorum” diyen Sevgül, şöyle devam edi yor: “Bu durumu emni yete ilettim. ‘Senin ar Eşinden defalarca şiddet gören Sevgül C. imam nikâhlı eşinin tutuklanmasını istiyor. kandan polis mi gezdireceğiz?’ diyorlar. Ne yapacağımı bilemiyorum. de duvardan duvara çarpıyordu. So Çocuklarıma bakmam kak ortasında dövüyordu. Ağızları, için çalışmam gerekiyor. O adam iş burunları morluk ve yara içerisinde yerimi basıyor. İşvereni tehdit edi çocuklarım okula gidiyorlardı. 11 yor. Benim kimsesiz olduğumu bili yaşındaki kızım ruj sürmüştü. Sil yor ve bana her şeyi yapabileceğini mesine rağmen hafif bir pembelik düşünüyor. Düşünüyorum da demir kaldığı için kızımın saçını yoldu. şişlerle, keserle, bıçakla dövüldüm. Bir baktım ki kızımın saçının deri Ben nasıl dayandım? TUTUKLANAN BAR SAHİBİ SUÇLAMALARI REDDETTİ Nasıl morardı bilmiyorum Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi 28 yaşındaki Didem Okay ve erkek arkadaşına şiddet uyguladığı için tutuklanan U2 adlı barın sahibi Hikmet Dikmen, mahkemede suçlamayı reddetti. Okay ve arkadaşını suçlayarak, “Demirle vurma iddiasına kabul etmiyorum. Kadının gözü nasıl morardı bilmiyorum” dedi. Dikmen, Okay ve arkadaşının kapanma saatinde bira istediğini öne sürerek, şöyle konuştu: “Müziği kapattım. Kapıyı açtım, çıkmalarını is tedim. ‘Birer tane daha bira içmek istiyoruz. Siz bizi sevmiyorsunuz galiba’ dediler. Ben de onlara erken gelin istediğiniz kadar eğlenin dedim. Kibarca söyledim. Barın bira tarafına uzandı. Fıçıların musluklarının tamamını kadın arkadaş açtı. Ben kapatmaya çalışıyordum. Bayan bardağını doldurmaya çalışıyordu. Öne doğru gelince ben de onu ittirdim. İki adım geriye gitti. Yanında bir erkek arkadaş oturuyordu ve küfrederek ‘sen benim kız arkadaşıma nasıl dokunursun’ dedi. Bira bardağını bana fırlattı. Ben eğildim üze rimden geçti. Aramızda arbede başladı. Arbede sırasında kız arkadaşı bizi ayırmaya çalışıyor gibiydi ancak beni de darp ediyordu. Eline ne geçiyorsa bana vurmaya çalışıyordu. O darbeyi yaşarken yere düştük kalktık. Ne olduğu belli değildi. Yandaki arkadaşlar sesi duyup geldiler. Bizi ayırdılar. Bayan arkadaşın dediği gibi elimde bir demir çubuk veya başka bir şey yoktur. Ben hiçbir bayana el kaldırmam veya birisi kaldıysa uyarırım. Bayan arkadaşın gözünü nasıl morardığını bilmiyorum.” l İSTANBUL / Cumhuriyet l HAPİS YATMAYACAK Tehdide iyi hal indirimi Alperen Ocakları İstanbul İl Başkanı Mican, Onur Haftası katılımcılarına yönelik tehdit içeren açıklamaları nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçundan yargılandığı davada, 6 ay hapis cezasına mahkum edildi. Mahkeme, cezayı “iyi hal” gerekçesiyle indirerek 4 bin lira para cezasına çevirdi. İstanbul Anadolu 44. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya katılan Mican, savunmasına, Ankara Valilği’nin LGBTİ sivil toplum örgütleri tarafından gerçekleştirilen etkinlikleri süresiz olarak yasaklamasını dayanak gösterdi. Şikâyetçi avukatlarından Eren Keskin, “Ceza verilmiş olması tabii ki önemli ama mahkemenin çok eksik ve yanlış bir karar verdiğini düşünüyorum. Çünkü suç son derece açıktı. Buna rağmen mahkemenin böylesine ölüm tehditleri içeren tehdit ve hakaret suçuna ayrıca iyi halden indirim uygulamasının bu suçları teşvik anlamına geldiğini düşünüyoruz. Aynen kadına yönelik şiddet ve cinayet davasında olduğu gibi, toplumun ezilen ve ötekileştirilen kesimlerine karşı verilecek cezada yargıçlar çok daha duyarlı olmalı” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Katliam değil de ne? Roboski’de 28 Aralık 2011’de 19’u çocuk 34 kişinin bombalanarak öldürülmesinin üzerinden 311 hafta geçti. Aileler her hafta olduğu gibi bu hafta da kaybettikleri yakınlarının mezarları başında açıklama yaptı. Veli Encü, “Roboski katliamının araştırılması talebiyle HDP’nin verdiği araştırma önergesi, ‘katliam’ kelimesi ‘kaba’ ve ‘yaralayıcı’ olarak değerlendirilerek iade edildi. 34 insan bombalarla paramparça edilmiş, hayatını kaybeden yakınlarımızın cansız bedenleri katır sırtında taşınmış, yaşadığımız bu tarifsiz acıyı, bu felaketi, bu tabloyu nasıl ifade etmemizi istersiniz? Ya da kısacası 34 insan, 34 can, 34 hayatın öldürülmesi katliam değil de nedir ?” diye konuştu. l Yurt Haberleri l KIŞLADA ŞİDDET Dayaktan dili tutuldu Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde vatani görevini yapan, 20 yaşındaki er Orhan Öztep’in cep telefonu bulundurduğu gerekçesiyle bölük komutanı tarafından öldüresiye dövüldüğü öne sürüldü. Dayak sonrası dili tutulduğu öne sürülen ve aynı zamanda astım hastası olan Öztep 1 ay hava değişimi raporu verilerek evine gönderildi. Anne Muazzez Öztep, bölük komutanı hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirterek, “Sağlam gönderdiğim oğlumu yarım bir halde gönderdiler” dedi. Öztep’in dayak iddiasından sonra gönderildiği Doğubeyazıt Devlet Hastanesi’nden, “uyum bozuklukları” tanısı raporu ile 1 ay hava değişimine gönderildiği belirtilirken Diyarbakır Selahaddini Eyyubi Devlet Hastanesinde verilen raporda ise şöyle denildi: “Ruhsal baskı gördüğünü beyan eden hasta değerlendirildi. Hastanın konuşurken patlama tarzında konuştuğu ve kekemelik olduğu görüldü. Buna sebep olacak beyinsel kusur olmadığı çekilen beyin tomografisi ile anlaşıldığı, hastanın psikiyatrik muayeneye tutulması gerekmektedir ve önerilir. Şu an için hayati riski yok. Basit tıbbı müdahale ile giderilebilir.” l DHA l KEMAL KURKUT DAVASI O polis görevde Diyarbakır’da geçen 21 Mart’ta Nevruz kutlamaları öncesi Fırat Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü öğrencisi 23 yaşındaki Kemal Kurkut’un öldürülmesiyle ilgili davaya dün başlandı. Kurkut’u vurarak ölümüne neden olan sanık polis memuru Y.Ş, Kurkut’u vurduktan sonra Nevruz alanındaki görevini sürdürdüğünü, soruşturma kapsamında 3 ay açığa alındıktan sonra görevine iade edildiğini söyledi. Savcının, polisin tutuklanmasını yönündeki talebini reddeden mahkeme duruşmayı erteledi. Duruşma öncesi sabah erken saatlerde adliyeye gelen anne Sican Kurkut, gazetecilere yaptığı açıklamada “Gençler ölmesin” diyerek gözyaşı döktü. “Ne istediler Kemalimden” diyen Sican Kurkut, sanık polisin cezalandırılmasını istedi. Ağabey Cihan Kurkut ise “Bu ülke çok acılar yaşadı. Ceylan’lar, Berkin’ler, Kemal’ler ölmesin diye adalet peşindeyiz. Ama bu talebimizin yerine geleceğine pek inanmıyoruz” dedi. 10.00’da başlaması gereken duruşma mahkeme başkanının dosyayı incelemesi için saat 13.30’a ertelendi Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada SEGBİS üzerinden savunma yapan sanık polis, olaydan sonra 3 ay açığa alındığını ardından göreve başladığını söyledi. Kurkut’a doğru iki el ateş ettiğini söyleyen Y.Ş, ayağından hedef aldığını savundu. Polis, Kurkut’un vurulmasından sonra Nevruz alanındaki görevinin başına döndüğünü belirttti. Kurkut’un annesi Sican Kurkut, duruşma sırasında fenalaşınca yakınları tarafından dışarı çıkarıldı. Kemal Kurkut’un vurulma anının fotoğraflarını çeken gazeteci Abdurrahman Gök davada tanık olarak dinlendi. Duruşma Savcısı ise, halen görevde olan polis için CMK 100. maddede sabit olan koşulların oluştuğu gerekçesiyle tutuklanmasını istedi. Mahkeme, sanık polis Y.Ş’nin tutuklanmasını talebini reddederek duruşmayı 26 Nisan’a erteledi. l DİYARBAKIR / Cumhuriyet AKNEZNEGİÖLKRDÜ Kemal Kurkut’un ailesi, dün sabah 10’da başlaması gereken duruşma öğleden sonraya ertelenince Kemal Kurkut’un vurulduğu Evrim Alataş Bulvarı’na gitti. Kurkut’un annesi Sican Kurkut, kardeşleri ve yakınları olay yerini ilk kez gördü. Anne Sican Kurkut, oğlunun vurulduğu yerde toprağı okşayarak, “Kanın döküldüğü yer burası mı? Oy kurban olayım Kemal. Sen nereye düştün? Sen burada mı gözlerini kapadın? Oy kuzum” diye ağıtlar yaktı. Anne Sican Kurkut oğlu Cihan ve yakınları tarafından güçlükle yerden kaldırıldı. Aile, Kurkut’un vurulduğu anı gören gazetecilerden bilgi aldı. l ERDOĞAN’I ŞİKÂYET ETMİŞTİ Aydın Aydoğan gözaltına alındı ALİ AÇAR Gezi Direnişi sırasında polisin attığı biber gazı kapsülünün ayağına çarpması sonucu yaralanan Aydın Aydoğan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunmasının ardından bir süre gözaltında tutuldu. Alışveriş yapmak üzere dışarı çıkan ve Şirinevler yakınlarında toplanan bir kalabalık görünce oraya gittiğini anlatan Aydoğan, “Kalabalığa bakarken arkamdan daha sonra İl Emniyet Müdür Yardımcısı olduğunu öğrendiğim kişi kulağıma eğilip küfür ederek ‘Sen kimsin lan. Cumhurbaşkanı hakkında nasıl suç duyurusunda bulunursun’ dedi. Daha sonra arabanın orada resmimi çekerek darp edip ‘buna terörden işlem yapın’ diyerek gözaltına alınmamı söyledi” dedi. Yenibosna’ya götürülerek sabaha kadar nezarette tutulduğunu söyleyen Aydoğan, “Savcılıkta ifade verdikten sonra bıraktılar. Cep telefonuma el koydular. Bana küfür eden İl Emniyet Müdür Yardımcısı hakkında da suç duyurusunda bulunacağım” diye konuştu. MEZOPOTAMYA AJANSI’NDAN ALINMIŞTIR C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle