29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 28 Kasım 2017 TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Yerel kutuplaşmadan küresel kutuplaşmaya savrulmak l FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimine karşı “Erdoğan’ın fiilen ve teknolojik olarak arkasında duran Putin onu yanına çekti” de diyebilirsiniz; l Ya da “Erdoğan’ın iktidarını FETÖ marifeti ile devirmeye çalışan ABD, onu Putin’in yanına itti” diyebilirsiniz. İkisinde de doğruluk payı birbiriyle örtüşür. Soçi’den sonra Suriye konusunda taraflar belli olmaya başladı: Esad’ın başkanlığında Suriye’nin bütünlüğünü savunanlar: Rusya, İran, Irak ve biraz kerhen de olsa Ankara. Suriye’nin bölünmesini ve Esad’ın gitmesini isteyenler ise ABD, İsrail, S. Arabistan ve Mısır. Türkiye ve Rusya’nın aralarında, “PYD sorunu” var. Ankara kesin olmaz diyor, Rusya ise PYD’yi dışlamak istemiyor. ABD ve İsrail’in elinde Türkiye’ye (ve Erdoğan’a) karşı önemli kozlar var: ekonomik sıkıştırma ve Sarraf şantajı. Bu kozlar şu anda fiilen kullanılmaya başlandı bile. AKP’nin dün Sarraf’a arka çıkarak 4 bakanla birlikte onu koruması sonucu altın tepside sunulan kozların bugün yalnız kendilerine değil, Türkiye’ye de bir fatura çıkaracağını dün görmek istemediler. Oysa her şey açık seçik ortadaydı. İşin dışardan da destekle bu noktaya getirileceği: Türkiye’yi Lozan’dan Sevr’e sürüklemek için bir kaldıraç olarak kullanılacağı yazıldı, çizildi ve söylendi. Ama, “öncelikleri farklı olanlar” anlamak istemediler. Siyasal İslamı oluşturan dünkü ortaklar çatıştırılarak iş bu noktaya getirildi. Hem ABD hem de Rusya kârlı çıktılar: l ABD, “BOP” kapsamında Kürdistan’ın Kandil’den sonra Suriye ayağını da PYD kanalı ile oluşturarak Kuzey Suriye’de askeri olarak iyice yerleşti. 14 askeri tesis (üs) kurdu. l Rusya, Suriye’den hiçbir şekilde ayrılmayacak bir biçimde burada üslerini genişletti. Ortağı İran’ı da Suriye’ye iyice soktu. ABD (ve Ankara) bunu kabullendiler. Ankara’yı (ve Erdoğan’ı) FETÖ üzerinden yanına gelmeye mecbur ederek, ABD’den (ve NATO’dan) kopma noktasına getirdi. Putin, Erdoğan için kendisini ABD’nin alternatifi durumuna soktu. Putin, ortağı Esad ile Erdoğan’ı tekrar bir araya gelmeye mecbur bıraktı: bölgede kendi pozisyonunu güçlendirdi. Şam da, Ankara da Putin’e daha bağımlı hale geldiler. Ankara’nın durumu çok karışık ABD ve Avrupa ile gırtlak gırtlağa gelmiş bir Ankara (ve Erdoğan): NATO’dan bize ne, AB’ye mecbur değiliz diyen sözler sıkça duyulur oldu. Türkiye ekonomisi krize doğru götürülüyor. Batı’dan kopma görüntüsü (ve konjonktürü) ekonomik olarak Türkiye’yi tam bir bunalım içine sürüklüyor. 1960’lı yıllarda sosyal demokratları bile “Moskova’ya Moskova’ya…” diye taşlayanlardan bazıları, bugün en yüksek siyasi “mevkilerde”, onlara selam durmaya başladılar. O dönemde Atatürk devrimlerine savaş açanların bugün bu duruma düşmeleri, Türkiye’deki antidemokratik çarpık zeminin tipik yansımalarıdır. Dün kapitalizmi arkasına alarak Atatürk’e ve Cumhuriyete savaş açan siyasal İslam, bugün Moskova’ya sığınmak zorunda kalmıştır. İç politikada, “kutuplaştırma yolu ile prim toplamaya çalışanlar, bugün küresel kutuplaşmaların salıncağı haline gelmişlerdir”. Ulusal politikalarımızın TBMM kanalı ile oluşturulamaması bu acı durumu doğuran en önemli nedendir. 28 Kasım 2017 SAYI: 33655 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:27 06:10 06:31 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:59 12:59 15:23 07:41 12:44 15:11 07:59 13:06 15:37 Akşam 17:47 17:34 18:01 Yatsı 19:12 18:57 19:22 yorum/haber 10 ABD’deki Rıza Sarraf davası, renkli, gizemli bir TV dizisine dönüşmeye başladı. Son yazımız şu cümle ile sona ermişti: “ABD’de, Avrupa’da ve öteki ülkelerde pek çok Türk tutuklu var. Neden onlar için en ÖzAgecanr Süleyman Aslan (47): Şubat 2014’e kadar Halk Bank’ın CEO’su. Abdullah Happani (42): Durak Döviz çalışanı. Muhammed (Can) Sarraf (39): Rıza’nın ağabeyi ve şirketlerinin ortağı, yöneticisi. verdiği unutulmamalıdır. Jüri için savcı ve savunma 28 aday öneriyor. Savunmanın 10, savcılığın 6 kişiyi gerekçesiz eleme hakkı var. Özgen AcarJüri oluşumuna dün başlandı, du ruşma, 4 Aralık’ta… Yargıç, duruşmalar sırasında, jüriyi yönlendiriyor. Yasaları anımsatıp, ufak bir girişim yapılmıyor, illa Kamelia Cemşidi (32): dava dosyasını anlatıyor. Jüri, sav da Rıza Sarraf için her kapı çalınıyor?” Kavşak Türk İran vatandaşı, Royal Holding yöneticisi. cının iddiasını, savunmanın anlatımlarını dinliyor, kanıtları irdeliyor. Jüri ‘Sarraf’ Adlı TV Dizisi!Bu soruyu CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Hariciye Nazırı’na sordu. Al Hüseyin Necefzade (67): İranlı, BAE’deki şirketin üst yöneticisi. doğrudan yargıca soru sorabiliyor. Sonrasında kendi aralarında aldıkları kararı sözcüleri açıklıyor. dığı yanıt şöyleydi: “Almanya’da 3 bin 92, Yunanistan’da 376, KKTC’de 218, Gürcistan’da 139, Belçika’da 202, Avusturya’da 202, Fransa’da 175, Hollanda’da 118, İsviçre’de 94, Amerika’da 56, Danimarka’da 62, Romanya’da 68, Suudi Arabistan’da 53, Rusya’da 47, Bulgaristan’da 45, İngiltere’de 33, İtalya’da 61 tutuklu ve hükümlü var.” Sarraf hazretleri için ABD’ye iki kez diplomatik nota ve Sözcü’den ren Nazır, “Toplam da, 147 ülkede 5 bin 531 tutuklu ve hükümlü bulunuyor” dedi. Peki, bu Türkler hakkında neden nota verilmiyor? HHH 17 25 Aralık olayları sırasında tutuklanıp serbest bırakılan Sarraf hakkında “Hayırsever ve başarılı bir işadamıdır!” diyen AKP Reisi Umu misi, şimdi de “17 25 Aralık 2013’te ki yolsuzluk soruşturmaları tarihin en büyük tuzaklarından biridir. Şimdi aynısı ABD’de tekrarlanıyor!” yorumunu yaptı. ABD’li savcılar hakkında İstanbul’da soruşturma açtırdı. Veziri azam da şöyle konuştu: “ABD’deki dava söylentilere dayanıyor. Davalılar baskı altında tutularak Türkiye aleyhine ifade vermeye zorlanıyorlar!” HHH Sanık olarak kimler yargılanıyor: Rıza Sarraf (33): Türkiye merkezli Royal Holding şirketler grubu, Durak Döviz de dahil olmak üzere Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) bir dizi şirketin sahibi ve yöneticisi. Mehmet Hakan Atilla (47): Halkbank Genel Müdür Yardımcısı. Mehmet Zafer Çağlayan (59): Eski Ekonomi Bakanı, milletvekili. HHH HHH Savcılık şu suçları yüklüyor: 1. ABD ve özellikle de ABD Hazine Bakanlığı’nı dolandırmak, 2. Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası’nı (International Emergency Economic Powers Act) delmek, 3. Bankacılık sisteminde sahtekârlık yapmak, 4. Kara para aklamak… Sarraf için 90 yıla kadar hapis ve 50 milyon dolar para cezası; Atilla hakkında da 50 yıla kadar hapis ve 2 milyon dolar para cezası isteniyor. Savcılık, sanıkların yaptırımları delmek için kurdukları sisteme “İran ve Türkiye’de üst düzey hükümet yetkililerinin de katıldığı ve bu sistemi koruduklarını” da savlıyor. HHH Amerikan yasalarında kararı yargıçların değil, halk arasından seçilen “jürinin” Ensarlı Yargıç Richard Berman, davayı Türk ve Amerikan basınının ilgiyle izlediğini, Türk hükümet yetkililerince sert eleştiriler yapıldığına dikkati çekerek şunları söyledi: “İfade özgürlüğüne inancım tamdır. Türk yetkililerinin eleştiri hakları vardır. Hakkımda Türkiye’de yapılan eleştirileri anlayışla karşılıyorum!” Bir Kitap… Adı: Ensarlı Eğitim Yazarı: Işık Kansu Yayınevi: Telgrafhane Yazarımız Kansu, kitabını Atatürk döneminin ünlü eğitim önderlerinden dedesi Nafiz Atuf Kansu’nun anı sına sunuyor. O dönemde başlayan görkemli eğitim sisteminin, günümüzde bir vakıf aracığı ile yozlaştırılıp laiklik dışına sürüklenişi, araştırmalar ve belgelerle Eğitim okura sunuluyor. Yeni bir ‘TürkiyeOlaylarveGOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] hikâyesi’ yazmalıyız DURSUN BULUT Önceki dönem CHP PM üyesi Mahalle kongrelerimiz bitti. İlçe ve il kongrelerimizin henüz başındayız. Dolayısıyla zamanı geçmeden sürecin konuşulması ve geleceğe ilişkin çözümlerin üretilmesi gerekiyor. Çünkü içinde olduğumuz süreç çok kritik. 2019’un tekrarı olmayacağı gibi, özür dilemesi de olmayacaktır. Kongreler yenilenme platformlarıdır!   Kongreler, bir partinin politik ve örgütsel çalışmalarıyla ilgili eleştiri ve özeleştiri yaptığı, kendini sorguladığı ve dönemin ihtiyaçlarına göre yapılanmasından değişimi sağladığı, iktidar yürüyüşü için politik kararlar aldığı çok önemli platformlar. İktidarı hedefleyen bir parti kongrelere böyle bakar. Partimiz CHP, kongre sürecine maalesef böyle bakmıyor. Kongreler delege kazanmaya endeksli, bir oy fazla alanın her şeyin sahibi olduğu, liyakatin, katılımcılığın gözardı edildiği, kişilere, alt kimliklere göre şekillenen, kısır çekişmeli platformlara dönüştü. Ekmelettin İhsanoğlu vakasını, tezkerelerdeki ikircikli tavırlarımızı, dokunulmazlıkların kaldırılmasına bulaştırılmamızı, 7 Haziran sonrası hükümetin kurulamamasını, yenilgilerden sonra bir şey olmamış gibi davranışlarımızı, FETÖ konusunda onlarla ortak olanların değil de bizim suçlanmamızı, Yenikapı Mitingi’ne ve Saray’a gidişleri ne yazık ki tartışamıyoruz. Yanlış siyasi kararlarımız nedeniyle, bin odalı saraylarda yaşayanlar, kendi derin devletlerini kuranlar bizleri, statükocu diye suçladılar. Biz ise o kadar fırsatımız olmasına rağmen 12 Eylül faşist anayasasını tersyüz edemedik, değişimin öncüsü olamadık. Değişimi istemek, devletin hukukla yönetilmesine, yoksulların sorunlarının öncelikle çözülmesine, toplumun barış içinde bir ara Referandumda bizimle aynı paydada buluşan, Adalet Yürüyüşü’ne ve mitingine katılan milyonlar hazır. Halkla birlikte yeni bir “Türkiye hikâyesi” yazarsak, bu halk geleceğini bizde bulabilir, bizimle kucaklaşabilir! Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü ve mitingine CHP’li olmayanlar da destek vermişti. da yaşamasına öncülük etmekten geçer. Değişime öncülük etmek, inandırıcı olmaktan geçer, iktidar olmak için tek tek kişileri değil toplumun tümünü kucaklamayı hedefler. Sağdan transfer edilecek isimlere bel bağlamaz. Kendisi ne ise o olur, yani sol ideolojiyi savunuyorsa bunu ikilemez. Tıpkı Jeremy Corbyn gibi hiçbir tereddütte mahal vermeden “Biz soluz, solcuyuz” der. Kucaklayıcı olmak blok listeyle olmaz Kurulları demokratik bir şekilde işletilebilmek, kucaklayıcı olmak, herkesi çalışmalara katmakla, farklı görüşlerdeki partililerimizle, yönetim erklerini paylaşmakla mümkün. Eğer bir partide çoğunluk her şeyi belirliyor sa orada farklı görüşler yok, tek düşünce yönetiminin tahakkümü vardır. Parlamentoda çoğunluğu gereği herkesi yok sayan, tek tipleştiren, devleti tek başına yönetmek için erklerin ayrılığı prensibini ortadan kaldıran AKP’yi eleştiren bizler tekçiliği, çoğunlukçuluğu reddetmeliyiz ve “çoğulculuğu” sağlayan sistemleri yürürlüğe koymalıyız. Çoğulculuk ve yoldaşlık hukuku gerek Ayrımsız tüm siyasi partiler, “lider egemen” partilerdir. Partilerin üyelik yapılarından yönetimlerine, yönetim anlayışlarından karar süreçlerine kadar her şeyleri sorunludur. Birilerini seçmek veya seçtir mek üzerine kurgulanmış bir üyelik yapısına sahiptir. İlgili kurul üyeleri yerine Genel Başkan MYK üyelerini, il ve ilçe başkanları başkan yardımcılarını belirler. Belirleyici kriter ise itiraz etmemek ve itaatkâr olmaktır. Bu anlayış partiye hâkim olunca, sahip olduğu koltuğu kaybetmemek pahasına ilkesellikten uzaklaşmaya kadar savrulmaktadır. Oysa, olması gereken kurumsallıktır, kamuculuktur, çoğulculuktur, farklı görüşlere temsil hakkının verilmesi, fikirlerin yarışması, yoldaşlık hukuku, liyakattir. Bunu gerçekleştirmenin yolu da artık bu delege sisteminden kurtulmaktan geçer. Yani: Üyelerin tümüne yöneticileri, başkanları, genel başkanı, milletvekillerini, belediye başkanlarını ve ilgili kurul üyelerine de başkan yardımcılarını seçebilme hakkını vermektir. Üyelik yapısını bizzat kişinin başvurusu sonucunda, aidat ödeyen, partinin etkinliklerine katılan bilinçli bir yapıya dönüştürmek, sadece bu yapıya seçme ve seçilme hakkını kullandırmaktır. Zorlukları aşmak, iktidar umudu yaratmak istiyorsak partimizi bir an önce böylesi bir demokratik tüzüğe ve sağlıklı bir yapıya kavuşturmak zorundayız! Programımız herkese güven vermeli! Tarih boyunca yaşanan odur ki, halk kendisini kattığınız hikâyelere sahip çıkıyor. Referandumda bizimle aynı paydada buluşan, Adalet Yürüyüşü’ne ve mitingine katılan milyonlar hazır. Eğer biz şimdiden “Demokratik anayasa, adalet, eğitim, laiklik, Kürt sorunu, barış, dışilişkiler, ekonomi, kentleşme, barınma, çevre, tarım, ulaşım, çalışanların hakları” gibi konu başlıklarını çalıştaylar vasıtasıyla halkla birlikte tartışmaya ve halkla birlikte yeni bir “Türkiye hikâyesi” yazmaya başlarsak, bu halk geleceğini bizde bulabilir, bizimle kucaklaşabilir! Bu kucaklaşma da bize iktidar kapısını aralayabilir! Zanlı Ö.G. 24 Kasım gecesi kilisenin camlarını taş atarak kırmıştı. Kilise derneğine saldırı şüphelisi serbest SELAHATTİN GÖKATALAY Malatya’da 24 Kasım gecesi Kurtuluş Kiliseleri Derneği Malatya Temsilciliği’ne yapılan taşlı saldırıyla ilgili cumartesi gecesi gözaltına alınan Ö.G. (33) adlı şüpheli Emniyet’teki işlemlerin ardından sevk edildiği Sulh Ce za Hâkimliği’nce serbest bırakıldı. Şüphelinin “Bipolar kişilik bozukluğu” rahatsızlığı yaşadığına dair sağlık raporlarının dosyaya eklendiği öğrenildi. Uzun yıllardır aynı mahallede ailesiyle birlikte ikamet eden Ö.G’nin daha önce de zaman zaman derneğe yönelik olarak sözlü ve fiziki sataşmalarda bulunduğuna da ir soruşturma dosyasında tanık ifadelerinin de yer aldığı görüldü. Öte yandan 22 Kasım’da Malatya’da Cemal Gürsel Mahallesi’ndeki iki sokakta Alevilerin yaşadığı 13 evin kırmızı boyayla işaretlenmesine yönelik soruşturmanın sürdüğü, herhangi bir gözaltı işleminin olmadığı belirtildi. l MALATYA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle