03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 6 Kasım 2017 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ZARİFE SELÇUK Savunma işkencede Gülmen ve Özakça’nın davadan önce gözaltına alınan avukatlarına kışlık kıyafet, görüş ve telefon yok, küfür var, işkence var, taciz var... ŞEYMA PAŞAYİĞİT Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın savunmasına hazırlanırken davadan günler önce apar topar gözaltına alınan ve sonrasında tutuklanan avukatlar, cezaevinde zor koşullara maruz bırakılıyor. Kışlık kıyafetleri hâlâ verilmeyen, görüş günlerinde ailelerinin karşısına çıkartılmayan ve yasal telefon haklarını kullanırken tekmil vermek zorunda bırakılan avukatlar, yargının en önemli görevi olan savunma hakkı için cezaevinde direnmeye devam ediyor. KHK ile işten atılmalarının ardından “işimizi geri istiyoruz” diyerek direnişe başlayan ve eylemlerini açlık grevine dönüştüren Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın davası öncesinde 12 Eylül’de gözaltına alınan avukatları, gece yarısı tutuklanmalarının ardından cezaevinde insan haklarını savunmaya devam ediyor. Gönderildikleri cezaevlerinde kötü muamele ve işkenceye maruz bırakılan avukatlar, zor koşullara karşın mesleklerine dört duvar arasında sarılmaya çalışıyor. Tutuklu avukatlardan Ayşegül Çağatay’ın annesi Müzeyyen Çağatay ve Engin Gökoğlu’nun babası Sebaattin Gökoğlu, avukatların cezavi koşullarını Cumhuriyet’e anlattı. Tekirdağ T Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan avukat Gökoğlu’nun babası, oğlunun kolunun kırılmasının ardından yaptığı telefon görüşünde yaşadıklarını “Engin’le telefon görüşmesi yaptığımda, ‘Baba bizim koğuşumuza saldırdılar. Şu anda 4 kişinin, Murat Deniz’in eli parçalandı. İnan ve bir arkadaşımızın kaburgalarında ve vücudunun her bir yanında morluklar, ezikler var. Benim de kolumu kırdılar. Şu anda bizi camı, penceresi kırık olan bir yere attılar’ dedi” ifadeleri ile anlattı. Oğlu için cezaevine götürdüğü kıyafetlerin keyfi bir şekilde verilmediğini belirten Gökoğlu, oğlunun anlattıklarını şöyle aktardı: “Baba dedi, burada şu anda kışlık giyeceklerimizi almakta zorlanıyoruz. ’Vereceğiz’ dediler ama hâlâ vermediler. Ben elbiselerini götürdüm almadıklarını geri getirdim, geriye kalanları da oraya bıraktım. Ama vermemişler hâlâ, 2 görüşe gittiğimde sorduğumda vermediklerini öğrendim. Kışlık montunu ve diğerlerini vermemişler. Ama ben bıraktım oğlum dedim, o da dedi ki, ‘onları vermediler, bize saldırdılar. Süngerli, tam bir işkence yapılacak oda, işkence odası burası dedi. Durumumuz iyi değil. Beni de ambulansa getirmediler ve zorluk çıkardılar. Kolum kırık olarak hastaneye bir gün sonra götürdüler’ dedi. Ondan sonra da telefon kapandı konuşamadık.” FETÖ’cülerden beter Baba Gökoğlu, diğer koşullara ilişkin ise “Elbiseyi vermekte, kitap vermekte zorluk çıkartıyorlar. Ben gözümle gördüm: FETÖ’cülerin hepsini siyah renge, maviye kadar aldılar. Ama bizimkilere geldi mi de, renk ayrımı yapıyorlar elbise kabul ederken, ‘şunu alma, bunu da alma’ diye zorluk çıkarttılar. İç çamaşırı hiç veremedik mesela” dedi. Cezaevinde kolu kırılan avukat Gökoğlu’nun bir gün geç hasta ne götürülmesinin ardından kendisiyle görüşen avukatları “Normalde daha donanımlı bir hastanede tetkik yapılıp ameliyat olmam gerekiyor ancak bu cezaevinden hastaneye götürülmüyor. Ameliyat olması gerekirken sağlıklı olmayan bir alçı ile kolu tutuluyor” dedi. Baba Gökoğlu ise oğlunun kırılan kolunun daha önce de polis tarafından kırıldığını belirterek “Engin’in de daha önce müvekkilleri için Adalet Bakanlığı önünde polis tarafından kırılan kolunu kırdılar. Şimdi aynı kolu yeniden kırıldı” diye konuştu. Avukatlara askeri duruş şartı Düzce T Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan avukat Ayşegül Çağatay’ın annesi Müzeyyen Çağatay’ ise kızının koşullarına ilişkin “Normalde yeşil ve laciverti asker, gardiyan, polis rengi diye almıyorlar. Ayşegül’ün orada bir de ekledikleri keyfi siyah ve beyaz. Biz ne giydireceğiz. Öyle bir renk seçimine geldik ki ne yapacağımızı şaşırdık. Ben her şeyi pembe gönderdim” diye konuştu. Kızı ile telefonda bile görüşemediklerini belirten Çağatay, “Bazı yerlerde telefon görüşmesi haf Aileden gizli açlık grevi Cezaevi yönetiminin zorlaştır dığı koşullar altında avukatların haklarını elde etmek için ailelerinden gizli açlık grevi yaptıklarını belirten anne Çağatay, “Mesela üç gün açlık grevi yapmışlar. Koğuşları çok pis ve temizlik malzemesi verilmiyor .Vatan Emniyet’teki gözaltı sürecinin ardından tutuklanınca, 12 gün sonra banyo yapabiliyorlar. Cezaevi sandalyeyi bile onlara satmaya çalışıyor. Her şeyi direnerek kazanıyorlar. 3 günlük açlık grevinin ardından temizlik malzemeleri ve odanın olmazsa olmazı demirbaşlarını alabiliyorlar. Açlık grevini bize üzülmeyelim diye söylemiyorlar” ifadelerini kullandı. Baba Gökoğlu, Tekirdağ Cezaevi’nde avukatların halen açlık grevine devam ettiklerini ekledi. tada bir, Düzce’de iki haftada bir. Tekmil vermezsen onu da görüştürmüyorlar. Hazır ol vaziyetine gelip, ‘Ayşegül Çağatay’ diye bağırmasını istiyorlar. Bildiğimiz askeri tekmil. Avukatları ezmek, sindirmek istiyorlar. Kızım tekmil vermeyi reddedince de görüşemedim. İlk defe tekmil almadan görüştürdüler on dakika. En son pazar günü ‘ben Ayşegülüm’ dedi ve kapandı, cezaevleri ayda bir görüş yaptırıyor, bizimki iki ayda bir açık görüş yaptırıyor, bazı yerler haftada bir telefonla görüştürüyor, bizde iki haftada bir görüştürüyor, o da tekmille” dedi. l ANKARA Sabahattin Önkibar’a saldırı kınandı TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen 36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda gazeteci yazar Sabahattin Önkibar’a yapılan saldırı meslek örgütleri tarafından yapılan açıklama ile kınandı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada Türkiye’de basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü önündeki engellerin arttığına dikkat çekilerek “Üyemiz gazeteciyazar Sabahattin Önkibar, Büyükçekmece’deki TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen 36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nın ilk gününde 10 kişilik bir grubun saldırısına uğradı. Bu saldırıyı kınıyor, sorumlularının en kısa sürede bulunmasını istiyoruz” denildi. Basın Konseyi’nden yapılan açıklamada ise “Gazeteciyazar Sabahattin Önkibar’ın imza etkinliği sırasında uğradığı saldırıyı üzüntüyle öğrendik. Siyasetin daha çok ısınacağı bir döneme girilirken, kalem sahiplerinin bu tür saldırılara uğramaması için gereken tedbirlerin alınması, yöneticilerin görevidir. Basın Konseyi olarak ifade ve düşünce özgürlüğüne saygı bekliyoruz” ifadelerine yer verildi. Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş ise yaptığı açıklamada düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik tehditlerin artarak sürmesinin ürkütücü olduğunu vurgulayarak saldırıyı kınadı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Berin Nadi’yi özlemle andık Cumhuriyet Vakfı Başkanı, gazetemizin eski imtiyaz sahibi Berin Nadi’yi, aramızdan ayrılışının 16. yıldönümünde Edirnekapı Şehitliği’ndeki mezarı başında özlemle andık. Nadi’nin mezarı başında konuşan gazetemiz İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, “Siz olmasaydınız belki bugün Cumhuriyet gazetesi yayımlanmıyor olabilirdi. Ben ve arkadaşlarım sizlere sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Cumhuriyet’in doğruları yazma konusundaki geleneğinin sürdürüleceği sözüyle önümüzdeki senelerde de başınımız dik ve alnımız ak şekilde huzurunuzda bulunacağız” dedi. Berin Nadi’yi anmak için Edirnekapı Şehitliği’ndeki mezarı başında dün düzenlenen törene gazetemiz İmtiyaz Sahibi Erinç, Berin Nadi’nin gelini Betül Erozan, yakın aile dostları Özer Derbil’in eşi Sevda Derbil, gazetemiz yazarları Meriç Velidedeoğlu, Şükran Soner, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Önder Çelik, Haber Koordinatörümüz Aykut Küçükkaya ile gazetemiz çalışanları katıldı. Anmada konuşan Erinç, geçen yılki anmada Cumhuriyet’e yönelik operasyonda arkadaşlarımızın tutuklandığını anımsattı. Erinç, “O gün size alnımızın ak, başımızın dik oldu ğunu ve Cumhuriyet’e ihanet etmediğimizi söylemiştim. Söylediklerimin doğruluğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Tabii kimi konular Türkiye’de çok geç yürüyor ama sonunda Cumhuriyet’in suçsuzluğu da kanıtlanmış olacak” diye konuştu. ‘Sözümüzü tuttuk...’ Geçen yıldan bu yana Türkiye’de doğruları söyleyenlere ve başta gazeteciler olmak üzere suç uydurma ve iftira atma konusunda büyük bir mesafe alındığını söyleyen Orhan Erinç şöyle devam etti: “Ben uzun yıllar gazetecilik yaptım. Kamu görevlilerine inanma konusunda çok az kuşku duymuştum ama bugünkü kadar güvensizlik ortamında yaşadığımızı hiç düşünmüyorum. Yine gazeteci olarak özellikle ya yöneticisi olduğum kurumlarda, mesleki örgütlerde ya da haber kaynağı olarak pek çok müfettişlerle bir araya geldim. Benim tanıdığım müfettişler denetledikleri yerde çay ve kahve dahi içmezlerdi ama bir kaç müfettişle tanıştık ki, müdürlerinin sözlerini yerine getirmek için olmadık yorumlardan kaçınmayan ya da FETÖ’den iki müebbet hapisle yargılanan savcının beklentilerini karşı lamak için kendi kurumunu suçlayarak Cumhuriyet’e suç yüklemeye çalışan müfettişler olduğunu gördük.” “Bugün de huzurunuzda başımız dik, alnımız ak olarak ayrılacağımızı söylemek görevini üstlendim” diyen Erinç, “Bugün ben, dostlarınız ve çalışma arkadaşlarım size olan minnettarlığımızı anlatacak kelime bulmakta zorlanıyoruz. Siz olmasaydınız bugün Cumhuriyet gazetesi yayımlanmıyor olabilirdi. O yüzden kendimi size olan şükranlarımızı anlatmak konusunda cümleler kurmaktan aciz hissediyorum. Bugün de buradan alnımız ak, başımız dik olarak ayrılıyoruz. Sonuçta Cumhuriyet’in doğruları yazma konusundaki geleneğinin sürdürüldüğü bir yayın yaşamıyla önümüzdeki yılda gelip saygılarımızı ve şükranlarımızı sunmayı sürdüreceğiz. Ruhunuz şad olsun” diyerek konuşmasını tamamladı. Betül Serozan da Berin Nadi’yi çok özlediğini belirterek, “Onu çok özlüyorum ve her an hatırlıyorum. ‘Gelin gelinliğini yapar’ derdi. Bana bir sürü şeyler yaptırdı ve öğretti” ifadelerini kullandı. Sevda Derbil de Berin Hanım’ı çok özlediğini söyledi. l İSTANBUL/Cumhuriyet haber 7 Cezaevleri ölüm evlerine dönüştü 16 yılda 3 bin 432 tutuklu ve hükümlü öldü SELAHATTİN GÖKATALAY CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, son 16 yılda cezaevlerinde 3 bin 432 tutuklu ve hükümlünün hayatını kaybettiğini belirterek, AKP döneminde cezaevlerinin ölüm evlerine döndüğünü belirtti. Ağbaba, yılda 215 kişinin hayatını kaybettiği cezaevlerindeki hasta tutuklu ve hükümlülerin durumlarının araştırılması, sağlıklarına kavuşması için gerekli işlemlerin başlatılması, bürokratik engellerin ortadan kaldırılması amacıyla Meclis araştırması istedi. 1025 hasta tutuklu CHP’li Ağbaba, yeme, içme, nefes alma dışında hiçbir yaşamsal aktivitesi olmayan hasta mahpusların tahliye edilmemesinin mevcut iktidarın hapishane politikasını ortaya koyan çarpıcı bir sonuç olduğunu kaydederek “Cezaevlerinde toplam 357’si ağır 1025 hasta mahpus bulunmaktadır. Adalet Bakanlığı son 2 yılda ağır hastalığı nedeniyle ceza ertelemesi için başvuruda bulunan mahpus sayısını 171 olarak, ceza ertelemesi uygun görülen ancak henüz tahliye edilmeyen hasta mahpus sayısının 31’i kadın, 810’u erkek olmak üzere 841 olduğunu açıklamıştır. Henüz Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alamayanlar da dikkate alındığında hasta tutuklu ve hükümlü sayısının çok ciddi seviyelere ulaştığı ortaya çıkmaktadır” ifadelerine yer verdi. 215 kişi ölüyor Her yıl ortalama 215 kişinin cezaevlerinde yaşamını yitirdiğini vurgulayan Ağbaba, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Ceza infaz kurumlarında eceliyle hayatını kaybeden hükümlü ve tutuklu sayısı 20002011 yılları arasında 2024 kişidir. 2012 yılında 286, 2013 yılında 265, 2014 yılında 312, 2015 yılında 373, 2016 yılında 172 kişi hayatını kaybetmiştir. Verilen rakamlardan hareketle 20002016 yılları arasında 16 yıllık süreçte cezaevlerinde hayatını kaybeden tutuklu ve hükümlü sayısı 3 bin 432 kişidir. Türkiye cezaevlerinde her yıl ortalama 215 kişi hayatını kaybetmektedir.” Son 5 yılda ağır hastalığı nedeniyle tahliye edilen mahpus sayısının 832’de kaldığını belirtilen Ağbaba, “2013 yılında 162, 2014 yılında 130, 2015 yılında 282, 2016 yılında 224, 2017 yılında da 34 mahkum cezaevinden tahliye edilmiştir. Cezaevlerinde ortaya çıkan sorunlar hasta/ağır hasta tutuklu ve hükümlülerin hayatlarını tehdit etmektedir. Sorunları görmezden gelmek, taleplere kulak tıkamak cezaevlerindeki hasta mahpusları ölüme terk etmek anlamına gelmektedir” ifadelerini kullandı. l MALATYA Erkan Baş’ınRusya’ya gidecekti pasaportuna el konuldu Moskova’da tanbul Atatürk Havalimanı’ndan Ekim Devrimi’ çıkış yapmak is nin 100. yıl et tediği sırada el kinliklerine ka konuldu. Erkan tılmak için İs Baş konuyla il tanbul Atatürk gili sosyal med Havalimanı’na ya hesabından giden Hal yaptığı açıklama kın Türkiye Ko da, “Sabah ak münist Parti şam ‘Komünist si (HTKP) Genel Başkanı Erkan Erkan Baş ler Moskova’ya’ diye bağırıyor Baş’ın pasapor lar, bir kere gide tuna el konuldu. lim dedik, pasaportuma Ekim Devrimi’nin 100. el koyup göndermediler” yıl etkinliklerine katılmak dedi. Avukat Özgür Urfa ve komünist partilerle gö da, Erkan Baş hakkındaki rüşmeler yapmak üze yurtdışı yasağının kaldırıl re Rusya’ya gidecek olan dığını belirten mahkeme HTKP Genel Başkanı Er ve savcılık yazısını sosyal kan Baş’ın pasaportuna medyadan paylaştı. l İS dün sabah saatlerinde İs TANBUL/Cumhuriyet Türkiye Komünist Hareketi ‘Yeni bir cumhuriyet için ayağa kalkma zamanı’ Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) düzenlediği “Yeni Bir Cumhuriyet” buluşmasında konuşan TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek, AKP’nin sermayenin, şeriatçıların ve ABD’nin partisi olduğunu belirterek, “Gelin bu gerici istibdat rejimini devirelim” dedi. Türkiye Komünist Hareketi, Bostancı Gösteri Merkezi’nde “Yeni Bir Cumhuriyet için Ayağa Kalkma Zamanı” başlıklı bir buluşma gerçekleştirdi. Enternasyonel Marşı’yla başlayan etkinlikte sık sık “Yaşasın Devrim ve Sosyalizm!” sloganları atıldı. Etkinlikte söz alan TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek, komünistlerin 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’’nin tarihsel kazanımlarına sahip çıktığını kaydetti. 1917’de Rusya’da gerçekleşen Ekim Devrimi’ne de selam gönderen Tekerek, Türkiye emekçilerinin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin varlığında nefes aldığını söyledi. AKP iktidarının işçiye ve insanlığa düşman bir iktidar olduğunu vurgulayan Tekerek, “Gelin bu gerici istibdat rejimini devirelim. Sosyalist Cumuriyeti ülkemizin kimliğine altın harflerle kazıyalım” diye konuştu. TKH Merkez Komite üyesi Erkan Kılıç da konuşmasında tüm emekçileri Yeni Cumhuriyet için mücadele etmeye çağırdı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle