25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 5 Kasım 2017 2 Şizofreni için iki yıllık deney Hastalığın sebebinin bağışıklık sistemi olduğunu düşünen bilim insanları multiple skleroz ilaçları kullanacak Şizofreni tedavisi için 10 yıldan fazla süredir çalışan bilim insanları, iki yıllık bir tedavi deneyi başlatıyor. Bilim insanları, multiple skleroz (MS) hastalığını tedavi etmek için kullanılan ilaçları şizofreni tedavisinde deneyecek. Bilim insanları şizofreninin bir bağışıklık sistemi hastalığı olduğunu düşü nüyor. Yeni tedavi yöntemine göre iki yıl boyunca 30 şizofreni hastasına her ay MS hastalığını tedavi etmek için kullanılan antikor temelli ilaçlar verilecek. Bilim insanları bu tedavi yöntemiyle şizofreninin asıl köklerini iyileştirmeyi umuyor. MRC Londra Tıp Bilimleri Enstitüsü moleküler psikiyatrisi ve Güney Lond ra’daki Maudsley Hastanesi danışman psikiyatrisi Oliver Howes, hastalığın tedavisi için 10 yıldan uzun bir süredir çalıştığını söyledi. Howes’un ekibi, beyindeki anormal aktivitelerin bağışıklık sistemiyle bağlantılı olduğuna dair kanıt bulan dünya çapındaki birkaç ekipten biri olarak sayılıyor. l DHA DR. ÜSTÜN EZER LÖSEV’e ABD’den ödül Lösemili Çocuklar Vakfı (LÖSEV) kurucusu ve başkanı Dr. Üstün Ezer, sağlık alanındaki çalışmaları nedeniyle, çocuk haklarını korumada dünyanın en önemli ve saygın kuruluşlarından biri olan Çocukların Dünyası (World of Children) Vakfı tarafından ödüle layık görüldü. Ezer, ‘Çocuk hakları No beli’ olarak nitelendirilen ödülünü New York’ta düzenlenen bir törenle teslim aldı. Dr. Üstün Ezer, ilk kez bir Türk’e verilen ödülü lösemili çocuklara adadığını söyledi. Çocukların Dünyası Vakfı’nın kurucusu ve Yönetim Başkanı Harry Leibowitz, LÖSEV ve Ezer’in çalışmalarından övgüyle söz etti. l DHA haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY / MÜNEVVER OSKAY TASARIM: EMİNE BİLGET İdeolojik değişmeden sınıfsal gelişmeye 11 Yine bir pazar... Yine adalet tecelli etmedi, yine arkadaşlarımızın bir bölümü bu yazıyı içeride okuyacak: Onları unutmuyoruz; adaletsizliğin derin acılarını yüreğimizde hissediyoruz. Onları hapse atan haksızlıkların da arkasında olan süreci anlatan bu yazı dizisine devam ediyorum. HHH İnsanlık tarihi ve Toplumbilim açısından, Türkiye’nin de yazgısını belirleyecek olan kritik soru şudur: Feodal aşamada duraklamış veya duraklatılmış olan Din/Tarım Toplumlarının çağdaşlaşmaları ve endüstrileşmeleri için uygulamaya konulan “ideolojik modeller” başarılı olurlar mı ve olurlarsa ne zaman başarıya ulaşmış sayılırlar? Bu modellerin başarılı olduğu süreçler de vardır, başarısız kaldığı örnekler de. Başarı ölçütü ise gayet basit ve yalındır: Toplum, çağdaş sınıfsal değişme ve gelişmeyi sağlayabildiği ve bunu siyasetine yansıtabildiği, buna dayalı olarak Demokratik rejimini kurup işletebildiği zaman, yönetici olan “DevletçiSeçkincilerin” uyguladıkları “İdeolojik Değişme Modelleri” başarıya ulaşmış sayılırlar! HHH Batı emperyalizmi, sömürdüğü ülkelere, ister istemez kendi kültürünü ve değerlerini de götürür. Demokrasi, laiklik, ifade ve muhalefet özgürlüğü, kadın hakları başta olmak kaydıyla genel insan hakları, yani temel hak ve özgürlükler, bu bağlamda, sömürülen ülkelerin lider kadrolarında da yankı bulur. Böylece Feodal aşamada duraklamış veya duraklatılmış olan Din/Tarım Toplumlarını dönüştürmek isteyen yöneticiler, liderler de bu değerlerinden etkilenerek, kendi kurtuluşları için “İdeolojik Değişme Modelleri” oluştururlar. Osmanlı’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Hindistan’da Mahatma Gandhi, Kongo’da Patrice Lumumba böyle liderlerdir. (Sovyetler’in çöküşünden sonra “Uygarlıklar Çatışması: Yeni Dünya Düzeninin Kuruluşu” kitabını yazan büyük Faşist ve Emperyalist Samuel P. Huntington, sırf bu etkileşimi önlemek ve sömürülen toplumların çağdaş değerler adına kendilerini sömüren Batılılara başkaldırmasını engellemek için özet olarak, kimi zaman açıkça, kimi zaman mealen, “İnsan hakları, kadın hakları, emperyalist değerlerdir; demokrasi iyidir, laiklik kötüdür; siz kendi yerel değerlerinizle yetinin; Batı’yı taklit etmeye kalkmayın, zaten o tek ve biriciktir, ona benzeyemezsiniz ve erişemezsiniz” der) Bu üç liderden, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ülkeyi işgal eden Batılı emperyalistlere, onların adına taze kuvvet olarak Anadolu’ya saldıran Yunanistan’a ve Ermenistan’a ve bütün bunlar yetmiyormuş gibi kendilerini dinsiz ilan eden ve arkadan vuran Padişah kuvvetlerine karşı mucizevi bir savaş kazanmış ve buradan aldığı karizmatik güçle, kendi “İdeolojik Değişme Modelini” Cumhuriyet projesini uygulamaya koymuştur. Mahatma Gandhi, Hindistan’da, İngiliz sömürgeciliğine karşı, pasif, barışçı direnişle Hindistan’ın bağımsızlığını sağlamıştır. Patrice Lumumba ise, içselleştirdiği Rousseau ve Voltaire’in “aydınlanmacı” fikirleriyle ülkesinin bağımsızlığını sağlamış, demokratik olarak seçilen ilk Başbakan olmuş, fakat çağdaşlaşma modelini uygulamaya koyduğunda, emperyalistlerle işbirliği yapan ülkesindeki gerici güçler tarafından yenilgiye uğratılarak öldürülmüştür! DİREN ADALET... DİREN DEMOKRASİ! Tükenmemek için ‘hayır’ı öğrenin Yoğun tempoda çalışan insanların günün çoğunluğunu işyerinde geçirmesinin olumsuzluklarından bahseden Uzman Psikolog Melda Yakupoğlu, insanların işyerinde stresle etkili bir şekilde baş edemediklerinde tükenmişlik sendromu yaşayabildiğini söyledi. Yakupoğlu tükenmişlik sendromunun ilk etapta çalışanların tahammül düzeylerine ve motivasyonlarına yansıdığını, yıpranan kişilerde artık eskisi gibi tahammül gösterememe, daha çabuk öfkelenme gibi durumların görülebildiğini söyledi. Özellikle ofis ortamlarında çalışanları en çok tüketen durumların başında, kişilerin hayır diyememesi, görevlerinden fazla ve farklı işleri de kendilerine misyon edinmeleri, müdürleri tarafından yeteri kadar onaylanmamaları, motivasyonsuzluk, iş arkadaşları tarafından mobbinge uğramaları ve kalabalık gruplarla baş edebilmeleri gereken durumlarda etkili iletişim yöntemlerini kullanamamalarının geldiğini vurgulayan Yakupoğlu, özetle şunları kaydetti: “Örneğin, bir çalışan kendisine verilen sorumluluğu sürdürmekte güçlük çekiyorsa bunu etkili bir şekilde ifade etmelidir. Tükenmişlik sendromuna, ofis içi çözümler olacak programlar düzenlemek gerekir” dedi. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle