23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 28 Kasım 2017 12 haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ECE KURTULUŞ Mısır, Türkiye’deki boşluk ve IŞİD Türkiye’de dün Mısır’ın Sina Yarımadası’ndaki terör saldırısında öldürülen 305 kişinin anısına bir günlük resmi yas ilan edildi, kamu kuruluşlarında bayraklar yarıya indirildi. Yerinde bir tepkiydi. Sadece Mısır tarihinin en kanlı terör eylemi karşısında sessiz kalmamak bakımından değil, saldırganlar ve kurbanlarının kimler olduklarının bizleri yakından ilgilendirmesi dolayısıyla da doğruydu bu bir günlük yas ilanı... Lakin yas ilan etmek başka, gerçekten yas tutmak başka... Bayrakları yarıya indirmekle yetinmek şekilcilikten ibaret. Dünyayı üzüntüye sevk eden bir hadise dolayısıyla yas tutmak, düşünerek yoğunlaşmayı ve tartışmayı gerektirir. O halde üzerimize düşeni yapmayı deneyelim... IŞİD doğrudan üstlenmese de Bir ElAbd kasabasındaki, Sünni mezhebinden Sufilerin ibadet ettiği ElRavda Camii’nde cuma namazı için toplananlara karşı saldırının bu örgüt tarafından düzenlendiğine dair genel bir kabul söz konusu. Bunun bir nedeni teröristlerin IŞİD flamaları taşıdıklarının görülmesi, ikinci nedeni de IŞİD’in Sina’nın yanı sıra Mali ve Pakistan gibi diğer bazı ülkelerde “tekfir ettiği” yani İslam dışı sayarak düşmanlaştırdığı Sufileri bundan önce de hedef aldığının bilinmesi... Velhasıl yeni bir fenomenle karşı karşıya değiliz. Burada bir parantez açarak, Tayfun Atay’ın dünkü Cumhuriyet’te yayımlanan “Sufilik, Selefilik, IŞİD, Türkiye” başlıklı yazısını atladıysanız, mutlaka okumanızı salık veririm. Atay, “IŞİD’in eylemini kendince gerekçelendirecek dayanak, İslam tarihinde mevcuttur” dedikten sonra IŞİD’cileri kastederek ekliyor: “Tarihsel olarak, sosyolojik olarak, sosyal antropolojik olarak bunlara ‘Müslüman’ demek durumundayız. (...) Din adına yapılan savaşları, öldürülen insanları, işlenen cinayetleri, gerçekleştirilen katliamları fark etmek durumundayız.” Devam ediyorum; IŞİD’in Sina’da terörizmini sansasyonel boyutlara vardırabilecek kadar güçlü olduğu, dünyanın zaten malumuydu. Sina’daki IŞİD’in kökeni Ensar Beit ElMakdis adlı bir radikal İslamcı gruba dayanıyor. Bu örgüt 2014’ün kasımında IŞİD’e biat ettiğini açıkladı ve “IŞİDSina Vilayeti” adını aldı. 31 Ekim 2015’te Sina’nın turizm merkezi Şarm ElŞeyh’ten havalanan Rus yolcu uçağının 23 dakika sonra yarımadanın ortasına çakılması sonucunda 224 yolcu ve mürettebatın ölmesi, geçen cuma günkü cami saldırısından önceki en kanlı terör eylemiydi. IŞİD üstlendi, Mısır da olayın bir terör saldırısı olduğunu aylar sonra kabul etmek zorunda kaldı. General Abdülfettah EsSisi’nin Temmuz 2013’te düzenlediği darbeyle Müslüman Kardeşler’i devirip iktidara el koymasını izleyen 20142016 döneminde Sina’da 1165 terör saldırısının düzenlendiği kayıtlarda yer alıyor. Darbenin bir doğal sonuç olarak Sina’da devlet otoritesini güçlendirmesi beklenirken tam tersi gerçekleşti. IŞİD gibi Seleficihatçı terör örgütlerinin güç kazanması Mısır toplumundaki radikalleşmenin tezahürü. Bunun, Mısır’da barışçı çözüm üretme ve ulusal uzlaşma kültürünün çok zayıf olması ve toplumu şiddete yönelten aşırı kutuplaşma gibi sosyolojik ve siyasal nedenleri zaten mevcuttu. İlaveten, EsSisi iktidarının aşırı baskıcılığı ve Müslüman Kardeşler’in yetersizliğinin birlikte neden olduğu bir öfke ve hayal kırıklığı, IŞİD’in kimileri tarafından cazip görülmesinin yolunu açabildi. Darbe daha çok çatışma getirdi, çatışma da daha çok radikalleşme. Bütün bu faktörler IŞİD’in ElRavda Camii’ndeki katliamı hangi güncel motivasyonla düzenlediğini açıklamakta yine de yetersiz kalıyor. IŞİD, Sufileri tekfir ediyordu ama Mısır’da bugüne kadar bir camiye saldırmamıştı. Sina’daki IŞİD’i bir camide ibadet eden 305 kişiyi katletmeye şimdi yönelten etken ne olabilir? Bu, Suriye ve Irak’taki “IŞİD halifeliği”ne nihayet son verilmesinin ardından IŞİD’in dünyanın pek çok başka yerinde gücünü ve varlığını koruduğunu gösterme çabası mıdır? Bazı uluslararası terör uzmanlarına göre öyledir. Bu varsayım kabul edilirse konunun Türkiye’ye getirilmesi mecburiyeti de doğar. Çünkü IŞİD Türkiye’de de vardır. Türkiye’de de dindarları İslamcılaştıran, İslamcıları radikalleştiren, bunlardan bazılarını da sonunda birer Seleficihatçı yapabilen koşullar mevcuttur. Şiddetli kutuplaşma vardır, uzlaşma kültürü yoktur ya da çok zayıftır. Ve en başta laiklikten uzaklaşma ve eğitimin dinselleştirilmesi yoluyla İslami radikalleşmenin yolunu açan bir toplum mühendisliği yürürlüktedir. Bir zamanlar ittifak halinde iktidar olan AKP ile Fethullahçıların farklı nedenlerden dolayı yaşadıkları inkâr edilemez ideolojik ve moral çöküş, Seleficihatçıların önüne, doldurmayı deneyip pay alabilecekleri bir siyasi boşluk çıkarmıştır. Bütün bunlar, IŞİD’in Irak ve Suriye’de tattığı yenilgi ve örgütün buna Sina’da verdiği kanlı reaksiyonla bir arada ele alındığında, ülkemiz için bir parça endişelenmemizi gerektirmez mi? “Yas tutmak düşünmektir” dedik ya, madem yas ilan ettiniz, ben de işte bunları düşündüm. ‘Hakikat Elçi bugün anılıyor Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, bugün ölümünün 2. yıldönümünde düzenlenecek törenlerle anılacak. Elçi için ilk tören Dört Ayaklı Minare önünde öldürüldüğü saat olan 10.53’te düzenlenecek. Törene, Diyarbakır Barosu, avukatlar, insan hakları savunucuları, milletvekilleri, aydınlar, ailesi ve Diyarbakırlılar katılacak. Daha sonra Elçi’nin Yeniköy Mezarlığı’ndaki mezarı başında ise saat 14.00’te anma töreni düzenlenecek. Saat 18:30’da ise Cegerxwin Kültür Merkezi’nde “Tahir Elçi (Kırık Saat) Belgeseli”nin gala gösterimi yapılacak. Türkan Elçi’den mesaj Türkan Elçi, eşinin öldürülmesinin 2. yıldönümünde Twitter’dan, “Tanrım! Kesmeselerdi ağaçları göçmeyecekti kuşlar. Kasımlarda kuşlar şehirleri terk ederdi” mesajını ve eşiyle birlikte çektirdiği bir fotoğrafı paylaştı. savaşçısıydı’lDİYARBAKIR/Cumhuriyet Tahir Elçi’nin 28 Kasım 2015’te Tarihi Dört Ayaklı Minare önünde öldürülmesinin üzerinden 2 yıl geçti. Yakın arkadaşı Mehmet Emin Aktar ile konuştuk Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin yakın dostu eski Di yarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, “Tahir Elçi bir hakikat savaşçısıydı. Çünkü adaletsizliğin içinde doğmuştu. Bu nun içinde doğ mak, ona baş ka seçenek bı rakmamıştı” dedi. MAHMUT 28 Kasım ORAL 2015’te Sur’da tarihi Dört Ayaklı Minare önünde basın açıklaması yaptıktan sonra öldürülmesinin üzerinden 2 yıl geçerken Aktar, soruştur ma sürecini eleştirdi. Tahir Elçi’nin adalet ara yışının en büyük nedeninin, faili meçhul cinayetler, köy yakmalar, gözaltı ve işkence gibi ağır hak ihlallerinin ya şandığı topraklarda doğma sı olduğunu söyleyen eski Di yarbakır Barosu Başkanı Ak tar, “O buraya aitti ve o aidi yet üzerinden burayı daha ya şanabilir kılma mücadelesi vermeyi seçti” dedi. Elçi’nin çok disiplinli olduğunu ve fik ri takibe önem verdiğini, as la umutsuzluğa kapılmaya TBB soruşturmaya SAHİP ÇIKMADI Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’na yönelik eleştirilerde bulunan Akar, “Cenazesine birçok baro ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı da geldi. Ancak törenden önce yaptığı bir açıklama nedeniyle, buradaki meslektaşlarımızın çok tepkisi vardı. Cenaze töreninde birçok arkadaşı mız, protesto etme eğiliminde idi. Ancak sonradan taziye sahibi olarak böyle bir tutumun doğru olmayacağını dikkate alarak vazgeçildi. Ama sonradan TBB Başkanı’nın “görüşlerine katılmamakla birlikte” diye bir açıklamasını gördüm. Bunu söyleme gereğini neden duydu, anlaşılabilir değildi. Hiç olmaz sa katledilen bu insanın ölüsüne saygı duymalıydınız. Bu yapılmadı. Maalesef TBB daha sonrasında da Elçi cinayeti soruşturmasının etkin yürütülmesi ile ilgili de bir şey yapmadı. Hatta tam tersine bunun bir zamana yayılıp, soruşturmanın sonuçsuz kalması çabasına da ortak oldu” ifadesini kullandı. rak mücadele ettiğini, yıllarca süren davalardan bu nedenle sonuç aldığını belirten Aktar, ”Mesela Şırnak’ta 1990’lı yılların başında Kuşkonar köyüne savaş uçaklarının bomba atması, yıllarca inkâr edildi ama o ölmeden birkaç yıl önce bu davaya ilişkin elde ettiği bir belge ile, o zamana kadar savaş uçaklarının o gün uçuş yapmadığı yolundaki devlet iddiasını, belgeyle çürüttü” dedi. Tehdit altındaydı “Tahir’in dahil olduğu birçok soruşturma etkin kılındı” diyen Aktar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mesela Cizre JİTEM davası bunlardan bi Mehmet Emin Aktar ridir. Bu tür davalar bir hukuki başarıyla beraber takip eden avukatlar açısından bir tehdittir aynı zamanda. Dolayısıyla Tahir Elçi de bu davalar nedeniyle sürekli tehdit altındaydı. Bu tür grupların organiza oldukları ve dev let görevlileri olmaları nedeniyle, devletten gelen bir gücü de kullandıkları dikkate alındığında, tehdidin de boyutu ortaya çıkıyor. Tahir Elçi de son derece tehlikeli ve riskli davaların izini sürdü ve bu mücadeledeki isimlerin de başında geliyordu. Çok büyük risklere rağmen yılmadan çalıştı” diye konuştu. Faili belli Hayatını faili meçhullere karşı mücadeleye adayan Tahir Elçi’nin öldürülmesiyle ilgili soruşturmanın faili meçhul kalması tehlikesini sorduğumuz Aktar, “Aslında faili meçbul cinayet yerine faili ortaya çıkarılmak istenme yen cinayet demek daha doğru olur. Çünkü cinayetlerin failleri vardır. Her cinayetin bir sebebi vardır ve faili isim olarak bilinmez ise de tahmin edilir. Bir grubu, bir kesimi, bir gücü o cinayeti işlediğine dair tahmin edersiniz. Bu bakımdan Tahir’in cinayetinin de faili bellidir. Bir meçhullu yok. Sadece ete kemiğe büründürülmemiş, yargı karşısına çıkarılmamış faillerden söz edebiliriz. Akıbetin faili meçhul kalması konusunda ise çok hazin bir son olur. Bunda hepimizin sorumluluğu var aslında. Sadece soruşturmayı etkin yürütmeyenlerin değil, bu bölgede yaşayan bizlerin, Tahir’i tanıyan ve tanımayan, hakikat mücadelesi içinde bulunan herkesin sorumluluğudur” diye konuştu. Elçi’nin ardından yaşama sevincinin bir kısmının da gittiğini söyleyen Aktar, “Tahir bu bakımdan bir çoğumuzun içindeki yaşama sevincinin çalınıp gidilmesine neden olan bir hayat kaybıdır. Tahir hep hatırlanacak. Bu toplumda herkes Tahir şahsında bir yakınını kaybetti” ifadesini kullandı. l DİYARBAKIR 2 YIL GEÇMESİNE KARŞIN SORUŞTURMA DOSYASINDA TEK ŞÜPHELİ YOK Sır 13 saniyelik kesintide mi? Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesinin üzerinden 2 yıl geçmesine karşın soruşturma dosyasında tek bir şüpheli bile yer almıyor. Baronun Tahir Elçi cinayetini soruşturmak için oluşturduğu komisyonda yer alan Diyarbakır Barosu Genel Sekreteri avukat Mahsum Batı, geçen 2 yıllık süreci Cumhuriyet’e değerlendirdi. Soruşturma makamlarının etkisiz tutumunun kamuoyunda Elçi cinayetinin faili meçhul cinayetlerin sonuncusu olduğu kanaatini pekiştirdiğini belirten Batı, gizlilik kararı olmadığı halde uzun süre dosyanın baro ve avukatlardan gizlendiğini söyledi. Elçi’nin cenazesi yerde olduğu sırada bir zırhlı aracın cenazenin hemen başında konuşlandığına dikkat çeken Batı, “Zırhlı araç içerisindeki personele ‘Tahir Elçi’yi vuran mermi çekirdeğinin alınması, bulunması’ talimatı verilmiş olsa idi belki de mermi çekirdeği muhafaza altına alınabilir ve bugün Elçi’yi vuran silahın tespiti mümkün olabilirdi” dedi. Müdahale kuşkusu Delillerin numaralandırıldığını ancak toplanmadığını Tahir Elçi’nin vurulma anı kameralara yansımasına karşın 13 saniyelik bölüm kayıp. anlatan Batı, “1718 Mart tarihlerinde yapılan olay yeri inceleme ve keşif işlemi sırasında Tahir Elçi’nin baş bölgesinin hemen karşısında bulunan ancak Tahir Elçi’yi vurduktan sonra seyreden mermi çekirdeğinin ulaşma ihtimali bulunan işyerinin kepenk ve duvarlarında yüzlerce atış izi olduğu halde, bu atışlara ait mermi çekirdeklerinin birkaç tane hariç bulunamaması, olay yerinin temizlendiği kuşkusunu güçlendirmektedir” diye konuştu. Elçi’nin vurulduğu ana ve o sırada sokakta yaşananlara ilişkin görüntü kayıtlarına ilişkin tespitini anlatan Batı, “Elçi’nin yapmış olduğu basın açıklamasından itibaren kesintisiz bir şekilde kayıtta bulunan ancak Elçi’nin vurulma anını da içerecek şekilde 13 saniyelik kesinti bulunan Foto Film Şube Müdürlüğü’ne ait kamera kaydı, bu kayda dışarıdan bir müdahale edildiği kuşkusu yaratmıştır. Bu kuşkunun ortadan kaldırılması için kayıt cihazı ve hafıza kartına el konularak, kayda dışarıdan müdahale yapılıp yapılmadığı nın tespiti için kaydın TÜBİTAK veya adli tıp kurumuna gönderilmesi talebimiz hâlâ daha karşılanmamıştır” dedi. Batı, olay yerindeki işyerlerini kamera kayıtlarında cinaye ilişkin görüntü olmadığını söyledi. Vuran o sokaktaydı “Soruşturma dosyası uzun süre avukatlardan ve baromuzdan gizlenmişti” diyen Batı, “Tahir Elçi’yi vuran mermi çekirdeğinin bulunması yönünde sergilenen isteksizlik ve ihmal, soruşturmayı baştan sakat hale getirmiş, soruşturmanın tek bir şüpheli olmaksızın sürdürülmesi ile de cezasızlıkla malul bir vaka ile karşı karşıya bulunduğumuzu ortaya koymuştur. Elçi’yi vuran kişi, Yenikapı Sokak içerisinde bulunan bir kişidir. Sokak içerisinde onlarca polisin bulunuyor olması ve bunların çoğunun silahını kullanıyor olması karşısında halen dosyada şüpheli olarak tek bir polis memurunun olmaması, soruşturmanın etkisiz ve isteksiz yürütüldüğü kanaatimizi güçlendirmektedir” şeklinde konuştu. l MAHMUT ORAL CHP heyeti Diyarbakır’da İstanbul’un Beylikdüzü ilçesinin CHP’li Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, beraberinde bir heyetle Diyarbakır’a gitti. CHP İl Başkanlığı’nda basın toplantısı düzenleyen İmamoğlu’na CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Sayın eşlik etti. Diyarbakırlıların sorunlarının tespiti ve çözümü için kente geldiklerini belirten İmamoğlu, Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’yi de anacaklarını belirtti. Kayyım tepkisi Gazetecilerin, belediyelere atanan kayyımlarla ilgili soruları üzerine İmamoğlu, “Kayyım atanması süreciyle yine istifası istenerek görevinden alınma süreci, tabii bunların her birisi demokratik olmayan hal ve durumlar” diye konuştu. Sezgin Tanrıkulu ise antidemokratik bir uygulamayla halkın iradesinin gasp edildiğini söyledi. CHP heyeti daha sonra Sur’daki esnaflaı ziyaret ederek sorunlarını dinledi. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle