04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 6 Kasım 2017 6 haber TASARIM: EMİNE BİLGET İçişleri’nin rakamlarına göre bile milyonlarca yurttaşın katıldığı Gezi Direnişi, belli bir örgüte ya da ‘bir organizatöre’ bağlanmak istiyor. ‘Organizatör: AKP’ Kavala’nın “Gezi’yi organize etmek”le suçlanmasına, direnişin sembol isimlerinden ortak tepki geldi: Başlatanı da organizatörü de AKP’ydi! Gezi Direnişinin simge isimleri, Atatürk dir. Gezi Direnişi’nin esas ortaya çıkmasının nedeni çok haklı bir talebe ve Havalimanı’nda 18 dayanışmaya iktidar tara Ekim’de gözaltına alın fından olağanüstü şiddet dıktan sonra tutuklanan iş adamı Osman ZEHRA ÖZDİLEK Kavala’ya yönelik “Ge SEYHAN AVŞAR le karşı koyulmasıdır. Benim de içinde bulunduğum bir sürü insan böyle zi eylemlerinin organizatörü olduğu” suçlandı ve beraat ettik. Ben Gezi’nin suçlamasına tepki gösterdi. içinde bir insan olarak, hiç kimse he ‘Gezi bir konser miydi ki?’ le de Kavala tarafından organize edilmediğimden eminim. Koskoca Gezi sı l Avukat Can Atalay: Öncelik rasında Osman Kavala ile hiç rastla le; Gezi Direnişi ile ilgili olarak ara şıp konuşmadım ama eminim o da he dan dört buçuk yıllık bir süre geçtik pimiz gibi bir Gezi insanıydı. Osman ten sonra şu ana kadar açılmış ve çok bey için basında yer alan iddiaları önemli kısmı beraatle sonuçlanmış da okuduğumuzda da benim hissettiğim valardaki iddialardan bambaşka iddia şey aslında hedefin Osman Kavala de lar ileri sürülemez; açıkça hukuka ay ğil bu ülkenin aydın insanları ve Gezi kırıdır. Öte yandan; haklarına ve gele Direnişi olduğu. Ne Gezi bu şekilde te ceğine sahip çıkan milyonlarca yurtta rörize edilebilir ne de başka insanlar. şın haklı ve meşru direnişinin bir konsermiş gibi bir “organizatör” ile izah ‘Finansör yok imece var’ edilemeyeceğine hiç kuşku yok... Pa l Eski CHP Milletvekili Ali Şeker: ris Komünü’nü, “occupy” eylemleri Gezi Direnişi finanse edilmedi. İme ni ya da dünyanın herhangi bir yerin ce usulü ile örgütlenmiş bir direniş de zırhlı araçların karşısına bedenleri tir. Herkes kendi çabasıyla bir şeyler ile dikilenleri bir organizasyon firma yaptı. Herhangi bir sipariş üzerine ta sından mı soruyoruz? Görüldüğü ka sarlanmış, planlanmış, organize edil darı ile siyasi iktidar kendisine yöne miş bir çalışma değildir. lik demokratik eleştirileri; hukuka ay Eğer burada bir teş kırı işlem ve eylemlerine karşı meş vik edici arıyorlar ru direnişi kriminalize etmeye çalı sa insanları soka şacak. Aradan geçen süreye karşın ğa döken, insan Kavala’nın “organizatörlük” ile suçlan ların yaşam bi masını bu nedenlerle haksız, yersiz, çimine karışan dayanaktan yoksun ve açıkça hukuka söylemlerde bu aykırı görürüm. lunan Cumhur ‘Tek suçlu iktidar ve İBB’ başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. l HDP Ankara Milletvekili Sır Gezi’nin al rı Süreyya Önder: Birincisi Gezi’de tında biri ki itiraz ve direniş bir suç değildir. Bu ni arama nun bir suç olmadığı mahkeme kara nın bir an rıyla da tescillenmiştir. İkincisi Gezi lamı yok. Direnişi birkaç kişi ya da birkaç kuru Baskı or ma izafe edilemeyecek kadar yaygın tamında ve kolektif bir itirazdır. Eğer Gezi suç AKP’nin sayılacaksa bunun tek bir suçlusu var iktida dır: dönemin iktidarı ve İstanbul Bü rını yükşehir Belediyesi’dir. ‘Rastlamadık bile!’ l Taksim Dayanışması sözcüsü, yüksek mühendis mimar Mücella Yapıcı: Hepimiz biliyoruz ki Gezi’nin herhangi bir organizatörü yok. Organizatörü de varsa eğer iktidarın amansız şiddet politikalarını yönlendirenler tehdit eden herkesi içeri almak istiyor. Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerine yönelik ve açlık grevindeki akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça’ya yönelik uydurma iddianamalerin hazırlandığı bir dönemdeyiz. Kendine tehdit olarak gördüğü ve biat etmeyen Osman Kavalayı da akıllarınca bu çerçevede sıkıştırmak istiyorlar. ‘Tutuklamak aptalca’ l HDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü: Tutuklamanın nedeni, Kavala’nın demokrasi, insan hakları, mülteciler vs. gibi konularda kendilerine engel olması, uluslararası alanda etkin olmasıdır. Kavala işadamları arasında kapatmalar ve engellemeler ile yıldırılamayacak bir isim. İki sebeple Kavala’nın Gezi Direnişi ile suçlanması beş para etmez. Birincisi nereden bakarsanız bakın Gezi’nin planlayıcısı ekolojik grubun ezilmesinden doğan itirazların, bir halk mücadelesine dönüşmesidir. İkincisi ise sosyolojik olarak Gezi direnişi hükümetin raporlarının, savcıların konusu oldu. Gezi sürecinde çok sayıda insana dava açıldı. Ama bu davalar bitti. Bu davaların ortak yanı ise amacın hükümeti devirmek olmadığı ve şiddet içe ren eylemler olmadığıdır. Osman Kavala’yı bu ve buna benzer iddialarla tutuklamak inandırıcılıktan uzak ve aptalcadır. ‘İntikam istiyorlar’ l CHP eski Milletvekili Melda Onur: Bir sürü masum insanın gazlanma sı, fişeklerle ya ralanması, öldü rülmesi emri ni veren kimse, Gezi’nin sebe bi de odur. Hiç öyle komplo teorileri ara masınlar. Bu direni şi başla tan onlar dır. Böyle büyük bir di Osman Kavala reniş başladığı za man elbette nemalanmak isteyenler olacaktır ama bu iddialara da kargalar güler. Osman Kavala insan hakları davasına kendisini adamış, yurtdışı bağlantıları çok olan hatta bildiğim kadarıyla bir dönem Cumhurbaşkanı’na da destek veren bir ekiptendi. Liberal kesimden, Cumhurbaşkanı’nın ilk dönemdeki demokratikleşmeden umutlanan bir kişi olarak biliyorum. Kaldı ki yurtdışındaki bütün liberal çevrelerden destek almış bir Cumhurbaşkanı var. Bunlar suçsa demek ki bu suçun önünü o açmış. ‘Ben de suçluyum’ l Oyuncu Şebnem Sönmez: Gezi’nin hiç bir organizatörü yoktu. Bütün dünya çok iyi biliyor ki Gezi lidersiz bir direnişti. Tamamen halk tarafından kendi özgür iradesi ile insanların sokağı çıktığı ve birbirini desteklediği, beğenmediği düzene hep beraber ‘Hayır’ demeyi, belkide tarihimizde ilk kez başarmış çok önemli bir direnişti. Aktif olarak 21 gün orada olan bizler hiçbir şekilde özel birinin herhangi bir şeyi organize ettiği ne gördük ne duyduk. Herkes elinden ne geliyorsa yaptı. Osman Bey ne yaptıysa benim kadar yapmıştır, o suçluysa ben de suçluyum. Hepimiz teker teker onun kadar suçlu sayılırız. Sadece vicdanı ve hür iradesiyle davranan insanların direnişiydi. Kavalada öyle biri zaten. ‘Kitle isyanıydı’ Oyuncu Barış Atay: Kendilerine karşı bir halk ayaklanması olduğunu kabul etmesi, bir iktidar açısından en tehlikeli şey olsa gerek. O yüzden bunun sözüm ona dış güçler tarafından, onların buradaki temsilcileri tarafından finanse edilen bir ayaklanma olduğu tezini sürekli işliyorlar. Ama bunun elbette mümkünatı yok. Gezi, iktidarın ceberrut uygulamalarından gına gelmiş, çok büyük bir kitlenin isyanıdır. Kişiler ile alakası yoktur. ‘Hukuka uygun değil’ l Avukat Fikret İlkiz: Gezi Direnişi hakkında birçok dava açıldı. Açılmış olan davaların niteliğine ve özelliğine baktığınız zaman sonuçta eylemin hukuki tahsisi yapılmış durumda. Geriye dönmek suretiyle, yeniden bir suçlama yaratılması bence hukuka uygun değildir. l İSTANBUL FETÖ de suçlamıştı MİYASE İLKNUR “Anayasa’yı ihlal” ve “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ettiği iddialarıyla tutuklanan işadamı Osman Kavala’ya yöneltilen suçlamalardan birisi de Gezi Direnişi’ni finanse etmek. Gezi’nin hemen ardından hazırlanan polis fezlekesinde ise Osman Kavala, Gezi eylemlerinin provasının yapıldığı iddia edilen Mehmet Ali Alabora’nın “Mi Minör” oyununu finanse etmekle suçlanmıştı. FETÖ’nün, oyunu finanse etmekle suçladığı Kavala için vites büyütüldü ve şimdi tüm Gezi’yi finanse etmekle suçlanıyor. Gezi Direnişi sırasında Çarşı Grubu’na açılan davanın dosyasının ek klasörlerinde yer alan polis fezlekesinde bir sivil itaatsizlik hareketi olan “Otbor”un lideri İvan Maroviç’in tiyatrocu Mehmet Ali Alabora, eşi ve oyuncu kadrosuyla Mısır’da görüştüğü, Maroviç’in eğittiği ekibin Türkiye’ye döndükten sonra ‘Mi Minör’ oyununu sahneye koyduğu ve Gezi eylemlerinin provasının da bu oyunda yapıldığı öne sürülüyordu. Fezleke de George Soros isimli şahıs tarafından kurulan Açık Toplum Enstitüsü Danışma Kuru lu Üyesi Osman Kavala’nın da Amlabora ile oyuncu arkadaşlarını finanse ettiği ileri sürülmüştü. Fezleke değil ‘destan’ Polis fezlekesinin hemen ardından FETÖ üyesi olmakla halen tutuklu bulunan dönemin İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak Mehmet Ali Alabora, eşi ve Osman Kavala’nın 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren telefondaki tüm görüşmelerinin ve baz istasyonu sinyallerinin dökümünü istemişti. Bu pası alan FETÖ’nün kudretli savcılarından, hâlâ firari olan Muammer Akkaş da İstanbul 1. No’lu Hâkimliği’ne başvurarak bu dökümlerin kendisine verilmesini talep emişti. Osman Kavala, “Otbor” adlı sivil itaatsizlik grubunun adını ilk kez duyduğunu, Mehmet Ali Alabora’nın oyununa da herhangi bir finansal destek sağlamadığını açıklamıştı. Gezi Direnişi ile ilgili davalar tek tek düştü. Gezi Direnişi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “destan yazdılar” dedikleri polislerin sadece “oyuna finansörlük yaptı” diye suçladığı Osman Kavala’nın, rolü bu dönemde yeterli görülmedi ve hedef büyütülerek Gezi eylemlerinin tümüne destek vermekle suçlandı. Bu suçlamaya dayanak olarak nasıl belgelerin sunulacağı ise hâlâ muamma! Bize yeni bir Cumhuriyet ve öncü yaratıcı sınıf gerek Dün Doğan Kuban Hoca’nın Herkese Bilim Teknoloji dergisindeki “Kaya Sınıf” üzerine gözlemlerini ve saptamalarını tartışmaya açmıştım. Kuban’ın, HBT’nin sonraki sayısında da konuyu bu kez üstyapı politikaları bağlamında sürdürdüğünü göreceksiniz. Kuban, çok sık dile getirdiğimiz bir saptamayı paylaşıyor öncelikle. Bugünkü politik tartışmaların ve gazete haberlerinin ve işlediği konuların kof ve boş olduğuna işaret ettikten sonra, “geleceğimizi şekillendirecek politik söylemin bilimden, ileri teknolojiden ve bunun üretim alanında iyi örgütlenmesinden söze başlaması gerek. Bu tek açık yoldur... Dünyaya egemen olan toplumların bilgi ve disiplinine sahip olmak toplumun çağdaşlığa yönelik düşünsel ve örgütsel olarak gelişmesi anlamına geliyor. Bu dünyada yaşamak hemen hemen Avrupa ve Amerika toplumlarının üretim kalitesine, bilgi ve disiplinine ulaşmayı gerektiriyor...” diyor. Yeni ‘Cumhuriyet’e ihtiyaç Hoca, geç dönem Osmanlı’nın çağdaşlaşma çabalarıyla bugünü kıyaslayarak, “daha geri” düştüğümüzü belirtiyor ve “Yeni bir Cumhuriyet” fikrini ileri sürüyor: “Bize, Cumhuriyetin ilk döneminde olduğu gibi, fakat tamamen farklı koşullarda yeni bir öncü ve yaratıcı sınıf gerek. Bu sınıfın toprak ağası, mal mülk sahibi ve para spekülatörü olmaktan öte bir özelliği olması gerek. Cumhuriyet’n uzantısı ancak böyle bir gücün toplamasıyla meydana gelebilir. Bu dinamik, mevcut egemen gruplar arasından çıkamaz, fakat bilincinin temeli çağdaş dünya olan bir toplum grubuna dayanması gerek. İçinde bulunduğumuz durumun analizini yaparak bunu başaracağını sandığımız bir odak şimdilik yok. Partiler, dernekler ve bütün iyi niyetli çabalar, yıllardır toplumun kafasını karıştıran sahte bir modernlik imgesi yaratıyorlar... yeni bir Cumhuriyete inanmak ilk adımdır..” ‘Kaya Sınıf’ın üstü Yeni bir Cumhuriyete inanarak hareket edecek öncü ve yaratıcı bir sınıf... Bu “sınıf” var. Bölük pörçük, partiler arasında dağınık. İlgisizce, tamamen eski bir politik söylemin egemen olduğu ülkede, eski bir sınıflandırma ve tutum gereği hareket eden bir “sınıf”. Kuban’ın gözlemden yola çıkarak, Cumhuriyet’in yarattığı “Kaya Sınıf” olarak nitelendirdiği kesim, şüphesiz, yeni olarak varsaydığımız bu “sınıf”ın büyük ölçüde “üyeleri”. Ama sadece onlar değil. Türkiye’yi “tabanda” salt onlar ayakta tutmuyor. Onların bir “üst sınıfı”na çıkarsanız, çok geniş ve yaygın başka bir “yetişkin” ve işlerini mümkün olduğunca en iyi yapma uğraşı veren başka bir “yetişkin sınıf”ın varlığını görürsünüz. Kim mi bunlar? Mesela anesteziyoloji ve reanimasyon çatısı altında toplanan uzmanlar.. Beyin cerrahisi, hematoloji, iç hastalıkları, nefrologlar, psikiyatristler vb. gibi belki yüzlerce dalda uzmanlaşmış ve yüzlerce dernek altında toplanmış kesim. Öncelikle doktorları gündeme getirmemin nedeni, geçenlerde kongrelerine bir konuşma için yaptıkları davetti. Daha önce de mesela pediatristlerin kongresinde bulunmuştuk. Son zamanlarda çok sayıda bu tür kongreleri izleyerek gözlem yapma fırsatı bulduk. Bunların önemli bir çoğunluğu çağdaşlığa uzanan yolda yürüyorlar. Şu partiyi bu partiyi destekliyorlar demiyorum. Şüphesiz büyük çoğunluğu, ülkemize topluma siyasi arkaik dayatmalara kesin karşılar. Derneklerin tüm yöneticileri, üyelerinin mesleklerinde gelişmeleri ve çağdaş uygulamaları yakalamaları için çaba sarf ediyor. Yabancı tıp ve bilim insanlarını çağırıyorlar, tartışıyorlar. Bu anlamda evrenselleşmişler ve dünya ile uygun adımı yakalamaya çalışıyorlar. Bilimi en çok duyumsayan kitle. Ben onları yeni bir cumhuriyetin öncü sınıfının parçası olarak görüyorum. Kimisinin bugün iktidar safında olmasının veya iktidara oy vermesinin bir önemi yok. Eski anlayışların kalıpları Başka? Aslında geniş akademik kadroya, ülkemizde yüksek lisans, doktora yapmışları da aynı gözle bakmak gerek. Yine söylüyorum, siyasi baskının kalktığı ve akademik özgürlük durumları söz konusu olduğunda, yine bu kesim de “Yeni Cumhuriyet”in üyeleridir. İş dünyasında sayıları hiç de az değildir. Eskiden “beyaz yakalı” olarak nitelendirilen, ama bence “Bilgi Toplumu”nun itici ve yaratıcı gücü olanların hepsi Türkiye’yi ileri taşıyanlar ve taşıyacak olanlar. Hepsi Yeni Cumhuriyetçi! “Sağcı solcu” gibi, geçmişin getirip önümüze yığdığı ve bizi bu açıdan böldüğü ve karşı karşıya getirdiği ve bu kalıplar içinde düşünmeyi dayattığı ayrımların kalkacağı zamanları düşünmeliyiz.. Yeni Cumhuriyetçi veya yarını kuracak Bilgi Toplumu Sınıfı’nı düşününce.. Çok verimli bir tartışma alanında olduğumuz kesin. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle